Tbmm'de Dünya İnsan Hakları Günü Etkinliği
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, bütün karakolların kamerayla izlendiğini belirterek, "Ama maalesef bütün tedbirlere rağmen bazı kendini bilmezler ortaya çıkıyor.
2005`te bir değişiklik yapıldı, büyük cezalar getirildi. Hala kötü muamele yapmak isteyenler varsa kendilerini yakarlar, ailelerini perişan ederler. Onlarca yıl ağır ceza veriliyor" dedi
Üstün, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla Meclis`te bir etkinlik düzenledi. Üstün, komisyonun eski başkanlarına verdiği yemek öncesi, her birine dönemlerinde öne çıkan uygulamalarla ilgili hediyeler verdi. Üstün, Komisyonun ilk başkanı Eyüp Aşık`a, komisyon başkanı seçilmesi ile ilgili o günün tutanağını verirken, kendisinden bir önceki başkan olan Zafer Üskül`e de, askeri cezaevlerini inceleme kapsamına alması dolayısıyla bir şilt verdi. Üstün, YAŞ kararlarına karşı kapalı olan yargı yolunun insan haklarına aykırı olduğu yönündeki değerlendirmenin kamuoyuna yapıldığı komisyona başkanlık eden Sabri Yavuz`a da bir şilt takdim etti. "EVE GÖTÜREBİLİR MİSİNİZ BİLMİYORUM?" Üstün, yine önceki başkanlardan Mehmet Elkatmış`a da komisyonun yurt dışında tanıtılmasına katkı sağladığı için, Claudia Roth ile çekilmiş bir fotoğrafını sundu. Üstün, fotoğrafı verirken Elkatmış`a, "Eve götürebilir misiniz bilemiyorum Sayın Başkanım" demesi salondakileri güldürdü. Üstün, yine eski başkanlardan Sema Pişkinsüt`e de, döneminde özellikle karakollardaki kötü muameleye karşı büyük bir gayret sarf edildiğini ve Pişkinsüt`ün bir karakol baskınında ele geçirilen Filistin askısı önündeki fotoğrafını vermek istediklerini belirtti. Bir süre görevlilerin bulamadığı fotoğraf, gecikmeli olarak Pişkinsüt`e takdim edildi. Komisyon Başkanı Üstün, hak ihlallerine karşı sıfır tolerans anlayışını benimsediklerini belirterek, "Bu ihlalleri yapanlara karşı da. Bu tür haberlere de resen müdahale ediyoruz. Avrupa Birliği İlerleme Raporu`nda cezaevleriyle ilgili genel bir iyileşme olduğu ancak Konya`da sorun olduğu iddiaları üzerine Konya`ya gittik. Sıkışıklıktan kaynaklı sorunları gördük. Gözaltında ölme meselesiyle ilgili de bize bilgi gelmedi. Ancak şöyle bir şey olabilir. Çok sayıda kişi kalıyor cezaevlerinde. Bu tür yerlerdebazı hastalıklardan dolayı ölümler yaşanabiliyor. Bunlarla alakalı bir durum varsa incelemeye denetlemeye varız" dedi
"İŞKENCE EDEN HEM KENDİNİ HEM AİLESİNİ PERİŞAN EDER" Karakollarda iyileştirmeler olduğunu belirten Üstün, "Bu video kayıtların olması birçok meseleyi önledi. Bu video kayıtları var ki bu tür olayları ortaya çıkartılıyor" dedi
Bütün karakollarda kayıt olduğunu, hiçbir karakolda böyle olayların olmamasını dilediklerini belirten Üstün, "Ama maalesef bütün tedbirlere rağmen bazı kendini bilmezler ortaya çıkıyor. 