Referandumda her 'evet' oyu babamın ruhuna bir Fatiha'dır
Üzerinden yarım asır geçmesine rağmen Türkiye hâlâ 27 Mayıs 1960 darbesinin acısını yaşıyor.
Dönemin başbakanı Adnan Menderes'i idam sehpasına götüren cuntacıların rayından çıkardığı sistem, bir daha yerine oturmadı.
Daha sonraki modern, postmodern bütün darbeler 27 Mayıs'ın ürünüydü. Bu sebeple, Adnan Menderes'in hayatta kalan tek oğlu Aydın Menderes, 12 Eylül darbecilerine yargılanma yolunu da açan anayasa referandumunu sabırsızlıkla bekliyor. "Her 'evet' oyu, merhum Adnan Menderes'in ruhuna okunmuş bir Fatiha yerini tutacaktır." diyen Aydın Menderes'e göre reform paketi halkın onayından geçerse 50 yıldır Türkiye'nin içine sokulduğu kaos ve terör ortamı sona erecek, vesayet rejimi ortadan kalkacak ve millî irade yeniden egemen olacak.
27 Mayıs 1960 darbesi olduğunda 14 yaşında olan Aydın Menderes, 12 Eylül referandumuyla ilgili Zaman'a değerlendirmelerde bulundu. Oğul Menderes, bugünkü birçok sorunun altında yatan ana sebebi 'vesayet rejimi' olarak görüyor. Bunun başlangıç adresini de 27 Mayıs darbesi olarak gösteriyor. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesinin Cumhuriyet'in üç kurucu öğesinden birisi olduğunun altını çizerken şu tespitleri yapıyor: "27 Mayıs'tan sonra ise Türkiye'de bir vesayet rejimi kurulmuştur. 'Yeter! Söz milletindir' tanımı geçerliliğini yitirmiştir. Milli irade ortadan kaldırılmıştır. Şimdi 'evet' olarak verilecek bütün oylar 27 Mayıs'ın kurduğu vesayet rejimini ortadan kaldıracaktır."
Aydın Menderes, sandıklardan 'evet' oyunun fazla çıkacağı kanaatinde. 'Hayır' kampanyası yürüten parti yöneticilerine ise, "Milletimizin önüne demokrasi ve hukuk devleti için gelmiş bulunan büyük bir fırsatın kaçırılması için uğraş vermektesiniz. Bu, size yakışmıyor." diye sesleniyor. "Partilere bir ders vermek istiyorsanız sık sık yapılan seçimlerle sürekli sandık önünüze gelir." diyen Menderes, "Ama partileri değil, milletin bizatihi kendisini ilgilendiren böyle bir anayasa değişikliği fırsatı 50 yıl sonra geldi; bu fırsat kaçarsa bir daha ne zaman gelecek bilinmez." uyarısında bulunuyor.
DP DİYE BİR PARTİ KALMADI
Aydın Menderes, 'hayır' kampanyası yürüten Demokrat Parti (DP) ile ilgili de çarpıcı tespitlerde bulundu. "Demokrat Parti diye bir parti artık yoktur. Çoban Sülü, sürüsünü dağıtmıştır. Sözlerini dinleyecek kimse kalmamıştır." diyen Menderes, günümüzde DP'nin Sabih Kanadoğlu'nun ve Tansel Çölaşan'ın sözcülüğünü yaptığını belirtiyor.
Anayasa değişikliğinin, 1970 öncesinden başlayarak bugüne kadar devam eden terör olaylarıyla ilgisi üzerinde de duran Aydın Menderes'in yorumu dikkat çekici: "1961'deki anayasayla kurulan yüksek yargı ve askerden oluşan oligarşik yapı, Türkiye'ye vesayet rejimini getirdi. Bu tarihten itibaren işbaşına gelen hükümetler bugünkü AK Parti hariç, güvenlik kuvvetlerine ve istihbarat örgütlerine hiç dokunamadılar. Böylece terörü önlemekten sorumlu olan iktidarlar, bunu yerine getirmekle mükellef organları bir türü denetim altına alamadı. Eğer bu anayasa değişikliği kabul edilmez ve bunun sonucunda yeni bir anayasa yapılmazsa bu yapı sürer. Davul seçilenlerin boynunda, tokmak başkalarının elinde olmaya devam eder."
