CHP Grup Toplantısı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bahçeli eleştiri yaptı diye AK Parti iktidarı şimdi şantaj yoluna başvuruyor.‘Efendim senin dönemini inceleteceğiz.’ Aklın başını yeni mi geldi, kafana taş mı düştü. Şantaja asla izin vermeyeceğiz” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hükümetin verdiği kararla hareket ederler yönündeki açıklamalarını değerlendirdi. Başbakan Erdoğan’ın önemli bir açıklama yaptığını ve yaptığı açıklamanın doğru olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Türk Silahlı Kuvvetleri sağlık çalışan bir demokraside, oluşan sağlıklı bir hiyerarşide elbette ki hükümete bağlı olarak çalışır. Onların talimatlarına göre hareket ederler ama yasalara aykırı olmamak koşuluyla” dedi.
Kendisinin daha önceki grup toplantılarında yaptığı konuşmada Uludere olayının faillerinin kim olduğunu sorduğunu ve Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarıyla bunu itiraf ettiğini sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu, “Biziz diyor. Çünkü biz talimatlar vermeden silahlı kuvvetler harekete geçmez diyor. Demek ki artık açıklılıkla belli oluyor. 76 milyon yurttaşımız artık bir karanlık perdeyi de Başbakanın sözleri ile araladı” dedi.
Uludere olayının sorumlusunun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, sorumlunun artık Erdoğan ve hükümeti olduğunu herkesin bildiğini söyledi.
“O BAKAN BİR ELİ YAĞDA, BİR ELİ BALDA OLAN BAKANDIR”
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın ilaç alabilmesi için yardım amaçlı verdiği parayı, dilenci olmadığını belirterek iade eden Dilek Özçelik hakkında da açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Dilek Özçelik, Trakya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği 3. sınıf öğrencisidir. Anneler ve babalar çocuklarını üniversiteye gönderirken büyük umutlarla gönderirler. Dilek Özçelik’de öyleydi. Üniversiteyi bitirecek, İngilizce öğretmeni olacak, binlerce çocuğu yetiştirecek ve oda bu topraklarda kendine düşün görevi insan yetiştirerek yerine getirecekti. Ama bir şanssızlığı oldu. Kanser tedavisi görmesi gerekiyordu. Kanser ilacını bulamıyordu. Güçsüz, sosyal devletin koruması altında olması gerekiyordu. Tedavi edilmesi gerekiyordu. Ne yaptıysa sorunu çözemedi. Belediyenin önünde bekledi, caminin önünde bekledi, Bakanı bulurum da sosyal devleti hatırlatırım ona, benim tedavi olmam gerekiyor diye bir kararlılık içinde bekledi. Ama her şeyi göze aldı ve Bakanı yakaladı. Derdini anlatıyor Bakana… ‘Al bu parayı, cebinden düşürme.’ 21. yüzyılın ülkesindeyiz, kanserle yaşayan bir üniversite öğrencisi dramını konuşuyoruz. ‘Al bu parayı, düşürme. Başka ne yapabilirim’ diyor. Buna karşılık Dilek kardeşimiz o bakana da onun gibi düşünenlere de çok güzel bir ders veriyor. Verdiği yanıt şudur: ‘Ben dilenci değilim, Sayın Bakanım’ diyor. Devam ediyor, insanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradık diyor ve şöyle devam ediyor: ‘Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda.’ Bu tablo 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışan bir tablo değil. O Bakan bir eli yağda, bir eli balda olan bakandır. O üniversite öğrencisi tedavi görmek için verdiği mücadeleyi anlayabilecek kapasitede de değildir. Para sıkıştırdı, başka bir şey yapamam dedi.
Değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek kadar önemli olan sosyal devlet güçsüzleri korumak değil midir?”
“AMA İNSANLIKTAN NASİBİNİ ALAMAYANLAR DİLEK’İN HALİNDEN ANLAYAMAZLAR”
Dilek Özçelik’in Bakana verdiği ‘ben dilenci değilim’ cevabının bütün hastaların sorunlarına tercüman olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, Dilek Özçelik’i Bakan Bayraktar’a ‘senin görevin bana para vermek değil. Sosyal Devletin gereği olarak benim tedavi edilme olanağımı sağlayacaksın’ demek istediğini sözlerine ekleyerek, “Ama insanlıktan nasibini alamayanlar Dilek’in halinden anlayamazlar. Önce insanlıktan nasibini alacaksın” dedi.
