Mahalle baskısı yok

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün partisinin 60. Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşm...


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün partisinin 60. Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, Tophane'de bir sanat galerisine yapılan saldırıyla ilgili haberleri ve bu konudaki yorumları eleştirdi. Olayın abartılmaması gerektiğini söyleyen ve halk oylamasının ardıdan, Ak Parti'nin yaşam tarzlarına müdahale edeceği korkusunun yayılmak istendiğini ileri süren Başbakan Erdoğan, "Aynı bayat oyun tezgahlanmaya çalışılıyor" dedi.
Erdoğan, Tophane'deki saldırıyı, İnegöl ve Dörtyol'daki "kışkırtma" olarak nitelendirdiği olaylara benzetirken, "Denize giren bir mütesettir öğretmene, çocuklarının yanında saldırıp, boğmaya çalışmak tahammülsüzlük değil midir?" örneğini verdi. Sekiz yıllık iktidarlarındaki uygulamalara rağmen kaygı duyanlar varsa bu kaygıları gidermenin de boyunlarının borcu olduğunu belirten Erdoğan özetle şunları söyledi:
AYNI OYUN: Halk oylamasının ardından Ak Parti'nin yaşam tarzlarına müdahale edeceği korkusu yayılmak isteniyor, bundan artık bıktık. Aynı bayat oyun tezgahlanmaya çalışılıyor. 8 sene öncesinin arşivlerini çıkarın, hangi başlıklar varsa bugün de tıpa tıp aynı başlıklar var. Zihniyet aynı, değişen bir şey yok. Tekamül etmiyorlar, patinaj yapıyorlar. Milletin korkularını kaşımak, içini karartmak bir siyaset tarzı olabilir mi? Bu tür propagandalar milletin tercihi ile dalga geçmek değil midir?
DİKTATÖRLÜK SİVİL İŞİ DEĞİL: Sivil diktatörlük, Allah aşkına böyle bir kavram olur mu? Diktatörlük sivilin işi değildir. Sivil ve diktatörlük ifadesini yan yana koymak kadar büyük bir cehalet olmaz, bunlar cahillerin ta kendisidir. Mahalle baskısı, gizli ajanda, gizli gündem gibi, sivil vesayet gibi Ak Parti ile asla asla yan yana gelmeyecek kavramlar, bugünlerde bir kez daha ısıtılıp gündeme sürülüyor. Lokal bazı olaylar, gerçek nedenler gizlenerek bir korku ve baskı aracı olarak kullanılıyor.
BUNLAR BASİRETSİZ: İnegöl'de ve Dörtyol'da sergilenen kışkırtmalar, ki çok daha net belgeler, bilgiler açıklanacak, bunları duyacaksınız. Şimdi halk oylamasının ardından İstanbul'da Tophane'de sergilenmek isteniyor. Kendini bilmez çıkıyor, "evet'in sonucudur" diyor. Bunlar bu kadar basit, basiretsiz. Derdi fatura kesmek. Bir defa, olayları değerlendirirken samimi ve dürüst olalım. Lokal olayları manşet, sürmanşet atmak suretiyle sanki Türkiye'yi böyleymiş gibi göstermek, doğru şeyler değil.
TOPHANE'Yİ İYİ BİLİRİM: Dünyanın her yerinde buna benzer olaylar olur. Aşırı bir şekilde bunları abartmanın anlamı yok. Ben oranın çocuğuyum, tanırım, bilirim oraları, Tophane'yi sokak sokak bilirim. Bazıları yazıyor, "Başbakan artık konuşmalı" neyi konuşacağım? Vereceğiniz mesajlarla konuşmanın bir anlamı yok, konuşulacak şey bu. Bakanım da gitti, tarafları ziyaret etti, gerekli açıklamaları yaptı, olay emniyete yargıya intikal etti. Söylenecek tek şey herkesi mutedil hareket etmeye davettir. Nedir bu çılgınlık böyle, bu abartılı şekilde bunu vermek.
BASKISI YOK: 8 yıl boyunca kimsenin hayat tarzına müdahale etmedik. Açık söylüyorum, 8 yıl boyunca olduğu gibi bundan sonra da 73 milyon vatandaşın her bir ferdinin yaşam tarzı bizim teminatımız altındadır. Afedersiniz sanat galerisi, eğlence yerleri sadece Tophane Boğazkesen'de mi var? Birçok yerde sanat galerisi, eğlence yeri var. Hangisinde böyle bir olay duydunuz.  İşi bu kadar abartmanın anlamı yok. Biz hiçbir hukuksuzluğa izin vermeyeceğimiz gibi, hiçbir provokasyona da göz yummayız. Türkiye'de mahalle baskısı yoktur. Halkı kışkırtmayı, tahrik etmeyi adet haline getiren kirli oyunlardan medet uman kesimler vardır. Farklı yaşam tarzları, farklı dünya görüşleri bu topraklarda hep vardır bundan sonra da olacaktır. Herkes, herkesi sevmek, bağrına basmak zorunda değil ama saygı duymak ve tahammül etmek zorundadır.
YUHALAMAYA GÖNDERME: Yüzde 58 iradesine saygı duymayı beceremeyenlerin, çıkan sonucu tebrik edemeyenlerin yaptığı tahammülsüzlük değil midir? Uluslararası bir organizasyonda tüm dünyanın gözü önünde kendi ülkesinin devlet başkanını, başbakanını, meclis başkanını yuhalayanların yaptığı tahammülsüzlük değil midir? Birkaç köşe yazarı dışında, bu konu mesala hiç ele alınmadı.
Denize giren bir mütesettir öğretmene, çocuklarının yanında saldırıp boğmaya çalışmak tahammülsüzlük değil midir? Cumhurbaşkanı ve başbakanın görüşme çağrılarına nezaketen bile olsa karşılık vermemek tahammülsüzlük değil midir? İstediği sonuç çıkmıyor diye millete bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam demek tahammülsüzlük değil midir? İşadamlarını yeşil sermaye, kırmızı sermaye diye ayırmak tahammülsüzlük değil midir? Medyayı yandaş medya diye suçlamak, İslamcı diye tanımlamak tahammülsüzlük değil midir?
AYNAYA BAKSINLAR: Tahammül ve hoşgörü konusunu kaşıyanlar, milleti sınıflara ayıranlar önce dönüp aynaya baksın. 8 yılın ardından Ak Parti'nin, gizli ajandası olduğuna inanananlar varsa, bizi değil kendini sorgulasınlar. Bugün hâlâ samimiyetimizi test etmek gereği duyanlar varsa 8 yıl öncesinin ve bugünün Türkiye'sine baksınlar kararı ondan sonra versinler.
KAYGILARI GİDERECEĞİZ: Bütün bunlara rağmen hâlâ kaygısı olan vatandaşlarımızın kaygısını gidermek, benim de teşkilatımın da boynunun borcudur. Kendimizi daha iyi anlatmak için tüm kaygıları, korkuları, endişeleri gidermek için istismar zeminlerini kaldırmak için daha fazla çalışacağımızı daha fazla ter dökeceğimizi belirtmek istiyorum.

