Otomotivde vergileri AB seviyesine indireceğiz

Küresel krizi Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) indirimi sayesinde atlatan otomotiv sektörü yeniden atağa geçti. Otomotivciler, beklentilerini Zaman Gazetesi'nin düzenlediği Sektör ...



Küresel krizi Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) indirimi sayesinde atlatan otomotiv sektörü yeniden atağa geçti. Otomotivciler, beklentilerini Zaman Gazetesi'nin düzenlediği Sektör Buluşmaları'nda Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün'e iletme imkânı buldu.

Otomobili lüks tüketim aracı olmaktan çıkaracaklarını açıklayan Bakan Ergün, bunun için 'Otomobil Sanayi Strateji Belgesi'ni hazırladıklarını belirtti. ÖTV oranının Avrupa standartlarına çekileceği müjdesini verdi. Türkiye'yi Ar-Ge üstü haline getireceklerini söyledi. Adapazarı, Bursa ve Kocaeli'nin yeni birer Detroit olması için sektör temsilcilerinden destek istedi. Otomotivciler de, Strateji Belgesi sayesinde sektörün önünün daha da açılacağını ifade etti. Otomobil Sanayicileri Derneği (OSD) Başkanı Kudret Önen, "Türkiye'nin Ar-Ge ve tasarım üssü olmasının sırası geldi." dedi. Tofaş CEO'su Ali Pandır, Ortadoğu, Kuzey Afrika, İran, Irak, Pakistan, Mısır gibi yeni pazarlara açılım yapılmasını önerdi. Mermerler Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Mermer ise sektöre bakacak bir müsteşar yardımcılığı ya da genel müdürlük kurulmasını istedi.
Zaman Gazetesi tarafından düzenlenen 'Otomotiv Sektörü 2010' toplantısında Türkiye'de faaliyet gösteren otomotiv şirketlerinin genel müdürleri ve üst düzey yöneticileri (CEO) sıkıntılarını ve taleplerini Sanayi Bakanı Nihat Ergün'e iletme fırsatı buldu. Sektörün duayenlerine hitap eden Bakan Ergün, göreve geldiği günden itibaren sektörün problemlerini dinlemek için iş dünyasıyla bir araya geldiğini, bu doğrultuda birçok adım attıklarını söyedi. İşadamlarına "Kafanızı kaldırıp, dünyaya bakın." çağrısında bulunan Ergün, otomotiv sektörünün bu kapsamda hedeflerine büyük oranda ulaştığını ve bundan sonra da kendine yeni vizyon çizmesi gerektiğini vurguladı. Sektörün Türkiye'nin ihracatı başta olmak üzere istihdamında, katma değerinde ve araştırma geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarında üst sıralarda yer aldığını kaydeden Ergün, ancak bu iş alanının üretim ve montaj ağırlıklı çalışmasını eleştirdi. 50 yıldan bu yana otomotivin Türkiye'de üretim ve montaj yapan bir kimlikle var olduğuna dikkat çeken Ergün, şöyle konuştu: "Bizim binlerce aracın montajından elde ettiğimiz katma değeri, başka firmalar sadece bir model geliştirerek, teknolojik yenilik gerçekleştirerek elde edebiliyor. Fabrikasyon ve montaj, ne kadar göz önünde olurlarsa olsunlar, temel faaliyet alanları değil. Günümüzde üretim, salt fabrikalarda yapılan bir faaliyet değildir. Üretim artık, müşterilerden başlayan ve yine müşterilere doğru devam eden zincirleme süreçtir. Türkiye gibi büyük iddiaları olan bir ülkenin, uluslararası alanda tanınan büyük firmalar çıkarması gerekir."