2005`te bir değişiklik yapıldı, büyük cezalar getirildi. Hala kötü muamele yapmak isteyenler varsa kendilerini yakarlar, ailelerini perişan ederler. Onlarca yıl ağır ceza veriliyor" dedi. Üstün, İzmir`deki olayla ilgili soruyu ise, programın çok uzadığı gerekçesiyle yanıtlamadı. "BEN OLSAM, KOZİNOĞLU`NUN ÖLÜMÜNÜ ARAŞTIRIRDIM" Eski İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Sema Pişkinsüt, yaptığı konuşmada, yeni anayasanın bütün toplumu kapsayacak şekilde ve evrensel olması gerektiğini ifade ederek, "Ama olabilir mi olamaz mı zaman içinde göreceğiz. Çünkü olamama ihtimalini çok yüksek görüyorum. Özellikle iktidarlar hiçbir zaman kendi yetkilerini bölüşmek istemezler, denetlenmek istemezler ve bu nedenle de mevcut anayasa gibi anayasaların arkasına sığınırlar. Eğer bu aşılabilirse çok önemli bir gelişme olacak" dedi. Pişkinsüt, eğer bugün Komisyon Başkanı olsaydı Kaşif Kozinoğlu`nin ölümünü araştıracağını belirterek, "Komisyon olarak da araştırmayı teklif ederdik. Çünkü iktidarlar kendi dönemlerini kurarlar; kendi askerlerini, kendi polislerini yaparlar. Yeni Ergenekonlar yaratabilirler. O nedenle bu çok önemli diye değerlendiriyorum. İnşallah bundan sonra her şey daha iyi olur" dedi
AŞIK`TAN, TELEKULAK VE UZUN TUTUKLULUK SÜRELERİ ŞİKAYETİ Komisyonun ilk başkanı Eyüp Aşık da, çok rahatsız olduğu bir konunun da telefon dinlemeleri olduğunu belirterek, bu uygulamanın insan haklarını fevkalade ihlal edecek boyutlara ulaştığını söyledi. Keyfi dinleme yapılması, bunların medyaya yansıması, izlilik kararına rağmen, yargıdaki konuların medyaya yansımasını eleştiren Aşık, "Tutukluluk sürelerinin, ceza sürelerini aşacak boyutlara ulaşması Bu bize, Türkiye`ye, Türk yargısına, Türkiye`deki insan hakları seviyesine yakışmayan bir durumdur. İnsanHakları Komisyonu`nun bu konuya el atıp, gerekirse yargı üzerinde baskı kurar. Yani bu yanlışı düzeltmeleri yönünde tabi baskı kurarak, gerekirse parlamentoya kanunlar sevk edilir" dedi
AŞIK, `YEŞİL` ANISINI ANLATTI Aşık, Komisyon Başkanı olduğu dönemde kendilerine 500 civarında Yeşil`le ilgili şikayet geldiğini belirterek, 1990 yılında Tunceli`nin çeşitli yerlerinden `Yeşil diye bir adam geliyor, bize işkence yapıyor, köy basıyor, adam dövüyor. Bıktık bu Yeşil ve adamlarından` diye şikayetler geldiğini anlattı. Aşık, şöyle devam etti: "Biz de İnsan Hakları Komisyonu olarak bu konuyu inceledik, karar aldık ve Tunceli`ye bir heyet gönderdik. Ama aynı zamanda 7. Kolordu Komutanlığı`na komisyon adına yazı yazdım. Dedim, `böyle böyle bir adam var, bu da sizinle ilgili görünüyor. Öyle söylüyorlar, sizin adınıza hareket ediyormuş. Orada da insan haklarını ihlal ediyor, işte şu şu suçları işliyor`. Bizim o yazıya yazmamızdan bir ay sonra 7. Kolordu Komutanlığı`ndan bize bir yazı geldi. `İkazınız üzerine veyahutta yazınız üzerine Yeşil`ingörevine son verdik` diye. 7. Kolordu komutanlığının yazısının arşivde olması lazım. Yani `Yecdeo kayıtları var ki bu türşilden faydalanıyorduk, elemanımızdı ama TBMM İnsan Hakları Komisyonu`nun bu incelemesi üzerine görevine son verdik` diye, 30 Mart 1991 itibariyle resmi bir yazı yazmıştı." Bunun üzerine Ayhan Sefer Üstün, bunun arşivlerden çıkartılacağını söyledi. ÜSKÜL`DEN `UZUN TUTUKLULUK`` ELEŞTİRİSİ Üstün`den önceki Komisyon Başkanı olan Zafer Üskül ise, adil yargılama ve uzun tutukluluk süreleri sorununun devam ettiğini ve acilen çözülmesi gereken sorunlar olduğunu kaydetti. En şanssız Komisyon Başkanı olarak 90`lı yıllarda görev yaptığını belirten Sabri Yavuz ise, yakılan bir köy iddiası için yapılan başvuru üzerine o köye gitmek istediklerini, ancak `güvenliklerinin sağlanamayacağı` gerekçesiyle izin verilmediğini anlattı. Yavuz, Sivas olaylarında bir MİT mensubunu çağırdıkları halde ifadeye gelmediğini, Meclis Başkanının