Başbakan Erdoğan: "Türkiye Terörle Mücadelede Yalnız Bırakılmıştır"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye‘nin teröre ve terör örgütlerine karşı verdiği kararlı mücadelede yalnız bırakıldığını belirterek, "Terör saldırılarına tepki gösterirken, ülkemize yönelik saldırılara göz yumulması, sessiz ve tepkisiz kalınması son derece manidardır.
IHA0082823-SIY/09-MAY-012F-0D6A
(TEKRAR)
- BAŞBAKAN ERDOĞAN: "TÜRKİYE TERÖRLE MÜCADELEDE YALNIZ BIRAKILMIŞTIR"
- BM EN AZ GELİŞMİŞ ÜLKELER KONFERANSI
- ERDOĞAN: "SON YAŞADIĞIMIZ KÜRESEL FİNANS KRİZİ BÜYÜK TEHLİKENİN ÖNCÜ SİNYALİDİR. SINIRSIZ KAZANMA VE HIRSLA TÜKETME ÇILGINLIĞI, ZENGİNLE FAKİR ARASINDAKİ UÇURUM, TÜM DÜNYA ÜLKELERİNİN EKONOMİLERİNİ SARSAN BİR SONUÇ DOĞURMUŞTUR"
- "TÜRKİYE TERÖRE VE TERÖR ÖRGÜTÜNE KARŞI ÇOK KARARLI BİR MÜCADELE VERİRKEN, ÜZÜLEREK İFADE ETMELİYİM Kİ BU MÜCADELESİNDE YALNIZ BIRAKILMIŞTIR. BUGÜN HALA TÜRKİYE‘NİN TERÖRLE MÜCADELESİNE DESTEK VERMEYEN, KENDİ ÜLKELERİNDE BU MÜCADELE İÇİN İSTEKLİ DAVRANMAYAN, HATTA TERÖR ÖRGÜTÜNE DESTEK DAHİ SAĞLAYAN ÜLKELER OLDUĞUNU BİLİYORUZ"
- "TERÖR SALDIRILARINA TEPKİ GÖSTERİRKEN, ÜLKEMİZE YÖNELİK SALDIRILARA GÖZ YUMULMASI, SESSİZ VE TEPKİSİZ KALINMASI SON DERECE MANİDARDIR. NE YAZIK Kİ BAZI TERÖRİSTLER VE TERÖR ÖRGÜTLERİ ÜZERİNDEN İSLAM DÜNYASINA VE MÜSLÜMANLARA KARŞI TOPTANCI BİR ÖNYARGI SERGİLENMEKTEDİR"
- "BİZ ANTİSEMİTİZMİ İNSANLIK SUÇU OLARAK İLAN ETTİK AMA İSLAMAFOBYAYI DA TÜM İNSANLIĞIN İNSANLIK SUÇU OLARAK İLAN ETMESİ VE BÖYLE KABUL ETMESİ GEREKİR"
ÇİĞDEM KUMAŞ
İSTANBUL (İHA)- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye‘nin teröre ve terör örgütlerine karşı verdiği kararlı mücadelede yalnız bırakıldığını belirterek, "Terör saldırılarına tepki gösterirken, ülkemize yönelik saldırılara göz yumulması, sessiz ve tepkisiz kalınması son derece manidardır. Ne yazık ki bazı teröristler ve terör örgütleri üzerinden İslam dünyasına ve Müslümanlara karşı toptancı bir önyargı sergilenmektedir" dedi.
Başbakan Erdoğan, BM En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı kapsamında, devlet, hükümet ve heyet başkanları ile üst düzey CEO‘ların katılımıyla "Üst Düzey Yatırım ve Ortaklık Toplantısı" düzenledi. Toplantıda konuşan Erdoğan, "Çok samimi bir eleştirimi burada dile getirmek istiyorum. En Az Gelişmiş Ülkeler Zirvesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu‘ndan sonra BM‘nin en önemli zirvesi. 10 yılda bir gerçekleştirilen bu zirve, daha önce alınmış kararların değerlendirilmesi kadar dünya için yoksulluk ve açıkla
mücadele için bir gelecek vizyonu oluşturmayı da hedefliyor. Ancak bu önemli zirveye özellikle gelişmiş, zengin ülkelerin yeterli ilgiyi göstermediklerini büyük bir üzüntüyle müşahede ediyoruz" şeklinde konuştu.
