Başbakan Yardımcısı Arınç, Dizilerdeki ‘Alkol’ Tüketimini Eleştirdi
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, son zamanlarda dizilerde alkol tüketiminin arttığına dikkat çekerek, “Her akşam yayınlanan dizilerde sigaranın yerine bol bol alkol şişeleri aldı.
Kapı açar açmaz insanın şişeye sarılması, merhaba dedikten sonra elindeki kadehle içki sunması hangi toplumun değerlerini gösteriyor veya neyi bize anlatmak istiyor” dedi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) 19. Kuruluş yıldönümü dolayısıyla tören düzenlendi.
RTÜK’te düzenlenen törene, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, RTÜK Başkanı Davut Dursun ve çok sayıda davetli katıldı.
Törende bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, RTÜK Başkanı Davut Dursun’un açılış konuşmasında törenin yapılacağı salonun küçük olması dolayısıyla katılımcılardan özür dilemesine değindi. Kuruluş yıldönümlerinin kurumların kendi salonlarında, kendi binalarında kutlamasının önemini vurgulayan Arınç, “Yer darda olsa, bazı sıkıntılar şikayetlerde olsa bence daha samimi, daha olağan” dedi
Kendi içlerinde kuruluş yıldönümü kutladıklarını, çalışanların tamamın burada olduğunu ifade eden Arınç, lüks otellerde veya buna benzer yerlerde bir kuruluş yıldönümü kutlamak, zoraki misafirlerle bir toplantı yapmak yerine böyle toplantıları çok samimi bulduğun kaydetti.
Toplantı salonun darlığı nedeniyle ayakta kalan bir kişiyi kendi yerine oturmasını isteyen Arınç, salonda yanında boşluk bulunan bir kişiyi ayakta kalanları davet etmediği için kızdı. Arınç, yanında boşluk bununa kişiye dönerek, “Niye yanınıza almıyorsunuz arkadaşınızı, kim için tuttunuz orayı. Şapkanız için mi?” diye sordu.
“RTÜK 20 YIL BOYUNCA ZAMAN ZAMAN TÖKEZLEDİ, ZAMAN ZAMAN DURAĞANLAŞTI”
RTÜK’ün önemli ve Anayasal bir kuruluş olduğunu ifade eden Arınç, RTÜK’ün 20 yıldan buyana zaman zaman tökezlediğini, zaman zaman durağanlaştı dönemlerin olduğunu belirtti.
2 yıl önce çıkarılan yasanın RTÜK’te bir dönüm noktası oluğunu kaydeden Arınç, bu yasanın çıkmaması durumunda RTÜK’ün bugün geldiği noktaya gelemeyeceğini vurguladı. Arınç, “Hala biz boş şeylerle uğraşan veya kendi görevini ihmal eden bir kurum halinde duracaktık. Ama iki yıldan buyana kanunun gösterdiği her aşamayı başarıyla tamamladı. Ama iki yıldan buyana kanun gösterdiği her aşamayı başarıyla tamamladı. Düzenlemelerin hepsi yapıldı. İhalelerin hepsi yapıldı. Artık böylesine bir çanak rezaletinden koparak herkesin rahatlıkla HD yayınları izleyebileceği, her yüksek çözünürlüklü ekran kalitesinde televizyon izleyeceği bir noktaya adım adım geldik. Son iki yıldan buyana üstün bir gayretle arkadaşlarımızın yaptığı çalışmaları takdir ediyorum” diye konuştu.
Özellikle son haftalarda kablolu uydu ortamlarında yayın yapan kuruluşlara lisansları verilmekle birlikte karasal ortamda yayın yapan kuruluşlara lisanslarını veremediklerini belirten Arınç, Türkiye’de bu aksaklık yaşanırken, Avrupa ülkelerinin karasal, sayısal yayıncılığa geçiş yaptığının altını çizdi.
