Bakan Ergin: Deniz Feneri E.v Soruşturması Sürecindeki Suçlamalar Dezenformasyon
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından Deniz Feneri e.
v soruşturmasını yürüten savcıların görevden alınması sürecindeki suçlamaların dezenformasyon olduğunu söyledi. "Ne Adalet Bakanının ne de Başbakanın bu dosyaya müdahale etme hakkı yoktur." diyen Ergin, böyle bir müdahalenin de olmadığını belirterek, kamuoyunda bilgi kirliliği oluşturan bir takım konuların ortaya atıldığını ifade etti.
NTV'nin canlı yayın konuğu olan Bakan Ergin, konunun bilgi kirliliğine maruz kaldığını ve birbirine karıştırılan hususların bulunduğunu ifade etti. Deniz Feneri soruşturmasının yaklaşık 3 yıldır devam ettiğini anlatan Ergin, bu süre içerisinde bu savcıların çalışmalarına hiç kimsenin müdahil olmadığının altını çizdi.
Savcıların, istediklerini yaptığını anlatan Ergin, "Ne zaman şüphelilerin avukatları bir suç duyurusu dilekçesi ile HSYK'ya başvurdu ki bu başvuruda somut birtakım iddialar ortaya kondu. Yaklaşık 4-5 konu başlığında şikâyetler var. Bunları HSYK’nın üçüncü dairesi inceliyor ve inceleme yapmak üzere 2 müfettiş görevlendiriyor. Anayasanın 159. maddesi gereğince HSYK’nın 3. dairesinin almış olduğu bu karar Kurul başkanının oluruna tabi. Burada Kurul başkanı 2 tane karar verebilir. Evet, izin veriyorum, inceleyin diyebilir. Hayır diyebilir. Ama düşünün, bilgilere, belgelere dayalı, resmî kayıtlara dayalı bir şikâyet var ve bu şikâyet için siz hayır bunlar incelenmesin deme durumunuz olacak. Bugüne kadar bunu hiç yapmadım ben Adalet Bakanı olarak. Üçüncü dairede 159. maddeye göre oluruma gelen tüm inceleme ve müfettiş görevlendirme kararlarının tamamına izin vermişimdir. Çünkü incelensin, karanlıkta bir şey kalmasın, akıllarda sual kalmasın ve gerçekler ortaya çıksın. Benim verdiğim 'olur' budur. Sayın Kılıçdaroğlu’nun ithamlarına karşı verdiğim cevapta da şunu söyledim: Ben Kurul başkanı olarak, üçüncü dairenin müfettiş görevlendirme kararına olur vermişimdir. Bu dosyaya müdahalem bundan ibarettir. Ve bu müdahale Anayasanın bana yüklediği bir görev gereğidir dedim. Bunun dışında ne Adalet Bakanının, ne sayın Başbakanın bu dosyaya müdahale etme imkanları yoktur. Ve böyle de bir müdahale olmamıştır diye çok net ifade ettim." dedi.
"BALYOZ SAVCILARI DA DEĞİŞTİ"
Kamuoyunda, bilgi kirliliği oluşturan birtakım konuların ortaya atıldığına dikkat çeken Ergin, Cumhuriyet tarihinde ilk defa böyle bir şey olduğu iddialarının ise gerçeği yansıtmadığını ifade etti. 2010 yılının Nisan ayında İstanbul'da devam eden Balyoz soruşturmalarının savcılarını İstanbul Başsavcısının değiştirdiğini hatırlatan Ergin, "Ve haklarında böyle bir soruşturma da yoktu. Soruşturmalar, başsavcılıklar adına yapılır. Ve soruşturmaların gidişatından başsavcılar sorumludur. Onun için burada incelemeden soruşturmaya geçildiği için başsavcı böyle bir tedbiri uygun görmüştür ve uygulamıştır. Halen Kurulun uyguladığı bir tasarruf söz konusu değildir." diye konuştu.
Ne zaman sonuçlanabileceğine ilişkin bir soruya ise Bakan Ergin, "Bilemiyorum, şu anda bayramdan önce alınmış idi. Bunun Kurula, Daireye gönderilme süreci ne zaman olur, bayram tatilinde yapılmış mıdır bilmiyorum ama bu süreç daha Kurul’da işleyecektir. Şu anda Kurul’un yaptığı bir tasarruf söz konusu değildir. Dolayısıyla kamuoyunda gerçekten çok fazla dezenformasyon var. Ve öyle bir takdim ediliyor ki efendim ne olmuş yani, mahkemenin kararının bir kısmını kapatıp üstünü göndermiş de bir şey mi olmuş, evet bir şey olmuş?" karşılığını verdi.
