MHP TBMM Grup Toplantısı...

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Milli günler, bayramlar ve kutlama haftaları Başbakan öncülüğü ve talimatlarıyla AKP tahribatına ve yarma harekatına uğramıştır" dedi.

MHP TBMM Grup Toplantısı...
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Bahçeli, genelde insanlık tarihinin, özelde Türk tarihinin gözünü hırs bürüyen, kibir ve küstahlık hastalığına yakalanmış yöneticilerin hazin sonlarıyla dolu olduğuna işaret ederek, "Ellerine geçirdikleri fırsatları adaletsizliğin hizmetine, tarafgirliğin menfaatine ve kendi egolarının tatminine sevk ve seferber eden nice muhteris simalar her zaman var olmuş ve olmaya da devam edecektir. İşte bunlardan birisi de Başbakan Erdoğan'dır. Bu zihniyetin besini kavga,siyasi maması gerilim ve neması çatışmadır. Huzur Başbakan'ın düşmanıdır, istikrar hasmıdır, nezaket ise ötekisidir. Toplumun her kesimiyle itişen, iktidar gücünü vicdansızca dürtülerine ve düzeysizliklerine alet eden bu anlayışın şimdi de hedefinde tiyatro ve tiyatrocular vardır. Tiyatro sanatçıları Başbakan'ın hışmına uğramıştır. Başbakan Erdoğan açmış ağzını, yummuş gözünü ve salvolarıyla tiyatrocuları sanki milletimizin kamburu ve karşıtı gibi gösterme bedbahtlığına soyunmuştur" dedi.

Tiyatroculara yönelik olarak; "despot, kibirli, mürebbiye, seçkinciler, tepeden bakanlar, elitistler, jakobenler, yarım porsiyon aydınlar, kast sisteminin temsilcileri, ellerinde viski olanlar" ifadelerinin Başbakan'ın ağzından kurşun gibi çıktığını söyleyen Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'a göre; milletin en masum talepleri sanatçılar tarafından yok sayılmış, bir kaşık suda boğulmuş, tahkir edilmiş, küçümsenmiş, azarlanmış ve hizaya sokulmuştur. Merak etmekteyiz ki, tiyatrocular halkın parasıyla halkı buzamana kadar nasıl aşağılamışlardır? Asıl vatandaşa takla attırmak, 'artistik yapma lan' demek ve 'gözünüzü toprak doyursun' ifadelerini kullanmak vahşi bir aşağılama değil midir? Meğerse tiyatrocular ne kadar kötülük yapmış ve ne kadar milletimize hakaret etmiştir de bizim haberimiz olmamıştır. Sormak lazımdır ki, sanatçılarımıza dönük olarak, sanatı sanat için yapıyorlar suçlamasını reva gören bu mantık garabeti, acaba siyaseti kimin ve hangi mihraklar için icra etmektedir? Gelin görün ki, BaşbakanErdoğan burada da ikirciklidir, burada da çelişkiler batağına saplanmıştır. İşine gelince sanatı ve sanatçıyı yücelten, işine gelmeyince bu çevrelere ağzından kaba sözlerle saldıran yine kendisi olmuştur. Başbakan Erdoğan özellikle son zamanlarda tiyatroculardan rol çalan, oyunculuğa soyunan, tek kişilik performansıyla güldürü alanında ve kara mizahta komedi dükkanı açan bir tercihin ve temponun içindedir. Aslında bizatihi kendisi BOP'un gölge oyununda dublör oyunculuk yapan, CHP Genel BaşkanıylaHacivat-Karagöz rol paylaşımıyla itişen yeni dönem siyaset meddahıdır. Grup toplantılarında İncili Çavuşu aratmayan, İsmail Dümbüllü'ye rahmet okutan, orta oyununda kenarı kürklü kaftan ve külah giyip, elinde şak şak taşıyan kavuklu Pişekarcıyı bile kıskandıran bir şahsiyettir. Bunun yanı sıra; tiyatroyu özelleştirmeye dönük düşüncesi, tiyatro sanatçılarını hafife alan ve suçlayan ifadeleri sözde ileri demokrasinin tükendiğinin ve iflas ettiğinin de en açık göstergesidir" dedi.

