Muhteşem Yüzyıl'a sert gönderme
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde “Türkiye İnovasyon Haftası”nın açılış programında açıklamalarda bulundu.
Muhteşem Yüzyıl dizisine gönderme yapan Erdoğan, ''Bizans'ın hanımları Fatih Sultan Mehmet 'i karşılarken başımızda kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz demişlerdir'' dedi.
Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar şöyle:
Bizim Türkiye olarak kaynaklarımız yok. Bugün için böyle kaynaklara sahip olmamak büyük bir dezavantaj gibi görünse de uzun dönemde kendi yağı ile kavrulan bir ülke olarak büyük bir potansiyel arz ediyoruz. Biz çok daha zengin, çok daha güçlü bir kaynağı elimizde bulunduruyoruz. Bizim yeterince petrolümüz, doğalgazımız olmasa da bizim genç dinamik üretken çalışkan zeki bir iş gücümüz insan kaynağımız var.
Dünya nüfusu hızla yaşlanırken Türkiye bu kapsamda çok avantajlı bir yerde duruyor. Ekonomide başarının sırrı ne emektir, ne sermayedir tek kelime ile insandır. insan varsa emek vardır, insan varsa sermaye, tüketim, üretim, yatırım vardır. İnsan yoksa bunların hiçbiri yoktur. Bunların hepsi insanın türevidir. Elbette genç nüfusa sahip olmak yetmiyor. Biz 10 yıllar boyunca bunun acısını derinden hissettik.
On yıllarca bu büyük potansiyel harekete geçirilmedi. Genç nüfusumuz olabilir ama bu deyim yerindeyse 'Ne iş olsa yaparım abi' diyorsa yani kalifiye değilse hiç bir anlam ifade etmez ve etmiyor. Nasıl ki petrol, altın, elmas işlenmeden hiç bir anlam ifade etmiyorsa aynı şekilde insan da işlenmezse bir anlam ifade etmiyor. Eğitime yaptığımız yatırımlarla ne iş olsa yaparım değil, dil bilen, meslek sahibi, dünyayı farklı bakış açıları ile gören bir nesil yetiştirmenin gayreti içinde olduk. Şuanda bu süreç devam ediyor ve bu süreç daha da zenginleşerek devam ediyor. Ekonomide gerçekleştirdiğimiz reformlar bu genç nüfus kaynağımızın daha da iyi geliştirilmesini sağladı. Araştırma geliştirmeye inovasyona yaptığımız yatırımlarla bu alanı her zaman destekledik destekliyoruz destekleyeceğiz. Şuan artık meyveleri olgunlaşmaya başlayan bir ağaca dönüştü. Artık dünyaya örnek olacak çalışmalara buluşlara ilişkin haberler alıyor ve bunun memnuniyetini duyuyoruz. Burada bir kere şu hususun altını özellikle çizerek ifade etmek istiyorum.
Bir kaç yüzyıldır medeniyetimiz batı medeniyeti karşısında gerilerken maalesef bizim insanımızın kendine güveni de geriledi. Her medeniyet doğar büyür gelişir ama ölmez. Medeniyetler olsa olsa duraklaşır uykuya geçer veya ama ölmezler. O insanlar ölmedikçe o medeniyet ölmez. Bizim ülkemizde bu topraklarda maalesef bunu deldiler. Önce bu medeniyetin mensuplarını yok etmek istediler. İstiklal savaşını yaptık ve tarih sahnesinde güçlü şekilde yerimizi aldık. Ancak bizi medeniyetimizi yok etmek konusunda başarı sağlayamayanlar bu kez de bizim elimizle bizim medeniyetimizi yok etme çabasına girdiler. Yıllarca millet olarak bize kompleks aşılamak istediler. Geri kalmışlığı kabullenmemiz için çalıştılar. Bizi hep belli kalıpların belli sınırların içinde tutmak istediler. Bu ülke her başını kaldırdığında kabuğunu kırmak için her hamle yaptığında içerden ya da dışardan bu hamleleri etkisiz hale getirmek için türlü oyunlar oynadılar.
