Kılıçdaroğlu: Gençler kazandı, Erdoğan yenildi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın savaş kaybettiğini belirterek ''Gençler kazandı, Erdoğan yenildi'' dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
AKP döneminde üye sayısı yüzde 700 artan sendikalar bile var. AKP döneminde basını susturdular. Yandaş basına imza attılar. AKP ne zaman yurtdışına çıksa CHP'yi şikayet etti. Takkiye kültürünü bilmeyen batılılar da onlara inandı. Yargının bağımsızlığını sağlıyoruz dediler. Vesayetçiliği bitiriyoruz dediler.
'BAŞBAKAN ÖYLE BİR HALE GELDİ Kİ...'
Ve son süreç, Taksim Gezi Parkı. Bardak damla damla doldu. Bardağı taşıran ise Taksim Gezi Parkı oldu. Umudumuz olan çocuklarımız güzel bir şehrimiz olsun istediler. Bu çocuklara devletin acımasız yüzünü gösterdiler. Biber gazıyla, copla, hatta silahla TOMA'larla, sopalarla üzerlerine yürüdüler. O gencecik çocuklara saldırı yapıldı ve bütün Türkiye ayağa kalktı. Çünkü bardak taşmıştı. Öyle bir noktaya getirdiler ki Türkiye'yi… Yargıyı kuşattınız, sivil toplumu yok ettiniz, yazarlara sansür uyguladınız. Aydınlar korktu köşelerine çekildi ve sonra bir başka sürece geldiler. Doğrudan sokaktaki vatandaşa müdahale etmeye geldiler. Ülkenin Başbakanı öyle bir hale geldi ki… Kadınların kaç çocuk doğuracağına ve nasıl doğuracağına karar vermeye kalkıştı.
'BAŞBAKAN EN BÜYÜK PROVAKATÖR'
İşte tüm bunların üzerine toplum patladı. Çünkü nefes alamıyordu. Gezi Parkı'na 76 ilden destek geldi. İlk kez yurtdışından destek geldi. Dünya Türkiye gerçeğini öğrenmek zorunda kaldı. Halbuki biz bunları anlatıyorduk, bize inanmıyorlardı. Gazeteciler hapiste diyorduk, aydınlar baskı altında diyorduk. Aşama aşama bütün dünya gerçeği öğrendi. CHP olarak hiçbir zaman olayların içinde olmadık. Bu bir halk hareketiydi, biz sadece halk hareketine destek olmaya çalıştık. Bu gencecik çocuklarımızı dinleyin dedik. Ben dinlemem diyordu, dinleyeceksin arkadaş sen. Nitekim onu dinleyen noktaya getirdiler. Ama bu süreç içinde provakasyon uyarımız oldu. En büyük provakatörü açıkladık: Bu ülkenin başbakanı. 3 haftadır olaylar devam ediyor. Milletvekillerimiz göstericilerle polis arasına girdiler. Bir olay çıkmasın dediler. Vali ile konuştular. Emniyet Genel Müdürü ile konuştular. Eski vekilimiz bir provakatörle kavga etme noktasına geldi.
'HANİ SEN DEMOKRATTIN?'
TOMA'lara molotof kokteyli atan polisler çıktı ortaya, sivil giyimli. O gençler yine de polis kardeşlerine elini uzatıp karanfil uzattılar. Biz bu ülkede özgürlük ve demokrasi istiyoruz dediler. Operasyonlarda sakat kalan, gözünü kaybeden insanlar var. Yazık değil mi o çocuğa. Bunun hesabını kim verecek? Kimden sorulacak bu hesap? Hani sen demokrattın? Kardeşi kardeşi düşürüp şimdi fişlemeye başlıyor insanları. İstediğin kadar fişle, CHP iktidarı o fişleri çöp sepetine atacaktır. Ne diyeyim? Aferin çok iyi yaptın mı diyeyim. Öyle bir ülke tablosu koydun ki ortaya, herkes birbirini yiyor. Komşularla sıfır sorun diye başladın. Allah aşkına barış içinde olduğumuz bir komşu kaldı mı? Nasıl bir politikadır bu? Komşularla sıfır, herkesle barış. Geldiğimiz nokta sıfır komşu herkesle kavga. Şimdi de yurtdışında yaptığı kavgayı içeride yapıyor. Yurtiçindeki kavganın tohumlarını atıyor.
