Emekli Orgeneral Hasan İğsız Tutuklandı
İnternet andıcı davasında hakkında yakalama kararı verilen eski 1.
Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hasan Iğsız tutuklandı. Suça konu internet sitelerinin ne zaman, kim tarafından kullanıldığı ve içeriklerinin tam olarak tespit edilmesi durumunda gerçek suçluların ortaya çıkacağını belirten Iğsız’ın avukatı, andıcın yüzbaşıdan ikinci komutana kadar sissile içinde hazırlandığını söyledi. Genelkurmay Başkanı’na da arz edilen belgeyle ilgili silsiledeki herkesin terör örgütü üyesi olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını savunan avukat Orhan Önder, faturanın müvekkili ile andıcın altında imzası olanlara çıktığını savundu.
Dava kapsamında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin haklarında yakalama emri çıkardığı isimler arasında yer alan emekli Orgeneral Hasan Iğsız, tutuklandı. Avukatı Orhan Önder ile Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gelen Iğsız hakim karşısına çıktı. Iğsız’ın ilk olarak kimlik tespiti yapıldı. Mahkeme başkanı Hasan Hüseyin Özese, “Hasan Bey buyurun, ayağa kalkar mısınız?” diyerek Iğsız’ın kimlik tespitini yapmaya başladı. Iğsız, emekli subay olduğunu, aylık gelirinin 5 bin TL civarında olduğunu belirterek askeri lojmanda kirada oturduğunu ve 800 TL kira ödediğini söyledi.
Mahkeme başkanı daha sonra Iğsız hakkında 8 Ağustos’ta yakalama çıkarıldığını hatırlatarak Iğsız’a iddianameyi alıp almadığını ve suçlamaları bilip bilmediğini sordu. “İddianameyi aldım, suçlamaları ana hatları ile biliyorum.” diyen Iğsız’a iddianamenin bir örneği verildi.
Iğsız hakkında iddianamede anlatılan suçlamaları okuyan başkan Özese, “Suçlamalara ne diyorsunuz?” dedi. Bunun üzerine Iğsız, “Bu aşamada bir şey söylemeyeceğim. Sözü avukatıma bırakıyorum.” dedi.
Iğsız’ın avukatı Orhan Önder, suçlamalarla ilgili daha önceki savunmaları tekrar ettiklerini söyledi. Yakalama kararını basından öğrenince doğrudan mahkemeye geldiklerini ifade eden Önder müvekkilinin yarım yüzyıl devlete hizmet vermiş biri olduğunu kaydetti. Önder, “Müvekkilim yurtdışında ve karargahlarda ülkemizi temsil etmiştir. Genelkurmay 2. Başkanlığı`nı bir yıl sürdürmüştür. Savcılık ifadesi sırasında bu başkanlığın yükümlülüklerini anlatmıştık.” dedi.
Meslekte geçirilen 50 yıldan sonra terör suçlaması yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ifade eden Önder, “10 yıldır bu siteler çalışıyor. Genelkurmay da bunu kabul ediyor. Faturası en son müvekkilim ile andıcın altında imzası olan kişilere çıkmıştır. Müvekkilim ile ilgili olarak ‘illegal faaliyetlerin üstünü örttü’ deniyor. İllegal faaliyetlerin üstünü örtmek için yazılı belge hazırlamak suçu ifşaya girer. Ortada yazılı belge olduğuna göre illegal durum söz konusu değildir. Çünkü yazılı belge ile illegal durumun üzerinin örtülmesi mümkün değildir.” diye konuştu.
Andıcın, devletin normal silsilesi içinde yapılmış bir faaliyet olduğunu söyleyen Önder, “Yüzbaşıdan 2. başkana kadar bir silsile içinde andıç hazırlanmıştır. En üst makama da sunulmuştur. Bu silsile de yer alan subayların hepsinin terör örgütüne üye olması hayatın olağan akışına uygun değildir.” dedi.
Sitelere 10 yıllık süreçte neler konulduğu, kim tarafından ve ne zaman konulduğunun iddianamede açıklanmadığını ifade eden Önder, “Bunlar tespit edilmeli. Bu hukuki illiyet kurulsaydı, gerçek suçlular ortaya çıkacaktı. O zaman suçlamalar, hükümete hakaret ya da görevi kötüye kullanma olabilirdi. Cebir ve şiddet çok ağır bir suçlama. Belki terör örgütü üyeliği de olabilirdi. Ama biz bu delillerle bunu diyemiyoruz.” iddiasında bulundu.
