Ktü Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hakyemez Açıklaması
Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Başkanı ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, "Geçmişte hükümet ile cumhurbaşkanları arasında çok sorunlar yaşadık ve tanık olduk. Nelerle uğraştık, ne sıkıntılar yaşadık. Tüm bunları göz önüne aldığımızda başkanlık sisteminin önemi ortaya çıkıyor" dedi.
Hakyemez, AK Parti Ar-Ge Başkanlığı tarafından Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen, "Başkanlık Sistemi Konferansları" toplantısında yaptığı konuşmada, başkanlık sisteminin çok iyi analiz edilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Anayasa Uzlaşma Komisyonu bulunduğunu anımsatan Hakyemez, şöyle devam etti:
"İki siyasal parti parlamenter sistem önerdi, bir diğeri parlamenter sistemin bir diğer versiyonunu, şu andaki modele daha uygun bir modeli öneriyor, bir diğeri de başkanlık sistemini öneriyor. Bütün bu öneriler elbette saygıdeğerdir ancak öyle enteresan değerlendirmeler ve yorumlar yapılıyor ki 'efendim Türkiye rejim değişikliğine mi gidiyor-' Rejim nedir, hükümet sistemi nedir, bunu bilmeden değerlendirmeler yaparsanız acayip sonuçlara ulaşırsınız. 'Parlamentosu olmayan hükümet sistemi olamaz, böyle bir sisteme biz karşıyız', tamamen cahillik örneği. Dünyada, demokratik ülkelerde, parlamentosu olmayan hiçbir ülke yoktur. Başkanlık sistemi de dediğiniz zaman zannediyorlar ki memlekette sadece başkan olacak, parlamentosu olmayacak."
Parlamenter rejimdeki parlamentonun çok daha zayıf olduğunu ifade eden Hakyemez, "Hükümet başkanı istediği şekilde parlamentoyu yönlendirebilir, istediği kanunu oradan çıkartabilir, istediği ölçüde bütçe alabilir ama insanlar bu kavramlardaki farkları bilmeden enteresan yorumlar yapabiliyor. Siyasi sistem ile hükümet sistemi arasındaki farkı bilmiyor insanlar. Onun için AK Parti'nin Siyaset Akademileri'nde başkanlık konusunu anlatması bence son derece faydalı. Bunu ister AK Parti, ister CHP, ister MHP, ister bir başka parti yapsın, ister sivil toplum kuruluşu yapsın, karşılıklı olarak müzakere etmemiz, konuyu açıklığa kavuşturmamız gerekir" diye konuştu.
-"Konu bir siyasi sistem değil, hükümet sistemidir"-
Hakyemez, konunun bir siyasi sistem değil, hükümet sistemi olduğuna dikkati çekerek, "Başkanlık sistemi, parlamenter sistem ya da yarı başkanlık sistemi. Bunlar hükümet sisteminin alt başlıklarıdır. Bir de siyasi sistem vardır. Dünyada siyasi sistem olarak demokratik rejimler, otoriter rejimler ve totaliter rejimler var. Otoriter ve totaliter rejimler baskıcıdır ve burada devletin güç organının birbirini çok sık etkilemesi vardır. Günümüzdeki siyasi sistemlerde kuvvetler ayrılığının olması gerekir. Yasama ve yürütme yargının işine karışmayacak, yargı da yasama ve yürütmenin işine karışmayacak" dedi.
Günümüzde başkanlık rejiminde de parlamenter rejimde de yarı başkanlık rejiminde de kuvvetler ayrılığının olduğunu kaydeden Hakyemez, şöyle dedi:
"Her üç rejimde de yargı bağımsız olmak zorundadır. Hükümet, yasama ve yürütme organı ile ilgilenir. Yasama kanun yapandır, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Yürütme, kanunları uygulayan, icraat yapandır. Bu da bizde uygulanan parlamenter rejimin bir versiyonudur. Başkanlık rejiminde de yasama ve yürütme var, yarı başkanlık rejiminde de yasama ve yürütme var. Türkiye'de ve İngiltere'de halk bir defa oy verir, milletvekillerini seçer. Çoğunluğa sahip olan parti yürütme organını çıkarır. Başkanlık rejiminde iş değişiyor, halk iki defa oy veriyor. Parlamenter rejimde yürütme cumhurbaşkanı ve başbakan olmak üzere iki başlıdır, başkanlık rejiminde ise tek kişidir."
