Harry Potter ve Ölüm Yadigarları (Son hortkuluk kimde saklı?)
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları II bugün vizyona giriyor.Serinin merakla beklenen filmi Harry Potter ve Ölüm Yadigarları II tüm dünyayla aynı anda Türkiye'de vizyonda.
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları II bugün vizyona giriyor.Serinin merakla beklenen filmi Harry Potter ve Ölüm Yadigarları II tüm dünyayla aynı anda Türkiye'de vizyonda.Serinin son filmi “Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2” bugün vizyonda! Kerem Akça yazdı...
Yeni neslin masal kahramanı ‘Harry Potter’, belli ki satışlarıyla, gişesiyle ve kendine özgü evreniyle hatırlanacak ileride. Seriye son noktayı koyan “Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2” ise geçen sene izlediğimiz birinci kısmın ‘soyut varoluş serüveni’nin görsel dokusunu korurken, ‘efekt’ ve ‘çok boyutlu fantastik evren’ eksikliğini fazlasıyla doldurmuş. Adeta ‘kılıç-büyü’ ve ‘fantezi-epik’ patlaması yapan bir macera sunan filmin, Potter’ın ailesine ve son hortkuluklara dair gizemi açığa çıkartması seyir düzeyini yükseklere çekiyor. Ancak kapanıştaki 10 dakikalık ‘yeni bir kahramana veya önbölüme açık kapı kalsın’ görüşlü sekansın, adeta ‘seri üretim’ mantığına sınıf atlatması üzücü. Sekiz filmlik toplamı değerlendirdiğimizde de alanına değişim geçirten bir toplamla yüzleşmiyoruz. Buna karşın halihazırda, büyüme hikayesi, sınıf çatışması, iyi-kötü mücadelesi, büyüsel motifler ve mitolojik açılımlar sunan detaylı bir fantastik gençlik filmi evreni yaratıldığını gözlemlemek mümkün. Popüler kültürdeki ‘büyücüler’in üretimi de şimdiden tetiklenmiş durumda.
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları II fragmanını izlemek için tıklayınız
Bir seride teknik ekibin değişimiyle her şeyin allak bullak olduğu pek rastlanan bir durum değildir. Ancak David Yates’in ürettiği son dört Harry Potter filmi açısından böyle bir şeyden bahsetmek doğru olacaktır. Zira Eduardo Serra’nın gri tonlu sinematografisi ile Alexandre Desplat’nın minimal-hipnoz etkisi yaratan besteleri kuşkusuz iplerin kopmasını sağlayan iyi-kötü hesaplaşmasının atardamarı haline geldiği çok açık.
Görsel efekt ya da yoğunluk sarhoşu olabilirsiniz
Bu durum karşısında önceki iki bölümde gördüğümüz David Yates’in ‘memurluk’ dezavantajının da ‘avantaj’a dönüştüğünü geçen sene “Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1” (“Harry Potterthe Deathly Hallows: Part I”, 2010) için söylemiştik. Serinin son halkası “Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2” (“Harry Potterthe Deathly Hallows: Part II”, 2011) belki sekiz filmlik toplamın en iyisi değil. Ancak hortkuluk meselesini, Potter ailesinin gizemini ve geçmişte yatan bütün soru işaretlerini cevaplamasıyla hikayenin ayakta durması için şart bir filme dönüşmüş. Eldeki eserin tüm bunları o yaratılan karanlık görsel doku üzerinden perdeye aktarması ise bu uygulamanın değerini arttırmış.
Yates’in filminin bu noktaya gelirken özellikle fantastik savaş sahnesini merkeze yerleştirmesi, seriden bağımsız izlendiğinde 2000’lerin o müthiş tartışmasını ‘Yüzüklerin Efendisi kadar görkemli ve derin mi?’yi pozitife çevirecektir. Zira burada Voldemort ile Harry Potter’ın, yani Hogwarts’ın kötüsü ile iyisinin mücadelesi; sayısız yan öğe ve alt türün canlanmasını beraberinde getirmiş. Troller, elfler, taştan askerler, cinler, cüceler, büyücüler, ejderhalar ve hayaletler gırla giderken adeta A sınıf efekt sarhoşu oluyorsunuz.
