''Arp enstrümanının Anadolu'ya ait olduğuna dair bulgulara ulaştık''
Türkiye'nin ilk erkek arp sanatçısı Çağatay Akyol, ''Yunanistan ve Mısır 'arp bizimdir' diyor. Yaptığımız çalışmayla, arp enstrümanının Anadolu'ya ait olduğuna dair bulgulara ulaştık'' dedi.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası solo arp sanatçısı Akyol, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası ile vereceği konserlere katılmak üzere geldiği Adana'da AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1980 yılında 10 yaşındayken Ankara Devlet Konservatuvarı'na girdiğini, 1988'de gittiği Berlin Yüksek Müzik Akademisinde 2 yıl master yaptığını ve o tarihten bu yana Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasında görev yaptığını belirtti.
Arpın çok estetik bir enstrüman olduğunu, bu nedenle bayanlarla özdeşleştiğini belirten Akyol, ''Filmlerde ya da çizgi filmde bir melek uçar, uzun saçlı sarışın bir kadındır, beyaz bir elbisesi vardır, arp çalar. Estetik anlamda kadınla özdeşleştirilen bir enstrüman. Ancak, dünyada erkek arpçı çoktur. Ülkemizde de benimle birlikte 5 erkek arpçı var'' dedi.
Türkiye'nin ilk erkek arp sanatçısı olarak nitelendirildiğini ifade eden Akyol, ''Aslında, eski Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kadrosuna bakınca, 1945 yılında bir erkek arpçı ismi görüyorum. Ama bu kişinin kim olduğuna ulaşamadık. Gerçekten bir erkek arpçı var mıydı, yoksa bir matbaa hatası mı, bilemiyorum. Eski bir doküman. Bu isimden sonra da başka bir erkek arpçı görünmüyor'' diye konuştu.
Arpa başlamasının da ilginç bir hikayesinin olduğunu belirten Akyol, şöyle devam etti:
''Konservatuvara girerken, sınavda keman çalmak istiyordum. Tam sınav kapısından girdim, iki kişi birbirine arpı anlatıyor. Biri 'arp neye benzer' dedi.
Diğeri de 'tellidir, üçgen şeklindedir' şeklinde cevap verdi. Sınava girince, hocalar solakların keman çalamayacağını söylediler. Çok üzüldüm, tüm hayallerim yıkıldı. O sırada hocalar, piyano, çello, kontrbas çalar mısın diye sordular, ben hepsine 'çalarım' dedim. Yeter ki konservatuvara gireyim. Sonra Kaysu Doğansoy hocam 'arp çalar mısın' dedi.
Ona da 'çalarım' dedim. 'Neye benziyor' diye sordu. Kapıda duydum ya, 'tellidir ve üçgendir' dedim. 'Bravo' dedi ve konservatuvara aldı beni. Ama o ana kadar hiç arp görmemiştim.''
-Anadolu çalgısı-
Türkiye'de arpın çok bilinen bir enstrüman olmadığını, ancak, yaptıkları araştırmada bir Anadolu çalgısı olduğunu tespit ettiklerini ifade eden Aksoy, şunları kaydetti:
''Arp çok eski, mitolojik bir enstrüman. Ama enteresandır, bir AB projesi için yaptığımız çalışma sonunda, arpın 4 bin 100 yıl önce Mezopotamya'da bugünkü Irak topraklarında, 3 bin 700 yıl önce de Hitit'in başkenti Hattuşaş'ta olduğunu belirledik. Bunu, Alacahöyük'ten çıkma, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndeki bir vazonun üzerindeki şekillerden belirledik. Yunanistan ve Mısır 'arp bizimdir' diyor. Yaptığımız çalışmayla, arp enstrümanının Anadolu'ya ait olduğuna dair bulgulara ulaştık. Tabi ki bugünkü şekliyle değil, arp 19. yüzyılın sonunda modern halini aldı.
Ama Hitit döneminde çeşitli törenlerde, mezarlarda ya da düğünlerde, çeşitli seremonilerde ve birçok geleneksel toplantılarda arpı hep kullanmışlar. O zaman tabi ki, telleri bağırsaktan yapılıyor, boyutları çok daha farklı, teknolojik bir yanı yok, tamamen sade bir enstrüman. Ama Anadolu topraklarının sahip olduğu bir enstrüman. Elimizden geldiğince bunu tüm dünyaya tanıtmaya çalışıyoruz. Ben gittiğim yerlerde elimden geldiğince, rutin konserlerimin dışında, eğitim konserleri veriyorum. Mümkün olduğunca arpın bizim topraklarımızdan çıkan bir enstrüman olduğunu anlatıyorum. Osmanlı döneminde zaten 'Osmanlı arpı' olarak nitelendirilen 'çeng' çalgısı bulunuyordu.''
-Ruh hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor-
Akyol, arpın yüzyıllar boyunca ruhani tedavilerde de kullanıldığını ifade ederek, ''Yüzyıllar önce bir tünel yaparlarmış, başından akıl hastaları girdiği zaman arp sesiyle birlikte yavaşça yürürlermiş. Tünelin öteki ucundan çok farklı bir psikolojiyle çıkarlarmış. Arp bugün özellikle ABD'de ruh hastalıklarının tedavisinde ciddi olarak kullanılıyor, üniversite programlarında yer alıyor. Özellikle felçli hastalarda ve zihinsel engellilerde tedavide çok olumlu sonuçlar alındığı ortaya konuldu. Bunu Türkiye'de de hayata geçirmeyi düşünüyoruz. Ülkemizdeki hastalara da arpla tedavi desteğimiz olabilir'' dedi.
