10| Uluslararası Elektronik, Bilgisayar ve Hesaplama Konferansı

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, uzayda gücü olmayanların, yeryüzünde de gücü olmayacağını bildirerek, "Türkiye, kendi fotoğrafını bile çekemeyen bir ülkeydi. 'Abi bizim bir yakışıklı fotoğrafımızı çeker misiniz?' deyip, parayı verip fotoğrafımızı çektiriyorduk. Şimdi ülkemizin her karesinin fotoğrafını kendi uydularımızla, kendi geliştirdiğimiz teknolojilerle, kendimiz çekebiliyoruz" dedi.


Turgut Özal Üniversitesi Konferans salonunda düzenlenen 10| Uluslararası Elektronik, Bilgisayar ve Hesaplama Konferansı'nda konuşan Ergün, Türkiye ekonomisinin son 11 yılda çok önemli başarılara imza attığını belirtti.

Ergün, makroekonomik dengeleri oturtan, ekonomideki riskleri azaltan Türkiye'nin, milli gelir, ihracat, istihdam ve üretimi artıran performans sergilediğini söyledi.

Türkiye'nin yeni iletişim teknolojilerini en çok kullanan ülkelerden biri olduğunu ifade eden Ergün, "Teknolojiyi bu kadar çok kullanan bir toplumun, artık teknolojiyi üreten bir topluma dönüşmesi lazım" diye konuştu.

Ergün, düşük gelir seviyesinden orta yüksek gelir seviyesine ulaşıldığını belirterek, şöyle devam etti.

"Burası bizi asla tatmin etmez. Burada takılıp kalamayız. Teknolojik düzey de buna paralel seyretmiştir. Son 11 yılda Türkiye'nin teknolojideki gelişme düşük teknoloji seviyesinden ağırlıklı olarak orta teknoloji seviyesine ulaşmıştır. Demokratik düzeyimiz de buna paralel seyretmiştir. Türkiye demokrasisi, düşük demokrasi standartlarından orta demokrasi standartlarına ulaşmıştır. Hala Türkiye'nin alması gereken çok yol var."

Cumhuriyetin 100| yılını kutlarken, yıllık 500 milyar dolar ihracat yapan, kişi başına düşen milli gelirini 20 bin doların üzerine çıkaran bir Türkiye hedeflendiğini anımsatan Ergün, 2023 vizyonu ve hedeflerinin, Türkiye'nin orta gelir, orta teknoloji, orta demokratik seviye tuzağına düşmesini engelleyecek şekilde planlandığını, buralarda patinaj yapılamayacağını söyledi.

Mevcut ürünleri daha fazla satarak 500 milyar dolar ihracat rakamına ulaşılamayacağını dile getiren Ergün, sürümden kazanma anlayışını sınırlandırmak, üretilen ve ihraç edilen ürünlere daha fazla bilgi, teknoloji ve tasarım katılması gerektiğini anlattı.

- "Alın teri kadar akıl terine de önem vermemiz lazım"

"Akıl biz de var mı? Var. Peki kullanıyor muyuz? Yok, yeterince kullanmıyoruz" diyen Ergün, Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını, akıl gücünün artık kullanılması gerektiğini bildirdi. Bugün, iletişim çağının ortasında, beyin göçü denilen şeyin, akıl kullanıldığında beyin gücüne dönüşeceğini ifade eden Ergün, şöyle konuştu:

"Beyin gücüyle önemli mesafeler alabiliriz. Sıçrama yapmak için bunu kullanmamız lazım. Doğuştan insana verilen ve bizden istenen bir şey aklı kullanmak. Bazen Kur'an okurken çarpıcı ifadeler geliyor, orada sarsılıyorsun. En çarpıcı ifadelerden biri de 'Siz aklınızı kullanmıyor musunuz? Niye aklınızı kullanmıyorsunuz?' birçok yerde rastlarsınız. İnsana verilen en büyük güç unsurlarından biridir akıl. Bunu iyi kullanan, yaptığı işin içine daha fazla katanlar kazanıyor. Bunu iyi kullanmıyorlar, yaptığı işin içine aklını yeterince katmayanlar yeterince kazanamıyorlar. Onun için bundan sonraki süreçte alın teri kadar akıl terine de önem vermemiz ve onun da işin içine katılmasını sağlamamız lazım."

