Başbakan Yardımcısı Bozdağ Açıklama Yaptı
Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve Mardin Artuklu Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen ''2. Dış Politika Çalıştayı'' Mardin'de başladı.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ Erdoba Elegance'de düzenlenen çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, 2 gün boyunca Türkiye'nin dış politikasının masaya yatırılacağını, böyle bir çalıştayda memnuniyet ve onur duyduğunu anlatan Bozdağ, bu çalıştayın hazırlanmasında emeği geçen herkese ve tüm kurumlara teşekkür ettiğini kaydetti.
Türkiye'de devlet ile üniversiteler ve uzmanlar arasındaki ilişkilerin son 10 yılda büyük bir dönüşüm geçirdiğini anlatan Bozdağ, şöyle dedi:
''Buradan çıkacak sonuçlar hem devlet kurumlarına, hem de katılımcılara bir birikim, bir tecrübe olarak geri dönecektir. Değişen Türkiye, herşeyden önce kurumsal yapısını çeşitlendiren, zenginleştiren iç ve dış politikada vatandaşlarına sunduğu değişim imkanlarını artırmak bir Türkiye olmak zorundadır. Dünya artık iki kutuplu olmaktan çıktığına göre Türkiye'nin de bu çıkışın arkadasın yeni dünyada yeni politikalarla yoluna devam etmesi lazım. Bu süreci herkes yakından takip ediyor.''
-''Siyasal istikrar, güçlü iktidar olursa güven ortamını temin etmek çok kolaydır''-
Bozdağ, Türkiye'nin bugün dış politikada elde ettiği başarı, sağladığı gücün çok değişik nedenlere dayandığını kaydetti.
''Eğer sizin evinize yangın varsa komşunuzun evinde ihtiyaç halinde bulunan bir çocukla, anneyle, babayla ilgilenemezsiniz'' diyen Bozdağ, şöyle devam etti:
''Uzak komşularla hiç ilgilenemezsiniz. Eğer sizin içinizde başka sorunlarınız varsa, uluslararası toplumun sorunlarıyla fazla ilgilenemezsiniz. Çaresiz olanlarda sizden yardım istediği zaman, sizden fazlaca bir yardım talep edemezler. Ama Türkiye milletimizin sandıkta birleştirdiği bir siyasal anlayışla beraber yeni bir iktidarla, yeni bir yola girdi. Bu yolun ana niteliklerinden bir tanesi siyasal istikrardır. İkincisi güçlü iktidardır. Siyasal istikrara olur, güçlü iktidar olursa güven ortamını temin etmek çok kolaydır. Arkasından iyi yönetimi de siz başardığınızda kendi ülkenizin içindeki sorunları çözmek, uluslararası alanda daha aktif olma imkanını elbette kolay yakalayabilirsiniz.''
Türkiye'nin 2002'de güçlü bir siyasi iktidara kavuştuğunu hatırlatan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
''O günden bu yana siyasal istikrar var. İyi bir yönetim var ve bunun doğurduğu içerde ve dışarda büyük bir güven ortamı var. Geriye dönüp baktığımız da hükümet bugün mü düşecek- yarın mı düşecek- gibi endişelerin olduğu bir yerdi. Onun için güçlü iktidar olamadığı zaman güçlü bir yönetimi de tesisi etme imkanı kesinlikle yoktur. Türkiye son 10 yılda güçlü bir iktidarla ve siyasi istikrarla hem içerdeki önemli sorunları çözme konusunda büyük başarılar elde etmiş. Türkiye dışarıda artan bir gücün, artan bir nüfuzun sahibi olmuştur. Onun için biz bugünlerde tartışılıyor Başkanlık sistemi ile ilgili konu. Diyoruz ki, Türkiye koalisyonlara mahkum olmadan güçlü iktidarlarla, siyasi istikrar içerisinde iyi bir yönetimle her zaman yoluna devam etmeli ki, her zaman içerde ve dışarda daha güçlü olabilsin. Yoksa eğer Türkiye bir gün yeniden koalisyonlara dönerse, yeniden istikrarını kaybederse o zaman kendi içindeki sorunlarla boğuşan Türkiye'ye yeniden döner. Kendi kendisiyle kavga eden bir ülkeye yeniden döner. O zaman dünyada olup bitenden fazlaca haberi olmaz. Türkiye bugün bunu başardı. Bu başarının en önemli aktörü Türk milletidir. Çünkü siyasal istikrara önem verdi, güçlü bir iktidar çıkardı ve bu iktidarda bu milletin verdiği opsiyonu doğru kullanarak Türkiyemizi bulunduğu yerden iyi bir noktaya taşıdı. Dünyada da iyi bir noktaya taşımak için adımlar atmaya başladı.
