Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Grubu Karabük’te
Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Grubu, Karabük’te sivil toplum örgütleri ile bir araya geldi.
Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Grubu Başkanı Yusuf Şevki Hakyemez, grup üyeleri; Vedat Bilgin, Fatma Benli, Kürşat Bumin, Oral Çalışlar, Yıldıray Oğur ve Bendevi Palandöken, Büyük Kulüp'te sivil toplum örgütleri temsilcileri ve kanaat önderleriyle bir araya geldi. Akil İnsanlar Heyeti Grup Başkanı Yusuf Şevki Hakyemez, karşıt görüşlü insanların artık konuşarak anlaşabildiğini belirterek, “Biz şu an Türkiye’nin gündeminde olan terör sorununu bitirmek noktasında çözüm süreci adı altında Karadeniz bölgesini dolaşmaktayız. Biz bu süreçte ismimiz akil insanlar olarak görülse de aslında sizlerle hükümet arasında diyalogu kurmaya çalışıyoruz. Bizler de süreci niçin desteklediğimizi kısaca belirtiyoruz ama daha ziyade sizleri dinlemek için buralara gelen insanlarız" dedi.
Türkiye'nin son yıllarda yapısal olarak karşımıza çıkan sorunları çözmek adına önemli adımlar attığını anlatan Hakyemez, şunları söyledi: "Bunlar içerisinde eleştireceğimiz değişik boyutları tabii ki olabilir ama özde olumlu gördüğümüz nokta bu işin siyaset kurumu aracılığıyla yürütülmesidir. Türkiye’de insanlar artık gelinen noktada sorunlarını çözmek için çok karşıt sözlere sahip olsalar da oturup konuşabiliyorlar. Bu temel bir ortamdır. Bunu Türkiye’nin yeni anayasa sorunu bağlamında da görüyoruz, Türkiye’nin terör sorunu bağlamında da görüyoruz. Eskiden ifade edildiğinde çok büyük tepkilerle karşılaşabilecek olan görüş ve önerileri şu an birbirine karşıt görünen çok farklı kesimler çok rahat dillendirebiliyor. Bir masanın etrafında bu sorunlar rahatlıkla konuşulabiliyor. Bunu anayasa sorununda yaşıyor görüyoruz bunu aynı zamanda gerçekleştirmekte olduğumuz terör çözümünde görüyoruz yaşıyoruz. Tabii ki protestolar olacak. Bizim bundan hiçbir şekilde rahatsızlık duymamız söz konusu değil. Protesto eden kişilerle oturup konuşma imkanımız olsa bundan fevkalade memnuniyet duyarız ama buda bir yöntemdir buna da saygı duyuyoruz.”
Sorunun çok önemli ve hassas olduğunu kaydeden Hakyemez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiçbir şekilde bunu farklı bir şekilde yorumlamıyoruz. Bu sorun çok önemli ve hassas bir sorun. 30 yıllık terör sorunu, 30 yıl içerisinde büyük kayıplar var, şehitler var, ekonomik kayıplar var, ölen insanlar var. Şehitlerin bizim gözümüzde yeri farklıdır, bu süreç dolayısıyla farklı düşünmüyoruz, farklı düşünemeyiz çünkü bunlar çok ulvi değer uğruna bedel ödemiş insanlardır. Büyük Türkiye için ülkemizin geleceği için hep birlikte bir arada yaşamak için bunu yapıyoruz. En önemli ortak noktamız, akan kanın durmasıdır. Onun için burada hesaplaşma mantığıyla hareket edersek, aslında çok fazla mesafe kat edemeyiz”
Örgütün son iki yılda yaptığı eylemlerin başarısız olduğunu belirten Grup Başkan Vekili Vedat Bilgin ise, şöyle konuştu: “Bu engellerden birisi devletin yapılanmasından ve devletin içinden gelmektedir.
Devlet içinde oluşan bir yapı sürekli olarak darbelerle müdahalelerle milli iradeye, halkın iradesinin siyasete yansımasına karşı tepki vermiştir. Türkiye son yıllarda bunu belli bir noktaya getirmiştir. İllegal örgütlenmeleri, 'Ergenekon' diye ifade edilen oluşumları devlet tasfiye etmiştir. Bu sorun şehit kanı dökmüştür, devlet içinde oluşan yapılar nedeni ile devleti yıpratmıştır ve Kürt akrabalarımızla uzaklaşma yaşanmıştır. Süreç ile bunlara son verilecektir. Terör örgütü son iki yılda yaptığı eylemlerde başarısız olması, 2 bin 700 militanını kaybetmesi, siyasi sorunun silahlarla çözülemeyeceğini anlaması geldikleri son noktadır."