"ŞİKAYETLER İÇİN MÜFETTİŞ GÖREVLENDİRİLİYOR"
Ergenekon savcıları hakkında çok sayıda şikayet yapıldığını dile getiren Ergin, şöyle devam etti: "Bu şikâyetler her gün arkası arkasına devam etmiştir. Müfettiş görevlendirmesi yapılmıştır Kurul tarafından, Bakanlık tarafından. O dönemde Bakanlık görevlendiriyordu, Kurul değişikliği olmamıştı çünkü. Görevlendirme yapılmıştır. İnceleme esnasında da şikâyet dilekçeleri geldiği için müfettişler de her dilekçe ile ilgili müştekileri, şikâyetçileri davet edip onların ifadelerini alıyor. Süreç bir miktar uzamıştır ama sonuçlandırılmıştır onlar da. Dolayısıyla bu olaya benzer Ergenekon ile ilgili bir tek benzeyen olay Erzincan, Erzurum’dur. Erzurum savcısı ile ilgili 24 saat içerisinde görevlendirme yapılmış ve incelendiğinde de biraz önce izah ettiğim tablo ortaya çıkmıştır ve kovuşturmaya gerekli bir durum ortaya çıkmıştır."
Deniz Feneri davasındaki tutuklamaların ardından böyle bir yaptırıma gidildiği iddiaları konusunda ise Ergin, "3 yıldır devam eden bir süreç… Ve bu hususa ilişkin itiraz tutuklamalardan önce yapılmıştır. Taraf avukatları, olaydan 6 ay sonra haberdar olduklarını ifade etmişlerdir. Ve savcılara bizzat itiraz dilekçesi götürmüşlerdir, demişlerdik ki bu da şikâyet dilekçesinin ekinde vardır çünkü. Yapmış olduğunuz uygulama yanlıştır, kanuna aykırıdır. Bakınız, mahkeme sadece şirketteki hisselerine tedbir konulmasına hükmetmiştir. Ama siz şirketin tüm mal varlıklarına el koymuşsunuz. Bu, yasaya aykırıdır, mahkeme kararına aykırıdır. Bunu düzeltin demişlerdir. Bu itiraz tutuklamalardan önce de yapılmıştır. Böyle bir şikayet kurula geldiği zaman kurul ne yapacaktı? Mahkeme kararında böyle bir uygulama var, oynama var, mahkemenin kabul etmediği, reddettiği bir tedbiri soruşturmaya dahil olmayan kişilerin haklarını haleldar edecek şekilde uygulama var, hayır ben bunu incelemiyorum mu diyecekti kurul." dedi.
"KILIÇDAROĞLU DOSYAYI BİLİYORSA PAYLAŞSIN"
Konuya ilişkin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Bakan Ergin, "Doğrusu dosyayı bilmiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu, dosyayı biliyorsa bunu paylaşması lazım. Kaldı ki inceledim, çok ciddi deliller var dedi daha önce. Nasıl incelemiş, bu ciddi delillere hangi bilgilerle ulaşmış, doğrusu bu soruların cevabını vermesi gereken sayın Kılıçdaroğlu’dur. Ekincisi köstebek olayına ilişkin olarak da basında isimler çıktı. Bildiği bir bilgi varsa Sayın Kılıçdaroğlu’nun bunu kamuoyu ile paylaşması gerekir. O zamanki İçişleri Bakanımız da bunun cevabını verdi." karşılığını verdi.
