"babam Rumca, Komşularımız Kürtçe Ağıtlar Yakıyordu"

Van`da 600’e yakın kişinin hayatını kaybettiği, binlerce kişinin de yaralandığı 7.

'babam Rumca, Komşularımız Kürtçe Ağıtlar Yakıyordu'
2`lik deprem ardında büyük acılar bıraktı. Ateş Van’a düşmüştü, ancak yangını ülkenin dört bir yanında kor oldu yürekleri yaktı. Hemen sonrasında başlatılan yardım seferberliği de bu milletin birbirine ne kadar kenetlendiğini bir kez daha gösterdi. Deprem anında ve sonrasında yaşananlar dili, dini, ırkı ne olursa olsun acının dilinin ortak olduğunu gözler önüne serdi. Erciş’teki evlerinin enkazından yaralı olarak kurtarılan Trabzonlu Berat Ay`ın sözleri de bu gerçeği ortaya koyuyor. Berat Ay, "Ben enkaz altındayken baba Rumca, komşularımız Kürtçe ağıtlar yakıyordu." dedi.
Trabzon’un Dernekpazarı ilçesinden yaklaşık 8 yıl önce Van’a giden Yılmaz Ay, Erciş Şeker Fabrikası’nda çalışıyordu. Baba Ay, iki yıl önce eşi ve çocuklarını da yanına alarak evini Erciş’e taşıdı. Evin en büyük oğlu vatani görevini ifa ederken, anne, baba ve iki kardeş Erçiş’te yaşıyordu. Geçtiğimiz hafta yaşanan deprem binlerce vatandaşın olduğu gibi Ay ailesinin ocağına da ateş düşürdü. Depremde Ay ailesinin oturduğu beş katlı apartman da yerle bir oldu. Binanın en üst katında oturan Ay ailesinden anne Asiye ile çocuklardan Kadir (8) ve Berat (13) göçük altında kaldı. Baba Yılmaz Ay ise işe gitmek için evden ayrıldığı için depremden yara almadan kurtuldu.
Depremin ardından yapılan arama kurtarma çalışmalarında Berat, olaydan birkaç saat sonra yaralı olarak kurtarılırken, anne Asiye Ay ve küçük oğlu Kadir hayatını kaybetti. Anne, oğul geçtiğimiz günlerde Trabzon`un Dernekpazarı ilçesi Çayırbaşı köyünde gözyaşları arasında toprağa verildi. Yaralı olarak kurtarılan Berat ise Van’daki ilk tedavisinin ardından memleketi Trabzon’a getirildi. Annesi ve kardeşinin öldüğünden habersiz Yavuz Selim Kemik Hastalıkları Hastanesi’nde tedavisi süren Berat, deprem anında yaşadıklarını anlattı.
Deprem gününü ‘çok tuhaf ve garip’ olarak nitelendiren Berat, işe gitmek için evden ayrılan babasının kendisine ilk kez ‘sakın evden çıkma’ dediğini anlattı. Daha sonra babasının manavdan aldığı eşyaları alması için kendisini çağırdığını ifade eden Berat, poşetleri eve bıraktıktan sonra balkona çıktığını, tekrar içeri girdiği anda da binanın sallanmaya başladığını belirtti.
O esnada çok şiddetli bir gürültü olduğunu dile getiren Berat, "Askılık yere düşüyor, kapılar birbirine çarpıyor, duvarlar çatlıyor. Ne oluyor diye bağırırken üzerime kumların döküldüğünü hissettim. Ondan sonrasını ise hatırlamıyorum. Göçük altında kendime gelip gözlerimi açtığımda başımın ağrıdığını, ayağımı da hissetmediğimi fark ettim. Sol elimi oynatabiliyordum ve etrafımda ne varsa aşağıya doğru atıyordum, ancak sağ elimi kullanamıyordum. Çok garip bir duyguydu. Ne ileri ne geri gidebiliyordum. Bağırmaya başladım ama enkazın üzerinde yürüyen insanlar beni duymuyordu." dedi.


"BABAM RUMCA, KOMŞULARIMIZ KÜRTÇE AĞIT YAKIYORDU"
Bir süre sonra babasının ve insanların feryatlarını duymaya başladığını kaydeden Berat, "Babam benim ve annemin adını bağırıyordu. Babamın Rumca ağıtlar yaktığını, "Ey gidi dünya, yıkıldı dünya, evde iki oğlum vardı" dediğini duyuyordum. Komşularımız da Kürtçe ağıtlar yakıyordu.” ifadelerini kullandı.

O karmaşanın içinde küçük bir delikten ışığı fark edince ‘buradayım’ diye var gücüyle bağırmaya başladığını söyleyen Berat, şöyle devam etti: "Çatıda olan bir abi beni duydu. O abiyi Allah gönderdi. ‘Koçum sakin ol, nefes alabiliyor musun? diye bana sordu. Ben de alabildiğimi ve ismimi söyledim. Sonra babam geldi. Babama yalvarıyordum ‘çok korkuyorum, burası çok karanlık kurtarın beni’ diye. Babam da ‘Allah`ını seven gelsin’ diye bağırınca herkes gelip yardım etti ve beni çıkardılar. Sonra da hastaneye götürdüler."