İş Dünyası Ordu'da Toplandı

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türk markası olan bir otomobil ortaya çıkarmak içi 2.

İş Dünyası Ordu'da Toplandı
5-3 milyar euro gibi yatırım maliyetinden bahsedildiğini belirterek, "Bu rakam gerçekçi değil. 250 milyon dolarlık, 500 milyonluk bir yatırım yaparak bu işleri gerçekleştirecek bir bilgi birikimine, bir potansiyele, bir yan sanayiye sahibiz" dedi

Türkiye'nin en büyük iş dünyası örgütlerinden Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), 2011 yılının ikinci Başkanlar Konseyi toplantısını ING Bank ve Vodafone sponsorluğunda Ordu'da gerçekleştirdi. Ordu Sanayici İş Adamları Derneği'nin ev sahipliğini yaptığı Başkanlar Konseyi toplantısı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Ordu Valisi Orhan Düzgün, TÜRKONFED Başkanı Erdem Çenesiz, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, AK Parti Ordu Milletvekili Fatih Han Ünal, CHP Ordu Milletvekili İdrisYıldız ve TÜRKONFED çatısı altındaki 13 federasyon ve 112 derneğin temsilcileri ve iş adamlarının katılımıyla gerçekleşti.

Başkanlar Konseyi'nin açılış konuşmasını yapan TÜRKONFED Başkanı Erdem Çenesiz, küresel planda meydana gelebilecek değişimlerin öngörülmesinde zorluklar yaşandığını, çok ciddi bir belirsizlik ve risk oluşturduğunu söyledi

"BÜYÜME HIZINI KORUMALIYIZ" Dünya ekonomisinde toparlanmanın yavaş geliştiği bir süreçte Türkiye'nin ilk çeyrekte yüzde 11.6, ikinci çeyrekte de yüzde 8.8 gibi tahminlerin üzerinde hızla büyüdüğünü belirten Çenesiz, önümüzdeki dönemde bu hızı koruyamama riski bulunduğunu vurguladı. Çenesiz, küresel ekonomideki değişimlerin ulusal ekonomiyi de etkileyebileceğini belirterek, "Yeni meclisten ve yeni hükümetten ülkemizi 2023 vizyonuna ulaştıracak ve küresel ortamın gereklerini yerine getirecek, reform niteliğinde politikalaruygulamalarını talep etmekteyiz" diye konuştu

Türkiye-AB ilişkilerinin duraklama noktasına geldiğini de belirten Çenesiz, bu ilişkinin canlanmasının sadece Türkiye-AB veya Avrupa için değil, özellikle Arap coğrafyası ve Ortadoğu bölgeleri başta olmak üzere, küreselleşen dünyanın istikrarı ve geleceği içinde bir gereklilik haline geldiğini kaydetti. Çenesiz, önümüzdeki dönemin en büyük tartışma konusunun yeni anayasa olacağını, Doğu ve Güneydoğu sorununun demokratik çözümünde en önemli boyutun da bu olduğunu vurgulayarak, "Anayasanın sadece içerikolarak demokratik olması değil katılımcı ve müzakereci demokrasiyi içeren bir süreç içinde hazırlanması gerekiyor" şeklinde konuştu. "TÜRKİYE HER YIL YÜZDE 5-6 BÜYÜMELİ" TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner de, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik refahını arttırmak için yıllık yüzde 5-6 civarında büyümesi gerektiğini söyledi. Bu büyümeyi sağlarken kalkınmanın sağlanamaması halinde büyümenin sürdürülebilir olmayacağını vurgulayan Boyner, "Hemen belirtelim Türkiye, sürdürülebilirlik tercihini bir çok gelişmiş ülkeye göre daha rahat hayata getirebilecek şartlara sahiptir, yani başlangıç koşulları olarak Türkiye nispeten avantajlı durumdadır" dedi

