Sana çok mu oksijen veriliyor!
İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuksuz sanıklarından emekli Albay Arif Doğan, iddianamede geçen JİTEM ile kendisinin kurduğu JİTEM'in aynı olmadığını söyledi. Arif Doğan ile Mahkeme Başkanı Köksal Şengün arasında ''bağırma'' tartışması yaşandı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki duruşma salonunda çapraz sorgusu yapılan Doğan, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in, Cem Ersever'i tanıyıp tanımadığını sorması üzerine, JİTEM'in ayrı Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığının ayrı olduğunu belirterek, grup komutanlığında çalışan Ersever'in, sivillerden oluşan JİTEM'de görev yapmadığını ifade etti.
JİTEM'in yurt dışındaki herhangi bir operasyonu olup olmadığı sorulan Doğan, Suriye'nin Cemşeref köyünün sınıra sıfır noktada olan bir yer olduğunu ve buranın Murat Karayılan'ın ana karargahlarından olduğunu anlatarak, ''Burada bir eylem yapıldığında sınır dışı eylem mi kabul ediliyor? Onlar sınırı geçip eylem yapıyor. Ben niye onlara karşı eylem yapmıyorum? Ben Hollanda'da, Almanya'da mı eylem yapmışım? Orası sınıra sıfır noktada bir yer'' dedi.
JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan yüzünden 7 sene beraber savaştığı Abdülkerim Kırcı'nın kafasına kurşun sıkarak intihar ettiğini anlatan Doğan, ''Bunun hesabını kimden sorayım?'' dedi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün ise ''Lütfen sakin konuşun. Ortamı niye geriyorsunuz? Kendinize eziyet ediyorsunuz'' diye müdahale etti.
-BALBAY İLE SAVCININ JİTEM TARTIŞMASI-
Bunun üzerine söz isteyen bir kısım sanıkların avukatı Celal Ülgen, ''Burada 'Ergenekon' davasıyla ilgili yargılama yapılıyor. Doğan, geçmişteki eylemleri nedeniyle burada yargılanmıyor. Savcı iddianamedeki suçlamaları sorsun'' dedi.
Tutuklu sanıklardan Mustafa Balbay da söz alarak, ''Dünden beri işkence altındayım. Arif Doğan'a geçmiş olsun ama ben Mustafa Balbay olarak Arif Doğan'dan rica ediyorum, yalvarıyorum. Madem her şeyi burada konuşuyor o zaman buradaki sanıklardan kimi tanıyor, kimi görmüş? Beni, Tuncay Özkan'ı görmüş mü, diğer sanıkları görmüş mü? Ne zaman bir araya gelmiş buradakilerle? Sizler kalkmış bunları aramıyorsunuz. Biz yıllarca faili meçhuller ortaya çıksın diye mücadele ettik. Şimdi kalkıp aynı şeylerle suçlanıyoruz. Arif Doğan bize bunları anlatsın'' diye konuştu.
Balbay, Arif Doğan'ın anlattıklarından ''Ergenekon'' savcılarına 3 iddianame, 4 operasyon, 2 davanın çıkacağını, ancak ''Ergenekon'' çıkmayacağını söyledi.
Savcı Pekgüzel'in ''Siz JİTEM'de görev yaptınız mı? JİTEM'de herkesin ayrı bir görevi vardır. Ben de bunu mu sorayım size, siz JİTEM'de görev yaptınız mı?'' sorusuna Tuncay Özkan da araya girerek Balbay ile birlikte Savcı Pekgüzel'le tartıştı.
-''KİMSE BENDEN HESAP SORAMAZ''-
Arif Doğan da söz alarak, ''Benim kurduğum JİTEM ayrı bir JİTEM'dir. Kimse benden hesap soramaz. İddianamedeki JİTEM, benim kurduğum JİTEM değildir. Ben bunu anlatamıyorum'' diye konuştu.
Savcı Pekgüzel de Başkan Köksal Şengün'e, ''Sanıklar sorulan sorulardan rahatsız oluyorsa yasa gereği çıkabilirler. İddianameyi iyi okumuşlarsa sorulan soruların iddianameden sorulduğunu görebilecekler'' dedi.