Seri için gerekli dört bölümden birinin yarısı
Geçen sene izlediğimiz ilk ‘Ölüm Yadigarları’ bölümünde Harry’nin ‘büyücülük makamı için varoluş’ yolculuğunun burada ‘her kötü içinizde saklıdır’a ulaşan dengeleyici bir düzleme uzanmasını izliyoruz. Bu bağlamda da ‘Yıldız Savaşları’ (‘Star Wars’) serisinden farklı bir çözüm noktasında tamamlanmıyor belki Harry Potter külliyatı. Buna karşın çocuklara vermek istediği mesajları araya ‘denge unsuru’ olarak yerleştirip, ‘yüzde yüz iyi’ tanımından sıyrılarak bunu az da olsa lehine çevirmiş. Açılımını yaptığımızda ise ‘her şey sevgi, iyi niyet ve dostlukta biter’in yeni bir temsiliyle yüzleşiyoruz.
Faklı açılımlarına karşın dramatik çatısını böylesi ‘sığ’ şeylerden oluşturan bütünün kılıç-büyü filmini (sword-and-sorcery film) fantezi-epiğe çeken sahnelerle sarıldığını gördüğünüzde, sanki her şey buraya saklanmış gibi hissediyorsunuz. Böylelikle birkaç karakteri ve hortkulukları bir kenara bırakıp ‘bir, iki, üç ve yedinci bölüm yeterdi’ görüşüyle ayrılıyorsunuz sinema salonundan. İlki ve sonuncusu (iki bölüm halinde elbette) görkem ve çok boyutlu dünya açısından birbiriyle yarışırken, diğerlerinin de ‘varoluşsal’ anlamları var.
Warner üretime devam edecektir
Zira Harry Potter dünyası sınıf çatışmasının, tarihsel mücadelenin, siyasi muhakemenin, büyüme hikayesinin ve yeni tecrübelerin odak noktası oldu olmasına. Ancak bunu yaparken bazı yerlerde fazlaca tökezleyip ‘yeter ki roman bir temsil bulsun’ güdüsüyle canlandı. Peri masalı filminin içinde de çok kalıcı bir yere yerleşmekten ziyade 2000’lerin daha devrimci eserlerini oturduğu yerden izledi (Bkz. “Amélie”, “Yurttaş Köpek”, “Pan’ın Labirenti”).
Bu finiş ise seriye şanına yaraşır bir tonlama katıyor işin doğrusu. Tabii son 10 dakikadaki ‘ekstra sahne’yi saymazsak. Çünkü bu kısım adeta Atıf Yılmaz’ın “Eylül Fırtınası”ndaki (2000) abartılı makyaj, karton karakter ve boyutsuz olay örgüsü kullanımını akla getiriyor ne yazık ki.
Ancak o sayede filmin devamı veya önbölümü için Warner’ın gaza basıp bu seri üretimin etinden sütünden faydalanabileceği kanıtlanıyor. ‘Niye?’ diye sorsak mı tam olarak bilemiyoruz. Zira o zaman da son iki filmin monokrom peliküle yakın bir renk paletiyle sunulan varoluşçu-soyut yolculuğu ya da Tarkovsky dokusunu fantezi-epiğin içinde canlandırması beliriyor zihnimizde.
Yeni milenyuma uygun bir Pamuk Prenses mi?
Bu da buradaki ejderhalardan ateş toplarına, düellolardan ormanlara atlanan serüvenin daha anlamlı ve derin olmasını sağlıyor. Kimi zaman dışavurumcu mimariyle kimi zaman gerçeküstücü efektlerle yoğrulmuş bir büyük prodüksiyon şovu izliyorsunuz. Bunlar mitolojik okumalarla da bütünleniyor (Silvanus ormanı gibi), özellikle de geçen sene ilk kısım için yaptığımız yorumda ifade ettiğimiz gibi...
Ancak her şey kendi dünyasında izleniyor ve bitiyor. Zaten Harry Potter’dan geriye kalan da bu: ‘Kendine özgü evreni var ancak kalıcı bir tarafı yok.’ “Mary Poppins” (1964) geleneği ile “Oz Büyücüsü” (“The Wizard of Oz”, 1939) mantığını iç içe geçiren modern bir ‘İngiliz miras filmi’ denebilir. Harry Potter’ın çocukların gözünde; ‘şato’ okuluyla, kötülerle mücadelesiyle ve ergenlikle ilgili söylediği şeylerle Pamuk Prenses’in yerine geçmesi ise an meselesi. Zaten Disney World’de bir tema parkı dahi çoktan açıldı.