“KARASAL-SAYISAL TELEVİZYON YAYIN SIRALAMA İHALESİNDE 900 MİLYON TL GELİR ELDE EDİLDİ”
Türkiye’nin bu yasal eksiklik sebebiyle bu konuda maalesef geride kaldığını belirten Arınç, “Yeni kanunumuz Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak hazırlanınca bizde kendimizi beli süreleri koyduk ve bu süreler içerisinde yapacağımız çalışmaları da belirmiş olduk. 61112 sayılı kanunla yeni teknolojilerin kullanılmasına olanak sağlayacak yasal çerçeveleri oluşturarak iletişim ve yayıncılık sektöründeki son gelişmeleri kapsayacak şekilde sayısal yayıncılık ve HD televizyon yayıncılığı gibi yeni yayın teknolojilerin uygulanmasına imkan verecek düzenlemeleri hayata geçirdik” dedi.
Ulusal-karasal-sayısal televizyon yayın sıralama ihalesinin yapıldığını hatırlatan Arınç, ihalede şuan itibariyle 900 milyon TL civarında devletin bir gelir elde ettiğini söyledi.
Karasal yayıncılıkta 1999 yılında buyana devam eden fiili durumun sona erdirildiğini ve lisanslı döneme geçiş döneminde adımların atıldığının altını çizen Arınç, “Artık ihaleyi kazanıp lisansını alan kuruluşlar için hiç kimse ülkenin milli kaynağı olan frekansları bedava kullandığı iddiasında bulunamayacak. Kuruluşlar ihale sonucunda oluşan sıraya göre yerlerini seçmiş olacaklar” şeklinde konuştu.
“DEVLET 19 YILDIR GELİR ELDE EDEMİYORDU”
İhaleyle devletin 19 yıldır gelir elde edemediği kanal ve frekanslardan ilk kez bu dönem 1 milyar TL’lik bir gelir elde edileceğini sözlerine ekleyen Arınç, atıl durumdaki bir kaynağı ekonomiye kazandırıldığını ifade etti.
İhalelerin sona ermesinin ardından en kısa sürede çalışmaların tamamlanacağının altını çizen Arınç, “Fiziki olanaklarla birlikte görsel medyada içeriğinde artık geliştirilmesi gerekiyor. Bu konuda ciddi çalışmalar yaptık. Özellikle çocukların televizyondan gereğince uzak kalabilmeleri için tedbirler aldık. Yapılan pek çok araştırmalar var. Ama Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından, RTÜK’ün kendi yaptığı araştırmalara kadar televizyon yayınlarının çocuklar üzerindeki olumlu olumsuz etkilerini çok iyi biliyoruz. Akıllı semboller, hatırlatmalar ve diğer çalışmaları rağmen televizyon faydalarıyla birlikte ortaya çıkan zararları istediğimiz seviyeye indire bilmiş değiliz” şeklinde konuştu.
“EKRANLARDA SADECE ÇOCUKLAR İÇİN DEĞİL, YETİŞKİNLER İÇİNDE HATIRLATMA YAPILMASI GEREKİYOR”
Çocuklara hatırlatmalar yapılsa da televizyonun sadece çocukları değil, gençleri, aileleri yönlendiren ve değiştiren bir etkiye sahip olduğunun altını çizen Arınç, günde 3 saatten fazla izlenen televizyonun sadece çocukların değil herkesin en iyi arkadaşı hale geldiğini vurguladı. Sadece çocuklar için değil yetişkinler içinde belli uyarıların yapılmasının faydalı olacağını düşündüğünü kaydeden Arınç, “Çocuklarımıza, eşimize, komşularımıza televizyon kadar vakit ayırmıyorsak, çocuklarımızdan önce bizlerin bu hatırlatmalara ihtiyacı var diye düşünüyorum” dedi.
“GÖRSEL MEDYA SİGARANIN BIRAKILMASI KONUSUNDA ÇOK İYİ İŞ BAŞARDI”
Televizyonların bazı kötü alışkanlık olarak bazı ürünlerin pazarlana bildiği ve teşvik edildiği bir platform olduğunu belirten Arınç, bu sürecin iyi işletilmesi durumunda televizyonun toplum da çok faydalı sonuçları da ortaya çıkartabileceğini vurguladı. Televizyonlarda sigara zararlarının anlatılmasının ve kullanılmasının azaltılması konusunda görsel medyada ilgili kurumların çok iyi bir iş başardığını ifade eden Arınç, ekranlardan sigara kullanımına son verilmesinin ve eski filmlerde sigara içenlerin üzerinin kapatılmasının çok büyük etkilerinin olduğunu belirtti.