Doğan'ın tekrar araya girerek, ''Benim kurduğum JİTEM'i bir tek ben biliyorum'' diye bağırması üzerine Başkan Şengün, ''Bağırarak konuşamazsınız burada. Darlanmayın, sakin olun'' uyarısında bulundu.
Savcı Pekgüzel, bir depodan ele geçirildiği ileri sürülen bir günlükteki notu Doğan'a göstererek, yazının kendisine ait olup olmadığını sordu. Doğan da yazıyı hatırlamadığını, kendisine ait olduğunu net olarak bilmediğini ve gözlerinin de iyi görmediğini söyledi.
Diyarbakır'daki bir davada JİTEM üyeleri hakkında açılan davada adı geçen kişilerden İbrahim Babat ve Hacı Hasan'ı tanıyıp tanımadığını sorulan Doğan, İbrahim Babat'ın ''Mete'' kod adlı Hacı Hasan olduğunu ve kendisinin Suriye uyruklu eski bir PKK'lı olduğunu anlattı.
Örgütten ayrıldıktan sonra Türkiye kimliğini çıkardığını ve onun bilgisinden bazı operasyonlarda yararlandığını anlatan Doğan, ''Ancak daha sonra hakkında bir dava açıldı. 17 yıl ceza aldı ve en son duyduğuma göre ülkesine iade edildi. O kişi benim hakkımda birilerinin yönlendirmesiyle 11 sayfalık ifade verdi ve dönemin başbakanı tarafından 'O ifade çok gizlidir' denilmişti'' şeklinde konuştu.
-''HER ÖLEN ADAM BANA MI SORULACAK?''-
Pekgüzel tarafından 16 Eylül 1989 tarihinde Cizre'deki bir karakolda öldürüldükleri iddia edilen Hasan Caner, Tahsin Sevim ve Hasan Uçar'ı tanıyıp tanımadığı sorulan Doğan, bu isimleri ilk defa duyduğunu anlatarak, ''Ben dün ne yediğimi hatırlamıyorum. Her ölen adam bana mı sorulacak? Belki eceli gelmiş ölmüştür. Ben nereden bileyim?'' yanıtını verdi.
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorusu üzerine davanın tutuklu sanıklarından Levent Ersöz'ü çok iyi tanıdığını, beraber Plan Harekat Dairesinde görev yaptığını söyleyen Doğan, Hasan Atilla Uğur'u da ''Kürşat'' olarak tanıdığını ve sadece bir kere görüştüğünü kaydetti.
Pekgüzel'in ''Siz Yalova komutanıyken, 'Ankara JİTEM'den Kürşat'ın numarası' diye bir kayıt var sizin notlarınızda... Buna ne diyeceksiniz'' demesi üzerine Doğan, ''Yanlış yazmış olabilirim. Jandarmayı belki JİTEM olarak yazmışım. 'JÖTEM' diye mi yazsaydım? Onlar Kur'an ayeti değil ki o zaman zaten her kafası bozulan ben JİTEM'denim diyordu'' yanıtını verdi.
Doğan, Savcı Pekgüzel'in davanın tutuksuz sanıklarından Adil Serdar Saçan'ı tanıyıp tanımadığını sorması üzerine, ''Onunla hesabımız var. Kendisini şahsen tanımıyorum. İddianamede benimle ilgili bir erkeğe, bir mert insana yakışmayacak küfürler etmiş. Ona 100 mislini iade ediyorum'' dedi. Doğan, daha sonra da Saçan'a yönelik küfür içerikli sözler sarf etti.
-DOĞAN'IN ÜZERİNDE CEP TELEFONU ÇIKTI-
Savcı Pekgüzel, tutuksuz sanıklardan Muzaffer Öztürk'ün deposunda bulunan Arif Doğan'a ait malzemeler arasında resmi belgelerin bulunduğunu belirtmesi üzerine Doğan, bu belgelerin suç olup olmadığının Genelkurmay Başkanlığından sorulmasını istedi.