Bize giydirilmek istenen o dar elbiseyi reddediyor bugün artık ufkumuzun sınırlarını aşıyoruz. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin Made in Turkey'i görürsünüz her yerde. Şunu herkes bilsin ki bu dünya üzerinde biz varız, Türkiye var ve inşallah ebediyen de var olacaktır. Biz hiçbir konuda ama hiçbir konuda kompleks sahibi olamayız. Biz kendisine güvensizlik içerisinde bir millet olamayız. İyi şeyleri örnek alırız hayırda yarışırız ama taklitçi bir millet olamayız. Zira, bilgi ilim bizim yitiğimizdir nerede bulursak alırız. Bizim millet olarak işte bu özgüvene sahip olmamız gerekiyor. Özellikle de bizim genç nesillerimizin bu özgüvene fazlasıyla sahip olmamız gerekiyor. Az önce gençleri gördüm, örneklerini gördüm ve tekrar iftihar ettim gururlandım. Allah yar yardımcılarımız olsun diyorum. Bu gençlerle evelallah yeniden o dünyadaki farklı konumumuzu 2023'te alacağız, ilk onda Türkiye'yi bu dünya görecek.
Başımız öne eğik bir millet değil, başı dik mağrur ve muzaffer bir millet olmak durumundayız. Bizim tarihimizde Mevlana gibi bir büyük mütefekkir var. Az önce örnekler verildi. Bizim tarihimizde Yunus gibi çok büyük bir mütefekkir var. Tamamının ismini sayamayız ama Piri Reis, Ali Kuşçu, Mimar Sinan, İbni Sina var. Tarihe yön vermiş nice büyük alimler gönül insanları var. Bazıları haremden olduğunu iddia ediyor. Bizden olmayan birileri son derece kasıtlı şekilde bizim tarihimizi bize böyle anlatmaya çalışsa da biz tarihimizi böyle göremeyiz ve görmeyeceğiz. Fetih dediğiniz kavram kusura bakmayın savaşarak birilerinin boynunu kopararak sömürmek için elde etme girişimi değildir. Bilakis, kapılardan önce kalpleri açma girişimidir. Bir medeniyeti yakın ya da uzak diyarlara taşımaktır. Fetih kılıcın değil kalemin egemen olduğuna inanmaktır. Onun için Bizansın hanımları Fatih Sultan Mehmed'i karşılarken karşımızda Osmanlı Sarığı görmek isteriz demişlerdir. Birinde adalet birinde zulüm vardı. Dikkat edin bizim tarihimiz konuşulurken sadece savaşlar gündeme getiriliyor. Sanki tarihimiz haremden ibaretmiş gibi gösteriliyor.
Bizim medeniyetimize yön veren kalem ve kitaptan kimse bahsetmiyor, bahsetmek istemiyor. Bizden olmayanlar bizim tarihimizi nasıl anlatırsa anlatsın biz kendi tarihimizi doğru anlamak ve ondan ilham alıp geleceği şekillendirmek zorundayız. Bizim başımız hiçbir zaman öne eğilmeyecek. Biz yenilmişlik duygusunu, yenilgi duygusunu, yanımıza asla yaklaştırmayacağız. Bu millet geçmişte en iyiyi yaptı, bundan sonra da en iyiyi yapacak kudrete ziyadesiyle sahiptir. Çocuklarımızı gençlerimizi artık böyle bir anlayışla böyle bir özgüvenle yetiştirmek zorundayız. Gençlerimiz bizim tarihimi doğru okur ve anlarsa ecdadımızı doğru tanırsa o zaman bu gençliğin önünde kimse duramaz. Bu gençlikle kimse rekabet edemez. Biz önümüze ithal bir malzeme geldiğinde buna hayranlık duymak yerine, taklidini yapmak yerine daha iyisini yaparız diyeceğiz, bu inançla yürüyeceğiz.
