İki haftada 30.000 ziyaret
12. İstanbul Bienali sergilerini, açık olduğu iki hafta boyunca 30.000'e yakın kişi ziyaret etti
İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen 12. İstanbul Bienali, kapılarını açtığı 17 Eylül tarihinden bu yana yoğun ilgi görüyor. 12. İstanbul Bienali sergilerini, açık olduğu iki hafta boyunca 30.000’e yakın kişi ziyaret etti. Bienal, 13 Kasım tarihine kadar Antrepo 3 ve 5’te gezilebilecek.
12. İstanbul Bienali uluslararası basında da geniş yankı bulmaya devam ediyor. Açılışından bu yana uluslararası güncel sanat çevrelerinden 600’e yakın sanat eleştirmeni ve gazetecinin ziyaret ettiği İstanbul Bienali, dünyanın önde gelen pek çok basın organında geniş yer buldu. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İsviçre basınının yanı sıra, Güney Amerika ve özellikle Brezilya basını da, 12. İstanbul Bienali haberlerine geniş yer ayırdı.
İngiltere basının en yüksek tirajlı gazetelerinden The Independent’ın 14 Eylül tarihli sayısında, New York MoMA’nın direktörü Glenn Lowry’nin, “yıllar içinde statüsü giderek artan İstanbul Bienali’nin, Venedik Bienali’ni de geride bırarak, dünya sanat ajandasının en cazip etkinliği olduğu” yorumuna yer verildi.
'ÖZÜNDE SİYASİ, SADELEŞTİRİLMİŞ VE GİZEMLİ'
International Herald Tribune gazetesinde 15 Eylül tarihinde yayımlanan haberde, Susanne Fowler, 12. İstanbul Bienali’ni “özünde siyasi, sadeleştirilmiş ve gizemli” başlığıyla duyururken; The Guardian yazarı Fiachra Gibbons, 21 Eylül tarihli haberde “12. Bienal’in, bugüne kadarki İstanbul Bienalleri arasında en iyisi” olarak anıldığına ve etkinliğin “İstanbul’un kültürel güç olarak yükselmesindeki en büyük gösterge” olduğuna dikkat çekti.
ABD merkezli The Wall Street Journal gazetesinin 17 Eylül tarihli sayısında Kelly Crow, “İstanbul’daki canlı sanat ortamının bienale olumlu katkı sağladığını” belirtti ve “dünyada bienaller genellikle gözde genç sanatçılar için bir çıkış noktası oluştururken, İstanbul Bienali küratörleri Adriano Pedrosa ve Jens Hoffmann’ın, özellikle gözden kaçmış, daha olgun, işleri hâlâ anlamlı olabilecek sanatçılara yer verdikleri”nin altını çizdi.
İngiltere’nin bir diğer önde gelen gazetesi The Financial Times’ın 24 Eylül tarihli sayısında Rachel Spence, “İstanbul Bienali'nde bu sene yer alan sanatçıların en ağır temaları hünerli şekilde işlediğini” vurgulayarak, “Felix-Gonzales Torres'in parıldayan trajik zekâsının, serginin üzerinde koruyucu bir gölge gibi durduğu” yorumunda bulundu. Spence, ayrıca “sosyo-politik içeriğine rağmen, bienalin hayal gücünü fikirlere kurban etmediğini, bu başarıda en büyük payın ise mimar Ryue Nishizawa'ya ait olduğunu” belirtirken, sergiyi ‘sanki tekmişcesine yerleştirilmiş, organik bir enstalasyon’a benzetti.
'ÖRNEĞİNE AZ RASTLANIR BİR BAŞARI'
İngiliz The Economist dergisi yazarı Sarah Thornton, 24 Eylül tarihli makalesinde, “entelektüel açıdan çekici, dokunaklı ve tutarlı bir sergi” sunan İstanbul Bienali’nin “örneğine az rastlanır bir başarıya” imza attığını belirterek, “aydınlatıcı ve unutulmaz bir nitelikle olduğu” yorumunu yaptı.
1 Ekim tarihli The Daily Telegraph gazetesinde yayımlanan haberde Tom Horan, “1987’den bu yana düzenlenen İstanbul Bienali, Venedik ve Sao Paulo ile birlikte dünyanın en saygın üç bienalinden biri olarak gösteriliyor. Bu yıl bienale ev sahipliği yapan iki bina, Antrepo 3 ve 5, gerçek anlamda zihin açıcı sayıda fikir ve görseli barındıracak kadar büyük, aynı zamanda bu deneyimi keyifli kılacak ölçüde ılımlı ve kompakt” görüşlerine yer verdi.