“AKŞAM YAYINLANAN DİZİLERDE SİGARININ YERİNE BOL BOL ALKOL ŞİŞELERİ ALDI”
Sigara konusunda gösterilen hassasiyetin alkol ve benzeri ürünler konusunda ne yazık ki gösterilmediğinin altını çizen Arınç, alkolün sigara gibi gençlere ve insanlara zararı olan bir ürün olduğunu söyledi.
Arınç, “Buna rağmen her akşam yayınlanan dizilerde sigarının yerine bol bol alkol şişeleri aldı. Alkol reklamı yasak olmasına rağmen dizilerin çoğunda alkol buzlanamadığı için sıradan tüketilen bir içecek haline geldi. Son haftalarda yayınlanan bir ankete göre vatandaşlarımız yüzde 80’in üzerinde bir oranla alkol içmiyorum demesine rağmen özellikle dizilerimizde alkol sanki ailenin ve evin bir parçasıymış gibi gösteriliyor. Dizilerimizde aile sofralarında alkolün sıradanlaştırılması, sigaranın zararlarının anlattığımız bir ortam başka bir zararlı ürün sorununu da oluşmasına yol açıyor” dedi.
“BU ÜRÜNLERİN TÜKETİMİNE YÖNELİK TEŞVİK YAPILMASINI DOĞRU BULMUYORUM”
Vatandaşların hür iradeleriyle hangi içeceği içmek istiyorsa içebileceklerini ancak sağlığa ve topluma zararlı bir içeceğin ürün ismi vermeden aleni olarak özendirilmesinin toplumda bu ürünlerin tüketimine yönelik teşvik yapılmasının doğru olmadığı belirten Arınç, bu konuda RTÜK’ün bir yasaklama veya cezalandırma işleminden ziyade görsel medyanın bu konuda daha hassal olmasını diledi.
Benzeri konularda bazı sivil toplum örgütlerinin televizyon programının aile değerlerine ve çocuk gelişimlerine uygun olmadığını düşünenlerin şikayetlerinin programın ana sponsoruna ilete biletecekleri bir platform oluşturulmasına yönelik çalışmaları anlamlı ve doğru bulduğunu kaydeden Arınç, RTÜK’ün ceza verdiğin de ve vermediğinde de eleştirilen bir kurum oludunu vurguladı.
“KAPIYI AÇAR AÇMAZ İNSANIN ŞİŞEYE SARILMASI, İÇKİ SUNMASI HANGİ TOPLUMUN DEĞERLENDİRİ GÖSTERİYOR”
Sigara kapalı mekanlarda içilmesinin yasaklanmış olmasının Türkiye’yi örnek bir ülke haline getirdiğinin altını çizen Arınç, kendisinin yaptığı her yurt dışına yaptığı ziyarette bundan övgüyle bahsedildiğini kaydetti.
Anayasa’nın ailenin korunması ve gençliğin korunması diye iki maddesinin bulunduğunu hatırlatan Arınç, konuşmasına şöyle devam etti:
“Sigara bir uyuşturucu değil, kötü bir alışkanlık. Ama vücuda da zararları var. Kamu spotlarında öksüren, artık hayatının son demlerine gelmiş insanların hüzün veren hikayelerini de dinliyoruz. Ama şüphesiz alkolde bunlardan bir tanesi. Kapıyı açar açmaz insanın şişeye sarılması, merhaba dedikten sonra elindeki kadehle içki sunması hangi toplumun değerlerini gösteriyor veya neyi bize anlatmak istiyor. Toplumda ilgiyle takip edilen diziler var. Bu dizilerin arka planında başka unsurların yattığını da biliyorum. Mesela şöyle, çok meşhur birisinin adeta o dizilerde insanın nefes almadan seyrettiği birilerinin sık sık alkole, kadehe elini sürmesi, şişeyle arkadaş olması acaba o karakterin, o dizide yaptığı rolle mi ilgilidir, yoksa gizli sponsorlarının cebine doldurdukları parayla bizim reklamımızı yap demeyle mi ilgilidir. Bu sözümü yazın lütfen isim vererek söylemiyorum. Ama bu tipler herkesin malumudur. Biz bu tiplerle mücadele etmiyoruz. Onların vermek istedikleri mesajın topluma neye mal olacağını bildiğimiz için bir şeyler göstermeye çalışıyoruz. Evet herkesi alkolik yapmaya, alkol tüketimini arttırmaya yönelik öylesine güçlü, cepleri dolgun, çekleri gayet kıymetli birileri vardır ki sırf bazı dizilerde reklam unsuru olsun rol model diye birilerine özel roller verilmiş olabilir. Bunu bir kenarda düşünmemiz lazım. Kimdir bunlar derseniz kulaklarınıza üfleyeceğim birkaç tane isim olabilir. Ama bu dizilere birazda bu gözlerle bakmamız lazım.”