Terör örgütünün buna mecbur kaldığını belirten Bilgin, sözlerine şöyle devam etti: "2012 yılında 400 kilometrelik alanda hakimiyet sağlanma hedefini ilan eden terör örgütü bırakınız 400 kilometreyi 400 metrede hakimiyet alanı bulamadı. Daha önce işgal ettiği mağaralardan sökülüp atıldı. Kuzey Irak'ta rahat edemedi. Dolayısı ile silahlı yapılanmada başarısız olmuş bir örgüt vardır karşımızda. Bu bakımdan 'Terör örgütüne ne veriliyor?' sorusu anlamsızdır. Suriye rejiminin hayata kalması mümkün görünmüyor. Ortadoğu'da kendine bir alan bulamadı örgüt. Önünü görememektedir. Bu süreç bunun üzerine ortaya çıkmıştır, boşuna çıkmamıştır. Dolayısı ile dışarıda 'Türkiye bölünmez' diye bağıran genç arkadaşlarda bilmelidir ki, terör örgütü de Türkiye'nin bölünemeyeceğini anlamıştır. Zaten Kürtler de bölünmek istemiyor, bunların içinden marjinal guruplar olabilir ama büyük çoğunluğu nasıl bölünecek iç içe girmiştir.”
DAĞLARA TÜRK YAZMAK
Kürşat Bumin de, dağlara “Ne mutlu Türküm diyene" yazarak kimseyi Türk yapmanın mümkün olmadığını belirterek, şunları söyledi: “Hiç kimsenin dilini yasaklayamazsınız. Kimseyi Türk yapmanız mümkün değildir, dolayısıyla böyle bir sürece giriyor Türkiye. Bunu mutlaka yapmak zorunda ama bu dediğim gibi bu devlet eliyle hükümet eliyle olmayacak. Bunu toplum istediği için onlara zorla yaptıracak. Eğer bu hükümet bu barış sürecini başlatıp yan çizerse bu toplum ben akil olarak kendi adıma konuşayım, o zaman bunu hükümete sorarız ‘Neden bizi aldattın, neden bizi heveslendirdin, bu işi yarıda bıraktın?’ Türkiye böyle bir medeni ülke olacaksa bu iş bitecek. Bu iş niye oldu? Onları, PKK’nın çok zayıf düşmesinden kaynaklanan bir şey, bu sürecin yarısı Başbakana ait yarısı da Öcalan’a aittir. Yani bunu da teslim etmemiz lazım. Yoksa gerçeği görmezsek kendimize yeni gerçekler icat edersek, en kötü şey hayatta oluruz, önce gerçeği görmemiz lazım. Dolayısıyla böyle iki tarafında uzlaştığı bir savaştan çıkma süreci, ondan sonra Türkiye ne olacak? Ondan sonra tek biçimde olmayacak yine sağcı sağcı kalacak, milliyetçi milliyetçi kalacak, komünist komünist kalacak bu sürecek. Şiddeti dışlayan siyasi mücadeleye gireceğiz. Kim halkın teveccühünü alırsa o iktidara gelecek. Yani Türkiye cumhuriyetten sonra nihayet değişmiş olarak medeni bir siyasi ilişkiler veya devlet nizamına doğru gidecek diye düşünüyorum.”
Kaynak: İHA
Türkiye'nin son yıllarda yapısal olarak karşımıza çıkan sorunları çözmek adına önemli adımlar attığını anlatan Hakyemez, şunları söyledi: "Bunlar içerisinde eleştireceğimiz değişik boyutları tabii ki olabilir ama özde olumlu gördüğümüz nokta bu işin siyaset kurumu aracılığıyla yürütülmesidir. Türkiye’de insanlar artık gelinen noktada sorunlarını çözmek için çok karşıt sözlere sahip olsalar da oturup konuşabiliyorlar. Bu temel bir ortamdır. Bunu Türkiye’nin yeni anayasa sorunu bağlamında da görüyoruz, Türkiye’nin terör sorunu bağlamında da görüyoruz. Eskiden ifade edildiğinde çok büyük tepkilerle karşılaşabilecek olan görüş ve önerileri şu an birbirine karşıt görünen çok farklı kesimler çok rahat dillendirebiliyor. Bir masanın etrafında bu sorunlar rahatlıkla konuşulabiliyor. Bunu anayasa sorununda yaşıyor görüyoruz bunu aynı zamanda gerçekleştirmekte olduğumuz terör çözümünde görüyoruz yaşıyoruz. Tabii ki protestolar olacak. Bizim bundan hiçbir şekilde rahatsızlık duymamız söz konusu değil. Protesto eden kişilerle oturup konuşma imkanımız olsa bundan fevkalade memnuniyet duyarız ama buda bir yöntemdir buna da saygı duyuyoruz.”
