Kesk 26 Mayıs'ta Greve Gidiyor
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) 26 Mayısta greve gidiyor
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) 26 Mayısta greve gidiyor. KESK MYK üyesi Basın Yayın Sekreteri Hüseyin Gülpınar, 26 Mayıs'ta üretimden gelen güçlerini kullanarak greve gideceklerini söyledi.
KESK Sakarya şubesi yönetimi Adapazarı Orman park'ta basın mensupları ile bir araya gelerek 26 Mayıs tarihinde yapılacak olan grev hakkında bilgi verdi. KESK MYK üyesi Basın Yayın Sekreteri Hüseyin Gülpınar, iktidarın emekçilerin isteklerine kulak vermesi gerektiğini savunarak, " Emekçilerin uzun yıllardır verdiği mücadele ve ödediği bedeller sonucunda kazanılan Taksim Meydanı, lütufmuş gibi sunulmaktadır. AK Parti iktidarı bu ülkede her şeyi ben belirlerim, ben veririm diyor. Emekçilerin lütufa ihtiyacı yoktur. Emekçiler haklarının peşindedir. Buradan siyasi iktidarı uyarıyoruz. 1 Mayıs'ta Taksim'de toplanan 500 bin emekçi, ülkede toplanan milyonlarca emekçi de mi size gösteremedi yanlış yolda olduğunuzu? Şimdi de 1 Mayıs'ın coşkusuyla sizi bir kez daha uyaracağız. 26 Mayıs'ta üretimden gelen gücümüzü kullanacağız. Greve gideceğiz" dedi.
"1 Mayıs 1977 emekçiler için karanlık bir dönemin başlangıcıdır." diyen Gülpınar konuşmasını şöyle sürdürdü; " Çorap söküğü gibi işlenen cinayetler, katliamlar, işkenceler ve darbelerle bu ülke halkını açlıkla yoksullukla işsizlikle, baskıyla yaşamaya mahkûm edilmiştir. 6 milyonun üzerinde işsizin olduğu, ancak gizli işsiz olabilecek bir asgari ücretle çalışan milyonlarca emekçinin olduğu; çalışanların % 90'ının yoksulluk, % 60'ının açlık sınırının altında yaşadığı; sokaklarında zulüm ve sömürünün, açlık ve sefaletin kol gezdiği bu sermaye imparatorluğunu işte böyle, baskıyla, işkenceyle, kanla inşa edebilmişlerdir. Ülkeyi sermaye cennetine çevirmişlerdir. Halkın ve ülkenin kaynaklarını özelleştirme adı altında ancak böyle çarçur edebilmişlerdir. Eğitimi, sağlığı, temel kamu hizmetlerini paranın emrine ancak böyle sokabilmişlerdir. Halkı inancına göre, etnik kökenine göre, cinsel kimliğine göre ancak böyle bölebilmişlerdir. Bütün bunları ancak baskıyla, işkenceyle, kanla yapabilmişlerdir. Çocukları hapse atan, tecavüzlerden bile koruyamayan, insanlarını fişleyen, hakkını arayanları copla, gazla, linçlerle, baskıyla ezmeye çalışan bu sermaye düzenini ancak böyle kurabilmişlerdir."şeklinde konuştu.
