Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2013 yılında ABD'nin nasıl bir maliye politikası uygulayacağına dair şu anda net bir resim olmadığını belirterek, “Bu belirsizlik güven ortamını zedeliyor.
Dolayısıyla ABD'nin de güvenilir bir orta vadeli program, önümüzdeki yıllarda nasıl bir ekonomi politikası izleyeceğini ortaya koyması gerekiyor” dedi.
Swissotel’de gerçekleştirilen “Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi'nin açılışına Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, Almanya Ekonomi ve TeknolojiBakanı Dr. Philipp Rösler ve çok sayıda kişi katıldı.
Toplantıda konuşma yapan Bakan Yıldız, zaman zaman enerjinin siyasete ve ekonomiye zaman zaman da siyasetin enerjiye yüklendiği zamanlar olduğunu belirterek, “Ülkeler uluslararası sermaye ile beraber yürütmeye çalıştıkları gelişmelerini büyümelerini daima sürdürülebilir hale getirecek şekilde davranırlar. Ama öyle anlar oluyor ki özelikle globalleşen dünyada politikalar daha da ulusallaşıyor. Bölgemizde hemen doğumuzdaki enerji kaynaklarının dünyanın yüzde 65’ine karşılık veren enerji kaynaklarının hemen batımızda bulunan yüzde 65’lik tüketimine önemli bir tüketim noktası olan bir kavşakta bulunuyor. Biz hem coğrafyamız ve fonksiyonumuzun farkındayız. O yüzden büyüyen Türkiye’nin ihtiyaçlarının karşılayabilmesi artık yalnızca kendi ülkesi ile akalalı olmaktan çıkmıştır hem bölgesinde hem de çevresiyle beraber bir noktaya taşınmaktadır, çok daha önemlidir. Bir ülkenin ortalama büyümeden hızla büyürken bazı değişimler yapması sosyolojik olarak da değerlendirilmeye muhtaçtır. Dünyadaki enerji kullanmayla alakalı hala çok büyük dengesizlikler mevcuttur. 1.4 milyar insanın enerjiyle elektrikle tanışamadığı bu ihtiyaç hissedilmektedir” dedi.
2023 hedefleri doğrultusunda büyümeyi amaçladıklarını hatırlatan Bakan Yıldız, “Türkiye son 10 yıl içersinde gayrisafi 3 katına enerjide 2 katına ulaştı. 2023 hedefleri doğrultusunda bir bu kadar daha büyümek amaçlıyoruz. Doğalgaz ve ham petrolün arz ve talep dengesizliğinden kaynaklanmayan sebeplerde fiyat artışına maruz kalması çok önemli. Enerjiyle ekonomi ve siyaset arasında birbirini destekleyen bir ilişki var. Dünyanın özellikle uluslar arası enerji ajansının verilerine göre 2035 yılına kadar 39 trilyon dolarlık 4 ana sektörde bir yatırıma ihtiyacı var” diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ise İtalya ve İspanya hükümetlerinin son aylarda güzel adımlar attığını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Ancak AB'de söylemler o kadar tansiyonu yüksek söylemler ki, maalesef bu yapılan işler, atılan adımlar bir bakıma siyasi söylemin gölgesinde kalıyor. Biz Avrupalı dostlarımıza hep şunu tavsiye ediyoruz; kendi aranızda her şeyi tartışın, konuşun, mümkün olduğunca kapalı kapılar ardında kavganızı yapın ama daha bir ortak söylem, daha bir tek duruş ve o birliktelik ve dayanışma ruhunu da mutlaka koruyun. Bugün AB belki de modern tarihin en önemli barış ve istikrar projesidir. Bu projenin ilk çıkış noktasına baktığımızda ortak ekonomik çıkarlar söz konusudur. İşte bu ortak ekonomik çıkar zemininin gevşemesi AB'nin birliktelik ve dayanışma ruhuna zarar verebilir. Bunun da sadece AB'ye değil, çok daha geniş bir coğrafyaya etkileri olabilir." Başbakan Yardımcısı Babacan, AB'de kuşkusuz pek çok ülkenin yapacağı işler, her ülkenin kendi ev ödevi bulunduğuna işaret ederek, aslında yapılacakların belli olduğunu, siyasi karar vericilerin bu yapılacakların zamanı ve yapılış biçimine karar vermeleri gerektiğini anlattı.
Böyle bir dönemde her ülkenin bir yandan kendi ev ödevini yaparken bir yandan da daha güçlü bir dayanışma ruhunun AB için son derece önemli olduğunu dile getiren Babacan, öteki taraftan ABD'ye bakıldığında önümüzdeki aylarda verilmesi gereken çok kritik kararlar olduğunu belirtti.
Babacan, ABD'nin hala dünyanın en büyük ekonomisi olduğunu dile getirerek, dünyanın en büyük ekonomisinin öngörülebilir olması gerektiğini vurguladı.
