Jcr Eurasia Başkanı Ökmen, Aa Finans Masasına Konuk Oldu Açıklaması

Japon derecelendirme kuruluşu Japan Rating Agency Eurasia Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Ökmen, "Raiting kuruluşlarının tamamı ABD tarafından regüle ediliyor. Uluslararası olmanın koşulu ABD'den regüle edilmesinden geçiyor" dedi.

Anadolu Ajansı Finans Masası'na konuk olan Ökmen, Türkiye'nin kendi kredi derecelendirme kuruluşuna sahip olmasıyla ilgili soru üzerine, dünyada 104 tane reyting kuruluşu olduğunu ve bunların sadece 10 tanesinin uluslararası hale geldiği bilgisini verdi. Bu 10 taneden 4 tanesinin adının bilindiğini, geri kalanların isminin çok bilinmediğini belirten Ökmen, şunları kaydetti: "Bu kuruluşların uluslararası hale gelmesinde en büyük etken; çok uzun bir tarihsel geçmişe sahip olmaları.

Reyting konusu 171-172 yıldır var. Bunların tamamı da ABD tarafından regüle ediliyor, JCR da dahil olmak üzere. Uluslararası olmanın koşulu ABD'den regüle edilmesinden geçiyor. Burada ABD'nin tekeli niye- Reyting kuruluşunun uluslararası hale gelmesi için mutlaka onu regüle eden ülkenin parasının rezerv para olması ve borçlanma piyasalarında çok önemli ağırlığının olması gerekiyor. Bu anlamda bakıldığında şu anda Türkiye'nin ve Türk Lirası'nın böyle bir konumu yok. ABD'nin tekelini kırmaya Avrupa'nın tamamı çalıştı ve en son onlar da vazgeçtiler fakat teknik olarak baktığımızda Türkiye de kendi yerel reyting kuruluşunu kurabilir. Ancak reyting kuruluşları ulusal görev kriterine göre dizayn edilirse onun tarafsızlığı her zaman sorgulanır. Piyasa kabulü zor gerçekleşir." -"Türkiye elbette ki yerel bir reyting kuruluşu kurabilir..."- Reyting kuruluşlarının piyasa kabulünde kamu otoritelerinin güçlü olmadığına dikkati çeken Ökmen, bunu piyasanın kendi dinamikleriyle belirlediğini ifade etti.

Kamuoyunun yerel ve uluslararası reyting kuruluşlarını karıştırdığını söyleyen Ökmen, "Türkiye elbette ki yerel bir reyting kuruluşu kurabilir ama bu yerelliğin ötesine geçemez gibi bir algı var. Geçebilmesi için çok uzun yıllar denemesi gerekiyor. En son örneği Çin'de yaşandı. 'Dagong' diye bir kuruluş kuruldu ve ciddi bir sermaye aktarıldı. JCR 86 ülkeye not verirken o daha fazla ülkeye not da verdi. Fakat yatırımcılar pek tercih etmedi. Çünkü tarafsızlığı, objektifliği piyasa o kuruluşa vermedi. Türkiye'nin bu anlamdaki girişimi belki bankalar üzerinden yapılabilir. Sahipliği bankalar üzerinden yapılırsa o şekilde bir model oluşturulabilir" diye konuştu. -"Reyting kuruluşları yoğurdu üfleyerek yiyor"- Reyting kuruluşlarının tarafsızlığı ve güvenilirliğinin tartışıldığına değinen Ökmen, reyting kuruluşlarının 2004-2007 yılları arasında denetim ve gözetim sistemindeki eksikliklerinden dolayı oluşan bir eleştiri yumağı olduğuna işaret etti. Ökmen, "Hepsine de katılıyorum. Doğruydu, o tarihte gerçekten böyle bir güvensizlik vardı. Günümüze geldiğimizde reyting kuruluşlarına karşı güveni, bir göstergeye bakarak söyleyebiliriz. Geçen yıla göre tüm reyting kuruluşlarının müşterilerinin arttığını görebiliriz. Aslında bu güvenin çok da bozulmadığını görüyoruz çünkü ABD ve Avrupa'da ciddi denetim ve gözetim sistemi geldi. Kuruluşlar metodolojilerinin tamamını değiştirdi. Kalite eksikliği giderildi ve sanki yoğurdu üfleyerek yiyorlar" yorumunu yaptı. Ökmen, 171 bir yıldır devam eden reyting kuruluşlarını silmenin de çok kolay bir şey olmadığına işaret etti.