FİLMİN NOTU: 5.8
Künye:
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 (Harry Potterthe Deathly Hallows: Part II)
Yönetmen: David Yates
Oyuncular: Daniel Radcliffe, Emma Watson, Rupert Grint, Ralph Fiennes, Alan Rickman, Helena Bonham Carter
Süre: 130 dk.
Yıl: 2011
Yeni neslin masal kahramanı ‘Harry Potter’, belli ki satışlarıyla, gişesiyle ve kendine özgü evreniyle hatırlanacak ileride. Seriye son noktayı koyan “Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2” ise geçen sene izlediğimiz birinci kısmın ‘soyut varoluş serüveni’nin görsel dokusunu korurken, ‘efekt’ ve ‘çok boyutlu fantastik evren’ eksikliğini fazlasıyla doldurmuş. Adeta ‘kılıç-büyü’ ve ‘fantezi-epik’ patlaması yapan bir macera sunan filmin, Potter’ın ailesine ve son hortkuluklara dair gizemi açığa çıkartması seyir düzeyini yükseklere çekiyor. Ancak kapanıştaki 10 dakikalık ‘yeni bir kahramana veya önbölüme açık kapı kalsın’ görüşlü sekansın, adeta ‘seri üretim’ mantığına sınıf atlatması üzücü. Sekiz filmlik toplamı değerlendirdiğimizde de alanına değişim geçirten bir toplamla yüzleşmiyoruz. Buna karşın halihazırda, büyüme hikayesi, sınıf çatışması, iyi-kötü mücadelesi, büyüsel motifler ve mitolojik açılımlar sunan detaylı bir fantastik gençlik filmi evreni yaratıldığını gözlemlemek mümkün. Popüler kültürdeki ‘büyücüler’in üretimi de şimdiden tetiklenmiş durumda.
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları II fragmanını izlemek için tıklayınız
Bir seride teknik ekibin değişimiyle her şeyin allak bullak olduğu pek rastlanan bir durum değildir. Ancak David Yates’in ürettiği son dört Harry Potter filmi açısından böyle bir şeyden bahsetmek doğru olacaktır. Zira Eduardo Serra’nın gri tonlu sinematografisi ile Alexandre Desplat’nın minimal-hipnoz etkisi yaratan besteleri kuşkusuz iplerin kopmasını sağlayan iyi-kötü hesaplaşmasının atardamarı haline geldiği çok açık.
Görsel efekt ya da yoğunluk sarhoşu olabilirsiniz
Bu durum karşısında önceki iki bölümde gördüğümüz David Yates’in ‘memurluk’ dezavantajının da ‘avantaj’a dönüştüğünü geçen sene “Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1” (“Harry Potterthe Deathly Hallows: Part I”, 2010) için söylemiştik. Serinin son halkası “Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2” (“Harry Potterthe Deathly Hallows: Part II”, 2011) belki sekiz filmlik toplamın en iyisi değil. Ancak hortkuluk meselesini, Potter ailesinin gizemini ve geçmişte yatan bütün soru işaretlerini cevaplamasıyla hikayenin ayakta durması için şart bir filme dönüşmüş. Eldeki eserin tüm bunları o yaratılan karanlık görsel doku üzerinden perdeye aktarması ise bu uygulamanın değerini arttırmış.
Yates’in filminin bu noktaya gelirken özellikle fantastik savaş sahnesini merkeze yerleştirmesi, seriden bağımsız izlendiğinde 2000’lerin o müthiş tartışmasını ‘Yüzüklerin Efendisi kadar görkemli ve derin mi?’yi pozitife çevirecektir. Zira burada Voldemort ile Harry Potter’ın, yani Hogwarts’ın kötüsü ile iyisinin mücadelesi; sayısız yan öğe ve alt türün canlanmasını beraberinde getirmiş. Troller, elfler, taştan askerler, cinler, cüceler, büyücüler, ejderhalar ve hayaletler gırla giderken adeta A sınıf efekt sarhoşu oluyorsunuz.
Seri için gerekli dört bölümden birinin yarısı
Geçen sene izlediğimiz ilk ‘Ölüm Yadigarları’ bölümünde Harry’nin ‘büyücülük makamı için varoluş’ yolculuğunun burada ‘her kötü içinizde saklıdır’a ulaşan dengeleyici bir düzleme uzanmasını izliyoruz. Bu bağlamda da ‘Yıldız Savaşları’ (‘Star Wars’) serisinden farklı bir çözüm noktasında tamamlanmıyor belki Harry Potter külliyatı. Buna karşın çocuklara vermek istediği mesajları araya ‘denge unsuru’ olarak yerleştirip, ‘yüzde yüz iyi’ tanımından sıyrılarak bunu az da olsa lehine çevirmiş. Açılımını yaptığımızda ise ‘her şey sevgi, iyi niyet ve dostlukta biter’in yeni bir temsiliyle yüzleşiyoruz.