Ortaya açık seçik net hedefler, programların konulması gerektiğine değinen Babacan, şunları söyledi; "2013 yılında ABD'nin nasıl bir maliye politikası uygulayacağına dair şu anda net bir resim yok. Bu belirsizlik güven ortamını zedeliyor. Güven olmayınca tüketiciler harcamakta çekingen davranıyor. Güven olmayınca, sanayiciler yatırım yapmakta, bankalar kredi vermekte çekingen davranıyor. Dolayısıyla ABD'nin de güvenilir bir orta vadeli program, önümüzdeki yıllarda nasıl bir ekonomi politikası izleyeceğini ortaya koyması gerekiyor. Bu, küresel ekonomi açısından son derece önemli. Son aylara baktığımız zaman artık gelişmekte olan ülkelerde de bu yüksek büyüme trendinin bir miktar bozulduğunu görüyoruz. Çin'de ve Brezilya'da büyüme rakamları aşağıya doğru revize ediliyor. Hindistan'da revize ediliyor. Gelişmiş ülkelerin iç pazarlarındaki sıkıntılar ve gelişmiş ülkelere yapılan ihracat miktarlarındaki düşüş gelişmekte olan ülkeleri de olumsuz etkiliyor.” ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Ross Wilson da, amaçlarının bölgesel düzeyde siyaset konusunu ele almak olduğunu ifade etti.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, “Değişim her zaman olumlu olacak değil. Türkiye’de dramatik bir değişimden geçiyor. Bu olumlu bir değişim ve yenilenme. Ulusal çıkarlar açısından son derece önemli değişim. Bütün çabaların amacı dünyamızı enerji ilişkilerini daha da geliştirmek. Türkiye ile ABD ilişkileri geliştirme çabalarımız her zaman devam edecek. Ülkelerimizde yasama organlarımız bütçeleri onaylamakta zorluk çekiyor. Türkiye anayasası yeniden yazmaya imkan veren bir ülke. Bu büyük bir hedef daha fazla refaha ve etkili demokrasiye ulaşmak için büyük hedef” diye konuştu.
Almanya Ekonomi ve Teknoloji Bakanı Dr. Philipp Rösler de IMF’nin endişelerine katıldığını belirterek, “Çok ciddi küresel yavaşlamayla karşı karşıya kalabiliriz. Bu kriz bir güven krizidir. Devletlerin hükümetlerin borçlanması ile ortaya çıktı. Pek çok üye devlet rekabetçilik düzeyini arttırıyor. Türkiye enerji tedariki açısından çok önemli ülke olmaya devam ediyor. İki ülke arasında çok daha yakın ilişkiler olabilir. Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerini destekliyorum. Otomatik olarak olumlu sonuç doğuracağını söyleyemem. Karşılık güvenle sürdürmeliyiz” dedi.
Kaynak: İHA
Swissotel’de gerçekleştirilen “Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi'nin açılışına Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, Almanya Ekonomi ve TeknolojiBakanı Dr. Philipp Rösler ve çok sayıda kişi katıldı.
Toplantıda konuşma yapan Bakan Yıldız, zaman zaman enerjinin siyasete ve ekonomiye zaman zaman da siyasetin enerjiye yüklendiği zamanlar olduğunu belirterek, “Ülkeler uluslararası sermaye ile beraber yürütmeye çalıştıkları gelişmelerini büyümelerini daima sürdürülebilir hale getirecek şekilde davranırlar. Ama öyle anlar oluyor ki özelikle globalleşen dünyada politikalar daha da ulusallaşıyor. Bölgemizde hemen doğumuzdaki enerji kaynaklarının dünyanın yüzde 65’ine karşılık veren enerji kaynaklarının hemen batımızda bulunan yüzde 65’lik tüketimine önemli bir tüketim noktası olan bir kavşakta bulunuyor. Biz hem coğrafyamız ve fonksiyonumuzun farkındayız. O yüzden büyüyen Türkiye’nin ihtiyaçlarının karşılayabilmesi artık yalnızca kendi ülkesi ile akalalı olmaktan çıkmıştır hem bölgesinde hem de çevresiyle beraber bir noktaya taşınmaktadır, çok daha önemlidir. Bir ülkenin ortalama büyümeden hızla büyürken bazı değişimler yapması sosyolojik olarak da değerlendirilmeye muhtaçtır. Dünyadaki enerji kullanmayla alakalı hala çok büyük dengesizlikler mevcuttur. 1.4 milyar insanın enerjiyle elektrikle tanışamadığı bu ihtiyaç hissedilmektedir” dedi.