Hakyemez, dünyada iki demokratik rejim bulunduğunu, bunların parlamenter ve başkanlık rejimi olduğunu belirterek, şunları ifade etti:
"Parlamenter rejimlerde cumhurbaşkanı var, bir de başbakan var. Bu da iki başlı bir yönetim oluşturuyor. Cumhurbaşkanı ile bakanlar arasında sıkıntılar olabilir. Sembolik yetkilere sahip cumhurbaşkanı ile yürütme arasında sıkıntı olmaması lazım ama öyle değildir. Cumhurbaşkanının çok güçlü yetkileri var ama sorumluluğu yok. Yetkili ve sorumlu olan bir de başbakan var. Hükümetin bütün işlemlerini cumhurbaşkanı imzalamak zorundadır. İmzalamazsa hükümet hiçbir icraat yapamaz. İmzalamama yetkisi var mı, var. İmzalamazsa ortaya krizler çıkar, bunun sorumlusu da hükümettir. Bu sıkıntı doğurur. Demokratik hukuk devletinde kimin yetkisi var ise onun sorumlu olması lazım. Bizim anayasamızda cumhurbaşkanının yaptığı işlere karşı yargı yolu kapalıdır."
"Bu ülkede bir vesayet sorunu var. 1960 Anayasası'nı yapanların sinsice oluşturduğu bir sorundur" diyen Hakyemez, sözlerine şöyle sürdürdü:
"Onun için cumhurbaşkanı vesayetin aktörü haline getirildi.
Bir sürü yetkiler verdiler ama sorumluluğu yok. Bir hükümet seçim kazanıyor, bakanlarını oluşturacak, başbakan listeyi cumhurbaşkanına sunuyor, cumhurbaşkanı 'şu kişi Milli Eğitim Bakanı olamaz' diyor. Cumhurbaşkanının buna müdahale yetkisi var ise sorumlu da olması gerekiyor. Hükümet gökten zembille inmedi ki halkın oyuyla geldi. Bu, 1982 anayasasında çok ciddi bir sıkıntıdır. 2007'de yaşadığımız 367 krizi. Üzüldüm, memleket adına, hukuk adına üzüldüm. Bu ülkede 116 tur yapıldı cumhurbaşkanı seçmek için. Ne yapıldı, adım atıldı ve 'cumhurbaşkanını halk seçsin' denildi.
Şimdi yüzde 50'den biraz az oy alarak seçilen bir hükümet ve yüzde 51 alarak seçilen bir cumhurbaşkanı düşünün. İş kimin, hükümetin. Sorumluluğu olmayan kim, cumhurbaşkanı. Geçmişte hükümet ile cumhurbaşkanları arasında çok sorunlar yaşadık ve tanık olduk. Nelerle uğraştık, ne sıkıntılar yaşadık. Tüm bunları göz önüne aldığımızda başkanlık sisteminin önemi ortaya çıkıyor."
