Stockholm Üniversitesi Türk Araştırmaları Enstitüsü’nün Resmi Açılışı
Stockholm Üniversitesi Türk Araştırmaları Enstitüsü’nün resmi açılışı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve İsveç Kralı Carl XVI.Gustaf'ın katıldığı törenle gerçekleştirildi.
Stockholm Üniversitesi Frescati Kampüsü'ne birlikte gelen Cumhurbaşkanı Gül ve İsveç Kralı Carl XVI. Gustaf, Rektör Astrid Söderbergh Widding ve Türk Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Paul Levin tarafından karşılandı. Tören öncesinde Gül ve İsveç Kralı, üniversite yönetiminden temsilciler ve Türkiye Araştırmaları Enstitüsü’nün sponsorlarıyla bir araya geldi. Sohbetin ardından Gül ve Kral, açılış töreninin yapıldığı Aula Magna Salonu'na geçti.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yaptığı konuşmada, sözlerine enstitünün kurulmasında emeği geçen herkese teşekkürlerini sunarak başladı.
Enstitü Müdürü Paul Levin'in eşinin Türk olduğunu anımsatan Davutoğlu, “Kendisi bizim damadımız. Enstitünün açılmasından sonra Türkçesini de geliştiriyor mu, her gün kontrol edeceğiz” dedi.
Çok az milletin hem geçmişte iyi ilişkiler kurduğunu hem de bugün çok iyi stratejik ortaklık yaptıklarını dile getiren Bakan Davutoğlu, bu nadir durumlardan birinin Türkiye ve İsveç arasındaki ilişkiler olduğunu söyledi.
Bakanlar, devlet adamları ve akademisyenler olarak görevlerinin, bu geleneği devam ettirmek olduğunu ifade eden Davutoğlu, 1739 yılında iki ülke arasında imzalanan dostluk ve barış anlaşmasının büyük bir miras olduğunu söyledi.
Davutoğlu, “Hepimizin ilk görevi bu mirası korumak ve bu mesajı sonraki nesillere aktarabilmektir” dedi.
“Şimdiye kadar bu mesajın gelecek nesillere iletilmesini iki ülke arasındaki iyi ilişkiler sağlıyordu, şimdi ise bunu yapabilecek bir enstitümüz var” diyen Davutoğlu, bu değerli mirasın gelecek nesillere aktarılmasında Türkiye Araştırmaları Enstitüsü’nün önemli bir yeri olacağına değinerek, Stockholm Üniversitesi’nin bu anlamlı girişiminden ötürü minnettarlık duyduğunu söyledi.
Davutoğlu, dışişleri bakanları ve iki ülkenin hükümetleri olarak bu girişimi her zaman destekleyeceklerini ifade etti.
Enstitünün üç önemli görevi olduğunu söyleyen Davutoğlu, bu görevlerden ilkinin Türkiye ile İsveç arasındaki tarihi ilişkilerin, dilbilimsel, politik, ekonomik ve kültürel açıdan ele alınması olduğunu belirtti.
Türkiye ile İsveç arasındaki ilişkilerin Avrupa tarihinde, özellikle Akdeniz ile Baltık ülkeleri arasında örnek teşkil ettiğini dile getiren Davutoğlu, iki ülke arasındaki ilişkilerin Avrupa tarihini etkileyerek değiştirdiğini, bu yüzden arşivlerin ve tarihi arka planın çok iyi araştırılması gerektiğini ifade etti.
Enstitünün ikinci görevinin, bugün imzalanan stratejik ortaklık belgesi çerçevesinde ekonomik ve kültürel ilişkilerin nasıl geliştirilebileceğine yönelik çalışmalar yapması olduğuna değinen Davutoğlu, şunları söyledi: “Bu yalnızca hükümetler arasında değil; ayrıca insanlar, entelektüeller, üniversiteler ve akademisyenler arasında da yapılması gerekiyor. Çünkü uzun süreli sağlam ilişkiler ancak toplumun bütün kısımları bu ilişkileri sahiplenirse ve birlikte çalışmaya karalı olursa devam edebilir. Aksi halde devletler olağanüstü anlaşmalar imzalar, çok iyi tanımlanmış çerçeveler çizer ama toplumların sahip olduğu kurumsal altyapı yoksa bu ilişkiler hiçbir şekilde sürdürülemez. Bu yüzden bugün biz, şu anda var olan stratejik ilişkilerimizi iyileştirmek adına çok güçlü bir kurumsal çerçeve başlatıyoruz.” Enstitünün üçüncü ve en önemli görevinin ise, iki ülkenin hislerini, ideallerini, değerlerini paylaşan yeni bir nesil ortaya çıkarmak olduğunu belirten Davutoğlu, Avrupa’da, Türkiye ile İsveç'in geleneklerini ve değerlerini benimseyen ve geleceği bu şekilde inşa edebilen gençlere ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Bu görevin zorlu olabileceğini de dikkat çeken Davutoğlu, enstitüde çalışacak herkese Türkiye'nin bu inisiyatifi her zaman destekleyeceği konusunda garanti verdiğini söyledi.
