Avrupa'ya heybemiz dolu gidiyoruz
Londra'da bulunan Cumhurbaşkanı Gül beraberindeki gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Katıldığınız programlarda Türkiye’ye yoğun ilgi olduğu gözüküyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Heybemiz dolu olunca burada da rahat oluyorsunuz. Toplantıya girmeden önce organizasyonu yapan yöneticilerle konuştuk. ‘Herkes sizin konuşmanızı bekliyor’ dediler. Gittiğim yerlerde herkes Suriye’yi soruyor. Biraz da Beşşar Esad’ın Sunday Times’da ki röportajı vardı. Şimdi de Suriye’nin en yakın komşusunun Cumhurbaşkanı burada olunca en çok sorulan sorular bu konuda oldu. Guardian yazıişleri toplantısına girdik onlarda aynı şeyleri sordular. Bizim hiçbir gizli gündemimiz yok Suriye ile ilgili. Güvenlik olsun, ekonomik istikrar olsun, refah olsun istiyoruz. Refah olursa herkes bundan payını alır. Bizim bütün arzumuz bu.Artık tek parti rejiminin, otoriter rejimlerin, baskıcı rejimlerin hayatını sürdürmesi mümkün değil. Dışarıdan askeri müdahaleler filan bunların da doğru olmadığı kanaatindeyiz.
En iyi ve kötü senaryoya hazırız
- Türkiye askeri operasyonu arzulamıyor ama bu yönde baskılar var. En kötümser senaryo olursa Türkiye’nin bir rol üstlenmesi sözkonusu olabilir mi ?
Bir devlet hemen yanı başında çok büyük önemli olaylar oluyorsa, en iyi senaryodan en kötü senaryoya kadar kendini hazırlar. Bu en kötü senaryoyu arzu etmek, görmek için değildir. Ama devlet dediğin budur. Biz hiçbir zaman dış müdahalenin doğru olduğu kanaatinde değiliz. Hele hele başkaları şöyle istiyor diye de olmaz. Türkiye başkalarının baskısıyla telkiniyle hareket eden bir ülke değildir. Kendi kararımızı kendimiz veririz.
- Avrupalı yatırımcılar için bir risk faktörü mü terör?
Terör dünyanın her yerinde olabilir, Londra’da da Madrid’de de oldu. Bunu biliyorlar. Bu yüzden endişeleri yok. Türkiye’de terörü mazur kılacak bir durum yoktur. Siyasi olarak en aykırı fikirler savunulabilir. Oturumlarda neler konuşuyorlar. Yeter ki arkasında şiddet olmasın. Ama şiddet içinde olanlara karşı da gayet kararlı sonuna kadar mücadele devam edecektir. Bununla birlikte Ortadoğu ülkelerin gündemiyle karşılaştırınca bizim sorunlarımız kıyas bile götürmez.
- İngiliz basınıyla mülakatlarda basın özgürlüğü konusu gündeme geldi mi?
Böyle bir soru gelmedi. 7-8 kişi vardı hepsi dosyasına hakimdi. İran, Suriye ve Türkiye ekonomisiyle, AB’yle, Mısır’la ilgililer. Türkiye AB ilişkileri falan merak ediliyor.
- AB’de ekonomik krizden dolayı soğuk rüzgarlar esiyor. Fasıllar tıkandı. Bu durum üyelik sürecini daha da uzatacak endişesi var mı ?
Burada çok soruluyor ‘Türkiye’nin gücü nereden geliyor’ diye. Türkiye’nin kazandığı soft power’ından geliyor.
Türkiye artık eski Türkiye değil
Türkiye artık eski Türkiye değil askeri her zaman vardı. Nüfusumuz yine aynı büyüklükteydi. Ekonomisini de güçlü hale getiren aslında soft power’ıydı. AB ile ilişkilerden çok büyük katkı aldık bu soft power’ı kazanırken. Bizim için müzakere sürecinin başarıyla bitmesi çok daha önemli. Bu sürecin bitmesi demek resmen ve fiilen herhangi bir AB ülkesi sınıfına girmek demek. O sınıfa girdikten sonra AB’de kimse Türkiye’ye ‘hayır’ diyemez. O gün belki Türk halkı Norveç gibi olmayı tercih edebilir. Bu süreç Türkiye ye güç veriyor. AB içinde Euro Zone ve dışında olan ülkeler zaten büyük problem. Bizi de ilgilendirmiyor. Euro Zone’a girmek gibi bir niyetimiz de yok zaten. Esas o egemenlik o zaman gidiyor.