Tabii ki bu uzun soluklu bir süreçtir. Biz, bizi anlamak durumundayız. İstiklal şairimiz diyor ya bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz, gelmişiz dünyaya millet milliyet nedir öğretmişiz. Ben artık bu sürecin başladığına ve yol aldığına inanıyorum. Artık, itibar gören bir millet var, Türk Milleti, Türkiye. Bunu böyle bilin. Burada size ekonomimize ilişkin güncel bir bilgiyi hatırlatmak istiyorum. Türkiye IMF'ye göreve geldiğimizde 23,5 milyar dolar borcu olan bir ülkeydi. 2008 sonunda küresel kriz başladığında hem dışardan hem içerden bize IMF'den borç almalısınız dediler. Ülkemdeki güvenli kaynaklar da bunu söyledi. Yeni bir anlaşma yapmanız lazım yoksa batıyoruz dediler. IMF ile anlaşmazsanız bu krizi aşamazsınız dediler biz hayır dedik. Bu küresel krizi biz aşarız dedik.
Hatırlarsanız o zamanlar bir ifade kullandım. Bu kriz bizi teğet geçecek dedim. Köşe yazarlarının hepsi aleyhimde yazmaya başladılar. Hamdolsun teğet bile geçmedi bu ülke küllerinden yeniden ayağa kalktı. IMF bize akıl verdi dedi ki siz gelir idaresini bağımsız kurul yapmanız lazım dedi biz dedik ki o bizim kararımız siz karar veremezsiniz. Ortağınız olarak bize para verecekseniz verin vermeyecekseniz bizim kurumsal yapımızı siz değiştiremezsiniz dedik. Anlaşamadık isimlerini vermeyeceğim. Hayır olamaz bunlar bizim irademizdir. Bizim irademizin üzerindeki iradeyi kabul edemeyiz. Biz kendileri ile o günden bugüne anlaşma yapmadık. Kriz teğet geçti, krizin Türkiye üzerindeki etkisi son derece sınırlı oldu. IMF'den yeni borç almadığımız gibi borçlarımızı tıkır tıkır ödedik uzun yılların ardından bizim IMF'ye olan borcumuz 900 milyon dolar. Şimdi ne oldu yine bitmedi şuanda IMF'e 5 milyar dolar borç vermek için müzakereleri yürüten bir ülkeyiz.
Yani artık ülkemiz alan el değil, veren el durumuna geldi. Çünkü biz kendimize inandık güvendik. Özgüvenle hareket ettik ve bu seviyeye başarılı bir şekilde geldik. On sene önce milli bankamız Merkez Bankası döviz rezervi 27,5 milyar dolardı şuanda tarihi rekorunu kırdı. Şuanda merkez bankamızın döviz rezervi 117 milyar dolara yükseldi. Nereden nereye geldi. 10 yıllardır, yüz yıllardır başaramazsınız yapamazsınız denerek acı reçeteler empoze ettiler. Ama biz son 10 yılda başardıklarımızla bunu dünyaya gösterdik. Bu millet isterse, azmederse Atalarımız söylediği gibi tekeden bile süt çıkartır. Hiç endişe etmeyin. Biz bu anlayışla hareket edeceğiz. Gençlerimiz bu anlayışla hareket edecek. İnanın, gelecekte çok daha büyük başarılara imzamızı hep birlikte atacağız.
Yine hükümetlerimiz döneminde diğer alanlarda hep birlikte inovasyon çalışmalarını da bütün imkanlarımızla destekledik ve desteklemeye devam ediyoruz. Kullandığımız kaynakların karşılığını da almaya başladık. Bugün burada muhteşem bir toplulukla birlikte inovasyonu konuşuyor tartışıyor olmamız bu inancın bir eseridir. Türkiye ilk defa inovasyonu bu şekilde konuşuyor tartışıyor ve geleceğe bakışın alt temel taşlarını oturtuyor. Buradaki azmi gördükçe dünyanın en ileri ülkeleri arasında yer alacağımızdan şüphe duymuyoruz. Biz şuanda IMF'nin en büyük 20 ortağıyız. İnovasyon deyince çok büyük yeniliklerden bahsetmiyorum. Küçük değişikliklerin büyük sonuçlar doğurduğu bir dünyada yaşıyoruz. İnsan bilmediğinden korkar. Bilmediğine de düşman olur.
