Bölge uzmanları, Ortadoğu’daki devrimlerinin yol kazasına uğramasından endişeli (Özel)

Tunus ve Mısır ile başlayıp Libya ile devam eden halk ayaklanmaları tsunami gibi tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘yı etkisi altına alırken, bölge uzmanları devrimlerin yol kazasına uğramasından endişe ediyor. Siyasi analistler onlarca yıldır yönetimde olan di

Tunus ve Mısır ile başlayıp Libya ile devam eden halk ayaklanmaları tsunami gibi tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘yı etkisi altına alırken, bölge uzmanları devrimlerin yol kazasına uğramasından endişe ediyor. Siyasi analistler onlarca yıldır yönetimde olan diktatörleri koltuklarından eden halk devrimlerinin, lidersiz ve sistemsiz devam etmesi durumunda farklı bir kılıfla yönetime diktatörlerin gelebileceği konusunda uyarıyor. Arap ülkelerinin domino taşları gibi teker teker yaşadığı ayaklanmalarla yöneticiler devrilirken bölgedeki analistler, yapılan devrimlerin sonucu konusunda farklı bir konuya dikkat çekiyor. Tunus ve Mısır’da liderleri deviren ve Libya başta olmak üzere bir çok Arap ülkesinde devam eden ayaklanmaları bir milat olarak değerlendiren uzmanlar, ele geçen kazanımların kaybedilmemesi için halkların çok daha dikkatli olması gereğine işaret ediyor. Cihan Haber Ajansı’na özel mülakat veren Suriyeli uzmanlar, Arap dünyasındaki dalga dalga yayılan ayaklanmalar ile çarpıcı değerlendirmeler ortaya koyuyor. CNBC News Suriye Temsilcisi ve siyasi analist Sebit Selim, Tunus ile başlayan halk ayaklanmalarının herkes gibi kendisi için de büyük bir sürpriz olduğunu belirtiyor. Halk ayaklanmaları olacaksa bile ilk önce Yemen‘de olabileceği yönünde izlenimlerinin olduğunu ifade eden gazeteci Selim, "Tunus‘ta ve ardından Mısır‘daki halk ayaklanmaları zamanlaması açısından da bizim için büyük bir sürpriz oldu. Şartlar oluştuğunda halk ayaklanmaları tabiidir. Fizik kanununda olduğu gibi ısıda madde nasıl genleşirse şartlar oluştuğunda da halk ayaklanmaları olacaktır. Tunus, Mısır ve Libya‘daki şartların olduğu diğer ülkelerde de halk patlamaları olacaktır." değerlendirmesinde bulunuyor. 50‘li YILLARDAN BERİ BÖLGEDE HALK İDARESİNE İZİN VERİLMİYOR Halk ayaklanmaları sebebiyle liderlerin değişmesinin bölgede önemli yansımaları olacağına belirten Selim, bölgede 50‘li yıllardan itibaren iradenin halk elinde olmasının engellendiğine dikkat çekiyor. ABD eski Dışişleri Bakanı John Hayzer döneminde üçüncü dünya ülkelerinde yönetimin askeri general ya da faşist liderlere bırakılması sağlandığını savunan Selim, “Üçüncü dünya ülkelerinde oluşturulan yönetimlerle demokratik hiç bir soluk bırakılmadı. Bölgedeki halk ayaklanmaları ile ilgili olarak da ABD‘nin tepkisi bile kendi içinde karışıklık arz ediyor. Çünkü bu yeni durumla nasıl bir tutum takınacaklarını bilmiyorlar." diyerek ABD‘nin şaşkınlığına aktarıyor. "DİKTATÖRLÜĞE DÖNÜLME TEHLİKESİ VAR" Halkların büyük bir girişimle elde ettiği kazanımların kaybedilme kaygısı bulunduğunu ifade eden Selim, "Şimdi korkulan halkların elde ettiği bu kazanımların ellerinden alınması çalınmasıdır. Fransız devriminde devrimleri sisteme koyan halkı