Yılmaz Güney ilk kez Amerika'da
Türkiye sinemasının en büyük isimlerinden Yılmaz Güney'in, unutulmaz filmlerinden 'Yol', 'Umut', 'Ağıt', 'Sürü', 'Seyit Han', 'Aç Kurtlar', 'Arkadaş' ve 'Zavallılar' Amerikalı ve Kanadalı sinemaseverlerle buluşacak.
Yıllardır Amerika'da film programları düzenleyen kuratör Ercüment Akman ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Washington Müşavirliği ve Güney Film'in işbirliğiyle, Yılmaz Güney'in en unutulmaz filmlerinden "Yol", "Umut", "Ağıt", "Sürü", "Seyit Han", "Aç Kurtlar", "Arkadaş" ve "Zavallılar" ABD ve Kanada'da gösterilecek.
19 Ağustos'ta Cleveland Sanat Muzesi'ndeki gösterimlerle yola çıkmaya başlayacak filmler, Los Angeles, Vancouver, Toronto, Ottawa, Houston, Berkeley/San Francisco ve New York şehirlerini dolaşacak. Filmlerle birlikte, Yılmaz Güney ve Türk sinemasını anlatan belgesel de şehirlerde gösterime sunulacak. Lincoln Center'de 2012 yılında düzenlenecek Türk Filmleri toplu gösterisi içinde de yer alacak filmler, ayrıca önemli Amerikan üniversitelerinin sonbahar ve kış programlarına eklenecek.
Filmlerin son durağı ise 2012 yılında başkent Washington olacak. Washington'da da sinemaseverlerle buluşacak olan filmler, başkenttin akademik çevresince "tekrar okuma"dan, tartışmadan geçirilecek. American, George Mason ve Georgetown üniversitelerinde sempozyumlar düzenlenecek, sinema eleştirmenleri Güney sineması hakkında tebliğler yayımlayacak.
'GÖNLÜM RAZI OLMADI...'
Güney sinemasının ilk kez ve kapsamlı bir programla Kuzey Amerika'yı dolaşmasını sağlayan küratör Ercüment Akman, Kuzey Amerika'daki önemli sinematek ve müzelerin de yıllardır Yılmaz Güney filmlerini göstermek istediğini belirterek, Güney filmlerinin Amerika'da gösterilmesi kararını nasıl aldığını şöyle anlattı:
"Harvard Üniversitesi, Güney Film ve Kültür ve Turizm Bakanlığının işbirliğiyle, bu 8 filmin Harvard Üniversitesinde 4-5 gün süren gösterimi yapılmış. Daha sonra filmler, Türkiye'ye geri gönderilmek üzere üniversite arşivinde beklemeye başlamış. Ben tam da bu arada filmlerin Amerika'da olduğunu öğrendim.
Bu filmlerin, bu kadar zahmetle, bu kadar yol geldikten sonra, sadece bir yerde çok sıkışık biçimde gösterilip Türkiye'ye geri gönderilmesine açıkçası gönlüm razı olmadı. Hemen yönetmen Hüseyin Karabey ile görüştüm, Bakanlıkla diyaloğa geçtik. Film programlayıcıları bağlantılarımı devreye koyarak, görüşmemizin ilk haftası içinde filmlerin 6-7 yerde gösterimini hemen ayarladık. Bu programlar için aslında 1-2 yıl öncesinden hazırlık yapmak gerekiyor, önceden planlayabilseydik daha da fazla yerde gösterim sağlayabilirdik, ama yine de yıllardır çalıştığım Amerika'daki saygın sinematek ve müzeler bunların Yılmaz Güney filmleri olduğunu duyunca çok mutlu olarak kabul ettiler."
'8 FİLM AYNI ANDA, İLK KEZ'
Türkiye'nin yurt dışında düzenlediği sinema haftalarında Türk sinemasının değişik kesitlerinin sunulduğunu belirten Akman, ancak bu gösterimin çok daha farklı olacağını belirterek, "Yılmaz Güney'in 8 filminin bir arada olması çok başka bir durum. 8 film aynı anda, birlikte dolaşıyor, bu çok özel" dedi.
