'‘Başörtünle Kızlara Kötü Örnek Oluyorsun’ Denilerek Kapı Önüne Konuldum'
Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş, 28 Şubat sürecinde başörtüsü nedeniyle üniversiteden uzaklaştırılan ilk akademisyen.
Sırf başörtüsü nedeniyle profesörlüğüne çok az bir zaman kala İstanbul Üniversitesi’nde kendi deyimi ile ‘kapı önüne’ konulmuş. Kendi arkadaşlarının dahi ‘Sevgi’yi verelim bölümü kurtaralım’ dediği günleri yaşadığını anlatan Kurtulmuş, bölüm başkanının , “Sen başörtünle talebelere kötü örnek oluyorsun. Kızlar senin gibi kariyer yapmak istiyorlar. Bu bizi çok endişelendiriyor.” dediğini aktarıyor. Kurtulmuş, bu sözlerin aslında 28 Şubat sürecinin bam teli olduğunu belirtiyor. HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un eşi Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş, 28 Şubat mağdurlarından biri. Kurtulmuş, o dönemde başörtüsü nedeniyle üniversiteden uzaklaştırılan ilk akademisyen. Kemal Alemdaroğlu’nun rektör olmasının ardından, bir numaralı kararla Nur Serter’i rektör yardımcısı yaptığını, iki numaralı kararla da kendisini açığa aldığını söyleyen Kurtulmuş, o dönemi karınlık bir süreç olarak nitelendiriyor. Kurtulmuş, “Çok kötü günlerdi. Herkesin kenara çekildiği, en yakın arkadaşlarımızın bile ‘Sevgi’yi verelim, kurtulalım, bölümü kurtaralım’ dediği bir dönem yaşadık. Ben üniversiteden atılan, başörtümle doçent olmuş ilk akademisyenim. Arkasından başörtülü öğrencilerin okula alınmadığı bir süreç başladı.
” diyor. Başörtüsü yasağından dolaylı ne başını açıp devam edenlerin ne de okul veya iş hayatını bitirenlerin hiçbir zaman tam anlamıyla mutlu olmadığını söyleyen Kurtulmuş, “Pek çok kişi psikolojik desteğe ihtiyaç duydu. İnsanlar ne yaparsa yapsın mutlu olamadı. Çünkü zorlama ile yapılan bir şeydi. 20 yaşından 40 yaşına kadar, insanlar birileri istediği için böyle yaptıklarından dolayı çok mutsuz oldular. ” şeklinde konuşuyor. Birileri istediği için başını açmayı kabul etmediğini anlatan Kurtulmuş, psikolojik destek almasa da sürecin kendisini çok yaraladığını anlatıyor. Akademik başarıları ile anılabilecek iken, üniversiteden uzaklaştırılan ilk akademisyen olarak anılmanın kendisini incittiğini söyleyen Kurtulmuş, “Profesörlüğe kadar olan akademik kariyerin en zor kısmı Doçentliğe kadar olan kısımdır. Profesörlüğe az bir zaman kala sırf şekilden dolayı mağdur ediliyorsunuz, kapının önüne koyuluyorsunuz. Bu hakikaten kolay bir şey değil. Çoğu zaman, başörtüsü değil de Müslümanlığı temsil eden bir rozet olsaydı da bu kadar tepki alır mıydı diye düşündüğümde herhalde aynı tepkiyi gösterirlerdi diye düşünerek üzülmüşümdür. ” diyor.
‘KIZ ÖĞRENCİLERE KÖTÜ ÖRNEK OLUYORSUN, KIZLAR SANA BENZEMEYE ÇALIŞIYOR’ DENİLDİ BU 28 ŞUBAT’IN BAM TELİYDİ
Kurtulmuş, İstanbul Üniversitesi’ne döndüğünde başına gelen bir olayı da şu sözlerle anlatıyor: “Amerika’nın en iyi üniversitelerinden birindi başörtüsüyleydim. Orada hiçbir sıkıntım yoktu. Tekrar İstanbul Üniversitesi’ne döndüğüm zaman bölüm başkanımız bir gün beni çağırdı. Alemdaroğlu’nun rektör olmasından az önceydi. ‘Sevgi, senin başını açman lazım. Çünkü insanlara kötü örnek oluyorsun.’ dedi.