Bugün artık biz inovasyonun ne olduğunu biliyoruz. Yitik kaybedildiği yerde aranır. Bunun için hepimiz işimizi en iyi şekilde yapmak mecburiyetindeyiz. Bu ülkeyi en iyi şekilde yapacağız. Öğrencimiz eğitimini en iyi şekilde alacak. Bizler her yıl ortalama 1000 öğrencimizi lisans, lisansüstü doktora için yurt dışına gönderiyoruz. Bu sayıyı her geçen gün arttıracağız. Gidip dönen kardeşlerimiz ülkemizin her köşesinde yerini alacak. Daha güzeli aramanın sonu yok. Herkes bu şekilde en iyinin en güzelin arayışında olduğunda Türkiye'nin önünde durabilecek hiçbir engel olamaz. İnovasyon haftası etkinliklerini ben bu doğruda atılmış çok doğru bir adım olarak görüyorum.
Ben sizleri kutluyorum. Bizim insanın kullanabileceği ekonomik ve sosyal faydaya dönüşebilecek bilgiye ihtiyacımız var. Bunun için araştırma geliştirme faaliyetleri ile birlikte çalışmalıyız. Türkiye'nin çözüm bekleyen sorunları için daha fazla inovasyona, bu konuda emek sarf edecek daha çok insana ihtiyacımız var. Ülkemizin bu noktada inovasyon sürecini ancak hepimizin buna inanması ve desteklemesi ile yürütebileceğimizi bilmenizi isterim. Bugün Finlandiya gibi, milli gelirinin çok önemli bölümünü inovasyondan elde eden ülkeler var. Biz potansiyelimizi inovasyonun gücünü ekleyerek daha da güçlendirmenin amacındayız.
Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar şöyle:
Bizim Türkiye olarak kaynaklarımız yok. Bugün için böyle kaynaklara sahip olmamak büyük bir dezavantaj gibi görünse de uzun dönemde kendi yağı ile kavrulan bir ülke olarak büyük bir potansiyel arz ediyoruz. Biz çok daha zengin, çok daha güçlü bir kaynağı elimizde bulunduruyoruz. Bizim yeterince petrolümüz, doğalgazımız olmasa da bizim genç dinamik üretken çalışkan zeki bir iş gücümüz insan kaynağımız var.
Dünya nüfusu hızla yaşlanırken Türkiye bu kapsamda çok avantajlı bir yerde duruyor. Ekonomide başarının sırrı ne emektir, ne sermayedir tek kelime ile insandır. insan varsa emek vardır, insan varsa sermaye, tüketim, üretim, yatırım vardır. İnsan yoksa bunların hiçbiri yoktur. Bunların hepsi insanın türevidir. Elbette genç nüfusa sahip olmak yetmiyor. Biz 10 yıllar boyunca bunun acısını derinden hissettik.
