Davutoğlu: Çözüm Süreci Orta Doğu’da Domino Etkisi Yapacak

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, çözüm sürecinde istenen sonuca varılması durumunda, bunun Orta Doğu’da domino etkisi yapacağını söyledi.

Davutoğlu, “Şiddetin, çatışmanın olmadığı, her konunun özgürce demokratik ortamda tartışılabildiği, gündeme getirilebildiği ama aynı zamanda bütün sorunların demokratik yöntemlerle çözülebildiği bir ortama kavuşuruz. Bu, artık sadece Türkiye’nin meselesi değil. Güzel bir ortama kavuşulduğunda, bu öyle bir domino etkisi yapacak ki bölgedeki demokrasi talep eden Türkiye’yi örnek alan, aynı hakları kendi ülkelerinde zor şartlarda talep eden Mısırlı, Tunuslu, Libyalı, Yemenli kardeşlerimize de umut ışığı olacak.” dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, tarihi Keçi Burçları'nda basın mensuplarının sorularını cevapladı. Diyarbakır gezisinde, halkın yüzünde bahar ve umut sevincini gördüğünü ifade eden Davutoğlu, ülkenin geleceğiyle ilgili umut ışığını gördüğünü dile getirdi. Davutoğlu, çözüm umudunun kalıcı bir huzura dönüşmesi dileklerinde bulundu. Davutoğlu, şöyle konuştu: “Sayın Başbakanımız, 2005 yılındaki Diyarbakır konuşmasından bu yana güçlü bir iradeyle sergilediği kararlı tutum bunun işaretidir. Hepimiz bu konuda hükümet olarak, AK Parti olarak üzerimize düşeni yapmaya kararlıyız. Ümit ediyoruz ki bütün toplum kesimleri de aynı şekilde sahiplenir. Son günlerde yaşadığımız bu gelişmeler arka arkaya gelir. Şiddetin, çatışmanın olmadığı, her konunun özgürce demokratik ortamda tartışılabildiği, her konunun gündeme getirilebildiği ama aynı zamanda bütün sorunların demokratik yöntemlerle çözülebildiği bir ortama kavuşuruz. Bu, artık sadece Türkiye’nin meselesi değil. Güzel bir ortama kavuşulduğunda, bu öyle bir domino etkisi yapacak ki bölgedeki demokrasi talep eden Türkiye’yi örnek alan, aynı hakları kendi ülkelerinde zor şartlarda talep eden Mısırlı, Tunuslu, Libyalı, Yemenli kardeşlerimize de umut ışığı olacak. O bakımdan bütün bu sürece emeği geçenlere teşeşkür ederim. İtinayla bu süreci götürmemiz gerekiyor.” Geçmişte yaşanları, ‘örtülü yara’ olarak niteleyen Davutoğlu, yaşanan acıların üzerine derman olacak adımların atılmasının şart olduğunu dile getirdi. Davutoğlu, “Ama maalesef bu tip sorunlar bir çok mihrak tarafından bazen sürmesinde fayda mütalaa edilebiliyor. Geçmiş yılarda bazı süreçlerin hangi aşamaya geldikten sonra maalesef bazı sabotajlarla karşılaşıldığı aşikar. Paris’teki infazlarda dahi olmak üzere birçok konunun bu konularda olunmasını gösteren örnekleri var.” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin her yerinde çözüm sürecinin sahiplenildiğini gördüğünü dile getiren Davutoğlu, “Bu sahiplenme, doğrudan meseleye katkısı bulunacak aktörlerde dahil her kesimi kapsıyor. İlk defa bu kadar toplumsal psikoloji uygun bir zemin buldu. Bunu daha da takip etmemiz lazım. Temasımızı kesmememiz, sürekli olarak ritmik bir hareketlilikle bu toplumsal kaynaşmayı devam etmek lazım.” diye konuştu.

Davutoğlu, 21 Mart’ın coşkuyla kutlanmasını beklediğini dile getirerek, konuşamasını şöyle sürdürdü: “İnşallah Türkiye’nin her yerinde Nevruz, barış ortamı, bir muhabbet ve cemrenin düştüğü bir Nevruz olarak geçer. Bu, bizim her bölgeden vatandaşımızın el ele halay çektiği, türküler okuduğu ve geleceğe umutla baktıkları bir gün olacaktır. Güzel de örnek teşkil edecektir. Hep beraber eylem yapmalıyız ama muhabbet eylemi yapmalıyız. Hep beraber o muhabbeti teşvik edeceğiz. Ortak eylem, genelde protesto eylemi olarak algılanıyor ama eylem bir aktivite ise bunu hep beraber bir muhabbet aktivitesi haline dönüştürmemiz lazım.”Bölgedeki her olayın, diğer olayı etkilediğini dile getiren Davutoğlu, “Suriye’de Türkiye’nin izlediği hiçbir zaman etnik veya mezhebi dini bir ayrım gözetmedik. Uzun süre Beşşar Esed’i ikna etmeye çalışırken, çoğulcu toplum kurması başta Kürt kardeşlerimize, kendi vatandaşlarına kimlik vermekten başlamak üzere, bütün vatandaşlarını kucaklaması telkininde bulunduk. Ancak bu telkinler yerine, Beşşar Esed kendi halkına zulmetmeye devam etme tercihinde bulundu. Burada da temel meselenin, problemin, sorunun etnik ve mezhebi temeli değil, aksine otokratik bir rejimle demokratik hak taleplerinde bulunan kitleler arasında bir çelişki olduğuna inanıyoruz. Oradaki Kürt, Türkmen, Arap, Nusayri kardeşlerimizin haklarını gözeten bir politika takip ettik. Orada sıkıntı, rejimle işbirliği yapmayla ilgili bir sıkıntı. Böyle bir işbirliği görüntüsü ortadan kalktığında, Suriye’deki haklı talepler çok daha demokratik bir şekilde dile getirilecek. Kürtler, Araplar, çok daha barışçıl, çoğulcu bir siyasal yapı kuracaklar. Ondan sonra onlar karar verecek.” dedi.

Türkiye’nin, Suriye’de ve Irak’ta nüfusu tehdit olarak algılamasının mümkün olmadığını dile getiren Davutoğlu, “Oradaki Kürtleri, doğal uzantıları olduğu, doğal bölgesel düzenin ve doğal aktörleri olarak görüyoruz. Hep beraber bunu kuracağız, biri diğerine baskı yapmadan. Türkiye’deki sürecin ilerlemesi tabiî ki Suriye’de bu anlamda çok önemli pozitif gelişmelere zemin teşkil edecektir.” ifadelerini kullandı .