İşkenceyle Öldürülen Erin Davasında Karar Çıktı
Adana'da askeri cezaevinde er Murat Polat'ı işkenceyle öldürdükleri iddia edilen 30 sanıktan bir askere 25 yıl hapis, 12 askere 500'er TL para cezası verilirken, cezaevi müdürü yarbay ve 4 astsubay ile birlikte 16 asker ise beraat etti.
İddiaya göre, hırsızlık suçlamasıyla 28 Haziran 2005'te Adana 6. Kolordu Komutanlığı 1. Sınıf Cezaevi'ne götürülen er Murat Polat, mahkum elbisesi giymediği gerekçesiyle gardiyan askerler tarafından cop ve sopayla dövüldü. Komaya giren Polat, terhisine 2 ay kala tedavi gördüğü hastanede 27 Temmuz 2005'te hayatını kaybetti. Polat'ın yapılan otopside işkenceyle öldürüldüğü belirlendi.
Ayrıca 2004 ile 28 Haziran 2005 arasında değişik tarihlerde erler Hasan Motu, Yener Bezek, Adil Kılıç, Mustafa Kılıç, AhmetSambur ve Harun Teke'nin de cezaevinde işkenceye uğradıkları saptandı. Er Polat'ı işkenceyle öldürdükleri iddiasıyla cezaevi eski müdürü ve şu anda 57. Topçu Tugayı Ateş Destekleme Komutanlığı'nda görevli Topçu Yarbay M.S., cezaevinde görevli 4 astsubay ile birlikte toplam 30 askerin tutuksuz olarak yargılandıkları Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 7 yıl aradan sonra karar verildi. Karar duruşmasına sanıklardan hiçbiri katılmazken, avukatları hazır bulundu
Öldürülen er Murat Polat'ın babası Kenan Polat ve işkence gördüğü iddia edilen Hasan Motu ile avukatlarının hazır bulunduğu duruşmada savcı Kadir Kılıç, geçen celse verdiği Hüseyin Güldaşı'nın 'kasten öldürme' suçundan müebbet hapis, 12 sanığın işkenceden 28 yıla kadar hapis ve Yarbay M.S. ile birlikte diğer sanıkların da beraatını isteyen mütalaasını tekrarladı. Öldürülen er Polat'ın babasının avukatları, mütaalaya itiraz ederek, olayın kasten öldürme olmadığını, işkenceyle adam öldürme suçunu içerdiğini iddia ederek, 'Zaten sanıklardan Hüseyin Güldaşı mahkemedeki ifadesinde, er Murat'ı komutanlarının emriyle dövdüğünü, diğer askerlerin de vurduğunu belirtip, 'Olayı benim üzerime yıkmaya çalışıyorlar' demiştir. Er Polat işkenceyle öldürülmüştür. Komutanların da ihmali söz konusudur.
Öldürme olayında kullanılan sopada cezaevinde görev yapmış gardiyanların eskiyedayalı imzaları bulunmaktadır. Bu da cezaevinde geçmişten bu yana işkence olduğunu ispatlamaktadır ' diyerek sanıkların ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasını istedi. Er Polat'ı döverek öldürdüğü iddiasıyla müebbet hapis cezası ile cezalandırılması istenen Hüseyin Güldaşı, daha önceki savunmalarında Polat'ı öldürülmesiyle ilgili suçun üzerine yıkılmak istendiğini öne sürerek, dayak emrini komutanlardan alarak eri hep birlikte dövdüklerini söylemişti.
