İspat etmezseniz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 12 Eylül'de gerçekleştirilecek olan referandum öncesi İstanbul mitnginde konuşuyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin İstanbul Zeytinburnu Kazlıçeşme'deki mitingte konuşmak üzere meydana geldi.
Başbakan Erdoğan:
Sevgili İstanbullular siz yağmur demediniz, güneş demediniz bugün Kazlıçeşme'yi tıklım tıklım doldurdunuz. İstanbul'a selam olsun Türkiye'ye selam olsun... Fakat size Bingöl'den selam getirdim, size Malatya'nın, Elaziz'in, Adıyaman'ın, Balıkesir'in, Hatay'ın, Adana'nın selamını getirdim. Tekirdağ'dan, Van'dan, Aydın'dan, Diyarbakır'dan, Mersin'den oralardaki kardeşlerimden size selam getirdim.
Bayram huzurdur, kardeşliktir, kavuşmadır. Ramazan Bayramı İstanbul'da bayram gibi bayramdır. Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor, mubarek olsun diyorum.
Türkiye tek yürek oldu. Türkiye kardeşlikte, heyecanda, demokraside, özgürlükte, hukukta, adalette birleşti. Buraya gelmeden önce 36 şehre uğradım. Arkadaşlarım 81 vilayeti büyük bir sevda ile dolaştılar. 11 Eylül akşamına kadar dolaşacaklar, dolaşacaklar. Ben bayramlaşmayı İstanbul'da ilçe ilçe sizlerle beraber yapacağım. Üç gün İstanbul'da olacağım, sizlerle beraber olacağım. Bu bayramlar demokrasi, özgürlükler, adalet, hukuk ve Ramazan Bayramı olacak.
Değerli kardeşlerim Türkiye evet diyor, ileri demokrasi ve özgürlük isteyenler evet diyor. Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünün egemen olmasını istiyenler evet diyor. Çetelere dur demek isteyenler evet diyor. Korsanlara bu ülkede geçit yok diyenler evet diyor. Yargıdaki siyasallaşmaya, kadrolaşmaya dur demek için Türkiye evet diyor. Huzur, kardeşlik, birlik,beraberlik, dayanışma için evet diyor.
Şimdi soruyorum, İstanbul ne diyor, evet diyor... Maşallahınız var, maşallahınız var. Önümüzde iki seçenek var, bir tarafta darbe anayasası. Bunu sandıklara gömeceğiz değil mi? Bir tarafta milletimin anayasası. Mesele bu. Güzellik burada zaten. Çünkü kayıtsız şartsız egemenlik milletindir. Bunun tartışması olur mu? Ama bunu tartışmak isteyenler var. İşte 12 Eylül'de onlar cevabını sandıkta alacaklar. Çünkü onlar parlamentoda milletin vekillerini oy kabinine göndermediler. Son gece kaset oyunlarıyla bize fatura kesmek istediler. Soruldu 'aday değilim' dediler. Genel başkanıyla kolkola evinde ziyaret edip fotoğraf çektirdiler. Aradan 24 saat geçti bir de baktık ki adayım dediler.
Bu nasıl dürüstlük? Söz ağızdan bir kere çıkar. Siyasetçinin ağzından söz çıktıktan sonra onu bağlar. Sayın Kılıçdaroğlu bize dürüstlük dersi verme! Bak geldin bu ülkede başörtülü, örtülü giyinen bacılarımı tuttun rahibelere benzettin. Bunun bizimle alakası yok dedin daha sonra. Hep böyle diyorsun zaten. 24 saat önce farklı 24 saat sonra farklı. Ve utanmadan sıkılmadan: Hükümet görevini yapsın. Hükümet onun talimatıyla değil ama eşşeği sağlam kazığa baklamak için görevini yaptı ve bunun Avcılar Belediyesi başkanlığı tarafından yaptığı meydana çıktı. Dürüst ol dürüst. Bize dürüstlük verme! Bu sizin ilk yanlışınız değil. Nitekim İçişleri Bakanınız açıklamayı yaptı. Senin şimdi milletten ve bizden özür dilemen gerekir.