Enstitüye katkı sağlayanlara bir kez daha teşekkürlerini sunan Bakan Davutoğlu, “Sizin başarınız bizim başarımızdır. Çünkü siyasette yaptığımız ne olursa olsun, bunlar ancak sağlam, kültürel bir altyapı oluşturulmasına yardımcı olur. Belki bir gün yalnızca eski bir dışişleri bakanı olarak değil bir akademisyen olarak da gelip bu enstitüde çalışabilirim” diyerek konuşmasını tamamladı.
İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt ise Davutoğlu'nun akademisyen olarak enstitüde çalışabileceği sözlerinden alıntı yaparak Stockholm Üniversitesi’nde tamamlanmamış çalışmaları olduğunu, onları bir an önce bitireceğini belirtti.
Türkiye ile İsveç arasında coğrafi anlamda uzak mesafeler olduğunu ancak tarihi açıdan bakınca mesafenin büyük olmadığının görüldüğünü, bu durumun bugüne de yansıdığını dile getiren Bildt, iki ülke ilişkilerini daha da güçlendirmek için çaba harcandığını ifade etti.
Türk Araştırmaları Enstitüsü’nün çalışmalarında kültürel, ekonomik ve siyasi alandaki ilişkilerin yansımalarının görüleceğini kaydeden Bildt, Kral XII. Şarl'ın Osmanlı'ya sığındığını, orada gördüklerinden ilham aldığını vurguladı. Bildt, “Ombudsmanlık Kurumu da kökleri itibarıyla o günlere dayanmaktadır. Ombudsmanlık, dünyaya İsveçlilerin bir hediyesidir ama aslında bu, XII. Şarl'ın Osmanlı'dan öğrendiği bir bilgidir” dedi
Bu sözlerinin alkışlanması üzerine Bildt'in “Ancak bu, fikri mülkiyet hakları konseptinden önceydi” demesi salonda gülüşmelere neden oldu.
Enstitünün açılışının zamanlamasının da çok yerinde olduğunu vurgulayan Bildt, Türkiye'nin yürüttüğü dış politikanın neticesinin demokrasi ve ekonomi alanında görüldüğünü ifade ederek, şöyle konuştu: “Bütün sorunlar çözüldü demiyorum ama ilerleme denilen şey bu değil mi? Türkiye'de de pek çok farklı alanda bu ilerleme görülüyor. Toplumlarımızı ilerletmek, Avrupa'yı ileriye taşıyabilmek için birbirimizi daha iyi anlamamız ve bu ilişkileri yürütmemiz lazım. Türkiye'yi öğrenmek için çok daha fazla kaynak ayırıyoruz. Türkiye'nin deneyimlerinden pek çok boyutuyla faydalanabilmek için kaynak sarf ediyoruz.” Rektör Widding de yaptığı konuşmada, 1878'de kurulan, 64 binden fazla öğrenci, 5 bini aşkın çalışana sahip Stockholm Üniversitesi’nin, dönemin önemli sorularını en iyi şekilde cevaplamakla yükümlü olduğunu söyledi.
Enstitünün bu amaca çok iyi şekilde yanıt verebileceğini düşündüğünü kaydeden Widding, çalışmaların hem iki ülke arasındaki ilişkilere hem de Türkiye'yi İskandinavya, Avrupa ve global perspektifte anlamaya yardımcı olacağını ifade etti.