- AB’nin kendi içindeki sıkıntıları büyüyor. AB medyasında yeni bir yapılanmaya gidilebileceği yönünde tartışmalar var. Bunlar bizim AB hedeflerimiz açısından imkanlar sunabilir mi?
Biz onlara takılmamalıyız. Bir kez takılırsak, bugün Fransızların, Almanların söylediği şeyler çıkar. Bizim için bütün bu tartışmaların bir fırsatı var. Kendimizi daha çok toparlamamız için bize zaman veriyor. Ekonomimizi, demokrasimizi, hukukumuzu geliştirmek adına. Şu anda aramız kapanıyor. Belki de en mutlu olacağımız şey şu ki Türkiye derli toplu. Bu dönemde Türkiye kendi problemleriyle vakit geçiriyor olsaydı büyük kayıp olurdu. Bizim hedefimiz belli.
(Burada söze giren) Başbakan Yardımcısı Ali Babacan: Bu sabah AB nereye giriyor diye bir sunum yaptılar. 2050 projeksiyonun da İngiltere ve Türkiye en iyi iki ekonomi olarak gösteriliyor.
‘Sefil Avrupa’ya yarım başkan’
- Türkiye şu anki mevcut krizi kendi yararına kullanabilir. Ama AB de bu fırsattan istifade müzakare performansını soğutmuş olmuyorlar mı?
Bu doğru. Ama biz bütün AB üyesi ülkelerle yaptığımız görüşmelerde ‘Bu bizim stratejik tercihimizidir ayrıca sizinde namus borcunuz’ deriz. Muhakkak kullanırız, o baskımızı da hissettiririz. Neredeyse şu anda hiçbir fasıl açılamaz hale geldi. Bunun AB için en büyük itibarsızlık olduğunu söylüyoruz. 2012’nin ilk yarısında en büyük itibarsızlık yaşanabilir. Düşünebiliyor musunuz? Rum kesimi AB’nin tüm ilkelerini çiğneyerek Kıbrıs’ı AB’ye katıldı. Noksan bir şekilde, yarım bir şekilde. Bu ailenin standartlarını çiğneme örneğiydi. Şimdi de bu yarım ülke, eksik ülke AB’ye başkanlık yapacak. Böyle bir birlik, ancak böyle yarım bir ülke başkanlık yapacak. Böyle ‘miserable’ (sefil) bir birliğe böyle yarım bir başkanlık olacak. Bu ifadeyi aynen AB yöneticilerine de söyledim.
- Kıbrıs başkanlığı adlında Türkiye protesto anlamında bir şey olacak mı?
Dışişleri Bakanı da, hükümet de gerekli açıklamalarda bulundu. Biz onları yokluğa mahkum edeceğiz. Komisyonda sorun yok. Fakat Rumlar’ın başkanlık yapacağı toplantılara katılmayacağız.
Şam’ın PKK’yı kullanma hatası yapacağını sanmıyorum
- Suriye’den Türkiye’ye yönelik askeri tehdit olursa NATO’dan 5. maddeyi işletilmesini isteme ihtimalimiz var mı ?
Her türlü senaryoya çalışırız. Söylediğiniz tehdit başka bir yerden de olursa cevabımız gayet açık olur. Terör örgütünün aynı Kandil gibi orayı da bir nevi kendisine serbest alan yapıp Türkiye’ye karşı şeysi olursa... Böyle bir hatayı Suriye’yi yönetenlerin yapmayacakları, düşmeyecekleri kanaatindeyim. Böyle bir şeye asla tahammül etmeyiz. Kesinlikle de tolere etmeyiz. Böyle bir duruma da fırsat vermeyiz. Bunu şu anki Suriye yöneticileri de bilir. Böyle bir şeye fırsat vereceklerini de tahmin etmem.
TERÖRÜN mutlaka kırılması lazım
- Dersim meselesi de önemli. Atatürk’ün de İnönü’ün de operasyonu yönettiği devlet evraklarına yansıyor. Genelkurmay arşivi, Cumhurbaşkanlığı arşivinin araştırmacıların hizmetine sunulması mümkün mü?