Akman, ülkelerde Türk film festival haftaları yapmaktan ziyade, bir yönetmen veya film türünden oluşan programların uzun süreli gösterimini sağlamanın Türk sinemasının tanıtımı ve akademik tartışmalardaki yerini artırma açısından çok önemli bulduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aslında, Türk sinemasının dikkat çeken film ve yönetmenlerini her yıl getirip, belli seyirci potansiyeli olan şehirlerde dolaştırabilmek lazım. Avrupa'daki Türk film festivalleri çok güzel, ama Türklerin göçmen olarak yoğunluklu yaşadığı yerlerde yapılan bu festivallere daha çok oradaki Türklerin geldiği gözlemleyebiliyoruz. Ancak yurt dışındaki Türklerden veya internetten popüler filmleri indiren kitlelerden ziyade o ülkelerin sinema elitlerine ulaşmak lazım, onun için de daha özel programlar düzenlemek gerekli. Mesela Güney filmlerinin böyle bir arada birçok şehri dolaşacak olması bu konuda ilk ve güzel bir adım olabilir. Bu programda da hedefimiz çok büyük oranda zaten Amerikalılar ve Kanadalılar olacak."
'RÜYALARIMIZDA OLAN BİR PROGRAM DEDİLER'
Hollywood'un hakim olduğu ABD-Kanada pazarında Türk sinemasının festivaller dışında sinematek ve müzeler gibi alternatif mekanlarla etkili şekilde tanıtılabileceğine işaret eden Akman, bu filmlerin dağıtılması ve gösteriminin sağlanmasının kişisel bağları da gerektirdiğini belirterek, "Bakanlığın kopyaları yaptırması çok önemliydi, ama ne yazık ki yeterli değil, şimdi onun 'çöpçatanlığını' yapıp, farklı yerlerde gösterimlerini sağlamak lazım. 30 yıldır film programları yapıyorum. Sinematek ve müze gösterimlerini bir kere rayına oturttuğumuz zaman Türk sinemasını bekleyen ve isteyen bir dağıtım oluşacak" dedi.
"Nitekim Kuzey Amerika'daki bu kuruluşların Güney filmlerini göstermekten çok heyecan duyduğunu" ifade eden Akman, şunları kaydetti:
"Yıllarca rüyalarımızda olan bir program bu dediler. Hatta 'Bundan sonra da yeni neler yapacağız?' diye soruyorlar. Programımızı duyan başka programcılar, Avustralyalılar da şimdi bu filmleri kendi bölgelerinde dağıtmak istiyor. Bu programla, hem Yılmaz Güney sinemasını anlatıp hem de bunu göstermek isteyen sinemateklere giriş yapabilmiş olacağız. Bu program, Türk filmlerinin dünyaya açılması açısından kullanılan yöntemlerde yeni bir aşama olacak."
SIRADA DİĞER YÖNETMENLER VAR
Akman, Türkiye'nin yurt dışındaki imajının önemine de işaret ederek, "Biz kendimizi anlatamazsak, başkaları bunu bize karşı propaganda amaçlı kullanabiliyor. Yılmaz Güney Kürt kökenli sinemacı, ama onun filmlerinde tüm Anadolu halkının yaşamını görmek mümkün. Güney'i, Türkiye'nin kendisinin yurt dışına tanıtması ve böyle bir programı düzenlemesi, Türkiye'nin kendi tanıtımı ve propagandası açısından çok etkili olacaktır" dedi.
Güney sinemasını bu programla 30 yıl sonra tekrar akademik çevreye açacak olmalarına da değinen Akman, "Sadece film gösterimi yapmayalım dedik. Bu filmlerin 30 yıl sonra yeniden okunmasının da yapılması lazım. Programa bununla ilgili bölüm ekledik. Böylece sadece film gösterimi değil, akademik çevrelerle Yılmaz Güney filmlerini paylaşma, düşünsel ortam yaratma imkanımız olacak" dedi.
Akman, bu tür programları artırmayı düşündüklerini de ifade ederek, "Projeyi Reha Erdem ve Semih Kaplanoğlu gibi yönetmenlerimize yönelik geliştirmeyi planlıyorum. Amerikan Film Enstitüsü ile de Fatin Akın restrospektifi yapmak üzerine çalışıyoruz" dedi.
Osmanlı/Türk kültürü konusunda uzmanlaşan Akman, 1950 yılında İstanbul'da doğdu. Mimarlık eğitimi alan ve alanında 1978 yılından bu yana Kanada ve ABD'de çalışan Akman, Kuzey Amerika ve diğer ülkelerde yıllardır çeşitli film programlarının küratörlüğünü yapıyor. Ulusal Galeri, Freer ve Sackler Galeri ve Goethe Enstitüsü ile çalışan, festivallerde Türk filmleri sunan ve halen Londra Türk Film Festivali danışmanlığını sürdüren Akman, ayrıca 1987 yılından bu yana İngilizce olarak alanının en eskisi "Turkish Cinema Newsletter" adlı internet sinema adresi ve arşivinin editörlüğünü yapıyor. Akman, Georgetown Üniversitesi'nde de "misafir profesör" olarak dersler veriyor.