Sanayi Bakanı Ergün, krizin ardından dünya ekonomisinin birçok eski parametrelerinin geçerliliğini kaybettiğini, Türkiye'nin de artık yeni bir dönemin eşiğinde olduğunu kaydetti. Bu değişimin bir sonucu olarak 2015'te dünya otomotiv üretiminin yarısının Asya'da yapılacağını tahmin ettiklerini anlatan Bakan, "İşte bu sebeplerle niçin bir Detroit'in yerini Bursa, Kocaeli ve Adapazarı almasın?" diye sordu. Türkiye'de yaşanan demokratikleşme adımlarından dolayı ekonomide bir sıçramanın yaşanacağını vurguladı. İşadamlarından artık eski usul üretim yerine yeni üretim sistemlerini hayata geçirmesini istedi. Bakan Ergün, özellikle Ar-Ge, üniversitelerle sanayi işbirliği tesisi, tasarım ve markalaşma gibi alanlara yönelik destek uygulamalarını devreye aldıklarını ifade ederek, "Milli gelirimizdeki yükselişle birlikte otomobil satışları arttı. Ülkemizde 2002 yılında sadece 91 bin otomobil satışı yapılırken, 2009'da küresel krize rağmen 370 bin araç satıldı. Bu yılın ilk dört ayında da geçen senenin rakamlarını yakalamış durumdayız. Ancak orta vadede yıllık yurtiçi otomobil satışının en az 500 bin olması gerektiğine inanıyorum. Genç ve büyük bir nüfusumuz olduğunu düşünürsek, Türkiye'yi çok canlı bir iç pazar beklemektedir." dedi. Yerli üretim yapan firmaların satış sonrası hizmetlere daha çok odaklanmaları gerektiğini vurgulayan bakan, bu konuda gösterilecek hassasiyetin şirketlerin rekabetini de artıracağı görüşünde. Ayrıca iç talebi artırmak için yeni satış ve pazarlama tekniklerinin bu dönemde büyük önem arz ettiğini vurguladı. Ergün, bu noktada bankalarla yapılacak ortak projelerin satışlara yansıyacağını dile getirdi.
OTOMOTİVİN İHRACATTAKİ PAYI YÜKSELİYOR
Sanayi Bakanı Ergün, Türkiye'nin son dönemdeki ihracat rakamlarında otomotiv sektörünün payının her geçen gün arttığına işaret ederek şu bilgileri verdi: "İhracat, bu yılın ilk çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40,2 artarak, 4 milyar 307 milyon dolara ulaştı. İhracatta taşıdığımız potansiyel, Türkiye'yi uluslararası yatırımlar açısından son derece cazip hale getirmekte. Sektör yeni bir dönemin eşiğinde. Tüketicilerin çevre hassasiyetini daha çok gözeten tercihleri, Kyoto Protokolü ve fosil yakıtların kıtlığı ile ilgili sıkıntılar, otomotiv sektörünü radikal bir şekilde değiştirmek üzeredir." Dünyayla birlikte Türkiye'de de çevre dostu modellerin ve yeni yakıt tipine sahip araçların üretimi ile ilgili yeni bir sürecin başlayacağını açıklayan Ergün, önümüzdeki on yıl içinde Avrupa'da satılacak her beş araçtan birinin elektrikli olacağını söyledi. Türkiye'nin otomotiv sektörüne Avrupalı rakiplerinin aksine çok geç başladığı için içten yanmalı motor teknolojisini kaçırdığını anlatan Bakan Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü: "Genel manzarası birkaç yıl içinde belli olacak olan bu yeni yarışta iyi bir çıkış yapmalı, ön sıralara geçmeliyiz. Türkiye, artık dünyada yaşanan gelişmelerin takipçisi olmakla yetinmeyecek, bu gelişmelere yön veren ülkeler arasında yerini alacaktır. Otomotiv sektörüyle ilgili gelişmeler de, yön vereceğimiz alanların başında gelmektedir. 2011 yılında Renault'nun Türkiye'de elektrikli araç üretimine başlamasının ardından, yavaş yavaş başka firmalar da üretimleri bu alanda artıracak. Bizim endişemiz, sadece elektrikli araçların Türkiye'de üretilip üretilmeyeceği değildir. Bizim esas düşüncemiz firmalarımızın kendi tasarımları olan elektrikli araçları üretip üretmeyecekleridir. Ülkemiz insanı tarafından üretilmesi, ülkemizde üretilmesinden çok daha büyük bir önem taşımaktadır."