Bugün artık sınır tanımayan, ülke, halk, coğrafya tanımayan sorunlar olduğunun altını çizen Erdoğan, çevre sorunları, iklim değişikliği, yoksulluk, terör ve göç gibi sorunların sadece belli ülkeleri, belli bölgeleri değil, tüm küreyi tehdit ettiğini söyledi. Erdoğan, bu tür küresel sorunları ilgi alanlarının dışında bırakanların hem kendi halklarının geleceğine, hem de dünyanın geleceğine ciddi manada haksızlık ettiklerini ifade ederek, "Yoksulla empati kurmak bugün dünyadaki her liderin, her zenginin
mutlaka yapması gereken bir eylemdir. Hayata tutunamayan, umutsuzluk içinde çırpınan, gelecekten beklentisi kalmamış bireylerin meselesi çok açık söylüyorum, sadece o bireyleri değil, hepimizin, insanlığın topyekun akıbetini de ilgilendiriyor. Şahsen ben yıllardır dünya kamuoyuna yaşan bu çelişkileri, dünyadaki bu tezat tabloyu anlatmak için çaba sarf ediyorum. Umutsuzluk içinde, adalete güveni sarsılmış, kendisini yalnız, kimsesiz hisseden birey ve topluluklar kazanılmadıkça, onlara umut verilmedikçe,
onlara bir gelecek vaat edilmedikçe dünya her zaman güvensiz, her zaman huzursuz olacaktır. Günlük harcaması 1.25 doların altında on milyonlarca insanın bulunduğu dünyada açık söylüyorum hiç kimse masum değildir ve olamaz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bu dünyada gözlerinin önünde babası, annesi, kardeşleri öldürülen çocuklar olduğunu da ifade ederek, şöyle konuştu;
"Havadan yağan fosfor bombalarıyla kucağında annesini kaybeden 11-12 yaşında çocuklar var. Açlığını bastırmak için çilek tarlalarından çilek toplarken, çöpü karıştırırken yanı başında arkadaşları, kız kardeşleri öldürülen çocuklar var. Bütün bunlarla birlikte bu çocuklar imkan bulurlarsa internete giriyor. Bu çocuklar batıda, kuzeyde anne babalarının elini tutmuş, hipermarketlerden sınırsızca harcama yapan çocukları seyrediyorlar. Böyle bir eşitsizliğin, böyle bir dengesizliğin çocukların, gençlerin ve
insanlığın vicdanında nasıl bir etki uyandıracağını tamamen sizlere bırakıyorum. Ülkelere baktıklarında sadece madenleri, sadece petrol kuyularını görenler, o ülkelerin halkları nezdinde ciddi bir güven bunalımı oluşturuyorlar. Demokrasi ve özgürlükleri kendileri için tabi bir hak, başkaları için erken veya gereksiz görenler, dünya genelinde adalet duygusunu zedeliyorlar. Bazı ülkelerin nükleer silahları, kitle imha silahlarını, uluslar arası hukuku hiçe saymalarını, uluslar arası sularda korsanlık
yapmalarını, hak ihlallerini, işkence ve insanlık dışı muamelelerini görmeyenler, ama başka bir takım ülkelere benzer konularda baskı uygulayanlar aslında tarafsızlık duygusunu ciddi şekilde tahrip ediyorlar. Ben burada karamsar bir tablo çizmek, dünyanın en güzel şehirlerinden olan İstanbul‘da iştahlarını kaçırmak niyetinde değilim. Benim niyetim gelecek olan tehlikeye, bizi, hepimizi bekleyen tehlikeye dikkatleri çekmek."
"SON YAŞANAN KÜRESEL FİNANS KRİZİ BÜYÜK TEHLİKENİN ÖNCÜ SİNYALİDİR"
Küçük bir köye dönüşen küresel dünyada zıtlıkların, çarpıklıkların, eşitsizlik ve adaletsizliğin de artık o küçük köy içinde daha belirgin hale geldiğini anlatan Erdoğan, son yaşanan küresel finans krizinin bu büyük tehlikenin öncü sinyali olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, "Sınırsız kazanma ve hırsla tüketme çılgınlığı, zenginle fakir arasındaki uçurum, tüm dünya ülkelerinin ekonomilerini sarsan bir sonuç doğurmuştur. Eğer küresel finans krizinden gereken mesajları çıkaramazsak, bu krizi doğru
okuyamazsak, biliniz ki asıl sarsıntısının tahribatı çok daha büyük olacaktır. Küresel sorunları, güvenlik tedbirleriyle çözme dönemi artık geride kalmıştır.Başta terör olmak üzere tüm küresel meseleleri demokrasi ve özgürlük zemininde özellikle de uluslar arası dayanışma ile çözmemiz gerektiği bugün artık ortaya çıkmıştır" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye‘de on yıllar boyunca yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlik noktasında önemli sorunlar yaşandığını ifade ederek, hem kamu yatırımları, hem de özel sektör yatırımlarının ülkenin belli bölgelerinde birikirken, diğer bazı bölgelerde yoksulluğun çığ gibi büyüdüğüne şahit olduklarını anlattı. "Yoksulluk, mahrumiyet ve inkar politikaları istismara hazır bir zemin oluşturdu ve Türkiye terör örgütlerinin hedefi haline geldi" diyen Erdoğan, şöyle konuştu;
