Bu kaçıncı CHP - AÇIK GÖRÜŞ

Baykal, zaman zaman değişim emareleri gösterdiğinde, oluşmasına katkıda bulunduğu tabanının direnciyle karşılaştı ve geri adım attı. Baykal’ın CHP’si Baykal eliyle yeni bir politika belirleyemez duruma geldi. Bu nedenle de partinin değişmesi için onun gitmesi gerekliydi. Nitekim kaset komplosunun ilk sonucu bu oldu. Artık Baykal geri dönse

 

Baykal , zaman zaman değişim emareleri gösterdiğinde , oluşmasına katkıda bulunduğu tabanının direnciyle karşılaştı ve geri adım attı . Baykal’ın CHP’si Baykal eliyle yeni bir politika belirleyemez duruma geldi . Bu nedenle de partinin değişmesi için onun gitmesi gerekliydi . Nitekim kaset komplosunun ilk sonucu bu oldu . Artık Baykal geri dönse bile CHP , Baykal’ın CHP’si olmayacaktır .

HATEM ETE

SETA Siyaset Araştırmaları Koordinatörü

Türkiye , Anayasa değişiklikleri paketinin Meclis’te oylandığı son tura kilitlenmişken , CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’la ilgili internet sitelerine düşen görüntüler , siyasetin gündemini bir anda değiştirdi . Olaya ilişkin tartışılacak çok unsur var : kişilerin siyasal konumları , kasetin zamanlaması , özel hayat mahremiyetinin ihlali , siyasetin komplolarla yeniden tanzimi , vb . Her şeyden önce , komplonun Deniz Baykal’ın genel başkanlığını , bu dolayımla da CHP’yi hedef aldığına kuşku yok . Zaten komplonun ilk sonucu da bu oldu . Deniz Baykal , CHP Genel Başkanlığından istifa etti . CHP kurultayına iki hafta kala , genel başkanının koltuğunu hedef alan komplonun gerçekleşmesi ve istediği neticeyi alması , ister istemez , CHP’nin bundan sonraki siyasal çizgisiyle ilgili tartışmaları diğer tartışma başlıklarından daha önemli kılıyor . Bu nedenle , öncelikle , Baykal’ın CHP ve Türkiye siyasetindeki mirasını değerlendirmekte yarar var .

Üç dönem , üç lider , üç CHP

CHP , Türkiye’nin ilk ve en köklü partisidir . Cumhuriyetin kurucu ve kurumsallaştırıcı partisi olması , CHP’yi Türk siyasal hayatının bütün kritik dönemeçlerinde önemli bir aktör kıldı . Rakibi olan sağ partilerin darbe dönemlerinde kapatılması , CHP’yi neredeyse her dönemde , Türk siyasal hayatının sabit değişkeni haline getirdi . Sağ partilerin kapanma sonrasında yeniden kurulurken isim , lider ve kadro değiştirmesi , CHP’yi de önemli oranda değişikliğe uğrattı . Bu çerçevede , en az üç CHP ve liderinden bahsetmek mümkün . Her bir CHP ve lideri , Türkiye’nin farklı bir tarihsel evresine , demokratik serüvenin ve toplumsal dönüşümün farklı bir dönemine tanıklık etti . Bu dönemselleştirmeleri , CHP’nin devlet-toplum sarkacındaki pozisyonu , bürokrasi ile ilişkisi ve siyaset yapma tarzı çerçevesinde analiz etmekte yarar var .

İsmet İnönü CHP’si

CHP , Atatürk önderliğinde kurulduysa da esasında İnönü’nün partisiydi . Misyonu , Cumhuriyeti kurumsallaştırmak , devrimleri yerleştirmek ve devleti Kemalist düşünceye inanan bir sınıfa ( bürokrasiye ve aydın sınıfına ) sahip kılmaktı . Muhalefetin olmadığı bu tek-partili yıllarda İnönü’nün CHP’si bir programı olan ve bu programı muhalefetin yokluğunda topluma ve devlete , çoğu zaman zorla , uygulayan bir öncü partiydi . Bu çerçevede , CHP , toplumsal dinamiklerin nabzını tutan , bu nabza göre siyaset üreten bir parti olmaktan öte , toplum için bir projesi olan ve bu projeyi zorla da olsa topluma dayatan bir partiydi . Çok partili hayatın başlaması ve 1950’de CHP’nin iktidarı kaybetmesiyle , İnönü’nün CHP’si siyaset ve toplumla karşılaşmak zorunda kaldı . Toplumun nabzını tutan , kent merkezlerinde bir öncü kadro oluşturmaktan öte kırsalın dertlerine deva bulan bir paradigmayla siyaset yapan DP’nin varlığında CHP kendisini değiştirmeye çalıştı .

