Bu üniversitede okumayı kim istemez?

Yeni bir üniversite ama gözü yüksek puanlı öğrencilerde. Vaadleri yüksek. Başarılı öğrenci gelsin, onlara eğitim verelim ve başarılı öğrenci hiç para ödemesin diyor. Üstelik öğrencilerine iş garantisi de veriyor...

Bu üniversitede okumayı kim istemez?
Tüm TIP öğrencilerine yüzde 100 burs ve sağlık bilimi fakültesine iş garantisi veren üniversite özellikle yüksek not almış öğrencilere ücretsiz ve kaliteli eğitim içinr bizi seçin çağrısı yapıyor. Niçin diye sorduk!

Medipol Üniversitesi’nin kurucu rektörü Prof. Dr. Sabahattin Aydın, yeni kurulan İstanbul Medipol Üniversitesinin tüm TIP öğrencilerine yüzde yüz burs, sağlık bilimleri fakültesine yüzde yüz iş garantisini nasıl sağladığını, üniversitenin şartlarını, imkânları, amaçlarını ve hedeflerini açıkladı. Üniversitenin nasıl bir kadro ile hangi hassasiyetleri gözeterek eğitim vereceğini anlatan Prof. Dr. Sabahattin Aydın, eğitim görmeyi isteyen öğrencilerin dikkat etmesi gereken hususları da açıkladı.

> Sağlık Bakanlığı Müsteşar yardımcılığından ayrılarak ünlü bir markanın adını taşıyan iddialı bir üniversitenin kurucu rektörü oldunuz. Üniversitenin kurulması fikri nasıl doğdu? Siz projenin içinde nasıl yer aldınız?

>Daha önce 100.Yıl üniversitesinin özellikle TIP fakültesinin kuruluşunda da bulunmuştum. 7 yıl Sağlık Bakanlığı’nın yeni sağlık politikalarının oluşmasında aktif görev yaptım. Daha sonra bu göreve davet edildim. Biliyorsunuz önce üniversite kuruluyor, daha sonra rektör atanıyor. Dolayısıyla ben bir yasal olarak kurulmuş bir üniversitede örgütsel anlamda kurulması açısından davet edildim ve görevlendirildim. Tabi bu süreçte gerek Mütevelli heyeti gerekse birlikte çalıştığım mesai arkadaşlarımla birlikte üniversiteyi en kusursuz şekilde oluşturmak için gayret sarf ettik.

1996’dan sonra da Türkiye’de üniversite anlayışında hızlı bir değişim başladı. Vakıf Üniversite’leri devreye girdi. İlk yıllar 5-6 üniversite vardı ama özellikle son dönem hem YÖK’ün politikaları hem de Meclis’in destek vermesiyle Vakıf Üniversitelerinin sayısı hızla arttı. Şu anda 51 tane Vakıf Üniversitesi kurulmuş durumda.

Bu süreçte ilhassa hizmet sektöründe öne çıkmış büyük kuruluşlar eğitim alanında da yatırım yapmak, hizmet anlamında o alanda da var olma gayreti içine girdiler. İlk baştaki firmaları hatırlarsanız az sayıdaydı. Daha sonra bu alanda bilhassa Sağlık Alanında tecrübeli firmalarda girmeye başladı.

Yalnız tabi şunu özellikle belirteyim Türkiye’de yasal olarak henüz bir şirket üniversitesi kurulamıyor. Vakıf Üniversitesi kuruluyor. Yani kar amacı gütmeyen ve ancak firmaların bağış yoluyla bir Vakıf oluşturarak devam ettirebileceği bir üniversite anlayışı var. Türkiye şartları buna imkân veriyor ama Dünya’da şirket üniversiteleri de var.

O yüzden Medipol Hastanesi bir vakıf kurdu ve vakıf da üniversiteyi kurdu. Dolayısıyla hastanenin kurduğu Vakfın Üniversitesi olduğu için üniversitemiz Medipol adını taşıyor. Medipol Sağlık Grubu’nun 10 yıllara dayanan bir tecrübesi var. Sağlık sektöründe önemli bir yer ediniyor. Bu alanda da önemli hizmetlere atacağına inanıyorum.