Beraati istenen Adana 1. Sınıf Cezaevi eski Müdürü Yarbay M.S. ise, daha önceki duruşmada cezaevini yönergeler doğrultusunda yönettiğini belirterek, 'Benim verdiğim emir, cezaevinde isyan çıktığında veya cezaevi idaresinekarşı gelindiğinde zor kullanılarak etkisiz hale getirilmesidir. Çırılçıplak soyup, çök kalk talimatı vermedim'' demişti. Mahkeme heyeti, Hüseyin Güldaşı'yı 'kasten öldürme' suçundan önce müebbet hapse mahkum etti. Duruşmadaki iyi hali nedeniyle sanığın cezası 25 yıla indirildi. 6 askere işkence yaptıkları iddia edilen Güldaşı ve diğer sanıklar Ramazan Güvercin, Erol Kaya, Mevlüt Koçyiğit, Ağit Demir, Ali Uslu, Mehmet İşlet, Bahattin Yıldız, Emir Sapmaz, Erkan Göçer, Yakup Vasatoğlu, Ümit Kesin ve Ferhat Erdem'in suçu basit yaralama olarak kabul edildi. Bu 13 sanık da 500'er lira adli para cezasına çarptırılıp, cezalarıhükmün açıklanmasının geri bırakılmasına çevrildi. İddianameyi hazırlayan cumhuriyet savcısının müebbet hapis cezası istediği Yarbay M.S. ile 4 astsubayın da aralarında bulunduğu 16 sanık ise delil yetersizliğinden beraat etti. Dava sırasında ölen Nihat Ercan'ın davası ise düştü.
Kararın açıklanmasının ardından öldürülen erin babası Kenan Polat rahatsızlandı. Güçlükle duruşma salonundan çıkan Polat, sanıklara verilen cezanın çok az olduğunu söyledi. Bir kişiye ceza verilip diğerlerinin beraat etmesinin adalete olan güvenini zedelediğini belirten acılı baba, 'Oğlum iriyarı biriydi. Oğlumu bir kişinin öldürmesi imkansızdı. Zaten ceza alan sanık da mahkemede, oğlumu komutanların talimatıyla döverek öldürdüklerini itiraf etmişti. Bunlar hiç dikkate alınmadı. Suç bir kişinin üzerineyıkıldı. Komutanlar beraat etti. Kararla bir kez daha yıkıldım. Diyecek kelime bulamıyorum. 7 yıl geldim gittim, sanıklar ise hiç gelmedi. Demek ki boşuna adalet aramışım ' dedi. Baba Polat, kararın kesinleşmesi halinde adaleti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) arayacağını söyledi. İşkenceye uğrayan Hasan Motu da, 'Bize olmadık işkenceler yaptılar. Ama kimse ceza almadı. Yapanın yanına kar kaldı. Ben hala psikolojik tedavi görüyorum ' diye konuştu
Bu arada davanın iddianamesinde, askerlere yapılan işkenceler şöyle anlatıldı: 'Cezaevine getirilen tutuklu ve hükümlüler giydirme odasına alınıp, çırılçıplak soyulduktan sonra kendileri de asker olan gardiyanların gözü önünde 'çök-kalk' yaptırılıyor. 'Hoş geldin' adı altında sopa ve coplarla dövülenler daha sonra soğuk suya sokuluyor, yerlere akan kanları temizlettiriliyor. Yüz kızartıcı suçlular ise olur olmaz zamanlarda dövülüyor, cop yalatılıyor, tel kızdırılıp vücutlarına bastırılıyor. Bu eylemlerin insan onuruyla bağdaşmadığı, mağdurların bedensel ve ruhsal yönden acıçekmelerine sebep olduğu, onların aşağılanmasına yol açtığı açıktır. Şüphelilerin eylemlerinin uzun bir süre devam etmesi, birden fazla kişiye karşı gerçekleştirilmesi, her mağdura karşı gerçekleştirilen eylemlerin hemen hemen aynı olması dikkate alındığında cezaevindeki eylemlerin sistematik hale geldiği görülmektedir. Bazı şüpheliler verdikleri ifadelerinde işkence olaylarının cezaevi yöneticilerinin emriyle yapıldığını anlattı. Cezaevinde görevli subay ve astsubayların tutuklu ve hükümlülerindövülmesi konusunda emir vermeleri, zaman zaman eylemleri bizzat kendilerinin gerçekleştirmeleri, kendilerine intikal eden eylemler konusunda hareketsiz kalmaları, özellikle Murat Polat'ın ölümü sonrasında gardiyanları korumaya yönelik tutum sergilemeleri, gardiyanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanmaları dikkate alındığında işkence suçuna iştirak ettikleri ortaya çıkmaktadır. Bizzat şüphelilerin ifadelerinden şüphelilerin eylemlerini 'yönetim tarzı' şeklinde ve emir komuta zinciri içerisindegerçekleştirdikleri görülmekte ve bu nedenle suçun iştirak halinde işlendiği görülmektedir. '