"Özellikle bazı reyting kuruluşlarının bağlı oldukları ülkelerin siyasi ve finansal lobiciliğini yaptığı şeklinde bir algı oluşuyor. Reyting kuruluşlarının lobicilikten bağımsız olduklarını düşünüyor musunuz-" şeklindeki soruya ise Ökmen, şu cevabı verdi: "İdealist olarak cevap vereyim. Reyting kuruluşlarının sadece yatırımcıların tarafı dışında bir görevinin olmaması gerekiyor. Dolayısıyla teorik olarak siyasi, politik ve ekonomik anlamda hiçbir kuruluşun, hiçbir ülkenin taraftarlığını yapmaması gerekiyor. Uygulamada işlerin böyle yürümediği dönemler olduğunu çok net biliyorum. Bir reyting kuruluşunun gerek sahiplik açısından gerek çalışanları gerekse de kendisi açısından pozisyon taşımaması gerekiyor." -"Türkiye'nin büyümesi yüzde 4'ü de aşar, yüzde 5'leri de bulabilir"- Mesela 2004 yılında verilen bir reytingin hatası 2007 yılında anlaşılabildiğini anımsatan Ökmen, "Reyting kuruluşlarının açıkladığı not aslında tek bir anlama geliyor. Notu verdiği ülke veya kuruluş ne ise onun temerrüt olasılığını ölçüyor. İlk başta bakıldığında kararın taraflı mı tarafsız mı verildiğinin anlaşılması çok zor. Bu bir miktar zaman geçtikten sonra görülüyor" bilgisini verdi. Ökmen, 2014'teki büyüme hedefine ilişkin soruya şöyle yanıt verdi: "Şu andaki koşullara bakıldığında, Türkiye'nin son 5 yılda kaybettiği, Avrupa'da kaybettiği pazarları hem ürün hem de ülke çeşitlemesiyle artırdığını gördük. Fakat Türkiye'nin, bu sene ürün ve ülke çeşitlemesiyle ihracatını artırma yolunun sonuna geldiğini düşünüyoruz. Türkiye'nin 2013 yılında öngördüğümüz yüzde 4'lük büyümenin içerisinde ihracatın payının olmadığını düşünüyoruz.

Yani, geçen yılki gibi ihracat büyümeye pozitif katkı sağlayamayacak. Koşullar değişir de yılın ikinci yarısında Avrupa'daki büyüme dengeleri biraz daha yukarı giderse Türkiye'ye yansıyan en büyük sorun, dış talepteki zayıflık biraz yumuşayacak demektir. Bu durumda ihracatın Avrupa'ya düşen kısmı artar. Bu da ihracatın büyüme içindeki katkısını artırır. Dünyadaki gelişmeler biraz daha pozitife giderse Türkiye'nin büyümesi yüzde 4'ü de aşar, yüzde 5'leri de bulabilir. Biz bu sene mevcut koşulların devam etmesi, Merkez Bankasının politikalarının etkinliğinin devam etmesi kaydıyla yüzde 4 civarında büyüme bekliyoruz. Ama Merkez Bankasının politikalarının etkinliği azalırsa büyüme yüzde 5'leri bulabilir. 2014 yılı 2013'ten daha iyi bir büyüme olup yüzde 5'in üzerine çıkacağını bekliyoruz."

-"Türkiye iki yıl sonra daha iyi olacak"-

Küresel piyasalarda belirsizlik hali devam etse de yılın ikinci yarısından sonra uluslararası koşulların iyileşeceğini düşündüklerini anlatan Ökmen, Türkiye'nin iki yıl sonraki halinin bu yıldan daha iyi olacağını öngördüklerini vurguladı. Ökmen, para ve sermaye piyasalarının bütünleşik yapısı içerisinde en büyük sektör olan Türk bankacılığının, son 10 yıllık döneme bakıldığında ciddi dönüşüm ve büyüme sağladığını, bundan sonra da büyüme olanaklarının uzun süre devam edeceğini beklediklerini söyledi.

Türk bankacılığının, sağlıklı aktif ve yüksek karlılık açısından da bütün Avrupa ve Amerika bankalarından pozitif yönde ayrıştığını belirten Ökmen, bu bankacılığın bir miktar mevduat tabanlı gittiğine, son dönemde mevduat ağırlığının bir önceki yıla göre düşmeye başladığına dikkati çekti. Ökmen, iç kaynaklarıyla ürettiği potansiyel sebebiyle öz kaynaklarının bir miktar güçlendiğini aktararak, şunları kaydetti: "Türk bankacılığının mevduata çok bağımlı olması belki mevduatın kısalığı yönünden bir likidite riski oluşturabiliyordu. İlave kaynak çeşitliliği mevduatın getirdiği likidite sıkıntısını bir miktar vade yönünde uzattı. Bu da biraz rahatlık getirecek. Uluslararası konjonktürün kolaylığı sayesinde uzun erişimli fonlara ulaşma imkanı getirdi. Bu da dünya için bankacılık krizi olursa kolay şekilde kaynak bulabilecek noktaya geldi. Bankacılık, reyting içerisinde her anlamda notu yukarı ittirmiştir. Hem bilançosunun aktif hem de kaynak kompozisyonu değişti. Türk bankacılığının gelir çeşitlemesi yok. Gelirinin çok büyük bir kısmını faiz oluşturuyor. İşletme giderlerinin yüksekliliği operasyonel verimliliği düşürüyor. Genel olarak bakıldığında son derece sağlıklı ve iyi sermayelendirilmiş yapısı devam ediyor."

Muhabir: Elif Ferhan Durmuş-Murat Birinci
Yayıncı: Zekeriya Gülün
Kaynak: AA