Doğan, bunların her askerde bulunması gereken belgeler olduğunu, kendisinde askeri malzemenin bulunmasının normal olduğunu kaydetti.
Bu sırada Doğan'dan cep telefonu zili duyuldu. Doğan, mübaşire cep telefonunu teslim ettikten sonra Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün ''Başka telefonun var mı?'' dedi. Doğan da üzerinde olan diğer cep telefonlarını da yetkililere teslim etti.
Savcı Pekgüzel'in duruşma salonuna cep telefonu ile nasıl girdiğini sorduğu Doğan, ''Özür dilerim. Yanlış oldu. Söndürün hepsini'' dedi.
Bu arada, Doğan duruşma salonuna girerken kalbinde pil olduğu için x-ray cihazının kapalı tutulduğu öğrenildi.
Doğan, Savcı Pekgüzel'in söz konusu belgelerle ilgili sorularına, Muzaffer Öztürk'ün bu belgelerle ilgisi olmadığını ifade ederek, Öztürk ailesini 10-12 yıldır tanıdığını söyledi.
Doğan, ''Muzaffer Öztürk'ü evladım gibi severim. Allah sevdiğim adamı cezalandırdı. Onun belasından dolayı hastalıktan kalkamıyorum. Benim yüzümden 3 yıl yattı'' dedi.
-BAŞKAN ŞENGÜN İLE TARTIŞMA-
Başkan Şengün, yüksek sesle konuşan Doğan'a ''Konuşmadığınız için rahatsızlığınız arttı. Ne kadar konuşursan o kadar canlanıyorsun'' dedi.
Pekgüzel'in belgelerle ilgili soruları sürdürmesi üzerine Doğan, ''Bu belgeler askeri belgelerdir. Askeri ilgilendirir'' diye konuştu.
Savcı Pekgüzel'in ''Bizim mahkeme bakar'' sözlerine Doğan, ''Bakamazsınız. Askeri mahkeme bakar'' yanıtını verdi.
Pekgüzel'in bu belgelerle ilgili daha önce verdiği ifadeleri okuması üzerine Doğan, ''Abdülkadir Aygan'ı bile geçmeye başladınız. Beni hırsızlıkla suçluyorsunuz. Arkadaşımın fikrini çalmışım gibi suçluyorsunuz'' dedi.
Bunun üzerine Başkan Köksal Şengün, Savcı Pekgüzel'e hitaben ''Belgeleri kabul ediyor'' diye konuştu.
Doğan ise ''Tamam, bende bu belgeler. Yorumlama yanlış. Bende bulunması normal. Buna karar verecek olan askeri mahkeme'' şeklinde konuştu.
Şengün'ün, depoda bulunan malzemelerden başka birinin haberi olup olmadığı yönündeki sorusuna Doğan, ''Ben bile çoğu malzemeyi bilmiyordum. Bu ihbarı kimin yaptığını ben de merak ediyorum'' yanıtını verdi.
Doğan'ın yer yer yüksek sesle konuşmasına devam etmesi üzerine Şengün, ''Çok konuşuyorsun. Çok mu oksijen veriliyor? Bu konuşma sıhhatine ne yapar? Konuşma temponuza bakınca rahatsızlıklarınızla uyumlu değil'' dedi.
Bunun ardından salonda gülüşmelerin yaşanması üzerine Doğan, ''Beni gülünç duruma düşürüyorsunuz sayın Başkan'' dedi. Şengün ise ''Bu şekilde rahatsız olan bir insanın bu şekilde konuşması normal değil. Bağırarak mı konuşacaksınız?'' yanıtını verdi.
Doğan'ın sesinin çıkmadığını bu nedenle bağırdığını belirtmesi üzerine Şengün, sanık gibi konuşması, bağırmaması gerektiğini söyledi. Doğan'ın sanık olmadığını söylemesi üzerine Şengün, ''Sanıksınız, jandarma değil. Bağırarak neyi çözeceksiniz?'' dedi.
Doğan da ''Bana söyleyeceklerimi unutturdunuz başkan. Her şeyi söylemeye çalışıyorum'' diye konuştu.