Töreni sahnedeki koltuklarından izleyen Cumhurbaşkanı Gül ve İsveç Kralı Carl XVI. Gustaf, konuşmaların ardından Türk Araştırmaları Enstitüsü’nün şeref defterinin ilk sayfasını imzaladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Kral XVI. Gustaf'ın törene gelmeleri öncesinde Lijekrona Dörtlüsü, aralarında Mozart'ın “Türk Marşı”nın da bulunduğu klasik müzik eserlerinden oluşan dinleti sundu.
Törene, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile heyette bulunan milletvekilleri de katıldı.
Kaynak: İHA
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yaptığı konuşmada, sözlerine enstitünün kurulmasında emeği geçen herkese teşekkürlerini sunarak başladı.
Enstitü Müdürü Paul Levin'in eşinin Türk olduğunu anımsatan Davutoğlu, “Kendisi bizim damadımız. Enstitünün açılmasından sonra Türkçesini de geliştiriyor mu, her gün kontrol edeceğiz” dedi.
Çok az milletin hem geçmişte iyi ilişkiler kurduğunu hem de bugün çok iyi stratejik ortaklık yaptıklarını dile getiren Bakan Davutoğlu, bu nadir durumlardan birinin Türkiye ve İsveç arasındaki ilişkiler olduğunu söyledi.
Bakanlar, devlet adamları ve akademisyenler olarak görevlerinin, bu geleneği devam ettirmek olduğunu ifade eden Davutoğlu, 1739 yılında iki ülke arasında imzalanan dostluk ve barış anlaşmasının büyük bir miras olduğunu söyledi.
Davutoğlu, “Hepimizin ilk görevi bu mirası korumak ve bu mesajı sonraki nesillere aktarabilmektir” dedi.
“Şimdiye kadar bu mesajın gelecek nesillere iletilmesini iki ülke arasındaki iyi ilişkiler sağlıyordu, şimdi ise bunu yapabilecek bir enstitümüz var” diyen Davutoğlu, bu değerli mirasın gelecek nesillere aktarılmasında Türkiye Araştırmaları Enstitüsü’nün önemli bir yeri olacağına değinerek, Stockholm Üniversitesi’nin bu anlamlı girişiminden ötürü minnettarlık duyduğunu söyledi.
Davutoğlu, dışişleri bakanları ve iki ülkenin hükümetleri olarak bu girişimi her zaman destekleyeceklerini ifade etti.
Enstitünün üç önemli görevi olduğunu söyleyen Davutoğlu, bu görevlerden ilkinin Türkiye ile İsveç arasındaki tarihi ilişkilerin, dilbilimsel, politik, ekonomik ve kültürel açıdan ele alınması olduğunu belirtti.
Türkiye ile İsveç arasındaki ilişkilerin Avrupa tarihinde, özellikle Akdeniz ile Baltık ülkeleri arasında örnek teşkil ettiğini dile getiren Davutoğlu, iki ülke arasındaki ilişkilerin Avrupa tarihini etkileyerek değiştirdiğini, bu yüzden arşivlerin ve tarihi arka planın çok iyi araştırılması gerektiğini ifade etti.
Enstitünün ikinci görevinin, bugün imzalanan stratejik ortaklık belgesi çerçevesinde ekonomik ve kültürel ilişkilerin nasıl geliştirilebileceğine yönelik çalışmalar yapması olduğuna değinen Davutoğlu, şunları söyledi: “Bu yalnızca hükümetler arasında değil; ayrıca insanlar, entelektüeller, üniversiteler ve akademisyenler arasında da yapılması gerekiyor. Çünkü uzun süreli sağlam ilişkiler ancak toplumun bütün kısımları bu ilişkileri sahiplenirse ve birlikte çalışmaya karalı olursa devam edebilir. Aksi halde devletler olağanüstü anlaşmalar imzalar, çok iyi tanımlanmış çerçeveler çizer ama toplumların sahip olduğu kurumsal altyapı yoksa bu ilişkiler hiçbir şekilde sürdürülemez. Bu yüzden bugün biz, şu anda var olan stratejik ilişkilerimizi iyileştirmek adına çok güçlü bir kurumsal çerçeve başlatıyoruz.” Enstitünün üçüncü ve en önemli görevinin ise, iki ülkenin hislerini, ideallerini, değerlerini paylaşan yeni bir nesil ortaya çıkarmak olduğunu belirten Davutoğlu, Avrupa’da, Türkiye ile İsveç'in geleneklerini ve değerlerini benimseyen ve geleceği bu şekilde inşa edebilen gençlere ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Bu görevin zorlu olabileceğini de dikkat çeken Davutoğlu, enstitüde çalışacak herkese Türkiye'nin bu inisiyatifi her zaman destekleyeceği konusunda garanti verdiğini söyledi.
