Okullar Vatandaşlara Açılacak, Anneler Eğitime Dahil Edilecek

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, göreve yeni başlayacak öğretmelere mesajlar vererek, ülkenin geleceğinin eğitimde olduğunu, okulların tüm vatandaşların ortak malı olduğu bilinciyle kullanımına açılması gerektiğini, öğretmenlerin fiziki şartların yetersizliğine bakmamaları, çocukların geleceği için özveriyle çalışarak, geleceğe hazırlamaları gerektiğini, özellikle annelerin eğitime dahil edilmesi için çalışılmasının şart olduğunu söyledi.

Okullar Vatandaşlara Açılacak, Anneler Eğitime Dahil Edilecek
2011 yılında KPSS sınavından iyi derece alarak öğretmen olmaya hak kazanan öğretmen adaylarının 10 gün sürecek uyum eğitimleri yurt genelinde başladı. Bakanlık bünyesinde ilk defa uygulanan sistemle, tüm öğretmenlere aynı anda merkezi yayınla eğitim verilmesi yürürlüğe girdi. 10 günlük eğitimin 5 günü Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki uzmanlarca 81 ilde aynı anda telekonferans sistemiyle görüntülü illere gitmeden gerçekleştirilecek. Uygulamanın ilk gününde Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ise canlıolarak öğretmen adaylarına hitap etti. Samsun Tarım Lisesi'nde 87 öğretmen adayı diğer illerde olduğu gibi Bakan Dinçer'in mesajlarını canlı olarak dinleme imkanı buldu. Öğretmenlere hitaben konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, başarı dileklerini ileterek, öğütlerde bulundu. Öğretmen adaylarının görevlerine başlamadan önce birçok hayaller kurduğunu, hayalleri gerçekleştirme konusunda başarılı olmalarını temenni ettiklerini, kendilerinin de ellerinden geleni meslek olarak sağlamaya çalışacaklarınıbelirten Bakan Dinçer, öğretmenliğe başlandığında belki kurulan hayallerden farklı şartlarla ve durumlarla karşı karşıya kalınabileceğini hatırlattı. Göreve başlanan yerlerde hayal edilen fiziki şartları veya istenilen eğitim ortamının, çalışma şartlarının görülemeyebileceğini ifade eden Bakan Dinçer, "İşte bizim eğitim sistemimizin beklide en nokta sorunu bir den bire görmek, onlarla yüzleşiyor olmak, sizler de sıkıntı yaşatabilir, endişe doğurabilir. Aslında dünyanın hiç bir yerinde insanların kendi hayal ettiği şartlarda ve değerlerde bir çalışma ortamı bulması da çok kolay olmaz, olmayacaktır da. Mesela gittiğiniz yerlerde kalabalık sınıflargörebilirsiniz, nitekim bizim ülkemizde uluslararası standartlar la mukayese edildiği zaman, derslik başına öğrenci sayısının oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. AB ortalamalarında bu sayı 20 öğrencinin altındayken ülkemizde bu 30'un üzerinde. Öğretmen başına öğrenci sayısına baktığımızda AB ortalamasında öğretmen başına 14-15 öğrenci düşerken, ülkemizde bu oran 28-30'lar civarındadır" dedi. "Gittiğiniz yerlerde fiziki şartları da gördüğünüz zamanda sıkıntılar yaşayacaksınız" diyen Dinçer, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ama daha da önemlisi görev yaptığınız, özellikle Güney Doğu Anadolu, Orta Anadolu Bölgesi gibi bir çok ilimizde yaşam şartlarından, ekonomik gelişmişliğin, insanların gelir düzeyinin verdiği sıkıntıları görüyoruz. Bunlardan dolayı da üzüntü duyabilirsiniz. Bütün bunlara rağmen biz bu kaderi yenmeye yönelik çalışmayı yapacak yegane ekibiz. Dolayısıyla biz yoksulluktan kurtulmak istiyorsak