Ama bu bir cibiliyet meselesi cibiliyet. Sen kalkacaksın bu ülkede benim başörtülü bacıma, kardeşime rahibe benzetmesi yapacaksın. İşte onun için buradan çıktıktan sonra kapı kapı dolaşacağız. 12 Eylül'de bu sandıkta bunlara en güzel cevabı vereceğiz. Aynı şeyi 411 olayında yaşamadık mı? MHP'yle elele verdik mi? Birlikte anayasa değişikliğine karar verdik. Eğitim ve inanç özgürlüğü elinden alınan kızlarımız için bu anayasa değişikliğini yaptık mı?
Ana muhalefetin lideri çıkmış diyor ki, başörtü meselesini ben hallederim. Kimse inanmıyor. Kimsenin inanmadığını anlayınca şunu söylemeye başladı: Olur ya bir gün başını örter bir gün açar. O senin karakterin. Ve ne oldu? Bunlar Anayasa Mahkemesi'ne götürdü mü, götürdü. Anayasa Mahkemesi bunların istediği istikamette karar verdi mi? Peki mahkemeye giden yazıda senin imzan yok muydu? Kimi aldatıyorsun Kılıçdaroğlu! Dürüst ol dürüst! Bunlar da dürüstlük yok.
Şimdi anayasa değişikliği yapıyoruz. Peki bunlardan anayasa değişikliğiyle ilgili bir açıklama duydunuz mu? Böyle bir şey yok. Ben size soruyorum biz diyoruz ki Anayasa Mahkemesi'ni değiştiriyoruz. Yeni bir teşkilat yapısı. Şu anda 11 üyesi var. Maşallah sizin bu azminiz evelallah herşeyi halleder. Şimdi 4 yedeği var 15 oluyor. İki tane daha ilave oluyor. 17 oluyor. Bu iki üyeyi Cumhurbaşkanımız hukukçulardan seçecek. Meclisin Anayasa Mahkemesi'ne seçeceği üye yok tercih edeceği üye var. Barolar üç tane isim gönderecek. Bunlardan bir tanesini meclis tercih edecek. Çağatay Bey, şu bayanın elindeki evrakı al.
HSYK'ya kürsü hakimleri seçim yapacak. Bunlar bunu bile hazmediyoruz. Biz milletimize efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik deyip, hizmet etmek istiyoruz. İstanbul, söz sende, karar sende, yetki send, mühür sende. Şimdi soruyorum çetelerle mücadeleye evet mi, büyük ve itibarlı Türkiye'ye evet mi, ileri demokrasiye evet mi, aydınlık bir Türkiye'ye evet mi? Öyleyse İstanbul sevdamız millet oyumuz evet, tercihimiz evet. Sevgili kardeşlerimi İstanbul evelallah kararını verdi. Gece gündüz demeden kapı kapı dolaşacağız. Durmak yok yola devam edeceğiz. Bu bir kırılma ve sıçrama noktasıdır. Bunu sizlerle yapacağız. Biz gücümüzü halktan ve halktan alıyoruz.
Osmanlı'nın gönül mimarı Osman Gazi'nin hocası Şeyh Edebali ne güzel söylemiş, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" İstanbul'un ruhunda işte bu var. Süleymaniye'nin, Ayasofya'nın, Topkapı'nın, Dolmabahçe'nin mayasında, ruhunda, özünde işte bu anlayış var. Tarihimizin, sevgi medeniyetimizin kökeninde bu zihniyet var. İnsanı yücelteceksin ki, devlet yücelsin. İnsanı güçlendireceksin ki, devlet güçlenecek. Ama bizde ne oldu? 27 Mayıs 1960 bir darbe yaptılar. Seçimle gelmiş Başbakanı merhum Adnan Menderes'i ve bakanları idam ettiler.