-Eş zamanlı seçim ve fesih mekanizması-
Parlamenter rejimde yasama ile yürütme arasında sıkı bir etkileşim olduğunu anlatan Hakyemez, şunları söyledi:
"Başkanlık rejiminde ise Amerika'daki şeklinde bu yoktur. Eğer Amerika'daki modeli aynen alırsanız Türkiye'de sıkıntı ortaya çıkar. AK Parti'nin modelinde aynen alınmıyor. Türk tipi başkanlık sistemi deniliyor. Amerika'daki gibi olsaydı başkan AK Parti'den, parlamentoda da AK Parti'nin çoğunluğu yok diyelim. Başkan parlamentodan istediği kanunu çıkartamaz, istediği bütçeyi alamaz, bir tıkanıklık olur. AK Parti önerisi şöyle bir mekanizma getirdi; eş zamanlı fesih mekanizması. Eş zamanlı seçim ve fesih mekanizması. Hem başkana hem de parlamentoya birbirlerinin seçimlerini yenileme yetkisi tanınıyor. Mesela başkanın istediği kanun çıkmıyor, istediği bütçe gelmiyor, bu çok ciddi bir kriz oldu. O zaman başkana deniliyor ki bu krizi çözme noktasında sen parlamentoyu feshedebilirsin ama sadece parlamentonun değil, bu yetkiyi kullandığın an senin de seçimlerin yenileniyor. Aynı yetki parlamentoda da vardır."
Hakyemez, sisteme göre başkan ve parlamentonun birbirlerinin endişelerini dikkate almak zorunda olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"CHP ile AK Parti veya MHP ile AK Parti ya da CHP ile MHP bu endişeleri düşünerek birbirlerine daha yaklaşır mı- Eğer siyaset yapıyorsanız yaklaşmak zorundasınız. Böyle yaptırım mekanizmaları varsa o zaman ister istemez dikkatli hareket etmek zorundasınız. Örneğin 1980 öncesinde kimse DSP ile MHP'nin birlikte hükümet kuracağını düşünmezdi. 1999'da DSP ile MHP hükümet kurdu. Bence koalisyon hükümeti kurmak çok iyi oldu ama birbirini çok sevdikleri için kurmadılar. Şunu biliyorlar ki eğer 45 gün içerisinde hükümet kurulamazsa bu parlamento tamamen fesholacak. Onun için yaptırım mekanizmaları çok önemli. Birbirine muhtaç olduklarını bilmeleri çok önemli. İster istemez esnersiniz. Memleket için siyasiler esnemeyecek de kim esneyecek. Onun için başkanlık siteminde yasama ve yürütmenin birbirine karşı bu kozları kullanabilme ihtimali, ister istemez yasama ve yürütmeyi birbirine yaklaştırır."
Muhabir: Osman Yetim-İbrahim Özdemir / Asena Akçay
Yayıncı: Murat Kaban
Kaynak: AA
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Anayasa Uzlaşma Komisyonu bulunduğunu anımsatan Hakyemez, şöyle devam etti:
"İki siyasal parti parlamenter sistem önerdi, bir diğeri parlamenter sistemin bir diğer versiyonunu, şu andaki modele daha uygun bir modeli öneriyor, bir diğeri de başkanlık sistemini öneriyor. Bütün bu öneriler elbette saygıdeğerdir ancak öyle enteresan değerlendirmeler ve yorumlar yapılıyor ki 'efendim Türkiye rejim değişikliğine mi gidiyor-' Rejim nedir, hükümet sistemi nedir, bunu bilmeden değerlendirmeler yaparsanız acayip sonuçlara ulaşırsınız. 'Parlamentosu olmayan hükümet sistemi olamaz, böyle bir sisteme biz karşıyız', tamamen cahillik örneği. Dünyada, demokratik ülkelerde, parlamentosu olmayan hiçbir ülke yoktur. Başkanlık sistemi de dediğiniz zaman zannediyorlar ki memlekette sadece başkan olacak, parlamentosu olmayacak."
Parlamenter rejimdeki parlamentonun çok daha zayıf olduğunu ifade eden Hakyemez, "Hükümet başkanı istediği şekilde parlamentoyu yönlendirebilir, istediği kanunu oradan çıkartabilir, istediği ölçüde bütçe alabilir ama insanlar bu kavramlardaki farkları bilmeden enteresan yorumlar yapabiliyor. Siyasi sistem ile hükümet sistemi arasındaki farkı bilmiyor insanlar. Onun için AK Parti'nin Siyaset Akademileri'nde başkanlık konusunu anlatması bence son derece faydalı. Bunu ister AK Parti, ister CHP, ister MHP, ister bir başka parti yapsın, ister sivil toplum kuruluşu yapsın, karşılıklı olarak müzakere etmemiz, konuyu açıklığa kavuşturmamız gerekir" diye konuştu.