Bu topraklarda yetişen birine ve geleceğe umutla bakan birisine nasıl davrandıklarını gördüklerini, diğer vatandaşlara nasıl davranıyorlar kim bilir diyen Kılıçdaroğlu, kimsenin kafasını koma sokmamasını ve AK Parti gerçeğinin bu olduğunu söyledi.
Dilek Özçelik’e yapılan muamelenin toplumun vicdanına atılan bir tokat olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, herkesin uyanması ve gerçeği görmesinin gerektiğini vurguladı.
“HESAP VERMESİ GEREKEN ADAM HESAP SORACAKMIŞ”
Sağlıklı çalışan bir demokraside siyasal iktidarın şantaj yapma yoluna gittiğini önü süren Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Sayın Bahçeli eleştiri yaptı diye AK Parti iktidarı şimdi şantaj yoluna başvuruyor. ‘Efendim senin dönemini inceleteceğiz.’ Aklın başını yeni mi geldi, kafana taş mı düştü. Şantaja asla izin vermeyeceğiz. Demokrasilerde şantaj olmaz. Ülkeyi yönetiyorsan bir yerde yolsuzluk varsa üzerine gidersin. Sen gidebilir misin, gidemezsin. Yolsuzluktan beslenen, yolsuzluk konusunu araştıramaz. Sen daha bu millete mal varlığının hesabını veremiyorsun. Kime hesap soruyorsun sen. Demokrasiyi bütün kurallarıyla ve kurumlarıyla çalıştıracaksın. Kime tehdit olursa asla izin vermeyeceğiz. Sen değimliydin düşük fiyatla özelleştirirsem bana sen ihanet ediyorsun diye sorarlar. Arkasından yandaşına değer tespitinin çok altında kamu kurumlarını peşkeş çekmedin mi? Kime hesap soracaksın sen. Hesap vermesi gereken adam hesap soracakmış. Önce sen bu millete otur bir hesap ver. Şantajmış, tehditmiş bunlara pabuç bırakamayız. Demokrasimizin güçlendirmek zorundayız. Taçlandırmak zorundayız hukukun üstünlüğü kavramını. Yargı bağımsızlığıyla. Siz bir ülkede gazetecileri hapse atacaksınız, üniversite öğrencilerini, askerleri, yazarları, avukatlarını hapse atacaksınız siyasal partilerin üzerine şantaj yapacaksınız. Sevsinler senin demokrasi anlayışını.” Her türlü milliyetçiliği ayakların altına alan birisinin demokrat olamayacağını öne süren Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, ‘Recep Tayyip Erdoğan hangi ülkenin Başbakanıdır” diye sordu. Kılıçdaroğlu, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıyım” diyebilir mi? “ dedi.
“SENİN GÜCÜN YETMEZ, BOYUNDA YETMEZ”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin sildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, konuşmasında şunları kaydetti: “O Bakanlıktan siliyor, valide valilikten siliyor. Sen hangi ülkenin Başbakanısın sayın Başbakan. Bunu yapanlar şimdi birbirine düştü. Ben yapmadım o yaptı diyor. Sanki birisi yurt dışından ithal edilmiş. Takiye kültüründen gelen yani yalancılığı asıl amacına ulaşmak için kullanan ve rahatlıkla dillendiren birisi ülkenin liderliğini koruyamaz. Türkiye Cumhuriyeti kolay mı kuruldu. Cumhuriyet dediğimiz şey kolay mı kuruldu. Bu Cumhuriyet Rize’den buraya yırtık ayakkabıyla buraya seni Başbakan yaptı. Bu Cumhuriyet Kayseri’de küçük bir esnafı oğlu olan Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı yaptı. Bu Cumhuriyet Tunceli’de küçük bir memurun oğlu olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin Genel Başkanı yaptı. Cumhuriyet budur. Şimdi kalkmışsın Cumhuriyet düşmanlığı yapıyorsun. Takiye kültüründen gelenler bir süre sonra en yakınındakine bile ihanet ederler. Erbakan’ın önünde diz çöküp elini öpüyorlardı. Geriye dönüp arkadan hançerlediler. Aynı şeyi Türkiye Cumhuriyeti için yapmak istiyorlar. Senin gücün yetmez, boyunda yetmez. Doğruyu söylemek bir siyasetçi için kaçınılmaz bir görevdir. Söylediğinin de arkasında durması gerekir.” Çözüm süreci çerçevesinde CHP’nin destek vermediği yönündeki açıklamalara da değinen Kılıçdaroğlu, CHP çözüm sürecinde neye destek verecek diye sordu. Kılıçdaroğlu, “Bilen var mı? Bilen yok. Neye destek vereceğiz. Gazetecilere soruyorum bilen var mı? Bilen yok. Senin başkanlık sistemin için yaptığın çalışmalara mı destek vereceğiz. Avucunu yalarsın Recep Tayyip Erdoğan, avucunu yalarsın. Açıkça söyledik, bu sorunu çözmek istiyorsan dürüst ve samimi olmalısın. Yalancıdan dürüst ve samimi çıkmaz” dedi.