>Özellikle özel hastanenin veya sağlık kuruluşunun bir üniversite kurması bilimsel açıdan bakıldığında ileride risk doğurmaz mı? Bu açıdan çok tehlikeli bir görevdesiniz, Kapitalist Dünya’da örneklerini görüyoruz bunun. Mesela yapacağı hizmetle ya da üreteceği ürünle ilgili bilimsel araştırmaların verilerini, sonuçlarını kuruklar yönlendirmeye kalkabilir, baskı kurabilir? Üniversite böyle bir baskıya karşı durabilir mi?

> Üniversite bu konuda özerkliğini yasalarla garanti altına almış durumda. Yani kurucu bir vakıf da, o vakfı destekleyenin arkasındaki herhangi bir şirket de olsa Türkiye’de akademik özgürlük Anayasal olarak teminat altındadır. Hatta Kamu üniversitelerinde bu anlamda mali özgürlük dahi yoktur ama Vakıf Üniversitelerinin mali özgürlüğü de var. Yani kurucu vakıf, kurucu şirket üniversitenin bütçesine dahi müdahale edemiyor. Dolayısıyla bu açıdan bahsettiğiniz riskin olmadığını düşünüyorum.

Aksine ben bunun üniversiteye artı değer katacağını ve faydası olacağını düşünüyorum. Çünkü eğer Türkiye’de öne çıkmış, - illa sağlık olmak zorunda da değil- bir sektör bir üniversite kuruluşunu öncülük ediyorsa aslında o sektörün en büyük ihtiyacı olan kaliteli insan yetiştirilmesinde de önemli teşvik unsuru oluyor.

Bu açıdan hastane gruplarının ya da sağlık şirketlerinin Vakıf Üniversitelerinin kurulmasına öncülük etmesi bence dediğiniz gibi büyük risk oluşturmak yerine daha kaliteli sağlık personelinin yetiştirilmesi, çok sayıda ve kaliteli sağlık kaliteli sağlık personeli yetiştirmesi, o sektörün açığının kapatılması açısından önemli rol oynayacak diye düşünüyorum.

Şöyle söyleyeyim; mesela Medipol Üniversitesi olarak biz Sağlık Bilimleri Fakültesini bitiren öğrencilerimize iş garantisi veriyoruz. Niye iş garantisi veriyoruz? Birincisi sektör olarak biz farkındayız ki bu alanlarda ciddi açığımız var. Sadece bizim grubumuzun değil bütün diğer sağlık kurumlarının, kamu devlet hastanelerinin, üniversite hastanelerinin de bugün hemşire sıkıntısı var. Bu eksikliğin tedarikinin sıkıntısı çekiliyor. Bunu benim kuruluşumda rol aldığım, desteklediğim ve kaliteli eğitim verildiğine emin olduğum bir yerde bana nitelikli hemşire yetiştirilirse benim için bu çok daha iyi değil mi? Hatta sadece bize değil tüm sağlık sektörünün ihtiyacına hitap edilecek bu alanda. İşte bu yüzden bence bu tür sağlık gruplarının bilhassa sağlık yönünde eğitim veren üniversiteye yönelmesi tersine bir risk oluşturmuyor, kaliteli sağlık personelinin daha kısa sürede yetiştirilmesi için önemli bir motivasyon aracı haline geliyor.

Adına baktığımız zaman sadece sağlık alanında hizmet verecek bir üniversite gibi algılanıyor Medipol Üniversitesi. Algıladığımız gibi mi yoksa yoksa başka alanlarda da eğitim olacak mı?

Aslında sadece sağlık alanında eğitim verilecek bir kurum değil. Kuruluş kanununda 10 ayrı fakülte, 3 yüksek okul, 2 tane de enstitüye sahip olması gerekiyor. Ve güzel sanatlardan işletmeye kadar, mimarlık mühendislikten eğitim fakültesine kadar geniş bir yelpazede hizmet vermesi hedefleniyor. Sadece sağlık alanına yönelmeye odaklı bir eğitim kurumu değil Medikal Üniversitesi.

