Gülşan: Keşke başımıza kakmasaydın
HaberTürk gazetesi yazarı Rahşan Gülşan Türk dizilerini kalemine aldı.
ÖNCEKİ gün Gold Yapım’dan Faruk Turgut’un, Ezel’in yönetmeni Uluç Bayraktar’ın İsmail Cem Ödülleri’nden birini almasına ve Hanımın Çiftliği’nin bu diziden teknik ve içerik olarak daha üstün olduğunu belirttiği açıklamaları üzerine bir yazı yazmıştım. Faruk Bey’den telefon geldi. Onurları ile oynandığını, bir oyunun piyonu olduklarını fark ettiklerinde beyinlerinden vurulmuşa döndüklerini, bunu fark etmiş olmasıyla birlikte de son üç dört gündür uyku uyuyamadığını söyledi. Hatta geceyi organize eden kuruluşun Ay Yapım’la bir bağlantısı olabileceğini ima etti. Aday olan oyuncuları dışında oyuncu getirmesine izin verilmediği ama Ezel ve Aşk-ı Memnu dizilerinin küçük rollerdeki oyuncularının bile orada olduğunu belirtti. Çok gergin ve üzgündü. Konuşmamızdaki tek tatsız bölüm, Faruk Bey’in benim Ezel ile ilgili yazdığım sevgi dolu yazılardan duyduğu rahatsızlık idi. Oysa kendisine aynı yazılardan Hanımın Çiftliği ile ilgili yazdıklarımı da anımsatınca onları da okuduğunu söyledi. Buna alınacak değilim.
ASLANTUĞ’A DERS VEREMEM
AY YAPIM’ı en çok eleştiren köşe yazarı olduğumu hatırlatmama gerek de yok. Ben beğendiğimi de beğenmediğimi de yazabilen biriyim. Mesele, canımız yanınca erkesi düşman ve kendini düşmanlar arasında tek başına kalmış gibi görme meselesi.Olaylara Faruk Turgut’un gözünden bakmaya çalışırken dün deMehmet Aslantuğ’un ağzından, ona hiç yakıştıramadığım, bir ödül üzerinden rakip yapımı küçümseyen ve kendi yaptığı işi yüceltmeye çalışan talihsiz açıklamalar geldi. Aslantuğ ‘En Unutulmaz Sahne’ ödülünü kazanan Ezel dizisinde Eyşan ile Ezel’in İstiklal Caddesi’ndeki öpüşmesini eleştirmiş ve “İki insan kalabalıkta öpüşüyor, uzaktan tele ile çekiliyor ve bu sahneye unutulmaz deniyor” demiş. Aslantuğ’a popüler kültür dersi vermek, dizilerin suya atılan imzalar olduğunu, dramaları kuvvetli kılan faktörün inandırıcılık olduğunu ve bir bütünün içinden çıkarıp böyle söyleyince sahnenin nasıl basite indirgenebileceğini anlatmak haddime düşmez.
SAHNENİN GÜCÜ DOĞALLIĞINDAN
İYİ bir Ezel izleyicisi mi bilmiyorum. Ama o sahne intikam için gelen bir adamın, intikam almak istediği kadını 10 yıl sonra başka bir adam olarak öptüğü ilk sahneydi. ahnenin gücü, kalabalığın içinde sıradan bir anmış gibi, yani tam da Aslantuğ’un dediği gibi zoom’la çekilmiş olmasından geliyordu. Etraflarında kamera dönmeden, ışık kurmadan, tıpkı sevdiğinizle ansızın İstiklal’de öpüşmüşsünüz hissi yaratan bir sahneydi. Ve bu sadelikte çekildiği için de inandırıcılığı büyüktü.Mehmet Aslantuğ gibi “tavrına hayran olduğum” bir adamdan, ödül mücadelesi içine girip aynı sektörden insanların yaptıkları işi haysiyetsizleştirme çabası görmek çok üzdü beni. Bu kararların jürinin subjektif kararları olduğunun filan hiç önemi yok.Meseleyi tartışma biçimi tatsız geliyor bana. Hele diziden ayrıldığı hafta “Mehmet Aslantuğ’un istese devam edebileceği, tutmuş bir diziden hikâye öyle gerektirdiği için ayrılmasını ve diziye kattığı değer için ayakta alkışlıyorum” diye yazdığım bir adamın, “Biz her şeyi Orhan Kemal’in eseri e uygun yaptık. Ben de bilirdim çok tutan bir işin içinde iki sene daha yer almayı” diyerek yaptığı asil hareketi başımıza kakmasına hiç anlam veremedim. Sadece rekabetin insanları ne hallere sokabileceğini bir kez daha görüp ülke gerçeklerine uyandım. İyi ki Antalya jürisinde değilmişim, iyi ki Antalya’ya gidip bu kâbusu orada canlı yaşamamışım...
