TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 3. Yasama Yılı'nı Değerlendirdi
TBMM - TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Genel Kurul görüşmelerindeki gerginlikler ve milletvekillerinin konuşma üslubuna ilişkin eleştirileri değerlendirirken, "Göreve geldiğim günden bu tarafa hava raporu yayınlar gibi, yakışıksız bir takım sözleri kınamaktan emin olun bıkkınlık geldi" dedi.
Çiçek, 24. Dönem 3. Yasama Yılı değerlendirdiği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Çözüm sürecine ilişkin bir soru üzerine Çiçek, terör sorunun çözülmesini istemeyenlerin sayısının, isteyenlerden fazla olduğunu söyledi.
Türkiye'nin terör meselesinde en fazla göz ardı ettiği konunun terörün dış bağlıntıları olduğuna işaret eden Çiçek, meselenin genellikle iç politika kapsamında tartışıldığını vurguladı.
Terörün iç politika konusu olmadığını anlatan Çiçek, hiçbir terör örgütünün dış destek olmadan varlığını sürdüremeyeceğini ifade etti.
Çiçek, en fazla dış destek gören terör örgütlerinin de Türkiye'deki örgütler olduğunu dile getirdi.
Çözüm sürecine katkı verdiğini söyleyenlerin sorumlu davranması gerektiğine dikkati çeken Çiçek, "Çözüm süreci isteyip, 'demokrasi, hak ve özgürlük' diyenlerin, bunlarla bağdaşmayacak sorumsuzluklardan kaçınması gerekir. Kanunsuz eylemler varsa devletin ilgili birimleri bunun gereğini yapar. Bu konuda biraz daha hassas davranılması gerekiyor" dedi.
Terör konusunda uluslararası işbirliklerinin samimi olmadığını belirten Çiçek,"diyenler bile, yapmaları gereken 10 iş varsa birini bile yarım ağız yapıyordur. Acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Uluslararası alanda en önemli iş birliği, üzücü bir olaydan sonra, kısa sürede taziye mesajları gelmesidir. Bunun ötesinde hiçbir anlam ifade etmez. Bana hiçbir ülke, 'Sizinle işbirliği yaptık şu üç tedbiri aldık' diye arka arkaya üç tedbir sayamaz. Bu sorun bizim sorunumuz. Başkalarından gelecek bir katkı yok. Biz kendi içimizde bu sorunu çözmeye mecburuz" diye konuştu.
-"En çok şikayet ettiğim husus"
Cemil Çiçek, başka bir soru üzerine, Meclis'te milletvekillerinin konuşma üslubuna ilişkin eleştirileri de değerlendirdi.
Çiçek, şunları kaydetti:
"Benim en çok şikayet ettiğim husus. Çünkü TBMM'nin dünya parlamentolarından farklı yanı var. Biz önce Meclis'i oluşturduk sonra devleti kurduk. Gazi Meclis, bununla iftihar ediyoruz. Kürsüye çıktığımızda 'Yüce Meclis'i saygıyla selamlıyorum" diyoruz. Konuşmalarımız da o nisbette 'yüce' tanımına uygun olması lazım.
'Parlamentolar, demokrasinin mabedidir' denir. Ben dünyanın hiçbir mabedinde küfredildiğini görmedim. Eğer demokrasinin mabediyse burası, bu küfürleri ben bir yere koyamam.
Göreve geldiğim günden bu tarafa hava raporu yayınlar gibi, yakışıksız bir takım sözleri kınamaktan emin olun bıkkınlık geldi. Bu, milletvekilinin saygınlığına da siyasetin saygınlığına da gölge düşürüyor. Kaldı ki Türkçe zengin bir dil. En ağır eleştirileri bile kimseyi kırıp dökmeden söyleme imkanı var.
Bir önceki sene 23 Nisan'da, Meclis Başkanı olarak görevlendirilen bir kız çocuğumuz vardı. Ben görevimi sembolik olarak devrettim ve bu kızımız, "Sayın milletvekilleri kürsüye çıktıklarında kız kardeşlerinin, kız çocuklarının ve eşlerinin kendilerini dinlediklerinin farkında mıdırlar?' dedi.
Bundan daha ağır bir müeyyide ne olabilir?