'İSTER POLİSİNLE İSTER ASKERİNLE GEL'
Sokaklara polis takviyesi yapıyorlar. Şimdi de asker takviyesi diyorlar. Gel bakalım. İster askerinle gel ister polisinle istersen de yandaşınla gel. Eğer bu ülke, özgürlük istiyorsa kim olursa olsun ona kulak asmalıyız ve özgürlük alanını açmalıyız. Demokrasi istiyorsa olduğu gibi demokrasiyi bütün kurallarıyla yaşatmalıyız. Kavga olmasın, barış olsu huzur olsun. Bakın esnaf zarar görüyor, alış veriş yapılamıyor, kepenk indiriyor. Yazık değil mi? Esnafa soruyorum, Taksim'e hiç müdahale edilmeseydi, bu olay olacak mıydı? Çıkıp deseydi ki, buraya yapılan polisin orantısız gücü. Sizden özür diliyoruz desen bu olaylar olur muydu? Olayları bu noktaya getiren, esnafı perişan eden kim? Siz de biz de biliyoruz.
'ÜLKENİN BARIŞA İHTİYACI VAR'
Şeyh Edebali Osman Bey'e ne demiş, insanı yaşat ki devlet yaşasın. Sen Başbakansın, İnsanların ölmesi için değil yaşaması için çaba harcayacaksın. Ölümü için güç takviyesi yapılır mı? Gencecik fidanlarımız bunlar bizim. O çocuklara bu kadar şiddet, baskı uygulanır mı arkadaşlar.52 sunni kardeşim şehit oldu diyor. İnsanda biraz ahlak olur. Onun kimliği aidiyeti sorulmaz. Sen nasıl ayırıyorsun? Biraz insan sevgisi olur. Kardeşi kardeşe kırdırmak nedir? İnsanlar mezarlarında bölünür mü? Yazık günah değil mi? Bölerek ne yapıyorsun sen? Kendisi şunu bilmek zorunda; bu ülkenin barışa birleşmeye ihtiyacı var. Bizim bir görüşümüz var; kimliği ne olursa olsun, derisinin rengi ne olursa olsun giyimi kuşamı ne olursa olsun bütün insanlar bizim kardeşimizdir. Kendisine oy vermeyen birini milli irade saymıyor. Kendisine oy vermeyenler çapulcu.
'DİKTATÖRLÜĞÜN USTASI OLDUN'
Senin oyun yüzde 49 ama parlamentoda yüzde 49 değilsin. Sen oy hırsızlığından faydalanıyorsun. İnsanlar seni demokrat bir siyasetçi olarak görmüyorlar. İnsanlar bir parça ahlak kırıntısı bekliyor. Sende ahlak kırıntısı kalmamış. 11 yıldır iktidardasın ve 11 yıl sonunda bir diktatöre döndün. Diktatörlüğün ustası demokrasinin çırağı oldun. İtibar kaybeden bir başbakan var. Türkiye'nin itibarıyla Recep Tayyip Erdoğan'ın itibarı ayrıldı. Küresel gençlik arttırdı, demokrasi aşığı gençlik Türkiye'nin itibarını arttırdı. Dünya yeni Türkiye'yi gördü. Yeni Türkiye talebi artık korkusuzca ifade ediliyor. Polis gücüyle askerleriyle TOMA'larıyla sopalarıyla o gençlerin üzerine gidenler bu ülkenin korkaklarıdır. Günümüz dünyasında zorbaların itibarı yoktur. Zalimlerin itibarı yoktur. Zulme karşı direnenlerin itibarı vardır. O gençler zulme karşı direniyorlar.
'O ANNELERİN ELLERİNDEN ÖPÜYORUM'
Bir kenti kendi yandaşlarına peşkeş çekenlerin itibarı yoktur. Zulme karşı direnenlerin itibarı vardır dünyada. Gencecik çocukların üzerine biber gazı sıkanların itibarı yoktur özgürlük isteyenlerin itibarı vardır. Bizim çocuklarımıza sahip çıkmak en başta benim sonra bütün annelerin görevidir. Hiç bir anne çocuğunun saçının teline zarar gelmesini istemez. Çocuğunun geleceğini baskı altına alınmasını istemez. Oğlum daha özgürlükçü bir Türkiye'de yaşasın kimse özel hayatına müdahale etmesin diye Taksim'e geldiler. O annelerin ellerinden öpüyorum. O çocukları diktatörün hırpalamasına izin vermeyeceğiz.