Almanya’nın en önemli gazetelerinden Süddeutsche Zeitung’da, 21 Eylül tarihinde yayımlanan Catrin Lorch imzalı haberde, “İsimsiz (12. İstanbul Bienali)’nin yeni başlayanlar için bir bienal olmadığı” fikrine değinilerek, “bienallerde 90’lı yılların başından bu yana süregelen sergileme formatının bu bienalle kırıldığı; küratörlerin eserler ve objelerle dünya sanki bir müze deposuymuşçasına detaylı şekilde çalıştıkları” aktarıldı.
ULUSLARARASI ÇAPTA MEYDAN OKUMA
23 Eylül tarihli Alman Der Tagesspiegel dergisinin “Türk Baharı” başlıklı haberinde ise Ruediger Schaper, “İstanbul’da yaşanan büyük patlamanın kültür alanında da kendini gösterdiği ve 12. Bienal’in uluslararası çapta meydan okuduğu” görüşünü savundu.
Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Liberation yazarı Vincent Noce, 27 Eylül’de kaleme aldığı yazıda, “İstanbul'un rakipsiz bienalinin, 12’inci yılında çoğu Yakın Doğu ülkelerinden gelen sanatçıları ağırlama şansı bulduğunu, ayrıca etkinliğin kültürlü bir koleksiyoncu olan Ömer Koç'un ve Koç ailesinin sponsorluğunda mümkün kılındığını” vurguladı.
Fransız basının diğer bir önemli yayını Lec Echos gazetesinden Judith Benhamou, 21 Eylül tarihli yazısında “büyük bir uluslararası çekim gücüne sahip olan İstanbul Bienali’nin, birkaç gün önce başlayan Lyon Bienali ile karşılaştırıldığında oldukça etkileyici olduğunu” belirtti.
İspanya’nın en yüksek tirajlı gazetelerinden El Pais’in 16 Eylül tarihli sayısında, Angeles Garcia, “Félix González-Torres'in ruhu, şekil güzelliği ve sosyopolitik vurgusu bu günlerde İstanbul Bienalinin üzerinde uçuyor. AIDS yüzünden sanatının en olgun evresinde hayatını kaybeden Kübalı sanatçının eserlerinden olan derleme, dünyanın en politik şehrinde takdir ediliyor” dedi. Garcia ayrıca, küratörlerin “González-Torres'in sanatsal ışıltısıyla, çalkantılı ve yaşlı İstanbul'u New York'a denkleştirdikleri” görüşünü savundu.
İspanyol El Mundo gazetesinin 23 Eylül tarihli haberinde Javier Hontoria, İstanbul Bienali’nin “son yıllarda kendisine ilgi çekici siyasi bir kişilik katmasıyla birlikte, uluslararası sahnede kaçınılmaz bir referans” haline geldiğini belirterek, “Bienalin yapısı oldukça olgun, öyle ki hızlı temposuna rağmen ziyaretçilere aniden düşünebilecekleri rahat mekânlar sunuyor. Bu bienal ‘kim, nasıl ve kimin için?’ sorularıyla gezeceğimiz bir bienal değil; aksine düşüncelerimizin asi ucunu zorlayan ve savaşarak kimlik kazanan bir etkinlik” yorumunu yaptı.
İspanya’nın bir diğer önemli yayını olan ABCD gazetesi yazarı Javier Montes, 24 Eylül tarihli yazısında, İstanbul Bienali’ni “son yıllarda düşüncelerin en iyi ifade edildiği yerlerden birisi” olarak nitelendirirken, “bienalin kuruluşundan beri karakterine yön vermiş profesyonellik ve derin bir alanda yapılan çalışmaya” vurgu yaparak, “İstanbul Bienali’nin küresel bir perspektifte ancak küratörlerin uzmanlaşmalarıyla, İstanbul ve Türkiye’nin jeopolitik konumuyla da tutarlı ince elenip sık dokunmuş bir projeye odaklandığını” belirtti.
İtalyan La Repubblica gazetesinde 20 Eylül’de yer alan haberde “İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen İstanbul Bienali’nin, aynı zamanda Türk sanat çevrelerinin en öne çıkan teşebbüsü olduğu” belirtildi.