Siyasetin üzerine çöktüler. Milli iradeyi boğmak istediler. Demokrasiyi ortadan kaldırmak istediler. Yaptıkları darbe millete vurdu. Hakka hukuka darbe vurdu. Ama hedeflerine ulaşamadılar. Milletin demokrasi yürüyüşünü engelleyemediler. 12 Mart'ta tekrar demokrasiye müdahale ettiler, 12 Eylül'de bir daha demokrasiyi kesintiye uğrattılar. Bitmedi 28 Şubat'ta bir kez daha milli iradeyi küçümsediler. Siyasetin üzerine karabasan gibi çöktüler. Siyasetin üzerine vaseyeti yerleştiler. İnsanı değil devleti merkezi aldılar. Vatandaşına hizmetkar olan değil vatandaşına buyurgan olan bir anlayışı söylediler.
Yeri gelince Atatürkçüyüz diyordu. Ama Cumhuriyetimizin banisi Atatürk 'Millete efendilik etmek yoktur, hizmet etmek vardır' diyordu. Bunlar akşam başka sabah başka. Sanal korkular yaydılar. Sanal tehditlerle milleti sindirdiler. Çetelerle mafyayla sinsi örgütlenmelerle ülkeye, millete istikamet çizmek istediler. Şimdi mafya ve çeteler var mı? Bunların karşısında bütün tehditlere karşı dimdik durduk. Böyle devam ettik böyle devam edeceğiz.
Şimdi bir şeyler duyuyoruz. İnternete takılanlar var, İmralı'yla görüşenler var. Bütün bunlar 12 Eylül'de 'evet'i engelleyelim, sakın sandığa gidilmesin. Bunun kampanyasını yapanlar var. Ama Diyarbakır evet dedi. Ve ben Diyarbakırlı kardeşlerime şunu söyledim AK Parti iktidarı hiçbir etnik unsurun iktidarı değil. Türkiye'deki 73 milyonun iktidarıdır. Türkü, Kürdü, Lazı, Boşnağı, Arabı, Gürcüsü, Romanı, Arnavutu hepsi benim kardeşim.
Başbakan Erdoğan:
Sevgili İstanbullular siz yağmur demediniz, güneş demediniz bugün Kazlıçeşme'yi tıklım tıklım doldurdunuz. İstanbul'a selam olsun Türkiye'ye selam olsun... Fakat size Bingöl'den selam getirdim, size Malatya'nın, Elaziz'in, Adıyaman'ın, Balıkesir'in, Hatay'ın, Adana'nın selamını getirdim. Tekirdağ'dan, Van'dan, Aydın'dan, Diyarbakır'dan, Mersin'den oralardaki kardeşlerimden size selam getirdim.
Bayram huzurdur, kardeşliktir, kavuşmadır. Ramazan Bayramı İstanbul'da bayram gibi bayramdır. Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor, mubarek olsun diyorum.
Türkiye tek yürek oldu. Türkiye kardeşlikte, heyecanda, demokraside, özgürlükte, hukukta, adalette birleşti. Buraya gelmeden önce 36 şehre uğradım. Arkadaşlarım 81 vilayeti büyük bir sevda ile dolaştılar. 11 Eylül akşamına kadar dolaşacaklar, dolaşacaklar. Ben bayramlaşmayı İstanbul'da ilçe ilçe sizlerle beraber yapacağım. Üç gün İstanbul'da olacağım, sizlerle beraber olacağım. Bu bayramlar demokrasi, özgürlükler, adalet, hukuk ve Ramazan Bayramı olacak.
Değerli kardeşlerim Türkiye evet diyor, ileri demokrasi ve özgürlük isteyenler evet diyor. Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünün egemen olmasını istiyenler evet diyor. Çetelere dur demek isteyenler evet diyor. Korsanlara bu ülkede geçit yok diyenler evet diyor. Yargıdaki siyasallaşmaya, kadrolaşmaya dur demek için Türkiye evet diyor. Huzur, kardeşlik, birlik,beraberlik, dayanışma için evet diyor.