'GENÇLER KAZANDI ERDOĞAN KAYBETTİ'
Bizim vekillerimiz hastanede onları ziyaret etti, sorunlarına çare aradılar. O çocuklar bizim çocuklarımız, onların masum eylemlerine hepimizin sahip çıkması lazım. Onları fişlemek yanlıştır, onları potansiyel suçlu görmek yanlıştır. Bu saatten sonra taksime çıkanlar terörist sayılır diyor bir bakan. Hangi hakla sen bunu söylersin? Kimseye zararları yok bunların. Öyle bir tarih yazdınız ki Türkiye'nin itibarına itibar kattınız. Siz kazandınız Recep Tayyip Erdoğan kaybetti. Öyle bir tarih yazdınız ki Mustafa Kemal'in çocukları olduğunu bütün dünyaya duyurdunuz. Siz kazandınız diktatör kaybetti. Siz firavun düzenine karşı zafer elde ettiniz. Yaşam tarzınız sizin özgürlüğünüzdür. Bütün dünya sizi kucaklıyor. Biz de sizi seviyoruz, sizi sayıyoruz.
'ZALİMİN ZULMÜ VARSA MAZLUMUN ALLAH'I VAR'
Tayyip Erdoğan savaşı kaybettiğinin farkında. Mitingler düzenliyorlar. Belediye otobüsleriyle adamlar taşıyorlar. Ey diktatör sen dünyada da kaybettin. Sen kaybettin gençler kazandı o gençler bu mücadeleyi verdiler. Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah'ı var. Diktatör şöyle birisidir; gece ormanda gezip elinde silah olan adama benzer. Nerede bir çıtırtı duysa oraya ateş eder. Birisi bir laf ediyor derhal polis. Her şey kibir üzerinde. Şeytanı kıskandıracak kibre sahip. Konuşuyor, ben ben ben. Konuşuyor benim benim benim. Polisim bakanım vekilim. Ama o gençler ne yaptılar al şu benleri başına çal dediler ben demokrasi istiyorum ben özgürlük istiyorum dediler.Şimdi bir suçlu bulmaları lazım. Bana haksız komplo kuruyorlar. Kim? Birisi. Cnn, Avrupa Amerika, Tanzanya. Sonra iş adamları. Faiz lobisi hepsi bu olayları ortaya çıkardı. Baskıyı kurmuştuk, herkesi susturmuştuk, şu gençler yok mu geldiler rahatımızı bozdular.
'DURAN ADAM'I ANLAMIYORLAR'
30 yaşındaki bir sanatçıyı hedef gösteriyor. Baktı ki onlara diş geçiremiyor. Amerika'ya AB'ye söz geçiremiyor, çünkü onlar bunun gerçek yüzünü gördüler, diktatör dedim inanmadılar, şimdi inandılar. En iyisi ben CHP'yi suçlayayım diyor. Ben ne demiştim yalancıdan Başbakan olmaz. Biz uzay gemisi yapacaktım bizim uzay gemisi yapmamıza engel oldular diyor. CHP demokrasiyi sahiplenen bir partidir. Herkesin kimliğine saygı gösteren bir partidir. Herkesin kazanmasını isteyen partidir. Yandaşa karşı duran partidir. Yandaş zenginleşmesin diyen partidir. Şimdi korkuları o noktaya gelmiş ki Taksim'de bir genç sadece duruyor. Çantayı açıyorlar, içinde kitap var anahtar var gaz maskesi var. Fakat tedirginler anlamıyorlar. Bu adam seni protesto ediyor. Sessizlik en büyük eylemdir bunun farkında değiller.