girişimi ile ancak geldiğini de anlatarak, ayrıca 100 kişinin gözaltında öldüğü yönünde bir iddia duyduğunu, bunun incelenmesi gerektiğini kaydetti. ORTAK BİLDİRİYE İMZA Daha sonra Ayhan Sefer Üstün ve eski komisyon başkanları İnsan Hakları ile ilgili ortak bir bildiriye imza attılar. Bildiride ise şu ifadelere yer verildi: "10 Aralık 1948 tarihinde devletler insanın vahşice katledilip, değersizleştirildiği bir 2. Dünya Savaşı`nın ardından büyük umutlarla İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi`ni kabul etmişlerdir. İnsan onurunu korumak, insana doğuştan sahip olduğu hakları tanımak, özgürlük, adalet ve barışın temeli olarak adlandırılmış, bu değerlere ulaşmak insanların en yüksek özlemi olarak ilan edilmiştir. İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun süreç içindeki başkanları olarak bizler çalışmalarımıza ilham veren ve dayanakoluşturan beyannamedeki hak ve özgürlüklerin ayrım gözetilmeksizin tüm insanlar için gerçekleştirilmesine katkı sağlamak adına dünya görüşlerimizden bağımsız olarak, ülkemizdeki ve dünyadaki hak ihlallerinin üzerine evrensel değerler ışığında, tarafsız biçimde ve kararlılıkla giderek Komisyon`un kuruluş amacına her daim sadık kaldık. Komisyonun tıpkı şimdi ve geçmişte olduğu gibi gelecek yıllarda da çalışmalarını insan hak ve özgürlüklerini en üst seviyede gerçekleştirme gayesiyle, azimli ve tarafsızbiçimde sürdüreceğine yürekten inanıyoruz. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin medeniyete, en önemli katkılarından biri de çok sayıda devletin anayasalarına verdiği ilhamdır. Bu vesileyle, yeni anayasa çalışmalarında temel hak ve özgürlüklerin evrensel standartlarda tanınmasını önemsediğimizi ifade etmek isteriz. Rafyasına her manada örnek olan Türkiye`nin yeni anayasasındaki hak ve özgürlüklerde de örnek olacağına inancımız tamdır."
Kaynak: İHA
Üstün, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla Meclis`te bir etkinlik düzenledi. Üstün, komisyonun eski başkanlarına verdiği yemek öncesi, her birine dönemlerinde öne çıkan uygulamalarla ilgili hediyeler verdi. Üstün, Komisyonun ilk başkanı Eyüp Aşık`a, komisyon başkanı seçilmesi ile ilgili o günün tutanağını verirken, kendisinden bir önceki başkan olan Zafer Üskül`e de, askeri cezaevlerini inceleme kapsamına alması dolayısıyla bir şilt verdi. Üstün, YAŞ kararlarına karşı kapalı olan yargı yolunun insan haklarına aykırı olduğu yönündeki değerlendirmenin kamuoyuna yapıldığı komisyona başkanlık eden Sabri Yavuz`a da bir şilt takdim etti. "EVE GÖTÜREBİLİR MİSİNİZ BİLMİYORUM?" Üstün, yine önceki başkanlardan Mehmet Elkatmış`a da komisyonun yurt dışında tanıtılmasına katkı sağladığı için, Claudia Roth ile çekilmiş bir fotoğrafını sundu. Üstün, fotoğrafı verirken Elkatmış`a, "Eve götürebilir misiniz bilemiyorum Sayın Başkanım" demesi salondakileri güldürdü. Üstün, yine eski başkanlardan Sema Pişkinsüt`e de, döneminde özellikle karakollardaki kötü muameleye karşı büyük bir gayret sarf edildiğini ve Pişkinsüt`ün bir karakol baskınında ele geçirilen Filistin askısı önündeki fotoğrafını vermek istediklerini belirtti. Bir süre görevlilerin bulamadığı fotoğraf, gecikmeli olarak Pişkinsüt`e takdim edildi. Komisyon Başkanı Üstün, hak ihlallerine karşı sıfır tolerans anlayışını benimsediklerini