Dışişleri Bakanı Davutoğlu'ndan Tgrt Haber'de Önemli Açıklamalar
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Gezi Parkı olaylarına ilişkin, Türkiye ile ilgili bir algı oluşturma operasyonunun başlatıldığını belirterek, "Avrupa'da bu kadar yaygın gösteriler olduğunda onlar gibi 'İki Türkiye var ve meydanda iki Türkiye çatışıyor' dedik mi? Hiçbir Dışişleri Bakanı benim ülkem hakkında böyle konuşamaz" dedi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın hazırlayıp sunduğu Ankara'nın gündemi programına konuk oldu. İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol'un da katıldığı programda Davutoğlu, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Gezi Parkı olaylarıyla ilgili gündeme gelen 'uluslararası komplo' iddialarıyla ilgili konuşan Bakan Davutoğlu, "İki üç hafta içinde Türkiye ile ilgili yeni bir algı oluşturma operasyonu başladı.
Orada sadece komplo yok, komplo teorisinin ötesinde bir vaka var. Öyle bir atmosfer oluşturulmaya çalışıldı ki Türkiye'nin en yakın dostları bile bir şekilde alışılmadık açıklamaları yapma ihtiyacını bazen istediler bazen de kendileri bu açıklamaların cazibesine kapıldılar" dedi.
"HİÇBİR DIŞİŞLERİ BAKANI BENİM ÜLKEM HAKKINDA BÖYLE KONUŞAMAZ"
"Yeni dış politika parametresini tespit ederken ilk ilke olarak 'güvenlik' ile 'özgürlük' arasında denge bulacağız dedik" diyen Davutoğlu, son 10 yılda da özgürlük alanlarının genişlediğini belirterek, "Geçmiş yıllarda güvenlik adına özgürlükler sınırlandırılmıştı. Son olaylarda özgürlük lehine bir artış oldu. Avrupa'da hangi büyük bir şehirde bir gösteri dolayısıyla şehrin büyük meydanı 18 gün kamu düzenine kapatılır? Bizi isyan ettiren, Türkiye'nin demokrasisine, Türk halkının sağduyusuna, bilincine, hangi görüşe sahip olursa olsun insanımızın içine sinmiş olan derin birlik bilincine dayalı olarak isyan ettiren şey... Ben burada kötü bir oryantalizm görüyorum. Eğer benzer olaylar Batıda olursa ve polis benzer tepkileri verirse kamu düzenini korumak için vermiştir. Avrupa'da bu kadar yaygın gösteriler olduğunda onlar gibi '2 Türkiye var ve meydanda 2 Türkiye çatışıyor' dedik mi? Hiçbir Dışişleri Bakanı benim ülkem hakkında böyle konuşamaz. Türkiye'de tek Türkiye var. Bunları meslektaşlarıma da söyledim" ifadelerini kullandı.
Amerikan, Rus, İran, İsrail ve Avrupa'daki birçok medyanın benzer tonda, benzer hedeflere dönük yayınlar yaptığını dile getiren Davutoğlu, iyi niyetli bir habercilik anlayışı görmediğini de vurguladı.
Bakan Davutoğlu, her özgürlüğün bir ahlaki sorumluluğu da beraberinde getirdiğini belirterek, "Gösteri yapma özgürlüğü aynı zamanda ahlaki sorumluluk getirir. Başkalarının özgürlük alanına saygı göstereceksiniz, yakıp yıkmayacaksınız, başka insanlara fiilen zarar vermeyeceksiniz. Ama neler yaşandı bu 10-12 içerisinde..."dedi.
"HANGİ ANLAYIŞ BİR HANIMI ÇOCUĞUNDAN AYIRIP DÖVER"
Gezi Parkı protestoları sırasında saldırıya uğrayan başörtülü kadının, çok yakın bir öğrencisinin eşi olduğunu açıklayan Davutoğlu, "Yüreğimi yaktı ama hiçbir yerde bahsetmemiştim. Kılıçdaroğlu dün 'Başörtülü kadın hikayesi doğru değil' dedi.