Otomotiv sektörünün hem içeride hem de dışarıda önünün açılması için 'Strateji Belgesi'nin hazırlığında son aşamaya gelindiğini açıklayan Bakan Nihat Ergün, Otomotiv Sanayi Strateji Belgesi'nin hazırlığının değişimlerin olduğu bir döneme denk gelmesinin belgenin öneminin daha da artırdığını kaydetti. Bakanın verdiği bilgiye göre, bu çalışmalar kapsamında kamu kurumları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve sektör temsilcilerinin düşünceleri alındı. Hem dünya hem de Türkiye'de sektörün durumu detaylı bir şekilde masaya yatırıldı. Türk sanayi sektörünün güçlü ve zayıf yönleri analiz edilerek karşı karşıya kalınabilecek tehditler ortaya konuldu. Strateji Belgesi'yle sektörün gelecek perspektifini oluşturmak için, temel hedef, öncelik ve tedbirleri tespit edildi. Bütün bu çalışmalarla otomotiv sanayiinin sürdürülebilir küresel rekabet gücüne ve yüksek katma değere sahip üretim yapısına geçirilmesi hedefleniyor. Bu amaçlara ulaşmak için, 'Otomotiv sanayiindeki şirketlerin beceri ve kapasitelerinin artırılması' ve 'Otomotiv sanayiine ilişkin iş ortamının geliştirilmesi' şeklinde iki temel stratejik hedef tespit edildi. Analizler sonucunda, şu beş temel politika alanı belirlendi: Ar-Ge altyapısını iyileştirmek, fizikî altyapıyı geliştirmek, şirketlerin tasarım, üretim ve markalaşma becerilerini artırmak, hukukî ve idarî düzenlemeleri iyileştirmek ve insan kaynaklarını geliştirmek.
Sanayi Bakanı Ergün, hazırlanan taslağın içeriği ile ilgili şu bilgileri verdi: "Öncelikle sanayicilerimize vereceğimiz Ar-Ge desteklerini artıracak ve çeşitlendireceğiz. Teknoloji ve tasarıma dayalı üretimin geliştirilmesi için yeni teşvik mekanizmaları oluşturacağız. Özgün tasarım ve üretim ile alternatif yakıt ve elektrikli araçlarda kullanılan batarya üretimi konusundaki teknolojik yatırımları teşvik edeceğiz. Tasarım doğrulama, yol testleri, araç çarpma tesisi ile rüzgâr tüneli yapılması için test merkezleri kuracağız. Elektrikli araçlara yönelik özel vergilendirme metotlarını ele alacak ve bu tür araçların kullanımının yaygınlaşması için şarj istasyonları gibi gerekli altyapı çalışmalarına katkı sağlayacağız. Pakette ayrıca otomotiv sektöründe büyük ve yeni yatırımların proje bazında ve tedarik zincirindeki firmaları da kapsayacak şekilde desteklenmesini sağlayacağız. Yapılacak yatırımlar için de bedelsiz arsa ve altyapı teminine yönelik girişimlerde bulunacağız."