Prensip ortaya koyarak söyleyeyim Türkiye’nin arşivlerinin açılmasından daha normal ne olabilir? Bunların da kuralları vardır tabi. Belli dönemler zamanla geçer. Yeter ki bütün bunlara art niyetle bakılmasın. Tabi ki tüm arşivlerin bilimadamlarına araştırmacılara açık olması gerekir. Bilgi edinme hakkı. Çok önemli bir şey. Bir ülke kendi vatandaşına ‘Bana hesap sorabilir’ hakkı veriyorsa bu çok önemli bir şey. Bunlar bugün basit gözükebilir ama karakola girerken titrenilen dönemden geldik biz. Prensipte tüm arşivlerin açık olması gerekir. Eğer bunlar çarpıtılmaz, siyasi söylemlere alet edilmeyecek şekilde olursa daha kolay olur açıkçası.
Kafamda bir çözüm modeli var...
- İngiltere İRA meselesini çözen bir ülke. Anayasa sürecinde yerel özerklik, kültürel haklar, eşit yurttaşlık gibi reformist bir çabanız olabilir mi?
Oluyor... Nihayetinde biliyorsunuz ki Cumhurbaşkanı’nın yetki ve rolü ayrı, hükümetin ayrı, siyasi şeylerin ayrı. Başından beri hiçbir popülizme kaymadan gayet açık seçik söylüyorum. Ben bu koltukta otururken Türkiye ile ilgili iyi şeyleri söylemem lazım. Görev bittikten sonra paylaşmam doğru olmaz ki.
- Kürt sorunun çözümünde kafanızda bir model var mı?
Memleketin en önemli konusudur dedim. Kafamda var tabi ki... Ama şöyle bir şey ortaya çıkıyor. Sanki bunlar terörle, terör sayesinde oluyormuş gibi algılanıyor. Son aylarda ki terörün muhakkak kırılması lazım.
Petrol kokusu alıp siz orada olmayacaksınız
- Türkiye’nin bölgedeki enerji politikaları potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Petrolün gazın kokusunu alacaksınız ama orada olmayacaksınız. Böyle bir şey olmaz. Biz hep boru hatlarının üzerinde durduk, bu iyi bir şey tabi. Büyüyen bir ülke, bazı temel hammaddelerini garanti etmesi lazım. Bunların başında da petrol gelir. Sadece üstünden petrol boru hatları geçiyor olan bir ülke bizi tatmin etmez. Petrol ve gaz üretim sahalarında şirketlerimizin olması lazım. Petrolün olduğu yerde siz olmayacaksınız. Kanadalı gelecek Çinli gelecek Norveçli gelecek siz olmayacaksınız. Her zaman teşvik ettim. İki yıl önceki Meclis konuşmam da bu konuya yer verdim. Bunu MGK da da başka yerlerde de söyledim.
Kraliçe Elizabeth tahta ben 3 yaşındayken çıktı
- 1976-77’de İnglitere’de öğrenciydiniz. Buckhingam Sarayı’nın önünden de geçiyordunuz. Kraliçe Elizabeth yine oradaydı...
Kraliçe ben 3 yaşındayken oturmuş..
- Günün birinde Cumhurbaşkanı olarak geleceğiniz aklınıza gelir miydi?
Kader getirdi ve beni böyle bir pozisyona oturttu. Çok heyecan verici, gurur verici. Memleketimizde bütün kanallar öyle ya da böyle herkese açık. Ben Anadolu’dan, Kayseri’den gelen bir ailenin çocuğu olarak Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’yım. Bunlar herkese örnek olmalı.
- Kraliyet ailesine bakışınız nasıldı ?
İlk yurtdışı ziyaretimdi Londra. Dünyanın ne olduğunu o zaman öğrendik. İlk siyah insanları burada gördük. Ve yine o zaman büyük özgürlük mücadelelerini gördük. Hala o gösteriden aldığım ve ayrımcılığı protesto eden “Only White/ Only Black” afişini saklarım.
- Demokrasi anlaşınız ve entelektüel dünyanıza İngiltere’nin katkısı oldu mu ?
İngiltere’de bulunduğum o iki yılın tabi ki büyük katkısı oldu. Serbest düşünme dünyayı tanıma açısından büyük katkısı oldu.
