İş Dünyasından Ekonomide 'Çözüm' Önerileri
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Türkye'nin yaşanan kriz ortamında yeni pazarlar ararken Avrupa'yı da ihmal etmemesi gerektiğini söyledi
Türkiye genelinde 2009 yılı Aralık ayından itibaren ekonomide toparlanma eğiliminin görüldüğüne dikkat çeken Aşut, özellikle 2010 yılı Mart ayı ihracat rakamlarının önemli bir moral kaynağı olduğunu vurgulayarak ihracatın, 2009 yılının aynı dönemine göre yüzde 34'lük bir artışla 10 milyar dolara ulaştığını kaydetti. Aşut, Türkiye'nin iyi bir taşeron ülke olarak öne çıkmasına karşın katma değer oluşturulmasında önemli sıkıntılar yaşandığını ifade ederek, dünyanın 17., Avrupa'nınsa 6. büyük ekonomisi olan
Türkiye'nin artık taşeron değil Ar-Ge ve inovasyona önem vererek katma değer oluşturan bir ülke konumuna gelmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin artık uluslararası markalar oluşturması gerektiği görüşünü savunan Şerafettin Aşut, "Halen sanayileşme sürecinde olan Türkiye'nin düşük ve orta düşük teknolojiden katma değeri yüksek olan orta-ileri teknoloji üretimine geçmesi gerekiyor. Çünkü dünya ticareti içinde payı en yüksek grup orta-yüksek teknolojili sektörlerdir. Bu anlamda Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın 'İhracata Dönük Üretim Stratejisi' çalışmasının çok yerinde olduğunu düşünüyoruz. Kriz döneminde dünya ticaret hacmi ciddi anlamda
daralırken, sanayi üretimi de yüzde 30 azaldı. Yıllık ihracat ve ithalat toplam rakamı 300-350 milyar dolar olan ve ekonomisi dış ticarete dayanan Türkiye'nin bu daralmadan etkilenmemesi elbette mümkün değildi" dedi.
"KOBİ'LER, GLOBAL KRİZİN ALTINDA KALDI ONLARI KURTARAMADIK"
MTSO'nun kentin en büyük sivil toplum kuruluşu olduğunu, bunun yanında ticaret ve sanayi odalarınınsa siyaset üstü kurumlar olarak öne çıktığını anlatan Aşut, bu anlamda da siyasi konjonktüre göre değil, rakamlara ve iş dünyasının reel sıkıntılarına göre yorum yapmak zorunda olduklarını dile getirdi. Aşut, iş dünyası adına atılan her iyi adımı destekledikleri, yanlışlıkları da eleştirdiklerinin altını çizdi. Dünya ölçeğinde yaşanan ve Türkiye'yi de etkileyen kriz dönemini mercek altına alan Aşut, her ne
kadar dünya büyük bir finansal kriz yaşasa da Türkiye'nin bunu yaşamadığını, bankalara el konulmadığı gibi, dövizin bitmediği, borsanın çökmediği, döviz kurunun da uçmadığını söyledi. Aşut, "Bunlar başarılarımız. Peki ne oldu da Türkiye ekonomisi büyük yaralar aldı? Ne yazık ki, Türkiye ekonomisinin omurgası olan KOBİ'ler bu krizin altında kaldı. KOBİ'lerimizi kurtaramadık. Finans sektörü krizde daha karlı müşteri olan devlete yöneldi. Bankalar kredi musluklarını kıstı. Öte yandan KOBİ'lerimiz küresel
rekabete ne kadar hazırdı? Ortaklık kültürü zayıf olan KOBİ'ler, küçük bütçeleri ile Ar-Ge yapamadılar, geleneksel üretim yöntemlerini değiştiremediler, inovatif, yenilikçi üretim anlayışını benimseyemediler. Dünya ticaretinin kriz öncesi düzeyine gelmesinin ancak 2013'de olabileceği söyleniyor. Yani dünya ticareti olmadığı kadar rekabetçi olacak. Ar-Ge ve yenilikçi stratejilerle hızlı hareket edenler kazanacak. Pazarlama önem kazanacak" diye konuştu.