Olayın olduğu gün kendisiyle konuşmuştum. Cezayir'deydim, bizzat aradım. Kayınpederi üniversite arkadaşımdır. Ortada fiili bir vaka var, bu bilinsin diye söylüyorum. Ben bunu birinci ağızdan dinledim. Başbakanımız da duymasına rağmen biz bunu günlerce toplumsal tepki olmasın diye dile getirmedik. Böyle bir acıyı, bir hanıma yapılabilecek en büyük hakareti neredeyse mazur göreceksiniz. Şimdi bu özgürlük kullanımı mıdır? Burada özgürlüğün ahlaki sorumluluğu nedir? Hangi anlayış bir hanımı 6 aylık çocuğundan ayırıp yere yatırıp döver? Bunu yapan provokatörler acaba neyi amaçladılar, neyi yapmak istediler?" ifadelerini kullandı.
"OTORİTER BİR HÜKÜMET ZAVALLI BARIŞÇIL GÖSTERİCİLERE KARŞI ŞİDDET UYGULUYOR GİBİ GÖSTERİLDİ"
İstanbul aşığı olarak Gezi Parkı'ndaki gençlerle, sanatçılarla, aydınlarla saatlerce İstanbul üzerine konuşmak istediğini dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bunlar hepsi kendi içimizde çözeceğimiz şeyler. Ama onlardan da beklediğimiz şu; çıkıp insanlık adına, özgürlükler adına, özgürlüğün ahlaki bir sorumluluk getirdiğini söyleyerek bu tür saldırıları engellemeleri, bu tür saldırıları yapanlara da tavır almaları... Uluslararası medyada tek taraflı bir anlatım oldu. Medya özgürlüğü de bir basın ahlaki gerektirir. Yani verdiğiniz olayı bütün yönleriyle vermek durumundasınız. Öyle bir hava oluşturuldu ki otoriter bir Başbakan liderliğinde otoriter bir hükümet, zavallı barışçıl göstericilere karşı şiddet uyguluyor gibi gösterildi."
"NEDEN KİMSE BREZİLYA'NIN GELECEĞİNDEN KAYGILIYIZ DEMİYOR"
Brezilya'daki olaylara da değinen Bakan Davutoğlu, "Dışişleri Bakanı olarak beni isyan ettiren şey Brezilya'da günlerdir aynı olay yaşanıyor ama kimse '2 Brezilya var' demiyor, kimse 'Brezilya'nın geleceğinden kaygılıyız' demiyor, kimse 'gidin onlarla diyalog kurun' gibi böyle yukarıdan bir dille çağrıda bulunmuyor" dedi.
Avrupalı kimi siyasetçiler ve Avrupa Parlamentosu'nda bulunanların çoğunun 1990'lı yılların Türkiye'sini tanıyarak bir Türkiye algısı geliştirdiklerini, son 10 yılda Türkiye'de yaşanan başarıların onlar için abnormalite olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Son 15 gün içinde bunlar rahatladı. Eskiden huzursuzluk vardı. Kendi içlerinde bir Türkiye algısı vardı. Var olan Türkiye realitesi bu algıyla örtüşmüyordu. Var olan Türkiye realitesini hep bastırıyorlardı. 15 günde yaşananlar onları rahatlattı. Eski algılarını tekrar inşa edebildiklerini düşündüler, gördüler" diye konuştu.
"BİZİMLE GÖZ GÖZE KONUŞMAYI ÖĞRENECEKLER"
Türkiye'nin yükselen profilinden rahatsız olunduğunu kaydeden Davutoğlu, "Eleştirilere açığız. Ama yukardan bir dil kullanmaya başlarlarsa bunu kabul edemeyiz. Hükmetmeye, üst bir dil kullanmaya kalkıştığınızda biz daha yukarıdan konuşuruz. Göz göze konuşarak bizi eleştiren herkesin eleştirisini dinleriz. Bugünlerde uluslararası çevreyle olan temel görüş ayrılığımız burada. Bizimle göz göze konuşmayı öğrenecekler" diye konuştu.
"MEDENİ BİR İNSAN TENCERE TAVA EYLEMİ YAPMAZ"
"Medeni bir insan tencere tava eylemi yapmaz" diyen Davutoğlu, "Sokak ortak bir kamu alanıdır. Hastası olan var, çocuğu uyuyan var. Hadi 1 gün yaptınız, 2 gün yaptınız... Ama gece 1'e, 2'ye kadar eylem yapıyorlar. Hangi özgürlük anlayışı böylesi kaba bir gösteriyi bu kadar sürdürülebilir? Hukuk kuralları içinde kimseyi rahatsız etmeden görüş beyan etmeyi öğrenmemiz lazım" şeklinde konuştu.
