Gençler Hüdavendigar Külliyesi’ni Gezdi
Bursa Kent Konseyi (BKK) Gençlik Meclisi’nin ‘Adım adım Bursa’ projesi çerçevesinde lise ve üniversite öğrencileri Murat Hüdavendigar Külliyesi’ni gezdi.
Bursa’da doğup büyümüş veya okumak için şehre gelmiş lise ve üniversite öğrencilerine şehir gezdiriliyor. Proje, Yeşil Külliyesi, Ulu Camii, hanlar bölgesi, tarihi Bursa surları, Kent Müzesi, Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerinin ardından Birinci Murat Hüdavendigar Külliyesi’ne düzenlenen geziyle devam etti. Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Rehberi Faruk Kurt ve BKK Gençlik Meclisi gönüllüsü Arkeolog Fikret Alkan tarafından geziye katılanlara külliye içerisinde bulunan tarihi camii, türbe ve diğer yapılar hakkında önemli notlar aktarıldı.
Hüdavendigar Külliyesi’nin dönemin en önemli eğitim yuvalarından biri olduğunu söyleyen Faruk Kurt, öğrencilerin imtihanla medreseye kabul edildiğini, mezun olanların kadı olduğunu hatırlattı. Avrupalı gezginlerin Hüdavendigar Camii’nin eski bir kiliseden çevrildiği yönündeki iddialara değinen Faruk Kurt, “Yıldırım Beyazıd, Timur’a yenilince oğlu Şahruh Bursa’daki yazılı kaynakları yaktırmıştır. Bu yüzden Osmanlı’nın ilk dönemine ait sağlıklı bilgiler elde edilemiyor. 1500’lü yıllarda Osmanlı’ya gelen seyyahlar da kaynaklara ulaşamadığından tahmini veya hissi yorumlar yapıyordu. Mihrap kısmının direk Kabe’ye yönelik olması, yapının kiliseden çevrilme olmadığını gösterir. Cumhuriyet öncesi araştırmacılarına göre, caminin yapımında devşirme malzeme yoğun şekilde kullanılmıştır. Bizans, Selçuklu ve Osmanlı’nın ortak unsurları bu yüzden Hüdavendigar Camii’nde rahatlıkla görülür. O dönemde Osmanlı’nın batıdaki son noktası olan külliye, biraz da hem ticaret kervanlarının, hem dervişlerin ihtiyaçlarına karşılamasına yönelik tasarlanmıştır” dedi.
Caminin giriş kısmında ısınma ihtiyacını karşılamak için gömme ocakların bulunduğunu, restorasyonlar sonucu ocakların tamamen kapatıldığını ifade eden Kurt, külliyenin idaresi maksadıyla Uludağ yolu üzerinde köyler oluşturulduğunu, Çekirge’deki en büyük kaplıcanın, Nalıncılar ve Kükürtlü hamamlarının yapıldığını anlattı. Birinci Murad Hüdavendigar’ın türbesinde de gençlere padişahın yönetim ve şehadet süreci hakkında bilgiler veren Faruk Kurt, Osmanlı’da tek şehit padişahın bulunduğunu, onun da Bursa’yı şereflendirdiğini söyledi.
Murad Hüdavendigar’ın seferlere çıkarken zırhının altına kefenini mutlaka giydiğinin söylendiğini belirten Kurt, “Bursa’dan zaten hüzün bahçesi olarak bahsedilir. Çünkü Murad Hüdavendigar’ın yanı sıra üzücü bir şekilde ölen Şehzade Mustafa, Cem Sultan ve Şehzade Yakup’un naaşları da Bursa’dadır. Türbede ayrıca Kabe’nin örtüsünden bir parça da sergileniyor. Örtü önceleri Şehzade Yakub’un sandukasının üzerindeydi. İnsanlar çok fazla el sürdüğü için daha fazla zarar görmemesi için çerçevelenerek duvara asıldı. Öte yandan Bursa’daki türbelerin içerisinde halı olmaması da bazı kesimler tarafından eleştiriliyor. Oysa türbe içerisinde namaz kılınmaz. Bunun önüne geçmek için halı serilmemesi de doğrudur” diye konuştu.
Arkeolog Fikret Alkan ise, kaynak suyu açısından zengin olan Çekirge bölgesinde Bizans dönemine kadar dayanan bir hamam kültürü olduğunu anlattı. Anadolu'daki kaplıca bölgelerinin genelde ‘Pythia’ olarak isimlendirildiğini söyleyen Alkan, “Mitolojiye göre Pythia, Apollon'un rahibesidir. Üç ayaklı kazanı üzerinde yer altından çıkan gazlarla transa geçerek kehanetlerde bulunurmuş. Çekirge bölgesi, kaplıcaları sayesinde Roma döneminden günümüze Prusia'dan ayrı bir yerleşim merkezi olarak bilinir. Birçok hastalığa iyi geldiği bilinen şifalı sularıyla ünlüdür. 6’ncı yüzyılda Justinianus tarafından eski kaplıca civarında yaptırılan hamamda, imparatorun eşi Theodora ile birlikte 4 bin kişilik davetlinin günlerce eğlendiği söylenir” dedi.