“BU DİZİLERİ İZLEYENLERİN HEPSİ OKULLARINDA BU ŞEKİLDE GİYİNMEYE ÇALIŞIYOR”
Bu konuda kanuni bir düzenlemeye ihtiyaç olmadığını ve doğruda bulmadığını dile getiren Arınç, bu konuda duyarlığın her konuda hissettirilmesini söyledi.
Mutlaka yasaklayıcı bir tedbir gerekiyorsa kendisinin bunu şahsen TBMM’de toplumsal talep olduğu takdirde gerçekleştirmeyi vazife olarak bildiğini belirten Arınç, özellikle gençler üzerinde özendirici bir takım yayınlar ve dizilerin olabileceği konusunu vurguladı. Televizyonda yayınlanan okul dizilerine dikkat çeken Arınç, “Bu okul dizilerindeki öğrenciler öğrenci midir? Erkeğiyle, kızıyla bunların kıyafetleri bir öğrenci kıyafeti midir? Konuştukları bir öğrenci dili midir? Öğrenciyle öğretmen arasındaki ilişkiler Türkiye’de bildiğimiz nitelikte midir? Hangi çekememezlik, hangi entrika, hangi saç baş, hangi sevgiyi paylaşamamak, hangi birbirini şişleyecek noktada birbirlerine arkadaş beğenmek, bu dizilerde verilmek istenen nedir Allah aşkına. Gençliği heyecanını, gençliğin aşkını böylesine kötü rol modellerle ortaya koyma çabalarında ben şahsen bir kötülük hissediyorum. Sadece bu dizileri yapmak üzere kurulmuş kanallar olduğunu biliyorum. Çocuklarımız afedersiniz kravatlarını göbeğinden bağlamaya çalışıyorsa, kedi kuyruğu gibi bir kravatı bir tarafına bağlamış durumdaysa bizim dönemlerimiz Osman Yüksel Serdengeçti Antalya Milletvekili o hatırıma geliyor. Kravat bağlamazdı da kravat bağlamak mecburi diyence göbeğine bağlamıştı. Bizim bu dizilerdeki gençlerimizin de boynun kravata benzer bir şey var ama göbeğine doğru sarkmış ne idüğü belirsiz bir şey. Bu öğrencinin kravat takması gerekiyorsa böylemi takacak. Kızlarımızın eteklerinden kıyafetlerinden bir öğrenci kıyafeti olduğunu anlayabilecek miyiz? Ama emin olun bu dizileri izleyenlerin hepsi okullarında bu şekilde giyinmeye çalışıyor. Aynı kelimeleri kullanmaya gayret ediyorlar. Sevginin, aşkın yerini günü birlik heyecanlarla ve heveslerle tatmin etmeye çalışıyorlar. Ben okulların dizilerinde nitelik ve nicelikten fevkalade üzgünüm. Bu kadar kalitesiz olmamalı. Dolayısıyla buradan televizyon yöneticileri bu konuya başka bir gözle bakın” diye konuştu.
Konuşmasında Çözüm Süreci’nin de ekranlara yansımanı değerlendiren Arınç, televizyonların haber ve yorumlarıyla destek verdiği sürecin planlandığı gibi devam ettiğini söyledi.
Yapılan bütün çalışmanın ortaya çıkan her gelişmesinin arkasında insanların yer aldığını dikkat çeken Arınç, kurumların başarıların ve başarısızlıkların arkasında en temel unsurun insan olduğunu vurguladı.