19 Ağustos'ta Cleveland Sanat Muzesi'ndeki gösterimlerle yola çıkmaya başlayacak filmler, Los Angeles, Vancouver, Toronto, Ottawa, Houston, Berkeley/San Francisco ve New York şehirlerini dolaşacak. Filmlerle birlikte, Yılmaz Güney ve Türk sinemasını anlatan belgesel de şehirlerde gösterime sunulacak. Lincoln Center'de 2012 yılında düzenlenecek Türk Filmleri toplu gösterisi içinde de yer alacak filmler, ayrıca önemli Amerikan üniversitelerinin sonbahar ve kış programlarına eklenecek.
Filmlerin son durağı ise 2012 yılında başkent Washington olacak. Washington'da da sinemaseverlerle buluşacak olan filmler, başkenttin akademik çevresince "tekrar okuma"dan, tartışmadan geçirilecek. American, George Mason ve Georgetown üniversitelerinde sempozyumlar düzenlenecek, sinema eleştirmenleri Güney sineması hakkında tebliğler yayımlayacak.
'GÖNLÜM RAZI OLMADI...'
Güney sinemasının ilk kez ve kapsamlı bir programla Kuzey Amerika'yı dolaşmasını sağlayan küratör Ercüment Akman, Kuzey Amerika'daki önemli sinematek ve müzelerin de yıllardır Yılmaz Güney filmlerini göstermek istediğini belirterek, Güney filmlerinin Amerika'da gösterilmesi kararını nasıl aldığını şöyle anlattı:
"Harvard Üniversitesi, Güney Film ve Kültür ve Turizm Bakanlığının işbirliğiyle, bu 8 filmin Harvard Üniversitesinde 4-5 gün süren gösterimi yapılmış. Daha sonra filmler, Türkiye'ye geri gönderilmek üzere üniversite arşivinde beklemeye başlamış. Ben tam da bu arada filmlerin Amerika'da olduğunu öğrendim.
Bu filmlerin, bu kadar zahmetle, bu kadar yol geldikten sonra, sadece bir yerde çok sıkışık biçimde gösterilip Türkiye'ye geri gönderilmesine açıkçası gönlüm razı olmadı. Hemen yönetmen Hüseyin Karabey ile görüştüm, Bakanlıkla diyaloğa geçtik. Film programlayıcıları bağlantılarımı devreye koyarak, görüşmemizin ilk haftası içinde filmlerin 6-7 yerde gösterimini hemen ayarladık. Bu programlar için aslında 1-2 yıl öncesinden hazırlık yapmak gerekiyor, önceden planlayabilseydik daha da fazla yerde gösterim sağlayabilirdik, ama yine de yıllardır çalıştığım Amerika'daki saygın sinematek ve müzeler bunların Yılmaz Güney filmleri olduğunu duyunca çok mutlu olarak kabul ettiler."
'8 FİLM AYNI ANDA, İLK KEZ'
Türkiye'nin yurt dışında düzenlediği sinema haftalarında Türk sinemasının değişik kesitlerinin sunulduğunu belirten Akman, ancak bu gösterimin çok daha farklı olacağını belirterek, "Yılmaz Güney'in 8 filminin bir arada olması çok başka bir durum. 8 film aynı anda, birlikte dolaşıyor, bu çok özel" dedi.
Akman, ülkelerde Türk film festival haftaları yapmaktan ziyade, bir yönetmen veya film türünden oluşan programların uzun süreli gösterimini sağlamanın Türk sinemasının tanıtımı ve akademik tartışmalardaki yerini artırma açısından çok önemli bulduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aslında, Türk sinemasının dikkat çeken film ve yönetmenlerini her yıl getirip, belli seyirci potansiyeli olan şehirlerde dolaştırabilmek lazım. Avrupa'daki Türk film festivalleri çok güzel, ama Türklerin göçmen olarak yoğunluklu yaşadığı yerlerde yapılan bu festivallere daha çok oradaki Türklerin geldiği gözlemleyebiliyoruz. Ancak yurt dışındaki Türklerden veya internetten popüler filmleri indiren kitlelerden ziyade o ülkelerin sinema elitlerine ulaşmak lazım, onun için de daha özel programlar düzenlemek gerekli. Mesela Güney filmlerinin böyle bir arada birçok şehri dolaşacak olması bu konuda ilk ve güzel bir adım olabilir. Bu programda da hedefimiz çok büyük oranda zaten Amerikalılar ve Kanadalılar olacak."