"KILIÇDAROĞLU AKLINA GELENİ SÖYLÜYOR"
Ergin, tutuklu milletvekilleriyle ilgili yasal bir çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin olarak da Kılıçdaroğlu'nun aklına gelen lafları söylediğini savundu. Bir yerde yasal düzenlemeye gerek olmadığını, bir başka yerde yasal düzenleme yapılmasını istediğini hatırlatan Ergin, şöyle devam etti: "Bir televizyon programındaki röportajında aynen şunları söyledi; HSYK tahliye etmeyen hakimleri görevden alsın, HSYK buna müdahale etmeyip neye müdahale edecek. Şimdi bir ilke ortaya koymamız gerekiyor. Adalet Bakanlığından istenen nedir? Yasal düzenleme ise bunun hazırlığını kendileri yapıyordu, hatırlarsanız Oktay Ekşi’ye bir yasa teklifi verdireceklerdi, bir çalışma yaptılar, sonra vazgeçtiler, niçin vazgeçtiler, yasal düzenlemesi o kadar kolay olmadı onun için mi vazgeçtiler. İki, bir ara yasal düzenlemeye gerek yoktur, Adalet Bakanı daha etkin olsun, Adalet Bakanı ne yapsın, açıp hâkim savcılara şu seçilen milletvekillerini bir bıraksanız da şu problemi çözsek mi diyecek Adalet Bakanı. Bir başka zeminde de HSYK bu hakimleri görevden alsın diyecek, niçin müdahale etmiyor diyecek. Şimdi Anayasanın 159. maddesi gereğince bir şikayet nedeniyle soruşturmaya izin verdiğim için ve anayasal bir görevim olduğu için niçin Adalet Bakanı burnunu sokuyor diyen sayın Kılıçdaroğlu diğer taraftan tutuklu milletvekilleri serbest bırakılmıyor. Adalet Bakanı daha etkin olsun diyen sayın Kılıçdaroğlu, şimdi hangisine itibar edeceğiz, hangisine ayak uyduracağız, burada problem şudur; bu kişiler seçildikleri için tutuklanmış değillerdir, seçimden önce bunlar tutukludurlar, bunu bile bile aday yapmıştır Kılıçdaroğlu ve bu husus kendisine bir televizyon programında sorulmuştur. Mahkeme, bunları, seçildikten sonra tahliye etmezse ne yaparsınız diye, "Yargı kararlarına saygılı oluruz." demiştir. Ne değişmiştir de sayın Kılıçdaroğlu bu noktaya gelmiştir. Dolayısıyla bu konuya özgü bir çalışma söz konusu değil şu anda. Ama genel itibariyle ceza yasalarımızda uygulamalara dayanan, 6 yıllık uygulama sonuçlarına dahil bir takım hazırlıklarınız vardır. Onunla ilgili çalışmalarımız devam ediyor."
"YARGI KONUSUNDA ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR"
Türkiye'de uzun tutukluluğa ilişkin iddialar, yargılamaların uzaması hadisesi, gözaltı, yakalama uygulamalarında yasayı ya da maksadı aşan uygulamalar konusunda bakanlığın bir takım çalışmaları olduğunu dile getiren Ergin, "Ceza yasamızdaki düzenlemelerden maksadı aşan şekilde yorumlanan varsa bunların değerlendirildiği bir çalışma devam ediyor. Parlamento açılıncaya kadar Ekim başına kadar toparlanmış olur. Bir diğeri uygulamadan kaynaklı sorunları çözebilmek için de bir takım sempozyumlar ve eğitim çalışmaları başlattık. 12-14 Eylül tarihlerinde birincisi yapılacak, HSYK, Adalet Akademisi işbirliği ile yapılıyor, Türkiye’deki bütün başsavcılarımız katılıyor buraya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden hukukçular katılıyor, Avrupa’daki ceza hukukçularından misafirler katılıyor, Türkiye’deki ceza hukuku alanındaki akademisyen hocalarımız katılıyor ve Yargıtay’daki uygulayıcılar katılıyor. Burada el koyma, yakalama, uzun yargılama süreleri masaya yatırılacak ve etkin tedbirler konusunda bir çalışma yapılacak ayrıca uygulamadan kaynaklı sorunlar önemliydi yakalama, gözaltına alma uygulamalarında tasvip etmediğimiz, arzu etmediğimiz sabahın erken saatinde gözaltına almalar, insanların gözaltında iken kollarına girilerek başlarından basılarak arabalara bindirmeler, bütün bunlar uygulamadan kaynaklı sorunlardır, bunların çözümü için de meslek içi eğitim anlamında 12-14 Eylül tarihlerinde bir sempozyum yapıyoruz Ankara’da. Bundan sonra hâkimlerimiz yine HSYK, Akademi, Yargıtay, Akademik camia ile buluşturularak, uygulamaya dönük aksamalar masaya yatırılacak." diye konuştu.
"AİHM'DE 17 BİN 700 DOSYA VAR"
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'ne Türkiye’den giden 17 bin 700 civarında toplam dosya olduğunu belirten Bakan Ergin, şu bilgileri verdi: "Bizim yetkisini tanıdığımız günden bu yana da 3 bin 400 ihlal kararı çıkmış Türkiye aleyhine. AİHM’in sözleşmenin farklı maddelerini ihlalden kaynaklıdır. İnsan Hakları Daire Başkanlığı da bu uygulamaların Türkiye’ye yansımaları konusunda önemli çalışmalar yapacaktır. Bizim hakim savcı sayılarını artırma çabalarımız, istinaf mahkemelerinin devreye girmesi, Yargıtay’da ve Danıştay’da hızlandırma tedbirlerimiz bir araya geldiğinde uzun yargılama sürelerini kısaltma noktasında somut verilere ulaşacağız yakında."