Genelkurmay 2. Başkanlığı’nın, bakanlıklardaki müsteşar statüsünde olduğunu anlatan Önder, “Bu durumda bir yüzbaşı ve albayla böyle bir faaliyete gireceği düşünülemez. İnternet siteleri İrtica ile Mücadele Eylem Planı ile irtibatlandırılabilir ama andıcın kendisinin irtibatlandırılması çok saçma. Müvekkilim emekli olduğu gün savcı Zekeriya Öz’e ifade vermeye geldi. Yakalama çıktığında da hemen geldi. Kaçma şüphesi de yok. Balyoz davasında yakalama kararı kaldırılmıştı. Adli istikrar için mahkemenin bunu dikkate almasını istiyorum. Soruşturma 2 yıl sürdü ve müvekkilim bu hassas dönemde bile İstanbul’dan ayrılmamıştır. Sadece soruşturma evrakları üzerinden tutuklama çok da adil olmayacaktır. Adli kontrol tedbirleri etkin olarak uygulanırsa yeterli olacaktır.” şeklinde konuştu.
Esas hakkındaki görüşü sorulan savcı Mehmet Ali Pekgüzel, “Iğsız’a yüklenen silahlı terör örgütü yöneticisi olmak ve buna bağlı cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek suçlarını işlediğine dair iddianame ve eklerinde de gösterilen kuvvetli suç şüphesini doğuran somut olguların bulunması, atılı suçun CMK’nın 100. maddesindeki tutuklama nedenleri arasında sayılması dikkate alınarak, CMK’nın 100 ve devamı maddeleri gereğince sanığın tutuklanmasına karar verilmesi talep olunur.” dedi.
Savcının görüşünden sonra duruşmaya ara veren mahkeme, daha sonra kararını açıkladı. Kararda, “Dosyadaki mevcut delil durumu, sanığa atılı Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek ve silahlı terör örgütünü yönetme suçlarının vasıf ve mahiyeti, dosya içeriği, Sanık Hasan Iğsız’a isnat edilen suçları işlediğine dair kuvvetli şüphe sebeplerinin olması, delilleri gizleme veya değiştirme hususlarında da kuvvetli şüphenin bulunması, adli kontrol uygulamasının yeterli olmayacağı, atılı suçların CMK’nın 100/3 maddesinde sayılan tutuklamayı gerektirebilecek suçlardan olması dikkate alınarak Iğsız’ın tutuklanmasına” denildi.
Tutuklama kararına karşı 7 gün içinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkmesi’ne itiraz hakkının bulunduğunun belirtildiği kararda, iddianamenin bir örneğinin Genelkurmay Başkanlığı’na gönderilmesine hükmedildi.
Dava kapsamında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin haklarında yakalama emri çıkardığı isimler arasında yer alan emekli Orgeneral Hasan Iğsız, tutuklandı. Avukatı Orhan Önder ile Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gelen Iğsız hakim karşısına çıktı. Iğsız’ın ilk olarak kimlik tespiti yapıldı. Mahkeme başkanı Hasan Hüseyin Özese, “Hasan Bey buyurun, ayağa kalkar mısınız?” diyerek Iğsız’ın kimlik tespitini yapmaya başladı. Iğsız, emekli subay olduğunu, aylık gelirinin 5 bin TL civarında olduğunu belirterek askeri lojmanda kirada oturduğunu ve 800 TL kira ödediğini söyledi.
Mahkeme başkanı daha sonra Iğsız hakkında 8 Ağustos’ta yakalama çıkarıldığını hatırlatarak Iğsız’a iddianameyi alıp almadığını ve suçlamaları bilip bilmediğini sordu. “İddianameyi aldım, suçlamaları ana hatları ile biliyorum.” diyen Iğsız’a iddianamenin bir örneği verildi.
Iğsız hakkında iddianamede anlatılan suçlamaları okuyan başkan Özese, “Suçlamalara ne diyorsunuz?” dedi. Bunun üzerine Iğsız, “Bu aşamada bir şey söylemeyeceğim. Sözü avukatıma bırakıyorum.” dedi.
Iğsız’ın avukatı Orhan Önder, suçlamalarla ilgili daha önceki savunmaları tekrar ettiklerini söyledi. Yakalama kararını basından öğrenince doğrudan mahkemeye geldiklerini ifade eden Önder müvekkilinin yarım yüzyıl devlete hizmet vermiş biri olduğunu kaydetti. Önder, “Müvekkilim yurtdışında ve karargahlarda ülkemizi temsil etmiştir. Genelkurmay 2. Başkanlığı`nı bir yıl sürdürmüştür. Savcılık ifadesi sırasında bu başkanlığın yükümlülüklerini anlatmıştık.” dedi.