Dedim ki, ‘Hocam ben ABD’nin en iyi okullarından birinde başörtümleydim, bundan hiç rahatsızlık duymadım. Neden böyle düşünüyorsunuz?’ Verdiği cevabı hiç unutmam ve 28 Şubat’ın bam telinin de burası olduğunu düşünürüm. İnsanlar inandıkları gibi yaşayarak sosyal hayatta var olmaya başlamışlardı. Bu bir takım çevreleri çok endişelendirdi. Onun için düğmeye basıldı.”
O DÖNEMDE YARGI DA SİYASALLAŞMIŞTI
Kemal Alemdaroğlu’nun rektör olmasının ardından, verilen emirlere ve kılık kıyafet yönetmeliğine uymadığı gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatıldığını, 6 ay gibi bir sürenin ardından da üniversiteden uzaklaştırıldığını kaydeden Kurtulmuş, “O hukuki süreçte ben tamamen haklıyım. Verilen emirlere uymamak yok, açık bir kıyafet kanunu yok. Fakat kılıfına uydurularak savunmam istendi. Uyarı, maaştan kesilme, açığa alınmak… Altı ay gibi kısa bir sürede verilen emirlere uymamak nedeniyle üniversiteden uzaklaştırıldım. Yargı yolunu sonuna kadar kullandım. Fakat o dönemde yargı siyasallaşmıştı. Hepsi aleyhime sonuçlandı. Yıllar sonra bir arkadaşımın damadı Danıştay’da çalışıyormuş. O zaman söylediği şeyi hiç unutmam. Aileye, ‘O dosyanın kaybetmesi mümkün değildi, fakat yapacak hiçbir şey yoktu. Sadece seyredebildik.’ demiş. “ diyor. Üniversiteye dönerek profesörlüğünü almak istediğini söyleyen Kurtulmuş, “Yarım kalan her şey insanı üzer. Benimle aynı dönem üniversiteye başlayan arkadaşlarımın çoğu ya rektör ya dekan ya da YÖK üyesi. Sadece başörtülü olduğum için sistemin dışına itilmem hala içimi acıtır. Kolay bir şey değil. İç hukuk kurallarını tamamen tükettim ben. Tekrar yargı yolu açılırsa tabi ki başvurmayı düşünürüm. ” şeklinde konuşuyor. Okuldan atıldığında ilkokula giden kızının, yıllar sonra üniversiteye başladığını anlatan Kurtulmuş, “Çapa Tıp Fakültesi’nde okuyordu. Kızımı okula götürdüğümde çocuğumu önce hastaların da kullandığı tuvalete bırakıyordum. Bu ne kadar acıtıcı bir şey. Mikrop yuvası bir yere bırakıyorsunuz, çocuğunuz orada saçına başına şekil veriyor, ondan sonra okula giriyor. Geçen seneye kadar kızım bu sıkıntıyı yaşadı. Bu çok incitici bir şey.” diyor. 28 Şubat’ta sönen hayatlar olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Bunlar nasıl telafi edilebilir. Rakam olarak belki şu kadar insan mağdur oldu demek kolay. Ama yaşanan şeyler çok incitici, kolay değil. ” diye konuşuyor.
YAPILANLARIN İBRETİ ALEM OLMASI, YAPANIN YANINA KAR KALMAMASI İÇİN YARGILANMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM
Kurtulmuş, dönemle ilgili bir soruşturma sürecinin başlamasını olumlu bulduğunu aktarıyor. “28 Şubat sürecinde bin yıl sürecek denmişti. Biz o zaman bu işin bin yıl süreceğini düşünmüyorduk ama bu kadar uzun süreceğini de tahmin etmemiştim. Keşke bu kadar uzun sürmeseydi.” diyor. Başlayan 28 Şubat soruşturmasının bir hesaplaşma olmadığını vurgulan Kurtulmuş şunları dile getiriyor: “Kin, intikam duygusu ile hareket edildiğini düşünmüyorum. O dönemde çok ciddi mağduriyetler oldu ve bizden sonraki insanların aynı acıları çekmemesi için yapılması gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde, kimsenin mağduriyetini telafi etmek mümkün değil. Çok ciddi dramlar var işin içinde. Ama yaşananların mutlaka ibreti alem olması , bir daha yapılmaması için, yapanın yanına kar kalmaması için yargılanmasını çok önemsiyorum.” Kurtulmuş , dava açılması halinde müdahil olacağını belirtiyor. İKNA
ODALARININ MUCİDİ NUR SERTER DE YARGILANMALI
Kamuoyunda ikna odalarının kurucu olarak bilinen Nur Serter ile o dönemde aynı bölümde olduklarını söyleyen Kurtulmuş, Serter’in de yargılanması gerektiğini ifade ediyor. Kurtulmuş, “İkna odalarının mucidi hanımefendi şu anda milletvekilliği dokunulmazlığı zırhının arkasında. Kimin eli ile kimler ne yaptı, bunların hepsinin hesabı verilmeli.” şeklinde konuşuyor. Süreçte mağdur olan kişilere iade-i itibar verilmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, “Hiç değilse mağduriyetlerin azaltılması anlamında bunu çok önemsiyorum.” diyor .