"ÖCALAN GÖRÜŞMELERİNE OLUMLU CEVAP VERMEDİK"
BDP'nin, teröristbaşı Abdullah Öcalan ile görüşme talebi konusunda ise Ergin, "Avukatların görüşmeleri Başsavcılık tarafından organize edilir ama onun dışında milletvekilkerinin ya da sivil toplum örgütlerinin taleplerine Adalet Bakanlığı muhataptır, bugüne kadar bu taleplerden hiçbirisini karşılamadık. Ne yurt dışından gelenleri, ne yurt içinden gelenleri. O kararımızı değiştirmemizi gerektiren bir şey gözükmüyor. Avukatların gidip gitmemesi tamamen Başsavcılığın yetkisindedir." dedi.
Bakan Ergin, 1999’da Öcalan yakalanıp, Türkiye’ye getirilip İmralı’ya götürüldüğünden beri devletin ilgili birimlerinin ihtiyaç duydukları zeminde görüşme yaptığını, uymadıkları zeminde görüşülmediğini ifade etti. Gene bir ihtiyaç duyarlarsa görüşüleceğini anlatan Ergin, "Tamamen bizim dışımızda bir olaydır. Bu ülkenin güvenliği adına görev yapan kamu görevlileri ihtiyaç duyarlarsa gene görüşürler." diye konuştu.
YASA DIŞI DİNLEMELER
Yasa dışı dinlemeleri konusunda ise Bakan Ergin, "Sayın Kılıçdaroğlu kimseyi zan altında bırakmasın. Zahmet etsin de şu bildiği şeyleri açıklasın. Sıkıntı oluşacaksa oluşsun. Milleti zan altında bırakmaktan daha fazla sıkıntı oluşmaz. Kim yaptırmışsa bu dinlemeleri, kim dinlemişse lütfen bunları bir açıklasın, biz de bilelim de gereğini yapalım. Bu, Türkiye’de sıkça yaşanan bir sorun, Meclis tatile girmezden önce bir yasa tasarısı sevk etmiştik parlamentoya, Komisyondan geçip Genel Kurul aşamasına gelmişti. Bu usulsüz yasa dışı dinlemelerin cezalarını artıran maddeler de vardı onun içerisinde. Bu yasama döneminde o tekrar gündeme gelecektir. Şurada üç kişi beraber oturuyoruz, özel bir mekan, teknoloji o kadar gelişti ki cebimizdeki cep telefonlarının her biri bir dinleme aygıtı, düğmesine basıp bir tanesi bunu dinliyorsa daha sonra bunu servis ediyorsa, bunu önlemenin yolu kamu otoritesi açısından çok kolay değil, ancak bunun yaptırımını artırmak suretiyle caydırıcı olabilirsiniz. Bu caydırıcılığı artırmak için de yasamız parlamentoda." diye konuştu.
MAVİ MARMARA BASKINI
İsrail'in Mavi Marmara baskını sonrası gelinen noktayı da değerlendiren Ergin, şunları ifade etti: "Burada yanlış düşünülen bir konu var. Laheye gidilmesi düşünülen konu Mavi Marmara hadisesi değildir. Gazze'ye uygulanan ablukaya ilişkin Dışişlerinin bir çalışması var diye biliyorum. Ekim ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurul çalışmaları başlıyor, Genel Kurul çalışmaları esnasında Gazze ablukasına ilişkin olarak bunun yasa dışı olduğu, Lahey Adalet Divanı'ndan bir istişari karar istenmesi konusunda Genel Kuruldan bir karar çıkartmaya çalışacak Türkiye, öyle anlıyorum ben konuyu. Yoksa Mavi Marmara ile ilgili olarak Lahey'e gitme söz konusu değil, Türkiye ve İsrail Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yetkisini tanımadığı için oraya da gidilemiyor. Ancak o hadisede öldürülenlerin yakınları kişisel müracaat yapmış durumda Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne onların davaları devam ediyor, İstanbul Başsavcılığımızın devam ettirdiği bir soruşturma var, o soruşturmada da istinabe yoluyla suçluların ifadelerinin alınması için yazışmalar yapılıyor Dışişleri Bakanlığımızla. Türkiye’deki dosyamızdaki işlemler devam ediyor. Lahey'le ilgili Mavi Marmara ile ilgili bir gitmenin söz konusu olmadığını biliyorum."
Terörün finansmanı ile ilgili yasal düzenlemenin ne zaman Meclis'e geleceğine ilişkin bir soruya da Bakan Ergin, "Terörizmin finansmanının önlenmesine dair bir yasa tasarısı parlamento tatile girmezden önce parlamentoya sevk edilmiş idi. Bu dönem parlamento çalışmaları başlar başlamaz ilk görüşülecek yasalardan biri odur. Çok önemli bir yasadır. Terörist unsurlara, terörist örgütlere kaynak aktaran unsurlarla mücadeleyi öngörüyor. Parlamento açılır açılmaz bu yasayı gündeme getireceğiz." karşılığını verdi.