yönlendiren liderler vardı. Ancak Tunus, Mısır ve Libya‘da siyasi sistemler ve partiler yok. Hepsi bitirilmiş. Halk da bu sistemlerin önüne geçerek kendi devrimlerini gerçekleştirdi. Ancak lider olmayınca kazanılan bu servetin kaybedilmesi de çok çabuk olur. En büyük korku da bu. Farklı şekil ve isimler altında tekrar diktatörlüğe dönülebilir." diyerek endişesini dile getiriyor. “ARTIK HALKIN ÖNÜNDE DURULAMAZ” Bölgede son yaşananlar konusunda herkesin ders aldığını ifade eden Selim, "Ancak diktatörler hiçbir şekilde tarihi konumunu anlamıyorlar. Kaddafi‘de olduğu gibi. Tek başına konuşup sanki halk onunla birlikteymiş gibi konuşup elini masaya vuruyor. Halkın eline geçse onu öldürecek. Ama anlayamıyor. Kendisini sanki bir ilahmış gibi görüyor. Ancak hiç şüphe yok halklar harekete geçti. Kapı açıldı ve halkın önünde durulamaz." ifadelerini kullanıyor. Libya‘daki sistemle ilgili bilgi veren Selim, "Kaddafi bazı aşiretleri kullandı. Kimileri ile savaştı. Bazı aşiret yöneticilerini parayla satın aldı. Ayrıca Libya‘da belirli bir sistem yok. Düşününki Kaddafi ‘ben lider değil devrimciyim‘ diyor. Aynı şekilde toplumun her şeyine 42 yıldır hükmediyor. Aynı zamanda kendisi her şey olduğu gibi hiç bir şey de değil. Hiç bir şeyden yararlandığı gibi hiç bir şeyden de faydalanıyor. Biz biliyoruz ki devletin tüm kaynaklarını çocukları arasında paylaştırmış. Bu çok sayıdaki çocuğunu da yönetimin başına geçirmek için hazırlıyordu. Bu çok tuhaf ve zamana uymayan bir saltanat anlayışıdır." görüşüne yer veriyor. Libya‘nın Mısır ve Tunus ile karşılaştırılmaması gereğine işaret eden Selim bu ülkeler arasında devlet geleneği açısından önemli farklılıkların bulunduğunu anlatıyor. Mısır‘ın çok uzun bir devlet geleneği olduğunu ifade eden Gazeteci Selim, “Ancak Libya‘daki ülke içindeki sistem bile çok farklı. Çok fazla kan dökülmesinden endişe ediyoruz. Fransız doktorlar Trablus‘ta 2 binden fazla insanın öldüğünü söylüyor. Kaddafi istifa edebilir; ancak çok fazla kanın dökülme endişesini taşıyoruz.” diye olacaklar konusunda endişelerini anlatıyor. "BÖLGEDE GERÇEK BİR DEMORRASİ NEDEN OLMASIN" “Tüm toplumlarda olduğu gibi Ortadoğu bölgesinde neden bir demokrasi yerleşmesin?" sorusunu yönelten Selim, demokraside, dini, kültürel, mezhepsel ayrılıkların son bulacağına vurgu yapıyor. Demokrasi olmadan farklılık hastalıklarının yayılacağını ifade eden Selim, bu hastalıkla en iyi mücadelenin demokrasi ile olacağına inanıyor. Kimileri tarafından bölge halklarının demokrasiyi hak etmediği yönünde söylemlerin olduğuna dikkat çeken Selim, “Şimdi görüyoruz ki demokrasi için ilk adımı halklar atıyor. Bunun için ayaklanmalar yapıyor. Bununla birlikte halkların tarihi bu bölgede başladı. Kültürlerde buradan yayıldı. Demokrasinin gelmesi de bu hakların en tabii haklarıdır.” görüşüne yer veriyor. “TÜRKİYE DEMOKRASİ İLE BÖLGESEL BİR GÜÇ HALİNE GELDİ” Türkiye’deki demokrasiyi örnek gösteren Selim, Türkiye‘nin demokrasi ile geliştiğini, bununla birlikte bölgesel güç haline geldiğine vurgu yapıyor. “Birçok ülke şu an Türkiye‘nin rızasını kazanmaya çalışıyor.” diyen Selim, bunun için demokrasinin