KOBİ'LERİN REKABET GÜCÜ ARTIRILACAK
Paketteki en öncelikli konulardan biri de KOBİ niteliğindeki şirketlerin rekabet gücünün artırılması. Nihat Ergün, bunun için bakanlık ve ilgili kurumların bu tarz işletmelere danışmanlık hizmeti vereceklerini açıkladı. Ayrıca üzerinde çalışılan bir diğer konu da uzun zamandır gündemde olan ömrünü tamamlamış araçların trafikten çekilmesi. Ergün, bu konuda kamu ve özel sektörün birlikte çalışması gerektiğine işaret etti. Sektör temsilcilerinden vergi indirimi konusunda talepler aldıklarını kaydeden Ergün, ilgili bakanlıklarla istişare ettiklerini, program çerçevesinde kademeli indirim düşündüklerini açıkladı. Otomobili lüks tüketim aracı olmaktan çıkaracaklarını vurgulayan Ergün, bunun için çalışma yaptıklarını, vergi uygulamasını Avrupa standartlarına yakınlaştıracaklarını söyledi. Ergün, eylem belgesinin plana dönüştürüldüğünü, strateji belgesinin tamamlanmasının ardından sektörün buna göre hareket edeceğini açıkladı. Bir ülkenin imajında kendi ürettiği bir markanın olmasının çok büyük önem taşıdığına işaret eden Ergün, marka oluşturmak için kamu ve özel sektörün etkin rol oynaması gerektiğinin altın çizdi.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarlarına açılmalıyız
Tofaş Üst Yöneticisi (CEO) Ali Pandır: Otomobil Sanayii Strateji Belgesi sektör için çok önemli. Bugüne kadar devlet stratejisi olmadan yol aldık. Birçok konu belgede yer alıyor. Ama Avrupa dışı ihracat pek konuşulmuyor. Şimdi Avrupa'da büyük bir kırılgan ortam var. Bundan sonra Asya'da bir gelişim bekleniyor. Kriz sonrası otomotivin global manzarasını ortaya koyuyor. Burada bizim öncellikle ihracata dayalı otomotiv sanayimizi geliştirmek için yeni pazarlar aramamız gerek. Avrupa değil, İran, Irak, Ortadoğu, Pakistan, Kuzey Afrika, Mısır ön plana çıkabilir. En azından buralarda bir ayağımızın olması gerekiyor. Ayrıca büyük yatırımların teşviki 2010 sonunda artarak devam edecektir. Bunun uzatılmasında yarar var çünkü asıl yatırımlar bundan sonra gelecektir. Bunun yanında elektrikli araçların teknolojik olarak 5 sene ömrü var. Pillerin 150 km sınırı var. Bu arada bizim doğalgaz gibi başka alternatif yakıt teknolojilerini de düşünmemiz gerekiyor. Bu noktada teşvik çıkarılması büyük bir önem arz edecektir. Yan sanayie özel teşvikler, yerli oranını artırmak için, getiremediği teknolojiyi getirecek teşvikler olmalı.
Otomotive bakacak müsteşarlık kurulsun
Mermerler Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Mermer: Otomotiv sektörünün problemleri halen devam ediyor. Biz sadece sektöre bakacak bakanlık nezdinde müsteşar yardımcılığı ya da genel müdürlük kurulmasını istiyoruz. Bu sayede meselelerimizi daha net anlatma imkânı bulacağız. Ayrıca sektör de bu kanaldan daha rahat takip edilir. Bunun yanında hazırlanan raporların takibinde büyük fayda görüyorum.
Komşumuz İran'ın bile birkaç markası var
IKCO Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Seskır: Komşumuz İran'ın kendine ait birkaç markası var. Şu anda bir oyuncu olarak dünya pazarlarında oynuyor. Bir sürü sıkıntıları var. Türkiye'den yedek parça temin etmek, yan sanayi ürünleri üretmek istiyorlar. Bizim ise otobüs ve kamyon markamız olmasına rağmen bir otomobil markamız yok. Bunun için çalışmalar üretmeliyiz.
Daha çok yatırım için iç pazarı büyütmeliyiz
Nissan Otomotiv Genel müdür yardımcısı İlkim Sancaktaroğlu: Benim markam bu sene elektrikli araç üretmeye başlayacak. Bunun için şimdiye kadar 134 binlik bir talep var. Ama bunun için henüz çok erken. ODD üyesi olarak Mustafa Bayraktar'ı destekliyorum. İlacın dozunu ayarlamamız gerekecek. Biz daha çok yatırım istiyorsak iç pazarımızı büyütmeliyiz. Türkiye'de araç sayısı gerçekten az. Ortalama gelir artıyor. Bir önemli şey de dış pazarlardaki talebi kontrol edemiyor oluşumuz. Bu sebeple hep beraber iç pazarı geliştirmeliyiz.