Doğan'ın bağırmaya devam etmesi üzerine Şengün, ''Bu kadar rahatsızlıkla, bu kadar bağırarak rahatsızlığınız artar'' dedi.
Şengün ile Doğan arasında yaşanan bağırma konusundaki tartışma üzerine duruşmaya ara verildi.
Kaynak: AA
JİTEM'in yurt dışındaki herhangi bir operasyonu olup olmadığı sorulan Doğan, Suriye'nin Cemşeref köyünün sınıra sıfır noktada olan bir yer olduğunu ve buranın Murat Karayılan'ın ana karargahlarından olduğunu anlatarak, ''Burada bir eylem yapıldığında sınır dışı eylem mi kabul ediliyor? Onlar sınırı geçip eylem yapıyor. Ben niye onlara karşı eylem yapmıyorum? Ben Hollanda'da, Almanya'da mı eylem yapmışım? Orası sınıra sıfır noktada bir yer'' dedi.
JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan yüzünden 7 sene beraber savaştığı Abdülkerim Kırcı'nın kafasına kurşun sıkarak intihar ettiğini anlatan Doğan, ''Bunun hesabını kimden sorayım?'' dedi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün ise ''Lütfen sakin konuşun. Ortamı niye geriyorsunuz? Kendinize eziyet ediyorsunuz'' diye müdahale etti.
-BALBAY İLE SAVCININ JİTEM TARTIŞMASI-
Bunun üzerine söz isteyen bir kısım sanıkların avukatı Celal Ülgen, ''Burada 'Ergenekon' davasıyla ilgili yargılama yapılıyor. Doğan, geçmişteki eylemleri nedeniyle burada yargılanmıyor. Savcı iddianamedeki suçlamaları sorsun'' dedi.
Tutuklu sanıklardan Mustafa Balbay da söz alarak, ''Dünden beri işkence altındayım. Arif Doğan'a geçmiş olsun ama ben Mustafa Balbay olarak Arif Doğan'dan rica ediyorum, yalvarıyorum. Madem her şeyi burada konuşuyor o zaman buradaki sanıklardan kimi tanıyor, kimi görmüş? Beni, Tuncay Özkan'ı görmüş mü, diğer sanıkları görmüş mü? Ne zaman bir araya gelmiş buradakilerle? Sizler kalkmış bunları aramıyorsunuz. Biz yıllarca faili meçhuller ortaya çıksın diye mücadele ettik. Şimdi kalkıp aynı şeylerle suçlanıyoruz. Arif Doğan bize bunları anlatsın'' diye konuştu.
Balbay, Arif Doğan'ın anlattıklarından ''Ergenekon'' savcılarına 3 iddianame, 4 operasyon, 2 davanın çıkacağını, ancak ''Ergenekon'' çıkmayacağını söyledi.
Savcı Pekgüzel'in ''Siz JİTEM'de görev yaptınız mı? JİTEM'de herkesin ayrı bir görevi vardır. Ben de bunu mu sorayım size, siz JİTEM'de görev yaptınız mı?'' sorusuna Tuncay Özkan da araya girerek Balbay ile birlikte Savcı Pekgüzel'le tartıştı.
-''KİMSE BENDEN HESAP SORAMAZ''-
Arif Doğan da söz alarak, ''Benim kurduğum JİTEM ayrı bir JİTEM'dir. Kimse benden hesap soramaz. İddianamedeki JİTEM, benim kurduğum JİTEM değildir. Ben bunu anlatamıyorum'' diye konuştu.
Savcı Pekgüzel de Başkan Köksal Şengün'e, ''Sanıklar sorulan sorulardan rahatsız oluyorsa yasa gereği çıkabilirler. İddianameyi iyi okumuşlarsa sorulan soruların iddianameden sorulduğunu görebilecekler'' dedi.
Doğan'ın tekrar araya girerek, ''Benim kurduğum JİTEM'i bir tek ben biliyorum'' diye bağırması üzerine Başkan Şengün, ''Bağırarak konuşamazsınız burada. Darlanmayın, sakin olun'' uyarısında bulundu.