Bahçeli, tiyatronun özelleştirmeyle tehdit edilme yanlışına son verilerek, bu alana yönelik destek ve yardımın artırılması, tiyatrocuların cesaretlendirilmesi, aynı zamanda ihtiyaçlarının giderilmesi sanata ve sanatçıya duyulan saygının bir gereği olarak görülmesi gerektiğini belirtti.

Bahçeli, detaylı inceleme ve değerlendirme yapıldıktan sonra, gerekirse özerk bütçeli ve hayatını sanatın gelişmesine adayan değerli isimlerden oluşacak bir Sanat Yüksek Kurulu oluşturulması ve faaliyete geçirilmesininfaydalı olacağını söyledi.

MİLLİ GÜNLER, BAYRAMLAR
"Milli günler, bayramlar ve kutlama haftaları Başbakan öncülüğü ve talimatlarıyla AKP tahribatına ve yarma harekatına uğramıştır" diyen Bahçeli, "Türk milletine mal olan ne kadar değer varsa altından girip üstünden çıkan iktidarın, her şeyi allak bullak etme konusunda sanki birilerine verilmiş sözü ve senedi vardır. Milli kutlama günleri ya da haftalarının, belirli kurumların organize ve sorumluluğu altında bugüne kadar ifa edilmesinden, millet değerlerine içten içe alerji duyanlar dışında kimse rahatsızolmamıştır. 23 Nisan'ın çocuklarımızla ve milli egemenlikle bütünleşmesi, 19 Mayıs'ın gençlerimizle kucaklaşması, 30 Ağustos'un Türk askeriyle birleşmesi ve 29 Ekim'in milletimizle örtüşmesi AKP hükümetinin bizce bilinen nedenlerden dolayı kimyasını bozmuştur" dedi.

"AKP'ye ve yandaş basına göre daha düne kadar statlarda tek tip kutlanan resmi bayramlar artık halka inmiştir. Askeri tören havasından çıkmış ve halkın katılımına açılarak meydanlara ulaşmıştır. Sözüm ona 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim'de devlet değil, halk resmi geçit yapacaktır. Burada kasıt Türk askeridir, hedefte millet değerlerine bıçak darbesi vurmak vardır" diyen Bahçeli, şunları söyledi: "Türk askerinin bayram kutlama hakkı yok mudur? Yeri gelince TSK'ya darbeci, demokrasi karşıtı, vesayetçi, statükocu sözleriyle saldıran; yeri gelince de sözde savunmak maksadıyla bazı çevrelere küfürler yağdıran çelişki yumağının temsilcileri bayramlarımızdan ne istemektedir? Önümüzdeki hafta kutlanacak 19 Mayıs'ı sıkıcı olarak tarif eden Başbakan'ı ve ihanet çetesini gerçekte rahatsız eden nedir? 30 Ağustos Zafer Bayramı onlara hangi yenilgiyi ve ezilmişliği hatırlatmaktadır? 29 Ekim bu zavallılar içinhangi kara günü ve bitişi ima etmektedir? Sayın Başbakan, nedir senin amacın? Nereye varmak, neyi ispatlamak ve ne yapmak istiyorsun? Amacın rejim ve sistem değişikliğini yavaş yavaş hayata mı geçirmektir? Bunun için mi, geçmişte ne kadar hain varsa el üstünde tutuyorsun ve özürler diliyorsun?" dedi