Araç kiralama sektörü gözden kaçırılmamalı
Intercity Yönetim Kurulu Başkanı Vural Ak: Ekonominin normal seyrinde 300 bin araca çıkmayı planlayan kiralama sektörü, 1 Mayıs'ta ağır bir darbe aldı. 11 milyar dolarlık yatırımın neticesi olan ve yarısı vergi olmasına rağmen kiralama sektörüne 1 Mayıs itibarıyla yasak geldi. 4 milyar dolarlık büyüklüğü bulunan ve önümüzdeki yıl yüzde 25 büyüme hedefleyen sektör özellikle KOBİ'lere araç kiralıyor ve onların yüklerini hafifletiyor. Bu yasak dünyada bir ilk. Oysa hafif ticari araçlar KOBİ'lerin en çok kullandığı makbul arabalar. Burada bir eğitim zayiatı olduğunu düşünüyorum. Kazaya uğradık ancak çözülmesi çok kolay. Çünkü bir taraf burada avantaja geçmedi. Karayollarındaki bir tanım sebebiyle kiralayan firma unutuldu, tarif edilmedi. Destek beklemezken kösteğin gelmesi doğru olmadı.
Avrupa markası olduk ama bunu korumak daha önemli
Temsa Global CEO'SU Mehmet Buldurgan: Ben sektörün negatifte kalan ürününü, otobüsü temsil ediyorum. İç pazarı geçtik, Avrupa'da da yüzde 30 küçüldük. Avrupa'da otobüs üretiminde şampiyonuz. Maalesef geçen yıl ikinciliğe düştük. Değişen dünyada başarıya ulaşmaktan çok, onu korumak daha önemli. Avrupa birinciliğini nasıl koruyacağız? Belediyelerin alıma çıkmaları işe yarayabilir. İstihdamı korumak için markalarımızı korumamız gerekiyor.
Ülkemiz, artık Ar-Ge ve tasarım üssü haline gelmeli
Otomobil Sanayicileri Derneği (OSD) Başkanı Kudret Önen: Otomotiv Sanayi Strateji Belgesi'nin hazırlanmasında biz de çok ciddi vakit harcadık. Bu karar sektör temsilcilerini çok memnun etti. 2010 Ocak-Nisan aylarında önceki yılın aynı dönemine göre sektör olarak yüzde 6,4 büyüme gösterdik. Bu dönemde hafif ticari araçta 21,5; ağır ticari araç satışında da 19,3 artış oldu. Otobüs üretiminde ise aynı dönemde yüzde 7,7 gerileme gözlendi. Bu bilgi geçen yıl otobüs satışlarının ihale bazlı olduğunu açıklıyor. Şu an en önemli konu ihracatımızdaki yüzde 40'lık artış. Bu çok ciddi bir artış. Fakat bu artışların geri planına baktığımızda sektörümüzün sadece üretim ve montaj yaptığını görüyoruz. Artık sıçrama yapalım. Artık Türkiye'nin Ar-Ge ve tasarım üssü olmasının sırası gelmiştir. Böylece üretimde yerli oranı ve katma değer artar ve kendi markalarımızı üretmeye başlayabiliriz. Ayrıca iç pazardaki talebin artırılması da belgede önemli bir tartışma ve hedef unsuru oldu. Bu noktada belgenin takibi ve eylemlerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
İç pazarı olmayan otomotiv sanayii gelişmez
