Kansere Yol Açan Nedenler

İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Uzm. Dr. Mustafa Kemal Gül, “Cihazların yaydığı elektromanyetik dalgalar hücrelerimizin yönetici beyni olan DNA’ya zaman içinde kalıcı hasar meydan getirerek kansere yol açmaktadır” dedi.

Kansere Yol Açan Nedenler
Medical Park Samsun Hastanesi doktorlarından İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Uzm. Dr. Mustafa Kemal Gül, kanser olmamak için yapılması gerekenler hakkında bilgi verdi. Kanser olmamak için yapılması gerekenleri kanıta dayalı bilgiler doğrultusunda topluma ulaştırmak ve bu yönde toplumu bilinçlendirmenin kanser tedavisinden çok daha önemli olduğunu vurgulayan Dr. Gül, “Modern çağımızın insan hayatını kolaylaştırmak için hizmetine sunduğu binlerce yenilik insanın yaşam kalitesini artırmış gibi görünmektedir. Ancak bu teknolojik gelişmeler diğer yandan çevrede kimyasal, fiziksel, elektromanyetik kirliliğe ve ekolojik dengenin bozulmasına yol açmış ve kanser oluşumunda en önemli neden haline gelmiştir. Ulaşımdaki kolaylıklar, asansörler, yürüyen merdivenler hareketsizliğe, hazır fabrikasyon, organik olmayan ve kimyasallarla raf ömrü uzatılmış gıdaların tüketilmesi şişman bir toplumun oluşmasına neden olmuştur. Şişmanlık meme, kalın bağırsak, prostat ve pankreas kanserlerinin en önemli nedenlerindendir. Cep telefonlarının satışı ve kullanılması çığ gibi artmakta ve bu telefonlar bilinçsizce kullanılmaktadır. Uzaktan kumanda ile çalışan cihazlar daha çok üretilmekte ve daha fazla insan tarafından tercih edilmektedir. Bu teknolojileri bilinçsizce ve çok sık kullanan ve bir yaşam biçimine dönüştüren insanlarda şişmanlama riski artmaktadır. Ayrıca bu cihazların yaydığı elektromanyetik dalgalar hücrelerimizin yönetici beyni olan DNA’ya zaman içinde kalıcı hasar meydan getirerek kansere yol açmaktadır” diye konuştu.

HAVA KİRLİLİĞİ KANSER İÇİN BÜYÜK RİSK

Uzm. Dr. Mustafa Kemal Gül, “Günümüzde teknoloji hızla gelişmekte ve fabrikalar çoğalmaktadır. Petrole dayalı yakıtlarla çalışan otomobillerin sayısı çığ gibi artarak kullanılmaktadır. Bunun sonucunda sera gazları yoğun bir şekilde çevreye salınmakta, atmosferi kirletmekte ve ozon tabakasını incelterek delmektedir. Bu durum ozon tabakasının kanserojen güneş ışınlarını filtre etmesini önlemekte ve cilt kanserlerine neden olmaktadır. Meydana gelen hava kirliliği de başta akciğer ve baş, boyun kanserleri için büyük bir risk oluşturmaktadır” şeklinde konuştu.

“SİGARA EN ÖNEMLİ KANSEROJENDİR”

“Sigara en önemli kanserojendir” diyen Dr. Gül, “Toplumun bilinçlenmesi, yasal düzenlemeler, sigara alışkanlığını bırakmaya yönelik kampanyalar, sigara tüketiminin azaltılmasında önemli rol oynamıştır. Sigara alışkanlığını bırakmaya yönelik yasaların uygulanması, bu yönde görsel ve yazılı medyanın toplumun bilinçlenmesinde daha etkin bir şekilde kullanılması ve sigarayı özendirici tutum, davranış ve reklam olabilecek aktivitelerin engellenmesi kanserle savaşta hala en etkili silahımızdır” dedi.

İzolasyonu çok iyi yapılan konutlarda havalandırmanın önemli olduğunu vurgulayan Dr. Gül şöyle devam etti: “Modern konutlarda ısı, gürültü izolasyonuna daha fazla önem verilmektedir. Ancak izolasyonu çok iyi yapılan modern konutlarda iyi ve periyodik bir havalandırmanın yapılmaması başta argon gazı gibi bazı gazların barınma ortamında artmasına neden olmaktadır. Bu durum sigara içmeseler bile insanlarda akciğer kanserlerine neden olmaktadır.”

KANSERE KARŞI GENETİK YATKINLIK

Dr. Mustafa Kemal Gül, şu bilgileri verdi: “İnsanların birinci ve ikinci derece akrabalarında, bazı kanserlerin sıkça görülmesi o kişilerin kansere karşı genetik bir yatkınlığının olma ihtimali diğer insanlara göre daha yüksektir. Bu kişilerin özellikle 20 yaşından sonra bir onkoloji merkezinde yıllık periyodik kontrollerle kendilerini takip ettirmesi önerilmektedir. Toplumda genetik kanser yatkınlığı cins, ırk, coğrafi bölgeye ve kanser türüne göre değişmekle beraber yüzde 5-10 civarındadır. Bu oran dikkate alındığında genetik kanser riskinin diğer kanser riskleri yanında oldukça düşük kaldığı söylenebilir ve iyi bir genetik danışmanlık ve periyodik kontrollerle azaltılabilir.” Çocukların hormonlu gıdalardan uzak tutulması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Gül, “Erken ergenlik belirtileri gösteren çocuklar mutlaka çocuk endokrinolojisi kliniğine düzenli olarak kontrol ettirilmelidir. Menopoz öncesi, menopoz sırası ya da sonrasında verilmesi planlanan hormon yerine koyma tedavilerinden önce kadınların meme kanseri riski yönünden onkoloji kliniğinde değerlendirilmesi gerekir” ifadelerini kullandı.

Kanserojen virüslerin başında hepatit B, hepatit C, AIDS ve HPV virüslerinin geldiğini vurgulayan Dr. Gül, “Bu virüslerden korunmak için virüslere karşı aşılanma ve aşısı henüz geliştirilemeyen hepatit C ve AIDS’in bulaşma yolları konusunda insanlar belirli ve periyodik programlarla bilgilendirilmelidir” diye konuştu.

Kaynak: İHA