asım Gülek’in genel sekreterliğinde , hem parti gençleştirilmeye çalışıldı hem de yerelde örgütlenmeye ve yerelle bağları güçlendirmeye ağırlık verildi . İnönü’nün CHP’si , 27 Mayıs müdahalesinin aydın-bürokrasi ittifakına siyasal şemsiye işlevi görüp devlet-toplum sarkacındaki pozisyonunu korusa da , çok partili hayatın gereklerine ve DP’nin siyasal hayata kazandırdığı yeni dinamiklere bigâne kalmadı . 1965’ten sonra DP’nin değiştirdiği sosyolojik dinamikler ve AP’nin bayraktarlığını devraldığı ekonomik kalkınma politikalarıyla İnönü’nün CHP’si , değişim sancısını daha güçlü bir şekilde hissetmeye başladı . Köklü ekonomik , toplumsal ve kültürel dönüşümün yaşanmaya başladığı , kırdan kente göçün toplumsal yapıyı ve siyasetin kodlarını değiştirdiği , soğuk savaş dinamiklerinin siyasetin önceliklerini belirlediği bu dönemde , CHP hem ideoloji ve programını hem de liderini değiştirmekle yüz yüze kaldı . İnönü’nün değişime direnmesi , koltuğunu Ecevit’e karşı kaybetmesine yol açtı .

Merkez sağ’da örgütlenen Demirel’in AP’sine ve radikal solda örgütlenen TİP’e karşı ortanın solunda konum alan Ecevit , İnönü’nün CHP’sini yeni baştan revize etti . Kırdan kente göçün tetiklediği radikal toplumsal değişime , yoksulluk ve eşitsizliğe duyarlı , 1961 anayasasıyla kurumsallaşan bürokratik vesayete karşı millet iradesinin sözcülüğüne aday , soğuk savaşın Türkiye’ye giydirdiği uluslar arası konuma itiraz eden yepyeni bir CHP yaratıldı . Ecevit , İnönü’nün CHP’sinden radikal kopuşlar gerçekleştirdiği bu dönemde , çok partili hayat boyunca CHP’nin alabildiği/alabileceği en yüksek oy oranlarına ulaştı ve CHP’nin toplumsal algıdaki konumunu değiştirmeyi başardı . İnönü’den Ecevit’e , devletin sözcüsü bir parti olmaktan toplumun sözcüsü bir parti olmaya dönük yaşanan bu değişim , CHP’nin toplumsal dinamiklere duyarlı sağlıklı bir parti olduğunun göstergesi oldu . Yetiştirdiği , yetkilendirdiği ve iktidara taşıdığı bürokrasiye karşı toplumun yanında savaş vermekten çekinmeyen Ecevit’in CHP’si , Türkiye’nin geçen zamandaki değişim ve dönüşümünü doğru okuduğunu ve bu okumanın gereğini yerine getirmekten geri durmadığını gösteren bir kararlılıkla siyaset yaptıkça CHP’yi de büyüttü , farklı toplumsal kesimlerle buluşturdu ve küstürdüğü toplumla tekrar barıştırdı .

Kara Oğlan tarzı siyaset

12 Eylül müdahalesinden sonra , 1980 öncesi liderlerin ve partilerin siyaset yasaklı hale gelmesiyle , CHP’nin ve Ecevit’in siyasal mirasına konmaya çalışan birden çok siyasal parti kuruldu . 1980’li yıllar , ‘sosyal demokrat’ ( İnönü ) ve ‘demokratik sol’ ( Ecevit ) partilerin 1980 öncesindeki CHP’nin toplumsal mirasına sahip çıkma savaşıyla sürdü . Ancak sürdürülen mücadeleye rağmen , CHP’nin kimliği ve siyaset çizgisi ekseninde bir okuma yapıldığında , 1980 sonrası dönemde , merkez sağa karşı en güçlü sol parti olarak CHP’nin yerini alabilecek partinin , İnönü önderliğindeki SHP olduğunu söylemek mümkün . SHP , 1980 öncesindeki Ecevit’in CHP’sine benzer bir şekilde , devlet-toplum geriliminde toplumdan yana tavır aldı ve toplumsal değişimlere ve siyasal kimliklere duyarlı bir siyaset tarzı yürüttü . CHP , 12 Eylül döneminde kapatılan partilerin aynı isimle tekrar açılabilmelerini sağlayan yasal düzenlemeyle , İnönü karşısında girdiği başkanlık yarışını kazanamayan Deniz Baykal’ın öncülüğünde , 1979 yılındaki delegeleriyle toplanarak 1992’de yeniden kuruldu . 1992-1995 dönemin siyasal gündemini esir alan siyasal kimlikler ve çetelerle mücadele gibi başlıklarda özgürlüklerden ve şeffaflıktan yana siyaset uygulayan Baykal’ın CHP’si özellikle Kürt meselesinde dinamik bir performans sergiledi .