"DURAN ADAM DEMOKRATİK BİR EYLEM"
Son günlerde artan "Duran Adam" eylemleriyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, "Duran Adam' demokratik bir eylem. Eylemciler durup kitap okuyunca polisler de toplu olarak kitap okumuş. Ama sürdürülebilir bir şey değil. Bunu da sürdürmeye kalkarsan hayat durur. Durmak ve anlamak arasında bir ilişki vardır. Dururlarsa ümit ederim ki anlamaya da başlarlar" dedi.
"POLİS ATEŞ AÇARAK GELİYOR DİYE TWEETLER ATILDI"
Böylesi kaos eylemlerinde 'bozgun psikolojisini' yaymak isteyenlerin daha avantajlı olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Öyle tweetler dolaştırdılar ki... 'Alsancak tarafından polisler ateş açarak geliyor, kaçın' 'Orduevi tarafında sizi koruyacaklar var' gibi. Biz onların yöntemiyle aldatmaca yapamayız. Bizim sorumluluklarımız var. Onlar için ise hiçbir sınır yok. Her türlü yalanı söyleyebilirler, her türlü provokasyonu yapabilirler" şeklinde konuştu.
"EYLEMLERLE İLGİLİ BÜYÜKELÇİLİKLERDEN RAPOR İSTEDİM"
Bakan Davutoğlu, bütün ilgili büyükelçiliklerden eylemlerin nasıl aktarıldığına dair rapor istediğini belirterek, "Bu süreçte nasıl bir Türkiye karşıtı algı oluşturma çabası oldu, hangi araçlar kullanıldı, büyükelçiliklerimiz neler yaptı, vatandaşlarımızın tepkileri ne oldu? Bütün bunların analizi yapmak üzere rapor istedim. Bu süreç, ülkemizin geleceği anlamında binamızı sarsan bir deprem değil. Ama önlemimizi aldık" dedi.
"POLİSİN EYLEMCİLERLE BİRLİKTE KİTAP OKUYARAK SERGİLEDİĞİ TABLO HİÇBİR BATI ÜLKESİNDE GÖRÜLMEMİŞTİR"
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Gezi Parkı'nın gül bahçesine çevirdiğini ama bundan da rahatsızlık duyulduğunu kaydeden, Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Bunu istemiyor muyduk? Teşekkür borçları var ama bundan da rahatsızlık ifade ediyorlar. Mesele gösteri için gerekçe bulmaksa gerekçe bulurlar. Mesele değil, bulsunlar ama yeter ki gösteriyi hukuk kuralları içinde, kamu düzenini bozmadan, kimseyi rahatsız etmeden yapsınlar. Protesto edebilirsiniz, gösteri yapabilirsiniz, hatta çadır kurabilirsiniz ama orası kamu alanıdır. Orada çadır kurup sabit hale getirirseniz diğer 15 milyonun da hukuku olduğu bir yeri durdurmuş oluyorsunuz, bu da doğru bir şey değil. Batı'da veya gelişmiş demokrasilerde böyle bir şeyin olamayacağı edasıyla konuşuluyor. Polisin eylemcilerle birlikte kitap okuduğu tablo hiçbir Batı ülkesinde görülmeyen bir şey. Bütün baskılara rağmen nezaketle dağılmayı telkin eden polislerimiz de var. Onları neden teşekkürle anmıyoruz?"
SURİYE'DEKİ İÇ SAVAŞ
Program'da Suriye'deki iç savaş da gündeme geldi. Bakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Gücü en barbarca, en kontrolsüz şekilde kullanan bir tarafa ona karşı uluslararası toplumun bir şey deme sorumluluğu var. Uluslararası toplum da bu tepkiyi vermediği için Suriye yönetimi, buradan 'Benim zulmüm, benim baskım yeterince reaksiyon doğurmadığına göre ben buna devam edebilirim' anlayışını çıkardı. Bu da Suriye halkında bir ümitsizlik ve radikalleşme eğilimi, yönetim de pervasızlık doğurdu. Cenevre-2'ye giden süreçte 'Eğer bu işlerde ciddi bir diplomasi olacaksa buna her türlü katkıyı sağlarız' dedik. Nitekim 'muhalefet bir değil' dediler ve Türkmenistan ziyaretimi yarıda bırakıp muhalefetin birleşmesini sağladık. Biz diplomasiyle uğraşırken alanda rejim tümüyle halkı sindirmeye yönelik saldırı yürütüyor. Biz yine Cenevre'de başarılı olunsun isteriz, barışçıl yollar hep denensin isteriz ama bir taraftan 'dış müdahale olmasın' diyeceksiniz bir taraftan da dış müdahalenin her türlüsünü yaparak rejimin vurucu gücünü arttıracaksınız, bir taraftan 'diplomasi yapalım diyeceksiniz' bir taraftan küçük şehirde bile büyük katliam yapacaksınız... Bunun izah edilir bir tarafı yok. Elimizde kimyasal silahlarla ilgili çok açık bulgular vardı. Bazı ülkelerden yapılan açıklamalarda asılsız olduğu iddia edildi. Hayır, bunların hepsi maalesef delillendirilmiş iddialardır. Kimyasal silah kullanımı bir insanlık suçudur. Doha'daki toplantıda uçuşa yasak bölge de dahil her şey ele alınacak."