Gülpınar açıklamasına şöyle devam etti: "1 Mayıs 2010 gösterilerinin bir başka önemli özelliği emekçilerin; halkın tüm kesimlerini ve mağdurlarını birleştirme potansiyelini ortaya koymuş olmasıdır. 1 Mayıs'ta alanlarda bu ülkenin tüm renkleri yerini almıştır. 2008'in sonbaharından bu yana emekçilerin ve özellikle onların önemli mücadele örgütü KESK' in krize karşı bütün baskı, operasyon ve sindirme girişimlerine rağmen sergilediği direnç ve bu direncin köşe taşlarını oluşturan 29 Kasım 2008, 15 Şubat 2009 mitingleri, 25 Kasım uyarı grevi eylemlerinin oluşturduğu zeminde bir dizi direnişin ortaya çıktığını görüyoruz. İstanbul İtfaiye işçilerinin direnişi buna örnektir. Marmaray işçilerinin direnişi buna örnektir. TEKEL direnişi buna örnektir. 2 yıla yaklaşan zamandır emekçilerin AK Parti iktidarına karşı geliştirdikleri direnç emeğin öncelikli taleplerinin netleşmesine ve tüm toplumsal kesimlerde yankı bulmasına yol açmıştır. Bu siyasi iktidar halkın sorunlarına yabancılaşmış, kendini tamamen sermayenin çıkarlarına vakfetmiştir. Ülkenin çözülmeyi bekleyen onlarca sorunu varken, siyasi iktidar hala sermayeye yeni rant alanları, yeni pazarlar yaratmak dışında hiçbir şey yapmamaktadır. Ülkenin en önemli sorunu işsizliktir, ama gelin görün ki, 2010 Bütçesinde işsizlikle mücadele için 1 kuruş bile ayrılmamıştır. 1 Kuruş ayrılmak şöyle dursun dahası işsizlik sigortası fonu amacı dışında sermayenin emrine verilmiştir."
Gülpınar son olarak, " Emekçilerin 2 yıldır ortaya koydukları taleplere kulak verilmelidir. Ancak Başbakan emekçilerin taleplerini görmek bir yana onlarla alay etmektedir. Emekçilerin uzun yıllardır verdiği mücadele sonucunda kazanılan Taksim meydanını kendisinin bir lütfuymuş gibi sunmakta, işsizliğe çözüm için pek sevdiği sermaye çevrelerinden işe adam alın diye ricacı olmaktadır.
Emekçilerin lütufa, merhamete ihtiyacı yoktur. Emekçiler haklarının peşindedir. Buradan siyasi iktidarı bir kez daha uyarıyoruz. 25 Kasım'da görmediniz, 4 Şubat'ta görmediniz. Taksim'de toplanan 500 bin emekçi, ülkede 1 Mayıslara katılan milyonlarca emekçi de mi size göstermedi yanlış yolda olduğunuzu. Şimdi de 1 Mayıs'ın coşkusuyla sizi bir kez daha uyaracağız. 26 Mayıs'ta üretimden gelen gücümüzü kullanacağız. Greve gideceğiz."diyerek sözlerini tamamladı.
KESK Sakarya şubesi yönetimi Adapazarı Orman park'ta basın mensupları ile bir araya gelerek 26 Mayıs tarihinde yapılacak olan grev hakkında bilgi verdi. KESK MYK üyesi Basın Yayın Sekreteri Hüseyin Gülpınar, iktidarın emekçilerin isteklerine kulak vermesi gerektiğini savunarak, " Emekçilerin uzun yıllardır verdiği mücadele ve ödediği bedeller sonucunda kazanılan Taksim Meydanı, lütufmuş gibi sunulmaktadır. AK Parti iktidarı bu ülkede her şeyi ben belirlerim, ben veririm diyor. Emekçilerin lütufa ihtiyacı yoktur. Emekçiler haklarının peşindedir. Buradan siyasi iktidarı uyarıyoruz. 1 Mayıs'ta Taksim'de toplanan 500 bin emekçi, ülkede toplanan milyonlarca emekçi de mi size gösteremedi yanlış yolda olduğunuzu? Şimdi de 1 Mayıs'ın coşkusuyla sizi bir kez daha uyaracağız. 26 Mayıs'ta üretimden gelen gücümüzü kullanacağız. Greve gideceğiz" dedi.