17 Ağustos depremi , Öcalan’ın yakalanması ve 28 Şubat sürecinin radikal politikalarının toplumsal akıl üzerinde ciddi bir travma oluşturduğu bir ortamda girilen 1999 seçimlerinde , baraj altında kalan CHP kuruluşundan beri ilk defa meclise girememiş oldu . Kısa süreli ayrılıktan sonra Baykal tekrar başkanlık için güven tazeledi . Koalisyon hükümetleri ve ekonomik krizle yıpranan iktidar ortakları 2002’de baraj altında kalınca , yeni kurulan AK Parti ve Baykal başkanlığında yenilenen CHP ile Türkiye yepyeni bir siyasal döneme girdi .

1992-2002 arasındaki dönemi , Baykal’ın CHP’yi konumlandırmak için sık sık program değiştirdiği yıllar olarak okumak mümkün . Bu dönemde Baykal , Kürt sorununa duyarlı olmaktan çetelerle mücadeleye , temiz siyasetten inançlara duyarlı olmaya bir çok siyasal viraj aldı . 2002’ye gelindiğinde , Baykal , CHP’ye bugüne kadar bir daha değişmeyecek yeni bir siyasal koordinat belirlemiş durumdaydı . Rakip sol partinin baraj altında kalmasıyla solda tek başına kalan CHP , Kemalist-sol tabanın rakipsiz sözcüsü oldu . 2000’li yılların CHP’si , 28 Şubat sürecinin izinde , laikliğin ihlal edildiğinden ve rejimin sarsıldığından kaygılanan bürokrasi ve yedeğindeki toplumsal kesimlerin önceliklerini temel siyasal önceliği olarak alan bir parti oldu . Böylece , İnönü liderliğindeki ‘Cumhuriyetin kurucusu CHP’ ve Ecevit’in liderliğindeki ‘toplumun sözcüsü CHP’nin yanında , Baykal’ın liderliğindeki ‘rejimin bekçisi CHP’ yerini aldı .

Rejimi kollama misyonu

Aslında , 2002 seçimlerinin siyasal alanda yol açtığı deprem , Türkiye siyasetinin geleceği açısından birçok yol işareti sunuyordu . Erdoğan liderliğindeki AK Parti , merkez-sağ ve İslamcı siyasetin baraj altında kaldığı bu seçimlerden gereken dersi aldı . Yerel ve küresel dinamikleri ve bu dinamiklerin yol açtığı yeni toplumsallığı doğru analiz ederek , içinden geldiği siyasal geleneği dönüştürdü . Değişime açık seçmen tabanını bir çizgide sabitlemek yerine seçmenini çağın koşullarına uygun bir şekilde dönüştürmeyi başardı . Statükoya karşı değişimin , bürokratik vesayete karşı millet iradesinin , soğuk savaş koşullarının güvenlik paradigmasına karşı demokrasinin derinleştirilmesine olanak sağlayan AB sürecinin sözcülüğünü yaptı . Tabanının izinde gitmek yerine tabanına hedef gösterdi ve tabanını o hedefe razı etti . Böylece , kendisiyle beraber toplumu da dönüştürdü . 2002’de , siyasal alan yeni baştan kurulurken Baykal , güçlü ve vizyoner bir liderlik göstererek CHP’yi , 28 Şubatçı çizgiden uzaklaştırmak suretiyle değişime açık , toplumsal barışın arayışında bir parti haline getirme imkânlarına sahipti . Böylece , hem bürokrasiyi mevzi savunması siyasetinden hem de CHP tabanını değişimi tehlike gören gereksiz korkularından kurtarabilirdi . Ancak , CHP’yi , içinde bulunduğumuz dönemin , devlet-toplum ilişkilerini yeniden kurgulamayı zorunlu kılan koşullarında , devlet aklını temsil edecek bir aktör haline getirmek dururken , yarım asır önce kazandığı mevzileri kaybetmemek yolunda , ülkenin normalleşmesini ve toplumsal barışı feda etmeye hazır anakronik bir çetenin siyasal sözcüsü haline getirmeyi tercih etti . Türkiye ve dünya değişirken , CHP’yi ve tabanını belli bir düşüncede sabitleştiren ve değişime dirençli kılan bir siyaset güttü . Demokratik açılım ve anayasa değişiklikleri gibi konularda , alternatif üreten bir müzakere tarzı yerine toptan retçi bir siyaset tarzını benimsedi . Böylece , CHP’ye , seçmenini elinde tutabilmek için her türlü siyasal öneriyi ‘rejim bekası’ parantezinde ele alarak gerilim üreten bir siyaset tarzını giydirdi .