En önemli adım bana göre milletin iradesinin dış politikaya da hakim olmasıdır. Dış politikada milletin iradesi yok, devletin sadece iradesi var. Devletin iradesi de bana göre tam yoktu. Burada bazı seçkin yapıların idaresine göre dışarda şekillenen bir dış politikası vardı.''
-''İnsanların lehine adımlar atıyoruz''
Bozdağ, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile beraber dünyadaki Türk STK'larla ilgili bir çalıştay yaptıklarını belirterek, yurt dışında nerede bir STK varsa onunla birlikte Türkiye'nin ve insanların lehine adımlar attıklarını söyledi.
Bozdağ, birçok ülkenin, bir çok alanda kendileriyle işbirliği yapması için çok önemli çağrıları olduğunu, Türkiye'de çeşitli kültür merkezleri olduğunu bildirdi.
Yurtdışında da bu kültürlerini öğrenmek yaşamak isteyen çok vatandaş olduğuna değinen Bozdağ, ''Ona dair çok önemli tedbirlerimiz var. Sadece kendi insanlarımıza bu kültürü aktarmak değil, başka insanlara bu kültürü aktarmak ve Türkiye'ye yönelik ön yargıları ortadan kaldırmak için de çok ciddi çalışmalarımız var. Atatürk 1930'lu yıllarda Rusya'nın bir gün dağılacağını ve bunun yönetimi altında olan yerlerdeki Türk dünyasınının yeni imkanlara kavuşacağını ve Türkiye'nin bugünden o güne hazırlığını söylemişti. Ama 1992'ye gelene kadar Türkiye'nin bu konuda sağlıklı bir hazırlığı olmadığını he birlikte gördük.''
-''Mektuplara cevap veren bir Türkiye var''
Bozdağ, 1992 yılında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı'nı kurduklarını ve bu ajansın Türk dünyasına ve Balkanlara dönük bir çalışmaya başladığını söyledi.
Hükümet olduktan beri TİKA'nın sayısı arttığını belirten Bozdağ, şunları söyledi:
''Daha da artırmayı hedefliyoruz. Yurt dışı gezilerinde TİKA büyük bir destek ve yardım eli oluyor. Karadağ'da bir camiye gittim. Oranın Diyanet işleri başkanı hikayesini anlattı. Caminin Osmanlı döneminden kaldığını ve 1911'de onarımı ve ibadete açılması için Osmanlı imparatorluğuna yazı yazdıklarını söyledi.
1912 olunca Osmanlı geri gelmişi 1931 yılında imamı şehit edildikten sonra kapanmıştı. 2011'de bu cami TİKA tarafından ibadete açıldı. 'Lütfen mektupları bize artık bu kadar geç vermeyin' dedi.
Artık 100 sene önce kapanan kapıları açan ve cevap verilmeyen mektuplara cevap veren bir Türkiye var.
Dün kendi içindeki insanlara dahi yardım elini uzatmaktan uzak kalan bir Türkiye bugün geldiği noktada dünyanın her yerine el uzatan bir Türkiye'dir. Eskiden 70 sente muhtaç olan bir Türkiye, 2011 yılında 1 milyar 38 milyon dolarlık kalınma yardımı yapabilen bir ülke durumuna geldi. Dış politikamızı da fevkalade güçlendirdi.''
-Anadolu Aajansı-
Bozdağ, bu kurumların, STK'ların çok önemli olduğunu ve Türkiye'nin dış politikasını güçlü olmasında önemli görevler yaptığını vurguladı.
Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunların yanında Anadolu Ajansını da Türkiye'nin illerini değil, bütün dünyayı takip eden bir ajansa dönüştürdük. Bu anlamda da Anadolu Ajansı Türkiye'yi artık bütün dünyada temsil eden bir ajans noktasına gidiyor. Diyeceksiniz yok muydu bundan önce- vardı. Ama kurumsal anlamda güçlü bir şekilde sadece kendine değil tüm dünyaya haber sunan farklı dillerde haberleri aktaran bir ajans değildi. Şimdi, Balkanlarda bir ofisi, Orta Asya'da bir ofisi Amerika'da bir ofisi, Avrupa'da bir ofisi, Afrika'da bir ofisi olan ve oradan ürettiği bilgileri elde ettiği haberleri o ülkelerin dilleriyle de yayınlayan, dünyaya duyuran, böylelikle dünyayı Türkiye'nin gözüyle izlemesini sağlayan önemli bir güce dönüştürdük. Bu önemli bir adım. Çünkü Türkiye'nin gözüyle dünyaya bakmaktan çok ama çok önemli faydalar olduğunu düşünüyoruz. Bu Noktada da Türkiye'de bun büyük bir katkı sağlayacağından da hiçbir şüphemiz yoktur.
TRT'yi de biz yeniden yapılandırdık. Şimdi TRT Arapça ile bütün Arap dünyasına ulaşan bir Türkiye var. TRT İngilizce, TRT Rusça ile başka dillerde de yayın yapmak suretiyle TRT'yi de dünyanın her yerinden izlediği bir televizyon haline getiriyoruz.''
AKPM Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu da, son 10 yılda Türk dış politikasında önemli gelişmeler yaşadıklarını belirtti.
Türkiye'nin bölgesel bir güç olmak istediğini ve dış politikasını buna göre ayarladığına dikkati çeken Çavuşoğlu, şunları söyledi:
''Bugün silah değil ekonomi konuşuluyor. Türkiye batıda bile birçok ülkeyi geçmiş durumdadır. Bugün Türkiye 60'tan fazla ülke ile vizeyi kaldırmıştır. Temsilcilik sayısında ciddi bir artış görüyoruz. Bu ilişkilerin ticarete de yansıdığını görüyoruz. Türkiye yüzde 32'sini Irak ve Suriye ile olan ilişkilere rağmen bu bölge ülkeleri ile yapmaktadır. Küresel bir güç olmak için dünyanın güçlü örgütleri arasında yer almak gerekir. Türkiye bunda çok başarılı olmuştur. Daha önce AB'ye üye olmak için kapıda bekleyen bir ülke iken, bugün eşit ve onurlu bir üye olmak için müzakerelere başlamıştır. AB derinlemesine bir entegrasyonda başarı sağlayamamıştır. AB gelecekle ilgili bir vizyon ortaya koyamıyor. NATO'da en çok sözü edilen bir ülke haline geldik ama daha fazla söz sahibi olmamız gerekmektedir. Türkiye Türk dünyasında da etkili bir şekilde çok iyi çalışmaktadır.''
-Tarih, kültür ve coğrafyanın dış politika ile ilişkisi-
Başbakanlık Başdanışmanı ve Kamu Diplomasisi Koordinatörü İbrahim Kalın ise Türkiye'de son yıllarda yaşanan değişimin dış politikanın gelişimine çok büyük katkı da sağladığını söyledi.
Dış politikanın bir ülkenin diplomatları arasındaki ilişkiyi temsil etmediğini, o ülkelerin kendini dünya sistemi içerisinde konumlandırma faaliyetlerinin tümü olduğunu belirten Kalın, şunları söyledi:
''Bundan sonra ortadoğu halkları tarihin akışını dışardan izleyen bir toplum olmayacaktır. Artık tarihin değişiminde yer alacaklardır. Arap baharı bölgesel bir sorun olarak değil. Tüm dünyada bazı şekillenmelere yol açtı. Türkiye olarak halkın meşru taleplerinin yanında olacağımızı her zaman söyledik.''
Dış politikanın, bir milletin dış dünyada kendisine bir yer belirleme çalışması olduğunu anlatan Kalın, Türkiye'nin dış politikasında, tarihi, kültür ve coğrafya alanlarında gelişmeler yaşandığına dikkati çekerek, ''Anadolu Ajansı, TRT, TOKİ, Kızılay ve AFAD da dış politikada ciddi bir şekilde yerlerini almışlardır. Muazzam bir kurumsal aktivite içerisinde çalışmalar yapılmaktadır'' diye konuştu.
