Tisk: 'Türkiye Son 18 Yılda Küresel Kalkınma Yarışında Ciddi Bir Atak Yapamadı'
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Türkiye'nin son 18 yılda küresel kalkınma yarışında ciddi bir atak yapamadığını ileri sürdü.
Konu hakkında bir açıklama yayınlayan TİSK açıklamada şu ifadelere yer verdi:
"Küresel kalkınma yarışı olanca hızıyla sürerken, ülkeler arasındaki kalkınmışlık farkının temel göstergesi olarak satınalma gücü paritesine göre ABD Doları olarak Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) kullanılmaktadır.
Bir ülkenin kalkınma yarışındaki başarısı "göreli"dir ve bu en önde koşanlarla arasındaki mesafenin zaman içindeki değişimiyle ölçülür.
OECD'nin Mart 2010'da yayınlanan "Büyümeye Geçiş" dokümanındaki verilere göre Türkiye ile dünyanın en zengin 15 ülkesi arasındaki kalkınmışlık farkı, kişi başına GSYH ölçüsü ile 1991 yılında %71,4 iken, bu fark 2001 yılında %73,8'e çıkmış, 2002-2007 döneminde ise azalarak %68,1'e gerilemiştir. Ne var ki, söz konusu olumlu sürecin Kriz ile birlikte kesildiği ve farkın 2009'da %69,1'e yükseldiği anlaşılmaktadır.
18 yıllık dönemde gelişmiş ülkelerle olan kalkınmışlık farkımız, bazen biraz altına inmek, bazen de biraz üstüne çıkmakla birlikte, yüzde eksi 70 çizgisi civarında olmuştur.
Türkiye'ye ait trend, zengin ülkelerle arayı kapatmaya yönelik, istikrarlı bir yükseliş niteliği göstermemiştir.
Buna karşılık, kimi gelişmekte olan ve ekonomileri Türkiye Ekonomisi ile rekabet eden ülkeler kalkınma yarışında Türkiye'ye kıyasla çok daha hızlı koşmaktadır.
Öyle ki, örneğin dönem başında Türkiye'ye kıyasla daha dezavantajlı durumda olan Polonya %-73'ten %-55'e yükselmiş, Kore ise %-56'dan %-31'e fırlamıştır.
Söz konusu dönemde zengin ülkelere göre kalkınmışlık farkı Türkiye açısından 2,3 puan azalmış iken, Hindistan farkı 2,8 puan, Macaristan 6,5 puan, Çek Cumhuriyeti 8,3 puan, Çin 9,8 puan, Polonya 18,2 puan, Slovak Cumhuriyeti 18,5 puan, Kore 25,1 puan azaltmayı başarmıştır.
Sonuç olarak, Türkiye'nin son 18 yılda kalkınma yarışında ciddi bir atak yapamadığı, buna karşılık birçok ülkenin kalkınmada sıçrama gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.
Dünyadaki ekonomik dengelerin hızla değiştiği, ağırlığın gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere, özellikle Çin ve Hindistan'ın başını çektiği Asya ve Uzak Doğu Ülkelerine kaydığı da bilinmektedir. 20 yıl sonra, 2030 yılında Çin'in dünya hasılasındaki payı hem ABD'yi hem de AB'yi geçmiş olacaktır.
Türkiye'nin hem gelişmiş ülkelerle arasındaki farkı hızlı şekilde kapatamadığı, hem de yakın geçmişte Türkiye'nin gerisinde bulunan gelişmekte olan birçok ülkenin Türkiye'nin önüne geçtiği bir süreç yaşanmaktadır.
Türkiye'nin kalkınma yarışında geride kalmaması için öncelikle büyüme ve sanayi stratejilerini yenileyerek gelişmiş ülkelerin ürettiği yüksek katma değerli mal ve hizmet üretimine geçmesi zorunludur. Hükümetle yatırımcılar bu amaçla stratejik ortaklık yapmalıdır."
"Küresel kalkınma yarışı olanca hızıyla sürerken, ülkeler arasındaki kalkınmışlık farkının temel göstergesi olarak satınalma gücü paritesine göre ABD Doları olarak Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) kullanılmaktadır.
Bir ülkenin kalkınma yarışındaki başarısı "göreli"dir ve bu en önde koşanlarla arasındaki mesafenin zaman içindeki değişimiyle ölçülür.
OECD'nin Mart 2010'da yayınlanan "Büyümeye Geçiş" dokümanındaki verilere göre Türkiye ile dünyanın en zengin 15 ülkesi arasındaki kalkınmışlık farkı, kişi başına GSYH ölçüsü ile 1991 yılında %71,4 iken, bu fark 2001 yılında %73,8'e çıkmış, 2002-2007 döneminde ise azalarak %68,1'e gerilemiştir. Ne var ki, söz konusu olumlu sürecin Kriz ile birlikte kesildiği ve farkın 2009'da %69,1'e yükseldiği anlaşılmaktadır.
18 yıllık dönemde gelişmiş ülkelerle olan kalkınmışlık farkımız, bazen biraz altına inmek, bazen de biraz üstüne çıkmakla birlikte, yüzde eksi 70 çizgisi civarında olmuştur.
Türkiye'ye ait trend, zengin ülkelerle arayı kapatmaya yönelik, istikrarlı bir yükseliş niteliği göstermemiştir.
Buna karşılık, kimi gelişmekte olan ve ekonomileri Türkiye Ekonomisi ile rekabet eden ülkeler kalkınma yarışında Türkiye'ye kıyasla çok daha hızlı koşmaktadır.
Öyle ki, örneğin dönem başında Türkiye'ye kıyasla daha dezavantajlı durumda olan Polonya %-73'ten %-55'e yükselmiş, Kore ise %-56'dan %-31'e fırlamıştır.
Söz konusu dönemde zengin ülkelere göre kalkınmışlık farkı Türkiye açısından 2,3 puan azalmış iken, Hindistan farkı 2,8 puan, Macaristan 6,5 puan, Çek Cumhuriyeti 8,3 puan, Çin 9,8 puan, Polonya 18,2 puan, Slovak Cumhuriyeti 18,5 puan, Kore 25,1 puan azaltmayı başarmıştır.
Sonuç olarak, Türkiye'nin son 18 yılda kalkınma yarışında ciddi bir atak yapamadığı, buna karşılık birçok ülkenin kalkınmada sıçrama gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.
Dünyadaki ekonomik dengelerin hızla değiştiği, ağırlığın gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere, özellikle Çin ve Hindistan'ın başını çektiği Asya ve Uzak Doğu Ülkelerine kaydığı da bilinmektedir. 20 yıl sonra, 2030 yılında Çin'in dünya hasılasındaki payı hem ABD'yi hem de AB'yi geçmiş olacaktır.
Türkiye'nin hem gelişmiş ülkelerle arasındaki farkı hızlı şekilde kapatamadığı, hem de yakın geçmişte Türkiye'nin gerisinde bulunan gelişmekte olan birçok ülkenin Türkiye'nin önüne geçtiği bir süreç yaşanmaktadır.
Türkiye'nin kalkınma yarışında geride kalmaması için öncelikle büyüme ve sanayi stratejilerini yenileyerek gelişmiş ülkelerin ürettiği yüksek katma değerli mal ve hizmet üretimine geçmesi zorunludur. Hükümetle yatırımcılar bu amaçla stratejik ortaklık yapmalıdır."