"Hükümet olarak son 8.5 yıl boyunca bir yandan özgürlük dengesini hassasiyetle gözettik. Bir yandan da yoksulluğa karşı kararlı bir mücadele verdik. 2002‘de gıda artı gıda dışı yoksulluğun toplam nüfusa oranı yüzde 27‘ydi. Bu da 18 milyon kişiye tekabül ediyor. Son araştırma 2009‘da yapıldı. Yoksulların toplam nüfusa oranı yüzde 18‘e geriledi. Nüfus artışına rağmen rakım da 12 milyon 750 bin kişiye gerilediğini görüyoruz. Günlük geliri 1 doların altında olan yoksul insanımız kalmadı. Günlük harcaması 4.3
doların altında kalanların oranı 2002‘de yüzde 30‘du, bunu da yüzde 4‘e kadar çektik. Terörün beslendiği yoksulluk ve mağduriyet bataklığını kurutmuştur. Yoksulluğun azalması, gelir dağılımdaki eşitsizliğin kapanmasıyla terör örgütleri etkinliğini kaybetmiş, dağılma aşamasına gelmiştir. Türkiye teröre ve terör örgütüne karşı çok kararlı bir mücadele verirken, üzülerek ifade etmeliyim ki bu mücadelesinde yalnız bırakılmıştır. Bugün hala Türkiye‘nin terörle mücadelesine destek vermeyen, kendi ülkelerinde bu
mücadele için istekli davranmayan, hatta terör örgütüne destek dahi sağlayan ülkeler olduğunu biliyoruz. Son olarak ABD hazinesi Türkiye‘nin bu içinde bulunan terör örgütü liderlerinin 8 tanesini uyuşturucuya, uyuşturucu madde alışverişine karıştıkları için tüm mal varlıklarını ABD‘de dondurmuştur. Bunlar artık tescilli. Bunlar artık bilinen, tanınan, lider isimler. Bunların nereden bu parayı kazandıkları, nasıl kazandıkları, insanlığı uyuşturucu noktasında nasıl ayrıca tehdit ettikleri ortada. Sadece
terörle bu zararı vermiyor, aynı zamanda da uyuşturucuyla insanlığın kanına giriyor."
"ÜLKEMİZE YÖNELİK SALDIRILARA GÖZ YUMULMASI SON DERECE MANİDARDIR"
11 Eylül saldırılarının ABD‘ye olduğu kadar insanlığa yönelik de bir saldırı olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, Paris‘e, Madrid‘e, Londra‘ya yönelik saldırıların esasında tüm insanlık değerlerine yönelik saldırılar olduğunun altını çizdi. Başbakan Erdoğan, "Biz Türkiye olarak terör saldırılarına tepki gösterirken, ülkemize yönelik saldırılara göz yumulması, sessiz ve tepkisiz kalınması son derece manidardır. Ne yazık ki bazı teröristler ve terör örgütleri üzerinden İslam dünyasına ve Müslümanlara karşı
toptancı bir önyargı sergilenmektedir. Terör nereden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin karşısında dururuz ve duruyoruz. Dini ne olursa olsun, vatanı ne olursa olsun biz terörün karşısındayız" dedi.
Erdoğan, terörü bir insanlık suçu olarak saydıklarını, ancak bazı teröristler ve terör örgütleri üzerinden tüm Müslümanları töhmet altında bırakmanın, adı Muhammed, Ahmet, Mustafa, Hasan ve benzerleri olan Müslümanlara potansiyel terörist tavrı takınmanın en az ırkçılık kadar, antisemitizm kadar tehlikeli olduğunu söyledi. "Biz antisemitizmi insanlık suçu olarak ilan ettik ama İslamafobyayı da tüm insanlığın insanlık suçu olarak ilan etmesi ve böyle kabul etmesi gerekir" diyen Erdoğan, şöyle devam etti;
"Terörle ve teröristlerle mücadele de tek tek teröristleri hedef almak, tek başına çözüm değildir. Uluslararası toplum terörle mücadele kadar, terörü doğuran sonuçlar üzerine de artık yoğunlaşmalı ve çözüm üretmelidir. Sorunlar müşterektir, çözümler de müşterek olmak zorundadır. Sadece terör değil, yoksulluk, geri kalmışlık, salgın hastalıklar, su, çevre, küresel ısınma gibi sorunlar da bunlardan etkilenen ülkelerle birlikte tüm insanlığın sorunlarıdır. Küresel bir tehdit olarak önümüzde duran bir başka
sorunu gündeme getirmek istiyorum. Başta Batılı ve gelişmiş ülkeler olmak üzere son yıllarda artış eğilimi gösteren ırkçılık ve ayrımcılık aynı şekilde birlikte mücadeleyi gerektiren bir soruna dönüşmüştür. Medeniyetler çatışması tezi yoksulluk ve gelir adaletsizliği ile beslendiğinde faturası çok ağır olabilir. Türkiye ve İspanya olarak BM çatısı altında başlattığımız medeniyetler ittifakı projesi esasen bu tehlikeyi hisseden ve buna karşı güçlü karşı bir duruş sergileyen projedir."
Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘daki son olaylarda uluslararası toplumun başarılı bir sınav veremediğini de belirten Erdoğan, Bosna‘da, Kosova‘da yaşananların, Sudan‘da, Filistin‘de yaşananların Batı vicdanında açtığı yaranın daha iyileşmeden, aynı şekilde Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘da yaşananların da vicdanlara leke olarak düştüğünün altını çizdi. Erdoğan, "Biz 21. yüzyılın içe kapanış, bir yalıtım, bir yalnızlaşma yüzyılı değil, bir dayanışma ve paylaşma yüzyılı olmasını arzuluyor ve bunun için mücadele
veriyoruz. Önyargıların olmadığı, inançların, mesleklerin, ırkların, renklerin öne çıkmadığı, insan olmanın en üst değer olarak görüldüğü bir dünyayı hep birlikte şekillendirebiliriz. Bugünün liderleri olarak tarihin akışını değiştirebilir, dostluk ve dayanışma içinde yeni bir çağ açarak inanın tarihe isimlerimizi yazdırabiliriz" diye konuştu.
"EN AZ GELİŞMİŞ ÜLKELER İÇİN ELİMİZDEN GELEN GAYRETİ ORTAYA KOYACAĞIZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özellikle küresel ölçekte sesini duyurmakta güçlük çeken birçok yoksul ülkenin sesi olmayı görev bildiklerini söyledi. "Önümüzdeki 10 yılda bütün şartlarımızı ortaya koyup, destekleyeceğiz" diyen Erdoğan "En az gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeler seviyesine çıkması için büyük bir gayretin içinde olacağız. Bunun için elimizden gelen her gayreti ortaya koyacağız. Bu ülkelere yönelik ekonomik, mali, kültürel ve teknik işbirliğiyle eğitim yardımlarını önümüzdeki dönemde
üst seviyede sürdüreceğiz. Bu doğrultuda Türkiye 48 ülkenin ihtiyaç ve kapasitelerine göre teknik işbirliği, proje ve programları, eğitim bursları noktasında kullanılmak üzere 2012 yılından itibaren yılda toplam 200 milyon dolarlık bir kaynak tahsis etme hedefini belirledik. Ülkemizde kurulması gündemde olan uluslar arası bilim, teknoloji ve inovasyon merkezi ve uluslar arası tarım merkezinin finansmanı da bu çerçevede karşılanacaktır. Tahsis edilecek bu kaynaktan önümüzdeki 10 yılda 48 en az gelişmiş
ülkeye toplam 1000 lisans, lisansüstü, doktora ve tıp ihtisas bursu sağlanacaktır. Ayrıca konferansın sonunda kabul edilecek İstanbul eylem planının uygulamasının sağlanması için yine bu kaynaktan toplam 5 milyon dolar ayrılacaktır. Türkiye‘nin hali hazırda en az gelişmiş ülkelerdeki yatırım miktarı milyar 2 milyar doları aşmıştır. Özel sektörümüzün 2015 yılına kadar en az gelişmiş ülkelerdeki yatırım miktarının kümülatif olarak 5 milyar dolara çıkarılmasını hedefliyoruz. 2020 yılına kadar bu rakamın 10
milyar dolara çıkarılması için
Çaba göstereceğiz. Bunun gerçekleştirilmesini teminen özel sektörümüze her türlü kolaylık ve desteği sağlamayı taahhüt ediyoruz" dedi.
En az gelişmiş ülkelerdeki kalkınma süreçlerini aktif bir şekilde destekleme politikası uyarınca ticaret alanında Türkiye‘nin ortaklarını da geliştirmeyi planladıklarını anlatan Erdoğan, "Burada hayırseverlik ya da merhametten söz etmiyorum" dedi. Erdoğan, tam tersine küresel gelişmelerin gerekli kıldığı ekonomik tercihlerden dayanışma ruhundan söz ettiğini belirterek, "Küresel kalkınma ve büyüme ancak katılımcı bir süreçle kuzey, güney, güney-güney kamu-özel sektör işbirliğinin sağlanması bölgesel ve
çok taraflı yardımlaşmanın hayata geçirilmesiyle mümkün olacaktır. Özellikle verilen sözlerin, yapılan taahhütlerin fiile geçirilmesi zamanı gelmiştir. Sonuç odaklı somut çözümlerin zamanı gelmiştir. Sürdürülebilir, hızlı, kapsayıcı büyümenin yolu en az gelişmiş ülkelerde üretim kapasitesinin artırılmasından, ekonomik alt yapının tesisinden geçmektedir. Özel sektör, vakıflar, sivil toplum, uluslar arası finans kuruluşları ve hükümetlerin dayanışması burada çok çok üstün çaba göstermesi gerekmektedir.
Enerji, ulaştırma, iletişim, sağlık, su gibi alanlardaki alt yapının tesisine yönelik adımlar öncelikle olarak yer alıyor" şeklinde konuştu.
Erdoğan, konuşmasının sonunda İzmir‘in ikinci kez Expo‘ya aday olmasına değinerek, "Türkiye‘nin 30 Nisan-31 Ekim 2020 tarihlerinde dünya sergisine yani Expo‘ya ev sahipliği yapmak üzere İzmir kentini aday gösterdiğini memnuniyetle dikkatlerinize getirmek istiyorum. Fakat serginin teması önemli. Daha iyi bir dünya için yeni yollar herkes için sağlık bu şekilde belirlendi. Bu şekilde BM bin yıl hedeflerine ulaşılmasına katkıda bulunmayı da hedefliyoruz. Siz değerli dostlarımızdan İzmir‘in tekrar talip
olduğu adaylık konusunda gereken güçlü desteklerinizi beklediğimi ifade etmek istiyorum" dedi.