Fakat ilk öğrenci aldığı yıl, ilk açtığı lisans programlarının açışından şöyle bir değerlendirme yapıldı. En önce atacağımız adımlar birikimimizin en iyi olduğu ve uygulama alanında zaten mevcut yatırımlarımızın hazır olduğu alanlarda olmalıydı. Bu açıdan aslında geçmişteki sağlık sektöründeki hizmet birikimini, eğitime aktarma açısından kolay bir köprü oluşturuldu. Bu yüzden ilk yıl öncelikle sağlıkla ilgili bölümler açılıyor.

Bu arada şunu da belirteyim sadece Medipol Hastanesini düşünmeyin. Şu anda sadece Bağcılar’da 480 yataklı Türkiye’nin en büyük özel hastanesi Eğitim hastanemiz olarak tamamlanmak üzere. 3 ay sonra açılışını yapıyoruz. Aslında biz üniversitede eğitim alanı olarak öncelikle orayı düşünüyoruz. Daha 1. sınıftan öğrencilerin eğitim uygulamasının içinde olabilecekleri büyük bir eğitim hastanemizde hazır. Bu açıdan da büyük bir avantaj sahibiyiz. İşte bu yüzden ilk yıl sadece TIP, eczacılık ve sağlığın diğer bölümleri için sağlık fakültesini açarak yola girdik. Mesela yüksek okul açıp iki yıllık ön lisans programları dahi açmadık ilk yıl. Çünkü ayakları yere sağlam basan kadrosu güçlü bir lisans eğitimi ile ortaya çıkmak istedik. Gelecek yıl kolaylıkla ön lisans eğitimini yine sağlık mesleklerinin, laborant gibi alanlarında da gelişmemiz son derece kolay olacaktır.

Peki başka hangi branşlar düşünülüyor? Neler olacak Sağlık dışında mecbur kurulması gereken branşlar?

Eskiden Fen-Edebiyat Fakültesi kurmak gibi zorunluluklar vardı, bunlar kalktı. Altyapı tamamlandıkça açılacak branşlar da netleşecek. Bu yıl için 7 program açtık. Öncelikli olarak sağlık, önümüzdeki yıl bunların yüksekokulları devreye girecek. Ve muhtemelen Hukuk ve İşletme fakülteleriyle de yolumuza devam etmeye çalışacağız. Ancak bütün bunlar için Kavacık Kampusümüzün inşaatını bekliyoruz. Kavacık’ta şu anda proje aşamasında 250 dönümlük bir kampus alanımız var. Mevcut binamızda diğer fakülteleri eğitime almamız mümkün değil. Önümüzdeki yıl aslında kampusumuzun hizmete girmesiyle biz de genişleyeceğiz.

İmkanlar açısından Türkiye’nin en şanslı hastanesi olacak gibi görünüyor.

-Benim de kanaatim öyle evet.

>Fen-Edebiyat deyince zihnimde bir hatıra canlandı. Arnavutluktan bir arkadaş Balkan Kongresinde sunduğun tezde “Biz Türkiye’ye öğrenci gönderiyoruz ama hepsi Türk Dili ve Edebiyatı uzmanı olup geliyor. Bu mesleği yapmak isteyen binlerce eleman var onlara iş bulamıyoruz. Niye başka alanlarda öğrenci eğitim, istihdam sorunu çıkmazdan kurtaramıyoruz” diye isyan ediyordu…

>Doğru bir tespit. Zaten YÖK de sanırım onun için Fen-Edebiyat zorunluluğunu kaldırdı. Eskiden öyleydi üniversitelerde en az 3 fakülte olmalı biri Fen-edebiyat olmalı şeklindeydi uygulama. O değiştirildi. Nedir onun mantığı bilmiyorum. Aslında şu var Fen-Edebiyat yani Biyoloji, Kimya, Fiziğiyle birlikte koyarsanız bilim adamı yetiştirmek için uygun bir faktültedir. Fakat onun altyapısını oluşturmanız lazım. Bunun için öncelikle yüksek puanlı, kaliteli öğrenciyi oraya çekmeniz, ilgi odağı oluşturmanız lazım. İkincisi; o öğrenciye araştırma laboratuarları ve lisans sonrası eğitim imkanı vermeniz lazım. En önemlisi de o alanın ülkede cazip olması lazım. Araştırma geliştirmenin ülkede cazip olması lazım. Ülkede sanayi böyle araştırma, geliştirmeyi henüz desteklemiyorsa, henüz bu anlamda yeşermiş bir vasat yoksa Fen-Edebiyat fakültesi 4 yıllık okuyup meslek edinilmeyen fakülteye dönüşür.