belirterek, "Bu ihlalleri yapanlara karşı da. Bu tür haberlere de resen müdahale ediyoruz. Avrupa Birliği İlerleme Raporu`nda cezaevleriyle ilgili genel bir iyileşme olduğu ancak Konya`da sorun olduğu iddiaları üzerine Konya`ya gittik. Sıkışıklıktan kaynaklı sorunları gördük. Gözaltında ölme meselesiyle ilgili de bize bilgi gelmedi. Ancak şöyle bir şey olabilir. Çok sayıda kişi kalıyor cezaevlerinde. Bu tür yerlerdebazı hastalıklardan dolayı ölümler yaşanabiliyor. Bunlarla alakalı bir durum varsa incelemeye denetlemeye varız" dedi
"İŞKENCE EDEN HEM KENDİNİ HEM AİLESİNİ PERİŞAN EDER" Karakollarda iyileştirmeler olduğunu belirten Üstün, "Bu video kayıtların olması birçok meseleyi önledi. Bu video kayıtları var ki bu tür olayları ortaya çıkartılıyor" dedi
Bütün karakollarda kayıt olduğunu, hiçbir karakolda böyle olayların olmamasını dilediklerini belirten Üstün, "Ama maalesef bütün tedbirlere rağmen bazı kendini bilmezler ortaya çıkıyor. 2005`te bir değişiklik yapıldı, büyük cezalar getirildi. Hala kötü muamele yapmak isteyenler varsa kendilerini yakarlar, ailelerini perişan ederler. Onlarca yıl ağır ceza veriliyor" dedi. Üstün, İzmir`deki olayla ilgili soruyu ise, programın çok uzadığı gerekçesiyle yanıtlamadı. "BEN OLSAM, KOZİNOĞLU`NUN ÖLÜMÜNÜ ARAŞTIRIRDIM" Eski İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Sema Pişkinsüt, yaptığı konuşmada, yeni anayasanın bütün toplumu kapsayacak şekilde ve evrensel olması gerektiğini ifade ederek, "Ama olabilir mi olamaz mı zaman içinde göreceğiz. Çünkü olamama ihtimalini çok yüksek görüyorum. Özellikle iktidarlar hiçbir zaman kendi yetkilerini bölüşmek istemezler, denetlenmek istemezler ve bu nedenle de mevcut anayasa gibi anayasaların arkasına sığınırlar. Eğer bu aşılabilirse çok önemli bir gelişme olacak" dedi. Pişkinsüt, eğer bugün Komisyon Başkanı olsaydı Kaşif Kozinoğlu`nin ölümünü araştıracağını belirterek, "Komisyon olarak da araştırmayı teklif ederdik. Çünkü iktidarlar kendi dönemlerini kurarlar; kendi askerlerini, kendi polislerini yaparlar. Yeni Ergenekonlar yaratabilirler. O nedenle bu çok önemli diye değerlendiriyorum. İnşallah bundan sonra her şey daha iyi olur" dedi
AŞIK`TAN, TELEKULAK VE UZUN TUTUKLULUK SÜRELERİ ŞİKAYETİ Komisyonun ilk başkanı Eyüp Aşık da, çok rahatsız olduğu bir konunun da telefon dinlemeleri olduğunu belirterek, bu uygulamanın insan haklarını fevkalade ihlal edecek boyutlara ulaştığını söyledi. Keyfi dinleme yapılması, bunların medyaya yansıması, izlilik kararına rağmen, yargıdaki konuların medyaya yansımasını eleştiren Aşık, "Tutukluluk sürelerinin, ceza sürelerini aşacak boyutlara ulaşması Bu bize, Türkiye`ye, Türk yargısına, Türkiye`deki insan hakları seviyesine yakışmayan bir durumdur. İnsanHakları Komisyonu`nun bu konuya el atıp, gerekirse yargı üzerinde baskı kurar. Yani bu yanlışı düzeltmeleri yönünde tabi baskı kurarak, gerekirse parlamentoya kanunlar sevk edilir" dedi