Kaynak: İHA
Kendisinin daha önceki grup toplantılarında yaptığı konuşmada Uludere olayının faillerinin kim olduğunu sorduğunu ve Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarıyla bunu itiraf ettiğini sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu, “Biziz diyor. Çünkü biz talimatlar vermeden silahlı kuvvetler harekete geçmez diyor. Demek ki artık açıklılıkla belli oluyor. 76 milyon yurttaşımız artık bir karanlık perdeyi de Başbakanın sözleri ile araladı” dedi.
Uludere olayının sorumlusunun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, sorumlunun artık Erdoğan ve hükümeti olduğunu herkesin bildiğini söyledi.
“O BAKAN BİR ELİ YAĞDA, BİR ELİ BALDA OLAN BAKANDIR”
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın ilaç alabilmesi için yardım amaçlı verdiği parayı, dilenci olmadığını belirterek iade eden Dilek Özçelik hakkında da açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Dilek Özçelik, Trakya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği 3. sınıf öğrencisidir. Anneler ve babalar çocuklarını üniversiteye gönderirken büyük umutlarla gönderirler. Dilek Özçelik’de öyleydi. Üniversiteyi bitirecek, İngilizce öğretmeni olacak, binlerce çocuğu yetiştirecek ve oda bu topraklarda kendine düşün görevi insan yetiştirerek yerine getirecekti. Ama bir şanssızlığı oldu. Kanser tedavisi görmesi gerekiyordu. Kanser ilacını bulamıyordu. Güçsüz, sosyal devletin koruması altında olması gerekiyordu. Tedavi edilmesi gerekiyordu. Ne yaptıysa sorunu çözemedi. Belediyenin önünde bekledi, caminin önünde bekledi, Bakanı bulurum da sosyal devleti hatırlatırım ona, benim tedavi olmam gerekiyor diye bir kararlılık içinde bekledi. Ama her şeyi göze aldı ve Bakanı yakaladı. Derdini anlatıyor Bakana… ‘Al bu parayı, cebinden düşürme.’ 21. yüzyılın ülkesindeyiz, kanserle yaşayan bir üniversite öğrencisi dramını konuşuyoruz. ‘Al bu parayı, düşürme. Başka ne yapabilirim’ diyor. Buna karşılık Dilek kardeşimiz o bakana da onun gibi düşünenlere de çok güzel bir ders veriyor. Verdiği yanıt şudur: ‘Ben dilenci değilim, Sayın Bakanım’ diyor. Devam ediyor, insanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradık diyor ve şöyle devam ediyor: ‘Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda.’ Bu tablo 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışan bir tablo değil. O Bakan bir eli yağda, bir eli balda olan bakandır. O üniversite öğrencisi tedavi görmek için verdiği mücadeleyi anlayabilecek kapasitede de değildir. Para sıkıştırdı, başka bir şey yapamam dedi.
Değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek kadar önemli olan sosyal devlet güçsüzleri korumak değil midir?”
“AMA İNSANLIKTAN NASİBİNİ ALAMAYANLAR DİLEK’İN HALİNDEN ANLAYAMAZLAR”
Dilek Özçelik’in Bakana verdiği ‘ben dilenci değilim’ cevabının bütün hastaların sorunlarına tercüman olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, Dilek Özçelik’i Bakan Bayraktar’a ‘senin görevin bana para vermek değil. Sosyal Devletin gereği olarak benim tedavi edilme olanağımı sağlayacaksın’ demek istediğini sözlerine ekleyerek, “Ama insanlıktan nasibini alamayanlar Dilek’in halinden anlayamazlar. Önce insanlıktan nasibini alacaksın” dedi.
Bu topraklarda yetişen birine ve geleceğe umutla bakan birisine nasıl davrandıklarını gördüklerini, diğer vatandaşlara nasıl davranıyorlar kim bilir diyen Kılıçdaroğlu, kimsenin kafasını koma sokmamasını ve AK Parti gerçeğinin bu olduğunu söyledi.
Dilek Özçelik’e yapılan muamelenin toplumun vicdanına atılan bir tokat olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, herkesin uyanması ve gerçeği görmesinin gerektiğini vurguladı.
