TBMM Başkanı Cemil Çiçek Açıklama Yaptı

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ''Teröre Karşı Ulusal Mutabakat'' metnini kendisinin yazdığını belirterek, ''Yanlış bulan olabilir, eksik bulabilen olabilir, nereden çıktı denebilir. Sadece belli bir kareye yönelik olarak, belli bir cenazede bulunup, dualarımızı okuyup, oradan ayrılmanın ötesinde, vicdanen rahatsız olduğum için bu konularda, ortaya bir şey koymaya çalıştım'' dedi.

Çiçek, ulusal gazete ve haber ajanslarının Ankara temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada, terörle mücadeleyi halkın sağduyusu ile tuzaklara düşmeden belli bir noktaya getireceklerini söyledi.

''Biz bu mücadeleyi kendi başımıza yapmak durumundayız. Bu sorunun üstesinden biz kendimiz geleceğiz. En fazla destek verdiklerini söyleyenler bile, yapması gerekenlerin onda biri katkıyı vermemişlerdir'' diyen Çiçek, Dünyada 50'ye yakın ülkenin, terör örgütleri ile boğuştuğuna dikkati çekti. Türkiye bu mücadeleyi yürütürken, terörle mücadele eden ülkelerin tecrübelerinden istifade etmesi gerektiğini ifade eden Çiçek, şunları kaydetti:

''Terör örgütlerinin başvurdukları yöntemler birbiriyle örtüşüyor. Terör örgütleri büyük ölçüde kadınları ve çocukları kullanıyor. Türkiye, terörlü mücadele ederken, hukukun dışına çıkmadan demokrasi içinde bu sorunu çözmek durumundadır. Terörle mücadele eden tüm ülkeler, bunu en evvel güvenlik meselesi görmüştür, Türkiye olarak biz de uzun süre böyle gördük. Polisiye olay, belli bir bölgede cereyan ettiği için orayla sınırlı diye algılandı. Böyle görürseniz alacağınız tedbirler de bununla sınırlı olacaktır, o bölgeye mahsus olacaktır.

Türkiye'nin bir AB politikası vardır. Kopenhag siyasi kriterleri denen reformları yapmak sözkonusu olduğunda biz bunları AB'nin hatırına mı yapacağız, yaparsak Türkiye'nin güvenliği ne olacak endişesini hep yaşadık.

Terör meselesi olsa da olmasa da demokratik standartları yükseltmek, bu yönde kararlı adımlar atılması, devlet politikası haline getirilmiş. Türkiye, bu alanda da iki şeyi yapmak durumunda: Terör ve terörle mücadelede hiçbir gecikmeye, kararsızlığa düşmeden, bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürmeliyiz. Öbür taraftan da terör olmasa bile yapmamız gereken bir kısım işleri, hiç gecikmeden yapmamız gerekmektedir. Aksi taktirde bu kararlar alınsa bile bundan beklenen fayda ikinci, üçüncü plana düşmekte. Tam tersine mücadele ettiğimiz örgüt bunu istismar etmektedir. Geldiğimiz noktada başka ülkelerin yaptığı bir kısım düzenlemeleri, bir kısım tavırları da ortaya koymamız gerektiğini esasında vatandaşımız bize doğrudan, dolaylı telkin ediyor.''

-Gaziantep'teki terör saldırısı-

Ramazan Bayramı'nda terör örgütü PKK'nın Gaziantep'te yaptığı saldırıya da değinen Çiçek, şöyle devam etti:

''Hakikaten bu bayram, belki de benim hayatımda, bir çoğunuzun hayatında zehir olan bir bayramdı. Cahiliye devrinde bile, yani insanları kendi kız çocuklarını diri diri toprağa gömdüğü devirlerde bile, insanlığın bu kadar ilkel anlayışlara sahip olduğu dönemlerde bile, belli aylarda kan dökülmez, belli aylarda savaş yapılmazdı; ama gelin görün ki bu eylemleri ortaya koyanlar cahiliye dönemindeki insanlardan daha ilkel. Bir mübarek bayramda, bir Ramazan ayında birçok insanımızın, milletimizin canını yakan, yüreğini yakan eylemleri ortaya koymuşlardır. Buna karşılık biz de sorumluluk sahibi, sıfat sahibi insanlar; sizler köşe yazarları olarak, sade vatandaşlar olarak bunlara karşı bireysel tepkimizi ortaya koyduk, koymamız da gerekiyor. Bulunmamız gereken yerlerde de imkan ölçüsünde bulunduk.