Çalıştaya, AK Parti Mardin Milletvekilleri Muammer Güler, Abdurrahim Akdağ, BDP Mardin Milletvekili Erol Dora ve çok sayıda davetli katıldı.
Çalıştay 2 gün sürecek.
Muhabir: Nail Kadırhan
Yayıncı: Behçet Güngör
Kaynak: AA
Türkiye'de devlet ile üniversiteler ve uzmanlar arasındaki ilişkilerin son 10 yılda büyük bir dönüşüm geçirdiğini anlatan Bozdağ, şöyle dedi:
''Buradan çıkacak sonuçlar hem devlet kurumlarına, hem de katılımcılara bir birikim, bir tecrübe olarak geri dönecektir. Değişen Türkiye, herşeyden önce kurumsal yapısını çeşitlendiren, zenginleştiren iç ve dış politikada vatandaşlarına sunduğu değişim imkanlarını artırmak bir Türkiye olmak zorundadır. Dünya artık iki kutuplu olmaktan çıktığına göre Türkiye'nin de bu çıkışın arkadasın yeni dünyada yeni politikalarla yoluna devam etmesi lazım. Bu süreci herkes yakından takip ediyor.''
-''Siyasal istikrar, güçlü iktidar olursa güven ortamını temin etmek çok kolaydır''-
Bozdağ, Türkiye'nin bugün dış politikada elde ettiği başarı, sağladığı gücün çok değişik nedenlere dayandığını kaydetti.
''Eğer sizin evinize yangın varsa komşunuzun evinde ihtiyaç halinde bulunan bir çocukla, anneyle, babayla ilgilenemezsiniz'' diyen Bozdağ, şöyle devam etti:
''Uzak komşularla hiç ilgilenemezsiniz. Eğer sizin içinizde başka sorunlarınız varsa, uluslararası toplumun sorunlarıyla fazla ilgilenemezsiniz. Çaresiz olanlarda sizden yardım istediği zaman, sizden fazlaca bir yardım talep edemezler. Ama Türkiye milletimizin sandıkta birleştirdiği bir siyasal anlayışla beraber yeni bir iktidarla, yeni bir yola girdi. Bu yolun ana niteliklerinden bir tanesi siyasal istikrardır. İkincisi güçlü iktidardır. Siyasal istikrara olur, güçlü iktidar olursa güven ortamını temin etmek çok kolaydır. Arkasından iyi yönetimi de siz başardığınızda kendi ülkenizin içindeki sorunları çözmek, uluslararası alanda daha aktif olma imkanını elbette kolay yakalayabilirsiniz.''
Türkiye'nin 2002'de güçlü bir siyasi iktidara kavuştuğunu hatırlatan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
''O günden bu yana siyasal istikrar var. İyi bir yönetim var ve bunun doğurduğu içerde ve dışarda büyük bir güven ortamı var. Geriye dönüp baktığımız da hükümet bugün mü düşecek- yarın mı düşecek- gibi endişelerin olduğu bir yerdi. Onun için güçlü iktidar olamadığı zaman güçlü bir yönetimi de tesisi etme imkanı kesinlikle yoktur. Türkiye son 10 yılda güçlü bir iktidarla ve siyasi istikrarla hem içerdeki önemli sorunları çözme konusunda büyük başarılar elde etmiş. Türkiye dışarıda artan bir gücün, artan bir nüfuzun sahibi olmuştur. Onun için biz bugünlerde tartışılıyor Başkanlık sistemi ile ilgili konu. Diyoruz ki, Türkiye koalisyonlara mahkum olmadan güçlü iktidarlarla, siyasi istikrar içerisinde iyi bir yönetimle her zaman yoluna devam etmeli ki, her zaman içerde ve dışarda daha güçlü olabilsin. Yoksa eğer Türkiye bir gün yeniden koalisyonlara dönerse, yeniden istikrarını kaybederse o zaman kendi içindeki sorunlarla boğuşan Türkiye'ye yeniden döner. Kendi kendisiyle kavga eden bir ülkeye yeniden döner. O zaman dünyada olup bitenden fazlaca haberi olmaz. Türkiye bugün bunu başardı. Bu başarının en önemli aktörü Türk milletidir. Çünkü siyasal istikrara önem verdi, güçlü bir iktidar çıkardı ve bu iktidarda bu milletin verdiği opsiyonu doğru kullanarak Türkiyemizi bulunduğu yerden iyi bir noktaya taşıdı. Dünyada da iyi bir noktaya taşımak için adımlar atmaya başladı.