Şimdi soruyorum, İstanbul ne diyor, evet diyor... Maşallahınız var, maşallahınız var. Önümüzde iki seçenek var, bir tarafta darbe anayasası. Bunu sandıklara gömeceğiz değil mi? Bir tarafta milletimin anayasası. Mesele bu. Güzellik burada zaten. Çünkü kayıtsız şartsız egemenlik milletindir. Bunun tartışması olur mu? Ama bunu tartışmak isteyenler var. İşte 12 Eylül'de onlar cevabını sandıkta alacaklar. Çünkü onlar parlamentoda milletin vekillerini oy kabinine göndermediler. Son gece kaset oyunlarıyla bize fatura kesmek istediler. Soruldu 'aday değilim' dediler. Genel başkanıyla kolkola evinde ziyaret edip fotoğraf çektirdiler. Aradan 24 saat geçti bir de baktık ki adayım dediler.
Bu nasıl dürüstlük? Söz ağızdan bir kere çıkar. Siyasetçinin ağzından söz çıktıktan sonra onu bağlar. Sayın Kılıçdaroğlu bize dürüstlük dersi verme! Bak geldin bu ülkede başörtülü, örtülü giyinen bacılarımı tuttun rahibelere benzettin. Bunun bizimle alakası yok dedin daha sonra. Hep böyle diyorsun zaten. 24 saat önce farklı 24 saat sonra farklı. Ve utanmadan sıkılmadan: Hükümet görevini yapsın. Hükümet onun talimatıyla değil ama eşşeği sağlam kazığa baklamak için görevini yaptı ve bunun Avcılar Belediyesi başkanlığı tarafından yaptığı meydana çıktı. Dürüst ol dürüst. Bize dürüstlük verme! Bu sizin ilk yanlışınız değil. Nitekim İçişleri Bakanınız açıklamayı yaptı. Senin şimdi milletten ve bizden özür dilemen gerekir.
Ama bu bir cibiliyet meselesi cibiliyet. Sen kalkacaksın bu ülkede benim başörtülü bacıma, kardeşime rahibe benzetmesi yapacaksın. İşte onun için buradan çıktıktan sonra kapı kapı dolaşacağız. 12 Eylül'de bu sandıkta bunlara en güzel cevabı vereceğiz. Aynı şeyi 411 olayında yaşamadık mı? MHP'yle elele verdik mi? Birlikte anayasa değişikliğine karar verdik. Eğitim ve inanç özgürlüğü elinden alınan kızlarımız için bu anayasa değişikliğini yaptık mı?
Ana muhalefetin lideri çıkmış diyor ki, başörtü meselesini ben hallederim. Kimse inanmıyor. Kimsenin inanmadığını anlayınca şunu söylemeye başladı: Olur ya bir gün başını örter bir gün açar. O senin karakterin. Ve ne oldu? Bunlar Anayasa Mahkemesi'ne götürdü mü, götürdü. Anayasa Mahkemesi bunların istediği istikamette karar verdi mi? Peki mahkemeye giden yazıda senin imzan yok muydu? Kimi aldatıyorsun Kılıçdaroğlu! Dürüst ol dürüst! Bunlar da dürüstlük yok.
Şimdi anayasa değişikliği yapıyoruz. Peki bunlardan anayasa değişikliğiyle ilgili bir açıklama duydunuz mu? Böyle bir şey yok. Ben size soruyorum biz diyoruz ki Anayasa Mahkemesi'ni değiştiriyoruz. Yeni bir teşkilat yapısı. Şu anda 11 üyesi var. Maşallah sizin bu azminiz evelallah herşeyi halleder. Şimdi 4 yedeği var 15 oluyor. İki tane daha ilave oluyor. 17 oluyor. Bu iki üyeyi Cumhurbaşkanımız hukukçulardan seçecek. Meclisin Anayasa Mahkemesi'ne seçeceği üye yok tercih edeceği üye var. Barolar üç tane isim gönderecek. Bunlardan bir tanesini meclis tercih edecek. Çağatay Bey, şu bayanın elindeki evrakı al.