Yapılan konuşmaların ardından Arınç, emekliye ayrılan RTÜK çalışanlarına plaket verdi. Plaket takdim törenin ardından RTÜK’ün 19. Kuruluş yıldönümü dolayısıyla pasta kesildi.
Kaynak: İHA
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) 19. Kuruluş yıldönümü dolayısıyla tören düzenlendi.
RTÜK’te düzenlenen törene, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, RTÜK Başkanı Davut Dursun ve çok sayıda davetli katıldı.
Törende bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, RTÜK Başkanı Davut Dursun’un açılış konuşmasında törenin yapılacağı salonun küçük olması dolayısıyla katılımcılardan özür dilemesine değindi. Kuruluş yıldönümlerinin kurumların kendi salonlarında, kendi binalarında kutlamasının önemini vurgulayan Arınç, “Yer darda olsa, bazı sıkıntılar şikayetlerde olsa bence daha samimi, daha olağan” dedi
Kendi içlerinde kuruluş yıldönümü kutladıklarını, çalışanların tamamın burada olduğunu ifade eden Arınç, lüks otellerde veya buna benzer yerlerde bir kuruluş yıldönümü kutlamak, zoraki misafirlerle bir toplantı yapmak yerine böyle toplantıları çok samimi bulduğun kaydetti.
Toplantı salonun darlığı nedeniyle ayakta kalan bir kişiyi kendi yerine oturmasını isteyen Arınç, salonda yanında boşluk bulunan bir kişiyi ayakta kalanları davet etmediği için kızdı. Arınç, yanında boşluk bununa kişiye dönerek, “Niye yanınıza almıyorsunuz arkadaşınızı, kim için tuttunuz orayı. Şapkanız için mi?” diye sordu.
“RTÜK 20 YIL BOYUNCA ZAMAN ZAMAN TÖKEZLEDİ, ZAMAN ZAMAN DURAĞANLAŞTI”
RTÜK’ün önemli ve Anayasal bir kuruluş olduğunu ifade eden Arınç, RTÜK’ün 20 yıldan buyana zaman zaman tökezlediğini, zaman zaman durağanlaştı dönemlerin olduğunu belirtti.
2 yıl önce çıkarılan yasanın RTÜK’te bir dönüm noktası oluğunu kaydeden Arınç, bu yasanın çıkmaması durumunda RTÜK’ün bugün geldiği noktaya gelemeyeceğini vurguladı. Arınç, “Hala biz boş şeylerle uğraşan veya kendi görevini ihmal eden bir kurum halinde duracaktık. Ama iki yıldan buyana kanunun gösterdiği her aşamayı başarıyla tamamladı. Ama iki yıldan buyana kanun gösterdiği her aşamayı başarıyla tamamladı. Düzenlemelerin hepsi yapıldı. İhalelerin hepsi yapıldı. Artık böylesine bir çanak rezaletinden koparak herkesin rahatlıkla HD yayınları izleyebileceği, her yüksek çözünürlüklü ekran kalitesinde televizyon izleyeceği bir noktaya adım adım geldik. Son iki yıldan buyana üstün bir gayretle arkadaşlarımızın yaptığı çalışmaları takdir ediyorum” diye konuştu.
Özellikle son haftalarda kablolu uydu ortamlarında yayın yapan kuruluşlara lisansları verilmekle birlikte karasal ortamda yayın yapan kuruluşlara lisanslarını veremediklerini belirten Arınç, Türkiye’de bu aksaklık yaşanırken, Avrupa ülkelerinin karasal, sayısal yayıncılığa geçiş yaptığının altını çizdi.
“KARASAL-SAYISAL TELEVİZYON YAYIN SIRALAMA İHALESİNDE 900 MİLYON TL GELİR ELDE EDİLDİ”
Türkiye’nin bu yasal eksiklik sebebiyle bu konuda maalesef geride kaldığını belirten Arınç, “Yeni kanunumuz Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak hazırlanınca bizde kendimizi beli süreleri koyduk ve bu süreler içerisinde yapacağımız çalışmaları da belirmiş olduk. 61112 sayılı kanunla yeni teknolojilerin kullanılmasına olanak sağlayacak yasal çerçeveleri oluşturarak iletişim ve yayıncılık sektöründeki son gelişmeleri kapsayacak şekilde sayısal yayıncılık ve HD televizyon yayıncılığı gibi yeni yayın teknolojilerin uygulanmasına imkan verecek düzenlemeleri hayata geçirdik” dedi.