'OLAY TOPLUMSAL GERÇEKLİĞE DÖNÜŞTÜ'
Asarım keserim dedi sonra Taksim Platformu'yla görüştü. Orada bir patoloji uzmanı Başbakan'a dedi ki; Sayın Başbakan'a hitaben'Siz de çözüm istiyorsunuz, biz de çözüm istiyoruz. Ancak bunu sadece mimari bir proje sorununa indirgemek yanlış olur. Eğer biz bu toplantıyı 25 Mayıs'ta yapıyor olsaydık, haklı olurdunuz, sadece mimari bir projeden bahsederdik. Ancak geçen 17 günde bu ükede başka birşey yaşandı. Gezi eylemlerine katılan yüzbinlerce insan, bir irade ortaya koydu. Siz gerek bu toplantıda, gerekse daha önceki konuşmalarınızda hep halkın iradesinden bahsediyorsunuz. Biz de bu kelimeyi çok seviyoruz. Halkın iradesi önemlidir. Olay mimari bir mesele değil, toplumsal bir gerçekliğe dönüşmüştür. 17 gün içinde olaylarda 4 ölüm olayı yaşanmış, binlerce kişi yaralanmıştır. Artık bu olay sadece Gezi parkıyla ilgili olmaktan çıkmıştır. Artık ortada toplumsal ve sosyolojik bir durum vardır. Buna karşı da bir şeyler söylemek zorundasınız.
' KADINA NASIL DAVRANACAĞINI DA BİLMİYOR'
Demokrasiyi bilmiyor ama bir kadına nasıl davanacağını da hiç bilmiyor.
Tutturmuş Özal diyor, Menderes diyor. Sen Menderes'in Özal'ın tırnağı olamazsın. 1991 yılında Almanya'daki konuşmasında'Batının uşağı'diyor. Ne dedim ben'Yalancıdan Başbakan olmaz'. Biz ölenin ardından kötü söz söylenmez. O tam aksini yapıyor o bir diktatör. Diktatörler yalan söylemeyi görev kabul ederler. Gezi Parkı olayı bunun maskesini indirdi ve gösterdi. Gömez taktiği uyguluyorlar. Bereket versin CHP var ve yalanlarını açığa çıkartıyor.
BAŞBAKAN YALAN SÖYLÜYOR
1-Birinci yalan Taksim'de bayrak yaktılar, ya oraya bayrakla koştular ne yakması? Sen devlet değil misin orada bayrak yakanları niye yakalamadın?
2-Camide içki içtiler diyor. İmam söyledi, yok diyor ne içkisi vatandaş gelmiş yerlerde yatıyor doktorlar başında çıkmış alkol aldılar diyor; sende hiç ahlak yok mu?
3-Kabataş iskelesinde başörtülü bir kadına 6 aylık çocuğu arabada 150 kişi saldırdı. Üzerinde idrar kokusu vardı. Eğer bunu yapan varsa buna insan değildir bunlar hayvandır. Ama eğer böyle bir olay yoksa Recep Tayyip Erdoğan sen uyduruyorsan sen de insan değilsin. Bu çıktı bir yalan söyledi; iki kuran kursu varmış Bostancı'da esnaf alışveriş yaptırmıyormuş. Belediye Başkanı'mız gitti esnafla konuştu yok böyle bir şey dediler. Müftüye gitti yok efendim böyle bir şey. Allah aşkına bunu söyleyen adamın müslümanlığından kaygı duymaz mısınız?
4-Polis silah kullanmamış güya. 1 kişi öldü kurşun var, öldüren polisin kimliği de var. Bu kadar yalanı söyleyen bir diktatör ilk kez bize nasip oldu.
AKP'ye oy veren kardeşlerimize merkez sağdaki kardeşlerimze sesleniyorum, bir arada yaşamaya ihtiyacımız var. Yalan söyleyenler ülkelerini felakete sürüklemişlerdir. Elimizi vicdanımıza koyup düşünelim. Artık Türkiye'nin diktatörden kurtulma zamanı gelmiştir.Herkesin siyasi düşüncesine saygı gösteririz. Kimliği siyaset konusu yapmayız Allah'tan korkarız kuldan utanmasak bile. Hepiniz düşünün, Türkiye'yi huzura kavuşturmamız lazım. Birilerinin gelip bizi kurtarmasını beklemeyelim. Beraber mücadele edeceğiz, aydın onurlu bir Türkiye umuduyla hepinize saygılar sürüyorum.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
AKP döneminde üye sayısı yüzde 700 artan sendikalar bile var. AKP döneminde basını susturdular. Yandaş basına imza attılar. AKP ne zaman yurtdışına çıksa CHP'yi şikayet etti. Takkiye kültürünü bilmeyen batılılar da onlara inandı. Yargının bağımsızlığını sağlıyoruz dediler. Vesayetçiliği bitiriyoruz dediler.
