(özel Haber) Fransa'ya En Büyük Tepki Gaziantep'ten Geldi

Ermeni iddialarının reddedilmesini suç sayan yasa teklifini görüşmeye hazırlanan Fransa`ya en sert tepki, 90 yıl önce 11 ay sürdürdüğü işgal sırasında 6 bin 317 şehit veren Gaziantep`ten geldi.

(özel Haber) Fransa'ya En Büyük Tepki Gaziantep'ten Geldi
Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Doç. Dr. Bilgehan Pamuk, Fransa`nın gerçek yüzünü 90 yıl önce Gaziantepliler`in çok acı olayları yaşayarak gördüğünü belirterek, "Türk Milleti`ni ağır bir ithamla suçlayan Fransa, önce aynada kendine bakmalı. Fransa, Cezayir`de, kolonilerinde ve işgal ettiği yerlerde tarif edilemez vahşetler gerçekleştirmiştir. Sivil bir Anadolu şehri olan Gaziantep`te, imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması`na rağmen yaptıkları kabul edilemeyecekolaylardır. Fransa, buradaki tahribatın hesabını nasıl verecek? Fransa`nın öncelikle kendi tarihiyle yüzleşmesi gerek" dedi. Fransa`nın işgali sırasında 6 bin 317 şehit verdiği belirtilen Gaziantep`in aslında çok daha fazla şehit verdiğini savunan Doç. Dr. Pamuk, "O zaman öyle acı bir tablo var ki. İnsanlar cenaze defin işlemlerini yapamamışlar. Fransızların gece gündüz demeden yaptıkları top atışlarıyla hayatını kaybeden insanları koyacak tabut bulunamamış, çocuk cenazeleri üzüm sandıklarında taşınmış. En acı gerçek ise, yaralıların tedavisine bile müsaade etmemişler. Şehre girdiklerinde ilk önce hastaneyi bombalamışlar. Bubölgede `Bedenine top değe` diye bir söz vardır. Bu sözün kaynağı, o dönemdeki Fransız toplarıdır. Dolayısıyla bu bölge insanı Fransa`nın gerçek yüzünü 90 yıl önce gördü. Fransa, Türkiye`nin karşısına böyle bir şeyle çıkacak en son devlettir" diye konuştu. Doç. Dr. Bilgehan Pamuk, Türklerle Ermenilerin çok uzun yıllar boyunca birlik beraberlik içerisinde yaşadığına dikkat çekerek, "Fransa, bu bölgedeki Ermenileri kendi çıkarları için kullanmıştır. Bölgeye geldiklerinde `Sizleri yalnız bırakmayacağız, her zaman yanınızda olacağız` diyerek, Ermenileri Türkler`e karşı kışkırtmışlardır. Ancak aynı Fransa, Ankara Anlaşması`ndan sonra Ermenileri bırakarak bölgeden ayrılmıştır" şeklinde konuştu. ANTEP SAVUNMASI 25 Ekim 1919`dan itibaren Fransız askerleri, Antep`e gelmeye başladılar. Fransızların gelişleriyle birlikte ilk günden itibaren nahoş olaylar yaşandı. İşgal ettikleri yerlerde kontrolü sağlayabilmek için mahalli kaynaklardan yararlanma yoluna giden Fransa, Antep`te ve havalisindeki Ermenileri çıkarları doğrultusunda kullandı. Karşılığında ise Ermenilere olabildiğince toleranslı davrandılar. Bu hoşgörü ve teşvik edici tutum karşısında Ermenilerin önü alınamadığından pek çok tatsız hadise yaşandı. 1919yılının sonlarına doğru başlayan Fransız işgali kısa zamanda istilaya ve akabinde vahşete dönüştü. 20. yüzyılın dünya şehir savaşları arasında yer edinen ve uluslararası kamuoyuna ismini duyuran Antep direnişi, "Müslüman toprağında heç gavur olur mu" diyerek başladı. Bayrak indirme hadisesi, Kamil`in Fransız askerlerince katledilmesi ve Arapdar köyü faciası üzerine Antepliler, hazırlıklarını tamamlayarak gerilla tipi mücadeleyi tercih ettiler. Fransızlara ağır kayıplar verdirildi. Bu duruma daha fazla katlanamayan Fransa, İstanbul`daki tümenini sevk etti. General Goubeau komutasındaki 7 bin 500 kişilik tümen, Antep`teki mücadeleye katıldı. Antep, gece-gündüz ve aralıksız olarak bombardıman altında tutuldu. Fransız propagandasına ve ağır bombardımanına rağmenAntepliler, bağımsızlık düşüncesinden vazgeçmeyerek direnişe devam ettiler. Kuşatma altındaki direnişçiler, ilerleyen günlerde tahayyül edilemez zorluklarla karşılaştılar. Dışarıdan yardım alamayan şehir, her gün aralıksız top mermileri altındaydı. Kuşatma uzadıkça açlık ve salgın hastalıklar, daha fazla zarar verdi. Muharebe konusunda sarsılmaz azme sahip direnişçiler, her türlü olumsuz koşullar altında mücadeleyi sürdürseler de aynı basireti açlık karşısında sergileyemediler. Ağır kış koşulları altındaağır bombardımanlara, Ermeni saldırılarına ve açlığa karşı daha fazla dayanacak takati kalmayan şehir, teslim olmak zorunda kaldı

Teğmen Lohanlı Mustafa Nureddin, "Bizi ne top mağlup etti, ne tüfek. Bizi ne düşmanın kuvveti yıldırdı, ne mühimmatı, ne tankı ve ne de tayyaresi. Bizi yalnız bir şey ezdi, gözlerimizden kanlı yaşlar döktürerek yurdumuzdan çıkardı. O da açlık" diyerek şehrin teslimindeki acı gerçeği itiraf etti

Antepliler; "Manda kelimesinin `m`sini bile kabul etmiyoruz. 9 aylık direnişimiz, yiğitçe çarpışmalarımız hep onun reddi içindir. Şerefli bir ölüm bundan yüz kere daha hayırlıdır. Namus ve vatan için ölen yavrularımızı, bombardımandan vefat eden hemşire ve validelerimizi güle güle mezara defnederken elbette insanlığın bir gün hak ve adalete dönerek Fransızların insaniyete aykırı harekatına engel olmak üzere müdahale edeceklerini hala ümit etmekteyiz. Eğer insanlık alemi bu zulme karşı sessiz kalırsakefenlerimizi boyunlarımıza takarak kanımızın son damlasına kadar çarpışacağız. Sancağına, ırkına, dinine, milletine ve mukaddesatına ebediyen bağlı olan biz Antepliler, her ne olursa olsun haksız bir kararı kanımızla silecek ve ebediyen Türk kalacağız" ifadelerini kullandılar. 9 Şubat 1921`de Fransızlar, Antep`e gösteriş yapmadan sessizce girdiler. Halkla ilişkileri yumuşatmak ve geliştirmek adına gıda maddeleri dağıttılar. İlk zamanlarındaki hatalardan sakındılar ve halka karşı saygılı davrandılar. "Hükümet-i Muvakkate" adı altındaki teşkilat, şehrin idaresini üstlendi. 20 Ekim 1921 tarihinde Ankara antlaşmasıyla Gaziantep, Misak-ı Milli sınırlarına dahil edildi. Kasım ayı içerisinde Fransız birliklerinin büyük bir kısmı Gaziantep`ten çekilirken, son Fransız birlikleri de 25Aralık`ta Antep`ten çekildi.
Kaynak: İHA