 

 

En fazla kamu yatırımı Tunceli'ye yapılıyor
Bize yapılan haksızlıkları, yanlışlıkları nazara alarak politika belirlemiyoruz. Ülke böyle yönetilmez, böyle yönetmiyoruz. Herkese aynı samimiyetle hizmet ediyoruz. Biz, o farklı renklerin haritalara yerleştirildiği yerlere de hizmet ettiriyoruz. Oranın da yolunu yapıyoruz, oranın da altyapısını yapıyoruz, oraya da hızlı treni getiriyoruz. Eskişehir'de "Hayır"lar fazla çıktı diye oraya farklı bir muamele uygulamıyoruz. Ne gerekiyorsa, ne yapılması gerekiyorsa hepsini yapıyoruz. Bugün Türkiye'de en fazla kamu yatırımı alan ilimiz Tunceli'dir. Hiçbir ayrıma tabi tutmadık, tutmayacağız. Neden? Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti'nin topraklarıdır o topraklar. 780 bin kilometre karenin her karışına biz bu hizmeti götüreceğiz. Efendim, "Orada farklı mezhepte insanlar yaşıyor..." Kim yaşarsa yaşasın, yaşayan insandır. Hizmeti götürürüz.

 

'Teröristlerle görüşme fantezimiz yok'
Başbakan Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, BDP eş başkanlarıyla görüştüğünü anımsatarak, benzer görüşmeleri CHP, MHP ile yapmak konusunda hiçbir ön yargı ve kabulleri olmadığını vurguladı. Erdoğan, şöyle devam etti: "Terörü sona erdirmek akan kanı, mutabakatla yeni bir anayasa yapmak için, ülkemizin kangren olmuş sorunlarını çözmek için tüm siyasi partilere bundan sonra da kapılarımızı ardına kadar açık tutacağız. Fakat, eğer bizden, birileri akıldanelik yapmak suretiyle terör örgütüyle görüşme talebinde bulunurlarsa kusura bakmasınlar, bizim terör örgütü ile görüşme gibi bir fantezimiz yok. Bunu biz yapamayız. Herkesin bunu bilmesi lazım.

'Resmi dil Türkçe'dir
Erdoğan, anadilde eğitim isteyenlere de şu kurşılığı verdi: "Ana dilde bir defa kendi bölgenizde nerede isterseniz isteyin kurslarınızı açabilirsiniz. Ama bizden resmi olarak ana dilde bir eğitim beklemeyin. Çünkü Türkiye'nin resmi dili Türkçe'dir."
12 Eylül' de "hayır" diyenlerin de kazandığını belirten Erdoğan örtülü biçimde, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı Tansel Çölaşan'ın açıklamalarına göndermede bulunarak, "Ben, sizlere 'evet diyenler gaflet, dalalet, hıyanet içindedir' demiyorum. Bu zihniyeti telin ediyorum, lanetliyorum. Bu zihniyet bölücüdür. Bunlar rantiye şebekeleridir" dedi. Erdoğan, yeni anayasa konusunda da 12 Eylül akşamı itibarıyla start verdiklerini söyleyerek, "Herkes çalışmasını yapsın, biz de çalışmamızı yapıyoruz. 2011 genel seçimlerinden sonra teklifimizi yaparız" dedi.