Otomotiv Distribütörleri Derneği Başkanı Mustafa Bayraktar: Belgede pozitif fikirleri gördükçe, bu fikirlere katkımız olacağını hissedince işin açıkçası umutlandık ve yüreklendik. Elbette ki iç pazar, ticaret ve sanayinin asıl dinamosu. İç pazarı olmayan bir otomotiv sanayii kendi başına gelişemez. Bununla ilgili bir çalışma yaptık. Otomotivin iç pazarı nasıl gelişir? Türkiye iç piyasasına hedeflenilen bir milyon aracı nasıl satacağız? Burada neler yapılmalı? Tüm bu sorularda ortaya bir 'değişmeyen' çıkıyor. O da vergi. Şu an piyasaya bir ilaç verildiği doğrudur fakat bu vergi ilacının dozunda fazlalık var. Bizi uyuşturuyor. Sektörü mevcut potansiyelinin çok altında tutuyor. Eğer birazcık çalışabilirsek, hesabın incesine bakabilirsek, birtakım ayarlamaları yaparsak vergi azalacaktır. Bu sebeple faizlerin ve kurların düşük olması ile birlikte tüketici zenginleşirse birikimlerini otomobile aktarmaya başlayacaktır. Vergi gelirlerinin bütçede daha da dengeli olması için, Avrupa örnek alınabilir. Dünyada en pahalı arabayı Türk tüketicisi kullanıyor. Bu önlenirse piyasa daha da hızlı gelişir. Bu eninde sonunda sektörün gelişmesine ve istihdamın daha da artmasına sebep olacaktır. Elektrikli otomobil konusundaki hassasiyetlerimiz önemli ama hâlâ Türkiye'de 16 yaşın üzerinde zehir saçan araçların yollarda olduğunu da unutmamalıyız.
268 üyemizle birlikte yurtdışına açılacağız
Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Celal Kaya: Bizim sıkıntıdan çıkış yolumuz yurtdışındaki diğer global üreticilerle bir araya gelmemiz olacaktır. Bunun için yurtdışında ziyaretlere öncelik verdik. Önümüzdeki günlerde de MAN ile bir araya geleceğiz. Çünkü biz taban ile tavan arasında kalmak istemiyoruz. 268 üyemizle birlikte yurtdışına açılmak istiyoruz. Bu krizden çıkarken 'Ana sanayie her yönüyle bağlı kalarak, göbeği kesmeden dışarı nasıl çıkarız?' sorusuna cevap arıyoruz. Geçen yıl yüzde 80, ciro olarak yüzde 70 küçülenler hatta kapananlar yan sanayiciler oldu. Üretim kısmı için de esas sıkıntımız yerli üretici azlığı. Türkiye'de 1 milyon sayısını geçeceğiz ama yatırımlarda yerlilik oranı yüzde kaç olacak? Ayrıca Ar-Ge, test sürüş alanları Türkiye'de yok. Bunun için Lüksemburg'a gidiliyor. Bunu önlememiz lazım. Şu an bizim bünyemizdeki 9 şirket Ar-Ge merkezlerini kurdu.
Marka geliştirelim derken eldeki bulgurdan olmayalım
Ford Otomotiv Genel Müdürü Nuri Otay: Türkiye'nin kendi markasını oluşturma fikrine saygı duyuyorum. Ama şu an otomotiv sektöründeki genel trende bakarsanız, küresel şirketler 'zararlarımızı nasıl azaltabiliriz'in hesabını yapıyor. Yani burada rekabet çok yüksek. Bu gerçekleri göz önüne almak gerekir. Hesaplarımızı yaparken eldeki bulgurdan da olmamalı. Pirincin peşine düşelim ama bulguru unutmayalım. Üretim ve pazarlamanın teşviki bu anlamda önem taşıyor. Kime nasıl ürün satacağız? Fabrika niye Türkiye'de kurulmalı? Bunun altına stratejimizi bina edersek sadece Avrupa'ya değil bütün dünyada etkili olunur. Üretilecek yeni marka için asıl olan 'Global dünyada neden Türkiye?' sorusuna cevap aramak. Önce global yan sanayi markalarımızı üretelim.