'BAŞBAKAN ÖYLE BİR HALE GELDİ Kİ...'
Ve son süreç, Taksim Gezi Parkı. Bardak damla damla doldu. Bardağı taşıran ise Taksim Gezi Parkı oldu. Umudumuz olan çocuklarımız güzel bir şehrimiz olsun istediler. Bu çocuklara devletin acımasız yüzünü gösterdiler. Biber gazıyla, copla, hatta silahla TOMA'larla, sopalarla üzerlerine yürüdüler. O gencecik çocuklara saldırı yapıldı ve bütün Türkiye ayağa kalktı. Çünkü bardak taşmıştı. Öyle bir noktaya getirdiler ki Türkiye'yi… Yargıyı kuşattınız, sivil toplumu yok ettiniz, yazarlara sansür uyguladınız. Aydınlar korktu köşelerine çekildi ve sonra bir başka sürece geldiler. Doğrudan sokaktaki vatandaşa müdahale etmeye geldiler. Ülkenin Başbakanı öyle bir hale geldi ki… Kadınların kaç çocuk doğuracağına ve nasıl doğuracağına karar vermeye kalkıştı.
'BAŞBAKAN EN BÜYÜK PROVAKATÖR'
İşte tüm bunların üzerine toplum patladı. Çünkü nefes alamıyordu. Gezi Parkı'na 76 ilden destek geldi. İlk kez yurtdışından destek geldi. Dünya Türkiye gerçeğini öğrenmek zorunda kaldı. Halbuki biz bunları anlatıyorduk, bize inanmıyorlardı. Gazeteciler hapiste diyorduk, aydınlar baskı altında diyorduk. Aşama aşama bütün dünya gerçeği öğrendi. CHP olarak hiçbir zaman olayların içinde olmadık. Bu bir halk hareketiydi, biz sadece halk hareketine destek olmaya çalıştık. Bu gencecik çocuklarımızı dinleyin dedik. Ben dinlemem diyordu, dinleyeceksin arkadaş sen. Nitekim onu dinleyen noktaya getirdiler. Ama bu süreç içinde provakasyon uyarımız oldu. En büyük provakatörü açıkladık: Bu ülkenin başbakanı. 3 haftadır olaylar devam ediyor. Milletvekillerimiz göstericilerle polis arasına girdiler. Bir olay çıkmasın dediler. Vali ile konuştular. Emniyet Genel Müdürü ile konuştular. Eski vekilimiz bir provakatörle kavga etme noktasına geldi.
'HANİ SEN DEMOKRATTIN?'
TOMA'lara molotof kokteyli atan polisler çıktı ortaya, sivil giyimli. O gençler yine de polis kardeşlerine elini uzatıp karanfil uzattılar. Biz bu ülkede özgürlük ve demokrasi istiyoruz dediler. Operasyonlarda sakat kalan, gözünü kaybeden insanlar var. Yazık değil mi o çocuğa. Bunun hesabını kim verecek? Kimden sorulacak bu hesap? Hani sen demokrattın? Kardeşi kardeşi düşürüp şimdi fişlemeye başlıyor insanları. İstediğin kadar fişle, CHP iktidarı o fişleri çöp sepetine atacaktır. Ne diyeyim? Aferin çok iyi yaptın mı diyeyim. Öyle bir ülke tablosu koydun ki ortaya, herkes birbirini yiyor. Komşularla sıfır sorun diye başladın. Allah aşkına barış içinde olduğumuz bir komşu kaldı mı? Nasıl bir politikadır bu? Komşularla sıfır, herkesle barış. Geldiğimiz nokta sıfır komşu herkesle kavga. Şimdi de yurtdışında yaptığı kavgayı içeride yapıyor. Yurtiçindeki kavganın tohumlarını atıyor.