Kaynak: İHA
(TEKRAR)
- BAŞBAKAN ERDOĞAN: "TÜRKİYE TERÖRLE MÜCADELEDE YALNIZ BIRAKILMIŞTIR"
- BM EN AZ GELİŞMİŞ ÜLKELER KONFERANSI
- ERDOĞAN: "SON YAŞADIĞIMIZ KÜRESEL FİNANS KRİZİ BÜYÜK TEHLİKENİN ÖNCÜ SİNYALİDİR. SINIRSIZ KAZANMA VE HIRSLA TÜKETME ÇILGINLIĞI, ZENGİNLE FAKİR ARASINDAKİ UÇURUM, TÜM DÜNYA ÜLKELERİNİN EKONOMİLERİNİ SARSAN BİR SONUÇ DOĞURMUŞTUR"
- "TÜRKİYE TERÖRE VE TERÖR ÖRGÜTÜNE KARŞI ÇOK KARARLI BİR MÜCADELE VERİRKEN, ÜZÜLEREK İFADE ETMELİYİM Kİ BU MÜCADELESİNDE YALNIZ BIRAKILMIŞTIR. BUGÜN HALA TÜRKİYE‘NİN TERÖRLE MÜCADELESİNE DESTEK VERMEYEN, KENDİ ÜLKELERİNDE BU MÜCADELE İÇİN İSTEKLİ DAVRANMAYAN, HATTA TERÖR ÖRGÜTÜNE DESTEK DAHİ SAĞLAYAN ÜLKELER OLDUĞUNU BİLİYORUZ"
- "TERÖR SALDIRILARINA TEPKİ GÖSTERİRKEN, ÜLKEMİZE YÖNELİK SALDIRILARA GÖZ YUMULMASI, SESSİZ VE TEPKİSİZ KALINMASI SON DERECE MANİDARDIR. NE YAZIK Kİ BAZI TERÖRİSTLER VE TERÖR ÖRGÜTLERİ ÜZERİNDEN İSLAM DÜNYASINA VE MÜSLÜMANLARA KARŞI TOPTANCI BİR ÖNYARGI SERGİLENMEKTEDİR"
- "BİZ ANTİSEMİTİZMİ İNSANLIK SUÇU OLARAK İLAN ETTİK AMA İSLAMAFOBYAYI DA TÜM İNSANLIĞIN İNSANLIK SUÇU OLARAK İLAN ETMESİ VE BÖYLE KABUL ETMESİ GEREKİR"
ÇİĞDEM KUMAŞ
İSTANBUL (İHA)- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye‘nin teröre ve terör örgütlerine karşı verdiği kararlı mücadelede yalnız bırakıldığını belirterek, "Terör saldırılarına tepki gösterirken, ülkemize yönelik saldırılara göz yumulması, sessiz ve tepkisiz kalınması son derece manidardır. Ne yazık ki bazı teröristler ve terör örgütleri üzerinden İslam dünyasına ve Müslümanlara karşı toptancı bir önyargı sergilenmektedir" dedi.
Başbakan Erdoğan, BM En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı kapsamında, devlet, hükümet ve heyet başkanları ile üst düzey CEO‘ların katılımıyla "Üst Düzey Yatırım ve Ortaklık Toplantısı" düzenledi. Toplantıda konuşan Erdoğan, "Çok samimi bir eleştirimi burada dile getirmek istiyorum. En Az Gelişmiş Ülkeler Zirvesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu‘ndan sonra BM‘nin en önemli zirvesi. 10 yılda bir gerçekleştirilen bu zirve, daha önce alınmış kararların değerlendirilmesi kadar dünya için yoksulluk ve açıkla
mücadele için bir gelecek vizyonu oluşturmayı da hedefliyor. Ancak bu önemli zirveye özellikle gelişmiş, zengin ülkelerin yeterli ilgiyi göstermediklerini büyük bir üzüntüyle müşahede ediyoruz" şeklinde konuştu.