Kaynak: AA
Arpın çok estetik bir enstrüman olduğunu, bu nedenle bayanlarla özdeşleştiğini belirten Akyol, ''Filmlerde ya da çizgi filmde bir melek uçar, uzun saçlı sarışın bir kadındır, beyaz bir elbisesi vardır, arp çalar. Estetik anlamda kadınla özdeşleştirilen bir enstrüman. Ancak, dünyada erkek arpçı çoktur. Ülkemizde de benimle birlikte 5 erkek arpçı var'' dedi.
Türkiye'nin ilk erkek arp sanatçısı olarak nitelendirildiğini ifade eden Akyol, ''Aslında, eski Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kadrosuna bakınca, 1945 yılında bir erkek arpçı ismi görüyorum. Ama bu kişinin kim olduğuna ulaşamadık. Gerçekten bir erkek arpçı var mıydı, yoksa bir matbaa hatası mı, bilemiyorum. Eski bir doküman. Bu isimden sonra da başka bir erkek arpçı görünmüyor'' diye konuştu.
Arpa başlamasının da ilginç bir hikayesinin olduğunu belirten Akyol, şöyle devam etti:
''Konservatuvara girerken, sınavda keman çalmak istiyordum. Tam sınav kapısından girdim, iki kişi birbirine arpı anlatıyor. Biri 'arp neye benzer' dedi.
Diğeri de 'tellidir, üçgen şeklindedir' şeklinde cevap verdi. Sınava girince, hocalar solakların keman çalamayacağını söylediler. Çok üzüldüm, tüm hayallerim yıkıldı. O sırada hocalar, piyano, çello, kontrbas çalar mısın diye sordular, ben hepsine 'çalarım' dedim. Yeter ki konservatuvara gireyim. Sonra Kaysu Doğansoy hocam 'arp çalar mısın' dedi.
Ona da 'çalarım' dedim. 'Neye benziyor' diye sordu. Kapıda duydum ya, 'tellidir ve üçgendir' dedim. 'Bravo' dedi ve konservatuvara aldı beni. Ama o ana kadar hiç arp görmemiştim.''
-Anadolu çalgısı-
Türkiye'de arpın çok bilinen bir enstrüman olmadığını, ancak, yaptıkları araştırmada bir Anadolu çalgısı olduğunu tespit ettiklerini ifade eden Aksoy, şunları kaydetti:
''Arp çok eski, mitolojik bir enstrüman. Ama enteresandır, bir AB projesi için yaptığımız çalışma sonunda, arpın 4 bin 100 yıl önce Mezopotamya'da bugünkü Irak topraklarında, 3 bin 700 yıl önce de Hitit'in başkenti Hattuşaş'ta olduğunu belirledik. Bunu, Alacahöyük'ten çıkma, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndeki bir vazonun üzerindeki şekillerden belirledik. Yunanistan ve Mısır 'arp bizimdir' diyor. Yaptığımız çalışmayla, arp enstrümanının Anadolu'ya ait olduğuna dair bulgulara ulaştık. Tabi ki bugünkü şekliyle değil, arp 19. yüzyılın sonunda modern halini aldı.
Ama Hitit döneminde çeşitli törenlerde, mezarlarda ya da düğünlerde, çeşitli seremonilerde ve birçok geleneksel toplantılarda arpı hep kullanmışlar. O zaman tabi ki, telleri bağırsaktan yapılıyor, boyutları çok daha farklı, teknolojik bir yanı yok, tamamen sade bir enstrüman. Ama Anadolu topraklarının sahip olduğu bir enstrüman. Elimizden geldiğince bunu tüm dünyaya tanıtmaya çalışıyoruz. Ben gittiğim yerlerde elimden geldiğince, rutin konserlerimin dışında, eğitim konserleri veriyorum. Mümkün olduğunca arpın bizim topraklarımızdan çıkan bir enstrüman olduğunu anlatıyorum. Osmanlı döneminde zaten 'Osmanlı arpı' olarak nitelendirilen 'çeng' çalgısı bulunuyordu.''
-Ruh hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor-
Akyol, arpın yüzyıllar boyunca ruhani tedavilerde de kullanıldığını ifade ederek, ''Yüzyıllar önce bir tünel yaparlarmış, başından akıl hastaları girdiği zaman arp sesiyle birlikte yavaşça yürürlermiş. Tünelin öteki ucundan çok farklı bir psikolojiyle çıkarlarmış. Arp bugün özellikle ABD'de ruh hastalıklarının tedavisinde ciddi olarak kullanılıyor, üniversite programlarında yer alıyor. Özellikle felçli hastalarda ve zihinsel engellilerde tedavide çok olumlu sonuçlar alındığı ortaya konuldu. Bunu Türkiye'de de hayata geçirmeyi düşünüyoruz. Ülkemizdeki hastalara da arpla tedavi desteğimiz olabilir'' dedi.