"2050 yılı Türkiye'sine baktığımızda, nüfusu 100 milyona ulaşan, çalışma çağındaki nüfusu 2000 yılında yüzde 64.5'luk seviyeden 2020'de 68.6 ile en yüksek seviyesine ulaşan, bu tarihten sonra azalmaya başlayarak 2050'de yeniden yüzde 64.5 değerine ulaşan bir Türkiye görüyoruz" diyen Boyner, şöyle konuştu: "Bu dönemde eğitim çağındaki nüfusta ise yüzde 8'e yakın bir azalma olacak ki, bu da eğitim yükünü azaltacak. Doğru yönlendirildiğinde çok büyük bir fırsat olabilecek bu gelişme, ancak ciddi bir eğitim politikası ile birlikte, istihdamı teşvik edici, yeni istihdam alanları açan, kayıt dışı istihdamı önleyen politikalar uygulandığı takdirde bizi başarıya götürecek. Sürdürülebilir büyümenin, bir diğer önemli bir boyutu ise kentleşme. 2050'de Türkiye için yaklaşık yüzde 80'lik bir kentleşme oranıhesaplanıyor. Bu, hem ekonomik hem de toplumsal yapıda önemli değişikliklere neden olacak. Kentlere olan talep, hızla yeni yaşam alanları yaratmamızı gerektiriyor. Ancak, burada da dikkate almamız gereken bir sürdürülebilir kentler kavramı ile karşı karşıyayız. Sürdürülebilir kentleşme, sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirlik ilkelerinin, katılımcı bir planlama anlayışı ile biçimlendirilmesini öngörüyor. Bu süreçte, teknolojik gelişmelerin bize sunduğu fırsatlardan yararlanmayı ve yerel yönetimlerinkapasitesinin artırılmasını da çok önemli görüyoruz." "TÜRK EKONOMİSİ KRİZ TARTIŞMALARININ UZAĞINDADIR" Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün de konuşmasında, Türkiye ekonomisinin, Avrupa'da komşu Yunanistan'da yaşanan bu tip tartışmaların oldukça uzağında bir yerde durduğunu söyleyerek, "Bu durumun en büyük nedeni hiç şüphesiz 2002'den itibaren Türkiye'de harekete geçirdiğimiz makro ekonomik reformlardır" dedi.

Türk ekonomisinin bu adımlarla son derece sağlam ve güvenilir bir liman haline geldiğini söyleyen Bakan Ergün, "Küresel kriz ortaya çıktığında Sayın Başbakanımızın ifadeleri söylendiğinde bazı çevrelerce ağır eleştirilere maruz bırakılmıştı. Özellikle IMF anlaşması söz konusu olduğunda Türkiye'nin yoluna IMF ile yeni bir anlaşma yapmadan devam etmesinin çok olumsuz sonuçlar doğuracağını zikredenler de olmuştu. Biz ise ısrarla Türkiye ekonomisinin sağlam dinamiklere sahip olduğunu, Türkiye'nin bu krizdengüçlenerek çıkacağını ifade etmiştik. İstediğimiz şartlar sağlanmadığı için de yolumuza IMF ile yeni bir stand-by anlaşması yapmadan devam ettik. Kriz ortamında IMF ile anlaşma imzalayan ülkelerle Türkiye'nin durumunu mukayese ettiğimizde ne kadar doğru bir adım attığımız çok iyi anlaşılmaktadır" dedi

"TV YORUMCULARI SAVAŞ MUHABİRİ GİBİ" Ekonomik sıkıntılar olduğu zamanlarda günübirlik değerlendirmeler yapanların çok olduğunu da sözlerine ekleyen Bakan Ergün, "Televizyonları falan dinliyoruz mesela. Ekonomi yorumcuları, ekonomi yorumcusu değil mübarek savaş muhabiri sanki. Savaş muhabiri gibi ekonomik gelişmeleri anlatıyor. Şuraya bomba düştü, burada patladı, şurada adam ölecek. Yani ne oluyor herkesi paniğe sevk etmenin ekonomi yorumcusunun işinin olmadığını bilmek lazım. Ekonomi soğukkanlılıkla yönetilecek bir iştir. Ekonominin yüzde60'ı psikolojidir. Dolayısıyla birçok hadiseye soğukkanlı ve iyimser bakmak daha doğrudur. Ne olacak kötümser bakacaksın da? Siz ziyaret ettiğiniz hastaya ne kadar kötü görünüyorsun, yarına çıkmazsın sen. Böyle mi diyorsunuz? Hiç olmazsa umut vermek lazım. Böyle yaklaşmak varken, dermisiniz ne kadar kötü görünüyorsunuz yarına çıkmazsın diye. Ekonomi yorumcularında böyle bir tablo görüyoruz. Bunun iş dünyasına, ülkeye hiçbir katkısı olmaz. Savaş muhabiri gibi ekonomi yorumu yapılmaz. Kötümser bir yaklaşımlaolaylar ele alınarak kimse bir şey kazanmaz. Onun için işin soğukkanlılıkla idaresi her zaman önemli. Biz kriz dönemlerinde hep beraber bunu yapmalıyız. Kriz dönemleri birbirimizi daha çok sarılacağımız, birbirimize daha çok destek vereceğimiz zamanlar olmasına rağmen böyle birbirimize daha çok laf söyleyen yaklaşımlarla bir yere varmamız mümkün değil" diye konuştu