Türkiye'ye gelecek yatırımlarda da AB standardı aranmalı
Hyundai Assan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar: Yeni nesil araçların gelişimiyle ilgili kaynakların sağlıklı kullanımı için, her türlü nakit alternatifine yatırım yapmamız gerekiyor. Hedefleri iyi analiz ederek, adımları doğru atmalıyız. Biz ağırlıklı olarak Euro Bölgesi'ne ihracat yapıyoruz. Diğer pazarlara yönelmek, Türkiye'ye gelecek yatırımlarda da Euro Bölgesi standartlarını da göze alarak gelmelerini şart koşmalıyız. Mesela kaçak Çin parçaları orijinal gibi ülkemize getiriliyor. Bu sorumluluk ve yükümlülüğün ana sektörde olması sıkıntı oluşturuyor. Bunun aşılması gerekiyor. Türkiye'nin kendi markasını oluşturabilmesi için yeni trendlerin geleceği istikamette olması aşikâr. Şu an sektördeki birçok oyuncunun ya yabancı bir distribütörü ya da bir ortaklığı var. Bunun farklı bir şekilde ele alınması gerekir. Yan sanayideki sorunumuz ise hammadde maliyetlerinin pahalı olmasından kaynaklanıyor. Avrupa Birliği'nde yüzde 2,7 olan demir çelik vergilendirmesi Türkiye'de yüzde 15. Tekstilde ve petrokimyada da buna benzer farklılıklarımız var. En azından üretim bünyesinde kullanılacak kısmına getirilecek bir muafiyet, yan sanayi daha rekabetçi hale getirecektir.
İlk kez elektrikli otomobil üretimine başlıyoruz
Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar: Strateji Belgesi hepimizi heyecanlandırdı. Bu heyecanlanmayı sürekli kılmak zorundayız. Türkiye'de yeni teknolojilerin gündeme geldiğini görmek biz işadamları için büyük bir mutluluk. İlk defa böyle bir otomobili gerçekleştirmek üzereyiz. İhracatı olacak sadece. Ancak Türkiye'de herhangi bir satışı olmayacak. Artık bunun iç satışını yapabilecek şartları oluşturmak zorundayız. Hangi zaman diliminde neyi başaracağız? Örneğin özel vergilendirme nasıl olacak? Ne zaman hayata geçecek? Şarj istasyonları nasıl ve nerelerde olacak? Yeni teknolojilerin ihracatı nasıl desteklenecek? Bunlar önümüzü görmemiz için son derece önemli noktalar.
Markamızı geliştirmezsek Ar-Ge'de de taşeron oluruz
Hexagon Yönetim Kurulu Başkanı Jan Nahum: Çin büyük bir ekonomi olabilir fakat Türkiye ekonomisi de küçümsenmeyecek bir özelliğe sahip. Önümüzdeki 10 yılda dünyanın ilk on ekonomisi içinde yer alması bekleniyor. Ayrıca dünyanın da 11. büyük nüfusuna sahip. Fırsatları kullanmamız gerekiyor. Bugün Türk otomotiv sanayiinin yüzde 85'i joint venture'lerden (ortak girişim) meydana geliyor. Bundan sonra da bu eğilim devam edebilir ama istediğimiz katma değeri devam ettirmek için kırılmayı içimizde yapmamız lazım. Mühendislerimizin oluşturduğu katma değeri yabancıların almaması için işin yüzde 60'ı joint venture olmayan şirketlerden olalım. Aksi halde Ar-Ge taşeronluğuna gideriz. Hâlbuki bu noktada bizim markalaşmamız gerekiyor. Strateji belgesi bir şekilde Ar-Ge taşeronluğundan çok, yerli firmaların çıkmasına fırsat vermeli. Esas sektördeki kırılmanın bu olduğunu düşünüyorum.

Zaman