Bu bağlamda değinmemiz gereken bir konu daha var. Siz siyaset ve bürokrasiyi de iyi bilen, o ortamın içinden gelmiş bir bilim adamısınız, mantığını az çok anlamışsınızdır ama yeni üniversite açılıyor ve öğretim elemanında yabancı dil bilme zorunluluğu aranmıyor! İyi güzel de hangi bilime bakarsanız bakın Türkçe literatür yok ki! Asıl kaynaklara inemeyecek bir öğretim üyesi ne öğretecek? Lise bilgisiyle ders mi verecek üniversitede?

>Aslında haklısınız ve hassas bir noktayı yakalamışsınız ama işaret etiğiniz gibi arka planını iyi algıladığım bir konu. İzniniz olursa o konunun biraz gerisine gidebilir miyim?

> Tabi mi çok da iyi olur çünkü bu konu şahsen en yadırgadığım konulardan birisi. Ana literatürden beslenmeyen bir akademisyen nasıl bilim adamı yetiştirebilir ki?

-Evet. Meseleye şöyle bakmak lazım: İl bazından baktığınızda yani ilde çalışan, ilde yaşayan vatandaşlar, esnaf, ilin ileri gelenleri, valisi, kaymakamları vs. açıdan baktığınızda veya politik açıdan, yerel yönetimler ve belediyeler açısından baktığınızda, Üniversitenin her şeyini değiştiriyor.

Üniversite ilin en başka demografik yapısını değiştiriyor, sosyal, kültürel yapısını değiştiriyor, ekonomisini değiştiriyor… Dolayısıyla bu açıdan illerdeki vatandaşlarımızın ve bütün yöneticilerimizin ve siyasetçilerin illerine üniversite istemeleri en doğal haklarıdır.

Empati yaparak olayı analiz etmeye çalışalım. Bu taraftan baktığımda ciddi bir ekonomi transferi de yapıyor. Sadece üniversite personelinin maaşı değil, gelen öğrencinin oraya getirdiği ekonomik hareketlilik bile gerçekten ilde çok şey değiştiriyor. Bu olayın bir yönü. Öte yandan öğretim üyelerini büyük illere odaklamışsınız, yığmışsınız. Öğretim üyesinin ailesiyle refah içinde yaşayabileceği, en azından alıştığı o ortamı o illerde sağlamamışsanız dolayısıyla öğretim üyesini orada bulmanız zor. Yani o üniversiteye öğretim üyesi bulmanız gerçekten zor. İşte bu noktada o sizin dikkatinizi çeken gariplik yaşanıyor. Bence üniversitelerin oralara açılması yanlış değil ama bizim bundan sonra hızlı bir şekilde bir politika geliştirip öğretim üyeleri için, kaliteli öğretim üyeleri için de cazip şartları oluşturmamız lazım. Öyle yabancı dil bilmeyen değil. Yurtdışında doktorasını yapmış belki yabancı eğitim verebilecek düzeydeki öğretim üyelerinin oraya gitmesini sağlayacak bir model oluşturmamız lazım. Yoksa üniversite açmayarak sorunu çözemeyiz.

>Bu konuda sizinle hem fikirim. Benim bu tarz gelişme açılımlarına itirazım yok. Ama en azından birkaç ilim dalında Türkçe literatür oluşturmadan yabancı dil bilmeyen öğretim üyesi almak gibi yanlış uygulamalardan da bir an önce kurtarılması lazım üniversitelerin. Üniversiteyi dershane olarak görüyorlarsa o başka…