"2.5-3 MİLYON EUROLUK OTOMOTİV YATIRIMI GERÇEKÇİ DEĞİL" Türkiye'de üretilen otomobillerin yüzde 30'unu Türk tüketicisinin kullandığını söyleyen Bakan Ergün, şöyle konuştu: "Demek ki tatmin etmiyor. 600 binden fazla otomobil satılacak 2011'de, geçen yıl 510 bin satıldı. Yüzde 70'i ithalat. Bu tatminsizliği ithalatla gidermeye devam mı edelim? Onun için biz diyoruz ki diğer firmalara gelin yeni yatırım yapın. Pazar büyüyor, birkaç yıl içerisinde Türkiye'de 1 milyon otomobil satılacak. Bundan yerli otomobil yüzde 30 pay alırsa 300 bin satarlar. 700 binini oluşturur. O pazardan en az 200 bin pay alabilecek imkan ve kabiliyete sahibiz. Otomotivle ilgili 50 yıllık birikimimizvar. Büyük, güçlü sanayiimiz, sermayemiz var. Bir otomobil yatırımının artık Türkiye'deki yatırım başlangıç maliyeti 2.5-3 milyon Euro gibi bir rakamla ifade edilmesi gerçekçi değil. Daha az yatırımlarla bunlar gerçekleştirilebilir. 250 milyon dolarlık, 500 milyonluk bir yatırım yaparak bu işleri gerçekleştirecek bir bilgi birikimine, bir potansiyele, bir yan sanayiye sahip olduğumuz çok açık. Dolayısıyla 2.5-3 milyonluk rakamlar otomotiv işine girecek olanları ürkütmesin. Çok daha farklı rakamlarolacaktır." "TÜRKİYE'NİN TERÖR PRANGASINDAN KURTULACAKTIR" Bakan Ergün, konuşmasında, terör konusuna da değinerek, Türkiye'nin bu sıkıntıdan kurtulacağını söyledi. Bakan Ergün, şöyle devam etti: "Türkiye ekonomik istikrarsızlık, siyasi yetersizlik ve pasif dış politika gibi ayağına pranga olan ve hızını yavaşlatan birçok yükten kurtulmuştur. Artık son önemli yüklerden kurtulacağımız günlerinde eşiğine gelmiş bulunuyoruz. Türkiye'nin ayağındaki en önemli pranga terör prangasıdır. Türkiye bu prangayla adeta yavaşlatılan, bu prangayla önü kesilmeye çalışılan bu prangayla hızı ortadan kaldırılan ve bölgesinde dünyada etkinliğinin artmasına engel olunmaya bir ülkedir. Terörün, izahı için kullanılanargümanların önemli bir bölümü Türkiye'de ortadan kalkmıştır. Türkiye'de artık terörün insan haklarıyla, özgürlüklerle, demokratik alanın genişletilmesiyle izahı, mümkün değildir. Çünkü Türkiye'de bu alanın genişletilmesi, hiçbir insanımızın etnik veya dini kimlik problemleri nedeniyle sorun yaşamayacağı bir demokratik ortamın oluşturulması konusunda Türkiye kararlıdır. Bu terörün mazereti olamaz. O zaman terörün başka bir amacı vardır. O da Türkiye'nin ayağındaki son pranga olması, Türkiye'yi yavaşlatan,Türkiye'yi terörle terbiye etmeye çalışan bazı kesimlerin kullandığı bir argüman olmaktan öte geçmektedir. Elbette bununla ilgili topyekun mücadele devam edecektir. Türkiye ayağındaki bu son prangadan da kurtulacaktır. Bunda toplum olarak, ülke olarak, millet olarak hepimiz kararlıyız."
Kaynak: İHA