Firar suçu nedeniyle girdiği cezaevinde işkence gördüğünü belirten Mustafa Kılıç'ın iddianamede yer alan ifadelerinden bir kısmı ise şöyle: 'Beni dövdükten sonra yay şeklindeki bir teli kızdırıp dilime bastırdılar. Benim önümde Harun Teke, cop ve sopalarla dövüldü. '
Kaynak: İHA
Ayrıca 2004 ile 28 Haziran 2005 arasında değişik tarihlerde erler Hasan Motu, Yener Bezek, Adil Kılıç, Mustafa Kılıç, AhmetSambur ve Harun Teke'nin de cezaevinde işkenceye uğradıkları saptandı. Er Polat'ı işkenceyle öldürdükleri iddiasıyla cezaevi eski müdürü ve şu anda 57. Topçu Tugayı Ateş Destekleme Komutanlığı'nda görevli Topçu Yarbay M.S., cezaevinde görevli 4 astsubay ile birlikte toplam 30 askerin tutuksuz olarak yargılandıkları Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 7 yıl aradan sonra karar verildi. Karar duruşmasına sanıklardan hiçbiri katılmazken, avukatları hazır bulundu
Öldürülen er Murat Polat'ın babası Kenan Polat ve işkence gördüğü iddia edilen Hasan Motu ile avukatlarının hazır bulunduğu duruşmada savcı Kadir Kılıç, geçen celse verdiği Hüseyin Güldaşı'nın 'kasten öldürme' suçundan müebbet hapis, 12 sanığın işkenceden 28 yıla kadar hapis ve Yarbay M.S. ile birlikte diğer sanıkların da beraatını isteyen mütalaasını tekrarladı. Öldürülen er Polat'ın babasının avukatları, mütaalaya itiraz ederek, olayın kasten öldürme olmadığını, işkenceyle adam öldürme suçunu içerdiğini iddia ederek, 'Zaten sanıklardan Hüseyin Güldaşı mahkemedeki ifadesinde, er Murat'ı komutanlarının emriyle dövdüğünü, diğer askerlerin de vurduğunu belirtip, 'Olayı benim üzerime yıkmaya çalışıyorlar' demiştir. Er Polat işkenceyle öldürülmüştür. Komutanların da ihmali söz konusudur.
Öldürme olayında kullanılan sopada cezaevinde görev yapmış gardiyanların eskiyedayalı imzaları bulunmaktadır. Bu da cezaevinde geçmişten bu yana işkence olduğunu ispatlamaktadır ' diyerek sanıkların ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasını istedi. Er Polat'ı döverek öldürdüğü iddiasıyla müebbet hapis cezası ile cezalandırılması istenen Hüseyin Güldaşı, daha önceki savunmalarında Polat'ı öldürülmesiyle ilgili suçun üzerine yıkılmak istendiğini öne sürerek, dayak emrini komutanlardan alarak eri hep birlikte dövdüklerini söylemişti.
Beraati istenen Adana 1. Sınıf Cezaevi eski Müdürü Yarbay M.S. ise, daha önceki duruşmada cezaevini yönergeler doğrultusunda yönettiğini belirterek, 'Benim verdiğim emir, cezaevinde isyan çıktığında veya cezaevi idaresinekarşı gelindiğinde zor kullanılarak etkisiz hale getirilmesidir. Çırılçıplak soyup, çök kalk talimatı vermedim'' demişti. Mahkeme heyeti, Hüseyin Güldaşı'yı 'kasten öldürme' suçundan önce müebbet hapse mahkum etti. Duruşmadaki iyi hali nedeniyle sanığın cezası 25 yıla indirildi. 6 askere işkence yaptıkları iddia edilen Güldaşı ve diğer sanıklar Ramazan Güvercin, Erol Kaya, Mevlüt Koçyiğit, Ağit Demir, Ali Uslu, Mehmet İşlet, Bahattin Yıldız, Emir Sapmaz, Erkan Göçer, Yakup Vasatoğlu, Ümit Kesin ve Ferhat Erdem'in suçu basit yaralama olarak kabul edildi. Bu 13 sanık da 500'er lira adli para cezasına çarptırılıp, cezalarıhükmün açıklanmasının geri bırakılmasına çevrildi. İddianameyi hazırlayan cumhuriyet savcısının müebbet hapis cezası istediği Yarbay M.S. ile 4 astsubayın da aralarında bulunduğu 16 sanık ise delil yetersizliğinden beraat etti. Dava sırasında ölen Nihat Ercan'ın davası ise düştü.