Çalışmaları temel olarak iki ana eksen üzerinde yürüttüklerini belirten Ergün, bunlardan birinin Türkiye'nin mevcut, kurulu ve güçlü sektörlerinde rekabetçi kimlik kazanmak, ikinci eksenin ise dünyada rekabet gücünün belirleyicisi olacak olan yeni nesil sektörlerde ivme yakalamak olduğunu, bu konferansta ele alınacak konuların, iki ekseni de çok yakından ilgilendirdiğini kaydetti.

Elektronik ve yazılım çalışmaları, makine, otomotiv, ilaç ve kimya gibi hemen hemen bütün sanayi sektörlerinin, finans gibi hizmet sektörlerinin ve birçok kamu hizmetinin tam merkezinde yer aldığını anlatan Ergün, artık birçok kamu hizmeti için insanların kamu kurumlarına gelmek mecburiyetinde olmadıklarını, daha da ileride kamu hizmetlerini kurumlara uğramadan alabilme şansına sahip olunacağını bildirdi.

Bilişim ve elektronik gibi sektörler incelendiğinde, Türkiye'nin son yıllarda çok ciddi bir atılım içinde olduğunun görüldüğüne dikkati çeken Ergün, Türkiye'nin genç nüfusuyla, bu alanlarda çok daha önceden köklü adımlar atması gerektiğini ancak kaçırılan fırsatların olduğunu anlattı.

Ergün, 90'lı yıllarda fırsatların, istikrarsızlık tartışmaları içinde kaybolduğunu belirterek, "Herkes birbirinin eteğinden çekiştirmekle mesguldü. Üniversiteleri motive etmek yerine, kışlaya dönüştürme çalışmaları ağırlıklıydı. 'Yat yat, kalk kalk, şöyle gel, böyle gelme', bunlarla meşguldü. Bu tür uluslararası konferansları bile tertip edip, 'ne oluyor dünyada, bunları değerlendirelim' deme fırsatını yakalayamadık. Onun için 90'lı yıllar heba edilmiş yıllardır Türkiye açısından" diye konuştu.

Geçmişe takılmaya gerek olmadığını ifade eden Ergün, önemli olanın geçmişten ders alma ve yeni fırsatları iyi değerlendirme olduğunu söyledi.

Ergün, şunları kaydetti:

"Biz, bu sektörlerin bilhassa da bu sektörlerde çığır açabilecek gençlerimizin önünü açmak için çalışmalara ağırlık veriyoruz. Gençlerimize özellikle vurgu yapıyorum, çünkü bugün dünyada söz sahibi birçok firmanın sahibi, kurucusu gençlerdir. Bunların başkasının arasından çıkma şansı yok, ben olamam, hocam siz olabilir misiniz? Siz de olamazsınız. Biz ancak yardımcı olabiliriz. Bu alanlardan bahsediyorsak, yeni patronlardan bahsediyorsak, gençlerden bahsediyoruz demektir. Çünkü dünyadaki örnekleri de gençlerdir.

Söz konusu alan yazılım, bilişim, elektronik gibi alanlar olduğunda, sermaye yetersizliğinden bahsedebiliriz. 'Para mı var bizde, 1 milyon dolar sermaye lazım.' Yok öyle bir şey lazım değil. Bu sektörde, çok az yatırımla, çok az personelle, çok başarılı, katma değeri ve karlılık oranları yüksek firmaları kurmak mümkündür. Bu sektör akla dayanan sektördür. En büyük sermayemiz odur. O varsa para da var, para geliyor sizi buluyor o zaman. Dünyada bu işleri arayan para var, 'kim de akıl var' diye, 'gitsem de bir akla yapışsam' diye dolaşan bir para var dünyada. Eğer o akıl siz de varsa ve bir ışık saçabilirseniz, o para size yapışıyor."