'RÜYALARIMIZDA OLAN BİR PROGRAM DEDİLER'
Hollywood'un hakim olduğu ABD-Kanada pazarında Türk sinemasının festivaller dışında sinematek ve müzeler gibi alternatif mekanlarla etkili şekilde tanıtılabileceğine işaret eden Akman, bu filmlerin dağıtılması ve gösteriminin sağlanmasının kişisel bağları da gerektirdiğini belirterek, "Bakanlığın kopyaları yaptırması çok önemliydi, ama ne yazık ki yeterli değil, şimdi onun 'çöpçatanlığını' yapıp, farklı yerlerde gösterimlerini sağlamak lazım. 30 yıldır film programları yapıyorum. Sinematek ve müze gösterimlerini bir kere rayına oturttuğumuz zaman Türk sinemasını bekleyen ve isteyen bir dağıtım oluşacak" dedi.
"Nitekim Kuzey Amerika'daki bu kuruluşların Güney filmlerini göstermekten çok heyecan duyduğunu" ifade eden Akman, şunları kaydetti:
"Yıllarca rüyalarımızda olan bir program bu dediler. Hatta 'Bundan sonra da yeni neler yapacağız?' diye soruyorlar. Programımızı duyan başka programcılar, Avustralyalılar da şimdi bu filmleri kendi bölgelerinde dağıtmak istiyor. Bu programla, hem Yılmaz Güney sinemasını anlatıp hem de bunu göstermek isteyen sinemateklere giriş yapabilmiş olacağız. Bu program, Türk filmlerinin dünyaya açılması açısından kullanılan yöntemlerde yeni bir aşama olacak."
SIRADA DİĞER YÖNETMENLER VAR
Akman, Türkiye'nin yurt dışındaki imajının önemine de işaret ederek, "Biz kendimizi anlatamazsak, başkaları bunu bize karşı propaganda amaçlı kullanabiliyor. Yılmaz Güney Kürt kökenli sinemacı, ama onun filmlerinde tüm Anadolu halkının yaşamını görmek mümkün. Güney'i, Türkiye'nin kendisinin yurt dışına tanıtması ve böyle bir programı düzenlemesi, Türkiye'nin kendi tanıtımı ve propagandası açısından çok etkili olacaktır" dedi.
Güney sinemasını bu programla 30 yıl sonra tekrar akademik çevreye açacak olmalarına da değinen Akman, "Sadece film gösterimi yapmayalım dedik. Bu filmlerin 30 yıl sonra yeniden okunmasının da yapılması lazım. Programa bununla ilgili bölüm ekledik. Böylece sadece film gösterimi değil, akademik çevrelerle Yılmaz Güney filmlerini paylaşma, düşünsel ortam yaratma imkanımız olacak" dedi.
Akman, bu tür programları artırmayı düşündüklerini de ifade ederek, "Projeyi Reha Erdem ve Semih Kaplanoğlu gibi yönetmenlerimize yönelik geliştirmeyi planlıyorum. Amerikan Film Enstitüsü ile de Fatin Akın restrospektifi yapmak üzerine çalışıyoruz" dedi.
Osmanlı/Türk kültürü konusunda uzmanlaşan Akman, 1950 yılında İstanbul'da doğdu. Mimarlık eğitimi alan ve alanında 1978 yılından bu yana Kanada ve ABD'de çalışan Akman, Kuzey Amerika ve diğer ülkelerde yıllardır çeşitli film programlarının küratörlüğünü yapıyor. Ulusal Galeri, Freer ve Sackler Galeri ve Goethe Enstitüsü ile çalışan, festivallerde Türk filmleri sunan ve halen Londra Türk Film Festivali danışmanlığını sürdüren Akman, ayrıca 1987 yılından bu yana İngilizce olarak alanının en eskisi "Turkish Cinema Newsletter" adlı internet sinema adresi ve arşivinin editörlüğünü yapıyor. Akman, Georgetown Üniversitesi'nde de "misafir profesör" olarak dersler veriyor.