- Türkiye kendi soft power’ının farkında mı?
Bir çok konuşmamda en çok öne çıkarttığım alan budur. Fırsat buldukça okuduğum alan da budur. Dışişleri Bakanı iken doğrusu bu konuları çok öne çıkardım. Ben Türkiye’yi esas güçlü yapacak şeyin buradan geçtiğini savunuyorum. İstanbul’un bugün taşı toprağı altınsa bu soft power’ı arttığı içindir. İçine tabi ki hukuk girer, legal sistem girer, ekonomiyi de güçlü hale getiren de hukuk sistemidir.
Ermeni açılımı ölmüş denemez
- Ermeni sorununda bir fırsat kaçırıldı mı? Hayalkırıklığı yaşıyor musunuz ?
Zor konular bir adımda halledilmiyor. O kadar donmuş ki. Üfürünce erimiyor. Anlaşılan birkaç teşebbüs gerek. O iyi bir dönemdi tabi ama tam anlaşılamadığı kanaatindeyim. Bölgede aslında herkesin çıkarı vardı bu işte. Zorlukları var ama tamamen de ölmüş denemez.
DDK Dink dosyasını bana henüz sunmadı
- DDK Yazıcıoğlu dosyasına el attıktan sonra önemli gelişmeler oldu. Şimdi de Dink Cinayeti’ni çalışıyorlar. Benzer bir gelişmeyi Dink Cinayeti’nde de bekliyor musunuz?
Tamamen uzman ekiplerin işleri bu dosyalar. İşlerine karışmam. Tam yetki veririm. Tereddütsüz çalışmalarını isterim. Sonuca gelince bana bilgi verirler. Henüz dosya bana sunulmadı.
‘ARTIK ESAD’A GÜVENMİYORUZ’
CUMHURBAŞKANI Gül, Guardian gazetesi ve BBC’ye verdiği demeçlerde Suriye’de olası bir iç savaşın çok tehlikeli olduğunu ve bunun önlenmesi için her şeyin yapılması gerektiğini söyledi. “Suriye’nin çıkmaz sokağa girdiği ve değişimin kaçınılmaz olduğunu” kaydeden “Ancak değişimi yaratmanın doğru yolunun dışarıdan müdahaleyle olacağına inanmıyoruz. Halk bu değişimi yapmalı. İç savaş, kimsenin görmek istediği bir şey değil. Çok tehlikeli” diye konuştu. Artık Esad’a güvenmediklerini söyleyen Gül, İran ile yaşanan nükleer krizde Tahran yönetimini şeffaf olmaya, Batı’yı da samimi olmaya davet etti. Bu çağda otoriter rejimler ve tek parti yönetimlerinin artık kabul görmediğini anlatan Gül, Suriye’de edğişimgin gerekli olduğunu söyledi. Suriye’nin iç meselelerine müdahale etmek istemediklerini belirten Gül, ancak olanlara kayıtsız kalınamayacağını vurguladı. “Esad’ın istifa etmesi gerektiğini düşünüyor musunuz” sorusu üzerine Gül, “Bir kişi ve devlet başkanı değil, rejim ve yapı değişikliğinin” gerekliliğini vurguladı. Gül, “En kötü senaryoya hazırlıklıyız” derken, “Bu ne anlama geliyor” sorusuna, “Umarım bu olmaz” yanıtını verdi.
KRAL KARŞILAMASI
İngiltere’ye 23 yıl sonra ilk kez resmi ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül için “Kral” karşılaması yapıldı. Kraliyet Süvari Birliği eşliğinde Kraliçe 2. Elizabeth ve eşi Edinburgh Dükü Philip ile Gül çifti tören alanına geldi. Green Park’ta 41 pare, Tower of London’da 62 pare top atıldı. Şeref kıtasının selamlanmasının ardından Kraliçe ve Gül, kraliyet atlı arabasıyla Türk ve İngiliz bayraklarıyla donatılan Mall Caddesi’nden geçerek Buckingham Sarayı’na gitti. Törende üç kez farklı yerlerde Türkiye Milli Marşı çalındı. Tören platformlarının kırmızı ve beyaz olması, Cumhurbaşkanlığı forsu bulunması dikkati çekti. Kraliçe, akşam da Cumhurbaşkanı Gül onuruna Buckingham Sarayı’nda yemek verdi. Gül burada bir konuşma yaptı.