” diyor. Başörtüsü yasağından dolaylı ne başını açıp devam edenlerin ne de okul veya iş hayatını bitirenlerin hiçbir zaman tam anlamıyla mutlu olmadığını söyleyen Kurtulmuş, “Pek çok kişi psikolojik desteğe ihtiyaç duydu. İnsanlar ne yaparsa yapsın mutlu olamadı. Çünkü zorlama ile yapılan bir şeydi. 20 yaşından 40 yaşına kadar, insanlar birileri istediği için böyle yaptıklarından dolayı çok mutsuz oldular. ” şeklinde konuşuyor. Birileri istediği için başını açmayı kabul etmediğini anlatan Kurtulmuş, psikolojik destek almasa da sürecin kendisini çok yaraladığını anlatıyor. Akademik başarıları ile anılabilecek iken, üniversiteden uzaklaştırılan ilk akademisyen olarak anılmanın kendisini incittiğini söyleyen Kurtulmuş, “Profesörlüğe kadar olan akademik kariyerin en zor kısmı Doçentliğe kadar olan kısımdır. Profesörlüğe az bir zaman kala sırf şekilden dolayı mağdur ediliyorsunuz, kapının önüne koyuluyorsunuz. Bu hakikaten kolay bir şey değil. Çoğu zaman, başörtüsü değil de Müslümanlığı temsil eden bir rozet olsaydı da bu kadar tepki alır mıydı diye düşündüğümde herhalde aynı tepkiyi gösterirlerdi diye düşünerek üzülmüşümdür. ” diyor.
‘KIZ ÖĞRENCİLERE KÖTÜ ÖRNEK OLUYORSUN, KIZLAR SANA BENZEMEYE ÇALIŞIYOR’ DENİLDİ BU 28 ŞUBAT’IN BAM TELİYDİ
Kurtulmuş, İstanbul Üniversitesi’ne döndüğünde başına gelen bir olayı da şu sözlerle anlatıyor: “Amerika’nın en iyi üniversitelerinden birindi başörtüsüyleydim. Orada hiçbir sıkıntım yoktu. Tekrar İstanbul Üniversitesi’ne döndüğüm zaman bölüm başkanımız bir gün beni çağırdı. Alemdaroğlu’nun rektör olmasından az önceydi. ‘Sevgi, senin başını açman lazım. Çünkü insanlara kötü örnek oluyorsun.’ dedi.
Dedim ki, ‘Hocam ben ABD’nin en iyi okullarından birinde başörtümleydim, bundan hiç rahatsızlık duymadım. Neden böyle düşünüyorsunuz?’ Verdiği cevabı hiç unutmam ve 28 Şubat’ın bam telinin de burası olduğunu düşünürüm. İnsanlar inandıkları gibi yaşayarak sosyal hayatta var olmaya başlamışlardı. Bu bir takım çevreleri çok endişelendirdi. Onun için düğmeye basıldı.”