Vatandaşımızın şimdi bizden beklediği, belli bir fotoğrafta, belli bir karede ve kısa bir zaman dilimi içerisinde bir arada olmak değil. Bana söylenen, bir araya gelin ve bu işi çözün. Demek ki vatandaş bizim belli bir kareye mahsus ve belli bir cenaze törenindeki görüntünün ötesinde, ortak bir tavır, ortak bir politika, ortak bir karar, daha somut adımların atılmasını bekliyor. Siyaset kurumu böyle bir talebe sırtını dönemez ve dönmemesi gerekir. Bu ülkenin sorunlarını bizler çözeceğiz. Başkasından çözüm beklemek beyhudedir. Sorun bizimdir ve biz çözeceğiz, biz çözeceksek de bir ortak akılla, ortak dille, zaman zaman bunlar da dile getiriliyor, bunlar belli üzücü olayların arkasından söylenen kişisel demeçler olmasının ötesinde, ortak bir çabaya, ortak bir karara, ortak bir politikaya dönüştürülmesi gerekmektedir.

Bu, terörle mücadelede inanılmaz kolaylıklar getirecektir. Çünkü alınacak tedbirler, birlikte ortaya konulacağı için bunun üzerinden bir siyasi tartışma yapılmayacaktır. Varılacak kararlar, toplumun her kesiminden destekleneceği için terör gruplarını, ona destek verenleri, büyük ölçüde izole edecektir. Bu dışarıda ve içeride tanıtılması, anlatılması bakımından sayısız faydalar sağlayacak, ayrıca güvenlik güçlerine de büyük ölçüde moral verecektir.

Özellikle İspanya'da geçmişte bu türden sıkıntılar yaşandığında, aynen bizdekine benzer durumlar olmuş, ama sonunda teröre karşı, terörü reddeden kim varsa, ister siyasi parti, ister sivil toplum örgütü, terör konusunda bir cephe, bir ortak görüş ortaya koymuşlar, terörü destekleyenleri de izole etmişlerdir ve bununla ilgili bir de ulusal mutabakat metni hazırlamışlardır. Ben bunu geçmişte ifade ettim, üzerinde tartışılabilir, eksik bulabilen olabilir, gereksiz bulabilen olabilir ama üzerinde düşünülebilmesi açısından, bir dünya tecrübesinden de yola çıkarak bir ulusal mutabakat metnini size vereceğim. ''

-''Metni Cemil Çiçek olarak ben yazdım''-

''Teröre Karşı Ulusal Mutabakat metnini siz mi yazdınız-'' sorusu üzerine Çiçek, şunları söyledi:

''Cemil Çiçek olarak ben yazdım, bu konuşmaları Cemil Çiçek olarak ben yapıyorum. Meclis Başkanı da olsa, konuşsa ne olur diyorsanız, onun takdiri de size ait. Çünkü bu terör meselesi, hepimizi ilgilendiriyor. Hepimizi ilgilendirdiği için de ne katkımız olacaksa... Yüzde 100 bu olsun demem, yanlış bulan olabilir, eksik bulabilen olabilir, nereden çıktı denebilir. Ama herhalde kuru suçlama da bir anlam ifade etmesi gerekir. Sadece belli bir kareye yönelik olarak, belli bir cenazede bulunup, dualarımızı okuyup, oradan ayrılmanın ötesinde kendimce, vicdanen rahatsız olduğum için bu konularda, ortaya bir şey koymaya çalıştım.''

Yapılan tartışmalara bakılırsa, ''ortak bir dil kullanalım'' denildiğini hatırlatan Çiçek, ''Ortak bir dili nasıl kullanacağız; oturup konuşarak. Siz bir şey diyeceksiniz, ben bir şey diyeceğim, o öyle değil, uluslararası görüştü şu şudur, bu budur, çünkü kullandığımız her kelimenin, her kavramın uluslararası hukukta bir karşılığı var, ona karşı da geliştirilecek tedbirler var'' dedi.

Muhabir: Coşkun Ergül / Ali Eyvaz

Yayıncı: Kudret Topçu
Kaynak: AA