Ak Parti Zonguldak İl Teşkilat Toplantısı
Ankara - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, "Biz, 1961'de başbakanı idam ederken, Almanya bizden fabrikalarını yükseltmek için iş gücü talebinde bulundu. Onlar fabrika yaparken biz, başbakan ve bakanları idamla meşguldük. 1971 muhtırası ile Demirel hükümetini alaşağı etmek için olmadık şeyler yaşanırken, dünya aya gidiyordu. Biz, hükümeti nasıl düşürürüz diye meşgulken, onlar aya giderken bizi yaya bıraktılar" dedi.
Çelik, Kızılcahamam'da düzenlenen AK Parti Zonguldak İl Teşkilat Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, siyasetçinin halkla bütünleşmesi gerektiğini belirterek, siyasetçilerin milletin derdiyle dertlenmesi, sorunlara çözüm üretmesi gerektiğini söyledi.
Sorunların torunlara bırakmamak için çalıştıklarını anlatan Çelik, "Biz, siyaseti ikiye ayırıyoruz: Sorunlu siyaset, sorumlu siyaset. Siyasetçiyi de ikiye ayıracağız. Sorun çözen ve sorun olan siyasetçi. En güzel örnek, 2002 öncesi ve 2002 sonrası" dedi.
AK Parti olarak sorumlu siyaset yaptıklarını ve geleceği planlayan bir Türkiye'nin ortaya çıktığını ifade eden Çelik, "Sorumlu siyaset sayesinde IMF'ye avuç açan değil, kredi açan bir Türkiye geldi. Neden, sorumlu siyasetçiden dolayı" diye konuştu.
Türkiye'nin yükselen bir sürece girdiğini dile getiren Çelik, şöyle devam etti:
"Bu dönemde, siyaset kurumuna itibar, istikrar ve güven geldi. 1999'da biz rozetle Kızılay'a inemezdik, Ankara'da. Kırmızı plaka ile arkadaşlar kendi seçim bölgelerine gidemezlerdi. Şimdi çok şükür, 11 yıl geride kaldı, kırmızı plaka değil Türkiye'nin neresi olursa olsun başımız dik bir şekilde 4 bir tarafına rahatça giden bir siyaset kurumu, siyasetçi ve ülkeyi yönetenler var. En önemli hizmetimiz siyaset kurumuna verdiğimiz güven ortamıdır."
-"O akşam siyasetçi olmaya başladım"-
İyi bir siyasetçinin aynı zamanda iyi bir sosyal bilimci olması gerektiğine işaret eden Çelik, sosyal bilimi bilmeyen siyasetçinin doğru tahlil yapamayacağını bildirdi. Çelik, şunları söyledi:
"Siyasetçi olarak 1987 yılında ilk kez mikrafonu aldım, bir beldede konuşma yapıyorum. Kahvehane kalabalık, soba ortada yanıyor. Nefis bir konuşma yapıyorum ama diyorum ki 'millet bayılıyor konuşmama.' Osman Gazi'den başladım, Orhan Gazi'ye... Geldim, geldim, Abdülhamit'e gelemedim. Orada orturan bir adam var, sigarayı çekiyor, arada bana bakıyor. Aynen cümlesi şu oldu: 'E be oğlum, ne konuşuyorsun? Oğlum, domatesi dereye döktük, bizim derdimize bak, senin anlattığına bak.' Adamın derdi domates, ekin, tarla, maaş, asgari ücret.. Ne dertler var, taşeron işçisi, binbir türlü dert var toplumda. Toplum bu dertte, sen siyasetçi olarak mikrofonu almışsın... 'Burada bu dert var' diye keşfedeceksin. Yoksa benim gibi kalırsın böyle. Bir şey diyemedim. 'Ben ne güzel konuşuyordum da bu adam niye bana böyle yaptı' dedim. O akşam siyasetçi olmaya başladım. Kim sayesinde, vatandaş sayesinde. Vatandaş istikamet veriyor. 'Benim işime bak' diyor. Halkla bütünleşen, halkın derdi ile dertleşen adamdır siyasetçi."
-"Onlar aya giderken bizi yaya bıraktılar"-
Geçmişte çoğu zaman siyasetçilerin milletin geleceği için değil kendi ikballeri için mücadele ettiğini belirten Çelik, öte yandan geçmişte siyasetin tanzim edilmek istendiğini de söyledi.