Baykal’ın ‘muhteşem’ dönüşü

Yerel ve küresel siyasetin anlamının ve parametrelerinin değiştiği bu kritik dönemeçte , Baykal , İnönü gibi bürokrasiye görev veren , Ecevit gibi yanlış yolda olduğuna inandığı bürokrasi ile mücadele eden lider olmak yerine , bürokrasinin başlattığı kavgada sadık bir savaşçı olmayı tercih etti . CHP’yi yarattığı ve güçlendirdiği bürokrasiye tabi kıldı . Tabanına hedef gösteren bir lider olmak yerine , tabanının gösterdiği hedefe ulaşmaya çalıştı . Türkiye’yi kuran CHP’yi , büyüyen Türkiye’nin önünde bir engele dönüştürdü . Akıntıya karşı kürek çeken 60’ların CHP’sinde liderliğin el değiştirmesi ve böylece partinin geniş kitlelerle buluşması , İnönü’nün yerini Ecevit’e bırakmasıyla mümkün olmuştu . Bugün akıntıya karşı kürek çeken CHP’de bayrağı Baykal’dan devralmaksa doğal yollardan mümkün olmadı . CHP , yenilenme arzusu taşıyan sol kesimlerden koptu , değişimi dillendiren aktörlerini feda etti ve statükoyu koruma ekseninde Baykal etrafında kenetlenen ‘huzursuz Kemalistlerin’ partisi oldu .

Baykal , zaman zaman değişim emareleri gösterdiğinde , kendi elleriyle oluşmasına katkıda bulunduğu tabanının direnciyle karşılaştı ve hemen geri adım attı . Baykal’ın CHP’si Baykal eliyle yeni bir politika belirleyemez duruma geldi . Bu nedenle de partinin değişmesi için onun gitmesi gerekliydi . Nitekim kaset komplosunun ilk sonucu da bu oldu . Bu saatten sonra Baykal’ın geri dönüp dönmeyeceği bir teferruata dönüşmüştür . Bir daha dönse bile , CHP , artık bildiğimiz Baykal’ın CHP’si olmayacaktır .

Ancak , çaycısından liderine , kalbi aynı hızla atan bir özdeşler partisinin kolayca değişebileceği beklentisi , fazla iyimser , hatta saf olmayı gerektirir . 15 yıldır her gün farklı dinamiklerle pompalanan kaygı ve korkular üzerine kenetlenen bir tabanın , partisinin değişimine direnmemesi mümkün değil . Bu nedenle , CHP’nin değişmesi önündeki en önemli engel , en iyi bildiği şey mevzi savunması ve yeniliğe karşı direnç olan bu huzursuz taban olacaktır . Bu nedenle CHP’nin değişmesi , ancak bu huzursuz kitlenin huzursuzluğunu dillendirerek huzura ereceği küçük marjinal bir parti kurmasıyla , mümkün olacaktır . Bugünden sonra CHP’nin en büyük imtihanı , AK Parti karşısında sol-kemalist tabanın kaygılarını dillendirirken değişime direnmeyecek bir parti haline gelip gelemeyeceğidir . Bunun güçlü bir liderlik gerektirdiği açık . Baykal sonrası liderlik koltuğu için ismi geçen aktörlerin ise böyle bir siyasal performansı göstermeleri zor . Baykal’ın ayrılmasını sağlayan odağın ve aklın , Baykal sonrası için bir plan öngördüğüne kuşku yok . Kaset olayının patlak vermesinden bu yana , medyanın büyük kısmının şaşırtıcı ölçüde aynı mesajı verdiğine bakarak bu odakla ve projesiyle ilgili bir öngörüde bulunmak da mümkün . Ancak , bu öngörünün geleceğin CHP’si üzerinde ne ölçüde etkili olabileceğini hep beraber bekleyip göreceğiz .

etehatem@gmail . com



Star Gazete