>Tabi ki her bilimin takip edilebileceği yoğunlaştığı bir literatür var. Bunun en yaygını İngilizce şu anda Dünya’da. Ama bazı branşlar için değişebiliyor. Mimarlık için Almanca oluyor, İslam Tarihi ise Arapça olabilir vs. Onu bırakın aslında yabancı dil aslında bir kişinin Dünya’ya açılan ilahi penceresi. Bir bilim adamının aslında o vizyonu kazanabilmesi için kendi bilimindeki litaratürü de takip etmenin ötesinde vizyon açısını geniş tutabilmek için dahi yabancı dile ihtiyacı var. O açıdan tabi ki bizim yabancı dile teşvik etmemiz lazım ama şunu da söyleyeyim ben kendim yabancı dil eğitimi görmüş bir insanım, Darüşşafaka Lisesi mezunuyum. Eğitimin Türkçe olmasından yanayım. Yabancı dil bilinmesi tamam ama anadilden eğitim alınması gerektiğini savunuyorum

>Bu konuda ben de sizi destekliyorum.

-Yabancı dili öğretmek başka bir şey mutlaka öğretilmelidir ama eğitim öğrencinin kendi anadilinden olursa iletişim kurma, bilgiyi aktarma, bilimi o dille düşünebilme kapasitesini geliştirme çok daha kolay olur.

>Türkçeyi bilim dili haline getirmek için çalışmak ayrı bir şey ama şu anda Türkçe sanki bilim diliymiş gibi yabancı dili önemsememe kötü bir şey. ’’Eleman alacağız yabancı dil bilmesine gerek yoktur’’ Böyle saçma bir üniversite çağrısı olabilir mi? Maalesef oldu!

- Bağlantılı olarak kendi uygulamamıza geleyim. Biz mesela Medipol Üniversitesi’nde açtığımız bölümlerde, Tıp ve Diş Hekimliği için zorunlu yabancı dil koyduk. Hazırlık sınıfında yabancı dil zorunluluğu getirdik. Eğitimimiz Türkçe olacak. Sadece YÖK’ün zorunlu bir İngilizce ders zorunluluğu var onu sağlayacağız. Ama temelde Türkçe eğitimi vermemize rağmen TIP ve Diş Hekimliğine yabancı dil koymamızın sebebi şu; hazırlık sınıfı; artık Türkiye’de TIP bilhassa diş hekimliği de pratisyenlik üzerinde kalmıyor, uzmanlaşmaya gidiyor yani kişiler bitirdikten sonra bu fakülteyi belli dallarda uzmanlık yapmak istiyorlar. Ve uzmanlık eğitimi de gerçekten artık yabancı dili takip etmeden iyi bir uzmanlık eğitimi almak, alsanız da o kaliteyi sürdürebilmek çok mümkün görünmüyor. O yüzden Türkçe eğitim yapmayı hedeflememize rağmen, dedik ki bu iki alanda önce bir yıl yabancı dil verelim öğrencimize yabancı dil bilerek Tıbbı ve Diş Hekimliğini okusun. Biz özellikle bu konuya özen gösterdik. Türkiye’de bilhassa 90’lı yıllarda belli mühendislik dalları çok öne çıktı TIP eskiden çok yavaşken daha aşağı seviyelere düştü. Ancak son 4 yılda Türkiye’de Tıp Fakültesi tercihleri gittikçe yükselmeye başladı. Ancak Vakıf Üniversiteleri, paralı eğitim girince şöyle bir algı oluştu, düşük puanlı öğrenciler de artık parasını verince tıp okuyor diye. Şimdi Tıp gerçekten zor bir eğitim. Bu zor eğitime talip olan öğrencinin de gerçekten seçkin olması lazım. O zorluğa göğüs gerebilmesi için. O yüzden yüksek puanlı öğrencinin tıbbı seçmesi sadece o eğitimin ve okul açısından değil hepimizin geleceği açısından da önemli.

Peki düşük puanlı birisi ‘Kendimi filanca alanda yetenekli görüyorum ama yeterli eğitimi alamadım fakat başaracağıma inanıyorum’’ derse?