Çelik, 2. Dünya Savaşı'nın ardından Türkiye'de değişim rüzgarları esmeye başladığını ancak 1960 darbesiyle siyasi hayatın katledildiğini ifade ederek, "Biz, 1961'de başbakanı idam ederken, Almanya bizden fabrikalarını yükseltmek için iş gücü talebinde bulundu. Onlar fabrika yaparken biz, başbakan ve bakanları idamla meşguldük. 1971 muhtırası ile Demirel hükümetini alaşağı etmek için olmadık şeyler yaşanırken, dünya aya gidiyordu. Biz, hükümeti nasıl düşürürüz diye meşgulken, onlar aya giderken bizi yaya bıraktılar" diye konuştu.
-"Milletin derdi ile dertlenen bir başbakanımız var"-
Bakan Çelik, 2006 yılında sosyal güvenilğin tek çatı altında toplandığını hatırlatarak, TC kimliği taşıyan herkesin artık eşit şekilde sağlık hizmetlerinden yararlandığını söyledi.
AK Parti iktidarında İş Kanunu'nun çıkarıldığını, sosyal güvenlik reformu yapıldığını, memurlara toplu sözleşme hakkı verildiğini, istihdam ve teşvik paketlerinin hazırlandığını anlatan Çelik, şunları kaydetti:
"Bunları nasıl yaptınız, diye sorsanız. Milletin derdi ile dertlenen bir başbakanımız var. Zonguldak'a geldik, madene ineceğiz, otobüse bindik. Otobüsü durdurdu, yandan gelen engelli bir kardeşimizin yanına gitti, 10 dakika konuştular. Ne konuştular, anlayamadık. Anne ve çocuğu mutlu bir şekilde oradan ayrıldı, Başbakanımız da geldi, otobüse bindi, Kozlu'ya devam ettik. Sonra da asansöre bindik 560 metre aşağıya indik. Oradan 3-4 kilometre vagonla gittik. Sonra 200 metre yaya yürüdük, işçinin çalıştığı ayağa çıktık, eğildik, 2 büklüm olduk. Kim bu? Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı. Eğildik beraber, yürüdük 100 metre kadar, gittik. Sayın Başbakanımız kazma küreğini aldı, kömür kazdı. Bana kaç kişi "Sayın Bakan, çok yanlış bir iş yapıyorsunuz" dedi.
Yok ki Tayyip Erdoğan bir tane. Tayyip Erdoğan iyi ki var. İyi ki doğmuş. Türkiye bugün birliğini, bütünlüğünü muhafaza ediyorsa Hakkari'de, Urfa'da, Diyarbakır'da, İzmir'de Zonguldak'ta, İçel'de, gönülden onun sevgisi, ona olan sevgi Türkiye birliğini, bütünlüğünü koruyor. Bu, politik bir cümle değil."
Kaynak: AA
Sorunların torunlara bırakmamak için çalıştıklarını anlatan Çelik, "Biz, siyaseti ikiye ayırıyoruz: Sorunlu siyaset, sorumlu siyaset. Siyasetçiyi de ikiye ayıracağız. Sorun çözen ve sorun olan siyasetçi. En güzel örnek, 2002 öncesi ve 2002 sonrası" dedi.
AK Parti olarak sorumlu siyaset yaptıklarını ve geleceği planlayan bir Türkiye'nin ortaya çıktığını ifade eden Çelik, "Sorumlu siyaset sayesinde IMF'ye avuç açan değil, kredi açan bir Türkiye geldi. Neden, sorumlu siyasetçiden dolayı" diye konuştu.
Türkiye'nin yükselen bir sürece girdiğini dile getiren Çelik, şöyle devam etti:
"Bu dönemde, siyaset kurumuna itibar, istikrar ve güven geldi. 1999'da biz rozetle Kızılay'a inemezdik, Ankara'da. Kırmızı plaka ile arkadaşlar kendi seçim bölgelerine gidemezlerdi. Şimdi çok şükür, 11 yıl geride kaldı, kırmızı plaka değil Türkiye'nin neresi olursa olsun başımız dik bir şekilde 4 bir tarafına rahatça giden bir siyaset kurumu, siyasetçi ve ülkeyi yönetenler var. En önemli hizmetimiz siyaset kurumuna verdiğimiz güven ortamıdır."