İçtüzük yapılabilirse, bir müeyyide koymak ki bu bile bana ağır gelir. Yani milletin vekillerine uygun konuşmadı, uygun davranmadı diye para cezası filan... Varsa başka ülkelerde biz de yaparız, yapmalıyız. Ama 'müeyyide' lafı ile 'milletvekili'ni yan yana getirdiğimizde, ben bu noktada farklı bir duygu içindeyim."
-"Kuralı biz koyuyoruz sonra biz kendimiz uymuyoruz"
Çiçek, BDP'nin, çözüm süreci kapsamında Meclis'in çalışmalarını yürütmesi için olağanüstü toplanması gerektiği düşüncesinde olduğunun belirtilmesi üzerine, "Meclis olağanüstü toplanabilir ama şu an bu konuda bize gelmiş bir paket ya da tasarı, teklif söz konusu değil, Şu an gündemde olanlar içinde olağanüstü toplanmayı gerektirecek kanun tasarı ya da teklifi yok. Biz çalışmaktan kaçınmayız. Türkiye'nin en çok çalışan kurumlarının başında parlamento gelir. Gece yarılarına kadar çalışıyoruz" dedi.
Cemil Çiçek, odalarında sigara içen milletvekilleri ile ilgili soruya ise "Sigara yasağını biz getirdik. Kuralı biz koyuyoruz sonra biz kendimiz uymuyuruz. Bana da bir iki şikayet geldi. Bu çok doğru değil. Kaldı ki diğer milletvekilleri şikayet etti. Türkiye, sigara yasağı nedeniyle önemli bir mesafe aldı. Hepimiz biraz daha sağlığımıza kavuştuk. Meclis örnek oluşturmalı" diye konuştu.
-"Arzu etmediğimiz provokasyonlara, sıkıntılara maruz kalırız"
Çiçek, siyasi partilerin gurup toplantılarının bu kompozisyonda devam etmesi halinde de arzu edilmeyen sıkıntıların yaşanabileceğine dikkati çekti. Çiçek, şu ifadeleri kullandı:
"Siyasi partilerin grup toplantıları, grup iç yönetmeliklerine uygun değil. Çünkü grup toplantıların asli unsuru milletvekilleridir. Ama giderek çok katılımlı basın toplantılarına dönüşüyor. Hele hele son toplantılarda atılan sloganlar, yuh çekmeler, halaylar... Neredeyse Meclis gazinoya dönüşür hale geldi. Bu gerçekten üzücü ve düşündürücüdür.
Grup toplantısına milletvekili geliyor, oturacak yer bulamıyor. Bu, beraberinde bir çok sıkıntıyı getiriyor. Yarın ümit etmediğimiz, arzu etmediğimiz, 'nasıl olur da Meclis çatısı altında bu sloganlar atılır?' diye bir kısım provokasyonlara, sıkıntılara maruz kalırız. Ben bunu Danışma Kurulu toplantılarında da söyledim. Bir defa daha söylüyorum: 1 Ekim'den itibaren, ne olur sayın genel başkanlar, sayın parti yöneticileri, bu kompozisyonda grup toplantıları yaptıkları takdirde yarın kendilerinin de üzüleceği görüntülere, sıkıntılara, eylemlere şahit olabiliriz. Bunu önleme imkanımız da yok. Meclis'in ayrı bir güvenlik gücü de yok."
-Torba tasarı uygulaması
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni Meclis binasının inşasında işçilerin parasını ödenmediğine yönelik şikayetler bulunduğunun belirtilmesi üzerine, Meclis'te inşaat yapıldığını ancak sorumluluğun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda olduğunu anımsattı.
Çiçek, para sıkıntısı olmadığını, parayı geciktirmeden ilgili bakanlığa aktardıklarını dile getirerek, bu konun kendisine gelmediğini kaydetti.
Çiçek, "Bizimle ilgili değil. Var mıdır yok mudur, ilgili bakanlıkla ya da mütehhitle, taşeron firma arasındadır. Bu sorun, onların sorunu. Ama inşaat bizim işimiz. Eğer inşaat ihalesini biz yapmış olsaydık, belki bu sorun daha yakından bizim tarafımızdan takip edilebilirdi. Bakayım, sorayıp, soruşturayım. Zaman zaman kendi aralarında taşeron firmayla ihtilafları oluyor, olabilir" dedi.