Davutoğlu ayrıca, Halep'e yönelik saldırıların artması ve güven ortamının oluşmaması nedeniyle mülteci sayısının 205 bini aştığını bildirdi.
TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ
Bakan Davutoğlu, programda Türkiye ile İran ilişkilerini de değerlendirdi. Suriye'deki gelişmeler nedeniyle Türkiye ile İran arasında ciddi görüş ayrılıklarının çıktığına dikkat çeken Davutoğlu, "Suriye'de kan bu kadar tırmanmadan İran'a birçok kez gittim ve beraber çalışma teklifinde bulundum. Ama maalesef bu meselenin Esad'ın olayları kontroller edeceğine dair genel bir kanaat vardı. Sonra da aramızdaki görüş ayrılıkları arttı. Biz, açık bir şekilde Suriye halkının yanında yer aldık. İran yönetimi de maalesef Suriye rejimine her türlü desteği verme yönünde tercihte bulundu" diye konuştu.
BAŞBAKANIN GAZZE ZİYARETİ
Davutoğlu, programın son bölümünde ise Başbakan Erdoğan'ın Gazze ziyaretiyle ilgili bilgi verdi. Bakan Davutoğlu, Filistin Hükümeti Başbakanı İsmail Haniye ve Hamas Lideri Halit Meşal'in Erdoğan ile gerçekleştirdiği görüşmeyi de hatırlatarak, "Ulusal uzlaşı çalışmaları, bölgesel konuları görüşmek üzere geldiler. Tekrar Başbakanımızı teyiden davet ettiler. Başbakanımız da 'Gazze'yi evimiz gibi görürüz, geliriz' dedi.
Tabii şu anda net bir tarih yok. Ama ajandamızda var, çok uzak olmayan bir tarihte gerçekleşecek" ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
Orada sadece komplo yok, komplo teorisinin ötesinde bir vaka var. Öyle bir atmosfer oluşturulmaya çalışıldı ki Türkiye'nin en yakın dostları bile bir şekilde alışılmadık açıklamaları yapma ihtiyacını bazen istediler bazen de kendileri bu açıklamaların cazibesine kapıldılar" dedi.
"HİÇBİR DIŞİŞLERİ BAKANI BENİM ÜLKEM HAKKINDA BÖYLE KONUŞAMAZ"
"Yeni dış politika parametresini tespit ederken ilk ilke olarak 'güvenlik' ile 'özgürlük' arasında denge bulacağız dedik" diyen Davutoğlu, son 10 yılda da özgürlük alanlarının genişlediğini belirterek, "Geçmiş yıllarda güvenlik adına özgürlükler sınırlandırılmıştı. Son olaylarda özgürlük lehine bir artış oldu. Avrupa'da hangi büyük bir şehirde bir gösteri dolayısıyla şehrin büyük meydanı 18 gün kamu düzenine kapatılır? Bizi isyan ettiren, Türkiye'nin demokrasisine, Türk halkının sağduyusuna, bilincine, hangi görüşe sahip olursa olsun insanımızın içine sinmiş olan derin birlik bilincine dayalı olarak isyan ettiren şey... Ben burada kötü bir oryantalizm görüyorum. Eğer benzer olaylar Batıda olursa ve polis benzer tepkileri verirse kamu düzenini korumak için vermiştir. Avrupa'da bu kadar yaygın gösteriler olduğunda onlar gibi '2 Türkiye var ve meydanda 2 Türkiye çatışıyor' dedik mi? Hiçbir Dışişleri Bakanı benim ülkem hakkında böyle konuşamaz. Türkiye'de tek Türkiye var. Bunları meslektaşlarıma da söyledim" ifadelerini kullandı.