"Dün milli mücadeleye başkaldıran, bağımsızlık kararlılığına direnen isyan elebaşlarını alkışlamak, itibar iadesinde bulunmak, adlarına anıtlar yaptırmak ve onlardan özür dilemek, Türk milletini yok sayan ve vatanı faraziyeye indiren kepazelikle eş değerdir. AKP yeni Türkiye derken, Cumhuriyet'e çıkaracağı kırmızı kartın hesabını ve alt yapısını kurgulamaktadır. Yine bunlara göre, 1930'lu yılların faşist devlet modellerinden alınan tören ve geçit merasimleri ileri demokrasi vuruşlarıyla normale ve olmasıgerektiği yere getirilmiştir. Hatırlatırım ki, Gazi Mustafa Kemal'i faşist diktatörlerle aynı kefeye koymak, dolaylı olarak aynı sıfatı layık görmek ayıp ve büyük vebali olan çirkefliktir. Asıl führer özentisinin, duce sevdalısının kim olduğunu bugünlerde milli vicdanlar görmekte ve şahit olmaktadır. AKP zihniyeti böyle iftiralardan, nefret ve ihtilafı yaygınlaştıran icraatlarından sonuç almayı hesap ediyorsa, bilsin ki okyanuslar kurumadıktan, güneş sönmedikten, dünya ikiye parçalanmadıktan ve milletimizyer yarılıp içine girmedikten sonra amaçlarına ulaşamayacaktır

"BİZİM ESKİLİĞİMİZ OLGUNLUK, SADELİK, TECRÜBE VE GÖRMÜŞ GEÇİRMİŞLİKLE İLGİLİDİR"
Türkgücü Ülkü Spor'un açılışında kullandığı 'Biz de eskiyiz otomobilimiz de eski' sözünü Başbakan'ın, eğip bükerek MHP ile ilişkilendirdiğini söyleyen Bahçeli, "Bizim eskiliğimiz olgunluk, sadelik, tecrübe ve görmüş geçirmişlikle ilgilidir. Biz, dününü ve içinden çıktığı milletinin mazisini inkar eden gömlek değiştirenlerden Allah'a hamd ederim ki hiç olmadık. Biz de eskiye hayranlık; geleceğe, gerçek yeniliğe umut ve çağrı vardır. Merhum Cemil Meriç'ten feyzini alarak söyleyecek olursam; murdar vetiksindirici bir halden muhteşem bir geçmişe kanatlanmak eskilik ise herkes gibi sonuna kadar eski olmaya ve eski kalmaya inşallah devam edeceğiz. Başbakan varsın yeni diye peşmergenin eteğinden tutsun, varsın BOP'çulukta sınır tanımasın, varsın İmralı'da şeref kartını düşürsün ve varsın dün söylediklerini bugün çiğneyen siyasi bezirgan olmayı sürdürsün" dedi.

OKUL SÜTÜ PROJESİ
Okul Sütü Projesi'ne de değinen Bahçeli, bu uygulamanın 1984 yılından beri değişik dönemlerde uygulandığını 2003 yılından sonra hükümetin yürürlükten kaldırdığını söyleyerek, "Şurası açıktır ki, süt dağıtım projesi son derece hayırlı ve faydalı bir uygulama olup, mutlaka devam ettirilmelidir. Ancak içinde bulunduğumuz günlerde, çok sayıda evladımızın süt içtikten sonra hastanelik olması üzerinde de mutlaka durulmalı ve konunun tüm boyutları acilen aydınlatılmalıdbır. Dikkat etmemiz gereken en temelmesele ise, çocuklarımızın sağlıklı ve güvenli bir şekilde gıdalara erişebilmesidir

Vakit kaybetmeksizin süt dağıtımındaki belirsizlikler ve riskler giderilmelidir. Süte su katmaya heves eden ve tarihi geçmiş sütleri fırsattan istifade ederek elinden çıkarmaya çalışan hükümet yönlendirmeli sütü bozuklar varsa adalet bunların yakasına yapışmalı ve gereğini mutlaka yerine getirmelidir. Zira bahse konu yarınlarımızın teminatı sevgili yavrularımızın sağlıklarıdır" dedi.

FRANSA VE YUNANİSTAN'DAKİ SEÇİMLER
Fransa'daki Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Bahçeli, Türk milletine katliamcı yaftası vurmaya çalışan Sarkozy'nin dersini aldığını ancak yeni seçilen Cumhurbaşkanı'nın da Türkiye dostu olmadığının bilindiğini söyledi.