On yıllarca bu büyük potansiyel harekete geçirilmedi. Genç nüfusumuz olabilir ama bu deyim yerindeyse 'Ne iş olsa yaparım abi' diyorsa yani kalifiye değilse hiç bir anlam ifade etmez ve etmiyor. Nasıl ki petrol, altın, elmas işlenmeden hiç bir anlam ifade etmiyorsa aynı şekilde insan da işlenmezse bir anlam ifade etmiyor. Eğitime yaptığımız yatırımlarla ne iş olsa yaparım değil, dil bilen, meslek sahibi, dünyayı farklı bakış açıları ile gören bir nesil yetiştirmenin gayreti içinde olduk. Şuanda bu süreç devam ediyor ve bu süreç daha da zenginleşerek devam ediyor. Ekonomide gerçekleştirdiğimiz reformlar bu genç nüfus kaynağımızın daha da iyi geliştirilmesini sağladı. Araştırma geliştirmeye inovasyona yaptığımız yatırımlarla bu alanı her zaman destekledik destekliyoruz destekleyeceğiz. Şuan artık meyveleri olgunlaşmaya başlayan bir ağaca dönüştü. Artık dünyaya örnek olacak çalışmalara buluşlara ilişkin haberler alıyor ve bunun memnuniyetini duyuyoruz. Burada bir kere şu hususun altını özellikle çizerek ifade etmek istiyorum.
Bir kaç yüzyıldır medeniyetimiz batı medeniyeti karşısında gerilerken maalesef bizim insanımızın kendine güveni de geriledi. Her medeniyet doğar büyür gelişir ama ölmez. Medeniyetler olsa olsa duraklaşır uykuya geçer veya ama ölmezler. O insanlar ölmedikçe o medeniyet ölmez. Bizim ülkemizde bu topraklarda maalesef bunu deldiler. Önce bu medeniyetin mensuplarını yok etmek istediler. İstiklal savaşını yaptık ve tarih sahnesinde güçlü şekilde yerimizi aldık. Ancak bizi medeniyetimizi yok etmek konusunda başarı sağlayamayanlar bu kez de bizim elimizle bizim medeniyetimizi yok etme çabasına girdiler. Yıllarca millet olarak bize kompleks aşılamak istediler. Geri kalmışlığı kabullenmemiz için çalıştılar. Bizi hep belli kalıpların belli sınırların içinde tutmak istediler. Bu ülke her başını kaldırdığında kabuğunu kırmak için her hamle yaptığında içerden ya da dışardan bu hamleleri etkisiz hale getirmek için türlü oyunlar oynadılar.
Bize giydirilmek istenen o dar elbiseyi reddediyor bugün artık ufkumuzun sınırlarını aşıyoruz. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin Made in Turkey'i görürsünüz her yerde. Şunu herkes bilsin ki bu dünya üzerinde biz varız, Türkiye var ve inşallah ebediyen de var olacaktır. Biz hiçbir konuda ama hiçbir konuda kompleks sahibi olamayız. Biz kendisine güvensizlik içerisinde bir millet olamayız. İyi şeyleri örnek alırız hayırda yarışırız ama taklitçi bir millet olamayız. Zira, bilgi ilim bizim yitiğimizdir nerede bulursak alırız. Bizim millet olarak işte bu özgüvene sahip olmamız gerekiyor. Özellikle de bizim genç nesillerimizin bu özgüvene fazlasıyla sahip olmamız gerekiyor. Az önce gençleri gördüm, örneklerini gördüm ve tekrar iftihar ettim gururlandım. Allah yar yardımcılarımız olsun diyorum. Bu gençlerle evelallah yeniden o dünyadaki farklı konumumuzu 2023'te alacağız, ilk onda Türkiye'yi bu dünya görecek.
Başımız öne eğik bir millet değil, başı dik mağrur ve muzaffer bir millet olmak durumundayız. Bizim tarihimizde Mevlana gibi bir büyük mütefekkir var. Az önce örnekler verildi. Bizim tarihimizde Yunus gibi çok büyük bir mütefekkir var. Tamamının ismini sayamayız ama Piri Reis, Ali Kuşçu, Mimar Sinan, İbni Sina var. Tarihe yön vermiş nice büyük alimler gönül insanları var. Bazıları haremden olduğunu iddia ediyor. Bizden olmayan birileri son derece kasıtlı şekilde bizim tarihimizi bize böyle anlatmaya çalışsa da biz tarihimizi böyle göremeyiz ve görmeyeceğiz. Fetih dediğiniz kavram kusura bakmayın savaşarak birilerinin boynunu kopararak sömürmek için elde etme girişimi değildir. Bilakis, kapılardan önce kalpleri açma girişimidir. Bir medeniyeti yakın ya da uzak diyarlara taşımaktır. Fetih kılıcın değil kalemin egemen olduğuna inanmaktır. Onun için Bizansın hanımları Fatih Sultan Mehmed'i karşılarken karşımızda Osmanlı Sarığı görmek isteriz demişlerdir. Birinde adalet birinde zulüm vardı. Dikkat edin bizim tarihimiz konuşulurken sadece savaşlar gündeme getiriliyor. Sanki tarihimiz haremden ibaretmiş gibi gösteriliyor.