Savcı Pekgüzel, bir depodan ele geçirildiği ileri sürülen bir günlükteki notu Doğan'a göstererek, yazının kendisine ait olup olmadığını sordu. Doğan da yazıyı hatırlamadığını, kendisine ait olduğunu net olarak bilmediğini ve gözlerinin de iyi görmediğini söyledi.
Diyarbakır'daki bir davada JİTEM üyeleri hakkında açılan davada adı geçen kişilerden İbrahim Babat ve Hacı Hasan'ı tanıyıp tanımadığını sorulan Doğan, İbrahim Babat'ın ''Mete'' kod adlı Hacı Hasan olduğunu ve kendisinin Suriye uyruklu eski bir PKK'lı olduğunu anlattı.
Örgütten ayrıldıktan sonra Türkiye kimliğini çıkardığını ve onun bilgisinden bazı operasyonlarda yararlandığını anlatan Doğan, ''Ancak daha sonra hakkında bir dava açıldı. 17 yıl ceza aldı ve en son duyduğuma göre ülkesine iade edildi. O kişi benim hakkımda birilerinin yönlendirmesiyle 11 sayfalık ifade verdi ve dönemin başbakanı tarafından 'O ifade çok gizlidir' denilmişti'' şeklinde konuştu.
-''HER ÖLEN ADAM BANA MI SORULACAK?''-
Pekgüzel tarafından 16 Eylül 1989 tarihinde Cizre'deki bir karakolda öldürüldükleri iddia edilen Hasan Caner, Tahsin Sevim ve Hasan Uçar'ı tanıyıp tanımadığı sorulan Doğan, bu isimleri ilk defa duyduğunu anlatarak, ''Ben dün ne yediğimi hatırlamıyorum. Her ölen adam bana mı sorulacak? Belki eceli gelmiş ölmüştür. Ben nereden bileyim?'' yanıtını verdi.
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorusu üzerine davanın tutuklu sanıklarından Levent Ersöz'ü çok iyi tanıdığını, beraber Plan Harekat Dairesinde görev yaptığını söyleyen Doğan, Hasan Atilla Uğur'u da ''Kürşat'' olarak tanıdığını ve sadece bir kere görüştüğünü kaydetti.
Pekgüzel'in ''Siz Yalova komutanıyken, 'Ankara JİTEM'den Kürşat'ın numarası' diye bir kayıt var sizin notlarınızda... Buna ne diyeceksiniz'' demesi üzerine Doğan, ''Yanlış yazmış olabilirim. Jandarmayı belki JİTEM olarak yazmışım. 'JÖTEM' diye mi yazsaydım? Onlar Kur'an ayeti değil ki o zaman zaten her kafası bozulan ben JİTEM'denim diyordu'' yanıtını verdi.
Doğan, Savcı Pekgüzel'in davanın tutuksuz sanıklarından Adil Serdar Saçan'ı tanıyıp tanımadığını sorması üzerine, ''Onunla hesabımız var. Kendisini şahsen tanımıyorum. İddianamede benimle ilgili bir erkeğe, bir mert insana yakışmayacak küfürler etmiş. Ona 100 mislini iade ediyorum'' dedi. Doğan, daha sonra da Saçan'a yönelik küfür içerikli sözler sarf etti.
-DOĞAN'IN ÜZERİNDE CEP TELEFONU ÇIKTI-
Savcı Pekgüzel, tutuksuz sanıklardan Muzaffer Öztürk'ün deposunda bulunan Arif Doğan'a ait malzemeler arasında resmi belgelerin bulunduğunu belirtmesi üzerine Doğan, bu belgelerin suç olup olmadığının Genelkurmay Başkanlığından sorulmasını istedi.
Doğan, bunların her askerde bulunması gereken belgeler olduğunu, kendisinde askeri malzemenin bulunmasının normal olduğunu kaydetti.
Bu sırada Doğan'dan cep telefonu zili duyuldu. Doğan, mübaşire cep telefonunu teslim ettikten sonra Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün ''Başka telefonun var mı?'' dedi. Doğan da üzerinde olan diğer cep telefonlarını da yetkililere teslim etti.