Çiçek, "torba yasa" uygulamalarına yönelik bir soruyu yanıtlarken, TBMM İçtüzüğü'nün 1973'de kabul edildiğini, o günün ihtiyaçlarına ve iki Meclis'e göre düzenlendiğini belirtti.
O günden bu yana İçtüzüğün155 maddesinin değiştiğini dile getiren Çiçek, İçtüzük'teki bir kısım hükümlerin sıkıntıları da beraberinde getirdiğini söyledi.
Çiçek, bu nedenle, "Bir an önce İçtüzük sorununu çözelim" dediğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"165 maddede anlaştılar ama esas 20 ya da 22 maddede bir anlaşma olmadı. Esas karara varılması gereken de bu 20-22 madde. Söylediğiniz konular İçtüzüğün bu maddeleriyle ilgili. Ümit ederiz bu değerlendirmeyi yaparlar, bunları daha derli, toplu noktaya getiririz. İçtüzüğün bugün bir çok maddesi fiilen uygulanamaz hale geldi. Arkadaşlarımızın da ifadeleriyle, herkes kendisine göre İçtüzük uygulaması yapıyor. Herkesin talebi İçtüzüğe göre deniliyor ama, İçtüzük ismi kullanılırken bile bu manada farklı şeyler var. Torba yasa uygulaması, Türkiye, AB'ye aday ülke olarak gösterildikten sonra Türkiye'nin mevzuatını AB yasalarına uydurabilmek bakımından yoğun çaba harcandı. Uyum paketleri dediğiniz, paketler çıkarıldı. İşi kolaylaştırma yönünde, bir ihtiyaçtan kaynaklandı. Her bir kanun için ayrı bir tasarı sevk etmek yerine, kestirme yol bulunmaya çalışıldı. İçtüzüğün değişip, bu söylediğiniz hususların yeni baştan ele alınıp, dengeye oturtulması gerekiyor."
Çiçek, KHK'larla ilgili bir soruya, "Bunların önemli kısmı, geçmişten gelen, 1980'lerden itibaren her dönemde gelen KHK'lar var. KHK, istisnai bir yoldur. Ümit ederiz bundan sonra KHK değil, kanun yoluyla bu işleri götürme imkanı olur" karşılığını verdi.
Kaynak: AA
Çözüm sürecine ilişkin bir soru üzerine Çiçek, terör sorunun çözülmesini istemeyenlerin sayısının, isteyenlerden fazla olduğunu söyledi.
Türkiye'nin terör meselesinde en fazla göz ardı ettiği konunun terörün dış bağlıntıları olduğuna işaret eden Çiçek, meselenin genellikle iç politika kapsamında tartışıldığını vurguladı.
Terörün iç politika konusu olmadığını anlatan Çiçek, hiçbir terör örgütünün dış destek olmadan varlığını sürdüremeyeceğini ifade etti.
Çiçek, en fazla dış destek gören terör örgütlerinin de Türkiye'deki örgütler olduğunu dile getirdi.
Çözüm sürecine katkı verdiğini söyleyenlerin sorumlu davranması gerektiğine dikkati çeken Çiçek, "Çözüm süreci isteyip, 'demokrasi, hak ve özgürlük' diyenlerin, bunlarla bağdaşmayacak sorumsuzluklardan kaçınması gerekir. Kanunsuz eylemler varsa devletin ilgili birimleri bunun gereğini yapar. Bu konuda biraz daha hassas davranılması gerekiyor" dedi.
Terör konusunda uluslararası işbirliklerinin samimi olmadığını belirten Çiçek,"diyenler bile, yapmaları gereken 10 iş varsa birini bile yarım ağız yapıyordur. Acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Uluslararası alanda en önemli iş birliği, üzücü bir olaydan sonra, kısa sürede taziye mesajları gelmesidir. Bunun ötesinde hiçbir anlam ifade etmez. Bana hiçbir ülke, 'Sizinle işbirliği yaptık şu üç tedbiri aldık' diye arka arkaya üç tedbir sayamaz. Bu sorun bizim sorunumuz. Başkalarından gelecek bir katkı yok. Biz kendi içimizde bu sorunu çözmeye mecburuz" diye konuştu.