sürdürülmesi ve askerlerin demokrasiye müdahalesinin önünün kapatılması gereğine işaret ediyor. "SURİYE‘DE DİĞER ÜLKELERLE AYNI KONUMDA" Suriye’de diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi bir halk ayaklanması olma ihtimali konusunda ise Selim, halk ayaklanmaları konusunda Suriye‘nin değer ülkelerle aynı konumda olduğunun altını çiziyor. Suriye’de birçok alanda adım atılması gerektiğini kaydeden Selim, “Ancak Suriye‘de yönetim zeki davranarak olaylar yaşanmadan önce çeşitli değişiklikler yaptı. Bununla birlikte ekonomik alanda Suriye‘de gerçek anlamda bir açlık yok. Mısır halkı gibi ekonomik bir sıkıntı da yok burada. Parlamentoda bir çeşitlilik de görebiliriz. Bunun yanında başarılı bir dış politikası var. Bunlara ek olarak gelişme sağlamak şart. Ekonomik olarak zalim şirketler getirerek halkın ezilmemesi gerekir. Ekonomik yardımların sadece belirli bir zümreye verilmemesi lazım. Bununla beraber siyasi ve basın alanında çeşitli özgürlüklerin sağlanması gerekir.” tavsiyesinde bulunuyor. “LİDERLER DEĞİŞTİKTEN SONRA BİRÇOK İŞBİRLİĞİ VE ANLAŞMA YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLECEK” Suriyeli bir başka siyaset uzmanı Ömer Kouch da bölgedeki halk ayaklanmalarının başlayıp Tunus ve Mısır liderlerinin devrilmesini hiç bir şekilde ihtimal vermediklerini ifade ediyor. Sürpriz olmasıyla birlikte yaşananlardan büyük bir mutluluk duyduklarını belirten Kouch, “Tunus devrimi Mısır halkına kendisinin de Hüsnü Mübarek yönetimini devireceğini gösterdi. Harekete geçen Mısırlılar barışçıl bir şekilde yaptığı ayaklanmada 18 gün gibi kısa bir sürede 30 yıllık Mübarek‘i devirdi." diyerek süreci anlatıyor. Kouch, “Tunus‘ta başlayan tsunaminin kısa bir süre sonra Mısır devam etmesi halkları harekete geçirdi. Bununla birlikte Libya‘daki ayaklanmayı kimse beklemiyordu. Çünkü çok baskıcı bir sistem vardı. Buna rağmen Libya halkı ayaklanma cesareti gösterdi. Bu ayaklanmalar daha bir çok ülkede olacak. Ürdün, Yemen ve diğer ülkelerde oluyor” diyerek bu dalganın tüm bölgede yayılacağını aktarıyor. Bölgedeki halk ayaklanmalarının ve liderlerin değişmesinin bölgede önemli yansımaları olacağını ifade eden Analist Kouch, bölgede demokrasi yerleştikten sonra özellikle liderlerin değişmesinden sonra birçok anlaşma ve birlikteliğin gözden geçirileceğini aktarıyor. “İSRAİL’İN DEĞİŞMESİ GEREKİR ÇÜNKÜ BÖLGE DEĞİŞİYOR” Bununla ilgili örnek veren Kouch, "Mısır‘ın Mübarek sonrası gerek İsrail gerekse ABD ile ilişkileri aynı kalmayacak. Tabi ki bu gelişmeler diğer ülkeleri de etkileyecektir. İran‘ın Mısır devlet başkanı Mübarek‘in devrilmesinden sonra Süveyş Kanalı üzerinden Suriye‘ye iki adet savaş gemisi gönderdi. Bu bize yeniden ilişkilerin şekilleneceğini gösteriyor. Aynı şekilde özellikle İsrail ile yeniden ilişkilerin gözden geçirileceği görülüyor. Bunun için İsrail‘in değişmesi gerekiyor. Çünkü bölgenin hepsi değişecek.” değerlendirmesinde bulunuyor. Selim gibi Kouch’da halk ayaklanmalarının sonucu konusunda da çeşitli şüphelerin ve endişelerin bulunduğuna dikkat çekiyor. Bölgede gerçek bir demokrasi yerleşmesinin herkesin temennisi olduğun dile getiren