Bugün artık sınır tanımayan, ülke, halk, coğrafya tanımayan sorunlar olduğunun altını çizen Erdoğan, çevre sorunları, iklim değişikliği, yoksulluk, terör ve göç gibi sorunların sadece belli ülkeleri, belli bölgeleri değil, tüm küreyi tehdit ettiğini söyledi. Erdoğan, bu tür küresel sorunları ilgi alanlarının dışında bırakanların hem kendi halklarının geleceğine, hem de dünyanın geleceğine ciddi manada haksızlık ettiklerini ifade ederek, "Yoksulla empati kurmak bugün dünyadaki her liderin, her zenginin
mutlaka yapması gereken bir eylemdir. Hayata tutunamayan, umutsuzluk içinde çırpınan, gelecekten beklentisi kalmamış bireylerin meselesi çok açık söylüyorum, sadece o bireyleri değil, hepimizin, insanlığın topyekun akıbetini de ilgilendiriyor. Şahsen ben yıllardır dünya kamuoyuna yaşan bu çelişkileri, dünyadaki bu tezat tabloyu anlatmak için çaba sarf ediyorum. Umutsuzluk içinde, adalete güveni sarsılmış, kendisini yalnız, kimsesiz hisseden birey ve topluluklar kazanılmadıkça, onlara umut verilmedikçe,
onlara bir gelecek vaat edilmedikçe dünya her zaman güvensiz, her zaman huzursuz olacaktır. Günlük harcaması 1.25 doların altında on milyonlarca insanın bulunduğu dünyada açık söylüyorum hiç kimse masum değildir ve olamaz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bu dünyada gözlerinin önünde babası, annesi, kardeşleri öldürülen çocuklar olduğunu da ifade ederek, şöyle konuştu;
"Havadan yağan fosfor bombalarıyla kucağında annesini kaybeden 11-12 yaşında çocuklar var. Açlığını bastırmak için çilek tarlalarından çilek toplarken, çöpü karıştırırken yanı başında arkadaşları, kız kardeşleri öldürülen çocuklar var. Bütün bunlarla birlikte bu çocuklar imkan bulurlarsa internete giriyor. Bu çocuklar batıda, kuzeyde anne babalarının elini tutmuş, hipermarketlerden sınırsızca harcama yapan çocukları seyrediyorlar. Böyle bir eşitsizliğin, böyle bir dengesizliğin çocukların, gençlerin ve
insanlığın vicdanında nasıl bir etki uyandıracağını tamamen sizlere bırakıyorum. Ülkelere baktıklarında sadece madenleri, sadece petrol kuyularını görenler, o ülkelerin halkları nezdinde ciddi bir güven bunalımı oluşturuyorlar. Demokrasi ve özgürlükleri kendileri için tabi bir hak, başkaları için erken veya gereksiz görenler, dünya genelinde adalet duygusunu zedeliyorlar. Bazı ülkelerin nükleer silahları, kitle imha silahlarını, uluslar arası hukuku hiçe saymalarını, uluslar arası sularda korsanlık
yapmalarını, hak ihlallerini, işkence ve insanlık dışı muamelelerini görmeyenler, ama başka bir takım ülkelere benzer konularda baskı uygulayanlar aslında tarafsızlık duygusunu ciddi şekilde tahrip ediyorlar. Ben burada karamsar bir tablo çizmek, dünyanın en güzel şehirlerinden olan İstanbul‘da iştahlarını kaçırmak niyetinde değilim. Benim niyetim gelecek olan tehlikeye, bizi, hepimizi bekleyen tehlikeye dikkatleri çekmek."
"SON YAŞANAN KÜRESEL FİNANS KRİZİ BÜYÜK TEHLİKENİN ÖNCÜ SİNYALİDİR"
Küçük bir köye dönüşen küresel dünyada zıtlıkların, çarpıklıkların, eşitsizlik ve adaletsizliğin de artık o küçük köy içinde daha belirgin hale geldiğini anlatan Erdoğan, son yaşanan küresel finans krizinin bu büyük tehlikenin öncü sinyali olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, "Sınırsız kazanma ve hırsla tüketme çılgınlığı, zenginle fakir arasındaki uçurum, tüm dünya ülkelerinin ekonomilerini sarsan bir sonuç doğurmuştur. Eğer küresel finans krizinden gereken mesajları çıkaramazsak, bu krizi doğru
okuyamazsak, biliniz ki asıl sarsıntısının tahribatı çok daha büyük olacaktır. Küresel sorunları, güvenlik tedbirleriyle çözme dönemi artık geride kalmıştır.Başta terör olmak üzere tüm küresel meseleleri demokrasi ve özgürlük zemininde özellikle de uluslar arası dayanışma ile çözmemiz gerektiği bugün artık ortaya çıkmıştır" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye‘de on yıllar boyunca yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlik noktasında önemli sorunlar yaşandığını ifade ederek, hem kamu yatırımları, hem de özel sektör yatırımlarının ülkenin belli bölgelerinde birikirken, diğer bazı bölgelerde yoksulluğun çığ gibi büyüdüğüne şahit olduklarını anlattı. "Yoksulluk, mahrumiyet ve inkar politikaları istismara hazır bir zemin oluşturdu ve Türkiye terör örgütlerinin hedefi haline geldi" diyen Erdoğan, şöyle konuştu;
"Hükümet olarak son 8.5 yıl boyunca bir yandan özgürlük dengesini hassasiyetle gözettik. Bir yandan da yoksulluğa karşı kararlı bir mücadele verdik. 2002‘de gıda artı gıda dışı yoksulluğun toplam nüfusa oranı yüzde 27‘ydi. Bu da 18 milyon kişiye tekabül ediyor. Son araştırma 2009‘da yapıldı. Yoksulların toplam nüfusa oranı yüzde 18‘e geriledi. Nüfus artışına rağmen rakım da 12 milyon 750 bin kişiye gerilediğini görüyoruz. Günlük geliri 1 doların altında olan yoksul insanımız kalmadı. Günlük harcaması 4.3
doların altında kalanların oranı 2002‘de yüzde 30‘du, bunu da yüzde 4‘e kadar çektik. Terörün beslendiği yoksulluk ve mağduriyet bataklığını kurutmuştur. Yoksulluğun azalması, gelir dağılımdaki eşitsizliğin kapanmasıyla terör örgütleri etkinliğini kaybetmiş, dağılma aşamasına gelmiştir. Türkiye teröre ve terör örgütüne karşı çok kararlı bir mücadele verirken, üzülerek ifade etmeliyim ki bu mücadelesinde yalnız bırakılmıştır. Bugün hala Türkiye‘nin terörle mücadelesine destek vermeyen, kendi ülkelerinde bu
mücadele için istekli davranmayan, hatta terör örgütüne destek dahi sağlayan ülkeler olduğunu biliyoruz. Son olarak ABD hazinesi Türkiye‘nin bu içinde bulunan terör örgütü liderlerinin 8 tanesini uyuşturucuya, uyuşturucu madde alışverişine karıştıkları için tüm mal varlıklarını ABD‘de dondurmuştur. Bunlar artık tescilli. Bunlar artık bilinen, tanınan, lider isimler. Bunların nereden bu parayı kazandıkları, nasıl kazandıkları, insanlığı uyuşturucu noktasında nasıl ayrıca tehdit ettikleri ortada. Sadece
terörle bu zararı vermiyor, aynı zamanda da uyuşturucuyla insanlığın kanına giriyor."
