Bir usta kalemden, Önder Sav

Sanırım çoğumuzun zihninde şekillenmiş bir düşünceyi, Ahmet İnsel dün apaçık söyledi...

 
Sanırım çoğumuzun zihninde şekillenmiş bir düşünceyi , Ahmet İnsel dün apaçık söyledi ( Radikal ) . Yazı başlığında muziplik ederek «CHP’de Genel Başkan Naibi» diyordu . Naip’ten maksadın ne olduğunu hatırlatmayı da ihmal etmeden . Önder Sav’ın fütursuzluğunun altını bilhassa çizerek .
CHP Genel Başkanlığı için muhtemel aday olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun adı anılalı beri , ben de gözümü Önder Sav’dan ayıramaz oldum . Kılıçdaroğlu Başkan seçildiği andan itibaren , Genel Sekreter’in tavrında ikinci bir değişiklik daha oldu diye düşünmüştüm , ama şimdi tereddütten tamamen kurtulmuş durumdayım .
Ahmet İnsel’in kaleminden çıkan , son zamanlarda okuduğum , en kolay anlaşılır , en inandırıcı ve en nesnel , tek kelimeyle «şaheser» denecek kadar güzel bir siyasî tahlil yazısıydı . Köşe yazısının bundan âlâsını zor görürsünüz . Dünkü Radikal’i bulup ( çoğunuz internet aracılığıyla da ulaşabiliyorsunuz ) Ahmet’in yazısını mutlaka okuyun , derim hepinize .
Niçin bu kadar beğendiğimi de ifadeye çalışayım . Bulup da okursanız , niye heyecanlandığımı bilin diye söyleyeceğim .
Ben baş meselesi siyaset olan bir gazeteci değilim . Ama siyaseti ister istemez bir ömür boyu takip etmiş biriyim . Allah sizi inandırsın işimin icabıdır , diye . . .
Bu durumda , demokrasimizin çözülmez ve kurtulunmaz başlıca bir meselesi haline gelmiş olan CHP’ye dair haberleri de günü gününe takip ederim elbette .
Ahmet’in ( Böyle diyorum , onu delikanlı yaşlarından beri tanıdığım için ) bir yazı çerçevesinde kusursuz bir netlikle anlattığı hadise , asıl adı belki de «Önder Sav Meselesi» olmak gereken hadisedir .
Evet , Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesi ihtimaliyle birlikte , Genel Sekreter Sav da konuşulur oldu ; en az Kılıçdaroğlu kadar . Deniz Baykal’a bağlılıktan , bir başka aday arama faslına ne zaman ve nasıl geçtiğini ben anlayamadım . Suallere cevapları , temasları , bazı parti liderleri hakkında dikkati çeken farklı düşünceleri ve tavırları . . . Renk vermeyen , kendinden fazla emin görüntüsü . . . Gülümsemekle arasının pek iyi olmayışı ve elhak , parti teşkilatı , hatta ileri gelenleri üzerinde uzaktan da hissedilen nüfuzu . . . Bu arada partinin parlayan simalarından Gürsel Tekin’e muamele tarzı . Kurultay ve başkan adaylığı konusunda tek seçici kasılmaları . . .
Ve nihayet kararını vermiş , adayını bulmuşçasına Kemal Kılıçdaroğlu’nu sahiplenip , adeta elinden tutarak «Haydi bakalım , harekete geçiyoruz!» raconu .
Bir an geldi ben arkadaşlarıma adaydan geçtim , asıl Önder Bey’i sormaya başladım : Nasıl biridir , diye . Sonunda :
– Kemal Bey’i beğendiğine göre , niye kendisi genel başkanlığa talip olmuyor , diye sormaktan da kendimi alamadım ; onu da genel sekreterliğe getirebilirdi .
*
Ahmet İnsel herhalde benzer izlenimler , bilgiler yanında , son bir belge görmüş . İzmir gazetelerinde , bir mülakat : «Kılıçdaroğlu’nu hangi manevralarla başkan seçtirdiğini» Önder Bey orada bertafsil anlatıyormuş .
Olup bitene dair tafsilat da var . Bulup okuyun Ahmet İnsel’in «CHP cephesinde yeni bir şey yok . » diye biten yazısını .

İsrail-Türkiye konulu bir ders
Basın-Yayın bizde , kamuoyunu gereğince ve yeterince bilgilendiremiyor . Mensubu olduğum dünyaya dair en temel eleştirim budur benim .
Hafta başında Neşe Düzel , Türkiye’nin komşuları ve dış politikası konulu bir mülakat yaptı . Yeni kurulan İstanbul Şehir Üniversitesi’nin rektörü , siyaset bilimci Prof . Gökhan Çetinsaya ile ( Taraf , 7 haziran ) .
Dikkatle okudum ve bir karar aldım . Çetinsaya’nın kitaplarının listesini çıkarıyorum . Okuyacağım . Önemli tespitlerine ilgi duyduğum ve bir gazetecinin ondan çok şey öğreneceğini fark ettiğim için .
Ve gazetelerde hafta boyu , Prof . Çetinsaya’nın Neşe’ye anlattıklarının bir izini , etkisini , gerekiyorsa eleştirisini aradım .
Ara ki bulasın!
İsrail , Türklere niye saldırdı sualine verdiği cevap , ana hatlarıyla şu :
– Gemi olayı çok uzun zamandır devam eden bir sürecin sonucu aslında . İsrail , Türkiye’ye «Ben senin yeni dünya düzeninde ve Ortadoğu’da yeni rolünü kabul etmiyorum . Bölgesel güç olmanı da kabul etmiyorum» demek için saldırdı .
Ve bu tespitini açıyor , anlatıyor . Bundan ibaret değil . İsrail ile ilişkilerimize dair anahtar değerlendirmeler var mülakatta . ABD’nin , Türk Gemisindeki gönüllülere İsrail saldırısı konusunda neler yapabileceğini anlatıyor . İsrail’de yeni bir hükûmet göreve gelinceye kadar ilişkilerimiz kötüleşecektir , diyor . Ertesi günün gazetelerine baktım . Olduğunu öğrenirsem özür dilerim . Sözü geçen mülakatın farkına varıldığına dair bir işarete rastlayamadım .

Dil Yâresi
* Fethullah Gülen bir Amerikan gazetesinin İsrail saldırısına dair suallerine cevap vermiş . Metnin tercümesi yayımlandı . Yanlış çevrilmiş diyen olmadı , ama Hocaefendi’nin sözlerini bir kere de kendi anlayış ve ifadeleriyle tekrarlamaya kalkanların sayısı çoktu .
Akif Beki de katıldı kafileye . «Açıklama Hocaefendi’nin muradını tam yansıtmıyor» demekle yetinmemiş yazısında . Devamı şu : «O yüzden anlam kaymalarına açık , o yüzden maksadı aşan yorumlara müsait bir artikülasyon» diyor ( Radikal , 6 haziran ) .
Bu artikülasyon kelimesi de nereden çıktı , diyor insan . Gecikmiş bir monşerlik mi? Yabancı dil bilmeyen biri arasa karşılığını , hangi sözlüğümüzde bulacak , söyler misiniz? Bu «Heceleri , tam hakkını vererek telaffuz etmekten , hatta kelimenin anlamı olan boğumlanma’dan yola çıkılarak Türkçe’de kullanılır oldu da , ben mi farkında değilim?
«Bu bakış açısı , bu söyleme biçimi» ifadesi artikülasyon’dan uzun olduğu için mi? Matsat yer tasarrufu muydu?

Radikal