Kouch, “Hepimizin ortak arzusu halkların istediğinin olması ancak çeşitli şüpheler var. Örneğin halk devrimlerinin Mısır ve Tunus‘ta bir sarmala dönüşür mü? Süreç devrimcilerin aleyhine mi işler? Onu bilemeyiz. Bu oradaki halkın uyanık olmasına bağlı olacak. Yönetimin nasıl şekilleneceği ile ilgili bir konu. Ancak demokrasi halkların taleplerinin gerçekleşeceği en iyi yoldur.” diyerek endişelerine aktarıyor. Bölgedeki halk devrimlerinin 3 ana temel üzerinde oturtulabileceğini kaydeden Kouch, bunların geçim sıkıntısı, onur ve özgürlük olarak sıralıyor. TÜM ARAP ÜLKELERİNDE HALK DEVRİMLERİ OLACAK Tunus ve Mısır’daki halk devrimlerinin tüm Arap ülkelerinde olacağını tahmininde bulunan Kouch, “Ülkelerdeki farlılıklara bağlı olarak tüm ülkelerde bu ayaklanmalar olacak. Zeki olan yöneticiler halklar ayaklanmadan taleplerini karşılamaları gerekiyor. Halkların çok basit talepleri var. Bular geçim durumunun iyileştirilmesi, demokratik talepler, halkların gerçek bir vatandaş olarak değerlendirilmesi halka vatandaş olduğunun hissettirilmesi. Yoksa geç kalınırsa pişmanlığın hiç bir faydası olmayacak. Tunus lideri ‘Ben sizi anladım’ dedi. Ama çok geç anladı." diyerek taleplerin göz ardı edilmemesinin altını çiziyor. “KADDAFİ HALKA YAPTIĞI SALDIRILAR İLE İŞGALCİ OLDUĞUNU GÖSTERDİ” Libya‘daki halka yönelik saldırıların, bir işgalin göstergesi olduğunu ve Kaddafi’nin halka saldırarak kendisinin ülkeyi işgal ettiğini gösterdiğini düşünen Kouch, şöyle devam ediyor: “Bir lider düşünün ne olursa olsun kendi halkına şehirlerine savaş uçakları ile saldıramaz. Kaddafi delilik derecesine geldi. Bunu akıllı bir insanın yapacağı bir şey değil. Sonuç olarak Libya‘da halk ayaklandı. Hiç bir şekilde geri dönüşü yok. Bunun için Kaddafi elindeki tüm imkanlarla mücadele ediyor. Ancak ben halkın başarıya ulaşıp Kaddafi‘nin düşeceğine inanıyorum. Ya da öldürülür kendisine de acıyan kimseyi de bulamaz." "SURİYE‘DE NE OLACAĞINI KESTİREMEYİZ" Bölgeyi saran halk ayaklanmaları konusunda Suriye‘deki durumunda iyi değerlendirilmesi gereğini dikkat çeken Kouch, “Biz Suriye‘de demokrasi içinde ve iyi bir geçim durumu ile yaşamak istiyoruz. Bir yenilik yapılarak bu taleplerin karşılanması gerekir.” diyor. Her ülkenin kendine has şartları olduğunu dile getiren Kouch, “Ancak biz ne Tunus ne Mısır ne de Libya‘da bu tür halk ayaklanmaları beklemiyorduk. Suriye ile ilgili ne olacağını kestirmemiz gerçekten zor. Bu ülkede bu olur diğerinde bu demek gerçekten mümkün değil. Ancak şunu genel olarak söyleyebiliriz ki tüm yönetimler halkla beraber olarak taleplerini karşılaması gerekir.” yorumunda bulunuyor. “DEMOKRASİ KONUSUNDA TÜRKİYE İYİ BİR ÖRNEK” Türkiye’nin bölge ülkelerinden çok daha önce demokrasi sistemini oluşturduğunu kaydeden Kouch, “Biz Arap ülkeleri olarak bir örnek olarak bunu değerlendirebiliriz. Türkiye‘nin gerçekleştirdiği bu örneği şaşkınlık içinde izliyorduk. AK Parti özellikle 2000 yılından günümüze kadar demokrasinin yanında halkında ekonomik refaha kavuşturdu. Bununla birlikte büyük bir halk desteği aldı. Tüm Arap ülkeleri de komşu olan Türkiye‘yi örnek almaları gerekir.” tavsiyesinde bulunuyor.