"ÜLKEMİZE YÖNELİK SALDIRILARA GÖZ YUMULMASI SON DERECE MANİDARDIR"
11 Eylül saldırılarının ABD‘ye olduğu kadar insanlığa yönelik de bir saldırı olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, Paris‘e, Madrid‘e, Londra‘ya yönelik saldırıların esasında tüm insanlık değerlerine yönelik saldırılar olduğunun altını çizdi. Başbakan Erdoğan, "Biz Türkiye olarak terör saldırılarına tepki gösterirken, ülkemize yönelik saldırılara göz yumulması, sessiz ve tepkisiz kalınması son derece manidardır. Ne yazık ki bazı teröristler ve terör örgütleri üzerinden İslam dünyasına ve Müslümanlara karşı
toptancı bir önyargı sergilenmektedir. Terör nereden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin karşısında dururuz ve duruyoruz. Dini ne olursa olsun, vatanı ne olursa olsun biz terörün karşısındayız" dedi.
Erdoğan, terörü bir insanlık suçu olarak saydıklarını, ancak bazı teröristler ve terör örgütleri üzerinden tüm Müslümanları töhmet altında bırakmanın, adı Muhammed, Ahmet, Mustafa, Hasan ve benzerleri olan Müslümanlara potansiyel terörist tavrı takınmanın en az ırkçılık kadar, antisemitizm kadar tehlikeli olduğunu söyledi. "Biz antisemitizmi insanlık suçu olarak ilan ettik ama İslamafobyayı da tüm insanlığın insanlık suçu olarak ilan etmesi ve böyle kabul etmesi gerekir" diyen Erdoğan, şöyle devam etti;
"Terörle ve teröristlerle mücadele de tek tek teröristleri hedef almak, tek başına çözüm değildir. Uluslararası toplum terörle mücadele kadar, terörü doğuran sonuçlar üzerine de artık yoğunlaşmalı ve çözüm üretmelidir. Sorunlar müşterektir, çözümler de müşterek olmak zorundadır. Sadece terör değil, yoksulluk, geri kalmışlık, salgın hastalıklar, su, çevre, küresel ısınma gibi sorunlar da bunlardan etkilenen ülkelerle birlikte tüm insanlığın sorunlarıdır. Küresel bir tehdit olarak önümüzde duran bir başka
sorunu gündeme getirmek istiyorum. Başta Batılı ve gelişmiş ülkeler olmak üzere son yıllarda artış eğilimi gösteren ırkçılık ve ayrımcılık aynı şekilde birlikte mücadeleyi gerektiren bir soruna dönüşmüştür. Medeniyetler çatışması tezi yoksulluk ve gelir adaletsizliği ile beslendiğinde faturası çok ağır olabilir. Türkiye ve İspanya olarak BM çatısı altında başlattığımız medeniyetler ittifakı projesi esasen bu tehlikeyi hisseden ve buna karşı güçlü karşı bir duruş sergileyen projedir."
Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘daki son olaylarda uluslararası toplumun başarılı bir sınav veremediğini de belirten Erdoğan, Bosna‘da, Kosova‘da yaşananların, Sudan‘da, Filistin‘de yaşananların Batı vicdanında açtığı yaranın daha iyileşmeden, aynı şekilde Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘da yaşananların da vicdanlara leke olarak düştüğünün altını çizdi. Erdoğan, "Biz 21. yüzyılın içe kapanış, bir yalıtım, bir yalnızlaşma yüzyılı değil, bir dayanışma ve paylaşma yüzyılı olmasını arzuluyor ve bunun için mücadele
veriyoruz. Önyargıların olmadığı, inançların, mesleklerin, ırkların, renklerin öne çıkmadığı, insan olmanın en üst değer olarak görüldüğü bir dünyayı hep birlikte şekillendirebiliriz. Bugünün liderleri olarak tarihin akışını değiştirebilir, dostluk ve dayanışma içinde yeni bir çağ açarak inanın tarihe isimlerimizi yazdırabiliriz" diye konuştu.