-Şu anda biz mecbur olarak yüksek puan alan öğrencileri tercih ediyoruz. Onun için de bakın daha yeni kuruluyor olmamıza rağmen, tamamen bütün kaynaklarımızı bağışla yürütmemize rağmen, yani şu anda üniversitede hiçbir gelirimiz olmamasına, tamamen destekle yürümesine rağmen TIP Fakültesinde gerçekten üst derecedeki öğrencilere talibiz. Ve öğrencileri almak için hepsini burslu alıyoruz. Bu yıl ücretli öğrenci kabul etmiyoruz. Baştan söyledim, Vakıf Üniversitesinin mantığı kar amacı gütmemektir. Zaman zaman fedakarlık gerekiyorsa sizin misyonunuz doğrultusunda bu fedakarlığa katlanacaksınız. Dolayısıyla biz böyle bir şeyi de vurgu yaparak özellikle bu sorumluluk alanını da hatırlatarak bu alanda tamamen ücretsiz okutacağımız bu burslu öğrencileri kabul ediyoruz.

>Kadronuzu oluşturdunuz mu? Kimler var? Kadro oluştururken nelere dikkat ettiniz?

-Şu an kadromuzun %95’i oluştu. Tabi oluştu derken, YÖK’ün web sitesine girdiğinizde sınırlı bir kadromuz görünüyor sadece orada. Çünkü akademik kadroyu atamanın kanuna tabi bir süreci var.Bu süre 2 ay ve 5 ay arasında değişebiliyor. En hızlı 2 ayda yapabiliyorsunuz. İlan süreci var, ilana başvuru süreci var, her bir akademik dosyanın hazırlanıp jürilere gönderilmesi var, jüriler 1-2 ay arasında cevap veriyor, o cevapların yönetim kurulunda değerlendirilmesi var vs. Bu süreçte atama işlemi tamamlanmış değil bütün öğretim üyelerimizin. Ama 1-2 temel birim açığımız dışında hemen hemen temel birimler tamamlanmış durumda. Hazırlık sınıfımız şimdiden tamam. Biliyosunuz TIP, diş hekimi hatta eczacılık da ilk yıl eğitimi temel birim eğitimidir. Klinik eğitimi değildir. Temel eğitimle ilgili öğretim üyelerimiz büyük oranda tamamlanmış durumda. Eksik olan alanımızda şu andaki devlet üniversitelerinden derse gelen hocalarımızla devam edecek. Aslında ilk 2 hatta 3 yıl klinik hocalarına ihtiyaç yoktur TIP eğitiminde. Ondan sonra yoğun olarak ihtiyaç vardır. Ancak genellikle bizim de en kolay bulduğumuz öğretim üyesi odur. Çünkü zaten hastanelerimizde çalışan onlarca Doç. Doktor operatörümüz var. Yani sadece onların kadroya alınması dahil bizim kadromuzu çok şişmiş gösterebilir. Ama biz şu anda ona dahi öncelik vermedik. Yani o ikinci plandaki bir işimiz. Bizim amacımız kadromuzun kalabalık görünmesi değil. Bizim amacımız kaliteli eğitimi verebilecek en öncelikli hocalarımızın şu anda göreve başlaması. Onun için şu anda az sayıda klinik hocamız tabii var. Bölüm başkanımız olacak bu arada bize klinik eğitimi hazırlamada destek olacaklar. Ama şunu söyleyeyim size; kendi müessesemizdeki akademik kadrosu olan hocalarımızı dahi henüz üniversite bünyesine alma gibi bir gayret içine girmedik. Şu anda yoğun olarak temek bilimlerin bütün kadrolarını kaliteli hocalarla oluşturmaya çalışıyoruz.

>Yani öğretim üyelerinde seçicisiniz, öğrenci de seçicisiniz ama buna rağmen para kazanmayı hayal etmiyorsunuz. Hep böyle bağışlarla mı devam edeceksiniz?

-Birincisi Vakıf olarak tabi ki hastaneler grubundan maddi desteği isteyeceğiz, o destek devam edecek. Umarım gelecek yıllarda bu ilk yıl olmaz ama 2-3 yıl sonra umarım kendi giderlerimizi karşılayabilecek düzeye gelebiliriz. Kendi öğrencilerimizin ödediği ücretler artı üniversitelerin başka faaliyet alanları oluyor. Mesela biz en yakın zamanda bir KPSS kursu gibi kurslar açmaya başlayacağız. Sürekli eğitim sistemimiz devreye girecek yani iş, sanayi sektörünün meslek içi eğitimini de sağlayacak alanlara gireceğiz. Bunlar üniversiteye ek gelir sağlayan şeyler. Bütün bunlar bile bu gelirlerle üniversitelerin dönmesini düşünüyorsanız, çok yoğun ve kalabalık öğrenci sınıfları yapmanız gerekir. Böyle üniversiteler yok mu? Var ama verim olmuyor. Eğer kaliteli eğitim düşünüyorsanız üniversite eğitim dışı gelir kaynağı bulmak zorundadır. Bu bağış olabilir, bu arkasında ki şirketlerin güçlü olabilir,bu belki geri getirici eğitim alanı dışında yatırımlar yaparak olabilir.