Faklı açılımlarına karşın dramatik çatısını böylesi ‘sığ’ şeylerden oluşturan bütünün kılıç-büyü filmini (sword-and-sorcery film) fantezi-epiğe çeken sahnelerle sarıldığını gördüğünüzde, sanki her şey buraya saklanmış gibi hissediyorsunuz. Böylelikle birkaç karakteri ve hortkulukları bir kenara bırakıp ‘bir, iki, üç ve yedinci bölüm yeterdi’ görüşüyle ayrılıyorsunuz sinema salonundan. İlki ve sonuncusu (iki bölüm halinde elbette) görkem ve çok boyutlu dünya açısından birbiriyle yarışırken, diğerlerinin de ‘varoluşsal’ anlamları var.
Warner üretime devam edecektir
Zira Harry Potter dünyası sınıf çatışmasının, tarihsel mücadelenin, siyasi muhakemenin, büyüme hikayesinin ve yeni tecrübelerin odak noktası oldu olmasına. Ancak bunu yaparken bazı yerlerde fazlaca tökezleyip ‘yeter ki roman bir temsil bulsun’ güdüsüyle canlandı. Peri masalı filminin içinde de çok kalıcı bir yere yerleşmekten ziyade 2000’lerin daha devrimci eserlerini oturduğu yerden izledi (Bkz. “Amélie”, “Yurttaş Köpek”, “Pan’ın Labirenti”).
Bu finiş ise seriye şanına yaraşır bir tonlama katıyor işin doğrusu. Tabii son 10 dakikadaki ‘ekstra sahne’yi saymazsak. Çünkü bu kısım adeta Atıf Yılmaz’ın “Eylül Fırtınası”ndaki (2000) abartılı makyaj, karton karakter ve boyutsuz olay örgüsü kullanımını akla getiriyor ne yazık ki.
Ancak o sayede filmin devamı veya önbölümü için Warner’ın gaza basıp bu seri üretimin etinden sütünden faydalanabileceği kanıtlanıyor. ‘Niye?’ diye sorsak mı tam olarak bilemiyoruz. Zira o zaman da son iki filmin monokrom peliküle yakın bir renk paletiyle sunulan varoluşçu-soyut yolculuğu ya da Tarkovsky dokusunu fantezi-epiğin içinde canlandırması beliriyor zihnimizde.
Yeni milenyuma uygun bir Pamuk Prenses mi?
Bu da buradaki ejderhalardan ateş toplarına, düellolardan ormanlara atlanan serüvenin daha anlamlı ve derin olmasını sağlıyor. Kimi zaman dışavurumcu mimariyle kimi zaman gerçeküstücü efektlerle yoğrulmuş bir büyük prodüksiyon şovu izliyorsunuz. Bunlar mitolojik okumalarla da bütünleniyor (Silvanus ormanı gibi), özellikle de geçen sene ilk kısım için yaptığımız yorumda ifade ettiğimiz gibi...
Ancak her şey kendi dünyasında izleniyor ve bitiyor. Zaten Harry Potter’dan geriye kalan da bu: ‘Kendine özgü evreni var ancak kalıcı bir tarafı yok.’ “Mary Poppins” (1964) geleneği ile “Oz Büyücüsü” (“The Wizard of Oz”, 1939) mantığını iç içe geçiren modern bir ‘İngiliz miras filmi’ denebilir. Harry Potter’ın çocukların gözünde; ‘şato’ okuluyla, kötülerle mücadelesiyle ve ergenlikle ilgili söylediği şeylerle Pamuk Prenses’in yerine geçmesi ise an meselesi. Zaten Disney World’de bir tema parkı dahi çoktan açıldı.
FİLMİN NOTU: 5.8
Künye:
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 (Harry Potterthe Deathly Hallows: Part II)
Yönetmen: David Yates
Oyuncular: Daniel Radcliffe, Emma Watson, Rupert Grint, Ralph Fiennes, Alan Rickman, Helena Bonham Carter
Süre: 130 dk.
Yıl: 2011