“HESAP VERMESİ GEREKEN ADAM HESAP SORACAKMIŞ”
Sağlıklı çalışan bir demokraside siyasal iktidarın şantaj yapma yoluna gittiğini önü süren Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Sayın Bahçeli eleştiri yaptı diye AK Parti iktidarı şimdi şantaj yoluna başvuruyor. ‘Efendim senin dönemini inceleteceğiz.’ Aklın başını yeni mi geldi, kafana taş mı düştü. Şantaja asla izin vermeyeceğiz. Demokrasilerde şantaj olmaz. Ülkeyi yönetiyorsan bir yerde yolsuzluk varsa üzerine gidersin. Sen gidebilir misin, gidemezsin. Yolsuzluktan beslenen, yolsuzluk konusunu araştıramaz. Sen daha bu millete mal varlığının hesabını veremiyorsun. Kime hesap soruyorsun sen. Demokrasiyi bütün kurallarıyla ve kurumlarıyla çalıştıracaksın. Kime tehdit olursa asla izin vermeyeceğiz. Sen değimliydin düşük fiyatla özelleştirirsem bana sen ihanet ediyorsun diye sorarlar. Arkasından yandaşına değer tespitinin çok altında kamu kurumlarını peşkeş çekmedin mi? Kime hesap soracaksın sen. Hesap vermesi gereken adam hesap soracakmış. Önce sen bu millete otur bir hesap ver. Şantajmış, tehditmiş bunlara pabuç bırakamayız. Demokrasimizin güçlendirmek zorundayız. Taçlandırmak zorundayız hukukun üstünlüğü kavramını. Yargı bağımsızlığıyla. Siz bir ülkede gazetecileri hapse atacaksınız, üniversite öğrencilerini, askerleri, yazarları, avukatlarını hapse atacaksınız siyasal partilerin üzerine şantaj yapacaksınız. Sevsinler senin demokrasi anlayışını.” Her türlü milliyetçiliği ayakların altına alan birisinin demokrat olamayacağını öne süren Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, ‘Recep Tayyip Erdoğan hangi ülkenin Başbakanıdır” diye sordu. Kılıçdaroğlu, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıyım” diyebilir mi? “ dedi.
“SENİN GÜCÜN YETMEZ, BOYUNDA YETMEZ”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin sildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, konuşmasında şunları kaydetti: “O Bakanlıktan siliyor, valide valilikten siliyor. Sen hangi ülkenin Başbakanısın sayın Başbakan. Bunu yapanlar şimdi birbirine düştü. Ben yapmadım o yaptı diyor. Sanki birisi yurt dışından ithal edilmiş. Takiye kültüründen gelen yani yalancılığı asıl amacına ulaşmak için kullanan ve rahatlıkla dillendiren birisi ülkenin liderliğini koruyamaz. Türkiye Cumhuriyeti kolay mı kuruldu. Cumhuriyet dediğimiz şey kolay mı kuruldu. Bu Cumhuriyet Rize’den buraya yırtık ayakkabıyla buraya seni Başbakan yaptı. Bu Cumhuriyet Kayseri’de küçük bir esnafı oğlu olan Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı yaptı. Bu Cumhuriyet Tunceli’de küçük bir memurun oğlu olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin Genel Başkanı yaptı. Cumhuriyet budur. Şimdi kalkmışsın Cumhuriyet düşmanlığı yapıyorsun. Takiye kültüründen gelenler bir süre sonra en yakınındakine bile ihanet ederler. Erbakan’ın önünde diz çöküp elini öpüyorlardı. Geriye dönüp arkadan hançerlediler. Aynı şeyi Türkiye Cumhuriyeti için yapmak istiyorlar. Senin gücün yetmez, boyunda yetmez. Doğruyu söylemek bir siyasetçi için kaçınılmaz bir görevdir. Söylediğinin de arkasında durması gerekir.” Çözüm süreci çerçevesinde CHP’nin destek vermediği yönündeki açıklamalara da değinen Kılıçdaroğlu, CHP çözüm sürecinde neye destek verecek diye sordu. Kılıçdaroğlu, “Bilen var mı? Bilen yok. Neye destek vereceğiz. Gazetecilere soruyorum bilen var mı? Bilen yok. Senin başkanlık sistemin için yaptığın çalışmalara mı destek vereceğiz. Avucunu yalarsın Recep Tayyip Erdoğan, avucunu yalarsın. Açıkça söyledik, bu sorunu çözmek istiyorsan dürüst ve samimi olmalısın. Yalancıdan dürüst ve samimi çıkmaz” dedi.