Bizim medeniyetimize yön veren kalem ve kitaptan kimse bahsetmiyor, bahsetmek istemiyor. Bizden olmayanlar bizim tarihimizi nasıl anlatırsa anlatsın biz kendi tarihimizi doğru anlamak ve ondan ilham alıp geleceği şekillendirmek zorundayız. Bizim başımız hiçbir zaman öne eğilmeyecek. Biz yenilmişlik duygusunu, yenilgi duygusunu, yanımıza asla yaklaştırmayacağız. Bu millet geçmişte en iyiyi yaptı, bundan sonra da en iyiyi yapacak kudrete ziyadesiyle sahiptir. Çocuklarımızı gençlerimizi artık böyle bir anlayışla böyle bir özgüvenle yetiştirmek zorundayız. Gençlerimiz bizim tarihimi doğru okur ve anlarsa ecdadımızı doğru tanırsa o zaman bu gençliğin önünde kimse duramaz. Bu gençlikle kimse rekabet edemez. Biz önümüze ithal bir malzeme geldiğinde buna hayranlık duymak yerine, taklidini yapmak yerine daha iyisini yaparız diyeceğiz, bu inançla yürüyeceğiz.
Tabii ki bu uzun soluklu bir süreçtir. Biz, bizi anlamak durumundayız. İstiklal şairimiz diyor ya bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz, gelmişiz dünyaya millet milliyet nedir öğretmişiz. Ben artık bu sürecin başladığına ve yol aldığına inanıyorum. Artık, itibar gören bir millet var, Türk Milleti, Türkiye. Bunu böyle bilin. Burada size ekonomimize ilişkin güncel bir bilgiyi hatırlatmak istiyorum. Türkiye IMF'ye göreve geldiğimizde 23,5 milyar dolar borcu olan bir ülkeydi. 2008 sonunda küresel kriz başladığında hem dışardan hem içerden bize IMF'den borç almalısınız dediler. Ülkemdeki güvenli kaynaklar da bunu söyledi. Yeni bir anlaşma yapmanız lazım yoksa batıyoruz dediler. IMF ile anlaşmazsanız bu krizi aşamazsınız dediler biz hayır dedik. Bu küresel krizi biz aşarız dedik.
Hatırlarsanız o zamanlar bir ifade kullandım. Bu kriz bizi teğet geçecek dedim. Köşe yazarlarının hepsi aleyhimde yazmaya başladılar. Hamdolsun teğet bile geçmedi bu ülke küllerinden yeniden ayağa kalktı. IMF bize akıl verdi dedi ki siz gelir idaresini bağımsız kurul yapmanız lazım dedi biz dedik ki o bizim kararımız siz karar veremezsiniz. Ortağınız olarak bize para verecekseniz verin vermeyecekseniz bizim kurumsal yapımızı siz değiştiremezsiniz dedik. Anlaşamadık isimlerini vermeyeceğim. Hayır olamaz bunlar bizim irademizdir. Bizim irademizin üzerindeki iradeyi kabul edemeyiz. Biz kendileri ile o günden bugüne anlaşma yapmadık. Kriz teğet geçti, krizin Türkiye üzerindeki etkisi son derece sınırlı oldu. IMF'den yeni borç almadığımız gibi borçlarımızı tıkır tıkır ödedik uzun yılların ardından bizim IMF'ye olan borcumuz 900 milyon dolar. Şimdi ne oldu yine bitmedi şuanda IMF'e 5 milyar dolar borç vermek için müzakereleri yürüten bir ülkeyiz.