> Vakfa adını veren şirket batmadığı sürece ben sizin böyle bir sıkıntı yaşayacağınızı zannetmiyorum

>Şu anda biz arkamızın güçlü olduğunu düşünüyoruz.Rahat davranıyoruz.

>Peki talep nasıl, öğrencilerin ilgisi ne durumda şu anda?

-Talep hayli çok. Unkapanında restorasyonu süren eğitim yapacağımız binamıza çok sayıda öğrenci gelip bilgi alıyor

>Yani şu ünlü eski TEKEL binasına…

>Evet, eski TEKEL binası. Medyada konu edilen TEKEL binası. Böyle ünlü bir bina olunca mekânınız dikkat çekiyorsunuz tabi doğal olarak. O binayı restore ediyoruz şu anda. O binanın restorasyonu tamamlanmadan yanına bir irtibat ofisi açmak zorunda kaldık. Ve üç gündür pazartesinden beri oraya koyduğumuz öğrenci temsilcilerimiz şu anda yetişemiyorlar. Ve inanın ilk uğradığımda yemek yiyemediler çocuklar o kadar yoğun bir ilgi var. Hem telefonla hem uzaktan gelerek görüşme.

>Kontenjan sınırlı ve talep yoğun ne olacak peki bu durumda?

>Kontenjan sınırlı ama sonuçta başvuranlardan puanı en yüksek öğrenciye hedefleniyorsunuz. Aileler de özellikle kritik puan aldıkları zaman üniversiteleri dolaşıyorlar.

>Yani bu röportajı okuyunca insanlar ‘Aman burada büyük yoğunluk var, biz başka yere bakayım demesin? Gelsin yine başvurusunu yapsın… Peki nelere dikkat etmeleri gerekiyor hedeflerini doğru tutturabilmeleri için?

>Bizim onlara sunduğumuz seçenekler arasında TIP var, diş hekimliği var, eczacılık var, hemşirelik var. Öğrenciler öncelikle hangi branşı istediğini kestirsin. Buradan hareketle de öğrenciye bir tavsiye çıkaralım isterseniz. Öğrenci öncelikle kendi karakterine uygun, mizacına uygun olan mesleği seçsin. Sonra bu kendi aldığı puan dilimi Türkiye’de ki bu meslek dilimine uyuyor mu, Uymuyor mu? Ona baksın. Yani gerçekçi bir tercih mi yaptığı yoksa hayali bir tercih mi olacak? Önce buna baksın. Ve ideallerini gözden geçirsin. Ama kendisinin girdiğinde mutlaka yapacağı ve benim seçeceğim mesleği. Ondan sonra hangi ilde okumayı düşündüğünü ve o ildeki dilimlere baksın. Şimdi İstanbul Türkiye’nin değil Dünya’nın gözbebeğidir dolayısıyla öğrencilerin büyük oranda talep edeceği illerden biridir. Biz de İstanbul’dayız, bu açıdan da ilgi odakları arasındayız. Böyle bir tercih yaparken demek ki girebileceği dilimi, meslek grubunu aldığı zaman İstanbul’da sıralamalara başlayacak demektir. Bu açıdan bakıldığında eğer üst dilimlerde bir öğrenci tercihi ise en başa Medipol gibi TIP fakültelerini yazacağını düşünüyorum. Çünkü devlet üniversitelerinde bile öğrenci harcı var. Medipol Üniversitesinde o da yok. Öğrenci tamamen ücretsiz okuyacak.

>Burs veriyorsunuz ama yine de rakam olarak sorayım ben. Kaça mal olacak ortalama bir öğrencinin eğitim maliyeti? Ona göre kesesini ayarlasın diye soruyorum.