"EN AZ GELİŞMİŞ ÜLKELER İÇİN ELİMİZDEN GELEN GAYRETİ ORTAYA KOYACAĞIZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özellikle küresel ölçekte sesini duyurmakta güçlük çeken birçok yoksul ülkenin sesi olmayı görev bildiklerini söyledi. "Önümüzdeki 10 yılda bütün şartlarımızı ortaya koyup, destekleyeceğiz" diyen Erdoğan "En az gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeler seviyesine çıkması için büyük bir gayretin içinde olacağız. Bunun için elimizden gelen her gayreti ortaya koyacağız. Bu ülkelere yönelik ekonomik, mali, kültürel ve teknik işbirliğiyle eğitim yardımlarını önümüzdeki dönemde
üst seviyede sürdüreceğiz. Bu doğrultuda Türkiye 48 ülkenin ihtiyaç ve kapasitelerine göre teknik işbirliği, proje ve programları, eğitim bursları noktasında kullanılmak üzere 2012 yılından itibaren yılda toplam 200 milyon dolarlık bir kaynak tahsis etme hedefini belirledik. Ülkemizde kurulması gündemde olan uluslar arası bilim, teknoloji ve inovasyon merkezi ve uluslar arası tarım merkezinin finansmanı da bu çerçevede karşılanacaktır. Tahsis edilecek bu kaynaktan önümüzdeki 10 yılda 48 en az gelişmiş
ülkeye toplam 1000 lisans, lisansüstü, doktora ve tıp ihtisas bursu sağlanacaktır. Ayrıca konferansın sonunda kabul edilecek İstanbul eylem planının uygulamasının sağlanması için yine bu kaynaktan toplam 5 milyon dolar ayrılacaktır. Türkiye‘nin hali hazırda en az gelişmiş ülkelerdeki yatırım miktarı milyar 2 milyar doları aşmıştır. Özel sektörümüzün 2015 yılına kadar en az gelişmiş ülkelerdeki yatırım miktarının kümülatif olarak 5 milyar dolara çıkarılmasını hedefliyoruz. 2020 yılına kadar bu rakamın 10
milyar dolara çıkarılması için
Çaba göstereceğiz. Bunun gerçekleştirilmesini teminen özel sektörümüze her türlü kolaylık ve desteği sağlamayı taahhüt ediyoruz" dedi.
En az gelişmiş ülkelerdeki kalkınma süreçlerini aktif bir şekilde destekleme politikası uyarınca ticaret alanında Türkiye‘nin ortaklarını da geliştirmeyi planladıklarını anlatan Erdoğan, "Burada hayırseverlik ya da merhametten söz etmiyorum" dedi. Erdoğan, tam tersine küresel gelişmelerin gerekli kıldığı ekonomik tercihlerden dayanışma ruhundan söz ettiğini belirterek, "Küresel kalkınma ve büyüme ancak katılımcı bir süreçle kuzey, güney, güney-güney kamu-özel sektör işbirliğinin sağlanması bölgesel ve
çok taraflı yardımlaşmanın hayata geçirilmesiyle mümkün olacaktır. Özellikle verilen sözlerin, yapılan taahhütlerin fiile geçirilmesi zamanı gelmiştir. Sonuç odaklı somut çözümlerin zamanı gelmiştir. Sürdürülebilir, hızlı, kapsayıcı büyümenin yolu en az gelişmiş ülkelerde üretim kapasitesinin artırılmasından, ekonomik alt yapının tesisinden geçmektedir. Özel sektör, vakıflar, sivil toplum, uluslar arası finans kuruluşları ve hükümetlerin dayanışması burada çok çok üstün çaba göstermesi gerekmektedir.
Enerji, ulaştırma, iletişim, sağlık, su gibi alanlardaki alt yapının tesisine yönelik adımlar öncelikle olarak yer alıyor" şeklinde konuştu.
Erdoğan, konuşmasının sonunda İzmir‘in ikinci kez Expo‘ya aday olmasına değinerek, "Türkiye‘nin 30 Nisan-31 Ekim 2020 tarihlerinde dünya sergisine yani Expo‘ya ev sahipliği yapmak üzere İzmir kentini aday gösterdiğini memnuniyetle dikkatlerinize getirmek istiyorum. Fakat serginin teması önemli. Daha iyi bir dünya için yeni yollar herkes için sağlık bu şekilde belirlendi. Bu şekilde BM bin yıl hedeflerine ulaşılmasına katkıda bulunmayı da hedefliyoruz. Siz değerli dostlarımızdan İzmir‘in tekrar talip
olduğu adaylık konusunda gereken güçlü desteklerinizi beklediğimi ifade etmek istiyorum" dedi.