Enstitüye katkı sağlayanlara bir kez daha teşekkürlerini sunan Bakan Davutoğlu, “Sizin başarınız bizim başarımızdır. Çünkü siyasette yaptığımız ne olursa olsun, bunlar ancak sağlam, kültürel bir altyapı oluşturulmasına yardımcı olur. Belki bir gün yalnızca eski bir dışişleri bakanı olarak değil bir akademisyen olarak da gelip bu enstitüde çalışabilirim” diyerek konuşmasını tamamladı.
İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt ise Davutoğlu'nun akademisyen olarak enstitüde çalışabileceği sözlerinden alıntı yaparak Stockholm Üniversitesi’nde tamamlanmamış çalışmaları olduğunu, onları bir an önce bitireceğini belirtti.
Türkiye ile İsveç arasında coğrafi anlamda uzak mesafeler olduğunu ancak tarihi açıdan bakınca mesafenin büyük olmadığının görüldüğünü, bu durumun bugüne de yansıdığını dile getiren Bildt, iki ülke ilişkilerini daha da güçlendirmek için çaba harcandığını ifade etti.
Türk Araştırmaları Enstitüsü’nün çalışmalarında kültürel, ekonomik ve siyasi alandaki ilişkilerin yansımalarının görüleceğini kaydeden Bildt, Kral XII. Şarl'ın Osmanlı'ya sığındığını, orada gördüklerinden ilham aldığını vurguladı. Bildt, “Ombudsmanlık Kurumu da kökleri itibarıyla o günlere dayanmaktadır. Ombudsmanlık, dünyaya İsveçlilerin bir hediyesidir ama aslında bu, XII. Şarl'ın Osmanlı'dan öğrendiği bir bilgidir” dedi
Bu sözlerinin alkışlanması üzerine Bildt'in “Ancak bu, fikri mülkiyet hakları konseptinden önceydi” demesi salonda gülüşmelere neden oldu.
Enstitünün açılışının zamanlamasının da çok yerinde olduğunu vurgulayan Bildt, Türkiye'nin yürüttüğü dış politikanın neticesinin demokrasi ve ekonomi alanında görüldüğünü ifade ederek, şöyle konuştu: “Bütün sorunlar çözüldü demiyorum ama ilerleme denilen şey bu değil mi? Türkiye'de de pek çok farklı alanda bu ilerleme görülüyor. Toplumlarımızı ilerletmek, Avrupa'yı ileriye taşıyabilmek için birbirimizi daha iyi anlamamız ve bu ilişkileri yürütmemiz lazım. Türkiye'yi öğrenmek için çok daha fazla kaynak ayırıyoruz. Türkiye'nin deneyimlerinden pek çok boyutuyla faydalanabilmek için kaynak sarf ediyoruz.” Rektör Widding de yaptığı konuşmada, 1878'de kurulan, 64 binden fazla öğrenci, 5 bini aşkın çalışana sahip Stockholm Üniversitesi’nin, dönemin önemli sorularını en iyi şekilde cevaplamakla yükümlü olduğunu söyledi.
Enstitünün bu amaca çok iyi şekilde yanıt verebileceğini düşündüğünü kaydeden Widding, çalışmaların hem iki ülke arasındaki ilişkilere hem de Türkiye'yi İskandinavya, Avrupa ve global perspektifte anlamaya yardımcı olacağını ifade etti.
Töreni sahnedeki koltuklarından izleyen Cumhurbaşkanı Gül ve İsveç Kralı Carl XVI. Gustaf, konuşmaların ardından Türk Araştırmaları Enstitüsü’nün şeref defterinin ilk sayfasını imzaladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Kral XVI. Gustaf'ın törene gelmeleri öncesinde Lijekrona Dörtlüsü, aralarında Mozart'ın “Türk Marşı”nın da bulunduğu klasik müzik eserlerinden oluşan dinleti sundu.
Törene, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile heyette bulunan milletvekilleri de katıldı.