En önemli adım bana göre milletin iradesinin dış politikaya da hakim olmasıdır. Dış politikada milletin iradesi yok, devletin sadece iradesi var. Devletin iradesi de bana göre tam yoktu. Burada bazı seçkin yapıların idaresine göre dışarda şekillenen bir dış politikası vardı.''
-''İnsanların lehine adımlar atıyoruz''
Bozdağ, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile beraber dünyadaki Türk STK'larla ilgili bir çalıştay yaptıklarını belirterek, yurt dışında nerede bir STK varsa onunla birlikte Türkiye'nin ve insanların lehine adımlar attıklarını söyledi.
Bozdağ, birçok ülkenin, bir çok alanda kendileriyle işbirliği yapması için çok önemli çağrıları olduğunu, Türkiye'de çeşitli kültür merkezleri olduğunu bildirdi.
Yurtdışında da bu kültürlerini öğrenmek yaşamak isteyen çok vatandaş olduğuna değinen Bozdağ, ''Ona dair çok önemli tedbirlerimiz var. Sadece kendi insanlarımıza bu kültürü aktarmak değil, başka insanlara bu kültürü aktarmak ve Türkiye'ye yönelik ön yargıları ortadan kaldırmak için de çok ciddi çalışmalarımız var. Atatürk 1930'lu yıllarda Rusya'nın bir gün dağılacağını ve bunun yönetimi altında olan yerlerdeki Türk dünyasınının yeni imkanlara kavuşacağını ve Türkiye'nin bugünden o güne hazırlığını söylemişti. Ama 1992'ye gelene kadar Türkiye'nin bu konuda sağlıklı bir hazırlığı olmadığını he birlikte gördük.''
-''Mektuplara cevap veren bir Türkiye var''
Bozdağ, 1992 yılında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı'nı kurduklarını ve bu ajansın Türk dünyasına ve Balkanlara dönük bir çalışmaya başladığını söyledi.
Hükümet olduktan beri TİKA'nın sayısı arttığını belirten Bozdağ, şunları söyledi:
''Daha da artırmayı hedefliyoruz. Yurt dışı gezilerinde TİKA büyük bir destek ve yardım eli oluyor. Karadağ'da bir camiye gittim. Oranın Diyanet işleri başkanı hikayesini anlattı. Caminin Osmanlı döneminden kaldığını ve 1911'de onarımı ve ibadete açılması için Osmanlı imparatorluğuna yazı yazdıklarını söyledi.
1912 olunca Osmanlı geri gelmişi 1931 yılında imamı şehit edildikten sonra kapanmıştı. 2011'de bu cami TİKA tarafından ibadete açıldı. 'Lütfen mektupları bize artık bu kadar geç vermeyin' dedi.
Artık 100 sene önce kapanan kapıları açan ve cevap verilmeyen mektuplara cevap veren bir Türkiye var.
Dün kendi içindeki insanlara dahi yardım elini uzatmaktan uzak kalan bir Türkiye bugün geldiği noktada dünyanın her yerine el uzatan bir Türkiye'dir. Eskiden 70 sente muhtaç olan bir Türkiye, 2011 yılında 1 milyar 38 milyon dolarlık kalınma yardımı yapabilen bir ülke durumuna geldi. Dış politikamızı da fevkalade güçlendirdi.''
-Anadolu Aajansı-
Bozdağ, bu kurumların, STK'ların çok önemli olduğunu ve Türkiye'nin dış politikasını güçlü olmasında önemli görevler yaptığını vurguladı.
Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunların yanında Anadolu Ajansını da Türkiye'nin illerini değil, bütün dünyayı takip eden bir ajansa dönüştürdük. Bu anlamda da Anadolu Ajansı Türkiye'yi artık bütün dünyada temsil eden bir ajans noktasına gidiyor. Diyeceksiniz yok muydu bundan önce- vardı. Ama kurumsal anlamda güçlü bir şekilde sadece kendine değil tüm dünyaya haber sunan farklı dillerde haberleri aktaran bir ajans değildi. Şimdi, Balkanlarda bir ofisi, Orta Asya'da bir ofisi Amerika'da bir ofisi, Avrupa'da bir ofisi, Afrika'da bir ofisi olan ve oradan ürettiği bilgileri elde ettiği haberleri o ülkelerin dilleriyle de yayınlayan, dünyaya duyuran, böylelikle dünyayı Türkiye'nin gözüyle izlemesini sağlayan önemli bir güce dönüştürdük. Bu önemli bir adım. Çünkü Türkiye'nin gözüyle dünyaya bakmaktan çok ama çok önemli faydalar olduğunu düşünüyoruz. Bu Noktada da Türkiye'de bun büyük bir katkı sağlayacağından da hiçbir şüphemiz yoktur.
TRT'yi de biz yeniden yapılandırdık. Şimdi TRT Arapça ile bütün Arap dünyasına ulaşan bir Türkiye var. TRT İngilizce, TRT Rusça ile başka dillerde de yayın yapmak suretiyle TRT'yi de dünyanın her yerinden izlediği bir televizyon haline getiriyoruz.''
AKPM Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu da, son 10 yılda Türk dış politikasında önemli gelişmeler yaşadıklarını belirtti.
Türkiye'nin bölgesel bir güç olmak istediğini ve dış politikasını buna göre ayarladığına dikkati çeken Çavuşoğlu, şunları söyledi:
''Bugün silah değil ekonomi konuşuluyor. Türkiye batıda bile birçok ülkeyi geçmiş durumdadır. Bugün Türkiye 60'tan fazla ülke ile vizeyi kaldırmıştır. Temsilcilik sayısında ciddi bir artış görüyoruz. Bu ilişkilerin ticarete de yansıdığını görüyoruz. Türkiye yüzde 32'sini Irak ve Suriye ile olan ilişkilere rağmen bu bölge ülkeleri ile yapmaktadır. Küresel bir güç olmak için dünyanın güçlü örgütleri arasında yer almak gerekir. Türkiye bunda çok başarılı olmuştur. Daha önce AB'ye üye olmak için kapıda bekleyen bir ülke iken, bugün eşit ve onurlu bir üye olmak için müzakerelere başlamıştır. AB derinlemesine bir entegrasyonda başarı sağlayamamıştır. AB gelecekle ilgili bir vizyon ortaya koyamıyor. NATO'da en çok sözü edilen bir ülke haline geldik ama daha fazla söz sahibi olmamız gerekmektedir. Türkiye Türk dünyasında da etkili bir şekilde çok iyi çalışmaktadır.''
-Tarih, kültür ve coğrafyanın dış politika ile ilişkisi-
Başbakanlık Başdanışmanı ve Kamu Diplomasisi Koordinatörü İbrahim Kalın ise Türkiye'de son yıllarda yaşanan değişimin dış politikanın gelişimine çok büyük katkı da sağladığını söyledi.
Dış politikanın bir ülkenin diplomatları arasındaki ilişkiyi temsil etmediğini, o ülkelerin kendini dünya sistemi içerisinde konumlandırma faaliyetlerinin tümü olduğunu belirten Kalın, şunları söyledi:
''Bundan sonra ortadoğu halkları tarihin akışını dışardan izleyen bir toplum olmayacaktır. Artık tarihin değişiminde yer alacaklardır. Arap baharı bölgesel bir sorun olarak değil. Tüm dünyada bazı şekillenmelere yol açtı. Türkiye olarak halkın meşru taleplerinin yanında olacağımızı her zaman söyledik.''
Dış politikanın, bir milletin dış dünyada kendisine bir yer belirleme çalışması olduğunu anlatan Kalın, Türkiye'nin dış politikasında, tarihi, kültür ve coğrafya alanlarında gelişmeler yaşandığına dikkati çekerek, ''Anadolu Ajansı, TRT, TOKİ, Kızılay ve AFAD da dış politikada ciddi bir şekilde yerlerini almışlardır. Muazzam bir kurumsal aktivite içerisinde çalışmalar yapılmaktadır'' diye konuştu.
Çalıştaya, AK Parti Mardin Milletvekilleri Muammer Güler, Abdurrahim Akdağ, BDP Mardin Milletvekili Erol Dora ve çok sayıda davetli katıldı.
Çalıştay 2 gün sürecek.
Muhabir: Nail Kadırhan
Yayıncı: Behçet Güngör