-"Konu bir siyasi sistem değil, hükümet sistemidir"-
Hakyemez, konunun bir siyasi sistem değil, hükümet sistemi olduğuna dikkati çekerek, "Başkanlık sistemi, parlamenter sistem ya da yarı başkanlık sistemi. Bunlar hükümet sisteminin alt başlıklarıdır. Bir de siyasi sistem vardır. Dünyada siyasi sistem olarak demokratik rejimler, otoriter rejimler ve totaliter rejimler var. Otoriter ve totaliter rejimler baskıcıdır ve burada devletin güç organının birbirini çok sık etkilemesi vardır. Günümüzdeki siyasi sistemlerde kuvvetler ayrılığının olması gerekir. Yasama ve yürütme yargının işine karışmayacak, yargı da yasama ve yürütmenin işine karışmayacak" dedi.
Günümüzde başkanlık rejiminde de parlamenter rejimde de yarı başkanlık rejiminde de kuvvetler ayrılığının olduğunu kaydeden Hakyemez, şöyle dedi:
"Her üç rejimde de yargı bağımsız olmak zorundadır. Hükümet, yasama ve yürütme organı ile ilgilenir. Yasama kanun yapandır, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Yürütme, kanunları uygulayan, icraat yapandır. Bu da bizde uygulanan parlamenter rejimin bir versiyonudur. Başkanlık rejiminde de yasama ve yürütme var, yarı başkanlık rejiminde de yasama ve yürütme var. Türkiye'de ve İngiltere'de halk bir defa oy verir, milletvekillerini seçer. Çoğunluğa sahip olan parti yürütme organını çıkarır. Başkanlık rejiminde iş değişiyor, halk iki defa oy veriyor. Parlamenter rejimde yürütme cumhurbaşkanı ve başbakan olmak üzere iki başlıdır, başkanlık rejiminde ise tek kişidir."
Hakyemez, dünyada iki demokratik rejim bulunduğunu, bunların parlamenter ve başkanlık rejimi olduğunu belirterek, şunları ifade etti:
"Parlamenter rejimlerde cumhurbaşkanı var, bir de başbakan var. Bu da iki başlı bir yönetim oluşturuyor. Cumhurbaşkanı ile bakanlar arasında sıkıntılar olabilir. Sembolik yetkilere sahip cumhurbaşkanı ile yürütme arasında sıkıntı olmaması lazım ama öyle değildir. Cumhurbaşkanının çok güçlü yetkileri var ama sorumluluğu yok. Yetkili ve sorumlu olan bir de başbakan var. Hükümetin bütün işlemlerini cumhurbaşkanı imzalamak zorundadır. İmzalamazsa hükümet hiçbir icraat yapamaz. İmzalamama yetkisi var mı, var. İmzalamazsa ortaya krizler çıkar, bunun sorumlusu da hükümettir. Bu sıkıntı doğurur. Demokratik hukuk devletinde kimin yetkisi var ise onun sorumlu olması lazım. Bizim anayasamızda cumhurbaşkanının yaptığı işlere karşı yargı yolu kapalıdır."
"Bu ülkede bir vesayet sorunu var. 1960 Anayasası'nı yapanların sinsice oluşturduğu bir sorundur" diyen Hakyemez, sözlerine şöyle sürdürdü:
"Onun için cumhurbaşkanı vesayetin aktörü haline getirildi.