eğitimden başka şansımız yok. Ulusal olarak baktığımızda Türkiye'de gelir dağılımını dengeleyecek eşitliği sağlayacakbir çalışma ortaya koyacaksak, en önemlisinin eğitimi geliştirmek zorunda olduğumuzu bilmelisiniz. Bir insanının yaşam kalitesini geliştirilmesinden bahsediyorsanız yine eğitim esas olarak ortayla çıkar. Sağlıklı yaşamak, istihdam edilmenin kişisel olarak beklentilerimiz gerçekleştirmenin yegane yolu yine eğitimle alakalıdır. Eğitim yoksa istihdam edilme imkanları düşüktür. Eğitim yoksa sağlıklı yaşam, sağlıklı yetiştirme imkanı da yoktur. Öyleyse gittiğiniz yerdeki yaşam kalitesinin düşük olmasının yineyegane çözüm noktasının eğitimden geçtiğini bilmelisiniz. Bulunduğunuz yerde çocuklarımızı eğitirken oranın yaşam şartlarını geliştirmek, kalitesini artırmak, insanların gelir düzeyini yükseltmek gibi bir çaba ortaya koymayı düşünürsek, işte bunu o çocukların eğitiminden geçtiğinin farkında olarak yapmalısınız. Şuna inanıyorum, şayet bu ülkede insanlarımızın eğitim ortalamaları lise düzeyinin üzerinde olsaydı bu günkü GSMH'mızın belki yarısı kadar daha fazlasına sahip olabilirdik. Öncelikle sizler işiniziiyi yapar, çocuklarımıza sahip çıkar, emanet olarak ortaya koyduğumuz çocukların eğitimi ve geliştirilmesi gibi konularda kendinizi feda ederseniz, inanın biz bu zor şartları çok daha kolay aşacak motive olacağız. " "BARDAĞIN DOLU TARAFINI GÖRÜN" Öğretmen adaylarının özellikle fiziki şartların yetersizliği gibi konulara takılmamaları, olumlu şeylere motive olarak hizmet vermeye çalışmalarını isteyen Bakan Dinçer, "Fiziki imkanlar yetersiz olabilir, öğrenci sayımız şı karşıya kalınabi sınıflarda çok fazla olabilir, çocuklarımızın mali konuları iyi olmayabilir ama inanın bütün bu eksikliklerin bütün bu yaşanan sıkıntıları bertaraf edecek yegane şey öğretmenin güler yüzü, kendi idealleri ve çocuklarımıza dair bir gün bir şey öğrenecekler veöğrendikleri zamanda bu ülkede daha iyi şeyler olacak misyonudur" açıklamasını yaptı. "Şartların asla bizi etkilemesine izin vermeyin" diyen Dinçer, ülkede bu yetersizliği ortadan kaldıracak çabanın ortaya konulması gerektiğini kaydetti. Öğretmenin bir kişi bile olsa pek çok şeyi değiştirecek fırsata ve güce sahip olan insan olduğunu hatırlatan Bakan Dinçer, "Öğretmen yeter ki, bu enerjiyi ve misyonu çocukları yetiştirme davasına kendisi için mesele haline getirsin. Çevreye baktığınızda sadece sorunları değil, böylesine başarılı öğretmenleri göreceksiniz. Bardağın dolu kısmını görerekhareket etmek daha uygun bir strateji olduğunu söylemek istiyoruz. Dünya değişiyor bu değişim kurulduğu günden itibaren var. Bugün bu değişimin daha süratli ve yoğun bir şekilde karşımızda. Bu yüzden bizim sahip olduğumuz bilgiler çok kısa zamanda eskiyor. İçinde bulunduğumuz şartlar çok kısa zamanda değişiyor. İnsanların beklentileri çok kısa zamanda farklılaşabiliyor. Öyleyse bu değişimi gözlemek biz idarecilerin ve siz öğretmenlerin ana noktalarından biri olmalıdır. Ve o değişime kendimizi uyduracakşekilde yeni kabiliyetler yeni bilgilerle kendimizi yenilemeli ve dinamik tutmalıyız. Biz bu konuda sizlerin her birine elimizden geldiğince zemin hazırlayacak, kendimizi değiştirme geliştirmek için fırsatlar sunmaya çalışacağız. Bununla ilgili hazırlıklarımızı yürütüyoruz" diye konuştu