Sorunun çok önemli ve hassas olduğunu kaydeden Hakyemez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiçbir şekilde bunu farklı bir şekilde yorumlamıyoruz. Bu sorun çok önemli ve hassas bir sorun. 30 yıllık terör sorunu, 30 yıl içerisinde büyük kayıplar var, şehitler var, ekonomik kayıplar var, ölen insanlar var. Şehitlerin bizim gözümüzde yeri farklıdır, bu süreç dolayısıyla farklı düşünmüyoruz, farklı düşünemeyiz çünkü bunlar çok ulvi değer uğruna bedel ödemiş insanlardır. Büyük Türkiye için ülkemizin geleceği için hep birlikte bir arada yaşamak için bunu yapıyoruz. En önemli ortak noktamız, akan kanın durmasıdır. Onun için burada hesaplaşma mantığıyla hareket edersek, aslında çok fazla mesafe kat edemeyiz”
Örgütün son iki yılda yaptığı eylemlerin başarısız olduğunu belirten Grup Başkan Vekili Vedat Bilgin ise, şöyle konuştu: “Bu engellerden birisi devletin yapılanmasından ve devletin içinden gelmektedir.
Devlet içinde oluşan bir yapı sürekli olarak darbelerle müdahalelerle milli iradeye, halkın iradesinin siyasete yansımasına karşı tepki vermiştir. Türkiye son yıllarda bunu belli bir noktaya getirmiştir. İllegal örgütlenmeleri, 'Ergenekon' diye ifade edilen oluşumları devlet tasfiye etmiştir. Bu sorun şehit kanı dökmüştür, devlet içinde oluşan yapılar nedeni ile devleti yıpratmıştır ve Kürt akrabalarımızla uzaklaşma yaşanmıştır. Süreç ile bunlara son verilecektir. Terör örgütü son iki yılda yaptığı eylemlerde başarısız olması, 2 bin 700 militanını kaybetmesi, siyasi sorunun silahlarla çözülemeyeceğini anlaması geldikleri son noktadır."
Terör örgütünün buna mecbur kaldığını belirten Bilgin, sözlerine şöyle devam etti: "2012 yılında 400 kilometrelik alanda hakimiyet sağlanma hedefini ilan eden terör örgütü bırakınız 400 kilometreyi 400 metrede hakimiyet alanı bulamadı. Daha önce işgal ettiği mağaralardan sökülüp atıldı. Kuzey Irak'ta rahat edemedi. Dolayısı ile silahlı yapılanmada başarısız olmuş bir örgüt vardır karşımızda. Bu bakımdan 'Terör örgütüne ne veriliyor?' sorusu anlamsızdır. Suriye rejiminin hayata kalması mümkün görünmüyor. Ortadoğu'da kendine bir alan bulamadı örgüt. Önünü görememektedir. Bu süreç bunun üzerine ortaya çıkmıştır, boşuna çıkmamıştır. Dolayısı ile dışarıda 'Türkiye bölünmez' diye bağıran genç arkadaşlarda bilmelidir ki, terör örgütü de Türkiye'nin bölünemeyeceğini anlamıştır. Zaten Kürtler de bölünmek istemiyor, bunların içinden marjinal guruplar olabilir ama büyük çoğunluğu nasıl bölünecek iç içe girmiştir.”
DAĞLARA TÜRK YAZMAK
Kürşat Bumin de, dağlara “Ne mutlu Türküm diyene" yazarak kimseyi Türk yapmanın mümkün olmadığını belirterek, şunları söyledi: “Hiç kimsenin dilini yasaklayamazsınız. Kimseyi Türk yapmanız mümkün değildir, dolayısıyla böyle bir sürece giriyor Türkiye. Bunu mutlaka yapmak zorunda ama bu dediğim gibi bu devlet eliyle hükümet eliyle olmayacak. Bunu toplum istediği için onlara zorla yaptıracak. Eğer bu hükümet bu barış sürecini başlatıp yan çizerse bu toplum ben akil olarak kendi adıma konuşayım, o zaman bunu hükümete sorarız ‘Neden bizi aldattın, neden bizi heveslendirdin, bu işi yarıda bıraktın?’ Türkiye böyle bir medeni ülke olacaksa bu iş bitecek. Bu iş niye oldu? Onları, PKK’nın çok zayıf düşmesinden kaynaklanan bir şey, bu sürecin yarısı Başbakana ait yarısı da Öcalan’a aittir. Yani bunu da teslim etmemiz lazım. Yoksa gerçeği görmezsek kendimize yeni gerçekler icat edersek, en kötü şey hayatta oluruz, önce gerçeği görmemiz lazım. Dolayısıyla böyle iki tarafında uzlaştığı bir savaştan çıkma süreci, ondan sonra Türkiye ne olacak? Ondan sonra tek biçimde olmayacak yine sağcı sağcı kalacak, milliyetçi milliyetçi kalacak, komünist komünist kalacak bu sürecek. Şiddeti dışlayan siyasi mücadeleye gireceğiz. Kim halkın teveccühünü alırsa o iktidara gelecek. Yani Türkiye cumhuriyetten sonra nihayet değişmiş olarak medeni bir siyasi ilişkiler veya devlet nizamına doğru gidecek diye düşünüyorum.”