Bir sürü yetkiler verdiler ama sorumluluğu yok. Bir hükümet seçim kazanıyor, bakanlarını oluşturacak, başbakan listeyi cumhurbaşkanına sunuyor, cumhurbaşkanı 'şu kişi Milli Eğitim Bakanı olamaz' diyor. Cumhurbaşkanının buna müdahale yetkisi var ise sorumlu da olması gerekiyor. Hükümet gökten zembille inmedi ki halkın oyuyla geldi. Bu, 1982 anayasasında çok ciddi bir sıkıntıdır. 2007'de yaşadığımız 367 krizi. Üzüldüm, memleket adına, hukuk adına üzüldüm. Bu ülkede 116 tur yapıldı cumhurbaşkanı seçmek için. Ne yapıldı, adım atıldı ve 'cumhurbaşkanını halk seçsin' denildi.
Şimdi yüzde 50'den biraz az oy alarak seçilen bir hükümet ve yüzde 51 alarak seçilen bir cumhurbaşkanı düşünün. İş kimin, hükümetin. Sorumluluğu olmayan kim, cumhurbaşkanı. Geçmişte hükümet ile cumhurbaşkanları arasında çok sorunlar yaşadık ve tanık olduk. Nelerle uğraştık, ne sıkıntılar yaşadık. Tüm bunları göz önüne aldığımızda başkanlık sisteminin önemi ortaya çıkıyor."
-Eş zamanlı seçim ve fesih mekanizması-
Parlamenter rejimde yasama ile yürütme arasında sıkı bir etkileşim olduğunu anlatan Hakyemez, şunları söyledi:
"Başkanlık rejiminde ise Amerika'daki şeklinde bu yoktur. Eğer Amerika'daki modeli aynen alırsanız Türkiye'de sıkıntı ortaya çıkar. AK Parti'nin modelinde aynen alınmıyor. Türk tipi başkanlık sistemi deniliyor. Amerika'daki gibi olsaydı başkan AK Parti'den, parlamentoda da AK Parti'nin çoğunluğu yok diyelim. Başkan parlamentodan istediği kanunu çıkartamaz, istediği bütçeyi alamaz, bir tıkanıklık olur. AK Parti önerisi şöyle bir mekanizma getirdi; eş zamanlı fesih mekanizması. Eş zamanlı seçim ve fesih mekanizması. Hem başkana hem de parlamentoya birbirlerinin seçimlerini yenileme yetkisi tanınıyor. Mesela başkanın istediği kanun çıkmıyor, istediği bütçe gelmiyor, bu çok ciddi bir kriz oldu. O zaman başkana deniliyor ki bu krizi çözme noktasında sen parlamentoyu feshedebilirsin ama sadece parlamentonun değil, bu yetkiyi kullandığın an senin de seçimlerin yenileniyor. Aynı yetki parlamentoda da vardır."
Hakyemez, sisteme göre başkan ve parlamentonun birbirlerinin endişelerini dikkate almak zorunda olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"CHP ile AK Parti veya MHP ile AK Parti ya da CHP ile MHP bu endişeleri düşünerek birbirlerine daha yaklaşır mı- Eğer siyaset yapıyorsanız yaklaşmak zorundasınız. Böyle yaptırım mekanizmaları varsa o zaman ister istemez dikkatli hareket etmek zorundasınız. Örneğin 1980 öncesinde kimse DSP ile MHP'nin birlikte hükümet kuracağını düşünmezdi. 1999'da DSP ile MHP hükümet kurdu. Bence koalisyon hükümeti kurmak çok iyi oldu ama birbirini çok sevdikleri için kurmadılar. Şunu biliyorlar ki eğer 45 gün içerisinde hükümet kurulamazsa bu parlamento tamamen fesholacak. Onun için yaptırım mekanizmaları çok önemli. Birbirine muhtaç olduklarını bilmeleri çok önemli. İster istemez esnersiniz. Memleket için siyasiler esnemeyecek de kim esneyecek. Onun için başkanlık siteminde yasama ve yürütmenin birbirine karşı bu kozları kullanabilme ihtimali, ister istemez yasama ve yürütmeyi birbirine yaklaştırır."
Muhabir: Osman Yetim-İbrahim Özdemir / Asena Akçay
Yayıncı: Murat Kaban