Aso‘da Çevre Yönetimi Eğitimi Projesi
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, "Dünyanın en lüks binalarına sahip olun, dünyanın en lüks konferans binalarına sahip olun, evlerine sahip olun, soluyacak hava yoksa hiç birinin bir anlamı yok" dedi.
Ankara Sanayi Odası ev sahipliğinde yapılan ‘Ankara İli Entegre Çevre Yönetimi Eğitim Projesi‘yle ilgili toplantıya katılan ASO Başkanı Nurettin Özdebir, bilim adamlarının insanın yaşayabileceği başka bir gezegen arayışına girdiklerini fakat şu ana kadar bir gelişme olmadığını belirterek, insanların yaşayabilecekleri bir başka dünyanın olmadığını kaydetti. İnsanoğlunun dünyanın kaynakları hiç bitmeyecekmiş gibi kullandığını ifade eden Özdebir, "Özellikle sanayinin başlamasıyla beraber, bu, doğayı hor
kullanımı her geçen gün arttırmış. Nüfusun, gelir düzeyinin artması, ihtiyaçların çeşitlenmesi ve daha fazla ve çeşitli şeylere ihtiyaç duymamız nedeniyle bu dünyanın yer altı ve üstü bütün kaynaklarını hiç bitmeyecekmiş gibi kullanmışız. Bugün gelmiş olduğumuz noktada, artık bunun sürdürülebilir olmadığının farkına varmaya başladık" ifadelerini kullandı.
Tarım yapılacak yerlerde konutların yapıldığını, sanayi sitelerinin kurulduğunu belirten Özdebir, toprakların kirletildiğini vurguladı. Dünyanın en lüks mallarına sahip olup, bir bardak su bulunamıyorsa, bunun hiçbir değerinin olmadığının altını çizen Özdebir, "Dünyanın en lüks binalarına sahip olun, dünyanın en lüks konferans binalarına sahip olun, evlerine sahip olun, soluyacak hava yoksa hiç birinin bir anlamı yok. Onun için bu dünyamızı en azından kendi yaşam kalitemizi devam ettirebilmek, bizden
sonraki gelecek nesillerin yaşamlarını sürdürebilmesi için, artık daha dikkatli düşünüp, daha dikkatli davranmak ve daha az tüketmek mecburiyetindeyiz" şeklinde konuştu.
Çevre bilincinin sadece kanunlarla, denetimlerle oluşturulamayacağını belirten Özdebir, "Bunun ilkokuldan itibaren sadece öğretim değil bir eğitim uygulamasıyla insanların genlerine işlenmesi lazım. Eğer bu evrimi toplum olarak yapamazsak, cezaların her zaman arkasına dolaşılmaya çalışılabilir. Her şeyden önce insanın kendi vicdanına karşı bir sorumluluğu olması lazım. Bu sorumluluk bilinciyle geliştirmemiz lazım" diye konuştu.
Ankara Vali Yardımcısı Mehmet Kurt ise, Türkiye‘de çevre bilincinin geç geliştiğinin altını çizerek, doğal kaynakların kendi kaynakları olmadığını, kendilerine gelecek nesillere aktarmak üzere emanet edildiğini vurguladı. Kurt, "İnsan olarak, tüketici olarak çevre bilincine sahip olmamız gerekir ki, gelecek nesillerle daha temiz bir çevre bırakabilelim. Aksi taktirde bunun dönüşü yok" şeklinde konuştu.
Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Lütfi Akça da, kalkınmanın, çevre kalitesi, insanın maddi ihtiyaçları dışındaki unsurlar bir tarafa bırakılarak tarif edilmesi halinde kalkınma ve çevrenin birbirinin tersine işleyen iki olgu olduğunu belirtti. Akça, "Kalkınma doğal kaynak kullanmayı gerektiriyor. Kalkınma üretimi gerektiriyor. Kalkınma alt yapıyı gerektiriyor. Konut yapımını, baraj, otoyol yapımını gerektiriyor. Nihayet sanayi üretimini gerektiriyor. Her halde kalkınma deyince, algı olarak
ilk önce bacası tüten fabrikalar gelir. Bunlar da maalesef atık üretiyorlar" şeklinde konuştu.
Çelişkiyi dengelemek gerektiğini altını çizen Akça, önemli olanın çevre kalkınma dengesini kurmanın önemine değindi. Sanayinin en büyük risk grubu olduğunu belirten Akça, çevre yönetimi çalışmalarından da bahsederek, yer altı sularının plansız kullanıldığını, yer altı sularının planının hazırlanması gerektiğini altını çizdi.