Dinçer, "Bizim ülkemizin en önemli sorunlarımızdan bir tanesi şuanda bu. Herkes değişmek gerektiğini biliyor ama değişmenin hangi yönde olacağı ve nasıl olacağı ideal durumun hangisi olduğu konusunda ya fikir birliğine varamıyoruz ya da bilgi sahibi değiliz. Sürekli bilgi sahibi olmak ve kendimizi yenilemek zorunda olduğumuzu bilmeliyiz. Bilgi sahibi olmakta yetmez. Bilgi insanların zihninde durduğu zaman boşunadır. Öyleyse sahip olduğumuz bilgiyi eyleme dönüştürmek onu davranışlara aktarmak bizim enönemli sorumluluklarımızdan birisidir. Ama en önemlisi bunu yaparken davranışlarımızı sevgiyle yoğurmalıyız" şeklinde konuştu

"ÖĞRENCİLERE DÜŞÜNME, ANALİZ ETME, SORGULAMA ÖĞRETİLMELİ" Çocukları geliştirirken sadece akademik kabiliyetlerini geliştirilmemesinin üzerinde duran Bakan Dinçer, çocukların sadece matematik, fizik, kimyayı, tarihi olayları öğrenmesi gereken insanlar olarak görülmemesi gerektiğine dikkat çekti. Çocukların her şeyden önce temel bilgi ve kabiliyetlerini geliştirmek için çaba sarf edilmesi gerektiğini dile getiren Dinçer, öğrencilerin okumayı, yazmayı öğrenmelerinin yanında, hayata hazırlanması gerektiğini vurguladı. "Düşünmeyi soru sormayı sahip olduğu bilgiyifarklı alanlarda kullanmayı ve bilgilerini analiz etmeyi, içinde olduğu toplumu anlamayı analiz etmeyi, bir takım bilgileri tahlil etme gücüne sahip olmayı, soru sormayı, analitik kabiliyeti, çözüm üretmeyi öğrencilerimize öğretmeliyiz ve onlara hayatı aktarmalıyız" şeklinde eğitim de olması gerekenleri sıralayan Bakan Dinçer, "Toplu şı karşıya kalınabimun kültürlerini, değerlerini, tarihini, ahlakı ve toplumsal her türlü değerini onlara öğretmeli ve sorumluluklarını hatırlatmalıyız. İlerde bu toplumaborçlarının olduğunu, bu sorumlulukla ancak bunun yerine getirilebileceğini çocuklarımıza öğretmeliyiz. Çocuklarımızın biz mesleki kabiliyetlerini de geliştirmeliyiz. Artık içinde yaşadığımız dünya belirli bir mesleğiniz yoksa ayakta kalamayacağınız bir dünya olmaktadır. Bu dünyada herkesin mutlaka bir diğerinde, en yakının kinden daha iyi yaptığı bir işi olmalıdır. Bu işi olduğu takdir de ancak ayakta kalabileceğini öğrenmeli. Aksi takdir de sadece genel bilgilere sahip olmak, akademik bilgilere sahipolmak bizi hayata hazırlamayacak" dedi

"OKULLAR VATANDAŞLARA AÇILACAK, ANNELER EĞİTİME DAHİL EDİLECEK" Sadece sınavlarda akademik bilgi ve becerilerine dayalı olarak alacakları yüksek puanın öğrenci ve öğretmenin başarısını ortaya koymaya yetmeyeceğinin altını çizen Dinçer, konuşmasını şöyle tamamladı: "Dolayısıyla bizim çok yönlü bir çaba içerisinde olmamız gerekmektedir. Ama daha önemlisi biz bunu başarmak istiyorsak yani çocuklarımıza temel bilgi ve becerilerini, düşünme bilgi ve becerilerini, hayata uyuma karşı akademik becerileri vermek istiyorsak, özellikle okul öncesi ve ilköğretim alanında başta Güney Doğu ve İç Anadolu bölgesinde bunun aileler ile bütünleşerek gerçekleştirmek mümkündür. Eğer aileleri eğitime dahil edebilirsek özellikle anneleri, o zaman biz bu tek yönlü başarıyı değil çokyönlü başarıda ivme kazanabiliriz. Sizin bulunduğunuz yerde sadece insanlar, sadece çocuklar olmamalıdır. Aynı zamanda anneleri, babaları, kardeşleri olmalıdır. Ama daha önemlisi anneler olmalıdır. Anneler eğitimin bir parçası haline getirildiği sürece ancak bunu başarma imkanımız olacak. Okul ortamlarının herkese açık olması gerekmektedir. Yakında konuyla ilgili tedbirleri alacağım. İdarecilere, yöneticilere okul müdürlerine konuyla ilgili talimatları göndereceğim. Okullar sadece derslikleri olan fizikialanlar olarak görülmemelidir. Nitekim içinde okuduğumuz okullar içinde oturduğumuz evler bizim iç dünyamızı, ruh güzelliğimizi ya da misyonumuzu yansıtan mekanlar olarak algılanmalıdır. Bu açından bakıldığında okulların sadece fiziki mekanlar olarak görülmesi bizim başarılarımızın önündeki en büyük engellerden biridir. O okul bizim okul müdürüne ait değildir, o okul okul idarecilerine ait olduğu kadar öğretmenlere aittir, öğrencilere velilere aittir, içinde yaşadığımız mahalleye aittir. Bu yüzden okulunfiziki şartları tüm mahalle halkının tüm öğrenci ve velilerinin kullanabildiği rahat giriş çıkabildiği, hatta kendi ailevi, sosyal kültürel faaliyetlerini yapabildiği mekanlar olarak görmelisiniz. Eğer çocukların ailelerini de o okullara çekebilecek yeni eylemler projeler ortaya koymalısınız. Bu açından bakıldığında sorunlar çok ama sizden beklentilerimiz daha çok." Daha sonra Bakan Dinçer, çeşitli illerle görüntülü görüşme yaparak sohbet edip, mesajlarını yineledi.
Kaynak: İHA