'İSTER POLİSİNLE İSTER ASKERİNLE GEL'
Sokaklara polis takviyesi yapıyorlar. Şimdi de asker takviyesi diyorlar. Gel bakalım. İster askerinle gel ister polisinle istersen de yandaşınla gel. Eğer bu ülke, özgürlük istiyorsa kim olursa olsun ona kulak asmalıyız ve özgürlük alanını açmalıyız. Demokrasi istiyorsa olduğu gibi demokrasiyi bütün kurallarıyla yaşatmalıyız. Kavga olmasın, barış olsu huzur olsun. Bakın esnaf zarar görüyor, alış veriş yapılamıyor, kepenk indiriyor. Yazık değil mi? Esnafa soruyorum, Taksim'e hiç müdahale edilmeseydi, bu olay olacak mıydı? Çıkıp deseydi ki, buraya yapılan polisin orantısız gücü. Sizden özür diliyoruz desen bu olaylar olur muydu? Olayları bu noktaya getiren, esnafı perişan eden kim? Siz de biz de biliyoruz.
'ÜLKENİN BARIŞA İHTİYACI VAR'
Şeyh Edebali Osman Bey'e ne demiş, insanı yaşat ki devlet yaşasın. Sen Başbakansın, İnsanların ölmesi için değil yaşaması için çaba harcayacaksın. Ölümü için güç takviyesi yapılır mı? Gencecik fidanlarımız bunlar bizim. O çocuklara bu kadar şiddet, baskı uygulanır mı arkadaşlar.52 sunni kardeşim şehit oldu diyor. İnsanda biraz ahlak olur. Onun kimliği aidiyeti sorulmaz. Sen nasıl ayırıyorsun? Biraz insan sevgisi olur. Kardeşi kardeşe kırdırmak nedir? İnsanlar mezarlarında bölünür mü? Yazık günah değil mi? Bölerek ne yapıyorsun sen? Kendisi şunu bilmek zorunda; bu ülkenin barışa birleşmeye ihtiyacı var. Bizim bir görüşümüz var; kimliği ne olursa olsun, derisinin rengi ne olursa olsun giyimi kuşamı ne olursa olsun bütün insanlar bizim kardeşimizdir. Kendisine oy vermeyen birini milli irade saymıyor. Kendisine oy vermeyenler çapulcu.
'DİKTATÖRLÜĞÜN USTASI OLDUN'
Senin oyun yüzde 49 ama parlamentoda yüzde 49 değilsin. Sen oy hırsızlığından faydalanıyorsun. İnsanlar seni demokrat bir siyasetçi olarak görmüyorlar. İnsanlar bir parça ahlak kırıntısı bekliyor. Sende ahlak kırıntısı kalmamış. 11 yıldır iktidardasın ve 11 yıl sonunda bir diktatöre döndün. Diktatörlüğün ustası demokrasinin çırağı oldun. İtibar kaybeden bir başbakan var. Türkiye'nin itibarıyla Recep Tayyip Erdoğan'ın itibarı ayrıldı. Küresel gençlik arttırdı, demokrasi aşığı gençlik Türkiye'nin itibarını arttırdı. Dünya yeni Türkiye'yi gördü. Yeni Türkiye talebi artık korkusuzca ifade ediliyor. Polis gücüyle askerleriyle TOMA'larıyla sopalarıyla o gençlerin üzerine gidenler bu ülkenin korkaklarıdır. Günümüz dünyasında zorbaların itibarı yoktur. Zalimlerin itibarı yoktur. Zulme karşı direnenlerin itibarı vardır. O gençler zulme karşı direniyorlar.
'O ANNELERİN ELLERİNDEN ÖPÜYORUM'
Bir kenti kendi yandaşlarına peşkeş çekenlerin itibarı yoktur. Zulme karşı direnenlerin itibarı vardır dünyada. Gencecik çocukların üzerine biber gazı sıkanların itibarı yoktur özgürlük isteyenlerin itibarı vardır. Bizim çocuklarımıza sahip çıkmak en başta benim sonra bütün annelerin görevidir. Hiç bir anne çocuğunun saçının teline zarar gelmesini istemez. Çocuğunun geleceğini baskı altına alınmasını istemez. Oğlum daha özgürlükçü bir Türkiye'de yaşasın kimse özel hayatına müdahale etmesin diye Taksim'e geldiler. O annelerin ellerinden öpüyorum. O çocukları diktatörün hırpalamasına izin vermeyeceğiz.