Meslekte geçirilen 50 yıldan sonra terör suçlaması yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ifade eden Önder, “10 yıldır bu siteler çalışıyor. Genelkurmay da bunu kabul ediyor. Faturası en son müvekkilim ile andıcın altında imzası olan kişilere çıkmıştır. Müvekkilim ile ilgili olarak ‘illegal faaliyetlerin üstünü örttü’ deniyor. İllegal faaliyetlerin üstünü örtmek için yazılı belge hazırlamak suçu ifşaya girer. Ortada yazılı belge olduğuna göre illegal durum söz konusu değildir. Çünkü yazılı belge ile illegal durumun üzerinin örtülmesi mümkün değildir.” diye konuştu.
Andıcın, devletin normal silsilesi içinde yapılmış bir faaliyet olduğunu söyleyen Önder, “Yüzbaşıdan 2. başkana kadar bir silsile içinde andıç hazırlanmıştır. En üst makama da sunulmuştur. Bu silsile de yer alan subayların hepsinin terör örgütüne üye olması hayatın olağan akışına uygun değildir.” dedi.
Sitelere 10 yıllık süreçte neler konulduğu, kim tarafından ve ne zaman konulduğunun iddianamede açıklanmadığını ifade eden Önder, “Bunlar tespit edilmeli. Bu hukuki illiyet kurulsaydı, gerçek suçlular ortaya çıkacaktı. O zaman suçlamalar, hükümete hakaret ya da görevi kötüye kullanma olabilirdi. Cebir ve şiddet çok ağır bir suçlama. Belki terör örgütü üyeliği de olabilirdi. Ama biz bu delillerle bunu diyemiyoruz.” iddiasında bulundu.
Genelkurmay 2. Başkanlığı’nın, bakanlıklardaki müsteşar statüsünde olduğunu anlatan Önder, “Bu durumda bir yüzbaşı ve albayla böyle bir faaliyete gireceği düşünülemez. İnternet siteleri İrtica ile Mücadele Eylem Planı ile irtibatlandırılabilir ama andıcın kendisinin irtibatlandırılması çok saçma. Müvekkilim emekli olduğu gün savcı Zekeriya Öz’e ifade vermeye geldi. Yakalama çıktığında da hemen geldi. Kaçma şüphesi de yok. Balyoz davasında yakalama kararı kaldırılmıştı. Adli istikrar için mahkemenin bunu dikkate almasını istiyorum. Soruşturma 2 yıl sürdü ve müvekkilim bu hassas dönemde bile İstanbul’dan ayrılmamıştır. Sadece soruşturma evrakları üzerinden tutuklama çok da adil olmayacaktır. Adli kontrol tedbirleri etkin olarak uygulanırsa yeterli olacaktır.” şeklinde konuştu.
Esas hakkındaki görüşü sorulan savcı Mehmet Ali Pekgüzel, “Iğsız’a yüklenen silahlı terör örgütü yöneticisi olmak ve buna bağlı cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek suçlarını işlediğine dair iddianame ve eklerinde de gösterilen kuvvetli suç şüphesini doğuran somut olguların bulunması, atılı suçun CMK’nın 100. maddesindeki tutuklama nedenleri arasında sayılması dikkate alınarak, CMK’nın 100 ve devamı maddeleri gereğince sanığın tutuklanmasına karar verilmesi talep olunur.” dedi.
Savcının görüşünden sonra duruşmaya ara veren mahkeme, daha sonra kararını açıkladı. Kararda, “Dosyadaki mevcut delil durumu, sanığa atılı Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek ve silahlı terör örgütünü yönetme suçlarının vasıf ve mahiyeti, dosya içeriği, Sanık Hasan Iğsız’a isnat edilen suçları işlediğine dair kuvvetli şüphe sebeplerinin olması, delilleri gizleme veya değiştirme hususlarında da kuvvetli şüphenin bulunması, adli kontrol uygulamasının yeterli olmayacağı, atılı suçların CMK’nın 100/3 maddesinde sayılan tutuklamayı gerektirebilecek suçlardan olması dikkate alınarak Iğsız’ın tutuklanmasına” denildi.
Tutuklama kararına karşı 7 gün içinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkmesi’ne itiraz hakkının bulunduğunun belirtildiği kararda, iddianamenin bir örneğinin Genelkurmay Başkanlığı’na gönderilmesine hükmedildi.