O DÖNEMDE YARGI DA SİYASALLAŞMIŞTI
Kemal Alemdaroğlu’nun rektör olmasının ardından, verilen emirlere ve kılık kıyafet yönetmeliğine uymadığı gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatıldığını, 6 ay gibi bir sürenin ardından da üniversiteden uzaklaştırıldığını kaydeden Kurtulmuş, “O hukuki süreçte ben tamamen haklıyım. Verilen emirlere uymamak yok, açık bir kıyafet kanunu yok. Fakat kılıfına uydurularak savunmam istendi. Uyarı, maaştan kesilme, açığa alınmak… Altı ay gibi kısa bir sürede verilen emirlere uymamak nedeniyle üniversiteden uzaklaştırıldım. Yargı yolunu sonuna kadar kullandım. Fakat o dönemde yargı siyasallaşmıştı. Hepsi aleyhime sonuçlandı. Yıllar sonra bir arkadaşımın damadı Danıştay’da çalışıyormuş. O zaman söylediği şeyi hiç unutmam. Aileye, ‘O dosyanın kaybetmesi mümkün değildi, fakat yapacak hiçbir şey yoktu. Sadece seyredebildik.’ demiş. “ diyor. Üniversiteye dönerek profesörlüğünü almak istediğini söyleyen Kurtulmuş, “Yarım kalan her şey insanı üzer. Benimle aynı dönem üniversiteye başlayan arkadaşlarımın çoğu ya rektör ya dekan ya da YÖK üyesi. Sadece başörtülü olduğum için sistemin dışına itilmem hala içimi acıtır. Kolay bir şey değil. İç hukuk kurallarını tamamen tükettim ben. Tekrar yargı yolu açılırsa tabi ki başvurmayı düşünürüm. ” şeklinde konuşuyor. Okuldan atıldığında ilkokula giden kızının, yıllar sonra üniversiteye başladığını anlatan Kurtulmuş, “Çapa Tıp Fakültesi’nde okuyordu. Kızımı okula götürdüğümde çocuğumu önce hastaların da kullandığı tuvalete bırakıyordum. Bu ne kadar acıtıcı bir şey. Mikrop yuvası bir yere bırakıyorsunuz, çocuğunuz orada saçına başına şekil veriyor, ondan sonra okula giriyor. Geçen seneye kadar kızım bu sıkıntıyı yaşadı. Bu çok incitici bir şey.” diyor. 28 Şubat’ta sönen hayatlar olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Bunlar nasıl telafi edilebilir. Rakam olarak belki şu kadar insan mağdur oldu demek kolay. Ama yaşanan şeyler çok incitici, kolay değil. ” diye konuşuyor.
YAPILANLARIN İBRETİ ALEM OLMASI, YAPANIN YANINA KAR KALMAMASI İÇİN YARGILANMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM
Kurtulmuş, dönemle ilgili bir soruşturma sürecinin başlamasını olumlu bulduğunu aktarıyor. “28 Şubat sürecinde bin yıl sürecek denmişti. Biz o zaman bu işin bin yıl süreceğini düşünmüyorduk ama bu kadar uzun süreceğini de tahmin etmemiştim. Keşke bu kadar uzun sürmeseydi.” diyor. Başlayan 28 Şubat soruşturmasının bir hesaplaşma olmadığını vurgulan Kurtulmuş şunları dile getiriyor: “Kin, intikam duygusu ile hareket edildiğini düşünmüyorum. O dönemde çok ciddi mağduriyetler oldu ve bizden sonraki insanların aynı acıları çekmemesi için yapılması gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde, kimsenin mağduriyetini telafi etmek mümkün değil. Çok ciddi dramlar var işin içinde. Ama yaşananların mutlaka ibreti alem olması , bir daha yapılmaması için, yapanın yanına kar kalmaması için yargılanmasını çok önemsiyorum.” Kurtulmuş , dava açılması halinde müdahil olacağını belirtiyor. İKNA
ODALARININ MUCİDİ NUR SERTER DE YARGILANMALI
Kamuoyunda ikna odalarının kurucu olarak bilinen Nur Serter ile o dönemde aynı bölümde olduklarını söyleyen Kurtulmuş, Serter’in de yargılanması gerektiğini ifade ediyor. Kurtulmuş, “İkna odalarının mucidi hanımefendi şu anda milletvekilliği dokunulmazlığı zırhının arkasında. Kimin eli ile kimler ne yaptı, bunların hepsinin hesabı verilmeli.” şeklinde konuşuyor. Süreçte mağdur olan kişilere iade-i itibar verilmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, “Hiç değilse mağduriyetlerin azaltılması anlamında bunu çok önemsiyorum.” diyor .