Ulusal-karasal-sayısal televizyon yayın sıralama ihalesinin yapıldığını hatırlatan Arınç, ihalede şuan itibariyle 900 milyon TL civarında devletin bir gelir elde ettiğini söyledi.
Karasal yayıncılıkta 1999 yılında buyana devam eden fiili durumun sona erdirildiğini ve lisanslı döneme geçiş döneminde adımların atıldığının altını çizen Arınç, “Artık ihaleyi kazanıp lisansını alan kuruluşlar için hiç kimse ülkenin milli kaynağı olan frekansları bedava kullandığı iddiasında bulunamayacak. Kuruluşlar ihale sonucunda oluşan sıraya göre yerlerini seçmiş olacaklar” şeklinde konuştu.
“DEVLET 19 YILDIR GELİR ELDE EDEMİYORDU”
İhaleyle devletin 19 yıldır gelir elde edemediği kanal ve frekanslardan ilk kez bu dönem 1 milyar TL’lik bir gelir elde edileceğini sözlerine ekleyen Arınç, atıl durumdaki bir kaynağı ekonomiye kazandırıldığını ifade etti.
İhalelerin sona ermesinin ardından en kısa sürede çalışmaların tamamlanacağının altını çizen Arınç, “Fiziki olanaklarla birlikte görsel medyada içeriğinde artık geliştirilmesi gerekiyor. Bu konuda ciddi çalışmalar yaptık. Özellikle çocukların televizyondan gereğince uzak kalabilmeleri için tedbirler aldık. Yapılan pek çok araştırmalar var. Ama Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından, RTÜK’ün kendi yaptığı araştırmalara kadar televizyon yayınlarının çocuklar üzerindeki olumlu olumsuz etkilerini çok iyi biliyoruz. Akıllı semboller, hatırlatmalar ve diğer çalışmaları rağmen televizyon faydalarıyla birlikte ortaya çıkan zararları istediğimiz seviyeye indire bilmiş değiliz” şeklinde konuştu.
“EKRANLARDA SADECE ÇOCUKLAR İÇİN DEĞİL, YETİŞKİNLER İÇİNDE HATIRLATMA YAPILMASI GEREKİYOR”
Çocuklara hatırlatmalar yapılsa da televizyonun sadece çocukları değil, gençleri, aileleri yönlendiren ve değiştiren bir etkiye sahip olduğunun altını çizen Arınç, günde 3 saatten fazla izlenen televizyonun sadece çocukların değil herkesin en iyi arkadaşı hale geldiğini vurguladı. Sadece çocuklar için değil yetişkinler içinde belli uyarıların yapılmasının faydalı olacağını düşündüğünü kaydeden Arınç, “Çocuklarımıza, eşimize, komşularımıza televizyon kadar vakit ayırmıyorsak, çocuklarımızdan önce bizlerin bu hatırlatmalara ihtiyacı var diye düşünüyorum” dedi.
“GÖRSEL MEDYA SİGARANIN BIRAKILMASI KONUSUNDA ÇOK İYİ İŞ BAŞARDI”
Televizyonların bazı kötü alışkanlık olarak bazı ürünlerin pazarlana bildiği ve teşvik edildiği bir platform olduğunu belirten Arınç, bu sürecin iyi işletilmesi durumunda televizyonun toplum da çok faydalı sonuçları da ortaya çıkartabileceğini vurguladı. Televizyonlarda sigara zararlarının anlatılmasının ve kullanılmasının azaltılması konusunda görsel medyada ilgili kurumların çok iyi bir iş başardığını ifade eden Arınç, ekranlardan sigara kullanımına son verilmesinin ve eski filmlerde sigara içenlerin üzerinin kapatılmasının çok büyük etkilerinin olduğunu belirtti.