Heybemiz dolu olunca burada da rahat oluyorsunuz. Toplantıya girmeden önce organizasyonu yapan yöneticilerle konuştuk. ‘Herkes sizin konuşmanızı bekliyor’ dediler. Gittiğim yerlerde herkes Suriye’yi soruyor. Biraz da Beşşar Esad’ın Sunday Times’da ki röportajı vardı. Şimdi de Suriye’nin en yakın komşusunun Cumhurbaşkanı burada olunca en çok sorulan sorular bu konuda oldu. Guardian yazıişleri toplantısına girdik onlarda aynı şeyleri sordular. Bizim hiçbir gizli gündemimiz yok Suriye ile ilgili. Güvenlik olsun, ekonomik istikrar olsun, refah olsun istiyoruz. Refah olursa herkes bundan payını alır. Bizim bütün arzumuz bu.Artık tek parti rejiminin, otoriter rejimlerin, baskıcı rejimlerin hayatını sürdürmesi mümkün değil. Dışarıdan askeri müdahaleler filan bunların da doğru olmadığı kanaatindeyiz.
En iyi ve kötü senaryoya hazırız
- Türkiye askeri operasyonu arzulamıyor ama bu yönde baskılar var. En kötümser senaryo olursa Türkiye’nin bir rol üstlenmesi sözkonusu olabilir mi ?
Bir devlet hemen yanı başında çok büyük önemli olaylar oluyorsa, en iyi senaryodan en kötü senaryoya kadar kendini hazırlar. Bu en kötü senaryoyu arzu etmek, görmek için değildir. Ama devlet dediğin budur. Biz hiçbir zaman dış müdahalenin doğru olduğu kanaatinde değiliz. Hele hele başkaları şöyle istiyor diye de olmaz. Türkiye başkalarının baskısıyla telkiniyle hareket eden bir ülke değildir. Kendi kararımızı kendimiz veririz.
- Avrupalı yatırımcılar için bir risk faktörü mü terör?
Terör dünyanın her yerinde olabilir, Londra’da da Madrid’de de oldu. Bunu biliyorlar. Bu yüzden endişeleri yok. Türkiye’de terörü mazur kılacak bir durum yoktur. Siyasi olarak en aykırı fikirler savunulabilir. Oturumlarda neler konuşuyorlar. Yeter ki arkasında şiddet olmasın. Ama şiddet içinde olanlara karşı da gayet kararlı sonuna kadar mücadele devam edecektir. Bununla birlikte Ortadoğu ülkelerin gündemiyle karşılaştırınca bizim sorunlarımız kıyas bile götürmez.
- İngiliz basınıyla mülakatlarda basın özgürlüğü konusu gündeme geldi mi?
Böyle bir soru gelmedi. 7-8 kişi vardı hepsi dosyasına hakimdi. İran, Suriye ve Türkiye ekonomisiyle, AB’yle, Mısır’la ilgililer. Türkiye AB ilişkileri falan merak ediliyor.
- AB’de ekonomik krizden dolayı soğuk rüzgarlar esiyor. Fasıllar tıkandı. Bu durum üyelik sürecini daha da uzatacak endişesi var mı ?
Burada çok soruluyor ‘Türkiye’nin gücü nereden geliyor’ diye. Türkiye’nin kazandığı soft power’ından geliyor.
Türkiye artık eski Türkiye değil
Türkiye artık eski Türkiye değil askeri her zaman vardı. Nüfusumuz yine aynı büyüklükteydi. Ekonomisini de güçlü hale getiren aslında soft power’ıydı. AB ile ilişkilerden çok büyük katkı aldık bu soft power’ı kazanırken. Bizim için müzakere sürecinin başarıyla bitmesi çok daha önemli. Bu sürecin bitmesi demek resmen ve fiilen herhangi bir AB ülkesi sınıfına girmek demek. O sınıfa girdikten sonra AB’de kimse Türkiye’ye ‘hayır’ diyemez. O gün belki Türk halkı Norveç gibi olmayı tercih edebilir. Bu süreç Türkiye ye güç veriyor. AB içinde Euro Zone ve dışında olan ülkeler zaten büyük problem. Bizi de ilgilendirmiyor. Euro Zone’a girmek gibi bir niyetimiz de yok zaten. Esas o egemenlik o zaman gidiyor.