"YENİ PAZARLAR ARARKEN AVRUPA'YI DA İHMAL ETMEMELİYİZ"
İhracattaki olumlu trendi daha da ileriye taşıyacak tedbirlerin bir an önce alınması gerektiğini savunan Aşut, söz konusu tedbirlerin en önemlilerinden birinin de 'ara malı sorunu' olduğunu belirterek, ihracatın büyük bir kısmının ithal edilen ara mallarına dayandığını hatırlattı. Türkiye'de ikamesi mümkün olmayan ara malların teşvik edilmesinin, gerçek ihracatın belirlenmesinde önemli bir adım olacağını vurgulayan Aşut, her ara malın yerli imkanlarla üretilmesinin mümkün olmadığını, ancak en azından
imkanı olan kısmının ithal etmeden, yerel imkanlarla yapılmasının teşvik edilmesinin hem ihracatı, hem de istihdamı olumlu yönde etkileyeceğini söyledi.
Türkiye'nin ihracat yapmış olduğu ülkelere bakıldığında; kriz sürecinde ihracatta AB pazar payının oldukça azaldığını dile getiren Aşut, açıklamasını da şöyle sürdürdü: "Türkiye akıllı bir stratejiyle Asya, Afrika ve Ortadoğu pazarına yüklendi. Ancak, son açıklanan rakamlar AB pazar payının yüzde 48,2'ye ulaştığını gösteriyor. Yeni pazarlar bulmalıyız ancak yanı başımızdaki Avrupa'yı ihmal etmemeliyiz. AB ülkeleri bizim için sadece bir pazar değil. AB'nin, Asya ve Ortadoğu'ya ulaşabilmesi için Türkiye'ye
ihtiyacı var. Türkiye, AB ülkeleri ile Asya ve Ortadoğu arasında bir tampon durumunda. Bu tamponu köprüye çevirmemiz gerek."
"MERSİN, GELİŞMİŞ LOJİSTİK ALTYAPISIYLA BİR SIÇRAMA TAHTASIDIR"
Özellikle son 2 aylık zaman diliminde MTSO olarak çok farklı ülkelerden ziyaretçileri ağırladıklarını hatırlatan Şerafettin Aşut, bunlar arasında Şili, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Danimarka büyükelçilerinin Mersin ziyaretlerinde hep aynı konu üzerinde durulduğunu, bunun da Mersin'in lojistik imkanlarıyla kentin bölgedeki artan önemi olduğunu dile getirdi. Aşut, Mersin'in tarım-gıda sektörü, gelişmekte olan lojistik kapasitesi, bakir turizm alanları, muhteşem iklimi ve değişen ticaret rotası
üzerindeki kilit rolünün çok uzak ülkelerin dahi dikkatini çektiğini anlattı.
Aşut, "Güney ve Kuzey Amerika, özellikle Kuzey ve Batı Avrupa ' da eleştirdiklerinin altınıülkeleri için Ortadoğu ve Asya uzak pazarlar. Bu ülkelerin buralara doğrudan ihracat yapma zorlukları var. Mersin bu kıtalar ve pazara uzak ülkeler için gelişmiş lojistik altyapısı ile bir sıçrama tahtası olarak görülüyor. Amacımız; Mersin'in lojistik imkanlarından faydalanmak isteyen bu ülkeleri yatırım için Mersin'e çekmek. Onların da ikili iş görüşmeleri için istekli olması Mersin için yakın gelecekle ilgili
olumlu sinyaller veriyor. Krizden çıkışın yolu belli: Üretmek, ihraç etmek, istihdam sağlamak ve değişimi yakalamak" dedi.
(SNK-EA-E)