NTV'nin canlı yayın konuğu olan Bakan Ergin, konunun bilgi kirliliğine maruz kaldığını ve birbirine karıştırılan hususların bulunduğunu ifade etti. Deniz Feneri soruşturmasının yaklaşık 3 yıldır devam ettiğini anlatan Ergin, bu süre içerisinde bu savcıların çalışmalarına hiç kimsenin müdahil olmadığının altını çizdi.
Savcıların, istediklerini yaptığını anlatan Ergin, "Ne zaman şüphelilerin avukatları bir suç duyurusu dilekçesi ile HSYK'ya başvurdu ki bu başvuruda somut birtakım iddialar ortaya kondu. Yaklaşık 4-5 konu başlığında şikâyetler var. Bunları HSYK’nın üçüncü dairesi inceliyor ve inceleme yapmak üzere 2 müfettiş görevlendiriyor. Anayasanın 159. maddesi gereğince HSYK’nın 3. dairesinin almış olduğu bu karar Kurul başkanının oluruna tabi. Burada Kurul başkanı 2 tane karar verebilir. Evet, izin veriyorum, inceleyin diyebilir. Hayır diyebilir. Ama düşünün, bilgilere, belgelere dayalı, resmî kayıtlara dayalı bir şikâyet var ve bu şikâyet için siz hayır bunlar incelenmesin deme durumunuz olacak. Bugüne kadar bunu hiç yapmadım ben Adalet Bakanı olarak. Üçüncü dairede 159. maddeye göre oluruma gelen tüm inceleme ve müfettiş görevlendirme kararlarının tamamına izin vermişimdir. Çünkü incelensin, karanlıkta bir şey kalmasın, akıllarda sual kalmasın ve gerçekler ortaya çıksın. Benim verdiğim 'olur' budur. Sayın Kılıçdaroğlu’nun ithamlarına karşı verdiğim cevapta da şunu söyledim: Ben Kurul başkanı olarak, üçüncü dairenin müfettiş görevlendirme kararına olur vermişimdir. Bu dosyaya müdahalem bundan ibarettir. Ve bu müdahale Anayasanın bana yüklediği bir görev gereğidir dedim. Bunun dışında ne Adalet Bakanının, ne sayın Başbakanın bu dosyaya müdahale etme imkanları yoktur. Ve böyle de bir müdahale olmamıştır diye çok net ifade ettim." dedi.
"BALYOZ SAVCILARI DA DEĞİŞTİ"
Kamuoyunda, bilgi kirliliği oluşturan birtakım konuların ortaya atıldığına dikkat çeken Ergin, Cumhuriyet tarihinde ilk defa böyle bir şey olduğu iddialarının ise gerçeği yansıtmadığını ifade etti. 2010 yılının Nisan ayında İstanbul'da devam eden Balyoz soruşturmalarının savcılarını İstanbul Başsavcısının değiştirdiğini hatırlatan Ergin, "Ve haklarında böyle bir soruşturma da yoktu. Soruşturmalar, başsavcılıklar adına yapılır. Ve soruşturmaların gidişatından başsavcılar sorumludur. Onun için burada incelemeden soruşturmaya geçildiği için başsavcı böyle bir tedbiri uygun görmüştür ve uygulamıştır. Halen Kurulun uyguladığı bir tasarruf söz konusu değildir." diye konuştu.
Ne zaman sonuçlanabileceğine ilişkin bir soruya ise Bakan Ergin, "Bilemiyorum, şu anda bayramdan önce alınmış idi. Bunun Kurula, Daireye gönderilme süreci ne zaman olur, bayram tatilinde yapılmış mıdır bilmiyorum ama bu süreç daha Kurul’da işleyecektir. Şu anda Kurul’un yaptığı bir tasarruf söz konusu değildir. Dolayısıyla kamuoyunda gerçekten çok fazla dezenformasyon var. Ve öyle bir takdim ediliyor ki efendim ne olmuş yani, mahkemenin kararının bir kısmını kapatıp üstünü göndermiş de bir şey mi olmuş, evet bir şey olmuş?" karşılığını verdi.