>Normal şartlarda bizim Tıp Fakültesi öğrenci ücretimiz 35.000 lira yıllık. Bu da yıllık öğrenci giderini zor karşılayan bir meblağdır. Normal şartlarda eğer paralı okumak istiyorsa öğrenci belki bir çok Vakıf Üniversitesi yapıyor bunu, %50 burs yapıyor bu fiyatı aşağı çekiyor. Ama biz Medipol Üniversitesi olarak kendi hesaplarımızla 35.000 lira anca böyle bir eğitimi karşılayabiliyor. Fakat biz bunu şu anda tamamen ücretsiz kabul ettiğimiz için öğrenci bundan kurtuluyor. Dolayısıyla Medipol Tıbba girmiş öğrencinin İstanbul’da yaşaması için gereken masrafları olacaktır. Barınma için masrafı olacaktır. Okul için hazırlık sınıfında kitap masrafı bulunacaktır onu da biz vereceğiz. Sadece normal sınıflara kitap,defter masrafı olacaktır.

Burslu giren öğrenci sınıfta kalmadığı müddetçe bursu sürecek.

>Yani imkanlarınız ve sunduğunuz imkanlar bizim eğitim sisteminde can simidi gibi yani!

-Şöyle bakın, aslında harçlarla eğitim sistemimiz kısmen paralı hale getirildi. Bu çok yanlış bir şey değil öğrencinin elini taşın altına sokması eğitimi ciddi almasını da gerektiriyor. Kaydolup sonra okula devam etmeme durumunu da engelliyor. Artı bir yandan da eğitimi yaygınlaştırmak için size bir kaynak oluşturuyor. Vakıf Üniversiteleriyle beraber önce bu tamamen bir paralı eğitim. YÖK bir tedbir olarak her Vakıf Üniversitesinin vakıflık görevini yerine getirmesi için belli oranda burslu kontenjan açmasını zorunlu tutuyor. Bu hepimizde var zaten. Ancak son zamanlarda Vakıf Üniversitelerinin çoğalması bir rekabet oluşturdu ve gerçekten artık Vakıf Üniversiteleri öğrencilere eğitim görürken hoşlanacakları, rahat edecekleri ya da kolaylık sağlayacak cazip alanlar sunmaya başladılar rekabet ortamında. Yurt temini gibi,başarı bursları verilmesi gibi.

Bunlar güzel şeylerde burada biraz kaliteden ödün verilmiyor mu hocam? Yani neredeyse dershane gibi bir şey oluyor.

Ama bu tür teşvikler öğrenci bize gelsin ya da öğrencinin başarısıyla çok ilişkili şeyler değil. Biz Medipol olarak başarılı öğrenci gelsin, onlara eğitim verelim ve başarılı öğrenci hiç para ödemesin diyoruz. Dolayısıyla o dediğiniz eğitimden taviz vermek şöyle dursun öncelikle kaliteli bir eğitim vermeye kendimizi kilitlenmiş durumdayız.

>Ne zamana kadar sürecek kayıtlar?

-Biliyorsunuz şu anda puanlar belli oldu. 26 Temmuz - 06 Ağustos arasında tercihler yapacaklar öğrenciler bu tercihleri ya internetten yapacaklar ya da merkezi irtibat büroları var. ÖSYM’nin oralardan yapacaklar. Daha sonra ÖSYM bu tercihlere göre öğrencileri yerleştirip bizlere bildirecek. Ve 31 Ağustos-07 Eylül arasında kayıtlar yapılacak. Öğrenci kayıtları. Yaklaşık bütün üniversiteler bu arada yapacak. O zaman o listeler bizlere geldiğinde net olarak kimlerin bizi tercih ettiği ve kaç puanlık öğrencilerin bize geldiğini bileceğiz. Dolayısıyla bizim şu anda şu puanla öğrenci alıyoruz dememiz doğru değil. Geçmişimiz olmadığı için kılavuzda bir puanımız yok ancak şu anda bizi tercih eden öğrenciler bizim tercih sıramızı belirlemiş olacaklar. Ve hemen Ekim ayında da eğitime başlıyoruz.

Haber 7