2023 hedefleri doğrultusunda büyümeyi amaçladıklarını hatırlatan Bakan Yıldız, “Türkiye son 10 yıl içersinde gayrisafi 3 katına enerjide 2 katına ulaştı. 2023 hedefleri doğrultusunda bir bu kadar daha büyümek amaçlıyoruz. Doğalgaz ve ham petrolün arz ve talep dengesizliğinden kaynaklanmayan sebeplerde fiyat artışına maruz kalması çok önemli. Enerjiyle ekonomi ve siyaset arasında birbirini destekleyen bir ilişki var. Dünyanın özellikle uluslar arası enerji ajansının verilerine göre 2035 yılına kadar 39 trilyon dolarlık 4 ana sektörde bir yatırıma ihtiyacı var” diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ise İtalya ve İspanya hükümetlerinin son aylarda güzel adımlar attığını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Ancak AB'de söylemler o kadar tansiyonu yüksek söylemler ki, maalesef bu yapılan işler, atılan adımlar bir bakıma siyasi söylemin gölgesinde kalıyor. Biz Avrupalı dostlarımıza hep şunu tavsiye ediyoruz; kendi aranızda her şeyi tartışın, konuşun, mümkün olduğunca kapalı kapılar ardında kavganızı yapın ama daha bir ortak söylem, daha bir tek duruş ve o birliktelik ve dayanışma ruhunu da mutlaka koruyun. Bugün AB belki de modern tarihin en önemli barış ve istikrar projesidir. Bu projenin ilk çıkış noktasına baktığımızda ortak ekonomik çıkarlar söz konusudur. İşte bu ortak ekonomik çıkar zemininin gevşemesi AB'nin birliktelik ve dayanışma ruhuna zarar verebilir. Bunun da sadece AB'ye değil, çok daha geniş bir coğrafyaya etkileri olabilir." Başbakan Yardımcısı Babacan, AB'de kuşkusuz pek çok ülkenin yapacağı işler, her ülkenin kendi ev ödevi bulunduğuna işaret ederek, aslında yapılacakların belli olduğunu, siyasi karar vericilerin bu yapılacakların zamanı ve yapılış biçimine karar vermeleri gerektiğini anlattı.
Böyle bir dönemde her ülkenin bir yandan kendi ev ödevini yaparken bir yandan da daha güçlü bir dayanışma ruhunun AB için son derece önemli olduğunu dile getiren Babacan, öteki taraftan ABD'ye bakıldığında önümüzdeki aylarda verilmesi gereken çok kritik kararlar olduğunu belirtti.
Babacan, ABD'nin hala dünyanın en büyük ekonomisi olduğunu dile getirerek, dünyanın en büyük ekonomisinin öngörülebilir olması gerektiğini vurguladı.
Ortaya açık seçik net hedefler, programların konulması gerektiğine değinen Babacan, şunları söyledi; "2013 yılında ABD'nin nasıl bir maliye politikası uygulayacağına dair şu anda net bir resim yok. Bu belirsizlik güven ortamını zedeliyor. Güven olmayınca tüketiciler harcamakta çekingen davranıyor. Güven olmayınca, sanayiciler yatırım yapmakta, bankalar kredi vermekte çekingen davranıyor. Dolayısıyla ABD'nin de güvenilir bir orta vadeli program, önümüzdeki yıllarda nasıl bir ekonomi politikası izleyeceğini ortaya koyması gerekiyor. Bu, küresel ekonomi açısından son derece önemli. Son aylara baktığımız zaman artık gelişmekte olan ülkelerde de bu yüksek büyüme trendinin bir miktar bozulduğunu görüyoruz. Çin'de ve Brezilya'da büyüme rakamları aşağıya doğru revize ediliyor. Hindistan'da revize ediliyor. Gelişmiş ülkelerin iç pazarlarındaki sıkıntılar ve gelişmiş ülkelere yapılan ihracat miktarlarındaki düşüş gelişmekte olan ülkeleri de olumsuz etkiliyor.” ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Ross Wilson da, amaçlarının bölgesel düzeyde siyaset konusunu ele almak olduğunu ifade etti.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, “Değişim her zaman olumlu olacak değil. Türkiye’de dramatik bir değişimden geçiyor. Bu olumlu bir değişim ve yenilenme. Ulusal çıkarlar açısından son derece önemli değişim. Bütün çabaların amacı dünyamızı enerji ilişkilerini daha da geliştirmek. Türkiye ile ABD ilişkileri geliştirme çabalarımız her zaman devam edecek. Ülkelerimizde yasama organlarımız bütçeleri onaylamakta zorluk çekiyor. Türkiye anayasası yeniden yazmaya imkan veren bir ülke. Bu büyük bir hedef daha fazla refaha ve etkili demokrasiye ulaşmak için büyük hedef” diye konuştu.
Almanya Ekonomi ve Teknoloji Bakanı Dr. Philipp Rösler de IMF’nin endişelerine katıldığını belirterek, “Çok ciddi küresel yavaşlamayla karşı karşıya kalabiliriz. Bu kriz bir güven krizidir. Devletlerin hükümetlerin borçlanması ile ortaya çıktı. Pek çok üye devlet rekabetçilik düzeyini arttırıyor. Türkiye enerji tedariki açısından çok önemli ülke olmaya devam ediyor. İki ülke arasında çok daha yakın ilişkiler olabilir. Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerini destekliyorum. Otomatik olarak olumlu sonuç doğuracağını söyleyemem. Karşılık güvenle sürdürmeliyiz” dedi.