AŞIK, `YEŞİL` ANISINI ANLATTI Aşık, Komisyon Başkanı olduğu dönemde kendilerine 500 civarında Yeşil`le ilgili şikayet geldiğini belirterek, 1990 yılında Tunceli`nin çeşitli yerlerinden `Yeşil diye bir adam geliyor, bize işkence yapıyor, köy basıyor, adam dövüyor. Bıktık bu Yeşil ve adamlarından` diye şikayetler geldiğini anlattı. Aşık, şöyle devam etti: "Biz de İnsan Hakları Komisyonu olarak bu konuyu inceledik, karar aldık ve Tunceli`ye bir heyet gönderdik. Ama aynı zamanda 7. Kolordu Komutanlığı`na komisyon adına yazı yazdım. Dedim, `böyle böyle bir adam var, bu da sizinle ilgili görünüyor. Öyle söylüyorlar, sizin adınıza hareket ediyormuş. Orada da insan haklarını ihlal ediyor, işte şu şu suçları işliyor`. Bizim o yazıya yazmamızdan bir ay sonra 7. Kolordu Komutanlığı`ndan bize bir yazı geldi. `İkazınız üzerine veyahutta yazınız üzerine Yeşil`ingörevine son verdik` diye. 7. Kolordu komutanlığının yazısının arşivde olması lazım. Yani `Yecdeo kayıtları var ki bu türşilden faydalanıyorduk, elemanımızdı ama TBMM İnsan Hakları Komisyonu`nun bu incelemesi üzerine görevine son verdik` diye, 30 Mart 1991 itibariyle resmi bir yazı yazmıştı." Bunun üzerine Ayhan Sefer Üstün, bunun arşivlerden çıkartılacağını söyledi. ÜSKÜL`DEN `UZUN TUTUKLULUK`` ELEŞTİRİSİ Üstün`den önceki Komisyon Başkanı olan Zafer Üskül ise, adil yargılama ve uzun tutukluluk süreleri sorununun devam ettiğini ve acilen çözülmesi gereken sorunlar olduğunu kaydetti. En şanssız Komisyon Başkanı olarak 90`lı yıllarda görev yaptığını belirten Sabri Yavuz ise, yakılan bir köy iddiası için yapılan başvuru üzerine o köye gitmek istediklerini, ancak `güvenliklerinin sağlanamayacağı` gerekçesiyle izin verilmediğini anlattı. Yavuz, Sivas olaylarında bir MİT mensubunu çağırdıkları halde ifadeye gelmediğini, Meclis Başkanının girişimi ile ancak geldiğini de anlatarak, ayrıca 100 kişinin gözaltında öldüğü yönünde bir iddia duyduğunu, bunun incelenmesi gerektiğini kaydetti. ORTAK BİLDİRİYE İMZA Daha sonra Ayhan Sefer Üstün ve eski komisyon başkanları İnsan Hakları ile ilgili ortak bir bildiriye imza attılar. Bildiride ise şu ifadelere yer verildi: "10 Aralık 1948 tarihinde devletler insanın vahşice katledilip, değersizleştirildiği bir 2. Dünya Savaşı`nın ardından büyük umutlarla İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi`ni kabul etmişlerdir. İnsan onurunu korumak, insana doğuştan sahip olduğu hakları tanımak, özgürlük, adalet ve barışın temeli olarak adlandırılmış, bu değerlere ulaşmak insanların en yüksek özlemi olarak ilan edilmiştir. İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun süreç içindeki başkanları olarak bizler çalışmalarımıza ilham veren ve dayanakoluşturan beyannamedeki hak ve özgürlüklerin ayrım gözetilmeksizin tüm insanlar için gerçekleştirilmesine katkı sağlamak adına dünya görüşlerimizden bağımsız olarak, ülkemizdeki ve dünyadaki hak ihlallerinin üzerine evrensel değerler ışığında, tarafsız biçimde ve kararlılıkla giderek Komisyon`un kuruluş amacına her daim sadık kaldık. Komisyonun tıpkı şimdi ve geçmişte olduğu gibi gelecek yıllarda da çalışmalarını insan hak ve özgürlüklerini en üst seviyede gerçekleştirme gayesiyle, azimli ve tarafsızbiçimde sürdüreceğine yürekten inanıyoruz. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin medeniyete, en önemli katkılarından biri de çok sayıda devletin anayasalarına verdiği ilhamdır. Bu vesileyle, yeni anayasa çalışmalarında temel hak ve özgürlüklerin evrensel standartlarda tanınmasını önemsediğimizi ifade etmek isteriz. Rafyasına her manada örnek olan Türkiye`nin yeni anayasasındaki hak ve özgürlüklerde de örnek olacağına inancımız tamdır."