Kararın açıklanmasının ardından öldürülen erin babası Kenan Polat rahatsızlandı. Güçlükle duruşma salonundan çıkan Polat, sanıklara verilen cezanın çok az olduğunu söyledi. Bir kişiye ceza verilip diğerlerinin beraat etmesinin adalete olan güvenini zedelediğini belirten acılı baba, 'Oğlum iriyarı biriydi. Oğlumu bir kişinin öldürmesi imkansızdı. Zaten ceza alan sanık da mahkemede, oğlumu komutanların talimatıyla döverek öldürdüklerini itiraf etmişti. Bunlar hiç dikkate alınmadı. Suç bir kişinin üzerineyıkıldı. Komutanlar beraat etti. Kararla bir kez daha yıkıldım. Diyecek kelime bulamıyorum. 7 yıl geldim gittim, sanıklar ise hiç gelmedi. Demek ki boşuna adalet aramışım ' dedi. Baba Polat, kararın kesinleşmesi halinde adaleti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) arayacağını söyledi. İşkenceye uğrayan Hasan Motu da, 'Bize olmadık işkenceler yaptılar. Ama kimse ceza almadı. Yapanın yanına kar kaldı. Ben hala psikolojik tedavi görüyorum ' diye konuştu
Bu arada davanın iddianamesinde, askerlere yapılan işkenceler şöyle anlatıldı: 'Cezaevine getirilen tutuklu ve hükümlüler giydirme odasına alınıp, çırılçıplak soyulduktan sonra kendileri de asker olan gardiyanların gözü önünde 'çök-kalk' yaptırılıyor. 'Hoş geldin' adı altında sopa ve coplarla dövülenler daha sonra soğuk suya sokuluyor, yerlere akan kanları temizlettiriliyor. Yüz kızartıcı suçlular ise olur olmaz zamanlarda dövülüyor, cop yalatılıyor, tel kızdırılıp vücutlarına bastırılıyor. Bu eylemlerin insan onuruyla bağdaşmadığı, mağdurların bedensel ve ruhsal yönden acıçekmelerine sebep olduğu, onların aşağılanmasına yol açtığı açıktır. Şüphelilerin eylemlerinin uzun bir süre devam etmesi, birden fazla kişiye karşı gerçekleştirilmesi, her mağdura karşı gerçekleştirilen eylemlerin hemen hemen aynı olması dikkate alındığında cezaevindeki eylemlerin sistematik hale geldiği görülmektedir. Bazı şüpheliler verdikleri ifadelerinde işkence olaylarının cezaevi yöneticilerinin emriyle yapıldığını anlattı. Cezaevinde görevli subay ve astsubayların tutuklu ve hükümlülerindövülmesi konusunda emir vermeleri, zaman zaman eylemleri bizzat kendilerinin gerçekleştirmeleri, kendilerine intikal eden eylemler konusunda hareketsiz kalmaları, özellikle Murat Polat'ın ölümü sonrasında gardiyanları korumaya yönelik tutum sergilemeleri, gardiyanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanmaları dikkate alındığında işkence suçuna iştirak ettikleri ortaya çıkmaktadır. Bizzat şüphelilerin ifadelerinden şüphelilerin eylemlerini 'yönetim tarzı' şeklinde ve emir komuta zinciri içerisindegerçekleştirdikleri görülmekte ve bu nedenle suçun iştirak halinde işlendiği görülmektedir. '
Firar suçu nedeniyle girdiği cezaevinde işkence gördüğünü belirten Mustafa Kılıç'ın iddianamede yer alan ifadelerinden bir kısmı ise şöyle: 'Beni dövdükten sonra yay şeklindeki bir teli kızdırıp dilime bastırdılar. Benim önümde Harun Teke, cop ve sopalarla dövüldü. '