“AKŞAM YAYINLANAN DİZİLERDE SİGARININ YERİNE BOL BOL ALKOL ŞİŞELERİ ALDI”
Sigara konusunda gösterilen hassasiyetin alkol ve benzeri ürünler konusunda ne yazık ki gösterilmediğinin altını çizen Arınç, alkolün sigara gibi gençlere ve insanlara zararı olan bir ürün olduğunu söyledi.
Arınç, “Buna rağmen her akşam yayınlanan dizilerde sigarının yerine bol bol alkol şişeleri aldı. Alkol reklamı yasak olmasına rağmen dizilerin çoğunda alkol buzlanamadığı için sıradan tüketilen bir içecek haline geldi. Son haftalarda yayınlanan bir ankete göre vatandaşlarımız yüzde 80’in üzerinde bir oranla alkol içmiyorum demesine rağmen özellikle dizilerimizde alkol sanki ailenin ve evin bir parçasıymış gibi gösteriliyor. Dizilerimizde aile sofralarında alkolün sıradanlaştırılması, sigaranın zararlarının anlattığımız bir ortam başka bir zararlı ürün sorununu da oluşmasına yol açıyor” dedi.
“BU ÜRÜNLERİN TÜKETİMİNE YÖNELİK TEŞVİK YAPILMASINI DOĞRU BULMUYORUM”
Vatandaşların hür iradeleriyle hangi içeceği içmek istiyorsa içebileceklerini ancak sağlığa ve topluma zararlı bir içeceğin ürün ismi vermeden aleni olarak özendirilmesinin toplumda bu ürünlerin tüketimine yönelik teşvik yapılmasının doğru olmadığı belirten Arınç, bu konuda RTÜK’ün bir yasaklama veya cezalandırma işleminden ziyade görsel medyanın bu konuda daha hassal olmasını diledi.
Benzeri konularda bazı sivil toplum örgütlerinin televizyon programının aile değerlerine ve çocuk gelişimlerine uygun olmadığını düşünenlerin şikayetlerinin programın ana sponsoruna ilete biletecekleri bir platform oluşturulmasına yönelik çalışmaları anlamlı ve doğru bulduğunu kaydeden Arınç, RTÜK’ün ceza verdiğin de ve vermediğinde de eleştirilen bir kurum oludunu vurguladı.
“KAPIYI AÇAR AÇMAZ İNSANIN ŞİŞEYE SARILMASI, İÇKİ SUNMASI HANGİ TOPLUMUN DEĞERLENDİRİ GÖSTERİYOR”
Sigara kapalı mekanlarda içilmesinin yasaklanmış olmasının Türkiye’yi örnek bir ülke haline getirdiğinin altını çizen Arınç, kendisinin yaptığı her yurt dışına yaptığı ziyarette bundan övgüyle bahsedildiğini kaydetti.
Anayasa’nın ailenin korunması ve gençliğin korunması diye iki maddesinin bulunduğunu hatırlatan Arınç, konuşmasına şöyle devam etti:
“Sigara bir uyuşturucu değil, kötü bir alışkanlık. Ama vücuda da zararları var. Kamu spotlarında öksüren, artık hayatının son demlerine gelmiş insanların hüzün veren hikayelerini de dinliyoruz. Ama şüphesiz alkolde bunlardan bir tanesi. Kapıyı açar açmaz insanın şişeye sarılması, merhaba dedikten sonra elindeki kadehle içki sunması hangi toplumun değerlerini gösteriyor veya neyi bize anlatmak istiyor. Toplumda ilgiyle takip edilen diziler var. Bu dizilerin arka planında başka unsurların yattığını da biliyorum. Mesela şöyle, çok meşhur birisinin adeta o dizilerde insanın nefes almadan seyrettiği birilerinin sık sık alkole, kadehe elini sürmesi, şişeyle arkadaş olması acaba o karakterin, o dizide yaptığı rolle mi ilgilidir, yoksa gizli sponsorlarının cebine doldurdukları parayla bizim reklamımızı yap demeyle mi ilgilidir. Bu sözümü yazın lütfen isim vererek söylemiyorum. Ama bu tipler herkesin malumudur. Biz bu tiplerle mücadele etmiyoruz. Onların vermek istedikleri mesajın topluma neye mal olacağını bildiğimiz için bir şeyler göstermeye çalışıyoruz. Evet herkesi alkolik yapmaya, alkol tüketimini arttırmaya yönelik öylesine güçlü, cepleri dolgun, çekleri gayet kıymetli birileri vardır ki sırf bazı dizilerde reklam unsuru olsun rol model diye birilerine özel roller verilmiş olabilir. Bunu bir kenarda düşünmemiz lazım. Kimdir bunlar derseniz kulaklarınıza üfleyeceğim birkaç tane isim olabilir. Ama bu dizilere birazda bu gözlerle bakmamız lazım.”