"1 Mayıs 1977 emekçiler için karanlık bir dönemin başlangıcıdır." diyen Gülpınar konuşmasını şöyle sürdürdü; " Çorap söküğü gibi işlenen cinayetler, katliamlar, işkenceler ve darbelerle bu ülke halkını açlıkla yoksullukla işsizlikle, baskıyla yaşamaya mahkûm edilmiştir. 6 milyonun üzerinde işsizin olduğu, ancak gizli işsiz olabilecek bir asgari ücretle çalışan milyonlarca emekçinin olduğu; çalışanların % 90'ının yoksulluk, % 60'ının açlık sınırının altında yaşadığı; sokaklarında zulüm ve sömürünün, açlık ve sefaletin kol gezdiği bu sermaye imparatorluğunu işte böyle, baskıyla, işkenceyle, kanla inşa edebilmişlerdir. Ülkeyi sermaye cennetine çevirmişlerdir. Halkın ve ülkenin kaynaklarını özelleştirme adı altında ancak böyle çarçur edebilmişlerdir. Eğitimi, sağlığı, temel kamu hizmetlerini paranın emrine ancak böyle sokabilmişlerdir. Halkı inancına göre, etnik kökenine göre, cinsel kimliğine göre ancak böyle bölebilmişlerdir. Bütün bunları ancak baskıyla, işkenceyle, kanla yapabilmişlerdir. Çocukları hapse atan, tecavüzlerden bile koruyamayan, insanlarını fişleyen, hakkını arayanları copla, gazla, linçlerle, baskıyla ezmeye çalışan bu sermaye düzenini ancak böyle kurabilmişlerdir."şeklinde konuştu.
Gülpınar açıklamasına şöyle devam etti: "1 Mayıs 2010 gösterilerinin bir başka önemli özelliği emekçilerin; halkın tüm kesimlerini ve mağdurlarını birleştirme potansiyelini ortaya koymuş olmasıdır. 1 Mayıs'ta alanlarda bu ülkenin tüm renkleri yerini almıştır. 2008'in sonbaharından bu yana emekçilerin ve özellikle onların önemli mücadele örgütü KESK' in krize karşı bütün baskı, operasyon ve sindirme girişimlerine rağmen sergilediği direnç ve bu direncin köşe taşlarını oluşturan 29 Kasım 2008, 15 Şubat 2009 mitingleri, 25 Kasım uyarı grevi eylemlerinin oluşturduğu zeminde bir dizi direnişin ortaya çıktığını görüyoruz. İstanbul İtfaiye işçilerinin direnişi buna örnektir. Marmaray işçilerinin direnişi buna örnektir. TEKEL direnişi buna örnektir. 2 yıla yaklaşan zamandır emekçilerin AK Parti iktidarına karşı geliştirdikleri direnç emeğin öncelikli taleplerinin netleşmesine ve tüm toplumsal kesimlerde yankı bulmasına yol açmıştır. Bu siyasi iktidar halkın sorunlarına yabancılaşmış, kendini tamamen sermayenin çıkarlarına vakfetmiştir. Ülkenin çözülmeyi bekleyen onlarca sorunu varken, siyasi iktidar hala sermayeye yeni rant alanları, yeni pazarlar yaratmak dışında hiçbir şey yapmamaktadır. Ülkenin en önemli sorunu işsizliktir, ama gelin görün ki, 2010 Bütçesinde işsizlikle mücadele için 1 kuruş bile ayrılmamıştır. 1 Kuruş ayrılmak şöyle dursun dahası işsizlik sigortası fonu amacı dışında sermayenin emrine verilmiştir."
Gülpınar son olarak, " Emekçilerin 2 yıldır ortaya koydukları taleplere kulak verilmelidir. Ancak Başbakan emekçilerin taleplerini görmek bir yana onlarla alay etmektedir. Emekçilerin uzun yıllardır verdiği mücadele sonucunda kazanılan Taksim meydanını kendisinin bir lütfuymuş gibi sunmakta, işsizliğe çözüm için pek sevdiği sermaye çevrelerinden işe adam alın diye ricacı olmaktadır.
Emekçilerin lütufa, merhamete ihtiyacı yoktur. Emekçiler haklarının peşindedir. Buradan siyasi iktidarı bir kez daha uyarıyoruz. 25 Kasım'da görmediniz, 4 Şubat'ta görmediniz. Taksim'de toplanan 500 bin emekçi, ülkede 1 Mayıslara katılan milyonlarca emekçi de mi size göstermedi yanlış yolda olduğunuzu. Şimdi de 1 Mayıs'ın coşkusuyla sizi bir kez daha uyaracağız. 26 Mayıs'ta üretimden gelen gücümüzü kullanacağız. Greve gideceğiz."diyerek sözlerini tamamladı.