-"En çok şikayet ettiğim husus"
Cemil Çiçek, başka bir soru üzerine, Meclis'te milletvekillerinin konuşma üslubuna ilişkin eleştirileri de değerlendirdi.
Çiçek, şunları kaydetti:
"Benim en çok şikayet ettiğim husus. Çünkü TBMM'nin dünya parlamentolarından farklı yanı var. Biz önce Meclis'i oluşturduk sonra devleti kurduk. Gazi Meclis, bununla iftihar ediyoruz. Kürsüye çıktığımızda 'Yüce Meclis'i saygıyla selamlıyorum" diyoruz. Konuşmalarımız da o nisbette 'yüce' tanımına uygun olması lazım.
'Parlamentolar, demokrasinin mabedidir' denir. Ben dünyanın hiçbir mabedinde küfredildiğini görmedim. Eğer demokrasinin mabediyse burası, bu küfürleri ben bir yere koyamam.
Göreve geldiğim günden bu tarafa hava raporu yayınlar gibi, yakışıksız bir takım sözleri kınamaktan emin olun bıkkınlık geldi. Bu, milletvekilinin saygınlığına da siyasetin saygınlığına da gölge düşürüyor. Kaldı ki Türkçe zengin bir dil. En ağır eleştirileri bile kimseyi kırıp dökmeden söyleme imkanı var.
Bir önceki sene 23 Nisan'da, Meclis Başkanı olarak görevlendirilen bir kız çocuğumuz vardı. Ben görevimi sembolik olarak devrettim ve bu kızımız, "Sayın milletvekilleri kürsüye çıktıklarında kız kardeşlerinin, kız çocuklarının ve eşlerinin kendilerini dinlediklerinin farkında mıdırlar?' dedi.
Bundan daha ağır bir müeyyide ne olabilir?
İçtüzük yapılabilirse, bir müeyyide koymak ki bu bile bana ağır gelir. Yani milletin vekillerine uygun konuşmadı, uygun davranmadı diye para cezası filan... Varsa başka ülkelerde biz de yaparız, yapmalıyız. Ama 'müeyyide' lafı ile 'milletvekili'ni yan yana getirdiğimizde, ben bu noktada farklı bir duygu içindeyim."
-"Kuralı biz koyuyoruz sonra biz kendimiz uymuyoruz"
Çiçek, BDP'nin, çözüm süreci kapsamında Meclis'in çalışmalarını yürütmesi için olağanüstü toplanması gerektiği düşüncesinde olduğunun belirtilmesi üzerine, "Meclis olağanüstü toplanabilir ama şu an bu konuda bize gelmiş bir paket ya da tasarı, teklif söz konusu değil, Şu an gündemde olanlar içinde olağanüstü toplanmayı gerektirecek kanun tasarı ya da teklifi yok. Biz çalışmaktan kaçınmayız. Türkiye'nin en çok çalışan kurumlarının başında parlamento gelir. Gece yarılarına kadar çalışıyoruz" dedi.
Cemil Çiçek, odalarında sigara içen milletvekilleri ile ilgili soruya ise "Sigara yasağını biz getirdik. Kuralı biz koyuyoruz sonra biz kendimiz uymuyuruz. Bana da bir iki şikayet geldi. Bu çok doğru değil. Kaldı ki diğer milletvekilleri şikayet etti. Türkiye, sigara yasağı nedeniyle önemli bir mesafe aldı. Hepimiz biraz daha sağlığımıza kavuştuk. Meclis örnek oluşturmalı" diye konuştu.
-"Arzu etmediğimiz provokasyonlara, sıkıntılara maruz kalırız"
Çiçek, siyasi partilerin gurup toplantılarının bu kompozisyonda devam etmesi halinde de arzu edilmeyen sıkıntıların yaşanabileceğine dikkati çekti. Çiçek, şu ifadeleri kullandı:
"Siyasi partilerin grup toplantıları, grup iç yönetmeliklerine uygun değil. Çünkü grup toplantıların asli unsuru milletvekilleridir. Ama giderek çok katılımlı basın toplantılarına dönüşüyor. Hele hele son toplantılarda atılan sloganlar, yuh çekmeler, halaylar... Neredeyse Meclis gazinoya dönüşür hale geldi. Bu gerçekten üzücü ve düşündürücüdür.