İsviçre basınının önde gelen iki gazetesi de İstanbul Bienali’ne yer verdi. NZZ am Sonntag yazarı Gerhard Mack 18 Eylül tarihli yazısında, Türkiye’nin güncel sanatına uzunca bir süredir büyük bir uluslararası ilgi olduğuna işaret ederek, 12. İstanbul Bienali’nin ardında büyük bir etki bıraktığına ve bienalin izleyici sayısının gittikçe arttığına dikkat çekti.
Der Tagesanzeiger gazetesinin 23 Eylül tarihli haberinde ise Joerg Bader, “Genç İstanbul Bienali günümüzde mekân tanıtımı ve globalleşme eleştirisi arasındaki çelişkiyi örnek bir şekilde somutlaştırmakla ünlü. Her edisyonu İstanbul’un Avrupa ve Ortadoğu, Müslümanlık ve Hıristiyanlık arasındaki jeopolitik konumu ve kültürel özelliklerini işlerken; bu kez kültür karışımı ve jeopolitik sloganlar yerine tarih ve soyutlaşmak, ölüm ve aşk temaları öne çıkıyor” yorumunu yaptı.
Brezilya’nın önde gelen gazetelerinden O Globo, O Estado de Sao Paulo ve Folha de Sao Paulo da İstanbul Bienali’ne geniş yer ayırdı. 16 Eylül tarihli O Estado de Sao Paulo gazetesinde Camila Molina imzasıyla yer alan haberde, “İstanbul Bienali’nin, düzenli ve temiz bir yapıyla, çoğunlukla Ortadoğulu ve Latin Amerikalı sanatçıları bir araya getirdiği; serginin sanat ve politikayı içten bir çizgiyle ve gösterişe çok yer vermeden karşı karşıya bırakmayı amaçladığı” belirtildi.
Suzana Velasco’nun 17 Eylül tarihli O Globo gazetesinde yayımlanan yazısında ise, hazırlıkları “Yaklaşık yirmi aydan beri süren ve uluslararası takvimlerde deneysel yapısı sebebiyle merakla beklenen bienalin küratörleri Pedrosa ve Hoffmann’ın, 1987’deki ilk bienalden beri ilk kez ve Venedik Bienali’yle zıtlık oluşturacak şekilde, mekân düzenlemesine değil sadece sergileyecekleri eserlerine odaklandıklarını” vurgulandı.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen 12. İstanbul Bienali’nin küratörlüğünü Adriano Pedrosa ve Jens Hoffmann üstleniyor.
12. İstanbul Bienali’nde, İsimsiz (12. İstanbul Bienali), 2011 başlığı altında düzenlenen beş karma sergi ve 50’den fazla kişisel sunumda 500’ü aşkın yapıt yer alıyor.
12. İstanbul Bienali uluslararası basında da geniş yankı bulmaya devam ediyor. Açılışından bu yana uluslararası güncel sanat çevrelerinden 600’e yakın sanat eleştirmeni ve gazetecinin ziyaret ettiği İstanbul Bienali, dünyanın önde gelen pek çok basın organında geniş yer buldu. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İsviçre basınının yanı sıra, Güney Amerika ve özellikle Brezilya basını da, 12. İstanbul Bienali haberlerine geniş yer ayırdı.
İngiltere basının en yüksek tirajlı gazetelerinden The Independent’ın 14 Eylül tarihli sayısında, New York MoMA’nın direktörü Glenn Lowry’nin, “yıllar içinde statüsü giderek artan İstanbul Bienali’nin, Venedik Bienali’ni de geride bırarak, dünya sanat ajandasının en cazip etkinliği olduğu” yorumuna yer verildi.
'ÖZÜNDE SİYASİ, SADELEŞTİRİLMİŞ VE GİZEMLİ'
International Herald Tribune gazetesinde 15 Eylül tarihinde yayımlanan haberde, Susanne Fowler, 12. İstanbul Bienali’ni “özünde siyasi, sadeleştirilmiş ve gizemli” başlığıyla duyururken; The Guardian yazarı Fiachra Gibbons, 21 Eylül tarihli haberde “12. Bienal’in, bugüne kadarki İstanbul Bienalleri arasında en iyisi” olarak anıldığına ve etkinliğin “İstanbul’un kültürel güç olarak yükselmesindeki en büyük gösterge” olduğuna dikkat çekti.
ABD merkezli The Wall Street Journal gazetesinin 17 Eylül tarihli sayısında Kelly Crow, “İstanbul’daki canlı sanat ortamının bienale olumlu katkı sağladığını” belirtti ve “dünyada bienaller genellikle gözde genç sanatçılar için bir çıkış noktası oluştururken, İstanbul Bienali küratörleri Adriano Pedrosa ve Jens Hoffmann’ın, özellikle gözden kaçmış, daha olgun, işleri hâlâ anlamlı olabilecek sanatçılara yer verdikleri”nin altını çizdi.