Kaynak: HaberTürk!
ASLANTUĞ’A DERS VEREMEM
AY YAPIM’ı en çok eleştiren köşe yazarı olduğumu hatırlatmama gerek de yok. Ben beğendiğimi de beğenmediğimi de yazabilen biriyim. Mesele, canımız yanınca erkesi düşman ve kendini düşmanlar arasında tek başına kalmış gibi görme meselesi.Olaylara Faruk Turgut’un gözünden bakmaya çalışırken dün deMehmet Aslantuğ’un ağzından, ona hiç yakıştıramadığım, bir ödül üzerinden rakip yapımı küçümseyen ve kendi yaptığı işi yüceltmeye çalışan talihsiz açıklamalar geldi. Aslantuğ ‘En Unutulmaz Sahne’ ödülünü kazanan Ezel dizisinde Eyşan ile Ezel’in İstiklal Caddesi’ndeki öpüşmesini eleştirmiş ve “İki insan kalabalıkta öpüşüyor, uzaktan tele ile çekiliyor ve bu sahneye unutulmaz deniyor” demiş. Aslantuğ’a popüler kültür dersi vermek, dizilerin suya atılan imzalar olduğunu, dramaları kuvvetli kılan faktörün inandırıcılık olduğunu ve bir bütünün içinden çıkarıp böyle söyleyince sahnenin nasıl basite indirgenebileceğini anlatmak haddime düşmez.
SAHNENİN GÜCÜ DOĞALLIĞINDAN
İYİ bir Ezel izleyicisi mi bilmiyorum. Ama o sahne intikam için gelen bir adamın, intikam almak istediği kadını 10 yıl sonra başka bir adam olarak öptüğü ilk sahneydi. ahnenin gücü, kalabalığın içinde sıradan bir anmış gibi, yani tam da Aslantuğ’un dediği gibi zoom’la çekilmiş olmasından geliyordu. Etraflarında kamera dönmeden, ışık kurmadan, tıpkı sevdiğinizle ansızın İstiklal’de öpüşmüşsünüz hissi yaratan bir sahneydi. Ve bu sadelikte çekildiği için de inandırıcılığı büyüktü.Mehmet Aslantuğ gibi “tavrına hayran olduğum” bir adamdan, ödül mücadelesi içine girip aynı sektörden insanların yaptıkları işi haysiyetsizleştirme çabası görmek çok üzdü beni. Bu kararların jürinin subjektif kararları olduğunun filan hiç önemi yok.Meseleyi tartışma biçimi tatsız geliyor bana. Hele diziden ayrıldığı hafta “Mehmet Aslantuğ’un istese devam edebileceği, tutmuş bir diziden hikâye öyle gerektirdiği için ayrılmasını ve diziye kattığı değer için ayakta alkışlıyorum” diye yazdığım bir adamın, “Biz her şeyi Orhan Kemal’in eseri e uygun yaptık. Ben de bilirdim çok tutan bir işin içinde iki sene daha yer almayı” diyerek yaptığı asil hareketi başımıza kakmasına hiç anlam veremedim. Sadece rekabetin insanları ne hallere sokabileceğini bir kez daha görüp ülke gerçeklerine uyandım. İyi ki Antalya jürisinde değilmişim, iyi ki Antalya’ya gidip bu kâbusu orada canlı yaşamamışım...
Kaynak: HaberTürk!