'GENÇLER KAZANDI ERDOĞAN KAYBETTİ'
Bizim vekillerimiz hastanede onları ziyaret etti, sorunlarına çare aradılar. O çocuklar bizim çocuklarımız, onların masum eylemlerine hepimizin sahip çıkması lazım. Onları fişlemek yanlıştır, onları potansiyel suçlu görmek yanlıştır. Bu saatten sonra taksime çıkanlar terörist sayılır diyor bir bakan. Hangi hakla sen bunu söylersin? Kimseye zararları yok bunların. Öyle bir tarih yazdınız ki Türkiye'nin itibarına itibar kattınız. Siz kazandınız Recep Tayyip Erdoğan kaybetti. Öyle bir tarih yazdınız ki Mustafa Kemal'in çocukları olduğunu bütün dünyaya duyurdunuz. Siz kazandınız diktatör kaybetti. Siz firavun düzenine karşı zafer elde ettiniz. Yaşam tarzınız sizin özgürlüğünüzdür. Bütün dünya sizi kucaklıyor. Biz de sizi seviyoruz, sizi sayıyoruz.
'ZALİMİN ZULMÜ VARSA MAZLUMUN ALLAH'I VAR'
Tayyip Erdoğan savaşı kaybettiğinin farkında. Mitingler düzenliyorlar. Belediye otobüsleriyle adamlar taşıyorlar. Ey diktatör sen dünyada da kaybettin. Sen kaybettin gençler kazandı o gençler bu mücadeleyi verdiler. Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah'ı var. Diktatör şöyle birisidir; gece ormanda gezip elinde silah olan adama benzer. Nerede bir çıtırtı duysa oraya ateş eder. Birisi bir laf ediyor derhal polis. Her şey kibir üzerinde. Şeytanı kıskandıracak kibre sahip. Konuşuyor, ben ben ben. Konuşuyor benim benim benim. Polisim bakanım vekilim. Ama o gençler ne yaptılar al şu benleri başına çal dediler ben demokrasi istiyorum ben özgürlük istiyorum dediler.Şimdi bir suçlu bulmaları lazım. Bana haksız komplo kuruyorlar. Kim? Birisi. Cnn, Avrupa Amerika, Tanzanya. Sonra iş adamları. Faiz lobisi hepsi bu olayları ortaya çıkardı. Baskıyı kurmuştuk, herkesi susturmuştuk, şu gençler yok mu geldiler rahatımızı bozdular.
'DURAN ADAM'I ANLAMIYORLAR'
30 yaşındaki bir sanatçıyı hedef gösteriyor. Baktı ki onlara diş geçiremiyor. Amerika'ya AB'ye söz geçiremiyor, çünkü onlar bunun gerçek yüzünü gördüler, diktatör dedim inanmadılar, şimdi inandılar. En iyisi ben CHP'yi suçlayayım diyor. Ben ne demiştim yalancıdan Başbakan olmaz. Biz uzay gemisi yapacaktım bizim uzay gemisi yapmamıza engel oldular diyor. CHP demokrasiyi sahiplenen bir partidir. Herkesin kimliğine saygı gösteren bir partidir. Herkesin kazanmasını isteyen partidir. Yandaşa karşı duran partidir. Yandaş zenginleşmesin diyen partidir. Şimdi korkuları o noktaya gelmiş ki Taksim'de bir genç sadece duruyor. Çantayı açıyorlar, içinde kitap var anahtar var gaz maskesi var. Fakat tedirginler anlamıyorlar. Bu adam seni protesto ediyor. Sessizlik en büyük eylemdir bunun farkında değiller.