"ŞİKAYETLER İÇİN MÜFETTİŞ GÖREVLENDİRİLİYOR"
Ergenekon savcıları hakkında çok sayıda şikayet yapıldığını dile getiren Ergin, şöyle devam etti: "Bu şikâyetler her gün arkası arkasına devam etmiştir. Müfettiş görevlendirmesi yapılmıştır Kurul tarafından, Bakanlık tarafından. O dönemde Bakanlık görevlendiriyordu, Kurul değişikliği olmamıştı çünkü. Görevlendirme yapılmıştır. İnceleme esnasında da şikâyet dilekçeleri geldiği için müfettişler de her dilekçe ile ilgili müştekileri, şikâyetçileri davet edip onların ifadelerini alıyor. Süreç bir miktar uzamıştır ama sonuçlandırılmıştır onlar da. Dolayısıyla bu olaya benzer Ergenekon ile ilgili bir tek benzeyen olay Erzincan, Erzurum’dur. Erzurum savcısı ile ilgili 24 saat içerisinde görevlendirme yapılmış ve incelendiğinde de biraz önce izah ettiğim tablo ortaya çıkmıştır ve kovuşturmaya gerekli bir durum ortaya çıkmıştır."
Deniz Feneri davasındaki tutuklamaların ardından böyle bir yaptırıma gidildiği iddiaları konusunda ise Ergin, "3 yıldır devam eden bir süreç… Ve bu hususa ilişkin itiraz tutuklamalardan önce yapılmıştır. Taraf avukatları, olaydan 6 ay sonra haberdar olduklarını ifade etmişlerdir. Ve savcılara bizzat itiraz dilekçesi götürmüşlerdir, demişlerdik ki bu da şikâyet dilekçesinin ekinde vardır çünkü. Yapmış olduğunuz uygulama yanlıştır, kanuna aykırıdır. Bakınız, mahkeme sadece şirketteki hisselerine tedbir konulmasına hükmetmiştir. Ama siz şirketin tüm mal varlıklarına el koymuşsunuz. Bu, yasaya aykırıdır, mahkeme kararına aykırıdır. Bunu düzeltin demişlerdir. Bu itiraz tutuklamalardan önce de yapılmıştır. Böyle bir şikayet kurula geldiği zaman kurul ne yapacaktı? Mahkeme kararında böyle bir uygulama var, oynama var, mahkemenin kabul etmediği, reddettiği bir tedbiri soruşturmaya dahil olmayan kişilerin haklarını haleldar edecek şekilde uygulama var, hayır ben bunu incelemiyorum mu diyecekti kurul." dedi.
"KILIÇDAROĞLU DOSYAYI BİLİYORSA PAYLAŞSIN"
Konuya ilişkin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Bakan Ergin, "Doğrusu dosyayı bilmiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu, dosyayı biliyorsa bunu paylaşması lazım. Kaldı ki inceledim, çok ciddi deliller var dedi daha önce. Nasıl incelemiş, bu ciddi delillere hangi bilgilerle ulaşmış, doğrusu bu soruların cevabını vermesi gereken sayın Kılıçdaroğlu’dur. Ekincisi köstebek olayına ilişkin olarak da basında isimler çıktı. Bildiği bir bilgi varsa Sayın Kılıçdaroğlu’nun bunu kamuoyu ile paylaşması gerekir. O zamanki İçişleri Bakanımız da bunun cevabını verdi." karşılığını verdi.
"KILIÇDAROĞLU AKLINA GELENİ SÖYLÜYOR"
Ergin, tutuklu milletvekilleriyle ilgili yasal bir çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin olarak da Kılıçdaroğlu'nun aklına gelen lafları söylediğini savundu. Bir yerde yasal düzenlemeye gerek olmadığını, bir başka yerde yasal düzenleme yapılmasını istediğini hatırlatan Ergin, şöyle devam etti: "Bir televizyon programındaki röportajında aynen şunları söyledi; HSYK tahliye etmeyen hakimleri görevden alsın, HSYK buna müdahale etmeyip neye müdahale edecek. Şimdi bir ilke ortaya koymamız gerekiyor. Adalet Bakanlığından istenen nedir? Yasal düzenleme ise bunun hazırlığını kendileri yapıyordu, hatırlarsanız Oktay Ekşi’ye bir yasa teklifi verdireceklerdi, bir çalışma yaptılar, sonra vazgeçtiler, niçin vazgeçtiler, yasal düzenlemesi o kadar kolay olmadı onun için mi vazgeçtiler. İki, bir ara yasal düzenlemeye gerek yoktur, Adalet Bakanı daha etkin olsun, Adalet Bakanı ne yapsın, açıp hâkim savcılara şu seçilen milletvekillerini bir bıraksanız da şu problemi çözsek mi diyecek Adalet Bakanı. Bir başka zeminde de HSYK bu hakimleri görevden alsın diyecek, niçin müdahale etmiyor diyecek. Şimdi Anayasanın 159. maddesi gereğince bir şikayet nedeniyle soruşturmaya izin verdiğim için ve anayasal bir görevim olduğu için niçin Adalet Bakanı burnunu sokuyor diyen sayın Kılıçdaroğlu diğer taraftan tutuklu milletvekilleri serbest bırakılmıyor. Adalet Bakanı daha etkin olsun diyen sayın Kılıçdaroğlu, şimdi hangisine itibar edeceğiz, hangisine ayak uyduracağız, burada problem şudur; bu kişiler seçildikleri için tutuklanmış değillerdir, seçimden önce bunlar tutukludurlar, bunu bile bile aday yapmıştır Kılıçdaroğlu ve bu husus kendisine bir televizyon programında sorulmuştur. Mahkeme, bunları, seçildikten sonra tahliye etmezse ne yaparsınız diye, "Yargı kararlarına saygılı oluruz." demiştir. Ne değişmiştir de sayın Kılıçdaroğlu bu noktaya gelmiştir. Dolayısıyla bu konuya özgü bir çalışma söz konusu değil şu anda. Ama genel itibariyle ceza yasalarımızda uygulamalara dayanan, 6 yıllık uygulama sonuçlarına dahil bir takım hazırlıklarınız vardır. Onunla ilgili çalışmalarımız devam ediyor."