Savcı Pekgüzel'in duruşma salonuna cep telefonu ile nasıl girdiğini sorduğu Doğan, ''Özür dilerim. Yanlış oldu. Söndürün hepsini'' dedi.
Bu arada, Doğan duruşma salonuna girerken kalbinde pil olduğu için x-ray cihazının kapalı tutulduğu öğrenildi.
Doğan, Savcı Pekgüzel'in söz konusu belgelerle ilgili sorularına, Muzaffer Öztürk'ün bu belgelerle ilgisi olmadığını ifade ederek, Öztürk ailesini 10-12 yıldır tanıdığını söyledi.
Doğan, ''Muzaffer Öztürk'ü evladım gibi severim. Allah sevdiğim adamı cezalandırdı. Onun belasından dolayı hastalıktan kalkamıyorum. Benim yüzümden 3 yıl yattı'' dedi.
-BAŞKAN ŞENGÜN İLE TARTIŞMA-
Başkan Şengün, yüksek sesle konuşan Doğan'a ''Konuşmadığınız için rahatsızlığınız arttı. Ne kadar konuşursan o kadar canlanıyorsun'' dedi.
Pekgüzel'in belgelerle ilgili soruları sürdürmesi üzerine Doğan, ''Bu belgeler askeri belgelerdir. Askeri ilgilendirir'' diye konuştu.
Savcı Pekgüzel'in ''Bizim mahkeme bakar'' sözlerine Doğan, ''Bakamazsınız. Askeri mahkeme bakar'' yanıtını verdi.
Pekgüzel'in bu belgelerle ilgili daha önce verdiği ifadeleri okuması üzerine Doğan, ''Abdülkadir Aygan'ı bile geçmeye başladınız. Beni hırsızlıkla suçluyorsunuz. Arkadaşımın fikrini çalmışım gibi suçluyorsunuz'' dedi.
Bunun üzerine Başkan Köksal Şengün, Savcı Pekgüzel'e hitaben ''Belgeleri kabul ediyor'' diye konuştu.
Doğan ise ''Tamam, bende bu belgeler. Yorumlama yanlış. Bende bulunması normal. Buna karar verecek olan askeri mahkeme'' şeklinde konuştu.
Şengün'ün, depoda bulunan malzemelerden başka birinin haberi olup olmadığı yönündeki sorusuna Doğan, ''Ben bile çoğu malzemeyi bilmiyordum. Bu ihbarı kimin yaptığını ben de merak ediyorum'' yanıtını verdi.
Doğan'ın yer yer yüksek sesle konuşmasına devam etmesi üzerine Şengün, ''Çok konuşuyorsun. Çok mu oksijen veriliyor? Bu konuşma sıhhatine ne yapar? Konuşma temponuza bakınca rahatsızlıklarınızla uyumlu değil'' dedi.
Bunun ardından salonda gülüşmelerin yaşanması üzerine Doğan, ''Beni gülünç duruma düşürüyorsunuz sayın Başkan'' dedi. Şengün ise ''Bu şekilde rahatsız olan bir insanın bu şekilde konuşması normal değil. Bağırarak mı konuşacaksınız?'' yanıtını verdi.
Doğan'ın sesinin çıkmadığını bu nedenle bağırdığını belirtmesi üzerine Şengün, sanık gibi konuşması, bağırmaması gerektiğini söyledi. Doğan'ın sanık olmadığını söylemesi üzerine Şengün, ''Sanıksınız, jandarma değil. Bağırarak neyi çözeceksiniz?'' dedi.
Doğan da ''Bana söyleyeceklerimi unutturdunuz başkan. Her şeyi söylemeye çalışıyorum'' diye konuştu.
Doğan'ın bağırmaya devam etmesi üzerine Şengün, ''Bu kadar rahatsızlıkla, bu kadar bağırarak rahatsızlığınız artar'' dedi.
Şengün ile Doğan arasında yaşanan bağırma konusundaki tartışma üzerine duruşmaya ara verildi.