“BU DİZİLERİ İZLEYENLERİN HEPSİ OKULLARINDA BU ŞEKİLDE GİYİNMEYE ÇALIŞIYOR”
Bu konuda kanuni bir düzenlemeye ihtiyaç olmadığını ve doğruda bulmadığını dile getiren Arınç, bu konuda duyarlığın her konuda hissettirilmesini söyledi.
Mutlaka yasaklayıcı bir tedbir gerekiyorsa kendisinin bunu şahsen TBMM’de toplumsal talep olduğu takdirde gerçekleştirmeyi vazife olarak bildiğini belirten Arınç, özellikle gençler üzerinde özendirici bir takım yayınlar ve dizilerin olabileceği konusunu vurguladı. Televizyonda yayınlanan okul dizilerine dikkat çeken Arınç, “Bu okul dizilerindeki öğrenciler öğrenci midir? Erkeğiyle, kızıyla bunların kıyafetleri bir öğrenci kıyafeti midir? Konuştukları bir öğrenci dili midir? Öğrenciyle öğretmen arasındaki ilişkiler Türkiye’de bildiğimiz nitelikte midir? Hangi çekememezlik, hangi entrika, hangi saç baş, hangi sevgiyi paylaşamamak, hangi birbirini şişleyecek noktada birbirlerine arkadaş beğenmek, bu dizilerde verilmek istenen nedir Allah aşkına. Gençliği heyecanını, gençliğin aşkını böylesine kötü rol modellerle ortaya koyma çabalarında ben şahsen bir kötülük hissediyorum. Sadece bu dizileri yapmak üzere kurulmuş kanallar olduğunu biliyorum. Çocuklarımız afedersiniz kravatlarını göbeğinden bağlamaya çalışıyorsa, kedi kuyruğu gibi bir kravatı bir tarafına bağlamış durumdaysa bizim dönemlerimiz Osman Yüksel Serdengeçti Antalya Milletvekili o hatırıma geliyor. Kravat bağlamazdı da kravat bağlamak mecburi diyence göbeğine bağlamıştı. Bizim bu dizilerdeki gençlerimizin de boynun kravata benzer bir şey var ama göbeğine doğru sarkmış ne idüğü belirsiz bir şey. Bu öğrencinin kravat takması gerekiyorsa böylemi takacak. Kızlarımızın eteklerinden kıyafetlerinden bir öğrenci kıyafeti olduğunu anlayabilecek miyiz? Ama emin olun bu dizileri izleyenlerin hepsi okullarında bu şekilde giyinmeye çalışıyor. Aynı kelimeleri kullanmaya gayret ediyorlar. Sevginin, aşkın yerini günü birlik heyecanlarla ve heveslerle tatmin etmeye çalışıyorlar. Ben okulların dizilerinde nitelik ve nicelikten fevkalade üzgünüm. Bu kadar kalitesiz olmamalı. Dolayısıyla buradan televizyon yöneticileri bu konuya başka bir gözle bakın” diye konuştu.
Konuşmasında Çözüm Süreci’nin de ekranlara yansımanı değerlendiren Arınç, televizyonların haber ve yorumlarıyla destek verdiği sürecin planlandığı gibi devam ettiğini söyledi.
Yapılan bütün çalışmanın ortaya çıkan her gelişmesinin arkasında insanların yer aldığını dikkat çeken Arınç, kurumların başarıların ve başarısızlıkların arkasında en temel unsurun insan olduğunu vurguladı.
Yapılan konuşmaların ardından Arınç, emekliye ayrılan RTÜK çalışanlarına plaket verdi. Plaket takdim törenin ardından RTÜK’ün 19. Kuruluş yıldönümü dolayısıyla pasta kesildi.