Amerikan, Rus, İran, İsrail ve Avrupa'daki birçok medyanın benzer tonda, benzer hedeflere dönük yayınlar yaptığını dile getiren Davutoğlu, iyi niyetli bir habercilik anlayışı görmediğini de vurguladı.
Bakan Davutoğlu, her özgürlüğün bir ahlaki sorumluluğu da beraberinde getirdiğini belirterek, "Gösteri yapma özgürlüğü aynı zamanda ahlaki sorumluluk getirir. Başkalarının özgürlük alanına saygı göstereceksiniz, yakıp yıkmayacaksınız, başka insanlara fiilen zarar vermeyeceksiniz. Ama neler yaşandı bu 10-12 içerisinde..."dedi.
"HANGİ ANLAYIŞ BİR HANIMI ÇOCUĞUNDAN AYIRIP DÖVER"
Gezi Parkı protestoları sırasında saldırıya uğrayan başörtülü kadının, çok yakın bir öğrencisinin eşi olduğunu açıklayan Davutoğlu, "Yüreğimi yaktı ama hiçbir yerde bahsetmemiştim. Kılıçdaroğlu dün 'Başörtülü kadın hikayesi doğru değil' dedi.
Olayın olduğu gün kendisiyle konuşmuştum. Cezayir'deydim, bizzat aradım. Kayınpederi üniversite arkadaşımdır. Ortada fiili bir vaka var, bu bilinsin diye söylüyorum. Ben bunu birinci ağızdan dinledim. Başbakanımız da duymasına rağmen biz bunu günlerce toplumsal tepki olmasın diye dile getirmedik. Böyle bir acıyı, bir hanıma yapılabilecek en büyük hakareti neredeyse mazur göreceksiniz. Şimdi bu özgürlük kullanımı mıdır? Burada özgürlüğün ahlaki sorumluluğu nedir? Hangi anlayış bir hanımı 6 aylık çocuğundan ayırıp yere yatırıp döver? Bunu yapan provokatörler acaba neyi amaçladılar, neyi yapmak istediler?" ifadelerini kullandı.
"OTORİTER BİR HÜKÜMET ZAVALLI BARIŞÇIL GÖSTERİCİLERE KARŞI ŞİDDET UYGULUYOR GİBİ GÖSTERİLDİ"
İstanbul aşığı olarak Gezi Parkı'ndaki gençlerle, sanatçılarla, aydınlarla saatlerce İstanbul üzerine konuşmak istediğini dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bunlar hepsi kendi içimizde çözeceğimiz şeyler. Ama onlardan da beklediğimiz şu; çıkıp insanlık adına, özgürlükler adına, özgürlüğün ahlaki bir sorumluluk getirdiğini söyleyerek bu tür saldırıları engellemeleri, bu tür saldırıları yapanlara da tavır almaları... Uluslararası medyada tek taraflı bir anlatım oldu. Medya özgürlüğü de bir basın ahlaki gerektirir. Yani verdiğiniz olayı bütün yönleriyle vermek durumundasınız. Öyle bir hava oluşturuldu ki otoriter bir Başbakan liderliğinde otoriter bir hükümet, zavallı barışçıl göstericilere karşı şiddet uyguluyor gibi gösterildi."
"NEDEN KİMSE BREZİLYA'NIN GELECEĞİNDEN KAYGILIYIZ DEMİYOR"
Brezilya'daki olaylara da değinen Bakan Davutoğlu, "Dışişleri Bakanı olarak beni isyan ettiren şey Brezilya'da günlerdir aynı olay yaşanıyor ama kimse '2 Brezilya var' demiyor, kimse 'Brezilya'nın geleceğinden kaygılıyız' demiyor, kimse 'gidin onlarla diyalog kurun' gibi böyle yukarıdan bir dille çağrıda bulunmuyor" dedi.
Avrupalı kimi siyasetçiler ve Avrupa Parlamentosu'nda bulunanların çoğunun 1990'lı yılların Türkiye'sini tanıyarak bir Türkiye algısı geliştirdiklerini, son 10 yılda Türkiye'de yaşanan başarıların onlar için abnormalite olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Son 15 gün içinde bunlar rahatladı. Eskiden huzursuzluk vardı. Kendi içlerinde bir Türkiye algısı vardı. Var olan Türkiye realitesi bu algıyla örtüşmüyordu. Var olan Türkiye realitesini hep bastırıyorlardı. 15 günde yaşananlar onları rahatlattı. Eski algılarını tekrar inşa edebildiklerini düşündüler, gördüler" diye konuştu.