Bahçeli, "Seçildiği takdirde sözde soykırım iddialarının tanınmasını, Türkiye'nin AB üyeliği için ön koşul haline getirilmesini sağlayacağını ve Paris'te 1915 olaylarıyla ilgili bir müze kuracağını vaat eden şahıs bugün Fransa Cumhurbaşkanlığı koltuğunaoturmuştur. Sosyalistlerin iktidarda olmasının bir başka mahsurlu tarafı da, bölücü militanların bu ülkede daha fazla rahatlığa ve kolaylığa ulaşabilecek olmalarıdır. Bizim beklentimiz Türkiye-Fransa ilişkilerinin istikrara ve dengeye kavuşması, hassasiyetlerimize karşılıklı olarak saygı ve riayet edilmesidir" dedi

Yunanistan'daki seçimlere de değinen Bahçeli, "Kemer sıkma politikaları, IMF ve AB baskısı anlaşıldığı kadarıyla komşu ülkede ters tepmiş ve Yunan halkı faturayı siyasetin iki büyük aktörüne kesmiştir. Bundan sonra bu ülkede koalisyonlar dönemi başlayacak ve doğabilecek yeni sorunlar Türkiye'yle ilişkileri de olumsuz etkileyebilecektir. Ege Denizi kıta sahanlığı problemi, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'de petrol-doğalgaz aramalarından kaynaklanan sancılı süreç Türkiye-Yunanistan ilişkilerini daha da pamukipliğine bağlayacaktır" dedi

Başka bir seçim gündeminin de Suriye'de görüldüğünü belirten Bahçeli, bir taraftan Annan Planı delinirken, diğer taraftan yüzeysel demokratik sürecin nasıl bir sonuca kapı aralayacağının yakında daha da net olarak anlaşılacağını söyledi

"BAŞBAKAN ERDOĞAN GERİ DÖNÜLMEZ BİR YOLA GİRMİŞTİR"
"Başbakan Erdoğan'ın da Suriye konusundaki ısrar ve inadı, bu ülkeye müdahale edilmesini davet eden beyanları da sürekli ivme kazanmaktadır" diyen Bahçeli, konuşmasını şöyle tamamladı: "Kilis'te Suriyelilerin geçici olarak ikamet ettiği Öncüpınar Konteyner kentini ziyaret eden Başbakan'ın, Suriye yönetimine muhalefet eden tavrı devam etmiş ve ne anlama geldiği muamma olan bir zafer vaadi verdiği görülmüştür

Suriye muhalefetinin yanında fütursuzca yer alan Başbakan, NATO müdahalesinde hala ısrarlıdır. İlave olarak Birleşmiş Milletler, Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı nezdinde de girişimlerde bulunduklarını tekraren duyurmuştur.

Bize göre, Başbakan Erdoğan geri dönülmez bir yola girmiştir. Esad düşmanlığıyla adeta Suriye'nin içindeki muhalif grupların görevli sözcülüğüne küresel çevrelerin teşvikiyle soyunmuştur. Bir başka ülkenin, hele hele en uzun sınır komşumuz olan bir ülkenin içişlerine bu kadar müdahil olmak musibetleri ve tehlikeleri eninde sonunda üzerimize çekecektir. Tüm gelişmelerden, Başbakan Erdoğan'ın Suriye'yle savaşı göz aldığı anlaşılmaktadır. İşin püf noktası ise bunun NATO şemsiyesi altında mı, yoksa BirleşmişMilletler ya da bölgesel piyonlarla mı yapılacağı noktasında düğümlenmektedir. Başbakan Erdoğan eski dostu ve yakın arkadaşıyla düşman ikiz kardeş haline gelmiş ve milletimizi çok tehlikeli bir mecraya getirmiştir. Öyle ki, Başbakan'ın dönemsel ve anlık buhranlı tercihleri ülkemizin sırtına büyük yükler bindirecektir. Buna da kuşkusuz BOP eşbaşkanının asla hakkı yoktur ve olmayacaktır. "
Kaynak: İHA