Bdp Tbmm Grup Toplantısı
BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Batman'daki gerilime ilişkin, "Bu tür gerilimler vesilesiyle gündeme taşınarak, sanki ciddi bir parti görünümü kazanma arzusu içerisinde olabilirler. Böyle olmadığı da ortadadır. Girin seçime, alın boyunuzun ölçüsünü" dedi.
Kışanak, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, Muharrem ayı içinde olunduğunu hatırlatarak, tüm Alevilerin orucunun kabul edilmesini diledi.
İnanç özgürlüğüne değinen Kışanak, Alevi inancının tüm Ortadoğu'da halkların bir arada, kardeşçe yaşaması konusunda adeta çimento görevi görecek kadar önemli olduğunu vurguladı.
Kışanak, inanç özgürlüğünün temin edilebilmesi, Alevilerin hak ve hukuk, eşit yurttaşlık arayışının sonuç vermesi halinde hem Türkiye'de toplumsal barışı sağlamak daha kolay olacağını hem de Ortadoğu'da halkların barış içinde yan yana yaşama imkanı bulacağını söyledi.
İstanbul'da Alevi yurttaşların organize ettiği mitinge değinerek, şunları söyledi:
"Bu miting bence çok şey söylüyor. Artık Ankaran'ın, hükümetin bu sese kulak vermesinin zamanı geldi. Yıllardır bu ülkede inanç özgürlüğü konusunda yaşanan sıkıntıların mağduru olan bir toplumdur Aleviler. Evet bu ülkede inançlarından dolayı baskı, zulüm gören birçok yurttaşımız oldu. Başı örtülü diye kamusal haklarını kullanamayan arkadaşlarımız oldu. İnsanlar sırf inançlarını gereğini yerine getirdikleri için tehdit olarak algılandılar. Büyük baskı ve zulme maruz kaldılar. Bugün başörtüsü sorununu toplumsal olarak çözmüş olmak hepimiz için büyük bir kazanımdır. Özellikle kadınlar, eşitlik hukuku açısından oldukça önemli bir kazanımdır. Alevi yurttaşlarımızın eşit yurttaşlık talebine artık karşılık verilmelidir. Alevi yurttaşlarımızın kimliğini, inancını kabul eden bir devlet yaklaşımına artık geçmek gerekiyor. Bu toplumsal bir problem olmaktan çok, devletle, hukuk sistemiyle, sahte laiklik anlayışıyla Alevi yurttaşlarımız arasındaki bir sorundur. Devletin tekçi karakteri hem ulusal kimlikler hem inanç kimlikleri konusunda bu topraklarda yaşayan herkese zulüm etmiştir. Kılıfını, yöntemini değiştirerek asimilasyon niyeti gizlenemez. Aleviler Aleviliği nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşayacak. Bunu kimse bunu tarif edemez, hele hele devlet hiç tarif edemez. Devlet inançlara karışmasın diyebilmeliyiz. Herkes inancının gereği neyse bunu yaşayabilmeli."
Cezaevlerinde ölümü bekleyen, sağlık sorunu olanların tedavi imkanına kavuşması ve ailelerinin yanında olmaları gerektiğini ifade eden Kışanak, "Yıllardır cezaevlerinden tabut çıkarıyoruz" dedi.
Bu hastalar için tam teşekküllü devlet hastanelerinin de rapor verebilmesini sağlayan yasal bir düzenlemenin derhal yapılması gerektiğini ifade eden Kışanak, cezaevinden bir tabut daha çıkarmaya tahammülleri kalmadığını söyledi.
-"Buna utanç duvarı diyeceksin"
Sınıra duvar örüldüğü gerekçesiyle Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan'ın sınırda, mayınlı arazide ölüm orucunda olduğunu anımsatan Kışanak, "Hangi gerekçe hangi vicdan hangi hakla siz sınıra duvar örüyorsunuz? Birinin çıkıp bunu bize izah etmesi lazım" dedi.
Yıkılan Berlin duvarı ile İsrail'in ördüğü duvarı "utanç duvar" olarak niteleyen Kışanak, "Peki Türkiye'nin ördüğü duvar ne? Hani diyorlar ya darbeye darbe diyeceksin, kediye kedi diyeceksin. Duvara da duvar diyeceksin ve buna da utanç duvarı diyeceksin" diye konuştu.
Bu duvarın örülmesinin hiçbir gerekçesi bulunmadığını savunan Kışanak, şu anda Kürtler'in kontrol ve denetiminde olan yerlerden Türkiye'ye yönelik zerre kadar tehditkar herhangi bir davranış bulunmadığını iddia etti. Kışanak, yaklaşık 1.5 yıldır Kürtler'in kendi topraklarında kendi kentlerini, köylerini savunduklarını belirterek, "1.5 yıldır Türkiye ile komşular. Türkiye'nin resmi olarak artık Suriye değil, Rojava fiili olarak komşusudur" görüşünü dile getirdi.