- AB’nin kendi içindeki sıkıntıları büyüyor. AB medyasında yeni bir yapılanmaya gidilebileceği yönünde tartışmalar var. Bunlar bizim AB hedeflerimiz açısından imkanlar sunabilir mi?
Biz onlara takılmamalıyız. Bir kez takılırsak, bugün Fransızların, Almanların söylediği şeyler çıkar. Bizim için bütün bu tartışmaların bir fırsatı var. Kendimizi daha çok toparlamamız için bize zaman veriyor. Ekonomimizi, demokrasimizi, hukukumuzu geliştirmek adına. Şu anda aramız kapanıyor. Belki de en mutlu olacağımız şey şu ki Türkiye derli toplu. Bu dönemde Türkiye kendi problemleriyle vakit geçiriyor olsaydı büyük kayıp olurdu. Bizim hedefimiz belli.
(Burada söze giren) Başbakan Yardımcısı Ali Babacan: Bu sabah AB nereye giriyor diye bir sunum yaptılar. 2050 projeksiyonun da İngiltere ve Türkiye en iyi iki ekonomi olarak gösteriliyor.
‘Sefil Avrupa’ya yarım başkan’
- Türkiye şu anki mevcut krizi kendi yararına kullanabilir. Ama AB de bu fırsattan istifade müzakare performansını soğutmuş olmuyorlar mı?
Bu doğru. Ama biz bütün AB üyesi ülkelerle yaptığımız görüşmelerde ‘Bu bizim stratejik tercihimizidir ayrıca sizinde namus borcunuz’ deriz. Muhakkak kullanırız, o baskımızı da hissettiririz. Neredeyse şu anda hiçbir fasıl açılamaz hale geldi. Bunun AB için en büyük itibarsızlık olduğunu söylüyoruz. 2012’nin ilk yarısında en büyük itibarsızlık yaşanabilir. Düşünebiliyor musunuz? Rum kesimi AB’nin tüm ilkelerini çiğneyerek Kıbrıs’ı AB’ye katıldı. Noksan bir şekilde, yarım bir şekilde. Bu ailenin standartlarını çiğneme örneğiydi. Şimdi de bu yarım ülke, eksik ülke AB’ye başkanlık yapacak. Böyle bir birlik, ancak böyle yarım bir ülke başkanlık yapacak. Böyle ‘miserable’ (sefil) bir birliğe böyle yarım bir başkanlık olacak. Bu ifadeyi aynen AB yöneticilerine de söyledim.
- Kıbrıs başkanlığı adlında Türkiye protesto anlamında bir şey olacak mı?
Dışişleri Bakanı da, hükümet de gerekli açıklamalarda bulundu. Biz onları yokluğa mahkum edeceğiz. Komisyonda sorun yok. Fakat Rumlar’ın başkanlık yapacağı toplantılara katılmayacağız.
Şam’ın PKK’yı kullanma hatası yapacağını sanmıyorum
- Suriye’den Türkiye’ye yönelik askeri tehdit olursa NATO’dan 5. maddeyi işletilmesini isteme ihtimalimiz var mı ?
Her türlü senaryoya çalışırız. Söylediğiniz tehdit başka bir yerden de olursa cevabımız gayet açık olur. Terör örgütünün aynı Kandil gibi orayı da bir nevi kendisine serbest alan yapıp Türkiye’ye karşı şeysi olursa... Böyle bir hatayı Suriye’yi yönetenlerin yapmayacakları, düşmeyecekleri kanaatindeyim. Böyle bir şeye asla tahammül etmeyiz. Kesinlikle de tolere etmeyiz. Böyle bir duruma da fırsat vermeyiz. Bunu şu anki Suriye yöneticileri de bilir. Böyle bir şeye fırsat vereceklerini de tahmin etmem.
TERÖRÜN mutlaka kırılması lazım
- Dersim meselesi de önemli. Atatürk’ün de İnönü’ün de operasyonu yönettiği devlet evraklarına yansıyor. Genelkurmay arşivi, Cumhurbaşkanlığı arşivinin araştırmacıların hizmetine sunulması mümkün mü?