"BİZİMLE GÖZ GÖZE KONUŞMAYI ÖĞRENECEKLER"
Türkiye'nin yükselen profilinden rahatsız olunduğunu kaydeden Davutoğlu, "Eleştirilere açığız. Ama yukardan bir dil kullanmaya başlarlarsa bunu kabul edemeyiz. Hükmetmeye, üst bir dil kullanmaya kalkıştığınızda biz daha yukarıdan konuşuruz. Göz göze konuşarak bizi eleştiren herkesin eleştirisini dinleriz. Bugünlerde uluslararası çevreyle olan temel görüş ayrılığımız burada. Bizimle göz göze konuşmayı öğrenecekler" diye konuştu.
"MEDENİ BİR İNSAN TENCERE TAVA EYLEMİ YAPMAZ"
"Medeni bir insan tencere tava eylemi yapmaz" diyen Davutoğlu, "Sokak ortak bir kamu alanıdır. Hastası olan var, çocuğu uyuyan var. Hadi 1 gün yaptınız, 2 gün yaptınız... Ama gece 1'e, 2'ye kadar eylem yapıyorlar. Hangi özgürlük anlayışı böylesi kaba bir gösteriyi bu kadar sürdürülebilir? Hukuk kuralları içinde kimseyi rahatsız etmeden görüş beyan etmeyi öğrenmemiz lazım" şeklinde konuştu.
"DURAN ADAM DEMOKRATİK BİR EYLEM"
Son günlerde artan "Duran Adam" eylemleriyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, "Duran Adam' demokratik bir eylem. Eylemciler durup kitap okuyunca polisler de toplu olarak kitap okumuş. Ama sürdürülebilir bir şey değil. Bunu da sürdürmeye kalkarsan hayat durur. Durmak ve anlamak arasında bir ilişki vardır. Dururlarsa ümit ederim ki anlamaya da başlarlar" dedi.
"POLİS ATEŞ AÇARAK GELİYOR DİYE TWEETLER ATILDI"
Böylesi kaos eylemlerinde 'bozgun psikolojisini' yaymak isteyenlerin daha avantajlı olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Öyle tweetler dolaştırdılar ki... 'Alsancak tarafından polisler ateş açarak geliyor, kaçın' 'Orduevi tarafında sizi koruyacaklar var' gibi. Biz onların yöntemiyle aldatmaca yapamayız. Bizim sorumluluklarımız var. Onlar için ise hiçbir sınır yok. Her türlü yalanı söyleyebilirler, her türlü provokasyonu yapabilirler" şeklinde konuştu.
"EYLEMLERLE İLGİLİ BÜYÜKELÇİLİKLERDEN RAPOR İSTEDİM"
Bakan Davutoğlu, bütün ilgili büyükelçiliklerden eylemlerin nasıl aktarıldığına dair rapor istediğini belirterek, "Bu süreçte nasıl bir Türkiye karşıtı algı oluşturma çabası oldu, hangi araçlar kullanıldı, büyükelçiliklerimiz neler yaptı, vatandaşlarımızın tepkileri ne oldu? Bütün bunların analizi yapmak üzere rapor istedim. Bu süreç, ülkemizin geleceği anlamında binamızı sarsan bir deprem değil. Ama önlemimizi aldık" dedi.
"POLİSİN EYLEMCİLERLE BİRLİKTE KİTAP OKUYARAK SERGİLEDİĞİ TABLO HİÇBİR BATI ÜLKESİNDE GÖRÜLMEMİŞTİR"
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Gezi Parkı'nın gül bahçesine çevirdiğini ama bundan da rahatsızlık duyulduğunu kaydeden, Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Bunu istemiyor muyduk? Teşekkür borçları var ama bundan da rahatsızlık ifade ediyorlar. Mesele gösteri için gerekçe bulmaksa gerekçe bulurlar. Mesele değil, bulsunlar ama yeter ki gösteriyi hukuk kuralları içinde, kamu düzenini bozmadan, kimseyi rahatsız etmeden yapsınlar. Protesto edebilirsiniz, gösteri yapabilirsiniz, hatta çadır kurabilirsiniz ama orası kamu alanıdır. Orada çadır kurup sabit hale getirirseniz diğer 15 milyonun da hukuku olduğu bir yeri durdurmuş oluyorsunuz, bu da doğru bir şey değil. Batı'da veya gelişmiş demokrasilerde böyle bir şeyin olamayacağı edasıyla konuşuluyor. Polisin eylemcilerle birlikte kitap okuduğu tablo hiçbir Batı ülkesinde görülmeyen bir şey. Bütün baskılara rağmen nezaketle dağılmayı telkin eden polislerimiz de var. Onları neden teşekkürle anmıyoruz?"