Kaynak: İHA
Hüdavendigar Külliyesi’nin dönemin en önemli eğitim yuvalarından biri olduğunu söyleyen Faruk Kurt, öğrencilerin imtihanla medreseye kabul edildiğini, mezun olanların kadı olduğunu hatırlattı. Avrupalı gezginlerin Hüdavendigar Camii’nin eski bir kiliseden çevrildiği yönündeki iddialara değinen Faruk Kurt, “Yıldırım Beyazıd, Timur’a yenilince oğlu Şahruh Bursa’daki yazılı kaynakları yaktırmıştır. Bu yüzden Osmanlı’nın ilk dönemine ait sağlıklı bilgiler elde edilemiyor. 1500’lü yıllarda Osmanlı’ya gelen seyyahlar da kaynaklara ulaşamadığından tahmini veya hissi yorumlar yapıyordu. Mihrap kısmının direk Kabe’ye yönelik olması, yapının kiliseden çevrilme olmadığını gösterir. Cumhuriyet öncesi araştırmacılarına göre, caminin yapımında devşirme malzeme yoğun şekilde kullanılmıştır. Bizans, Selçuklu ve Osmanlı’nın ortak unsurları bu yüzden Hüdavendigar Camii’nde rahatlıkla görülür. O dönemde Osmanlı’nın batıdaki son noktası olan külliye, biraz da hem ticaret kervanlarının, hem dervişlerin ihtiyaçlarına karşılamasına yönelik tasarlanmıştır” dedi.
Caminin giriş kısmında ısınma ihtiyacını karşılamak için gömme ocakların bulunduğunu, restorasyonlar sonucu ocakların tamamen kapatıldığını ifade eden Kurt, külliyenin idaresi maksadıyla Uludağ yolu üzerinde köyler oluşturulduğunu, Çekirge’deki en büyük kaplıcanın, Nalıncılar ve Kükürtlü hamamlarının yapıldığını anlattı. Birinci Murad Hüdavendigar’ın türbesinde de gençlere padişahın yönetim ve şehadet süreci hakkında bilgiler veren Faruk Kurt, Osmanlı’da tek şehit padişahın bulunduğunu, onun da Bursa’yı şereflendirdiğini söyledi.
Murad Hüdavendigar’ın seferlere çıkarken zırhının altına kefenini mutlaka giydiğinin söylendiğini belirten Kurt, “Bursa’dan zaten hüzün bahçesi olarak bahsedilir. Çünkü Murad Hüdavendigar’ın yanı sıra üzücü bir şekilde ölen Şehzade Mustafa, Cem Sultan ve Şehzade Yakup’un naaşları da Bursa’dadır. Türbede ayrıca Kabe’nin örtüsünden bir parça da sergileniyor. Örtü önceleri Şehzade Yakub’un sandukasının üzerindeydi. İnsanlar çok fazla el sürdüğü için daha fazla zarar görmemesi için çerçevelenerek duvara asıldı. Öte yandan Bursa’daki türbelerin içerisinde halı olmaması da bazı kesimler tarafından eleştiriliyor. Oysa türbe içerisinde namaz kılınmaz. Bunun önüne geçmek için halı serilmemesi de doğrudur” diye konuştu.
Arkeolog Fikret Alkan ise, kaynak suyu açısından zengin olan Çekirge bölgesinde Bizans dönemine kadar dayanan bir hamam kültürü olduğunu anlattı. Anadolu'daki kaplıca bölgelerinin genelde ‘Pythia’ olarak isimlendirildiğini söyleyen Alkan, “Mitolojiye göre Pythia, Apollon'un rahibesidir. Üç ayaklı kazanı üzerinde yer altından çıkan gazlarla transa geçerek kehanetlerde bulunurmuş. Çekirge bölgesi, kaplıcaları sayesinde Roma döneminden günümüze Prusia'dan ayrı bir yerleşim merkezi olarak bilinir. Birçok hastalığa iyi geldiği bilinen şifalı sularıyla ünlüdür. 6’ncı yüzyılda Justinianus tarafından eski kaplıca civarında yaptırılan hamamda, imparatorun eşi Theodora ile birlikte 4 bin kişilik davetlinin günlerce eğlendiği söylenir” dedi.