Prensip ortaya koyarak söyleyeyim Türkiye’nin arşivlerinin açılmasından daha normal ne olabilir? Bunların da kuralları vardır tabi. Belli dönemler zamanla geçer. Yeter ki bütün bunlara art niyetle bakılmasın. Tabi ki tüm arşivlerin bilimadamlarına araştırmacılara açık olması gerekir. Bilgi edinme hakkı. Çok önemli bir şey. Bir ülke kendi vatandaşına ‘Bana hesap sorabilir’ hakkı veriyorsa bu çok önemli bir şey. Bunlar bugün basit gözükebilir ama karakola girerken titrenilen dönemden geldik biz. Prensipte tüm arşivlerin açık olması gerekir. Eğer bunlar çarpıtılmaz, siyasi söylemlere alet edilmeyecek şekilde olursa daha kolay olur açıkçası.
Kafamda bir çözüm modeli var...
- İngiltere İRA meselesini çözen bir ülke. Anayasa sürecinde yerel özerklik, kültürel haklar, eşit yurttaşlık gibi reformist bir çabanız olabilir mi?
Oluyor... Nihayetinde biliyorsunuz ki Cumhurbaşkanı’nın yetki ve rolü ayrı, hükümetin ayrı, siyasi şeylerin ayrı. Başından beri hiçbir popülizme kaymadan gayet açık seçik söylüyorum. Ben bu koltukta otururken Türkiye ile ilgili iyi şeyleri söylemem lazım. Görev bittikten sonra paylaşmam doğru olmaz ki.
- Kürt sorunun çözümünde kafanızda bir model var mı?
Memleketin en önemli konusudur dedim. Kafamda var tabi ki... Ama şöyle bir şey ortaya çıkıyor. Sanki bunlar terörle, terör sayesinde oluyormuş gibi algılanıyor. Son aylarda ki terörün muhakkak kırılması lazım.
Petrol kokusu alıp siz orada olmayacaksınız
- Türkiye’nin bölgedeki enerji politikaları potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Petrolün gazın kokusunu alacaksınız ama orada olmayacaksınız. Böyle bir şey olmaz. Biz hep boru hatlarının üzerinde durduk, bu iyi bir şey tabi. Büyüyen bir ülke, bazı temel hammaddelerini garanti etmesi lazım. Bunların başında da petrol gelir. Sadece üstünden petrol boru hatları geçiyor olan bir ülke bizi tatmin etmez. Petrol ve gaz üretim sahalarında şirketlerimizin olması lazım. Petrolün olduğu yerde siz olmayacaksınız. Kanadalı gelecek Çinli gelecek Norveçli gelecek siz olmayacaksınız. Her zaman teşvik ettim. İki yıl önceki Meclis konuşmam da bu konuya yer verdim. Bunu MGK da da başka yerlerde de söyledim.
Kraliçe Elizabeth tahta ben 3 yaşındayken çıktı
- 1976-77’de İnglitere’de öğrenciydiniz. Buckhingam Sarayı’nın önünden de geçiyordunuz. Kraliçe Elizabeth yine oradaydı...
Kraliçe ben 3 yaşındayken oturmuş..
- Günün birinde Cumhurbaşkanı olarak geleceğiniz aklınıza gelir miydi?
Kader getirdi ve beni böyle bir pozisyona oturttu. Çok heyecan verici, gurur verici. Memleketimizde bütün kanallar öyle ya da böyle herkese açık. Ben Anadolu’dan, Kayseri’den gelen bir ailenin çocuğu olarak Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’yım. Bunlar herkese örnek olmalı.
- Kraliyet ailesine bakışınız nasıldı ?
İlk yurtdışı ziyaretimdi Londra. Dünyanın ne olduğunu o zaman öğrendik. İlk siyah insanları burada gördük. Ve yine o zaman büyük özgürlük mücadelelerini gördük. Hala o gösteriden aldığım ve ayrımcılığı protesto eden “Only White/ Only Black” afişini saklarım.
- Demokrasi anlaşınız ve entelektüel dünyanıza İngiltere’nin katkısı oldu mu ?
İngiltere’de bulunduğum o iki yılın tabi ki büyük katkısı oldu. Serbest düşünme dünyayı tanıma açısından büyük katkısı oldu.
- Türkiye kendi soft power’ının farkında mı?
