Mehmet Altan: OYAK kimlerle dayanışır?
Star gazetesi yazarlarından Mehmet Altan bugünkü köşesinde Danıştay saldırısının silinen görüntülerini değerlendirdi.
Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik saldırılara ilişkin dava ile birleştirilen birinci “Ergenekon” davasının 144. duruşmasındaki TÜBİTAK Raporu paldır küldür...
...adeta omuz atarak günün tüm diğer gelişmelerinin önüne geçti...
Gündemin zirvesine oturuverdi.
Soruyu hemen soralım:
Danıştay saldırısının olduğu gün “bozuk” denilen kameraların sorumlusu kim?
OYAK Güvenlik Şirketi.
OYAK’ın açılımı ne?
“Ordu Yardımlaşma Kurumu”.
***
Anımsar mısınız bilmem, Danıştay saldırısından önce ve sonra OYAK “güvenlik kuruluşunun” telefon trafiği mahkemece saptanmış, şaşırtıcı sonuçlara ulaşılmıştı.
“Kameraların bozuk olduğunu” söyleyen beyanlara itibar etmeyen Ergenekon Mahkemesi’nden önce davaya bakan Ankara Mahkemesi bu kayıtların üzerinde bile durmamış, baskının “şeriatçı” işi olduğuna şıpınişi karar vermişti.
Üstelik de...
Danıştay binasının güvenlik işlerini yapan şirket, saldırı günü kameraların karartıldığı iddiasıyla gündeme gelmiş...
Şirket yetkilileri bu konuda tatmin edici bir açıklama yapmamıştı.
Danıştay’daki güvenlik kamerasının arıza vermesi ya da kayıttan çıkması durumunda şirketin ilgili teknik birimine anında sinyal göndererek bu yeni durumu bildirmesi gerekiyordu.
Ancak şirketin bu durumda arızayla ilgili müdahalede bulunup bulunmadığı da açıklığa kavuşmadı.
Nitekim Yargıtay’ın kararı, yeniden görülen Danıştay davasında daha önce dikkate alınmayan delil ve tanıkları gündeme getirmiş...
OYAK Güvenlik’e ait kamera görüntülerinin yer aldığı arızalı hard diskin yeniden incelenmesi halinde tetikçi Arslan’ın bağlantılarının ortaya çıkarılacağı da belirtilmişti.
***
Dün mahkemede TÜBİTAK’tan gelen şaşırtıcı ve sarsıcı bir cevap okundu.
Bu hard disklerde herhangi bir arıza saptanmadığı gibi...
Kaydedilen görüntülerinin akşam saatlerine ait kayıtlarının bir kısmının da silindiği belirtiliyordu.
Silinen bu kayıtlardan bir kısmı özel bir programla yapılan çalışma sonucu TÜBİTAK tarafından kurtarılmıştı...
TÜBİTAK’ın cevabi yazısında, kurtarılan görüntülerin daha rahat seyredilebilmesi için “avi formatı”na dönüştürüldüğü, ayrıca silinen dosyaların bir kısmının da isimlerinin değiştirildikten sonra silindiği ifade edildi.
***
OYAK Güvenlik Şirketi’nin kuruluşu medyaya şöyle yansımıştı:
“Yakın bir zamanda yürürlüğe giren 5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ve yönetmelikle beraber çalışmalarını tamamlayan OYAK, tanıtımlarında özel kuvvetler ve bordo berelileri ön plana çıkarıyor.
Çünkü eğitimlerde TSK’nın özel operasyon birliklerinde ve güvenlik birimlerinde görev yapmış personel görev alıyor.
İçişleri Bakanlığı’ndan aldığı izin belgesi ile Genel Merkez Ankara’da olmak üzere İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Elazığ ve Samsun bölge müdürlüklerine bağlı olarak açılan dershanelerde verilen eğitimlerde halkla ilişkilerden, iç tehdit ve illegal örgütlerle, uyuşturucuyla mücadele ile liman ve hava alanı koruma da öğretiliyor.
Asker kökenli OYAK’ın güvenlik sektörüne girmesiyle beraber sivil kökenli güvenlik firmalarının ciddi bir rakiple karşılaşacaklarına dikkat çekiliyor.”
***
Nitekim...
Danıştay baskını sonrasında konu gündeme gelince...
Baskın sırasında çalışmayan güvenlik kameralarının sahibi olan...
OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri’nin müdürlüğünü eski özel harekâtçı ve MİT elemanı emekli Albay Orhan Çoban’ın yaptığı anlaşılmıştı.
***
Dün Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen TÜBİTAK İnceleme Raporu köhnemiş rejimin ardındaki umacıyı biraz daha netleştirmekte.
Belli ki Danıştay baskınındaki katili korumak için seferber olan “katilseverler” var.
Kim bunlar?
Kim kiminle dayanışıyor?
Ve demokratik hiçbir ülkede bir örneği olmayan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı subay ve astsubayların maaşlarından yapılan kesintilerle birikimlerini değerlendirmek için kurulan ve halen Türkiye’nin üçüncü büyük holdingi olarak faaliyetlerine devam eden OYAK neden susuyor?
Tabii bir başka soru da Ankara’da Danıştay baskını davasını alelacele sonuca bağlamak isteyen mahkeme üyeleri neden bu detayları araştırmadı da “şeriatı” acilen suçlu ilan etti?