SURİYE'DEKİ İÇ SAVAŞ
Program'da Suriye'deki iç savaş da gündeme geldi. Bakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Gücü en barbarca, en kontrolsüz şekilde kullanan bir tarafa ona karşı uluslararası toplumun bir şey deme sorumluluğu var. Uluslararası toplum da bu tepkiyi vermediği için Suriye yönetimi, buradan 'Benim zulmüm, benim baskım yeterince reaksiyon doğurmadığına göre ben buna devam edebilirim' anlayışını çıkardı. Bu da Suriye halkında bir ümitsizlik ve radikalleşme eğilimi, yönetim de pervasızlık doğurdu. Cenevre-2'ye giden süreçte 'Eğer bu işlerde ciddi bir diplomasi olacaksa buna her türlü katkıyı sağlarız' dedik. Nitekim 'muhalefet bir değil' dediler ve Türkmenistan ziyaretimi yarıda bırakıp muhalefetin birleşmesini sağladık. Biz diplomasiyle uğraşırken alanda rejim tümüyle halkı sindirmeye yönelik saldırı yürütüyor. Biz yine Cenevre'de başarılı olunsun isteriz, barışçıl yollar hep denensin isteriz ama bir taraftan 'dış müdahale olmasın' diyeceksiniz bir taraftan da dış müdahalenin her türlüsünü yaparak rejimin vurucu gücünü arttıracaksınız, bir taraftan 'diplomasi yapalım diyeceksiniz' bir taraftan küçük şehirde bile büyük katliam yapacaksınız... Bunun izah edilir bir tarafı yok. Elimizde kimyasal silahlarla ilgili çok açık bulgular vardı. Bazı ülkelerden yapılan açıklamalarda asılsız olduğu iddia edildi. Hayır, bunların hepsi maalesef delillendirilmiş iddialardır. Kimyasal silah kullanımı bir insanlık suçudur. Doha'daki toplantıda uçuşa yasak bölge de dahil her şey ele alınacak."
Davutoğlu ayrıca, Halep'e yönelik saldırıların artması ve güven ortamının oluşmaması nedeniyle mülteci sayısının 205 bini aştığını bildirdi.
TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ
Bakan Davutoğlu, programda Türkiye ile İran ilişkilerini de değerlendirdi. Suriye'deki gelişmeler nedeniyle Türkiye ile İran arasında ciddi görüş ayrılıklarının çıktığına dikkat çeken Davutoğlu, "Suriye'de kan bu kadar tırmanmadan İran'a birçok kez gittim ve beraber çalışma teklifinde bulundum. Ama maalesef bu meselenin Esad'ın olayları kontroller edeceğine dair genel bir kanaat vardı. Sonra da aramızdaki görüş ayrılıkları arttı. Biz, açık bir şekilde Suriye halkının yanında yer aldık. İran yönetimi de maalesef Suriye rejimine her türlü desteği verme yönünde tercihte bulundu" diye konuştu.
BAŞBAKANIN GAZZE ZİYARETİ
Davutoğlu, programın son bölümünde ise Başbakan Erdoğan'ın Gazze ziyaretiyle ilgili bilgi verdi. Bakan Davutoğlu, Filistin Hükümeti Başbakanı İsmail Haniye ve Hamas Lideri Halit Meşal'in Erdoğan ile gerçekleştirdiği görüşmeyi de hatırlatarak, "Ulusal uzlaşı çalışmaları, bölgesel konuları görüşmek üzere geldiler. Tekrar Başbakanımızı teyiden davet ettiler. Başbakanımız da 'Gazze'yi evimiz gibi görürüz, geliriz' dedi.
Tabii şu anda net bir tarih yok. Ama ajandamızda var, çok uzak olmayan bir tarihte gerçekleşecek" ifadelerini kullandı.