Grup toplantısına milletvekili geliyor, oturacak yer bulamıyor. Bu, beraberinde bir çok sıkıntıyı getiriyor. Yarın ümit etmediğimiz, arzu etmediğimiz, 'nasıl olur da Meclis çatısı altında bu sloganlar atılır?' diye bir kısım provokasyonlara, sıkıntılara maruz kalırız. Ben bunu Danışma Kurulu toplantılarında da söyledim. Bir defa daha söylüyorum: 1 Ekim'den itibaren, ne olur sayın genel başkanlar, sayın parti yöneticileri, bu kompozisyonda grup toplantıları yaptıkları takdirde yarın kendilerinin de üzüleceği görüntülere, sıkıntılara, eylemlere şahit olabiliriz. Bunu önleme imkanımız da yok. Meclis'in ayrı bir güvenlik gücü de yok."
-Torba tasarı uygulaması
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni Meclis binasının inşasında işçilerin parasını ödenmediğine yönelik şikayetler bulunduğunun belirtilmesi üzerine, Meclis'te inşaat yapıldığını ancak sorumluluğun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda olduğunu anımsattı.
Çiçek, para sıkıntısı olmadığını, parayı geciktirmeden ilgili bakanlığa aktardıklarını dile getirerek, bu konun kendisine gelmediğini kaydetti.
Çiçek, "Bizimle ilgili değil. Var mıdır yok mudur, ilgili bakanlıkla ya da mütehhitle, taşeron firma arasındadır. Bu sorun, onların sorunu. Ama inşaat bizim işimiz. Eğer inşaat ihalesini biz yapmış olsaydık, belki bu sorun daha yakından bizim tarafımızdan takip edilebilirdi. Bakayım, sorayıp, soruşturayım. Zaman zaman kendi aralarında taşeron firmayla ihtilafları oluyor, olabilir" dedi.
Çiçek, "torba yasa" uygulamalarına yönelik bir soruyu yanıtlarken, TBMM İçtüzüğü'nün 1973'de kabul edildiğini, o günün ihtiyaçlarına ve iki Meclis'e göre düzenlendiğini belirtti.
O günden bu yana İçtüzüğün155 maddesinin değiştiğini dile getiren Çiçek, İçtüzük'teki bir kısım hükümlerin sıkıntıları da beraberinde getirdiğini söyledi.
Çiçek, bu nedenle, "Bir an önce İçtüzük sorununu çözelim" dediğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"165 maddede anlaştılar ama esas 20 ya da 22 maddede bir anlaşma olmadı. Esas karara varılması gereken de bu 20-22 madde. Söylediğiniz konular İçtüzüğün bu maddeleriyle ilgili. Ümit ederiz bu değerlendirmeyi yaparlar, bunları daha derli, toplu noktaya getiririz. İçtüzüğün bugün bir çok maddesi fiilen uygulanamaz hale geldi. Arkadaşlarımızın da ifadeleriyle, herkes kendisine göre İçtüzük uygulaması yapıyor. Herkesin talebi İçtüzüğe göre deniliyor ama, İçtüzük ismi kullanılırken bile bu manada farklı şeyler var. Torba yasa uygulaması, Türkiye, AB'ye aday ülke olarak gösterildikten sonra Türkiye'nin mevzuatını AB yasalarına uydurabilmek bakımından yoğun çaba harcandı. Uyum paketleri dediğiniz, paketler çıkarıldı. İşi kolaylaştırma yönünde, bir ihtiyaçtan kaynaklandı. Her bir kanun için ayrı bir tasarı sevk etmek yerine, kestirme yol bulunmaya çalışıldı. İçtüzüğün değişip, bu söylediğiniz hususların yeni baştan ele alınıp, dengeye oturtulması gerekiyor."
Çiçek, KHK'larla ilgili bir soruya, "Bunların önemli kısmı, geçmişten gelen, 1980'lerden itibaren her dönemde gelen KHK'lar var. KHK, istisnai bir yoldur. Ümit ederiz bundan sonra KHK değil, kanun yoluyla bu işleri götürme imkanı olur" karşılığını verdi.