***
Türkiye berraklaştıkça, insan daha fazla şaşırıyor. Ne korkunç bir ağ örülmüş toplumumuzun çevresine.
...adeta omuz atarak günün tüm diğer gelişmelerinin önüne geçti...
Gündemin zirvesine oturuverdi.
Soruyu hemen soralım:
Danıştay saldırısının olduğu gün “bozuk” denilen kameraların sorumlusu kim?
OYAK Güvenlik Şirketi.
OYAK’ın açılımı ne?
“Ordu Yardımlaşma Kurumu”.
***
Anımsar mısınız bilmem, Danıştay saldırısından önce ve sonra OYAK “güvenlik kuruluşunun” telefon trafiği mahkemece saptanmış, şaşırtıcı sonuçlara ulaşılmıştı.
“Kameraların bozuk olduğunu” söyleyen beyanlara itibar etmeyen Ergenekon Mahkemesi’nden önce davaya bakan Ankara Mahkemesi bu kayıtların üzerinde bile durmamış, baskının “şeriatçı” işi olduğuna şıpınişi karar vermişti.
Üstelik de...
Danıştay binasının güvenlik işlerini yapan şirket, saldırı günü kameraların karartıldığı iddiasıyla gündeme gelmiş...
Şirket yetkilileri bu konuda tatmin edici bir açıklama yapmamıştı.
Danıştay’daki güvenlik kamerasının arıza vermesi ya da kayıttan çıkması durumunda şirketin ilgili teknik birimine anında sinyal göndererek bu yeni durumu bildirmesi gerekiyordu.
Ancak şirketin bu durumda arızayla ilgili müdahalede bulunup bulunmadığı da açıklığa kavuşmadı.
Nitekim Yargıtay’ın kararı, yeniden görülen Danıştay davasında daha önce dikkate alınmayan delil ve tanıkları gündeme getirmiş...
OYAK Güvenlik’e ait kamera görüntülerinin yer aldığı arızalı hard diskin yeniden incelenmesi halinde tetikçi Arslan’ın bağlantılarının ortaya çıkarılacağı da belirtilmişti.
***
Dün mahkemede TÜBİTAK’tan gelen şaşırtıcı ve sarsıcı bir cevap okundu.
Bu hard disklerde herhangi bir arıza saptanmadığı gibi...
Kaydedilen görüntülerinin akşam saatlerine ait kayıtlarının bir kısmının da silindiği belirtiliyordu.
Silinen bu kayıtlardan bir kısmı özel bir programla yapılan çalışma sonucu TÜBİTAK tarafından kurtarılmıştı...
TÜBİTAK’ın cevabi yazısında, kurtarılan görüntülerin daha rahat seyredilebilmesi için “avi formatı”na dönüştürüldüğü, ayrıca silinen dosyaların bir kısmının da isimlerinin değiştirildikten sonra silindiği ifade edildi.
***
OYAK Güvenlik Şirketi’nin kuruluşu medyaya şöyle yansımıştı:
“Yakın bir zamanda yürürlüğe giren 5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ve yönetmelikle beraber çalışmalarını tamamlayan OYAK, tanıtımlarında özel kuvvetler ve bordo berelileri ön plana çıkarıyor.
Çünkü eğitimlerde TSK’nın özel operasyon birliklerinde ve güvenlik birimlerinde görev yapmış personel görev alıyor.
İçişleri Bakanlığı’ndan aldığı izin belgesi ile Genel Merkez Ankara’da olmak üzere İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Elazığ ve Samsun bölge müdürlüklerine bağlı olarak açılan dershanelerde verilen eğitimlerde halkla ilişkilerden, iç tehdit ve illegal örgütlerle, uyuşturucuyla mücadele ile liman ve hava alanı koruma da öğretiliyor.
Asker kökenli OYAK’ın güvenlik sektörüne girmesiyle beraber sivil kökenli güvenlik firmalarının ciddi bir rakiple karşılaşacaklarına dikkat çekiliyor.”
***
Nitekim...
Danıştay baskını sonrasında konu gündeme gelince...
Baskın sırasında çalışmayan güvenlik kameralarının sahibi olan...
OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri’nin müdürlüğünü eski özel harekâtçı ve MİT elemanı emekli Albay Orhan Çoban’ın yaptığı anlaşılmıştı.
***
Dün Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen TÜBİTAK İnceleme Raporu köhnemiş rejimin ardındaki umacıyı biraz daha netleştirmekte.
Belli ki Danıştay baskınındaki katili korumak için seferber olan “katilseverler” var.
Kim bunlar?
Kim kiminle dayanışıyor?
Ve demokratik hiçbir ülkede bir örneği olmayan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı subay ve astsubayların maaşlarından yapılan kesintilerle birikimlerini değerlendirmek için kurulan ve halen Türkiye’nin üçüncü büyük holdingi olarak faaliyetlerine devam eden OYAK neden susuyor?
Tabii bir başka soru da Ankara’da Danıştay baskını davasını alelacele sonuca bağlamak isteyen mahkeme üyeleri neden bu detayları araştırmadı da “şeriatı” acilen suçlu ilan etti?
***
Türkiye berraklaştıkça, insan daha fazla şaşırıyor. Ne korkunç bir ağ örülmüş toplumumuzun çevresine.