İngiltere’nin bir diğer önde gelen gazetesi The Financial Times’ın 24 Eylül tarihli sayısında Rachel Spence, “İstanbul Bienali'nde bu sene yer alan sanatçıların en ağır temaları hünerli şekilde işlediğini” vurgulayarak, “Felix-Gonzales Torres'in parıldayan trajik zekâsının, serginin üzerinde koruyucu bir gölge gibi durduğu” yorumunda bulundu. Spence, ayrıca “sosyo-politik içeriğine rağmen, bienalin hayal gücünü fikirlere kurban etmediğini, bu başarıda en büyük payın ise mimar Ryue Nishizawa'ya ait olduğunu” belirtirken, sergiyi ‘sanki tekmişcesine yerleştirilmiş, organik bir enstalasyon’a benzetti.
'ÖRNEĞİNE AZ RASTLANIR BİR BAŞARI'
İngiliz The Economist dergisi yazarı Sarah Thornton, 24 Eylül tarihli makalesinde, “entelektüel açıdan çekici, dokunaklı ve tutarlı bir sergi” sunan İstanbul Bienali’nin “örneğine az rastlanır bir başarıya” imza attığını belirterek, “aydınlatıcı ve unutulmaz bir nitelikle olduğu” yorumunu yaptı.
1 Ekim tarihli The Daily Telegraph gazetesinde yayımlanan haberde Tom Horan, “1987’den bu yana düzenlenen İstanbul Bienali, Venedik ve Sao Paulo ile birlikte dünyanın en saygın üç bienalinden biri olarak gösteriliyor. Bu yıl bienale ev sahipliği yapan iki bina, Antrepo 3 ve 5, gerçek anlamda zihin açıcı sayıda fikir ve görseli barındıracak kadar büyük, aynı zamanda bu deneyimi keyifli kılacak ölçüde ılımlı ve kompakt” görüşlerine yer verdi.
Almanya’nın en önemli gazetelerinden Süddeutsche Zeitung’da, 21 Eylül tarihinde yayımlanan Catrin Lorch imzalı haberde, “İsimsiz (12. İstanbul Bienali)’nin yeni başlayanlar için bir bienal olmadığı” fikrine değinilerek, “bienallerde 90’lı yılların başından bu yana süregelen sergileme formatının bu bienalle kırıldığı; küratörlerin eserler ve objelerle dünya sanki bir müze deposuymuşçasına detaylı şekilde çalıştıkları” aktarıldı.
ULUSLARARASI ÇAPTA MEYDAN OKUMA
23 Eylül tarihli Alman Der Tagesspiegel dergisinin “Türk Baharı” başlıklı haberinde ise Ruediger Schaper, “İstanbul’da yaşanan büyük patlamanın kültür alanında da kendini gösterdiği ve 12. Bienal’in uluslararası çapta meydan okuduğu” görüşünü savundu.
Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Liberation yazarı Vincent Noce, 27 Eylül’de kaleme aldığı yazıda, “İstanbul'un rakipsiz bienalinin, 12’inci yılında çoğu Yakın Doğu ülkelerinden gelen sanatçıları ağırlama şansı bulduğunu, ayrıca etkinliğin kültürlü bir koleksiyoncu olan Ömer Koç'un ve Koç ailesinin sponsorluğunda mümkün kılındığını” vurguladı.
Fransız basının diğer bir önemli yayını Lec Echos gazetesinden Judith Benhamou, 21 Eylül tarihli yazısında “büyük bir uluslararası çekim gücüne sahip olan İstanbul Bienali’nin, birkaç gün önce başlayan Lyon Bienali ile karşılaştırıldığında oldukça etkileyici olduğunu” belirtti.
İspanya’nın en yüksek tirajlı gazetelerinden El Pais’in 16 Eylül tarihli sayısında, Angeles Garcia, “Félix González-Torres'in ruhu, şekil güzelliği ve sosyopolitik vurgusu bu günlerde İstanbul Bienalinin üzerinde uçuyor. AIDS yüzünden sanatının en olgun evresinde hayatını kaybeden Kübalı sanatçının eserlerinden olan derleme, dünyanın en politik şehrinde takdir ediliyor” dedi. Garcia ayrıca, küratörlerin “González-Torres'in sanatsal ışıltısıyla, çalkantılı ve yaşlı İstanbul'u New York'a denkleştirdikleri” görüşünü savundu.