Rojava'nın Türkiye ile ekonomik, sosyal ve siyasi ilişki ve köprü kurmak istediğini ileri süren Kışanak, herkesin bu gerçeği ve hakikati, kimin çözümden yana olduğunu, kimin bunu zora soktuğunu çok açık bir şekilde gördüğünü söyledi.
Türkiye-Suriye sınırında 1 milyon mayın olduğunu, Türkiye'nin bu mayınları temizleme konusunda Ottowa Sözleşmesi'nde imzası bulunduğunu anımsatan Kışanak, "Türkiye 'ben mayınları temizleyeceğim' diye imza koymuş. Uluslararası hukuka göre suç işliyor. Türkiye o mayınları korumakla değil, temizlemekle sorumludur. Tam 10 yıl geçti AKP hükümeti mayınları temizleyeceğim diye söz vermiş ama parmağını kıpırdatmamış. Bu, bölgede yaşayanlardan 7 kişiye bir mayın düşüyor anlamına geliyor. Böyle bir rezalet olabilir mi? Bu utançla Türkiye daha fazla yaşayabilir mi ya da Kürtler bu hakareti kabul eder mi? Bu sorular anlamlı sorulardırve cevabı da açıktır. Kürtler bu hakareti kabul etmeyecek" şeklinde konuştu.
Bunların devletin ve bu hükümetin hala Kürtlerle stratejik bir barışa hazır olmadığının göstergesi olduğunu öne süren Kışanak, "öldürürüm, vururum, katliam yaparım, sınıra mayın döşerim, duvar örerim" yaklaşımının çare olmadığını savundu. Kışanak, "Tek çare hak ve özgürlük. Bunu temin edeceksiniz. Bu çizgiye gelmediği sürece hiçbir tedbir Türkiye'nin güvenliğini sağlayamaz. Güvenliği sağlamanın yolu barıştır. Kürtler'le barışacaksınız. Kürtler'in haklarını kabul edeceksiniz. Rojava'nın özerkliğini kabul edeceksiniz, komşu olmayı kabul edeceksiniz. O zaman güvenlik diye bir sorununuz kalmayacak" dedi.
-Batman'daki gerilim
Batman'da BDP ve HÜDA-PAR üyeleri arasındaki kavganın ardından bir BDP'linin öldüğü olayı "cinayet" olarak niteleyen Kışanak, şöyle devam etti:
"Kritik bir olaydır, tehlikelidir, dikkat çekicidir. 'Gelir geçer, bir süre sonra unutulur' diye kimse zannetmesin. 'Bu ülkede binlerce faili meçhul cinayet var, bu da onlardan olur' zannetmesin. Bu işin peşini bırakmayacağız. Bu işi teşvik edenler, koruyanlar, kolllayanlar açığa çıkacak. Bu açığa çıkmadığı sürece Batman Emniyet'i, Batman Valiliği ve AKP hükümeti sorumluluk ve zan altındadır. Son 10 gündür Cizre ve Batman'da adeta toplumsal gerilimi tetiklemek için birileri ellerinden gelen bütün gayreti göstermiş, silah zoruyla bildiri dağıtmaya kalkmıştır. Vatandaş senin bildirini almak istemiyorsa, tehdit etme hakkın yoktur. Zora dayalı bir siyaset olabilir mi? AKP hükümeti ve sayın Başbakan büyük bir sorumluluk altındadır.
Kimse lafı oraya buraya çekmesin biz cinayeti işleyenlerden, tetiği çekenlerden bahsediyoruz. Silahla bildiri dağıtmak, tehdit ederek afiş asmak demokratik siyaset falan değildir. Bu tür gerilimler vesilesiyle gündeme taşınarak, sanki ciddi bir parti görünümü kazanma arzusu içerisinde olabilirler. Böyle olmadığı da ortadadır. Girin seçime, alın boyunuzun ölçüsünü. Tehdit etmeyin, silah kullanmayın, zorla baskı yapmayın. Kim size ne demiş? Katili ortaya çıkarma konusunda sorumluluk hükümette, devlette, bakandadır. Ama bu gerilime adı karışan siyasi parti de bundan sorumludur."
Partisinin seçim çalışmalarını anlatan Kışanak, "Seçimi kesinlikle kazanabileceğimiz bütün merkezlerde sandık koyacağız, seçim yapacağız. Adayını halk kendisi belirleyecek. Sandıktan çıkan bizim adayımızdır" dedi.