-"O akşam siyasetçi olmaya başladım"-
İyi bir siyasetçinin aynı zamanda iyi bir sosyal bilimci olması gerektiğine işaret eden Çelik, sosyal bilimi bilmeyen siyasetçinin doğru tahlil yapamayacağını bildirdi. Çelik, şunları söyledi:
"Siyasetçi olarak 1987 yılında ilk kez mikrafonu aldım, bir beldede konuşma yapıyorum. Kahvehane kalabalık, soba ortada yanıyor. Nefis bir konuşma yapıyorum ama diyorum ki 'millet bayılıyor konuşmama.' Osman Gazi'den başladım, Orhan Gazi'ye... Geldim, geldim, Abdülhamit'e gelemedim. Orada orturan bir adam var, sigarayı çekiyor, arada bana bakıyor. Aynen cümlesi şu oldu: 'E be oğlum, ne konuşuyorsun? Oğlum, domatesi dereye döktük, bizim derdimize bak, senin anlattığına bak.' Adamın derdi domates, ekin, tarla, maaş, asgari ücret.. Ne dertler var, taşeron işçisi, binbir türlü dert var toplumda. Toplum bu dertte, sen siyasetçi olarak mikrofonu almışsın... 'Burada bu dert var' diye keşfedeceksin. Yoksa benim gibi kalırsın böyle. Bir şey diyemedim. 'Ben ne güzel konuşuyordum da bu adam niye bana böyle yaptı' dedim. O akşam siyasetçi olmaya başladım. Kim sayesinde, vatandaş sayesinde. Vatandaş istikamet veriyor. 'Benim işime bak' diyor. Halkla bütünleşen, halkın derdi ile dertleşen adamdır siyasetçi."
-"Onlar aya giderken bizi yaya bıraktılar"-
Geçmişte çoğu zaman siyasetçilerin milletin geleceği için değil kendi ikballeri için mücadele ettiğini belirten Çelik, öte yandan geçmişte siyasetin tanzim edilmek istendiğini de söyledi.
Çelik, 2. Dünya Savaşı'nın ardından Türkiye'de değişim rüzgarları esmeye başladığını ancak 1960 darbesiyle siyasi hayatın katledildiğini ifade ederek, "Biz, 1961'de başbakanı idam ederken, Almanya bizden fabrikalarını yükseltmek için iş gücü talebinde bulundu. Onlar fabrika yaparken biz, başbakan ve bakanları idamla meşguldük. 1971 muhtırası ile Demirel hükümetini alaşağı etmek için olmadık şeyler yaşanırken, dünya aya gidiyordu. Biz, hükümeti nasıl düşürürüz diye meşgulken, onlar aya giderken bizi yaya bıraktılar" diye konuştu.
-"Milletin derdi ile dertlenen bir başbakanımız var"-
Bakan Çelik, 2006 yılında sosyal güvenilğin tek çatı altında toplandığını hatırlatarak, TC kimliği taşıyan herkesin artık eşit şekilde sağlık hizmetlerinden yararlandığını söyledi.
AK Parti iktidarında İş Kanunu'nun çıkarıldığını, sosyal güvenlik reformu yapıldığını, memurlara toplu sözleşme hakkı verildiğini, istihdam ve teşvik paketlerinin hazırlandığını anlatan Çelik, şunları kaydetti:
"Bunları nasıl yaptınız, diye sorsanız. Milletin derdi ile dertlenen bir başbakanımız var. Zonguldak'a geldik, madene ineceğiz, otobüse bindik. Otobüsü durdurdu, yandan gelen engelli bir kardeşimizin yanına gitti, 10 dakika konuştular. Ne konuştular, anlayamadık. Anne ve çocuğu mutlu bir şekilde oradan ayrıldı, Başbakanımız da geldi, otobüse bindi, Kozlu'ya devam ettik. Sonra da asansöre bindik 560 metre aşağıya indik. Oradan 3-4 kilometre vagonla gittik. Sonra 200 metre yaya yürüdük, işçinin çalıştığı ayağa çıktık, eğildik, 2 büklüm olduk. Kim bu? Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı. Eğildik beraber, yürüdük 100 metre kadar, gittik. Sayın Başbakanımız kazma küreğini aldı, kömür kazdı. Bana kaç kişi "Sayın Bakan, çok yanlış bir iş yapıyorsunuz" dedi.
Yok ki Tayyip Erdoğan bir tane. Tayyip Erdoğan iyi ki var. İyi ki doğmuş. Türkiye bugün birliğini, bütünlüğünü muhafaza ediyorsa Hakkari'de, Urfa'da, Diyarbakır'da, İzmir'de Zonguldak'ta, İçel'de, gönülden onun sevgisi, ona olan sevgi Türkiye birliğini, bütünlüğünü koruyor. Bu, politik bir cümle değil."