Bir çok konuşmamda en çok öne çıkarttığım alan budur. Fırsat buldukça okuduğum alan da budur. Dışişleri Bakanı iken doğrusu bu konuları çok öne çıkardım. Ben Türkiye’yi esas güçlü yapacak şeyin buradan geçtiğini savunuyorum. İstanbul’un bugün taşı toprağı altınsa bu soft power’ı arttığı içindir. İçine tabi ki hukuk girer, legal sistem girer, ekonomiyi de güçlü hale getiren de hukuk sistemidir.
Ermeni açılımı ölmüş denemez
- Ermeni sorununda bir fırsat kaçırıldı mı? Hayalkırıklığı yaşıyor musunuz ?
Zor konular bir adımda halledilmiyor. O kadar donmuş ki. Üfürünce erimiyor. Anlaşılan birkaç teşebbüs gerek. O iyi bir dönemdi tabi ama tam anlaşılamadığı kanaatindeyim. Bölgede aslında herkesin çıkarı vardı bu işte. Zorlukları var ama tamamen de ölmüş denemez.
DDK Dink dosyasını bana henüz sunmadı
- DDK Yazıcıoğlu dosyasına el attıktan sonra önemli gelişmeler oldu. Şimdi de Dink Cinayeti’ni çalışıyorlar. Benzer bir gelişmeyi Dink Cinayeti’nde de bekliyor musunuz?
Tamamen uzman ekiplerin işleri bu dosyalar. İşlerine karışmam. Tam yetki veririm. Tereddütsüz çalışmalarını isterim. Sonuca gelince bana bilgi verirler. Henüz dosya bana sunulmadı.
‘ARTIK ESAD’A GÜVENMİYORUZ’
CUMHURBAŞKANI Gül, Guardian gazetesi ve BBC’ye verdiği demeçlerde Suriye’de olası bir iç savaşın çok tehlikeli olduğunu ve bunun önlenmesi için her şeyin yapılması gerektiğini söyledi. “Suriye’nin çıkmaz sokağa girdiği ve değişimin kaçınılmaz olduğunu” kaydeden “Ancak değişimi yaratmanın doğru yolunun dışarıdan müdahaleyle olacağına inanmıyoruz. Halk bu değişimi yapmalı. İç savaş, kimsenin görmek istediği bir şey değil. Çok tehlikeli” diye konuştu. Artık Esad’a güvenmediklerini söyleyen Gül, İran ile yaşanan nükleer krizde Tahran yönetimini şeffaf olmaya, Batı’yı da samimi olmaya davet etti. Bu çağda otoriter rejimler ve tek parti yönetimlerinin artık kabul görmediğini anlatan Gül, Suriye’de edğişimgin gerekli olduğunu söyledi. Suriye’nin iç meselelerine müdahale etmek istemediklerini belirten Gül, ancak olanlara kayıtsız kalınamayacağını vurguladı. “Esad’ın istifa etmesi gerektiğini düşünüyor musunuz” sorusu üzerine Gül, “Bir kişi ve devlet başkanı değil, rejim ve yapı değişikliğinin” gerekliliğini vurguladı. Gül, “En kötü senaryoya hazırlıklıyız” derken, “Bu ne anlama geliyor” sorusuna, “Umarım bu olmaz” yanıtını verdi.
KRAL KARŞILAMASI
İngiltere’ye 23 yıl sonra ilk kez resmi ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül için “Kral” karşılaması yapıldı. Kraliyet Süvari Birliği eşliğinde Kraliçe 2. Elizabeth ve eşi Edinburgh Dükü Philip ile Gül çifti tören alanına geldi. Green Park’ta 41 pare, Tower of London’da 62 pare top atıldı. Şeref kıtasının selamlanmasının ardından Kraliçe ve Gül, kraliyet atlı arabasıyla Türk ve İngiliz bayraklarıyla donatılan Mall Caddesi’nden geçerek Buckingham Sarayı’na gitti. Törende üç kez farklı yerlerde Türkiye Milli Marşı çalındı. Tören platformlarının kırmızı ve beyaz olması, Cumhurbaşkanlığı forsu bulunması dikkati çekti. Kraliçe, akşam da Cumhurbaşkanı Gül onuruna Buckingham Sarayı’nda yemek verdi. Gül burada bir konuşma yaptı.