'OLAY TOPLUMSAL GERÇEKLİĞE DÖNÜŞTÜ'
Asarım keserim dedi sonra Taksim Platformu'yla görüştü. Orada bir patoloji uzmanı Başbakan'a dedi ki; Sayın Başbakan'a hitaben'Siz de çözüm istiyorsunuz, biz de çözüm istiyoruz. Ancak bunu sadece mimari bir proje sorununa indirgemek yanlış olur. Eğer biz bu toplantıyı 25 Mayıs'ta yapıyor olsaydık, haklı olurdunuz, sadece mimari bir projeden bahsederdik. Ancak geçen 17 günde bu ükede başka birşey yaşandı. Gezi eylemlerine katılan yüzbinlerce insan, bir irade ortaya koydu. Siz gerek bu toplantıda, gerekse daha önceki konuşmalarınızda hep halkın iradesinden bahsediyorsunuz. Biz de bu kelimeyi çok seviyoruz. Halkın iradesi önemlidir. Olay mimari bir mesele değil, toplumsal bir gerçekliğe dönüşmüştür. 17 gün içinde olaylarda 4 ölüm olayı yaşanmış, binlerce kişi yaralanmıştır. Artık bu olay sadece Gezi parkıyla ilgili olmaktan çıkmıştır. Artık ortada toplumsal ve sosyolojik bir durum vardır. Buna karşı da bir şeyler söylemek zorundasınız.
' KADINA NASIL DAVRANACAĞINI DA BİLMİYOR'
Demokrasiyi bilmiyor ama bir kadına nasıl davanacağını da hiç bilmiyor.
Tutturmuş Özal diyor, Menderes diyor. Sen Menderes'in Özal'ın tırnağı olamazsın. 1991 yılında Almanya'daki konuşmasında'Batının uşağı'diyor. Ne dedim ben'Yalancıdan Başbakan olmaz'. Biz ölenin ardından kötü söz söylenmez. O tam aksini yapıyor o bir diktatör. Diktatörler yalan söylemeyi görev kabul ederler. Gezi Parkı olayı bunun maskesini indirdi ve gösterdi. Gömez taktiği uyguluyorlar. Bereket versin CHP var ve yalanlarını açığa çıkartıyor.
BAŞBAKAN YALAN SÖYLÜYOR
1-Birinci yalan Taksim'de bayrak yaktılar, ya oraya bayrakla koştular ne yakması? Sen devlet değil misin orada bayrak yakanları niye yakalamadın?
2-Camide içki içtiler diyor. İmam söyledi, yok diyor ne içkisi vatandaş gelmiş yerlerde yatıyor doktorlar başında çıkmış alkol aldılar diyor; sende hiç ahlak yok mu?
3-Kabataş iskelesinde başörtülü bir kadına 6 aylık çocuğu arabada 150 kişi saldırdı. Üzerinde idrar kokusu vardı. Eğer bunu yapan varsa buna insan değildir bunlar hayvandır. Ama eğer böyle bir olay yoksa Recep Tayyip Erdoğan sen uyduruyorsan sen de insan değilsin. Bu çıktı bir yalan söyledi; iki kuran kursu varmış Bostancı'da esnaf alışveriş yaptırmıyormuş. Belediye Başkanı'mız gitti esnafla konuştu yok böyle bir şey dediler. Müftüye gitti yok efendim böyle bir şey. Allah aşkına bunu söyleyen adamın müslümanlığından kaygı duymaz mısınız?
4-Polis silah kullanmamış güya. 1 kişi öldü kurşun var, öldüren polisin kimliği de var. Bu kadar yalanı söyleyen bir diktatör ilk kez bize nasip oldu.
AKP'ye oy veren kardeşlerimize merkez sağdaki kardeşlerimze sesleniyorum, bir arada yaşamaya ihtiyacımız var. Yalan söyleyenler ülkelerini felakete sürüklemişlerdir. Elimizi vicdanımıza koyup düşünelim. Artık Türkiye'nin diktatörden kurtulma zamanı gelmiştir.Herkesin siyasi düşüncesine saygı gösteririz. Kimliği siyaset konusu yapmayız Allah'tan korkarız kuldan utanmasak bile. Hepiniz düşünün, Türkiye'yi huzura kavuşturmamız lazım. Birilerinin gelip bizi kurtarmasını beklemeyelim. Beraber mücadele edeceğiz, aydın onurlu bir Türkiye umuduyla hepinize saygılar sürüyorum.