"YARGI KONUSUNDA ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR"
Türkiye'de uzun tutukluluğa ilişkin iddialar, yargılamaların uzaması hadisesi, gözaltı, yakalama uygulamalarında yasayı ya da maksadı aşan uygulamalar konusunda bakanlığın bir takım çalışmaları olduğunu dile getiren Ergin, "Ceza yasamızdaki düzenlemelerden maksadı aşan şekilde yorumlanan varsa bunların değerlendirildiği bir çalışma devam ediyor. Parlamento açılıncaya kadar Ekim başına kadar toparlanmış olur. Bir diğeri uygulamadan kaynaklı sorunları çözebilmek için de bir takım sempozyumlar ve eğitim çalışmaları başlattık. 12-14 Eylül tarihlerinde birincisi yapılacak, HSYK, Adalet Akademisi işbirliği ile yapılıyor, Türkiye’deki bütün başsavcılarımız katılıyor buraya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden hukukçular katılıyor, Avrupa’daki ceza hukukçularından misafirler katılıyor, Türkiye’deki ceza hukuku alanındaki akademisyen hocalarımız katılıyor ve Yargıtay’daki uygulayıcılar katılıyor. Burada el koyma, yakalama, uzun yargılama süreleri masaya yatırılacak ve etkin tedbirler konusunda bir çalışma yapılacak ayrıca uygulamadan kaynaklı sorunlar önemliydi yakalama, gözaltına alma uygulamalarında tasvip etmediğimiz, arzu etmediğimiz sabahın erken saatinde gözaltına almalar, insanların gözaltında iken kollarına girilerek başlarından basılarak arabalara bindirmeler, bütün bunlar uygulamadan kaynaklı sorunlardır, bunların çözümü için de meslek içi eğitim anlamında 12-14 Eylül tarihlerinde bir sempozyum yapıyoruz Ankara’da. Bundan sonra hâkimlerimiz yine HSYK, Akademi, Yargıtay, Akademik camia ile buluşturularak, uygulamaya dönük aksamalar masaya yatırılacak." diye konuştu.
"AİHM'DE 17 BİN 700 DOSYA VAR"
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'ne Türkiye’den giden 17 bin 700 civarında toplam dosya olduğunu belirten Bakan Ergin, şu bilgileri verdi: "Bizim yetkisini tanıdığımız günden bu yana da 3 bin 400 ihlal kararı çıkmış Türkiye aleyhine. AİHM’in sözleşmenin farklı maddelerini ihlalden kaynaklıdır. İnsan Hakları Daire Başkanlığı da bu uygulamaların Türkiye’ye yansımaları konusunda önemli çalışmalar yapacaktır. Bizim hakim savcı sayılarını artırma çabalarımız, istinaf mahkemelerinin devreye girmesi, Yargıtay’da ve Danıştay’da hızlandırma tedbirlerimiz bir araya geldiğinde uzun yargılama sürelerini kısaltma noktasında somut verilere ulaşacağız yakında."