HSYK'ya kürsü hakimleri seçim yapacak. Bunlar bunu bile hazmediyoruz. Biz milletimize efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik deyip, hizmet etmek istiyoruz. İstanbul, söz sende, karar sende, yetki send, mühür sende. Şimdi soruyorum çetelerle mücadeleye evet mi, büyük ve itibarlı Türkiye'ye evet mi, ileri demokrasiye evet mi, aydınlık bir Türkiye'ye evet mi? Öyleyse İstanbul sevdamız millet oyumuz evet, tercihimiz evet. Sevgili kardeşlerimi İstanbul evelallah kararını verdi. Gece gündüz demeden kapı kapı dolaşacağız. Durmak yok yola devam edeceğiz. Bu bir kırılma ve sıçrama noktasıdır. Bunu sizlerle yapacağız. Biz gücümüzü halktan ve halktan alıyoruz.
Osmanlı'nın gönül mimarı Osman Gazi'nin hocası Şeyh Edebali ne güzel söylemiş, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" İstanbul'un ruhunda işte bu var. Süleymaniye'nin, Ayasofya'nın, Topkapı'nın, Dolmabahçe'nin mayasında, ruhunda, özünde işte bu anlayış var. Tarihimizin, sevgi medeniyetimizin kökeninde bu zihniyet var. İnsanı yücelteceksin ki, devlet yücelsin. İnsanı güçlendireceksin ki, devlet güçlenecek. Ama bizde ne oldu? 27 Mayıs 1960 bir darbe yaptılar. Seçimle gelmiş Başbakanı merhum Adnan Menderes'i ve bakanları idam ettiler.
Siyasetin üzerine çöktüler. Milli iradeyi boğmak istediler. Demokrasiyi ortadan kaldırmak istediler. Yaptıkları darbe millete vurdu. Hakka hukuka darbe vurdu. Ama hedeflerine ulaşamadılar. Milletin demokrasi yürüyüşünü engelleyemediler. 12 Mart'ta tekrar demokrasiye müdahale ettiler, 12 Eylül'de bir daha demokrasiyi kesintiye uğrattılar. Bitmedi 28 Şubat'ta bir kez daha milli iradeyi küçümsediler. Siyasetin üzerine karabasan gibi çöktüler. Siyasetin üzerine vaseyeti yerleştiler. İnsanı değil devleti merkezi aldılar. Vatandaşına hizmetkar olan değil vatandaşına buyurgan olan bir anlayışı söylediler.
Yeri gelince Atatürkçüyüz diyordu. Ama Cumhuriyetimizin banisi Atatürk 'Millete efendilik etmek yoktur, hizmet etmek vardır' diyordu. Bunlar akşam başka sabah başka. Sanal korkular yaydılar. Sanal tehditlerle milleti sindirdiler. Çetelerle mafyayla sinsi örgütlenmelerle ülkeye, millete istikamet çizmek istediler. Şimdi mafya ve çeteler var mı? Bunların karşısında bütün tehditlere karşı dimdik durduk. Böyle devam ettik böyle devam edeceğiz.
Şimdi bir şeyler duyuyoruz. İnternete takılanlar var, İmralı'yla görüşenler var. Bütün bunlar 12 Eylül'de 'evet'i engelleyelim, sakın sandığa gidilmesin. Bunun kampanyasını yapanlar var. Ama Diyarbakır evet dedi. Ve ben Diyarbakırlı kardeşlerime şunu söyledim AK Parti iktidarı hiçbir etnik unsurun iktidarı değil. Türkiye'deki 73 milyonun iktidarıdır. Türkü, Kürdü, Lazı, Boşnağı, Arabı, Gürcüsü, Romanı, Arnavutu hepsi benim kardeşim.