- "Bizi zengin edecek en önemli unsur..."

2002'de sadece 2 teknopark varken, bugün 40'ı faal olmak üzere 52 teknopark bulunduğunu ifade eden Ergün, teknoparklardaki 2 bin 500 firmanın 20 binden fazla araştırmacıyı istihdam ettiğini söyledi.

Parlak fikri olan gençlere 100 bin lira hibe desteği verildiğini anlatan Ergün, parlak fikrin ilerletilmesi halinde ikinci bir program açtıklarını ve 550 bin lira verildiğini bildirdi.

Aklın frenlendiği, bloke edildiği bir dönemde değil, aklın önünün açıldığı, desteklendiği bir dönemde yaşandığını dile getiren Ergün, "Çünkü bizim en büyük sermayemiz akıl. Biz doğalgaz, petrol gibi kaynaklarla zengin olma şansına sahip değiliz. Var olanlar bizim ihtiyacımızı karşılayacak boyutta değil, bundan sonra bulacaklarımız da bizi zengin edecek boyutta değil, bizim zenginliğimiz yerin altında değil, yerin üstünde. Nerede? Bu salonda çoğu, gençler ve onların aklı. Ne varsa orada var. Bizim onu parlatmamız lazım. En derin sondajları oraya yapmamız lazım. Çünkü bütün zenginlik orada. En çok kaynağı, oraya ayırmamız lazım. Çünkü bizi zengin edecek, en önemli unsurlar orada" dedi.

- "Amacımız yıllık 500 projenin desteklenmesi"

2009'dan bu yana gençleri teknogirişimcilik konusunda desteklediklerini anımsatan Ergün, bugüne kadar 1034 gencin şirket kurduğunu, yıllık 300 projenin desteklendiğini, amaçlarının yıllık 500 projenin desteklenmesi olduğunu söyledi.

"Türkiye geleceğin dünyasında lider ve söz sahibi ülkelerden biri olacaksa, bu lafla, arzu etmekle de olmaz" diyen Ergün, elektronik, yazılım, bilgi teknolojileri gibi konularda muhakkak bir atılım yapmak mecburiyetinde olduğunu belirtti.

- "Uzayda yoksanız fotoğrafınızı bile başkası çeker"

Uzayda gücü olmayanların, yeryüzünde de gücü olmayacağını ifade eden Ergün, şunları kaydetti:

"Uzayda gücü olanlar niye güçlüler biliyor musunuz? Olaylara yukarıdan bakmasını biliyorlar, daha ilerisini görüyorlar. Dünyanın hem önünü hem arkasını görüyorlar. Uzaydan röntgenini çekiyorlar dünyanın. Bunları yapıyorsan yeryüzünde de güçlü oluyorsun. Türkiye, kendi fotoğrafını bile çekemeyen bir ülkeydi. 'Abi bizim bir yakışıklı fotoğrafımızı çeker misiniz?' deyip, parayı verip fotoğrafımızı çektiriyorduk. Ülkemiz uzaydan nasıl görünüyor acaba? diye. Ama şimdi ülkemizin her karesinin fotoğrafını kendi uydularımızla, kendi geliştirdiğimiz teknolojilerle, kendimiz çekebiliyoruz. Uzayda yoksanız fotoğrafınızı bile başkası çeker. Buralarda güçlü olmadığınız müddetçe güçlü olma iddialarımız havada kalır. Güzel, hoş sözler olarak tarihe geçer ama bu alanlarda yapılacak çalışmalar hayallerle, hedeflerle örtüşür ve bizi güçlü yapar."

Bakan Ergün'e, konuşmasının ardından, Turgut Özal Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanvekili Galip Demirel tarafından çini porselen hediye edildi.

Kaynak: AA