Daha sonraki modern, postmodern bütün darbeler 27 Mayıs'ın ürünüydü. Bu sebeple, Adnan Menderes'in hayatta kalan tek oğlu Aydın Menderes, 12 Eylül darbecilerine yargılanma yolunu da açan anayasa referandumunu sabırsızlıkla bekliyor. "Her 'evet' oyu, merhum Adnan Menderes'in ruhuna okunmuş bir Fatiha yerini tutacaktır." diyen Aydın Menderes'e göre reform paketi halkın onayından geçerse 50 yıldır Türkiye'nin içine sokulduğu kaos ve terör ortamı sona erecek, vesayet rejimi ortadan kalkacak ve millî irade yeniden egemen olacak.
27 Mayıs 1960 darbesi olduğunda 14 yaşında olan Aydın Menderes, 12 Eylül referandumuyla ilgili Zaman'a değerlendirmelerde bulundu. Oğul Menderes, bugünkü birçok sorunun altında yatan ana sebebi 'vesayet rejimi' olarak görüyor. Bunun başlangıç adresini de 27 Mayıs darbesi olarak gösteriyor. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesinin Cumhuriyet'in üç kurucu öğesinden birisi olduğunun altını çizerken şu tespitleri yapıyor: "27 Mayıs'tan sonra ise Türkiye'de bir vesayet rejimi kurulmuştur. 'Yeter! Söz milletindir' tanımı geçerliliğini yitirmiştir. Milli irade ortadan kaldırılmıştır. Şimdi 'evet' olarak verilecek bütün oylar 27 Mayıs'ın kurduğu vesayet rejimini ortadan kaldıracaktır."
Aydın Menderes, sandıklardan 'evet' oyunun fazla çıkacağı kanaatinde. 'Hayır' kampanyası yürüten parti yöneticilerine ise, "Milletimizin önüne demokrasi ve hukuk devleti için gelmiş bulunan büyük bir fırsatın kaçırılması için uğraş vermektesiniz. Bu, size yakışmıyor." diye sesleniyor. "Partilere bir ders vermek istiyorsanız sık sık yapılan seçimlerle sürekli sandık önünüze gelir." diyen Menderes, "Ama partileri değil, milletin bizatihi kendisini ilgilendiren böyle bir anayasa değişikliği fırsatı 50 yıl sonra geldi; bu fırsat kaçarsa bir daha ne zaman gelecek bilinmez." uyarısında bulunuyor.
DP DİYE BİR PARTİ KALMADI
Aydın Menderes, 'hayır' kampanyası yürüten Demokrat Parti (DP) ile ilgili de çarpıcı tespitlerde bulundu. "Demokrat Parti diye bir parti artık yoktur. Çoban Sülü, sürüsünü dağıtmıştır. Sözlerini dinleyecek kimse kalmamıştır." diyen Menderes, günümüzde DP'nin Sabih Kanadoğlu'nun ve Tansel Çölaşan'ın sözcülüğünü yaptığını belirtiyor.
Anayasa değişikliğinin, 1970 öncesinden başlayarak bugüne kadar devam eden terör olaylarıyla ilgisi üzerinde de duran Aydın Menderes'in yorumu dikkat çekici: "1961'deki anayasayla kurulan yüksek yargı ve askerden oluşan oligarşik yapı, Türkiye'ye vesayet rejimini getirdi. Bu tarihten itibaren işbaşına gelen hükümetler bugünkü AK Parti hariç, güvenlik kuvvetlerine ve istihbarat örgütlerine hiç dokunamadılar. Böylece terörü önlemekten sorumlu olan iktidarlar, bunu yerine getirmekle mükellef organları bir türü denetim altına alamadı. Eğer bu anayasa değişikliği kabul edilmez ve bunun sonucunda yeni bir anayasa yapılmazsa bu yapı sürer. Davul seçilenlerin boynunda, tokmak başkalarının elinde olmaya devam eder."