Yani artık ülkemiz alan el değil, veren el durumuna geldi. Çünkü biz kendimize inandık güvendik. Özgüvenle hareket ettik ve bu seviyeye başarılı bir şekilde geldik. On sene önce milli bankamız Merkez Bankası döviz rezervi 27,5 milyar dolardı şuanda tarihi rekorunu kırdı. Şuanda merkez bankamızın döviz rezervi 117 milyar dolara yükseldi. Nereden nereye geldi. 10 yıllardır, yüz yıllardır başaramazsınız yapamazsınız denerek acı reçeteler empoze ettiler. Ama biz son 10 yılda başardıklarımızla bunu dünyaya gösterdik. Bu millet isterse, azmederse Atalarımız söylediği gibi tekeden bile süt çıkartır. Hiç endişe etmeyin. Biz bu anlayışla hareket edeceğiz. Gençlerimiz bu anlayışla hareket edecek. İnanın, gelecekte çok daha büyük başarılara imzamızı hep birlikte atacağız.
Yine hükümetlerimiz döneminde diğer alanlarda hep birlikte inovasyon çalışmalarını da bütün imkanlarımızla destekledik ve desteklemeye devam ediyoruz. Kullandığımız kaynakların karşılığını da almaya başladık. Bugün burada muhteşem bir toplulukla birlikte inovasyonu konuşuyor tartışıyor olmamız bu inancın bir eseridir. Türkiye ilk defa inovasyonu bu şekilde konuşuyor tartışıyor ve geleceğe bakışın alt temel taşlarını oturtuyor. Buradaki azmi gördükçe dünyanın en ileri ülkeleri arasında yer alacağımızdan şüphe duymuyoruz. Biz şuanda IMF'nin en büyük 20 ortağıyız. İnovasyon deyince çok büyük yeniliklerden bahsetmiyorum. Küçük değişikliklerin büyük sonuçlar doğurduğu bir dünyada yaşıyoruz. İnsan bilmediğinden korkar. Bilmediğine de düşman olur.
Bugün artık biz inovasyonun ne olduğunu biliyoruz. Yitik kaybedildiği yerde aranır. Bunun için hepimiz işimizi en iyi şekilde yapmak mecburiyetindeyiz. Bu ülkeyi en iyi şekilde yapacağız. Öğrencimiz eğitimini en iyi şekilde alacak. Bizler her yıl ortalama 1000 öğrencimizi lisans, lisansüstü doktora için yurt dışına gönderiyoruz. Bu sayıyı her geçen gün arttıracağız. Gidip dönen kardeşlerimiz ülkemizin her köşesinde yerini alacak. Daha güzeli aramanın sonu yok. Herkes bu şekilde en iyinin en güzelin arayışında olduğunda Türkiye'nin önünde durabilecek hiçbir engel olamaz. İnovasyon haftası etkinliklerini ben bu doğruda atılmış çok doğru bir adım olarak görüyorum.
Ben sizleri kutluyorum. Bizim insanın kullanabileceği ekonomik ve sosyal faydaya dönüşebilecek bilgiye ihtiyacımız var. Bunun için araştırma geliştirme faaliyetleri ile birlikte çalışmalıyız. Türkiye'nin çözüm bekleyen sorunları için daha fazla inovasyona, bu konuda emek sarf edecek daha çok insana ihtiyacımız var. Ülkemizin bu noktada inovasyon sürecini ancak hepimizin buna inanması ve desteklemesi ile yürütebileceğimizi bilmenizi isterim. Bugün Finlandiya gibi, milli gelirinin çok önemli bölümünü inovasyondan elde eden ülkeler var. Biz potansiyelimizi inovasyonun gücünü ekleyerek daha da güçlendirmenin amacındayız.