Ankara İl Çevre ve Orman Müdürlüğü Çevre Yönetimi Şube Müdürü Fadime Şen ise, eğitimlerin verildiği ve bu çerçevede çevre mevzuatına genel bakış, Çevre Hukuku‘ndaki idari ve adli yaptırımlar, çevre denetimleri, danışmanlık hizmetleri gibi konular ele alındığını belirterek, eğitimlerin Sincan, OSTİM ve Başkent Organize Sanayi Bölgesi‘nde gerçekleştirildiğini söyledi. Bu eğitimlerden 900 sanayi işletmesinin yararlandığını ifade eden Şen, işletmelerin çevre bilinicinin yükseltilmesi, uygulamada görülen
sorunların çözümünün gösterimi amacının hedeflendiğini belirtti.
Kaynak: İHA
kullanımı her geçen gün arttırmış. Nüfusun, gelir düzeyinin artması, ihtiyaçların çeşitlenmesi ve daha fazla ve çeşitli şeylere ihtiyaç duymamız nedeniyle bu dünyanın yer altı ve üstü bütün kaynaklarını hiç bitmeyecekmiş gibi kullanmışız. Bugün gelmiş olduğumuz noktada, artık bunun sürdürülebilir olmadığının farkına varmaya başladık" ifadelerini kullandı.
Tarım yapılacak yerlerde konutların yapıldığını, sanayi sitelerinin kurulduğunu belirten Özdebir, toprakların kirletildiğini vurguladı. Dünyanın en lüks mallarına sahip olup, bir bardak su bulunamıyorsa, bunun hiçbir değerinin olmadığının altını çizen Özdebir, "Dünyanın en lüks binalarına sahip olun, dünyanın en lüks konferans binalarına sahip olun, evlerine sahip olun, soluyacak hava yoksa hiç birinin bir anlamı yok. Onun için bu dünyamızı en azından kendi yaşam kalitemizi devam ettirebilmek, bizden
sonraki gelecek nesillerin yaşamlarını sürdürebilmesi için, artık daha dikkatli düşünüp, daha dikkatli davranmak ve daha az tüketmek mecburiyetindeyiz" şeklinde konuştu.
Çevre bilincinin sadece kanunlarla, denetimlerle oluşturulamayacağını belirten Özdebir, "Bunun ilkokuldan itibaren sadece öğretim değil bir eğitim uygulamasıyla insanların genlerine işlenmesi lazım. Eğer bu evrimi toplum olarak yapamazsak, cezaların her zaman arkasına dolaşılmaya çalışılabilir. Her şeyden önce insanın kendi vicdanına karşı bir sorumluluğu olması lazım. Bu sorumluluk bilinciyle geliştirmemiz lazım" diye konuştu.
Ankara Vali Yardımcısı Mehmet Kurt ise, Türkiye‘de çevre bilincinin geç geliştiğinin altını çizerek, doğal kaynakların kendi kaynakları olmadığını, kendilerine gelecek nesillere aktarmak üzere emanet edildiğini vurguladı. Kurt, "İnsan olarak, tüketici olarak çevre bilincine sahip olmamız gerekir ki, gelecek nesillerle daha temiz bir çevre bırakabilelim. Aksi taktirde bunun dönüşü yok" şeklinde konuştu.
Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Lütfi Akça da, kalkınmanın, çevre kalitesi, insanın maddi ihtiyaçları dışındaki unsurlar bir tarafa bırakılarak tarif edilmesi halinde kalkınma ve çevrenin birbirinin tersine işleyen iki olgu olduğunu belirtti. Akça, "Kalkınma doğal kaynak kullanmayı gerektiriyor. Kalkınma üretimi gerektiriyor. Kalkınma alt yapıyı gerektiriyor. Konut yapımını, baraj, otoyol yapımını gerektiriyor. Nihayet sanayi üretimini gerektiriyor. Her halde kalkınma deyince, algı olarak
ilk önce bacası tüten fabrikalar gelir. Bunlar da maalesef atık üretiyorlar" şeklinde konuştu.
Çelişkiyi dengelemek gerektiğini altını çizen Akça, önemli olanın çevre kalkınma dengesini kurmanın önemine değindi. Sanayinin en büyük risk grubu olduğunu belirten Akça, çevre yönetimi çalışmalarından da bahsederek, yer altı sularının plansız kullanıldığını, yer altı sularının planının hazırlanması gerektiğini altını çizdi.
Ankara İl Çevre ve Orman Müdürlüğü Çevre Yönetimi Şube Müdürü Fadime Şen ise, eğitimlerin verildiği ve bu çerçevede çevre mevzuatına genel bakış, Çevre Hukuku‘ndaki idari ve adli yaptırımlar, çevre denetimleri, danışmanlık hizmetleri gibi konular ele alındığını belirterek, eğitimlerin Sincan, OSTİM ve Başkent Organize Sanayi Bölgesi‘nde gerçekleştirildiğini söyledi. Bu eğitimlerden 900 sanayi işletmesinin yararlandığını ifade eden Şen, işletmelerin çevre bilinicinin yükseltilmesi, uygulamada görülen
sorunların çözümünün gösterimi amacının hedeflendiğini belirtti.