İspanyol El Mundo gazetesinin 23 Eylül tarihli haberinde Javier Hontoria, İstanbul Bienali’nin “son yıllarda kendisine ilgi çekici siyasi bir kişilik katmasıyla birlikte, uluslararası sahnede kaçınılmaz bir referans” haline geldiğini belirterek, “Bienalin yapısı oldukça olgun, öyle ki hızlı temposuna rağmen ziyaretçilere aniden düşünebilecekleri rahat mekânlar sunuyor. Bu bienal ‘kim, nasıl ve kimin için?’ sorularıyla gezeceğimiz bir bienal değil; aksine düşüncelerimizin asi ucunu zorlayan ve savaşarak kimlik kazanan bir etkinlik” yorumunu yaptı.
İspanya’nın bir diğer önemli yayını olan ABCD gazetesi yazarı Javier Montes, 24 Eylül tarihli yazısında, İstanbul Bienali’ni “son yıllarda düşüncelerin en iyi ifade edildiği yerlerden birisi” olarak nitelendirirken, “bienalin kuruluşundan beri karakterine yön vermiş profesyonellik ve derin bir alanda yapılan çalışmaya” vurgu yaparak, “İstanbul Bienali’nin küresel bir perspektifte ancak küratörlerin uzmanlaşmalarıyla, İstanbul ve Türkiye’nin jeopolitik konumuyla da tutarlı ince elenip sık dokunmuş bir projeye odaklandığını” belirtti.
İtalyan La Repubblica gazetesinde 20 Eylül’de yer alan haberde “İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen İstanbul Bienali’nin, aynı zamanda Türk sanat çevrelerinin en öne çıkan teşebbüsü olduğu” belirtildi.
İsviçre basınının önde gelen iki gazetesi de İstanbul Bienali’ne yer verdi. NZZ am Sonntag yazarı Gerhard Mack 18 Eylül tarihli yazısında, Türkiye’nin güncel sanatına uzunca bir süredir büyük bir uluslararası ilgi olduğuna işaret ederek, 12. İstanbul Bienali’nin ardında büyük bir etki bıraktığına ve bienalin izleyici sayısının gittikçe arttığına dikkat çekti.
Der Tagesanzeiger gazetesinin 23 Eylül tarihli haberinde ise Joerg Bader, “Genç İstanbul Bienali günümüzde mekân tanıtımı ve globalleşme eleştirisi arasındaki çelişkiyi örnek bir şekilde somutlaştırmakla ünlü. Her edisyonu İstanbul’un Avrupa ve Ortadoğu, Müslümanlık ve Hıristiyanlık arasındaki jeopolitik konumu ve kültürel özelliklerini işlerken; bu kez kültür karışımı ve jeopolitik sloganlar yerine tarih ve soyutlaşmak, ölüm ve aşk temaları öne çıkıyor” yorumunu yaptı.
Brezilya’nın önde gelen gazetelerinden O Globo, O Estado de Sao Paulo ve Folha de Sao Paulo da İstanbul Bienali’ne geniş yer ayırdı. 16 Eylül tarihli O Estado de Sao Paulo gazetesinde Camila Molina imzasıyla yer alan haberde, “İstanbul Bienali’nin, düzenli ve temiz bir yapıyla, çoğunlukla Ortadoğulu ve Latin Amerikalı sanatçıları bir araya getirdiği; serginin sanat ve politikayı içten bir çizgiyle ve gösterişe çok yer vermeden karşı karşıya bırakmayı amaçladığı” belirtildi.
Suzana Velasco’nun 17 Eylül tarihli O Globo gazetesinde yayımlanan yazısında ise, hazırlıkları “Yaklaşık yirmi aydan beri süren ve uluslararası takvimlerde deneysel yapısı sebebiyle merakla beklenen bienalin küratörleri Pedrosa ve Hoffmann’ın, 1987’deki ilk bienalden beri ilk kez ve Venedik Bienali’yle zıtlık oluşturacak şekilde, mekân düzenlemesine değil sadece sergileyecekleri eserlerine odaklandıklarını” vurgulandı.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen 12. İstanbul Bienali’nin küratörlüğünü Adriano Pedrosa ve Jens Hoffmann üstleniyor.
12. İstanbul Bienali’nde, İsimsiz (12. İstanbul Bienali), 2011 başlığı altında düzenlenen beş karma sergi ve 50’den fazla kişisel sunumda 500’ü aşkın yapıt yer alıyor.