"ÖCALAN GÖRÜŞMELERİNE OLUMLU CEVAP VERMEDİK"
BDP'nin, teröristbaşı Abdullah Öcalan ile görüşme talebi konusunda ise Ergin, "Avukatların görüşmeleri Başsavcılık tarafından organize edilir ama onun dışında milletvekilkerinin ya da sivil toplum örgütlerinin taleplerine Adalet Bakanlığı muhataptır, bugüne kadar bu taleplerden hiçbirisini karşılamadık. Ne yurt dışından gelenleri, ne yurt içinden gelenleri. O kararımızı değiştirmemizi gerektiren bir şey gözükmüyor. Avukatların gidip gitmemesi tamamen Başsavcılığın yetkisindedir." dedi.
Bakan Ergin, 1999’da Öcalan yakalanıp, Türkiye’ye getirilip İmralı’ya götürüldüğünden beri devletin ilgili birimlerinin ihtiyaç duydukları zeminde görüşme yaptığını, uymadıkları zeminde görüşülmediğini ifade etti. Gene bir ihtiyaç duyarlarsa görüşüleceğini anlatan Ergin, "Tamamen bizim dışımızda bir olaydır. Bu ülkenin güvenliği adına görev yapan kamu görevlileri ihtiyaç duyarlarsa gene görüşürler." diye konuştu.
YASA DIŞI DİNLEMELER
Yasa dışı dinlemeleri konusunda ise Bakan Ergin, "Sayın Kılıçdaroğlu kimseyi zan altında bırakmasın. Zahmet etsin de şu bildiği şeyleri açıklasın. Sıkıntı oluşacaksa oluşsun. Milleti zan altında bırakmaktan daha fazla sıkıntı oluşmaz. Kim yaptırmışsa bu dinlemeleri, kim dinlemişse lütfen bunları bir açıklasın, biz de bilelim de gereğini yapalım. Bu, Türkiye’de sıkça yaşanan bir sorun, Meclis tatile girmezden önce bir yasa tasarısı sevk etmiştik parlamentoya, Komisyondan geçip Genel Kurul aşamasına gelmişti. Bu usulsüz yasa dışı dinlemelerin cezalarını artıran maddeler de vardı onun içerisinde. Bu yasama döneminde o tekrar gündeme gelecektir. Şurada üç kişi beraber oturuyoruz, özel bir mekan, teknoloji o kadar gelişti ki cebimizdeki cep telefonlarının her biri bir dinleme aygıtı, düğmesine basıp bir tanesi bunu dinliyorsa daha sonra bunu servis ediyorsa, bunu önlemenin yolu kamu otoritesi açısından çok kolay değil, ancak bunun yaptırımını artırmak suretiyle caydırıcı olabilirsiniz. Bu caydırıcılığı artırmak için de yasamız parlamentoda." diye konuştu.
MAVİ MARMARA BASKINI
İsrail'in Mavi Marmara baskını sonrası gelinen noktayı da değerlendiren Ergin, şunları ifade etti: "Burada yanlış düşünülen bir konu var. Laheye gidilmesi düşünülen konu Mavi Marmara hadisesi değildir. Gazze'ye uygulanan ablukaya ilişkin Dışişlerinin bir çalışması var diye biliyorum. Ekim ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurul çalışmaları başlıyor, Genel Kurul çalışmaları esnasında Gazze ablukasına ilişkin olarak bunun yasa dışı olduğu, Lahey Adalet Divanı'ndan bir istişari karar istenmesi konusunda Genel Kuruldan bir karar çıkartmaya çalışacak Türkiye, öyle anlıyorum ben konuyu. Yoksa Mavi Marmara ile ilgili olarak Lahey'e gitme söz konusu değil, Türkiye ve İsrail Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yetkisini tanımadığı için oraya da gidilemiyor. Ancak o hadisede öldürülenlerin yakınları kişisel müracaat yapmış durumda Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne onların davaları devam ediyor, İstanbul Başsavcılığımızın devam ettirdiği bir soruşturma var, o soruşturmada da istinabe yoluyla suçluların ifadelerinin alınması için yazışmalar yapılıyor Dışişleri Bakanlığımızla. Türkiye’deki dosyamızdaki işlemler devam ediyor. Lahey'le ilgili Mavi Marmara ile ilgili bir gitmenin söz konusu olmadığını biliyorum."
Terörün finansmanı ile ilgili yasal düzenlemenin ne zaman Meclis'e geleceğine ilişkin bir soruya da Bakan Ergin, "Terörizmin finansmanının önlenmesine dair bir yasa tasarısı parlamento tatile girmezden önce parlamentoya sevk edilmiş idi. Bu dönem parlamento çalışmaları başlar başlamaz ilk görüşülecek yasalardan biri odur. Çok önemli bir yasadır. Terörist unsurlara, terörist örgütlere kaynak aktaran unsurlarla mücadeleyi öngörüyor. Parlamento açılır açılmaz bu yasayı gündeme getireceğiz." karşılığını verdi.